Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Hz. Peygamber (s.a.v) ve İnsan Onuru İslam dünyasının men- supları olarak 2013 Yılı Nisan Ayı’nda Alemlerin Efendisi, Son Peygamber, İnsanlığın Onuru,

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Hz. Peygamber (s.a.v) ve İnsan Onuru İslam dünyasının men- supları olarak 2013 Yılı Nisan Ayı’nda Alemlerin Efendisi, Son Peygamber, İnsanlığın Onuru,"— Sunum transkripti:

1 Hz. Peygamber (s.a.v) ve İnsan Onuru İslam dünyasının men- supları olarak 2013 Yılı Nisan Ayı’nda Alemlerin Efendisi, Son Peygamber, İnsanlığın Onuru, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in Kutlu Doğum´unun 1442. yıldönümü heyecanı içindeyiz. Bizleri Muhammed (s.a.v.)’e ümmet kılan Allah(c.c.)’a sonsuz şükürler olsun...

2 Sevgili Peygamberimiz’in dünyaya teşrifleri Rebiülevvel Ayı’nın 12. gecesidir. Miladi 20 Nisan 571 Pazartesi ki buna ‘’Mevlid-i Nebi-Kutlu Doğum’’denir. Ondört asır evvel böyle bir gecenin sabahında güneş ufuktan doğmadan insanlığın hayat ufkunda ilahi bir nur doğmuş oluyordu. Şair bunu şöyle dile getiriyor: Envar ile kainat doldu, İşte bu gece sabah oldu.(1) (Lütfi ŞENTÜRK, Örnek Vaazlar 1, s.165.)

3 Efendimiz(s.a.v.)’in dünyaya teşriflerinden asırlar sonra ‘’Mevlid-i Şerif’’ yazarı Süleyman Çelebi ‘’Viladet’’ bahrinde Sevgili Peygamberimiz’in Kutlu Doğumu’nu şöyle dile getiriyor: Ol Rebiül evvel Ayın nicesi Onikinci gice isneyn gicesi Ol gice kim doğdu ol hayrul- beşer Anesi anda neler gördü neler Doğdu ol saatte ol Sultan-ı Dil Nura gark oldu semavat-ü zemin (2) (Süleyman ÇELEBİ,Mevlid-i Şerif, Viladet Bahri)

4 Merhum İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ‘’Bir Gece’’ isimli şiiriyle bu muazzam ve mübarek ‘’Doğum ve Bekleyiş’’ hadisesini şöyle tasvir eder: On dört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kavmden, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lakin, o ne hüsrandı ki: hissetmedi gözler; Kaç bin senedir, halbu ki, bekleşmedelerdi! Nerden görecekler? Görmezlerdi tabii: Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kerre de, ma’mure-i dünya, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!

5 Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin, Salgındı, bugün şarkı, yıkan, tefrika derdi. Derken, büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz, Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi! Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma’sum, Bir hamlede Kayserleri, Kisraları serdi! Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı, verildi; Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi! Alemlere rahmetti, evet, şer’i mübini; Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep; Medyun Ona cem’iyyeti, medyun Ona ferdi. Medyundur O masuma bütün beşeriyet... Ya Rab, bizi mehşerde bu ikrar ile haşret.

6 Peygamberimiz’in mübarek soyları Hz. İsmail(a.s.) yoluyla Hz. İbrahim(a.s.)’e ulaşmaktadır. Doğ. Tar.: 20 Nisan 571, 12 Rebiül evvel Pazartesi Doğ. Yeri: Mekke-i Mükerreme Baba Adı: Abdullah(doğumundan altı ay önce vefat etti) Ana Adı: Amine (alti yaşındayken vefat etti) Süt Annesi: Halime (iki yaşına kadar O’nu süt annesi emzirdi) Dedesi: Abdulmuttalib (sekiz yaşına kadar dedesinin yanında kaldı) Amcası: Ebu Talib (Dedesinin ölümünden sonra amcası O’nu himayesine aldı)

7 Adı: Muhammed (Övülen demektir. Çünkü O’nu Allah övmüştü, melekler ve cinlerde övecekti) Ünvanı: El-Emin (En güvenilir insan demektir) Evliliği: 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. Çocukları: Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Kasım, Abdullah, İbrahim (Hz. Mariye) Faaliyetleri: Çocukluğunda amcasının koyunlarını güttü. Gençliğinde amcasıyla ticaret kervanlarında çalıştı. Hz. Hatice’nin kervanlarında ticaret yaptı. Peygamberliği: 610 yılında 40 yaşında Ramazan Ayı’nın Kadir Gecesi’nde tüm insanlara ve cinlere Peygamber olarak gönderildi. 13 yılı Mekke’de, 10 yılı Medine’de olmak üzere 23 yıl Peygamberlik yaptı. Hicreti: 622 yılında 53 yaşında Medine’ye hicret etti. Vefatı: 632 yılında 63 yaşında Medine’de vefat etti. Katıldığı Savaşlar: 624 Bedir Savaşı, 625 Uhud Savaşı, 627 Hendek Savaşı, 628 Hayber’in Fethi, 630 Mekke’nin Fethi, 630 Huneyn Savaşı

8 Efendimiz(s.a.v.)’in doğumunu kainat ve beşeriyet yüzyıllardır bekliyorlardı. O’nun Kutlu Doğumu’nu ta ötelerden Hz. İbrahim ve Hz. İsmail dualarında, Hz.İsa Müjdesinde ve Dedesi Abdulmuttalib ile Annesi rüyalarında haber veriyorlardı. Kur’an-ı Kerim de anlatıldığına göre Hz. İbrahim ile oğlu Hz. İsmail Kabe’yi inşa ederlerken şöyle dua etmişlerdi: رَبَّنَاوَابْعَثْ فِيهِمْ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُواعَلَيْهِمْ آيَاتِكَ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَيُزَكِّيهِمْ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزِيزُالْحَكِيمُ Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin.(3) (Bakara Suresi, Ayet 129)

9 Hz. İsa(a.s.) da Kur’an-ı Kerim’de belirtildiğine göre şu müjdeyi vermişti: وَاِذْقَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَابَنِى اِسْرآإيلَ اِنّىِ رَسُولُ الّلهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ اتَّوْرَيةِ َوَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْ تِي مِنْ بَعْدِى اسْمُهُ اَحْمدُ. ‘’Meryem oğlu İsa; Ey İsrailoğulları, ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelenTevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmet adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti.’’(4) (Saff Suresi Ayet 6)

10 Bir gün Ashab-ı Kiram Peygamberimiz(s.a.v.)’den hayatının ilk günlerini anlatmasını rica etmişler, O’da şu sözleri söylemişti: ‘’Ben, atam Hz. İbrahim’in duası, kardeşim Hz. İsa’nın müjdesi, annem Amine’nin rüyasıyım, annem bana hamile olduğu sırada bir rüya görmüştü: İçinden bir nur çıkmış ve bu nur Suriye’deki sarayları aydınlatmıştı.’’(5) (Şibli, İslam Tarihi, Asr-ı Saadet, C.2, s.1643, Şevval 1330) Bu Ayet-i Kerime’ler ve Hadis-i Şeriflerden de anlaşılacağı gibi Hz. Peygamber bu gecenin sabahında Hz. İbrahim ve İsmail’in duasına ve Hz.İsa’nın müjdesine mazhar olarak bir güneş gibi doğdu.

11 Efendimiz(s.a.v.) Doğduğu zaman Dedesi Abdulmuttalib torununa ‘’Muhammed’’ adını verdi. Peygamberimiz(s.a.v.)’in ataları arasında böyle bir isim yoktu. Abdulmuttalib’e neden bu adı koyduğunu sorduklarında şu cevabı verdi: - Umarım ki, onu gökte Hak, yerde halk övecektir.

12 Muhammed isminin yanında Peygamberimizin şu isimleride vardır: Ahmed, Mahmud, Mustafa isimleri de O’nun en güzel ve mübarek isimleridir. ‘’Sen Ahmed-ü Mahmud-u Muhammedsin efendim. Haktan bize müeyyedsin efendim.’’

13 İslam Tarihçileri, Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğduğu gecede bir takım olağanüstü olayların meydana geldiği sınırlı hadiselerden bahsederler ki; bu hadiseleri şöyle özetleyebiliriz: Gökyüzünü aydınlatan bir yıldız doğdu, İran Kisrası (Hükümdar)’nın Medayin Şehrindeki Sarayı’nın on dört sütunu yıkıldı,. Mecusilerin İran’da Istarabat şehrinde bin yıldır yanmakta olan ‘’Ateşgede’’leri söndü,. Sava Gölü kuruyarak yere battı,. Bin yıldır kurumuş halde olan Semave deresi suyla taştı,. Dönemin önde gelen insanları ilginç rüyalar gördüler,. Kabe’deki 360 put yüzüstü yere serildiler.

14 Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğduğu Cahiliye Dönemi’nde Mekke ve Çevresinin durumunun nasıl olduğunu aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: Cehalet Çağı yaşanıyordu, tam bir karanlık vardı. Mekkeliler Hz. İbrahim’in öğrettiği dinin bozulmuş halini yaşıyorlardı. Allah’a inanıyorlar ama putların, Allah ile aralarında aracı olduğuna da inanıyorlardı. Hakka batılı bulaştırdıkları için Müşrik olmuşlardı. Meleklere inanıyorlar ancak, melekleri Allah’ın kızları olarak görüyorlardı. İnsanlar birbirlerini öldürmekten şeref duyuyorlardı. Kız çocukları kendilerinden utanç duyulduğu için diri diri toprağa gömülüyorlardı.

15 . Kadınlara hak, miras verilmek bir yana kendileri mirasa konu oluyorlardı. Ahlaksızlık, alkol tüketimi, kumar, fuhuş yayılmıştı. Bazen yeni doğan çoçukların babası tahmini olarak tesbit ediliyordu. Haksızlık, gasp, kibir, yağma, kaos almış yürümüştü. Kabilecilik duygusuyla haram aylar dışında sürekli savaş yapılıyordu. Ticaret kervanları soyuluyor, zorba ve zalimlerin yaptıkları yanlarına kar kalıyordu. Hayır ve fazilet namına hiçbir şey kalmamış, sosyal hayat bozulmuş, ahlak bağları tamamen çökmüştü. Hak kuvvete boyun eğmiş, merhamet ve şefkat bitmişti.

16 Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablonun bize gösterdiği çok acı gerçek şudur: İnsanlık bir bütün olarak Yüce Allah tarafından kendisine verilen ve ‘’İnsanlık Onuru’’ şeklinde özetleyebileceğimiz vasıflarını toptan ayaklar altına almış ve hunharca yok etmiştir. Sonundaysa bu güzel hasletleri arar bir duruma gelmiştir. İşte böyle bir ortamda Allah’ın Rasulü yeryüzünü şereflendirmiştir. Kendisine vahyolunan Kur’an ile ve de Örnek Yaşayışı ile İnsanoğlu’na Onuru’nu iade etmiştir. Konuya bu açıdan bakarak önce Kur’an ve İnsan Onuru’nu daha sonra da Hz.Peygamber ve İnsan Onuru’nu detaylandıralım.

17 Kur’an-ı Kerim’de İnsan Onuru Kur’an-ı Kerim herşeyden önce İnsan’ın Ahsen-i Takvim (En Güzel Şekil) olarak yaratıldığını bize haber vermektedir. Bununla ilgili olarak Kuran’da şöyle buyurulmaktadır. لَقَدْخَلَقْنَآلْاِنْسَانَ فِى اَحْسَنِ تَقْوِ يمٍ ‘’ Andolsun ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık.’’(6) (Tin Suresi, Ayet 4). Kur’an bu ifadesiyle İnsanın daha yaratılışında Onure edildiğini ve en güzel bir biçimde yani olması gereken tüm fiziksel ve ruhsal vasıflarla, mükemmel biçimde yaratıldığını haber veriyor.

18 Kur’an-ı Kerim’deki başka bir Ayet-i Celile’de Allah(c.c.) şöyle buyurmaktadır: وَلقَدْ كَرَّمْنَا بَنِى ادَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِى الْبِرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ اطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنا تَفْضِيلًا ‘’ Biz gerçekten inanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Onları çeşitli nakil araçları ile karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik; yine onları yaratıklarımızın bir çoğundan cidden üstün kıldık.’’(7) (İsra Suresi, Ayet 70) Bu Ayette ise Allah (c.c.)’ın insanoğluna lutfettiği özelliklerden bir kısmı bildirilmekte ve diğer yaratılmışlar arasındaki özel konumuna dikkat çekilmektedir.

19 Kur’an-ı Mübin insanın Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu bildirmekte ve şöyle buyurmaktadır: وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَآئِكَتِ اِنّيِ جَاعِلٌ فِى الْاَرْضِ خَلِيفَةً قَالُوا اَتَجْعَلُ فِيهاَ مَنْ يُفْسِدُ فِيهاَ وَيَسْفِكُ الدِّمآَءَ وَنَحْ ُنُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قالَ اِنِّي اَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ ‘’ Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.’’(8) (Bakara Suresi, Ayet 30) İnsan bu şekilde Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi, O’nun adına hayat süren bir halife konumuna yükseltilerek, diğer varlıklar önünde en yüksek bir şekilde onurlandırılmıştır. Bu şerefi biz insanlara veren Allah(c.c.)’a hamdolsun.

20 İnsanı en güzel şekilde yaratan ve O’nu kendisine halife kılan Allah-ü Teala insanın sahip olduğu bu Onurunu muhafaza etmesini istemiştir. Bunun içinde insanoğlunu hangi maksatla yarattığını yine Kur’an-da şu Ayet-i Kerime ile açıklamıştır: وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ‘’Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.’’ (9) (Zariyat Suresi, Ayet 56) Hz. Adem (a.s.)’dan Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’e kadar insanlar yaratılış gayelerini unutarak, kendi arzularına göre bir hayat sümeyi tercih etmişler ve Allah(c.c.)’ın onlara verdiği ‘’İnsanlık Onuru’’nu ayaklar altına alarak şan ve şereflerini yitirmişlerdir. İşte İnsanoğlunun kaybolan onurunu kendisine iade etmek üzere yeryüzüne gelen son elçi Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Peygamberimiz (s.a.v.)’in İnsanoğluna iade ettiği Onurları nelerdir?

21 Hz. Peygamber (s.a.v.) şüphesiz İnsanlığın Onuru’nu kurtarmak ve insana kim olduğunu öğretmek üzere İnsanoğlu’na iade ettiği ilk İnsalık Onur’u; Şüphesiz ki insanlığın kaybettiği Güzel Ahlak’dır.

22 Hz. Peygamber (s.a.v.) herşeyden önce Yüksek bir Ahlaka sahipti. Kur’an-ı Kerim bunu açıkça beyan ediyor: ‘’Hiç şüphesiz sen yüksek bir ahlak üzeresin.’’(10) (Kalem Suresi, Ayet 4) 22

23 Hz Aişe’ye, Peygamberimizin ahlakının nasıl olduğunu soruyorlar. O da “Siz hiç Kur’an okumaz mısınız? Onun ahlakı Kur’an’dır.” diye cevap verdi. Öyleyse Kur'an'ın emir ve yasaklarına uymak en güzel ahlaktır. Eşi Hz. Hatice’nin, ilk defa vahyin geldiği gün, onu sakinleştirmek ve teselli etmek için söylediği şu sözler, onun kişiliğini tanımak ve güzel ahlakının unsurlarını görmek açısından oldukça önemlidir. “…Vallâhi, Allah seni utandırmaz. Çünkü sen, akrabalarına bakarsın, sözün doğrusunu söylersin, fakir ve muhtaçlara elinden gelen yardımı yapar, hiç kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. Misafirlere ikram eder, onları ağırlarsın. Hak’tan gelen felaketler karşısında insanlara yardım edersin.’’(11) (Buhari r.a.)

24 2. Hz. Peygamber İnsanda bulunması gereken kaybedilmiş ‘’Güzel Örnekleri’’ insana iade etti.. Bu husus Kur’an da şu şekilde ifade ediliyor: لقد كان لكم في رسول الله اسوة حسنة لمن كان يرجوالله. واليوم الاخروَذَكَرَالَّلهَ كَثَيرًا Andolsun ki, Resulullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.(12) (Ahzab Suresi, Ayet 21) Ayet-i Kerime’nin de açıkça ifade ettiği gibi Allah’a ve ahiret gününe kavuşmak isteyenler için en güzel örnekler Allah Rasulü Efendimiz (s.a.v.)’dedir.

25 Peygamberimiz (s.a.v.)’i örnek almak demek; O’nun sünnetlerini, ilkelerini hayatımıza tatbik etmek demektir. İnsanlık Onuru için olmazsa olmaz olan bu ilkelerden bazılarını şöyle özetleyebiliriz: Güvenilir Olmak (Emanetlerini O’na veriyorlar, ve O’na ‘’El-Emin’’diyorlardı) Affedici Olmak (Mekkelileri toptan affetmesi) Merhametli Olmak (Ağır tahriklere rağmen beddua etmemiştir.Örnek, Taif Seyahati...) Hoşgörülü Olmak (Mescide bevl..., Zinaya müsaade isteyen genç...) Sözünde Durmak (Hudeybiye günü Ebu Cendel’i geri vermesi) Cömert Olmak (Ölüm hastalığında iken dahi yanındaki üç dinarı dağıtması...)

26 . Alçakgönüllü Olmak (Ben kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum...) Çalışkan Olmak (İşlerini kendisi yapmak isterdi, söküğünü dikerdi) Dosdoğru Olmak (Size bir düşman saldıracak desm bana inanırmısınız...) Adaletli Olmak (Kızım Fatıma dahi çalsa...) Vefakar Olmak (Geceler boyu ayakta durup ibadet etmek, Süt annesini uzun yıllar sonra dahi görünce saygı ve hürmet göstermesi...)

27 . Hazreti Peygamber (s.a.v.) yumuşak huylu, yufka yürekli, affedici ve müşavereye önem verendi. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de Al-i İmran Suresi’nde şu şekilde ifade ediliyor: فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظّاً غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ.إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.’’(13) (Al-i İmran Suresi, Ayet 159)

28 3. Hz. Peygamber (s.a.v.) ‘’Kaybolmuş Merhameti’’ insanlara iade etmiştir. Kur’an-ı Kerim konuyu şu Ayet ile açıklıyor: وَمَآ اَرْسَلْنَاكَ اِلّاَ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ ‘’ Ey Muhammed, biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik’’(14) (Enbiya Suresi, Ayet 107) Peygamberimiz (s.a.v.) sadece insanlar için değil, alemler için bir rahmettir. Peygamberimiz bütün insanlara hatta canlılara şefkat ve merhamet gösterir, bu konuda insanlar arasında ayırım yapmazdı. Müslüman olsun olmasın ; kadın-erkek, büyük-küçük, zengin-fakir herkese merhamet ederdi.

29 4. Hz. Peygamber(s.a.v.) Çocukların Haklarını İade etmiştir. Bir savaş sırasında birkaç çocuk çarpışan iki taraf arasında kalmış ve ölmüşlerdi. Peygamberimiz bundan haberdar olduğu zaman büyük üzüntü duymuştu. Askerler Peygamberimizin üzüldüğünü görünce: - Ey Allah’ın resulü, neden bu kadar üzülüzorsunuz, bunlar nihayet müşrik çocukları değil mi? dediler. Peygamberimiz: ‘’Bu çocuklar müşrik çocukları da olsa bunlar insandır. Çocuk oldukları için günahları da yoktur. dikkat ediniz, kesinlikle çocuk öldürmeyiniz. Her can Allah’ın fıtratına göre yaratılmıştır’’, (15) buyurdu. (Şibli, İslam Tarihi, Asr-ı Saadet, c.2, s.982)

30 İnsan Onuru’na aşırı kıymet veren Efendimiz (s.a.v.) Çocuklara ayrı bir değer verir ve çocukları özel bir sevgi ile sever ve okşardı. Bir Hadis-i Şerifleri’nde şöyle buyurmaktadır: "Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçükleri- mize merhamet etmeyen bizden değildir.„ Kıssa’dan Hisse... Bir gün Rafi isminde bir çocuk Medine’de birinin hurma ağaçlarını taşladı. Bahçe sahibi onu yakalayıp Peygamberimize şikayet etti. Efendimiz, “yavrucuğum! Bu adamcağızın hurmalarını niçin taşladın?” diye sorunca çocuk çok utanarak…

31 Acıkmıştım; karnımı doyurmak için taşladım” dedi. Peygamberimiz çocuğa hiç kızmadı. Tebessüm ederek çocuğu kucakladı ve ona şöyle dedi: - Yavrucuğum! Bir daha ağaçları taşlama. Altına düşen meyveleri al ye. Allah seni doyurur. Efendimizin bu davranışı küçük Rafi ’yi çok etkiledi ve o günden sonra daha hiç yaramazlık yapmadı.. Kıssa’dan Hisse.... Hz. Peygamber'in çocukları sevip öpmesine hayret eden ve on çocuğundan hiçbirini öpmediğini övünerek söyleyen Bedevîye de ; - "Şayet Allah senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben sana ne yapabilirim? Merhamet etmeyene merhamet edilmez.“ (16) (Buhari, Edep 18) şeklinde karşılık vermiştir.

32 Akra B. Habis Olayı(17) (Müslim, Fedail 65)

33 Çocukları Öpmekle ilgili bir başka ilginç Hadis (18) (Müslim, Fedail 64) :

34 5.Hz. Peygamber (s.a.v.) Düşmanların dahi Haklarını iade ederek İnsan Onurunu muhafaza etmiştir. Adamın biri Peygamberimize başvurarak bir düşmana lanet etmesini istemişti. Peygamberimiz (s.a.v.): ‘’Ben lanet okumak için değil, fakat aleme rahmet olmak için gönderildim.’’(19) buyurdu. (Lütfi ŞENTÜRK,Örnek Vaazlar 1, s.171). Yapılan savaşta Sakif Kabilesi’nin okçuları müslüman savaşçılara oldukça fazla zarar vermiştir. Bunun üzerine Sahabe-i Kiram’dan bir kısmı, "Ya Resulullah Sakif Kabilesi’nin okları bizi yaktı, onlara beddua et!" deyince, Resulullah şu duayı yapar: ‘’Allah’ım, Sakife hidayet ver!’’.

35 Bir Kıssa: “Hz. Peygamber’den borcunu İsteyen Yahudi” Bir gün bir Yahudi Efendimizin yakasından tutarak verdiği borcunu istiyor. Bu borç da şahsi değil devlet hazinesinindir.(Efendimiz bazen hazinede buğday olmadığından Yahudi’lerden borç alarak fakirlere verirdi.) Hem de günü gelmediği halde.Efendimiz gayet sakindir. Hz.Ömer ise eli kılıcındadır ve kınından çıkarıp yerine koymaktadır.Yani kılıç sesi duyulmaktadır. Efendimiz(sav) Ömer’e git hazineden bu adamın şu kadar borcunu ver ve 20 ölçek de fazladan ver diyor.

36 Hz.Ömer, borcu anladık da 20 ölçek niye fazladan vereceğiz deyince, Peygamberimiz; o benden borcunu isterken sen kılıcını kınından çıkarıp yerine koyuyordun. Onu korkuttun. Bu onu korkutmanın tazminatıdır…. Hz. Ömer ile Yahudi adam gidiyorlar. Ömer Yahudi’ye borcunu veriyor ve fazladan da 20 ölçek verince adam “bu neden” deyince az evvel seni kılıcımla korkutmamın tazminatıdır. Efendimiz böyle buyurdu deyince bu adam; -Bu rahmet peygamberidir, bu Hz. Muhammed’dir deyip şehadet getirerek müslüman oluyor…. Mescid’e Bevleden Adama karşı olan tavrınıda bu anlamda hatırlayabiliriz...

37 6.Hz. Peygamber (s.a.v.) İnanan Mü’minlerin Onurlarını muhafaza etmeleri için onlara aşırı derecede düşkün davranmış ve inanaların Onurlarının muhafazasına gayret göstermiştir.

38 Hz. Peygamber’in İnsan Onuru’na verdiği kıymeti anlamak için O’nun ‘’İnsanlara ayırım yapmaksızın değer verdiğini ‘’ görmemiz gerekmektedir. İnsanların şekillerine, rengine ve ırkına göre ayrıma tabi tutulmasını yasaklamıştı. Irkçılığa karşı savaşmıştır… Bir gün Ebu Zer ile Bilal bir konuda anlaşamamış ve Ebu Zer, Bilal’e: “Kara kadının oğlu sen de.” demişti. Bilal onun bu sözünden alınmış ve durumu Hz. Muhammed’e (s.a.v.) bildirmişti. Peygamberimiz Ebu Zer’i çağırarak ona: Hz. Peygamber’in İnsan Onuru’na verdiği kıymeti anlamak için O’nun ‘’İnsanlara ayırım yapmaksızın değer verdiğini ‘’ görmemiz gerekmektedir. “–Sende cahiliye adetlerinden biri mi var?” Ebu Zer söylediğine bin pişman olmuş, hemen yüzünü yere yapıştırıp: “–Allah’a yemin ederim ki Bilal ya hakkını helal edinceye ya da yüzüme basıp geçinceye kadar buradan kalkmayacağım” demiştir. Olay daha sonra tatlıya bağlanıp kapanmıştır

39 Hz. Peygamber insanlara sırf insan oldukları için değer vererek onların ‘’İnsanlık Onurunu’’ muhafaza ederdi. İnsanların Yahudi veya Hristiyan olması, inanıp-inanmaması gibi teferruat sayılabilecek hususları öne çıkarmazdı. Örneğin: Bir defasında Efendimiz(sav) Yahudi Komşusunun oğlu genç hastayı ziyarete gider. Elini o gencin başına koyar ve “inşallah iyi olacaksın … dünya hayatı kısa ve geçici...Senin cehenneme gitmeni istemem bana iman et”..der. Çocuk bir anasına bakar bir Efendimize. Annesi, Yavrum O iyilikten başka bir şey istemez, o Muhammeddir o ne diyorsa yap der. Çocuk da güçlükle Kelime-i Şehadeti getirir ve müslüman olur.

40 Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanların dünya malına esir olarak ‘’Onurlarını kaybetmelerini istemez’’ ve dünya malına kıymet vermezdi. Bir gün yanında dünyalıktan bahsettiler, Buyurdu ki : "İşitmiyor musunuz? Sâde hayat imandandır"

41 O Kutlu Nebi Doğruluk Timsali idi Peygamberimiz bir doğruluk timsali idi. Doğruluk, onun hayatının her safhasında var olan bir hasletti. Onun içi-dışı, özü-sözü birdi. O hem doğruluğu öğütlüyor hem de söylediklerini aynen uyguluyordu. Kendisinden nasihat isteyen Abdullah ibn es- Sakafî'ye: قل امنت بالله فاستقم “Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol”(21) buyurmuştur. (Müslim)

42 Hz. Peygamber ‘’Davet ettiği Dini Önce Kendisi Yaşardı’’ Hz. Peygamber dâvet ettiği dine, herkesten önce bütün samimiyetiyle kendisi bağlanmış ve bu dinin prensiplerini uygulamıştır. Günlerce oruç tutmuş, ayakları şişinceye kadar ibadet etmiştir. قَدْ غَفِرَ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأخَّرَ؟ قَالَ : أﻓﻼ. أكُونُ عَبْدا شَكُوراً “Ey Allah’ın Resûlü! Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışladığı halde yine bunu mu yapıyorsun?” diye soran sevgili eşi Aişe’ye "şükreden bir kul olmayayım mı?“(22) cevabını vermiştir. (Buhari, Teheccüd)

43 O ‘’El-Emin’’ di Efendimiz buyurdular: Müslüman, dilinden ve elinden müslümanların emin olduğu kimsedir. Mümin de diğer insanların canları ve malları hususunda kendisine güvendiği kimsedir.(23) ( Müslim, İman) Hz. Peygamber (a.s.), gençliğinden itibaren güvenilir, emanete riâyet eden ve iffetli bir kimse olarak tanınmış ve “el-emîn” diye anılmıştır. Mekkeliler kıymetli eşyasını ona teslim ediyorlardı. Hicret esnasında, müşriklerin kendisini öldürmek üzere evini çevreledikleri kritik anda bile O, yanındaki emanet eşyayı sahiplerine teslim etmek üzere Hz. Ali’yi görevlendirmiştir.

44 7. Hz. Peygamber (s.a.v.) Kadınların Onurunu İade etmiştir. Kur’an Cahili’ye toplumunun kadına bakışını şu Ayet ile açıklıyor: وَإِذَا بُشِّرَ أَحَدُهُمْ بِالأُنثَى ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَدّاً وَهُوَ كَظِيمٌ يَتَوَارَى مِنَ الْقَوْمِ مِن سُوءِ مَا بُشِّرَ بِهِ أَيُمْسِكُهُ عَلَى هُون أَمْ يَدُسُّهُ فِي التُّرَابِ أَلاَ سَاء مَا يَحْكُمُونَ “Onlardan biri, kız ile müjdelendiği zaman içi öfke ile dolarak yüzü simsiyah kesilir! Kendisine verilen kötü müjde (!) yüzünden halktan gizlenir. Şimdi onu, aşağılanmış olarak yanında tutacak mı, yoksa toprağa mı gömecek? Bak, ne kötü hüküm veriyorlar!”(24) (Nahl Suresi, Ayet 58-59)

45 Dinimiz İslam daha doğduğunda rahatsızlık duyulan kadından; varlığıyla onur duyulan ve adeta cennet ile özdeşleştirilerek Annelik makamına yükselttiği kadınları en güzel şekilde Onure etmiştir. Yüce Rabbimiz Kur’an’da şöyle buyuruyor: وَوَصَّيْنَا الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ حَمَلَتْهُ أُمُّهُ وَهْناً عَلَى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فِي عَامَيْنِ أَنِ اشْكُرْ لِي وَلِوَالِدَيْكَ إِلَيَّ الْمَصِيرُ “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.”(25) (Lokman Suresi, Ayet 14)

46 Sevgili Peygamberimizde kız çocuklarının ahlaklı bir şekilde yetiştirilmesi neticesinde yetiştirene ahirette kendisiyle beraber olunacağını müjdelemektedir. Bir hadiste bu husus şöyle ifade edilmektedir. مَنْ عَالَ جَارِيتَيْنِ حَتَّى تَبْلُغَا جَاءَ يَومَ القِيامَةِ أَنَا وَهُو كَهَاتَيْنِ “Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yanyana bulunacağız” buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi.(26) ( Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 269) Kur’an’ın ayetlerinde ve Peygamber Efendimiz’in hadislerinde kadınlara karşı davranışlarımızın iyi olması bizlerden istenmiştir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır. وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ ‘’Kadınlarla iyi geçinin.”(27) (Nisa Suresi, Ayet 19)

47 8. Hz. Peygamber ‘’Yetimlerin,Yoksulların ve Fakirlerin Onurunu’’ İade etmiştir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: وَاَمَّآالسَّآئِلَ فَلَا تَنْهَرْ § فَاَمَّا الْيَتِيمَ فَلاَ تَقْهَرْ "Öyleyse sen de yetimi sakın ezme, kahretme. El acıp isteyeni de sakın azarlama.„(28) (Duha Sures, Ayet 9- 10) Yetimin her türlü muhafazasına önem vermiş olan Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ben ve yetime bakan kimse cennette şöyleyiz (Orta parmağı ile baş parmağını yan yana getirip aralarını açıp kapayarak işaret etti.)”(29) ( Buhari Talak 14 Edep 24 Tirmizi Birr 14 (1519); Ebu Davud Edeb 151 (5150) )

48 Safvân bin Süleym'in (r. a.) rivayet ettiğine göre Resûlullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Dul kadın ve yoksul kimselerin geçimlerini üzerine alan bir Müslüman, Allah yolunda cihad eden mücâhid gibi yahut gündüzleri oruçlu geceleri de ibâdetle meşgul olan kimse gibidir.„(30) (Buhâri, Edeb: 25) Câbir (r.a.) der ki: Hz. Peygamber (s.a.v.): "Müslüman yoksulu doyurmak Allah'ın rahmetini gerekli kılan güzel amellerdendir." buyurdu.(31) (Tergib ve Terhib., c.2/372-9)

49 9.Hz. Peygamber (s.a.v.) Hayvanların Onurunu İade etti Çünkü “Alemlere Rahmet” olarak gönderilmişti. Kıssa: Hicretin sekizinci yılı idi. Efendimiz ve ashabı Mekke’nin fethi için yola çıkmışlardı. Efendimiz (sav) Arç vadisinde, yolun kenarında yeni doğmuş yavrularını emziren bir köpek gördü. Hemen sahabeden birisini çağırıp köpeğin ve yavrularının rahatsız edilmemesini sağlamak üzere ordu geçinceye kadar orada nöbet tutmasını emretti.

50 Hayvanlara iyi davranmanın, cennete girmeye sebep olacağını bildiren Peygamberimiz (asv) sahabîlere şu olayı nakleder: “Yolda gitmekte olan birisinin susuzluğu artar. Hemen bir kuyuya inip suyundan içer. Kuyudan çıkınca susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle karşılaşır. Adam kendi kendine: “Bu hayvan da benim gibi susamış.” deyip kuyuya tekrar iner. Ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği sular. İşte Allah bu kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır.” Bunun üzerine sahabîler: “Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?” diye sordular. Resulullah (asv): “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır.” buyurmuştur. (32) ( Tecrit, c. vii, s. 223) Sevgili Peygamberimiz (sav), “Cenab-ı Hakk'ın haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet gününde hesap soracağını...”,(33) (Ebu Davud, 2/11) bildirmiş; “Kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını” (34) ( Buhari. Edebü’l- Müfred, 139) emretmiştir.

51 Peygamber Efendimiz’in İnsanlık Onuru için ortaya koyduğu değerleri daha iyi anlamak için O’nun Sünnet-i Seniyyesi’ne tabi olmalı ve hayatımızda tatbik etmeliyiz. İşte O’nun İnsanlık için onur vesilesi olacak Sünnetleri’nden bazıları şunlardır:

52 Günlük Hayatta Sünnet-i Seniyye Kendisini hiçbir zaman başkalarından üstün görmezdi. Bir meclise geldiği zaman ayağa kalkılmasından hoşlanmaz, toplum içinde baş köşeye oturmayı sevmez, boş bulduğu bir yere otururdu. Kendi eşyasını başkalarına taşıtmak istemez, hizmetçilerle yemek yemekten çekinmezdi. Evinde ailesine yardımcı olur; elbisesini yıkar, elbisesinin sökülen yerlerini diker ve koyunları sağardı. Kendisini halktan biri olarak görür ve krallar gibi aşırı saygı gösterilmesini tasvip etmezdi “Allah için tevazu gösteren kimsenin, Allah derecesini yükseltir” buyurmuştur.

53 . Hz.Peygamber her hangi bir kıyafet giyerken, sağdan başlayarak giyerdi. Soldan çıkarırdı. Ayakkabıları giyerken içinde bir şey varsa düşsün diye önce ters çevirirdi. Sonra sağdan giymeye başlardı. Acıkmadıkça yemez tam doymadan yemekten kalkardı. İçi görünen kaptan su içer, artık suyun üzerine su doldurmayı uygun bulmazdı. O Selam verir,verilen Selamı alırdı. Hz Peygamber (sav) insanlar arasındaki manevi bağın güçlenmesi için birbirlerine hediye vermelerini isterdi. Hz Peygamber (sav) tebesssüm etmeden konuşmazdı. Kahkaha ile konuşmaz, gülerken ağzını kapatırdı. Hz Peygamber sav birisine bir şey vaad ettiği zaman yerine getirir sözünden dönmezdi. Uyku için yatınca önce sağ tarafına yatmak, sağ yanağını sağ avucunun içine koymak ve o günün muhasebesini yapmak adetiydi.

54 O Kutlu Rasule Salat ve Selam Olsun...Esselamüaleyküm ve Rahmetüllah Murat DEMİRHAN Kargalıyeniköy İmam-Hatibi/Hendek-SAKARYA


"Hz. Peygamber (s.a.v) ve İnsan Onuru İslam dünyasının men- supları olarak 2013 Yılı Nisan Ayı’nda Alemlerin Efendisi, Son Peygamber, İnsanlığın Onuru," indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları