Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Idris Yavuzyigit /idrisyavuzyigit Hz. Peygamber Tevhid Ve Vahdet Gelin Birlik Olalım.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Idris Yavuzyigit /idrisyavuzyigit Hz. Peygamber Tevhid Ve Vahdet Gelin Birlik Olalım."— Sunum transkripti:

1 Idris Yavuzyigit /idrisyavuzyigit Hz. Peygamber Tevhid Ve Vahdet Gelin Birlik Olalım

2 İslam dini ve İslam ümmeti bugün, tarihinin en zor süreçlerinden birini yaşamaktadır. Ümmetin ocağına ateşler düşmüş, fitne ve tefrika ateşi İslam coğrafyasını her taraftan kuşatmıştır. Öyle ki Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Yemen’de, Nijerya’da ve İslam coğrafyasının diğer köşelerinde çatışmalar, Allahü ekber nidalarıyla intihar saldırıları, masum kız çocuklarını kaçırmalar, camileri bombalamalar, tarihî mekânları tahrip etmeler, şiddet, vahşet ve dehşet durmaksızın devam etmektedir. Müslümanların kanı dökülmekte, masum canlar heder olmakta, İslam kültür ve medeniyeti talan edilmekte, Müslümanların izzet ve onuru tarihte hiç olmadığı kadar bizzat birbirlerinin eliyle yok edilmektedir. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan, evinden, barkından ve hayatından olmakta; yaşanan kaos ortamı bütün dünyada İslam ve Müslüman algısını tahrip etmektedir. (Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ) GÜNÜMÜZ İSLAM COĞRAFYASINI ANALİZ

3 ECDAT YADİGARI TOPRAKLARDA MÜSLÜMANLARIN İÇİNDE BULUNDUĞU KORKUNÇ DURUM

4 Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, 18 Mart 2011’den Ağustos 2015’e kadar kesin tespit edilen ölü sayısı 240.381 kişi olmakla beraber, isimleri tespit edilemeyen 90 bin kişinin daha öldüğünü tahmin etmekte. Suriye ordusunun ve rejim güçlerinin kaybı toplamda 88.616’yı buluyor. İngiltere'de bir araştırma şirketi, ABD işgalinin başladığı 2003 yılından beri süren kanlı saldırılarda ölen Iraklı sayısının 1.2 milyona ulaşmış olabileceğini bildirdi. 2013 Mısır katliamı ya da Rabia Katliamı olarak adlandırılan 14 Ağustos 2013 tarihinde Sisi komutasındaki Mısır'da ordunun yönetime el koyduğu günden bu yana darbe karşıtlarına yönelik katliamlarda 3 bin 533 kişi hayatını kaybetti. Saddam Hüseyin (Iran ve Kuzey Irak 1980-1990) 600,000 ölü-kayıp. Humeyni (Iran, 1979-1989) 20,000 ölü-kayıp. Hafız Esad (Suriye 1980-2000) 25,000 ölü-kayıp SURİYE, MISIR VE IRAK’I HATIRLAYALIM

5 ABD’de sinek ilacının kullanılmasının yasak olduğunu öğrendim. 'Ne kadar güzel 'Ne kadar güzel 'Ne kadar güzel' dedim. Tabiatın dengesi bozulmasın diye karar alınmış. 'Ne kadar güzel' dedim. 'Keşke aynı hassasiyet Irak'ta katledilen bir buçuk milyon insana da gösterilseydi' dedim. Keşke biz insanlar yeryüzünde hiçbir canlıya dokunmasak, keşke biz aynı hassasiyeti Suriye'de katledilen 500 bin insana karşı da yapabilseydik. Keşke biz Afrika'da katledilen milyonları bulan insana karşı da aynı şefkati merhameti de gösterebilseydik. (Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ) SURİYE, MISIR VE IRAK’I HATIRLAYALIM

6 İyilikle kötülük bir değildir. Bütün kötülükleri ortadan kaldırmanın en iyi yolu iyilik yapmaktır. Karanlığı ortadan kaldırmanın yolu mum yakmaktır. Şiddet şiddetle ortadan kalkmaz. Kan kanla temizlenmez. Kötülük kötülükle ortadan kaldırılmaz. Bütün kötülükleri ortadan kaldıracak yegane güç iyiliktir. Çirkinliği ortadan kaldırmanın yolu güzellikte ısrar etmektir. Yanlışları ortadan kaldırmanın yolu doğruluktur. SURİYE, MISIR VE IRAK’I HATIRLAYALIM

7 لَقَدْ اَرْسَلْنَا نُوحاً اِلٰى قَوْمِه۪ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ ﴿٥٩﴾ “Andolsun, Nûh'u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum" dedi.” (A'râf 59) فَكَذَّبُوهُ فَاَنْجَيْنَاهُ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَاَغْرَقْنَا الَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَاۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً عَم۪ينَ۟ "Derken kavmi onu yalanladı. Biz de onu ve gemide onunla beraber bulunanları kurtardık. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Çünkü onlar (vicdanları hakka kapalı) kör bir kavim idiler." (A'râf 64) BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI

8 وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُوداًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿٦٥﴾ “Âd kavmine de kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik. Onlara, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?" dedi.” (A'râf 65) قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللّٰهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ "Onlar, "Sen bize tek Allah'a ibadet edelim, atalarımızın ibadet edegeldiklerini bırakalım diye mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bizi tehdit ettiğin azabı bize getir" dediler. Hûd, "Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir. Allah'ın, haklarında hiçbir delil indirmediği, yalnızca sizin ve babalarınızın uydurduğu bir takım isimler (düzmece tanrılar) hakkında mı benimle tartışıyorsunuz? Öyleyse (başınıza geleceği) bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim!" dedi." (A'râf 70-71) BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI

9 وَاِلٰى مَدْيَنَ اَخَاهُمْ شُعَيْباًۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ قَدْ جَٓاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ فَاَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْم۪يزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَٓاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ بَعْدَ اِصْلَاحِهَاۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ "Medyen halkına da kardeşleri Şuayb'ı peygamber olarak gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka hiçbir ilah yoktur. Rabbinizden size açık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. İnsanların mallarını eksiltmeyin. Düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk etmeyin. İnananlar iseniz bunlar sizin için hayırlıdır." (A'râf; 85) BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI

10 إِنَّ اللّٰهَ يَرْفَعُ بِهٰذَا لْقُرْآنِ الْكِتَابِ اَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ اٰخَرِينَ “Allah bu kitapla (Kuran) bazı kavimleri yüceltir, diğer bazılarını da alçaltır.” ( Safvet’üt Tefasir 3/345)

11 Hz. Nuh peygamberin kavmi sulara gömüldü. Hz. Hud peygamberin kavmi Ad, şiddetli bir rüzgarla Hz. Salih peygamberin kavmi Semud, şiddetli bir gök gürültüsüyle Hz. Lut peygamberin kavmi Sedom, gökten indirilen bir azapla Hz. Musa peygamberin kavmi suda boğularak helak olmuşlardır.

12 ذٰلِكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ الْقُرٰى نَقُصُّهُ عَلَيْكَ مِنْهَا قَٓائِمٌ وَحَص۪يدٌ ﴿١٠٠﴾ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَـمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّت۪ي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۜ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْب۪يبٍ ﴿١٠١﴾." "İşte sana anlatmakta olduğumuz eski beldelerin haberleri! Kiminin izleri hâlâ ayakta, kimi de biçilip yere serilmiş. Onlara biz zulmetmedik; onlar kendi kendilerine zulmettiler. Rabbinin hükmü geldiğinde Allah’ı bırakıp da taptıkları tanrıları onlara hiçbir şey sağlamadı; ziyanlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı.." (Hûd 100-101) HELAK EDİLENLERDEN İBRET ALMAK

13 Nice İnsanlar Dünyayı Bırakıp Gittiler كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَريمٍ وَنَعْمَةٍ كَانُوا فيهَا فَاكِهينَ كَذلِكَ وَاَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا اخَرينَ "Onlar, geride nice şeyler bıraktılar; bahçeler, çeşmeler, ekinler, güzel makamlar ve zevk ü sefa sürecekleri nice nimetler. İşte böyle oldu ve biz onları başka topluma miras verdik." (44/Duhân, 25-28)

14

15 «Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrahim’in kavminin; Medyen halkının, ve yerle bir olan şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki Allah onlara zulmediyor değildi; ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.»(Tevbe / 70)

16 PEYGAMBERLER TOPLUMLARIN BOZULDUĞU EN ŞİDDETLİ DÖNEMLERDE ORTAYA ÇIKMIŞLARDIR

17 وَمَا نُرْسِلُ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّا مُبَشِّر۪ينَ وَمُنْذِر۪ينَۚ فَمَنْ اٰمَنَ وَاَصْلَحَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ "Biz peygamberleri ancak müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve halini düzeltirse onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyecekler." (En'âm; 48) PEYGAMBERLER: MÜJDECİ/UYARICI

18 Peygamberler değişir, muhataplar değişir, hitaplar değişir, şeriatlar değişir, ahkamlar değişir, usuller değişir, üsluplar değişir, değişmeyen tek hakikat tevhiddir. Şüphesiz ki vahdet Müslümanların asırlardır özlemini çektiği, hasretle beklediği sılasıdır, gurbetidir. Tevhid, tüm Peygamberlerin ortak çağrısıdır.

19 Sözlükte “tek ve bir olmak” anlamındaki vahd (vahdet, vühûd) kökünden türeyen tevhîd “bir şeyin bir ve tek olduğunu kabul etmek” demektir. Kur'ân'da, “Allah'a iman edin”, “Allah'a itaat edin” ve “Rabbinize ibadet edin” buyrulmaktadır. İnsanın Allah'a iman edip ibadet ve itaat edebilmesi için önce O'nu tanıması gerekir. Allah'ı tanımak insanın temel görevidir. Tevhid, Allah'ın varlığına, birliğine, bütün niteliklerin kendisinde toplandığına, eşi ve benzeri bulunmadığına inanmaktır. Bu inancı açıklayan Lâ İlâhe İllallah cümlesine kelime-i tevhid denir. TEVHİD NEDİR?

20 Kişi tevhid inancıyla Allah dışında önünde eğilecek, ibadet edilecek hiçbir varlığın olmadığını kabul etmekte ve her şeyin sahibinin yegâne yaratıcı olan Allah olduğunu kabul etmektedir. Bunun dışında Allah'tan başkalarına, peygamberlere, evliyalara, şeyhlere, Salihlere, putlara ve kabirlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder. TEVHİD NEDİR?

21 لَٓا اِكْرَاهَ فِي الدّ۪ينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۗ لَا انْفِصَامَ لَهَاۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ "Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." (Bakara; 256) وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِه۪ شَيْـٔاً "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın..." (Nisâ; 36) TEVHİD NEDİR?

22 TEVHİD: BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVASI

23 Vahiyle aklını Vahdet'e erdiremeyen, dünyası ile ahiretinin vahdet bağını kuramayan, kalbiyle aklının vahdetini buluşturamayan, Kur’anla ahlakını birleştiremeyenlerin durumu ne hazindir. VAHDED BİRLİKTİR

24 Allaha bağlı Kurana uygunluk Hz. Peygamber örnekliği Ahlaki değerlerle yoğrulmuş Haramların pençesinden uzaklaşmış Ayrım ve ayrıcalıkların bulunmadığı Sınıf, cins ve ırk ayrımı olmayan Allah Resulü, Medine şehrinde vahyin aydınlığında örnek hayatı, ahlak ve maneviyatıyla, insani ilişkileriyle; doğruluk, dürüstlük, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma ve kaynaşma gibi değerler etrafında bütün müminlerin gönlünü fethederek yeni bir medeniyet kurmuştur. Böyle bir medeniyetin evlatları gökteki yıldızlar gibi insanlığı aydınlatmış ve halen aydınlatmaya devam ediyor: Tevhid toplumun özellikleri nelerdir?

25

26 ‘yaşamak için Onlar, Kur’an’ı bilgi edinmek, genel kültürlerini arttırmak için değil ‘yaşamak için’ okudular. Onlar, İslam’ı din olarak seçtiler ve cahiliyenin kalıntılarını ve pisliklerini arkalarında bıraktılar. Onlar, Medine’de eşi benzeri görülmeyen Kardeşlik uygulamasını başlattılar. “ben” anlayışından “Biz” topluluğuna ulaştılar. Onlar, Nefislerinin arzuladıklarını, dünyevi isteklerini, her türlü görüş, anlayış, hurafe gibi Tevhide aykırı davranışları Kur’an’la değiştirdiler. Onlar, en çok sevdikleri canlarından Kur’an uğrunda vaz geçtiler. Onlar “kitabına uydursak yerine kitaba uymak” anlayışıyla hareket ederek medenileştiler. Kur’an-ı Kerim, 1400 yıldır var. Ancak Müslümanlar arasında ne vahdet var ne tevhid.

27 Bir ve tek olan, eşi ve benzeri olmayan, her şeye güç ve kudreti olan Allah’a inanmış ve kul olmuş, Aynı Dine İnanmış, Aynı Kıbleye/Kabe’ye Yönelmiş, Aynı Peygambere/ Hz. Muhammed Mustafa’ya Ümmet Olmuş Aynı Kitabı/Kur’an-ı Kerimi Kutsal Olarak Kabul Etmiş, Aynı Ahirete İnanmış, Aynı Hedefe Doğru Giden biz Müslümanların birbirimizden ayrılması asla düşünülemez. GELİN MEDİNEDE OLUŞUP DÜNYAYA MEDENİYET ÖĞRETEN YILDIZLAR TOPLULUĞU TOPLUMUNU YENİDEN OLUŞTURALIM

28 أيها الناس! إنَّ رَبَّكم واحِد! وإنّ أَبَاكمْ وَاحِد! كلّكمْ لِآدَمَ، وَآدَمُ مِنْ ترَاب! أَكْرَمُكمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتقَاكمْ. إنَّ اللَّه عَلِيم خَبِير. لَيْسَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى عَجَمِيٍّ فَضْلٌ إِلاّ بِالتَّقْوَى. أَلاَ هَلْ بَلَّغْتَ؟ اَلَّلهمَّ اشْهَدْ!)). “Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır. Allah katında Üstünlük ancak takva iledir. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Dikkat edin! Tebliğ ettim mi? Allah’ım Şahit ol.” (İbn Hanbel, V, 411.)

29 BİZ MÜSLÜMANLAR AYNI GEMİDEYİZ

30 المُؤمِنُ لِلمؤمنِ كَالبُنْيَان يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً “ Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir.” (Nesâî, Zekât 66) BİZ MÜSLÜMANLAR BİNANIN YAPI TAŞLARI GİBİYİZ

31 Bir vücudun azaları gibi bütünlük arz eden toplumlar, birlikler her zaman dirlik içerisinde olmuşlardır. مَثَلُ المُؤْمِنِينَ في تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعاطُفِهِمْ مَثَلُ الجَسَدِ إذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالحُمَّى. “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” ( Buhârî, Edeb 27) BİZ MÜSLÜMANLAR TEK VUCUT OLMALIYIZ

32 لَا تَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّى تُؤْمِنُوا وَلَا تُؤْمِنُوا حَتَّى تَحَابُّوا أَوَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى شَيْءٍ إِذَا فَعَلْتُمُوهُ تَحَابَبْتُمْ أَفْشُوا السَّلَامَ بَيْنَكُمْ "Allah'a yemin ederim ki; sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe Birbirinizi sevmedikçe de gerçek iman etmiş olamazsınız. Yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey öğreteyim mi? Aranızda selamı yayınız." (Müslim, İman, 81) BİZ MÜSLÜMANLAR BİRBİRİMİZİ SEVMELİYİZ

33 « لاَ يُؤْمِنُ أَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأَخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ » “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz. (imanın tadına eremez)” (Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72) BİZ MÜSLÜMANLAR KENDİMİZ İÇİN İSTEDİĞİMİZİ…

34 « مَنْ لا يرْحَم النَّاس لا يرْحمْهُ اللَّه » “İnsanlara merhamet göstermeyen kimseye Allah da merhamet etmez.” (Buhârî, Edeb 18) BİZ MÜSLÜMANLAR MERHAMETLİ OLMALIYIZ

35 Birbirimize Karşılıklı Saygı Duymak Farklılıkları Zenginlik Olarak Görmek Ulusal Şuur Ve Anlayış Geliştirmek Tarihi Bağlara Dayanmak Birlik İçinde Dayanışma Ve Kaynaşmayı Sağlamak Adaleti Tesis Etmek Hak Ve Hukuka Riayet Edip Sorumlulukların Gereğini Yapmak Hoşgörülü, Müsamahalı Ve Affedici Olmak Güven Verip Merhametli Davranmak İyilikten Yana Tavır Almak, Paylaşmak, İhtiyaç Görmek Birbirimizin Eksiklerini Tamamlamak, Kolaylaştırıcı Olmak Kendini Başkalarının Yerine Koymak, Sana Yapılmasını İstemediğini Başkalarına Yapmamak Farkındalık Ve Bilinç Oluşturmak Toplumun Her Kesimini Kabullenmek Kendini Başkalarından Üstün Görmemek VAHDET’İ SAĞLAYAN VE SAĞLAMLAŞTIRAN FAKTÖRLERİMİZ OLMALI

36 فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ “Öyle ise emr olunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür” ( Hud, 11/112). 36

37 يا رسول اللَّهِ قُلْ لِي في الإِسلامِ قَولاً لا أَسْأَلُ عنْه أَحداً غيْركَ. قال : « قُلْ : آمَنْت باللَّهِ : ثُمَّ اسْتَقِمْ » Ebû Amr (veya Ebû Amre) Süfyân İbni Abdullah radıyallahu anh şöyle dedi: “Yâ Resûlallah! Bana İslâmı öylesine tanıt ki, onu bir daha senden başkasına sormaya ihtiyaç hissetmeyeyim, ” dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” “Allah’a inandım de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdu. (Müslim, İmân 62. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61; İbni Mâce, Fiten 12.) 37 Doğru yol “ Tevhid Ve Vahdet ”

38 Kur’an’ın ilk suresinde, kılmış olduğumuz 5 vakit namazda günde 40 kez okuduğumuz Fatiha suresinde cenabı hak “ اهدِنَــــا الصِّرَاطَ المُستَقِيمَ ” “…Bizi dosdoğru yola ilet…” diye dua etmemizi emrederek, bizlere her gün hangi hal üzere olduğumuzu ve olmamız gerektiğini en açık şekliyle bildirmektedir. 38 Doğru yol “ Tevhid Ve Vahdet ”

39 “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.” Bir gün Peygamberimiz (s.a.s), düz bir çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.” şeklinde açıklamada bulundu. Sonra da En’âm Suresi 153. âyeti kerimeyi okudu: وَاَنَّ هٰذَا صِرَاط۪ي مُسْتَق۪يماً فَاتَّبِعُوهُۚ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَب۪يلِه۪ۜ ذٰلِكُمْ وَصّٰيكُمْ بِه۪ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ ﴿١٥٣﴾ Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara sapmayın. Onlar sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır. İşte günahtan korunmanız için Allah size böyle öğüt verdi.” (Dârimî, Mukaddime, 23) 39 Allah’a Giden Yol “ Tevhid Ve Vahdet ”

40 40 İSLAMIN ANA YOLU KURAN VE SÜNNET TALİ YOLLAR KURAN VE SÜNNET, ŞEYH, TARİKAT VE CEMAATİN KURAL VE KANUNLARI, KİTAPLARI, İLMİYLE AMİL OLMAYAN TALİ YOLLAR “ Tevhid Ve Vahdet Yolu ”

41

42 اِتَّخَذُٓوا اَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَالْمَس۪يحَ ابْنَ مَرْيَمَۚ وَمَٓا اُمِرُٓوا اِلَّا لِيَعْبُدُٓوا اِلٰهاً وَاحِداًۚ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ “(Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emr olunmuşlardır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır." (Tevbe; 31) 42 Gittiğimiz Yol Hangisi ?

43 تركتُ فِيكُمْ أمرينِ لَنْ تَضِلُّوا ما تَمَسّكتُمْ بِهِمَا: كِتَابَ اللّهِ تَعالَى، وَسُنّةَ رَسُولِهِ. Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti. (Muvatta, Kader, 46, II, 899) “ Tevhid Ve Vahdet ”’in Kaynağı

44 Allah’ın dosdoğru yolu, Sırât-ı müstakimi bize öğreten Kur’an’ın yoludur. Peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların yoludur. Sırât-ı müstakim, şühedanın, salih amel işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların yoludur. Sırât-ı müstakim dışındaki yollar ise şeytanın davet ettiği yollardır. Bu yollar, gayr-ı meşru arzu ve isteklerin, hırsların, kin ve düşmanlığın, fitne ve fesadın, ayrılık ve gayrılığın, bencilliğin adreslerine uzanan yollardır. 44 “ Tevhid Ve Vahdet ”’in Kaynağı

45 1.GÜVENİLİR 2.SEVGİ 3.ADALET 4.İSAR (Diğergamlık) 5.AFFETMEK 45 VAHDET TOPLUMUNU OLUŞTURAN BEŞ HUSUS

46 Müslümanların bugün küfrün karşısında tek ses, hainin karşısında tek yürek, zalimin karşısında yekvücut olabilmesi, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışını esas almasıyla mümkün olabilecektir. her şeyden önce mezhebini, meşrebini, ırkını, dilini, coğrafyasını ve ideolojisini değil, İslam’ın tevhid ve vahdet anlayışını esas almasıyla mümkün olabilecektir. Birliğe, dirliğe ve huzura giden yol da; dostu düşmanı tanımanın yolu da; emperyalistleri değil, ümmetin yüzünü güldürmenin yolu da buradan geçmektedir. (Mehmet GÖRMEZ) BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ

47 “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” sözünden komşularını tanımayan, dertleriyle ilgilenmeyen bir topluma; “Bizi aldatan bizden değildir” bakış açısı ve yapısından sömüren, kazanmak için her şeyi mubah gören, üçkâğıtçı ticaret anlayışına; “Haksız yere cana kıymanın tüm insanlığı öldürmek” buyruğundan farklı düşünüyor diye Müslümanın Müslüman canına kıydığı topluma nasıl dönüştük. “İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez” buyruğuna karşılık gözü yaşlı yetimler, sokağa terkedilmiş “Göz Aydınlığı” ciğerpareler, evlat hasretiyle kavrulan ebeveynler, evlat yolu gözleyen gözü yaşlı anaların olduğu bir topluma dönüşüyoruz. Abdullah İbn Ummi Mektum’a “Ezanını duyarsan gel” emrine itaat eden ama sahabinin kalbi olduğundan işlerden fırsat bulabilirsek icabet edebildiğimiz ibadet çağrısına uyan anlayışa düştük. “Allah ve Resulüne itaat edin” emrine uyup her biri gökteki yıldızlara dönüşen sahabeden cemaat liderinin sözünü Kuran ve Allah’ın sözünün üstünde tutan bir hale dönüştük. İçki hadisesinde olduğu gibi Haramların yasaklığı işitildiğinde anında terk edildiği bir toplumdan sokaklarda açıkça içki satılan ve tüketilen, kumar oynayan ve oynatılan bir topluma dönüşüyoruz. “Bölünüp parçalanmayın” ayetinden ırkçılığa, kabileciliğe, mezhep, cemaatçiliğe kadar sayamayacağımız guruplara ayrıldık. EFENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU MEDİNE’NİN MEDENİYETİNİ NİÇİN YAKALAYAMIYORUZ.

48 Bizi birleştirecek Kuranın sarsılmaz ve kopmaz ipini aramaktayız. Özümüze dönmek zorundayız. Ümmet merkezli hareket ederek, dini değerleri hâkim kılarak, kuran ve sünnet rehberliğinde yol alarak, İslam ahlakıyla ahlaklanan, haramsız ve günahtan uzak bir yaşam arzulayarak, ibadetleri ve farzları yerine getiren bir toplum oluşturmak zorundayız. Bize düşen görev; İslam’ı, Kur’an’ı ve Peygamberi doğru anlamalı, onlarla hayat bulmalı ve temsil etmeliyiz. Bilgi, iman, ibadet ve ahlak dengesini iyi kurarak yeryüzünde iyiliği ve adaleti egemen kılmak için gayret göstermeliyiz. Güven peygamberinin güven veren toplumunu oluşturan ensar ve muhacirleri olmalıyız. EFENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU MEDİNE’NİN MEDENİYETİNİ NİÇİN YAKALAYAMIYORUZ.

49 وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّهِ جَميعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ اِذْكُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِه اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ ايَاتِه لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ “Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran, 3/103) BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ

50 İbn-i İshak “Siyret” adlı eserinde ve başka rivayetlerde bu ayetin Evs ve Hazreç hakkında nazil olduğunu anlatır; yahudilerden birisi Evs ve Hazreç'ten bir topluluğa rastlar. Onların uzlaşmaları ve ittifakları yahudinin hoşuna gitmez. Yanında bulunanlardan birisine yanlarına gidip oturmasını ve "Buâs Günü"ndeki savaşlarını hatırlatmasını söyler. Adam söylenenleri yapar. Böylece toplulukta bulunanların nefislerinde hamiyyet duygusunu canlandırır. Birbirine kızar ve birbirlerine düşerler. Cahiliyye’deki armalarıyla birbirlerini çağırıp silahlarını isterler ve "Harre" denilen yerde buluşmak üzere sözleşirler. Bu durum Rasulullah’a haber verilince yanlarına gelip onları sakinleştirdikten sonra "Ben aranızda olduğum halde cahiliyye davası mı?" buyurur ve arkasından yukarıdaki ayet-i kerimeyi okur. Bunun üzerine her iki taraf da pişman olur. Barışıp birbirlerine sarılarak silahlarını bırakırlar. Allah ta onlardan hoşnut olur. BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ

51 Allah İnancının Zayıflaması Hz. Peygamber Öğretilerinden İslam Ahlak Ve Değerinden Uzaklaşmak Kuranın Hükümlerinden Ayrılmak Doğru Bilgiden Ayrılmamız Çıkar Ve Menfaatlerin Etrafı Kuşatması Hırslarımız, Dünya Çıkarlarımız, Egolarımız, Benliklerimiz, Siyasi Yönelişlerimiz, Müslümanların yalnızlaşmaları Sen ben diyerek birbirimizden kopmamız Müslümanların Cemaatlere, Hiziplere ve Gruplara ayrılması; Cemaat, Tarikat, Mezhep, Siyaset, Gurup Vb. Taassuplarımız Kur’an’ın önüne kendi kitaplarını, düşüncelerini, tarikatlarını, âlimlerini, liderlerini vb… geçirmek, Kur’an’ terk edilmiş bırakmak, mezhep taassubu, bidat ve hurafeleri din edinmek, geçici olan dünya hayatına meyletmek Tevhid toplumundan uzaklaşma nasıl gerçekleşti?

52 Bir nükte: nemelazım, hünkarım Zamanın hükümdarı, ülkesinde ortaya çıkan kargaşa ve kötüye gidiş konusunda ulemanın reisine bir mektup yazarak söz konusu durumun sebeplerini sorar. Reisü’l-Ulema da mektubun hemen arkasına “nemelazım, hünkarım” diye yazar ve mektubu geri gönderir. Hükümdar bu cevaba çok kızar, küplere biner ve alim kişiyi saraya çağırtır; - Ben sizlere memleket ahvalinin perişanlığına sebep nedir diye sorarım, siz: “nemelazım” dersiniz. Bu ne lakaytlıktır hoca’m der. Hoca, padişahın cevabı anlamadığını fark etmiştir. - Haşa! Devletlim, der. Ben, cevaba niyetle öyle arz etmiştim. Çünkü sualinizin tek cevabı vardır, o da memleketimizi sarmış olan nemelazımcılık hastalığıdır, der. (Gemi ashabının, alt kattakilerin gemiyi delmesine ses çıkarmaması ile bağlantı kur.) BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ

53 TEVHİDDEN UZAKLAŞTIRMAK İÇİN ÇALIŞANLAR اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَۙ ﴿٣٦﴾ insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. “Hak dine inanmayanlar servetlerini, insanları Allah’ın yolundan engellemek için harcarlar, yine harcayacaklar, sonra bu onlara yürek acısı olacak, daha sonra da yenilecekler. İnkâra sapanlar sonunda cehenneme sevk edilecekler.” (Enfâl 36)

54 İngilizlerin Hindistan’da oynadıkları bir oyun bu konuya ışık tutucu mahiyettedir. Müslümanlara kurban olarak öküz kesmenin faziletlerini ballandırarak anlatıyor, telkin ve teşvik ediyor; karşı taraf Hindu, inancına göre öküz mübarek hayvan.. Koyun, keçi, deve gibi hayvanları bırakıp illa da öküzü niye kesiyorlar diye Hinduların hamaset damarları kabartılıyor. Bizimkiler kurban bayramlarında özellikle öküz kesmeye çalışınca onlar da domuz kafaları atmaya başlıyorlar camilere.. Cehalet ve aymazlığın neticesi iki toplum yan yana yaşarken amansız düşmanlar oluveriyorlar birbirlerine. Şikayete gelip yardım isteyene göz kırpıp önce Hindu’nun sonra da Müslümanın hakkından geliyor İngilizler. Daha sonra bütün Hindistan İngiliz Genel Valiliği’ne bağlanıyor.. İngilizler daha önce yapamadıklarını iki kesimi birbirine düşürerek rahatça başarıyor, Hindistan’a yerleşiyor. BİZİ BİZE DÜŞÜRMEK İÇİN ÇALIŞANLARA FIRSAT VERMEMELİYİZ

55 Bugün, Müslümanların topyekûn başvuracağı en büyük cihat; cehalete, taassuba, ırkçılığa, fitne ve tefrikaya karşı yapacakları cihattır. Bugün yapılması gereken, tarihten alacağımız ders ve ibretle istikametimizi belirlemektir. (Mehmet GÖRMEZ) Cihat; terörün, vahşetin ve öldürmenin değil; diriltici bir gayretin, hayat veren bir mücadelenin adıdır.

56 Özellikle bugün en çok ihtiyacımız olan şey, birlik olmaktır. Geçmişte yaşananları unutmak, Allah’ın ipine hep birlikte sarılmak, zorluklara birlikte göğüs germek, saflar halinde küfre karşı durmaktır. Asr-ı Saadet’in Muhacir ve Ensar’ı gibi, temeli Mekke’de atılan ardından Medine’de tamamlanan binanın taşları gibi kaynaşmak, dost olmak, kardeş olmaktır. EFENDİMİZİN OLUŞTURDUĞU MEDİNE’NİN MEDENİYETİNİ NİÇİN YAKALAYAMIYORUZ.

57 İstiklal Marşımızın şairi Akif birlik ve beraberliğin önemini vurguladığı dizelerinde bakın ne diyor: Girmedikçe tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça sineler; onu top sindiremez. ‘Sen-ben’ desin efrad, aradan vahdeti kaldır, Milletler için işte kıyamet o zamandır. Bir Müslümanın başına bir sıkıntı, musibet, felaket gelirse bütün Müslümanların bundan üzüntü duyması gerekir. Bu konuda soy-sop, cinsiyet, bölge ve ülke, farkının hiç önemi yoktur. "Müslümanların derdi ile ilgilenmeyen onlardan değildir." ( İsmail Muhammed b. el- Aclûnî, Keşfü'l-Hafâ ve Müzîlü'l İlbâs, Beyrut, ts. II, 277. ) VAHDET’İ SAĞLAYAN VE SAĞLAMLAŞTIRAN FAKTÖRLERİMİZ OLMALI

58 BİRLİK OLMAK GEREKİR

59 وَلَا تَكُونُوا كَالَّذينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاُولٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظيمٌ “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” ( 3/Ali İmran105 ) BÖLÜŞEMEYENLER BÖLÜŞÜLÜYOR VE YOK OLUYORLAR.

60 "‏ سَأَلْتُ رَبِّي ثَلاَثًا فَأَعْطَانِي ثِنْتَيْنِ وَمَنَعَنِي وَاحِدَةً سَأَلْتُ رَبِّي أَنْ لاَ يُهْلِكَ أُمَّتِي بِالسَّنَةِ فَأَعْطَانِيهَا وَسَأَلْتُهُ أَنْ لاَ يُهْلِكَ أُمَّتِي بِالْغَرَقِ فَأَعْطَانِيهَا وَسَأَلْتُهُ أَنْ لاَ يَجْعَلَ بَأْسَهُمْ بَيْنَهُمْ فَمَنَعَنِيهَا ‏"‏ Rabbimden üç şey istedim. Bana ikisini verdi. Birini vermedi. " Rabbimden üç şey istedim. Bana ikisini verdi. Birini vermedi. 1.Rabbimden ümmetimi açlıkla helak etmemesini istedim, onu bana verdi. 2.On­dan ümmetimi suda boğmakla helâk etmemesini diledim, bunu da verdi. 3.Felâketlerini kendi aralarında vermemesini diledim. Bunu bana vermedi." (Müslim, Fiten, 26; Tirmizi, Fiten, 33/18) HELAK EDİLENLERDEN İBRET ALMAK

61 Tevhid Ve Vahdet, Allah’ın Âdem’i yarattıktan sonra tereddüt etmeden secdeye kapananların yoludur. Tevhid Ve Vahdet, kınayanların ve alay edenlerin kınamasına ve alaylarına kulak asmadan Hz. Nûh’un gemisine binenlerin yoludur. Tevhid Ve Vahdet, Nemrud’un karşısında dimdik duran ve tek başına bir ümmet olan İbrahim’in yanında olabilmek ve onunla beraber ateşe atılmayı göze alabilenlerin gittiği yoldur. Tevhid Ve Vahdet, ateşe atılan İbrahim’e destek olduğunu gösterebilmek ve o alev alev yanan ateşi söndürebilmek için ağzında su taşıyan karınca ve gagasında su taşıyan serçe gibi tarafı belli olanların yoludur. Tevhid Ve Vahdet, İbrâhim’in elindeki bıçağa bakmadan Rabbin emrine teslim olan ve sabreden İsmail’in yoludur. Tevhid Ve Vahdet, İslâm yoludur, iman yolculuğudur. “ Tevhid Ve Vahdet ”

62 Tevhid Ve Vahdet, Firavun karşısında hakkı savunan, onun zulmünü yüzüne haykırarak, mazlumları zulümden kurtaran Hz. Musa’nın gittiği yoldur. Tevhid Ve Vahdet, Miraç sonrası müşriklere cevabı «O söylüyorsa Doğrudur» diyerek tereddütsüz Peygambere teslim olan Ebubekir’in, öldürmeye geldiği kişinin huzurunda İmanla hayat bulan Hz. Ömer’in yoludur. Tevhid Ve Vahdet, hicret sırasında öldürüleceğini bile bile Allah Rasûlü’nün yatağına girip ölümü göğüsleyen Hz. Ali’nin yoludur. Tevhid Ve Vahdet, sırf Allah’a inandığı ve putları yüceltmeyi reddettiği için kızgın kum çöllerinde yere yatırılıp göğsünün üzerine konulan ağır taşlara rağmen “Ehad! Ehad” diye bağıran Bilallerin yoludur. Tevhid Ve Vahdet, kolları ve bacakları iki farklı deveye bağlanarak ortadan ikiye ayrılıp Allah yolunda canını feda etmek ve kanını davasına şâhit kılabilen Sümeyyelerin davasıdır. “ Tevhid Ve Vahdet ”

63 Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Obur kimselerin sofralarına üşüşmelerine benzer bir halde, diğer milletlerin sizin üzerinize üşüşmelerine az kaldı.” Dinleyenlerden biri; “Ey Allah’ın Resulü! Biz o gün az olduğumuzdan mı bu duruma düşeceğiz?” diye sorar. “Aksine sizin o zaman sayılarınız çok olacak fakat selin üzerindeki çör-çöp gibi değeriniz olmayacaktır. Allah onların sizden duyduğu korkuyu kalplerinden çekip alacak, sizin kalbinize de “vehen” verecektir ” Peygamber efendimiz: “Aksine sizin o zaman sayılarınız çok olacak fakat selin üzerindeki çör-çöp gibi değeriniz olmayacaktır. Allah onların sizden duyduğu korkuyu kalplerinden çekip alacak, sizin kalbinize de “vehen” verecektir ” buyururlar. Dinleyenlerden biri: “Vehen”nedir?” diye sorunca Peygamber efendimiz: “Dünya sevgisi ve ölüm isteksizliğidir” buyururlar. (Buhari, İbni Mace, Ebu Davud) 63 “ Tevhid Ve Vahdet ”

64 64 “ Tevhid Ve Vahdet ” Konferansımıza son verirken Sevgili Peygamberimizin (sas) Mescid-i Nebevi’sinde yaşanan bir tabloyu canlandırarak bitirmek istiyorum. Allah Rasûlünün (sas) mescidinde sahabeden bir grup halka kurmuş oturmuşlardı. Aralarında sohbet ediyorlardı. Kapıdan Selman-ı Farisi girdi. ‘herkes kendi nesebini anlatsın ‘ben filan kabilesinden falanın oğlu’ Sahabeden birisi Selman ile arasında bir münakaşa olduğu için etrafındakilere ‘herkes kendi nesebini anlatsın’ dedi. Selman duyacak şekilde başta oturana nesebi, ırkı soruldu. O da iftiharla ‘ben filan kabilesinden falanın oğlu’ diye atalarını, dedelerini saymaya başladı. Bir başka sahabe, ‘Falan kabilesinden falanın oğluyum’ diye atalarını dedelerini saymaya başladı. Bir başkası, ‘Ben insanların en şereflileri olan Kureyş kabilesinden filanın oğluyum’ diye herkes soyunu nesebini anlattı.

65 65 “ Tevhid Ve Vahdet ” ‘Senin nesebin, senin ırkın ne?’ Sonra aynı sahabi, Selman’a dönerek ‘Senin nesebin, senin ırkın ne?’ diye sordu. Selman, bütün Müslümanlara örnek olabilecek, kıyamete kdar kulaklarına küpe olacak bir cevap verdi; Elini göğsüne koydu ve iftiharla dedi ki: ‘Ben de İslamoğlu Selman’ım’ اَنَا سَلْمَانْ اِبْنُ إِسْلَامْ ‘Ben de İslamoğlu Selman’ım’ dedi. كُنْتُ ضَالًّا فَهَدَانِيَ الّٰهُ بِمُحمَّدٍ Çünkü ben delaletteydim. Allah, Peygamberi Muhammed (sas) ile beni hidayete erdirdi. وَكُنْتُ فَقِيرًا فَاَغْنَانِيَ اللّٰهُ بِمُحَمَّدٍ Ben fakirdim. Allah, Muhammed Mustafa (sas) ile beni zenginleştirdi. وَكُنْتُ مَمْلُوكًا فَاَعْتَقَنِيَ اللّٰهُ بِمُحَمَّدٍ Ben köleydim. Allah, beni Hz. Muhammed (sas) ile özgürlüğüme kavuşturdu. فَهٰذا حَسَبِى وَنَسَبِى İşte bu benim soyum ve nesebimdir. Bu tabloya uzaktan şahit olan Hz. Ömer, topluluğa dönerek, ‘Benim de nesebimi öğrenmek ister misiniz?’ ‘Benim de nesebimi öğrenmek ister misiniz?’ dedi. ‘Evet’ dediler. ‘Ben de İslamoğlu Ömer’im. İslamoğlu Selman’ın kardeşiyim’ اَنَا عُمَرُ اِسْلَامْ اَخُ سَلْمَانِ بْنِ اِسْلَامْ ‘Ben de İslamoğlu Ömer’im. İslamoğlu Selman’ın kardeşiyim’ dedi.

66 İnsanlığı Diriltmek için Diriltmek için Yaşatmak için Yaşatmak için Yüceltmek için Yüceltmek için Gelin birlik olalım 66 “ Tevhid Ve Vahdet ”


"Idris Yavuzyigit /idrisyavuzyigit Hz. Peygamber Tevhid Ve Vahdet Gelin Birlik Olalım." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları