Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İSTİŞARE: fikir danışma, birinin veya bir heyetin fikrine müracaat etmek, görüşünü almaktır. “Zaman, hizmet zamanı olduğuna göre, meseleler, her zaman.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İSTİŞARE: fikir danışma, birinin veya bir heyetin fikrine müracaat etmek, görüşünü almaktır. “Zaman, hizmet zamanı olduğuna göre, meseleler, her zaman."— Sunum transkripti:

1

2 İSTİŞARE: fikir danışma, birinin veya bir heyetin fikrine müracaat etmek, görüşünü almaktır. “Zaman, hizmet zamanı olduğuna göre, meseleler, her zaman belli bir heyetin meşveretinden çıkmalıdır ve alınan kararlara da, mutlak manada itaat edilmelidir. Zira meşveret ve itaat bir vahidin değişik yüzleri gibidir.. ve bunlar, İslam içtimai hayatının önemli unsurlarıdır.” M.F.Gülen’in “Pirizma 1” Kitabından alınma Onlar öyle kimselerdir ki Rab’lerinin çağrısına kulak verip, namazı hakkıyla ifa ederler. İşlerini istişare ile yürütürler, kendilerine nasip ettiğimiz imkânlardan hayırlı işlerde sarf ederler. Şura suresi 38. Ayet Cenab-ı Hak; Hz. Peygamber (A.S.V)'e: "Onlarla iş hususunda istişare et" Al-i İmran suresi 159. ayet. Yani her hususta "en güzel örnek vermekle mükellef olan“ Hz. Peygamber (A.S.V)'dan sosyal meselelerin çözülmesinde örnek olması, bu işlerde istişareyi kararlı bir esas yapması istenmektedir.

3 “Bir bilene sor! İki bilgi bir bilgiden hayırlıdır.” MEŞVERET,verilecek kararların, isabetli olarak verilebilmesinin ilk şartıdır. İyiden iyiye düşünülmeden, başkalarının fikir ve tenkitlerine arz edilmeden, bir mesele hakkında verilen kararlar, çok defa hüsran ve hezimetle neticelenir. Düşüncelerinde kapalı, başkalarının fikrine hürmet etmeyen “kendi kendine” biri, üstün bir fıtrat, hatta dahi bile olsa, her düşüncesini meşverete arz eden bir diğer insana göre, daha çok yanıldığı görülür. En akıllı insan, meşverete en çok saygılı ve başkalarının fikirlerinden en çok istifade eden insandır. Yapacağı işlerde, kendi düşünceleriyle iktifa eden ve hatta onları başkalarına da kabul ettirmeye zorlayan ham ruhlar, etraflarından hep nefret ve soğukluk görürler. Güzel neticelerin elde edilmesinin ilk şartı meşveret olduğu gibi, kötü akıbet ve hezimetlerden korunmanın ehemmiyetli bir vesilesi de, dostların yüksek fikirlerinden istifadeyi ihmal etmemektir. M.F.Gülen’in “Ölçü Ve Yoldaki Işıklar” Kitabından Alınmıştır

4 Meşverette alınan kararlar bazen herkesin aklına yatmayabilir ve herkes tarafından kabul edilmeyebilir. Meşveret meclisinde bulunanlar da, Allah katında kendilerini sorumluluktan kurtarmak için, içtihad farklılıklarını dile getirebilir, her meseleye ulu orta “evet” demeyebilir ve alınan kararlara muhalefet şerhi düşebilirler. Aslında, meşveretin gerçek anlamı da işte budur. Ancak bazılarının muhalefetlerine rağmen, eğer ilgili mevzuda bir karar alınmışsa, artık o muhalif kişilerin bu karar aleyhinde tek bir kelime bile konuşmamaları ve karara uymaları gerekir. Zira bu tür konuşmalar koskoca bir cemaati gıybet etmek demektir. Gıybet ise, Hakk’a hizmet eden bir cemaatin hukukunu ihlal olduğundan, o cemaati teşkil eden bütün fertlerle onlar hakkında söylediklerini zikredip ferden ferda helalleşmedikçe o şahsın kurtulması ve cennete girmesi mümkün olmayabilir. M.F.Gülen’in “Pirizma 1” Kitabından alınma

5 istişarede alınan kararlara mutlaka uyulması lazımdır. Mesela, meşveret meclisinde bir yere gidilmek üzere ekseriyetle karar alındı ve yola çıkıldı. Yolda -Allah muhafaza- kaza oldu. Kaza sonucu karara karşı çıkanların “Biz dememiş miydik?.. Gitmeseydik kaza olmayacaktı.. gittik başımıza bu iş geldi” gibi ifadeleri, kaderi tenkidin yanında, diğer arkadaşları gıybet sayılır. Bu hususta Allah Rasulü’nün şu kararlılığı çok dikkat çekicidir: Allah Rasulü (s.a.s), Uhud Savaşı öncesi ashabı ile meşveret eder; kendi görüşü Medine’de kalıp müdafaa harbi yapma istikametindedir. Ancak, yapılan istişare sonucu, Medine’nin dışına çıkılarak taarruz harbi yapılmasına karar verilir. Bu karar gereği Nebiler Serveri (s.a.s) Uhud’a gider. Bu noktada Seyyid Kutub’un şu enfes yorumu çok yerindedir: “Allah Rasulü Uhud’a çıkarken orada 70 kişinin şehid verilmesi değil; Medine’de taş taşın üstünde kalmayacağını bilseydi, meşveretin hakkını vermek için yine çıkacaktı.” M.F.Gülen’in “Pirizma 1” Kitabından alınma

6 RİSALE-İ NUR’DAN ÇIKARILAN MEŞVERET VE İSTİŞARE ŞARTLARI.. 1) Meşveret bir fayda elde edilsin diye yapılır. 2) Meşveret edenler arasında bir art niyet varsa meşveret olmaz. 3) Meşveretin hakkını eda etmek için (ibadet niyetiyle) yapılır. 4) Bir kişi yaptığı bir uygulamayı başkalarına danışmak için meşveret edebilir. 5) “Ben bunu böyle münasip gördüm. Siz ne dersiniz.?” diye istişareye getirilen konu hakkında, getiren önce kendi kanaatini söylemelidir. 6) Meşverette münakaşa olmaz. 7) Meşverette kişiler bir birinin kusuruna, kendi fikrini desteklemiyor diye, bakmaz. 8) Meşveret heyetine hürmet edilir. Hiddet edilmez. 9) Meşverette İtiraz edilmez. Fikir söylenir. 10) Meşverette çok sıkı tutulmaz. Müsamaha ile bakmak gerekir.%

7 11) Meşverette reylerin dağınıklığının önüne geçilmelidir. 12) Konu hakkında bilgi sahibi olmayanlarla istişare edilmez. 13) Meşverette ihtiyatla, telaşsız, velveleye vermeden istişare yapılır. 14) Cehalet ağanın, inat efendinin, garaz beyin, intikam paşanın, taklit hazretlerinin, mösyö gevezeliğin; katıldığı meşveret olmaz. Orada meşveret incinir. 15) Meşveret kişilerin tahakkümüne karşı koyan bir yoldur. 16) Meşverette samimi birliktelikler gelecek musibetlerin deffine sebeptir. 17) İçinizdeki şahsı manevi fikrini meşveretle ifade eder. 18) Meşveret saadetin anahtarıdır. 19) Meşveret fikirlerin bir birlerine eklenmesi demektir. 20) Hakiki adalet meşveretle olur. 21) Burak-ı meşveret-i şer'iyyeye fikren binmek (Beyin fırtınası) başkalarını fersah fersah geçmeye sebeptir.

8 Hz. Peygamber (A.S.V.)‘ın ve ashabı (R.A.üm) hayatlarında istişare mühim bir düstur olarak yer etmiştir. Hadis-i Şeriflere bakarak, Hz. Peygamber (A.S.V.)‘ın etrafındakilerle istişare etmeden bir karara varmadığı, bir icraatta bulunmadığı söylenebilir. Hz. Enes: "Arkadaşları ile istişarede Hz. Peygamber kadar ileri giden bir başkasını görmedim" der. Hz. Ömer, Peygamberimiz A.S.'ın Müslümanlarla alakalı bir meselenin istişaresi için Hz. Ebu Bekir ile birçok geceler boyu baş başa kaldıklarını bazen kendisinin de katıldığını belirtir.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi[1]

9 "Allah bana farzları yapmamı emrettiği gibi, istişare yoluyla insanları iyi idare etmemi dahi emretti" diyen Hz. Peygamber (A.S.V.): İstişare edenin asla pişman olmayacağını." ifade etmektedir.. Ve yine A.S.V., "Bir milletin istişare ettiği müddetçe zillete düşmeyeceğini " söylemektedir. Ferdi görüşler yanılabilir, cemaatin görüşü asla yanılmaz: "Allah, ümmetimi dalalet üzere birleştirmez. Allah'ın eli cemaat üzerinedir.” Öyle ise gerek ferdi ve gerekse içtimai meselelerde mümkün mertebe çok kimsenin görüşleri ile müşterek nokta bulunmalıdır.[1] [1] [1Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi[1]

10 Gelip, geçen bütün peygamberlerin ikisi sema ehlinden, ikisi de arz ehlinden olmak üzere istişare edeceği dört veziri olageldiğini ve kendisinin de aynı şekilde dört vezirle takviye edildiğini" belirten, Hz. Peygamber (A.S.V.); Salih, liyakatli bir danışmanın ehemmiyetini belirtme sadedinde bir başka hadislerinde şöyle buyururlar: "Sizden, üzerine mesuliyet yüklenen bir kimse için Allah hayır murat ederse, ona "salih" bir vezir nasip eder de unuttuğu şeyleri hatırlatır, hatırladığı şeylerde de yardımcı olur." [1] [1] [1Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi[1]

11 Hz. Peygamber (A.S.V.), istişarenin sosyal hayata getireceği huzur ve saadeti ifade için: “İdarecileriniz hayırlılarınızdan, zenginleriniz de cömertlerinizden olur ve işleriniz de aranızda istişare ile yürürse yerin üstü sizin için yerin altından daha hayırlıdır." der.[1] [1] 1Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi[1]

12 Kur’an-ı kerim’de; "Bilmiyorsanız bir bilenden sorun"[1] demektedir.[1] Hadis-i Şerifte ise; "Akıllara sorun, doğru yolu bulursunuz, bu emrime asi gelmeyin pişman olursunuz"[2] denmektedir.[2] Hz. Peygamber (A.S.V.); "Kardeşiniz birinizden bir şey soracak olursa ona mutlaka yol göstersin" diye emrederken; Sorana verilecek bu cevabın bir vazife olduğunu da ayrıca belirtir: "Bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman üzerindeki haklarından biri, ondan tavsiye, nasihat talep ettiği zaman kendisine tavsiyede, nasihatte bulunmasıdır.“ der.[3] [1] Enbiya suresi 7. ayette. [2] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi[3] [1][2] [3] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/128.[3]

13 İstişare; idare edenle idare edilenler arasında karşılıklı sevgi, saygı, itimat ve güvenin en mühim sebeplerinden biridir. Hz. Peygamber (A.S.V.)'in ashabının fikirlerine olan ihtiyacından ziyade, istişareyle, Ashab'ın Hz. Peygamber (A.S.V.)'e ülfet ve yakınlığının artacağı ve nefislerini hoş kılınması amaçlanmıştır. Bu konuda, İbnu Kesir: "Böylece insanlar, yaptıkları işlerde daha şevkli olurlar." izahını yapar. İstişareye ehemmiyet vermeyen diktatörlerin halet-i ruhiyesini inceleyen araştırmacılar onların son derece kuşkulu ve ürkek olduklarını, zaman zaman delilik derecesine varan ruhi bunalımlar geçirdiklerini ifade ederler. Siyasi tarihçiler, diktatör idarelerin, bizzat diktatörlerin ölümü ile sona erdiğini ifade ederken, sosyolog ve içtimaiyatçılar da Temeli istişareye dayanan "demokratik" idare ve terbiyenin halktaki mesuliyet ve teşebbüs ruhunu artırdığını belirtirler. Meşhur diktatör Stalin için Kuruşçef şöyle bir tasvir de bulunur.. “Stalin hastalık derecesinde şüpheciydi.. O insana bakar bakar ve şöyle derdi: “Gözleriniz bugün neden böyle aldatıcı.?” “Bugün neden böyle etrafınıza tereddütle bakıyorsunuz.?” “Gözlerimin içine neden bakmıyorsun.?“ Stalin kuruntulu, hastalık derecesinde şüpheci bir insandı."[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi[1]

14 Hz. Ebu Bekr; zekât vermemek için isyan eden bedevilerle savaşa istişareyle karar verdiği bilinmektedir. Hz. Ömer, işlerini idare ettiği yer olan, Hz. Peygamber'in kabr-i şerifleri ile minber arasını "meclisu'l muhacirin“ olarak değerlendirdiği.. Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Zübeyr, Hz. Talha, Hz. Abdurrahman İbnu Avf R.A.üm ecmain'in burada devamlı üye oldukları.. Her meseleyi onlarla istişare ettiği, istişare meclisine gençleri de alıp, fikirlerini rahatça söylemeleri hususunda teşviklerde bulunduğu, hatta askeri komutanların yanına müşavirler tayin ettiği bilinmektedir.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/131-132.[1]

15 Resulullah (A.S.V.)'ın devlet işlerinin yürütülmesinde Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer (R.Anh.)’a ne kadar ehemmiyet verdiğini: "Ebu Bekr ve Ömer benim nazarımda, bir baş için göz ve kulak mesabesindedir" hadisinden anlayabiliriz. Hz. Peygamber bu kulak ve göz gibi kıymetli tuttuğu müşavirlerin görüşlerini ne kadar üstün tuttuğunu, "Ebu Bekr ve Ömer istişare sırasında bir meselede ittifak edip birleştiler mi asla itiraz etmem" sözüyle ifade eder. Hz. Peygamber'in "İkinizle beni takviye eden Allah'a hamd olsun" dediği de rivayetler arasında gelmiştir. Hz. Peygamber (A.S.V.) Mekke' de iken, İbnu Abbas‘la henüz müşrik bulunmasına rağmen, "isabetli rey ve kuvvetli zekâ sahibi" olması sebebiyle, hicret gibi en gizli, en kritik bir meselede bile istişare ederek fikrini almıştır. Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/133. [1]

16 İSTİŞARE DIŞI MEVZULAR:[1][1] * Ashab, Hz. Peygamber'in teklifleri geldikçe: "Bu vahiyse diyeceğimiz yok, ama şahsi rey’iniz ise kanaatimiz budur... Şöyle yapılırsa daha iyi olur... Biz bunu kabul edemeyiz.." şeklinde konuşmuşlardır. * Hz. Peygamber (A.S.V.) Allah'a, ahirete, kadere iman gibi imana müteallik meselelerde münakaşa ve hatta mübahaseyi (iki kişi arasındaki konuşmayı) yasaklamıştır. * Hz. Ali'nin rivayetine göre, bir gece kendilerine uğrayan Hz. Peygamber (A.S.V.): "Namaz kılmıyor musunuz?" diye sorunca Hz. Ali: "Ey Allah'ın Resulü, bizim nefislerimiz Allah'ın kudret elindedir. O, bizim (namaza) kalkmamızı dilerse bizi kaldırır (biz de namaz kılarız)" cevabını verir. Hz. Peygamber (A.S.V.) kaderle alakalı bu meselede münakaşaya girmektense cevap bile vermeden geri döner, gider. Ancak, giderken kendi kendine şu ayeti telaffuz ettiğini Hz. Ali işitir: "İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır." [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/133. [1]

17 İstişare yapılacak kimselerin özelliklerinden biri liyakattir. Bu hususta akıl, tecrübe ve bilgi öne çıkar. Hadiste: "Akil olandan fikir alın ki, doğruyu bulasınız.." "İşini bilmen, akıllı kişiye danışıp sonra da ona uymandır." denir. Liyakatli ve tecrübeli kimse, güvenilebilir olduğu takdirde müşrik bile olsa fikrine başvurulabileceği Hz. Peygamber (A.S.V.)'in uygulamaları içinde vardır.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi.[1]

18 İstişare yapılacak kimsenin ikinci özelliği mutemed yani güvenilir ve dürüst olmasıdır. Bir hadiste: "Müsteşar yani kendisiyle istişare edilen kişi dürüst olmalıdır, bir kimseye bir şey danışılırsa kendisine yapılmasını arzu ettiği şeyi tavsiye etmelidir." Böyle hareket etmeyenin davranışını da.. "...kardeşine ihanet etmiştir" diyerek ağır bir suçla itham eder. Bir başka hadisinde şöyle buyurur: "Kişi kendisinden fikir danışanlar hakkında hayırhah olduğu müddetçe görüşlerinde isabetli olmaya devam eder. Ancak, danışanı ne zaman aldatmaya kalkarsa Allah da onun fikirlerindeki sıhhati (isabetliliği) kaldırır." "Müsteşar güvenilir olmalıdır, sorulana dilerse cevap verir, dilerse sükût eder (cevap vermez). Ancak cevap verecekse yapılacak iş kendisi için yapılıyormuşçasına (doğru) cevap versin." buyuran Hz. Peygamber; Evlenmek niyetiyle Ebu Cehm ve Muaviye hakkında kendisine fikir danışan Fatıma Bintu Kays'a şu enteresan cevabı verir: "Ebu Cehm sopasını omuzunda taşır (yani dayak atıcıdır). Muaviye'ye gelince, o da fakir ve malsızdır, sen Üsame İbnu Zeyd ile evlen." demiştir.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/135-136..[1]

19 İstişare edilecek kişinin Müslüman ve dindar olması aransa da; önde gelen şartın ehil ve güvenilir olmasıdır. İstişarede aranacak önemli bir şartta o işle ilgili olunmasıdır. Nitekim Uhud Seferi sırasında, savaş şehrin içinde mi, yoksa dışında mı olmalı? Diye müzakere yapılırken münafık Abdullah İbnu Übey İbni Selül'ün fikrinin alınması bu mesele ile olan alakası sebebiyledir. Zira üç yüz civarında bir grubun lideri durumunda idi.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/135-136..[1]

20 İstişarede ortaya attığımız fikirler makûl görülürse memnun olmalı; makûl görülmezse, “mevsimi değilmiş” deyip beklemeli ve katiyen kavga edilmemelidir. Bazen de makûl fikir, onu teklif eden şahıstan dolayı reaksiyon görebilir. Böyle durumlarda, bu tür teklifleri başkalarının yapmasına fırsat verilmelidir. Önemli olan, fikirlerin hüsn-ü kabulüdür. İleri sürdüğümüz fikir hak ise, ona öncelikle kendimiz hürmet etmeliyiz. İstişarede üzerinde durulan meselenin kabulü, usulüne göre olmazsa, tesir ve bereketi de olmayabilir. İstişare yapıldıktan sonra mesuliyet kalkmış olur mu? İstişare; ehli ile, sancı ve ıstıraplı ruhlarla ve sırtında küfe taşıma hassasiyeti ile hareket edenlerle yapılırsa mesuliyet de kalkmış olur. M.F.Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır

21 Kadını ilgilendiren meselelerde onunla istişare edilmesi hususunda Hz. Peygamber (A.S.V.)'den çok net "emirler" varit olmuştur. Bir erkek, kadını veya kızı ile sadece evlenme meselesinde "istişare etmekle" kayıtlı değildir. Bu hususu te'yid eden bir rivayette: "Hz. Peygamber (A.S.V.) kadınlarla istişare eder, onların beyan ettikleri görüşleriyle amel ederdi" denmektedir.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/135-136..[1]

22 Hz. Peygamber istişarede fikirleri alır ve rey’e müracaat ederdi.. İstişare esnasında dışarıdan müdahaleler "liyakatli ağız"dan geldiği veya "makul" bulunduğu takdirde daima hüsn-ü kabul görmüştür. Bununla ilgili örnek; Bedir Savaşı'na karar verildikten sonra Hz. Peygamber (A.S.V.) ordunun savaş vaziyeti alacağı yeri tayin ederek yerleşme emrini vermişti ki, Hubab huzura çıkarak harp mevziini seçme işini vahyin irşadı ile değil de kendi re'yi ile yaptı ise buranın uygun olmadığını Hz. Peygamber (A.S.V.)'e söyledi. Hz. Peygamber de: "Hayır, vahiy değil kendi reyimle seçmiş idim" der. Hubab'ın fikrine uygun olarak yeniden yerleşim yapılır. [1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/135-136..[1]

23 İstişarede ölçüsüz çıkış yapanları bir ölçüde yatıştırmak gerekir. Mesela, zina suçunu işleyen kadınların cezalandırılabilmesi için dört şahit getirilmesini emreden ayetin açıklamasını yaparken, Hz. Peygamber (A.S.V.)'in, karısı ile yabancı bir erkek yakalayan kimsenin zanileri öldüremeyeceğini, dört şahitle mahkemeye müracaat edebileceğini beyan etmesi üzerine, Sa'd İbnu Ubade'nin: "Ey Allah'ın Resulü, hüküm böyle mi? Yani ben karımla bir yabancıyı yakalayıp da dört şahit bulup gelinceye kadar dokunmayacağım ha?" sorusuna Hz. Peygamber: "Evet hüküm böyledir" demesi üzerine Sa'd itiraz ederek: "Hayır, seni hak ile gönderen Zat-ı Zülcelal'e kasem olsun böyle birini görürsem hemen kılıcımla kellesini uçururum" der. Hz. Peygamber (A.S.V.) İlahi hükme karşı gelmeyi ifade eden bu ani feverana karşı: "Ey Ensar, ey Medineliler, Efendiniz Sa'd'ın ne dediğini işitiyorsunuz. Evet Sa'd kıskançtır, ben ondan daha kıskancım, Allah ise benden daha kıskançtır" cevabını verir. Cemaatten Sa'd'ın kıskançlığını teyit eden bazı konuşmalardan sonra olacak, biraz yatışan Sa'd özür dileyerek şöyle der: "Ey Allah'ın Resulü, bu söylediğiniz haktır ve Allah’tan gelmiştir. Fakat ben ilk defa duyunca işte böyle bir tuhaf oldum" der. Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi.

24 Hz. Peygamber (A.S.V.)'in hayatında, az da olsa müşavirlerin rağmına re'sen alınmış olan karara da rastlanır. Mesela Hudeybiye Anlaşması.. Hz. Peygamber (A.S.V.) Hudeybiye'de peygamberlik otoritesine dayanarak itirazları susturdu ve bu anlaşmayı kabul ettirdi. Halbu ki Sahebenin hemen hemen tamamı sulhtan memnun değildir. Hülasa istişare sonunda kararın alınmasında yegâne prensip, parmak usulü değildir. Son söz bilgi ve vukufiyeti başkalarına nazaran daha geniş olan esas mes'ul kişinindir, yani Hz. Peygamber'indir.[1] [1] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi.[1]

25 Hendek Savaşı sırasında, imza safhasında anlaşma bozulmuştur. Şöyle ki; Hz. Peygamber (A.S.V.) savaşın uzaması ve şehirde sıkıntının artması üzerine düşman cepheyi dağıtmak düşüncesiyle, bazı bedevi gruplarla cepheyi terk etmeleri mukabilinde Medine hurma mahsulünden belli bir yüzdenin kendilerine verilmesi esasına dayanan bir anlaşma yapmak üzereydi. Mutabakat hâsıl olan anlaşmaya Medineli liderlerin: "Ey Allah'ın Resulü, bu, itaat etmemiz gereken bir vahiy değil de şahsi reyin ise hayır... Onlar şimdiye kadar bizim hurmalarımızdan da parayla satın alarak veya ikramımız olarak yediler, bu ise bir zillettir. Allah seninle bize hidayet verdi, şerefimizi artırdı bunu kabul etmeyiz..." derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (A.S.V.) "Bu İlahi bir emir değildir, şahsi fikrimdir, size arz ettim" diyerek fikrinden vazgeçer ve mutabakat imza safhasında bozulur. Raviler, Hz. Peygamber'in bu itiraz karşısında üzüntü değil "memnuniyet" izhar ettiğini kaydederler. Burada önemli olan husus fitne çıkma ihtimali varsa kendi görüşünden vazgeçmedir. Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/143.

26 İstişare de birbirine zıt fikirlerin ortaya atılması durumunda liderin alacağı tavırdır önemlidir. Zira reddedilen fikir sahibi gücenip yersiz bir muhalefete girebilir. Bu endişeyi Hz. Peygamber (A.S.V.)'in hayatında bariz bir şekilde görmekteyiz. Nitekim Bedir esirlerine yapılacak muamele hususunda cereyan eden istişare sırasında farklı görüşleri teker teker dinlendikten sonra, bunlardan sadece Ebu Bekir'in görüşünü muvafık bulsa da diğerlerine de iltifat eder: "Ey Ebu Bekr senin misalin Hz. İbrahim'e benziyor. O, Allah'a kavmi hakkında şöyle demişti: "Rabbim bana uyanlar bendendir, uymayanlara gelince, sen af ve mağfiret edicisin". "Ey Ömer senin de misalin Hz. Nuh gibidir. O, kavmi için şöyle demişti: "Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden tek canlı bırakma". Böyle benzetmeye devam ederek onların fikirlerine muvafık gelen ayetleri okur ve her birerlerini fikirleri sebebiyle doğrular, takdir ederdi. Görüşler istişare edilirdi. Said İbnu'l- Müseyyeb der ki: "Ömer İbnu'l-Hattab ve Osman İbni Affan aralarındaki bir mesele için öyle bir nizaya girerlerdi ki, onları seyreden birisi: "Artık bunlar bir daha biraraya gelmezler derdi. Ancak, en güzel ve en tatlı bir şekilde ayrılırlardı.” Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi: 16/143-144.”


"İSTİŞARE: fikir danışma, birinin veya bir heyetin fikrine müracaat etmek, görüşünü almaktır. “Zaman, hizmet zamanı olduğuna göre, meseleler, her zaman." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları