Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

MELEKLERE İMAN VE HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "MELEKLERE İMAN VE HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ"— Sunum transkripti:

1 MELEKLERE İMAN VE HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

2 içerik 1)MELEĞİN TANIMI 2)İSLAMIN MELEK ANLAYIŞI
3)MELEKLERİN MAHİYETİ VE ÖZELLİKLERİ 4)MELEKLERİN GÖREVLERİ 5KURANDA VE HADİSTE İSMİ GEÇEN MELEKLER 6)MELEKLERE DAİR SÜREGELEN YANLIŞ İNANIŞ VE HURAFELER 7)MELEKLER ŞEFAAT EDERLER Mİ 8)İSLAM NEDEN MÜŞRİKLERİN PEYGAMBERİN MELEK OLMASI TALEBİNİ REDDETMİŞTİR 9)MELEKLERİN SAYISI VE ORTAYA ÇIKAN YORUMLAR 10)İNSAN MI YOKSA MELEKLER Mİ DAHA ÜSTÜN 11)MELEKLER İNSAN SURETİNE GİRER Mİ 12)MELEKLERİ NEDEN GÖREMİYORUZ 13)SONUÇ

3 MELEĞİN TANIMI "Melek", arapça bir kelime olup, "Elûk" veya "Elûke" kökünden gelir. Elûk, "götüren", elûke ise "haber götüren" manâsınadır. Çoğulu "melâike" gelir. Ancak "melek" kelimesinin, Arapça‘ da bazen, hem tekil, hem çoğul manasında cins ismi olarak kullanıldığı da görülür. Bu kelimenin kökü sayılan "elk", aslında, "risalet“ yani elçilik melek de, "elçi" demektir. Kelime önce, mef‘ al vezninde "me‘ lek" idi. Sonra hemze "lâm" harfinden sonraya alınarak mel‘ek olmuş; daha sonra hemze de kaldırılarak melek haline getirilmiştir

4 Müfessir İbn Hayyân ve dilcilerden Rağib el-İsfahânî, melek kelimesinin, "kuvvet ve iktidar sahibi" anlamına gelen "melk" veya "mülk“ kökünden türetildiği görüşündedirler. Dolayısıyla melek kelimesi lügat bakımından; haberci, elçi, kuvvet ve iktidar sahibi, tedbir ve tasarruf manalarına gelmektedir. İslâm dininde ise; melek denince, akla önce, peygamberlere gönderilen ilâhî elçiler; sonra, insanlar ve kâinat üzerinde Allah (c.c.) namına tasarrufta bulunan ve O'nun emirlerini ve verdiği vazifeleri aynen yerine getiren kudret sahibi manevî varlıklar gelmektedir.

5 İngiliz müsteşriklerinden D. B
İngiliz müsteşriklerinden D. B. Macdonald, melek kelimesinin İbranîceden Arapçaya geçmiş olabileceği düşüncesine kapılmış ise de, daha sonraki araştırmalarında İbranicenin çok eski kitabelerinde böyle bir fiilin hiç bir izine rastlanmadığını itiraf etmiştir.

6 Sonuç olarak Melek kelimesi, "mülk" kelimesinden türemiş Arapça bir kelimedir. Türediği bu kelimeler, risalet, yani elçilik, (postacılık, aracılık) ve kudret, kuvvet anlamlarına gelir. Dolayısıyla "melek" de, elçi, güçlü, kuvvetli idare eden anlamındadır. Bundan dolayı Allah, bu kelimeyi; kulları, peygamberleri ve diğer yaratıkları ile kendi arasında elçilik-habercilik görevini yapan ve evrendeki olayların meydana gelmesi için verilen görevleri yerine getiren güçlü-kuvvetli yaratıklarına isim olarak vermiştir.

7 Istılah olarak ise:Allahın emriyle çeşitli görevleri yerine getiren,gözle görülmeyen,yeme içme ve cinsel ihtiyaçları olmayan nurani ve ruhani varlıklardır.

8 Meleklerin İslam alimleri tarafından yapılmış pek çok tanımı vardır, fakat bunlar genel itibarı ile birbirine yakındır. bu sebeple yukarıdaki tanımlar meselenin anlaşılması için yeterlidir sanırım.

9 İSLAMIN MAELEK ANLAYIŞI
Melek kavramı ve meleklere iman diğer dinlerde de olmasına rağmen İslam dininde olduğu gibi net ve açık değildir.İslam dini melekler görünen varlıklar olmamalarına rağmen onlarla ilgili teferruatlı bilgi vermiş insanların bu konuda akıllarına gelebilecek pek çok soruyu yanıtlamış ve onları bu konuda tatmin etmiştir. Bu bilgi neticesinde de meleklere imanı imanın altı temel esasından kabul etmiştir.

10 Bu konuyla ilgili olarak Kur’ an ı kerimde pek çok ayeti kerime ve Rasulullah (s.a.v) tan nakledilen pek çok hadisi şerif vardır. Bunlardan birkaç örnek verelim. امن الرسؤل بما انزل اليه من ربه والمؤمنؤن كل امن باالاه و ملاءكته و كتبه و رسله لا نفرق بين احد من رسله (Bakara 285) Peygamber ve müminler ona rabbinden indirilene iman etti. Ve hepsi Allaha,Meleklerine, Kitaplarına, ve Peygamberlerine iman etti.

11 االحمد للاه فا طر السما وات والارض جاعلل ملاءكة رسلا الي اجنحة مثني وثلاث ورباع يزيد في الخلق ما يشاء Gökleri ve yeri yoktan var eden,Melekleri ikişer,üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allaha hamdolsun.O yaratmada dilediğini artırır.( Fatır 35/1) ومن يكفر بااللاه وملاءكته وكتبه ورسله واليوم الاخر فقد ضل ضلالا بعيدا Kim Allah’ı Meleklerini,Kitaplarını,Peygamberlerini ve Ahiret gününü inkar ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.(Nisa 4/136)

12 Peygamber efendimizde bir hadisi şeriflerinde Meleklerin yaratılışı ile ilgili olarakخلقت الملاءكة من نؤر Melekler nurdan yaratılmıştır.(Müslim, Zühd, 60,IV,2294) buyurmuştur.bu konuyla ilgili pek çok ayet ve hadis olmakla birlikte biz yukarda zikrettiklerimizle yetinelim.

13 MELEKLERİN MAHİYETİ Melekler duyu organlarıyla algılanamayan, gözle görülmeyen, sürekli Allah'a kulluk eden, asla günah işlemeyen, nûrânî ve ruhanî varlıklardır. Bu sebeple onlar hakkındaki tek bilgi kaynağı âyetler ve sahih hadislerdir. Onun ötesinde bir şey söylemek mümkün değildir. Meleklerin gözle görülmez, duyu organlarıyla algılanamaz varlıklar oluşu, inkâr edilmeleri için bir gerekçe olamaz.

14 Gerek akla gerekse pozitif bilimlere dayanılarak, meleklerin var veya yok olduklarına dair kesin deliller ileri sürülemez.çünkü melekler gözlem ve deneye dayanan pozitif bilimlerin ilgi alanı dışında kalan fizik ötesi varlıklardır. Şartlanmamış ön kabulü olmayan insan aklı da (aklı selim) meleklerin varlığını imkânsız değil, câiz ve mümkün görür.çünkü var olduklarına dair başta dini metinler olmak üzere ve üzerinde yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayacak kadar çok sayıda insandan gelen yaygın bir kanaat vardır.

15 MELEKLERİN ÖZELLİKLERİ
Melekleri diğer varlıklardan ayıran birtakım özellikler vardır. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür: 1. Melekler nurdan yaratılmış; yemek, içmek, erkeklik, dişilik, uyumak, yorulmak, usanmak, gençlik, ihtiyarlık gibi fiillerden ve özelliklerden arınmış nûrânî ve ruhanî varlıklardır: "...O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar. Onlar, bıkıp usanmaksızın Allah(cc) ü tesbih ederler Enbiya 21/19

16 2. Melekler Allah'a isyan etmezler, Allah'ın emrinden çıkmazlar, asla günah işlemezler, hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. "Onlar, üzerlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emir olunursa onu yaparlar" Nahl 16/50

17 3) Melekler, son derece süratli, güçlü ve kuvvetli varlıklardır: "Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği artırmayı yapar. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. Fatır 35/1

18 İslâmî kaynaklarda meleklerin kanatları olduğu bildirilmekle birlikte bu kanatların mahiyeti konusunda bir şey söylemek mümkün değildir. Meleklerin nurânî varlıklar olduğu göz önünde tutulursa, bunları kuş veya uçak kanatları gibi maddî nitelemelere konu etmenin doğru olmayacağı ortadadır. Kanatların mahiyetini ancak Allah ve melekleri gören peygamberler bilebilirler. Meleklerin kanatları onların suretini, kanatlarının fazlalığı onların güç ve sürat yönünden derecelerini, Allah katındaki değerlerini gösterdiği şeklinde anlaşılabilir.

19 4) Melekler Allah'ın emir ve izniyle çeşitli şekil ve kılıklara bürünebilirler. Cebrâil (a.s) Hz. Peygamber'e (s.a.v)ashaptan Dihye şeklinde görünmüş, bazen kimsenin tanımadığı bir insan şeklinde gelmiştir. Yine Cebrâil (a.s), Hz. Meryem'e bir insan şeklinde görünmüş (Meryem 19/16-17), meleklerden bir grup, Hz. İbrâhim'e bir oğlu olacağı müjdesini getiren insanlar şeklinde gelmiş, o da onları misafir zannederek kendilerine yemek hazırlamış, fakat yemediklerini görünce korkmuş, sonra da melek olduklarını anlamıştır (Hûd 11/69-70). Bu âyetten meleklerin yiyip içmedikleri sonucu da çıkmaktadır.

20 5) Melekler gözle görünmezler
5)  Melekler gözle görünmezler. Onların görünmeyişleri, yok olduklarından değil, insan gözünün onları görebilecek kabiliyet ve kapasitede yaratılmamış olmasındandır. Melekler peygamberler tarafından aslî şekilleriyle görülmüşlerdir. Asıl şekillerinden çıkıp bir başka maddî şekle, meselâ insan şekline girmeleri durumunda diğer insanlarca da görülmeleri mümkün olur. Cibrîl hadisi diye bilinen, iman, islam ve ihsan kavramlarının tanımlarının yapıldığı hadiste

21 belirtildiği gibi, Cebrâil ashap tarafından insan şeklinde görülmüştür ( Buhârî, Îmân, 37; Müslim, Îmân, 1; Ebu Dâvud, Sünnet, 15

22 6. Melekler gaybı bilemezler. Çünkü gaybı, ancak Allah bilir
6. Melekler gaybı bilemezler. Çünkü gaybı, ancak Allah bilir. Eğer Allah tarafından kendilerine gayba dair bir bilgi verilmiş ise, ancak o kadarını bilebilirler. Kur‘ an da ifade edildiğine göre Allah, Hz. Âdem'e varlıkların isimlerini öğretmiş, sonra da isimlerin verildiği varlıkları meleklere göstererek, bunların isimlerini haber vermelerini onlardan istemiş, bunun üzerine melekler "Seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur.

23 Çünkü her şeyi hakkıyla bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin" demişlerdir. Bunun üzerine Cenâbı Hak Hz. Âdem'in, varlıkların isimlerini haber vermesini emretmiş, o da söyleyiverince şöyle seslenmiştir: "Size demedim mi ki, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim. Neyi açıklarsanız neyi de gizlemişseniz ben bilirim" (Bakara 2/31-33).

24 MELEKLERE İMANIN İNSAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
İnsan, yeryüzündeki diğer canlılardan farklı olarak irade sahibi bir varlık şeklinde yaratılmıştır. İrade, "farklı seçeneklerden birini tercih etmek" demektir. Allah, insana iradî fiillerinde farklı alternatifler sunmuş ve onun dünyaya gelişinin gayesini "imtihan olmak“ (Mülk 67/2 )şeklinde tespit etmiştir.

25 İnsan, bu imtihana giren alanda kendisini iyilik veya kötülüğe teşvik eden, iradesini daha özgürce kullanmasını sağlayan manevî yardımcılara ihtiyaç duyar. Allah insanı şerre ve  kötülüğe  çağırmak  üzere  şeytanı,  iyilik  ve  hayra  dâvet etmek üzere de melekleri yaratmıştır.

26 İnsanın meleklere inanması demek, önünde şeytan ve meleklerin sunduğu seçeneklerle dolu ruhî bir hayat olduğunu, meleklerin telkin ve teşviklerine göre  hareket  edip mevcut yeteneklerini bu yönde yükseltmesi gerektiğini kabul etmesi, Allah'ın görevlendirdiği meleklerin kendisini daima gözetlediğini ve yaptıklarını kaydettiklerini unutmaması demektir

27 İnsana iyi düşünceler aşılayan meleklerin yanı sıra, ona vesveseler telkin eden şeytanın varlığı da  bir gerçek olmakla beraber, Kur' an, şeytana değil; meleklere imanı öne çıkarmak, tağutu inkâr edip Allah'a iman edenin sağlam bir kulpa sarılmış olacağını bildirmek suretiyle (Bakara 2/ 177) şeytanın varlığını ikinci dereceye almış, onunla hem hal olmayıp aksine meleklere kulak vermeyi öngörmüştür.

28 "Onu (insanı), önünden ve ardından izleyiciler vardır; bu aynı zamanda insanın,Rabbiyle olan irtibatının güçlülüğünü ve sürekliliğini kanıtlamış olur. Kur‘ an‘ da "Kesinlikle üzerinizde koruyucular vardır. Onlar değerli yazıcılardır. Yaptığınız her şeyi bilirler.“ (İnfitar 82/10-12) diye kendilerinden söz edilen melekler vardır ki, bunlar söylediğimiz her sözü yazarlar.

29 Dolayısıyla insanoğlunun havada kaybolup giden tek kelimesi bile yoktur. Evren öyle kesin bir disiplin içindedir ki, bu disiplinin gözümüzle görebildiğimiz veya daha doğrusu ilmin ve aklın kanıtlayabildiği bir cephesi vardır, bir de ilmin ve aklın asla ulaşamayacağı, açıklayıp tanımlayamayacağı diğer bir cephesi daha vardır. İşte bu görünmeyen cepheyi melekler ordusu oluşturmaktadır

30 Mü' min olabilmenin olmazsa olmaz şartlarından biri de bu gerçeğe inanmaktır. Dolayısıyla meleklere inanmamak, Allah'a, peygamberlere, kitaplara ve ahiret gününe inanmamakla eşdeğerdedir. Meleklere inanan bir müslüman, meleklerin kendisini takip ettiğini, gözetlediğini, iyilik ve kötülüklerinin yazıldığını bilir. Ve bu bilinçle davranışlarına çeki düzen verir. Böylece, meleklere olan inancımız bizi kötülük ve günah yapmaktan vazgeçirir

31 MELEKLERİN GÖREVLERİ Âyet ve hadislerde sayıları hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan fakat pek çok oldukları anlaşılan meleklerin temel görevleri Allah'a kulluk ve O, neyi emrederse onu yerine getirmektir. Melekler görevleri açısından şu gruplarda incelenebilirler:

32 VAHİY GETİRMEK Allah Teâlâ insanlar gibi meleklerden de elçiler seçtiğini, (Hacc 22/75) Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahiy indirildiği gibi Hz. Muhammed'e de vahiy gönderildiğini ve Cebrail'in, Kur‘ an‘ ı Peygamber'in kalbine indirdiğini haber vermektedir.

33 Melekler, Allah'tan vahiy getiren ilâhî, elçilerdir
Melekler, Allah'tan vahiy getiren ilâhî, elçilerdir. Meleklerin insanlarla ilgili en büyük ve en önemli görevleri; onları hidayete sevk eden, iki cihanda saadet ve selâmete ulaştıran ilâhî vahyi peygamberlere tebliğ etmek, Allah'ın kelâmını, emir ve hükümlerini, mümtaz kulları olan peygamberlerine ulaştırmaktır. Meleklerin başta gelen bu görevleri, bir çok Kur‘ an ayetleri ile sabittir

34 Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı "elçiler" yapan Allah'a hamdolsun. Allah dilediğine dilediğini (peygamberlikle) arttırır. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.“ (Fatır: 35/1).

35 PEYGAMBERLERİ DESTEKLEMEK
Meleklerin önemli vazifelerinden biri de; Allah'ın sevgili kulları olan peygamberlerini destekleyerek onlara kuvvet vermek, karşılaştıkları güçlükleri kolaylaştırmak ve üzüntülü anlarında onları teselli etmektir. Bu yardım ve manevî destek, hemen her peygamber için daima görülmüştür. Bunun örnekleri çok olup, pek çok Kur‘ an ayetleriyle sabittir.

36 Bu konuda, diğer peygamberler arasında Hz. İsâ (a
Bu konuda, diğer peygamberler arasında Hz. İsâ (a.s)‘ nın ismi çok geçer. Çünkü İsâ peygamber ve annesi Hz. Meryem, Yahudilerin ciddi hücumlarına ve çirkin iftiralarına maruz kalmıştır. Kur‘ ân-ı Kerim'de üç yerde Hz. İsa'ya; Ruhu‘ l-Kudüs, yani Cebrail (a.s) tarafından kuvvet verildiği bildirilmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur: "Meryem oğlu İsa'ya apaçık deliller verdik, onu Ruhu‘ l-Kudüs ile destekledik." (Bakara: 2/87, 253).

37 MÜMİNLERİ DESTEKLEMEK
Peygamberlere ve mü‘ minlere destek olup manevî güç vermek, onları sıkıntılı ve üzüntülü anlarında teselli etmek, kâfirleri ise sıkıntıya sokmak (Nahl 16/28-32) meleklerin görevlerindendir. Kur‘ an‘ da meleklerin Allah'a inanıp doğru yolda istikametle yürüyenlerin üzerine inerek onlara moral ve manevî güç verecekleri, Allah'ın, kendisine ve Ahiret gününe inananları katından bir ruh ile desteklediği (Mücadele 58/22) melekler göndererek düşmanlarına karşı mü‘ minleri takviye ettiği(Ali İmran 3/ ) iman edenlere destek olmalarını, kâfirlerin boyunlarına ve parmaklarına vurmalarını emrettiği haber verilmektedir. (Enfal 8/12 )

38 Melekler, peygamberlerle beraber olan, onların yolunda yürüyen imanları kuvvetli gerçek müminlere ve salih kullara da kuvvet vererek destek olurlar. Müminlere darlık zamanlarında (özellikle, Allah yolunda savaşırken saf tutarak) yardım ederler ve müjdeler verirler. Kur‘ ân -ı Kerim'de şöyle buyrulur:

39 Rabbimiz Allah'tır deyip dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerlerine (müjdeci) melekler iner. Onlara: Korkmayın, mahzun da olmayın, size vadedilen Cennetle sevinin. Sizin dünya hayatında da, ahirette de dostlarınız Biziz." (Fussilet: 24/30-31)

40 Meleklerin, müminlere inişi, onların dünyada hayrı ve doğru olanı kalplerine ilham etmeleri şeklinde olabileceği gibi;onları huzurlu kılmak, Allah'ın kendilerine vadettiği Cennetle müjdelemek şeklinde de olabilir. Bu gruptaki yardımcı melekler, müminlere dünya ve Ahirette dost ve arkadaş olduklarını söyleyerek, sıkıntılı hallerinde onları teselli ederler. Nitekim Hak Teâlâ, Peygamber (s.a.s)'e ve beraberindeki Ashâb-ı Kirama, kâfirlerle Allah yolunda savaşırken onlara yardım eden ve müminleri düşmanlarına muzaffer kılan melekler gönderdiğini bildirir.(Ali İmran:3/ )

41 Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Hani siz Rabbinizden imdat (yardım) istemiştiniz. O da; "Ben size birbiri ardından gelen bin melekle imdat ediyorum“ diye duanızı kabul etmişti." (Enfâl: 8/9-10) "Hani Rabbin meleklere: Muhakkak ben sizinle beraberim, haydi iman edenlere destek olun, diye vahyediyor."(Enfal: 8/12) "Rabbinizin, indirdiği üç bin melekle yardım etmesi yetmez mi?" (Âl-i İmran, 3/123)

42 İnsanları güzel ve hayırlı işlere yöneltmek
Meleklerin bir vazifesi de; insanların ruhen yükselmelerine yardım etmek ve onları, iyi, güzel ve hayırlı işlere yöneltmektir. İnsanlar ancak meleklerin indirdiği ilâhî vahiy ve telkin ettikleri ilâhî ilham ile ruhî hayatın ne olduğunu anlayabilir ve ruhî melekelerini geliştirerek ruhen yükselebilirler. Melekler, müminlere manevî kuvvet vererek ruhen yükselme düşüncesinin dünyada yerleşmesini sağlarlar. Meleklerin müminler, hatta kâfirler için dua etmeleri, bütün insanları ruhen yükselme yoluna sokmak içindir. Müminleri Allah'ın izniyle hidayete sevk ederek onları aydınlığa çıkarmaları, hep bu ruhî yükselmeyi sağlamak içindir. Meleklerin insanlarla ilgili olan bu görevleri; onların ruhen yükselmelerine yardım etmek, böylece onları ruhî olgunluğa eriştirmek gayesi taşır.

43 Genel olarak her türlü iyi, güzel ve hayırlı işler, bu ilham meleklerinin iyi telkinleri ve bizi o işlere yönlendirmelerinin sonucudur. Ayrıca melekler, şeytanların aksine insanları iyi işlere sevk ederler. Her insanın biri melek, biri de şeytan olmak üzere iki arkadaşı bulunmakta olup, Kur‘ an, birincisine "şâhid", ikincisine "sâik" (sevk eden) demektedir. Hadiste ise insana refakat eden bir melek ve bir de şeytanın olduğu ve her ikisinin de insana telkinde bulunduğu beyan edilmektedir.

44 İbn-i Mesud un ivayet ettiğine göre Rasulullah (s. a. v
İbn-i Mesud un ivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki şeytanın Ademoğlu için kalbe inmesi ve meleğin de kalbe inmesi vardır. Şeytanın kalbe inmesi şerri vadetmek, hakkı yalanlamaktır. Meleğin kalbe girmesi ise hayrı vadetmek ve hakkı tasdik etmektir. Her kim bundan (meleğin kalbe girmesinden) bir şey sezerse bilsin ki o Allah'tandır, ona hamdetsin. Her kim diğerini sezerse şeytandan (Allah'a) sığınsın." Rasulullah (s.a.v.) sonra şu ayeti okudu: "Şeytan siz fakirlikle tehdit eder ve sizin cimri olmanızı emreder. Allah ise size katından mağfiret ve lütuf vadeder. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir.“ (Bakara: 2/263)  Şeytanın kalbe girmesi vesvese ile, meleğin kalbe girmesi ise ilham ile olur.

45 MÜMİNLERE DUA VE İSTİĞFARDA BULUNMAK
Bu gruptaki meleklerin diğer bir görevi de; bütün insanların hidayetleri ve doğru yolu bulmaları için duada ve şefaatta bulunmalarıdır. Şefaat, hüküm gününde günahkâr mü‘ minler hesabına Allah'a yalvarmaktır. Bu dua ve şefaat; "Rahmeti her şeyi kuşatan Allahu Teâlâ'nın iradesiyle bütün insanlar için ise de; meleklerin yalnız müminlere mahsus olan duaları daha kuvvetlidir.

46 Nitekim Hak Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek O'nu tesbih ederler, O'na inanmışlar. Müminler için: "Rabbimiz, rahmetin ve ilmin her şeyi (kavramış ve) kuşatmıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla, onları Cehennem azabından koru. Rabbimiz onları da, onların atalarından zevcelerinden nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğini Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakim olan sensin. Bir de onları her türlü kötülüklerden koru. Sen kimi kötülükten korursan o gün muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur." diye (dua eder ve) bağışlanma dilerler." (Mümin:40/7-9)

47 Onların dualarının sonucu olarak sâlih kulların her çeşit karanlıktan aydınlığa çıkarıldığı bildirilmektedir: "Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize melekleriyle beraber rahmetini gönderen O'dur. Allah mü'minlere karşı çok merhametlidir." (Ahzab: 33/43)

48 İLAHİ CEZALARI İNFAZ ETMEK
Melekler, ilâhî cezaları icra eden elemanlardır. Mü‘ minlere destek oldukları gibi; kâfirler hakkında takdir edilen cezaları da icra etmektedirler. Kur‘ an, kendilerine elçi olarak melek gönderilmesini isteyen kâfirlere şöyle cevap vermektedir: "Gökyüzünün beyaz bulutlar ile yarılıp meleklerin bölük bölük indirildikleri gün, gerçek mülk, çok merhametli olan Allah'ındır. O gün kâfirler için de pek çetin bir gündür.“ (Furkan: 25/25-26)  

49 Bu ayet, meleklerin inmesi ile söz konusu olan şeyin günahkâr kulların başına geleceği söylenen ceza olduğunu gösterir. Başka bir yerde ise, "Meleklerin, kâfir olanların canlarını aldıkları zaman, yüzlerine, arkalarına vurup 'cayır cayır yakıcı ateş azabını tadın' dediklerini" (Enfâl: 8/50), onların yüzlerine, arkalarına vurarak canlarını alacakları (Muhammed: 47/27), "meleklerin ancak hak ile indirileceği ve o zaman onlara mühlet verilmeyeceği" (Hicr: 15/7-8) bildirilmektedir.

50 CEHENNEM VE EHLİYLE İLGİLENMEK
Meleklerin görevlerinden biri de; cehennemi ve cehenneme girenlerin oradaki işlerini idare etmek, cezalarını infaz etmektir. Kur‘ an-ı Kerim'de, cehennemde görevli melekler için Zebaniye terimi kullanılmıştır. Onlar, cehennem zabıtaları, bekçileridir. Büyükleri on dokuzdur. Hazene-i cehennem, cehennemin idarecileridir. Cehennem ve bekçileri olan melekler hakkında şöyle buyrulur:

51 Sakar‘ ın (yakıcı cehennem ateşinin) ne olduğunu (sen) biliyor musun
Sakar‘ ın (yakıcı cehennem ateşinin) ne olduğunu (sen) biliyor musun? Hem geride bir şey bırakmaz; (her şeyi yakıp yok eder) hem de azaptan vazgeçmez, durmadan derileri kavurur. Üzerinde on dokuz (bekçi) melek vardır. Biz cehennem bekçilerini yalnız meleklerden yaptık, (onların) sayılarını bildirerek onu inkâr edenler için bir imtihan yaptık..“ (Müddessir: 74/27-31) "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında iri gövdeli, sert tabiatlı, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır." (Müddessir:74/27-31)

52 CENNET VE EHLİYLE İLGİLENMEK
Meleklerin diğer bir görevi de; cenneti ve cennet ehli mü'minleri idare etmek, onlara cennet nimetlerini ikram etmektir. Kur‘ an-ı Kerim'de cennet meleklerine genellikle Rıdvan, idarecilerine de mutlak manada Hazene-i cennet adı verilmiştir. Bu konuda Kur‘ an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

53 "Rablarına karşı gelmekten sakınan ve azabından korunanlar bölük bölük cennete götürüldüler. Oraya varıp ta (cennetin) kapıları açıldığında, bekçileri onlara: "Selam size, tertemiz oldunuz! Artık ebedi kalmak üzere buraya girin" dediler.(Zümer: 39/73) "(Onlar) Adn cennetlerine girerler.Babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi (salih) olanlar da onlarla beraber girerler. Melekler de her kapıdan yanlarına girip: "Sabretmenize karşılık, size selam olsun. Burada (ahirette ki yurdunuz) ne güzel oldu" derler.“ (Ra'd: 13/23-24)

54 KABİRDE SORGUYA ÇEKMEK
Bir de, Münker ve Nekir adları verilen Kabir melekleri vardır. Bunlar ölen ve kabre konan her kula, Rabbi, peygamberi ve kitabı hakkında soru sormakla görevlidirler.

55 ECELİ GELENLERİN CANLARINI ALMAK
Meleklerin en önemli ve en büyük görevlerinden biri de; insanların eceli gelince, yaratan Rabbu'l-Alemin‘ in izniyle onların ruhlarını kabzetmektedir. Bunlara, ölüm meleği denir. Bunların başı, dört büyük ve mukarreb melekten biri olan Azrail'dir (a.s.). Canları yaratan Allah Teala‘nın ilahi hikmeti, ruhların kabzedilmesini, mukarreb olan meleklerden birine havale etmeyi gerektirmiştir. Kur‘ an‘ da şöyle buyrulur:

56 De ki, size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.“ (Secde: 32/11) Görüldüğü gibi ayette o, Melek ü l mevt diye adlandırılan, büyük bir melektir. Ruhların tek bir melek, yani Azrail tarafından mı, yoksa bir çok melek aracılığıyla mı alındığı konusu tartışmalıdır. Çünkü bu sorunun cevabı, Kur‘ anda açık ve kesin değildir. Mesela şu ayette onların birden çok olduğu ifade edilmiştir: "Artık birinize ölüm gelince, elçilerimiz onun canını alırlar. (En‘ am: 6/61)

57 Meali verilen Secde suresinde (32/11) ise, ruhların yalnız bir melek tarafından alındığı açıklanmıştır. Cumhurun kabul ettiği bir görüşe göre; ölüm meleği bir tanedir. Ancak o, pek çok yardımcı melekle güçlendirilmiştir. Aralarında, askerlerle komutanları arasındaki ilişki yardımcılarıdır. Ruhu ve cesedi bilfiil öldüren gibi manevi bir bağ kurulmuştur. Bu husus, bir de; güneşin ışınlarının tek bir merkezden bir anda dünyamızın her bir cüzüne ulaşmasına benzetilebilir.

58 Allah (c. c. ) Melekü'l-mevti (ölüm meleğini) yarattı
Allah (c.c.) Melekü'l-mevti (ölüm meleğini) yarattı. Ona ruhları kabzetme, onu bedenlerden ayırma yetkisi verdi. Onunla beraber olacak, emirlerine uyarak işleri yapacak bir orduyu da yanına verdi. Bu durumda; ruhları kabzeden Melekü‘ l-mevt'tir.

59 Bazı sahih hadislerde; salih amel sahibi Mü'minlere ölüm meleğinin daha yumuşak davrandığı ve ölümün onlar için daha kolay olacağı, buna karşılık ölüm meleğinin kötülük ve isyan içinde olanlara görevini daha sert ve acımasız uygulayacağı ve böyle kişilerin ölümlerinin daha zor olacağı beyan edilmiştir. Ancak bu husus, kesin ve sürekli geçerli bir kanun hükmünde değildir

60 ARŞI TAŞIMAK Meleklerin bir kısmının görevi de, Arş-ı yüklenmektir. Bunlara Hamele-i Arş denir. Kur‘ an-ı Kerim, kıyamet gününde onu yüklenip taşıyacak meleklerin sayısının sekiz (adet veya sekiz saf) olduğunu bildirir. Şöyle der: "Melekler de onun çevresindedirler. O gün Rabbinin Arş'ını onların üstünde sekiz (cins veya saf) melek yüklenir."(Hakka: 69/17) "Arş'ı taşıyan ve etrafında bulunanlar,Rablerini öğerek (şânını tenzih) ve O'nu tesbih ederler.(Mü'min: 40/7)

61 İNSANLARIN GÜNAH VE SEVAPLARINI YAZMAK
Meleklerden bir kısmının insanlarla ilgili bazı özel görevleri vardır. Bunlardan bir kısmının görevi; değişik şartlarda ve çeşitli işler sırasında insanları muhafaza etmek, onları koruyup gözetmek,yaptıkları iyi ve kötü her türlü iş ve davranışları kaydetmektir. Bunlar, Kur‘ an'da Hafaza, Muakkibe, Kiramen Katibin (Şerefli ulu yazıcılar) adları ile anılırlar. Bunlara Hafaza melekleri denir. Her insan için görevli olanlar ayrıdır

62 Allah Teala şöyle buyuruyor: "Sizden söz gizleyen ile onu açığa vuran, geceleyin gizlenen ile gündüzün yürüyen eşittir. Onun önünde ve arkasında Allah'ın izniyle kendisini koruyan takipçileri vardır."(Ra'd: 13/10-11) "O kullarının üstünde yegane hakimdir. Size koruyucu (hafaza melek)ler gönderir.“ (En'am: 6/61)  "Kiramen katibin" adıyla da anılan bu melekler, her mükellefin yaptıklarını yazarak bir kitapta muhafaza ederler. Bu meleklerden biri insanın sağında, diğeri solunda durur, yaptığı iyilik ve kötülükleri kaydederler. Allah bu görevi yapan meleklere rakıp (gözeten) ve atid (hazır bulunan) vasfını vermiştir.(Kaf:50/18)

63 Kur‘ an'da şöyle buyrulur:"Andolsun ki insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarında daha yakınız. Çünkü onun sağında ve solunda oturan iki alıcı (melek, onun yaptıklarını) kaydetmektedir. (İnsan) hiçbir söz söylemez ki; yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden (bir melek) hazır bulunmasın.“ (Kaf: 50/16-18) "Muhakkak ki üzerinizde (muhafız) bekçi lervardır, yaptıklarınızı bilen kiramen katibin (şerefli, ulu yazıcılar) vardır.“ (İnfitar: 82/10-11) Ayeti kerimede geçen "Hafaza" (koruyucu) tabiri, görevli meleklerin, insanın davranışlarına göz kulak olmak, gözetlemek anlamınadır.

64 TABİAT OLAYLARINI ALLAHIN İRADESİNE UYGUN OLARAK İDARE ETMEK
Kâinatın idaresi ve ilâhî kanunların icrasıyla görevlidirler.  Kur‘ an'da çeşitli fonksiyonlarıyla âlemi idare edenlere yemin edilmesi,(Naziat:79/5) insanların canını alan "ölüm meleği"nden söz edilmesi,(Secde:33/11) meleklerin yalancı peygamberlerin ve kâfirlerin canını pençelerini onlara uzatarak,( Enam:6/93)

65 yüzlerine ve arkalarına vurarak ve "tadın yakıcı cehennem azabını" (Enfâl:8/50) diyerek alacaklarının bildirilmesi; hadiste ana  rahminde  teşekkül eden her canlı için bir doğum  meleğinin mevcut olduğundan söz edilmesi,(Buhari Bed’ ül Halk:6 ) Cenabı- Hakk'ın insanı yaratacağı zaman bu iradesini meleklere açması ve yarattığında ona secde etmelerini istemesi(Bakara:2/30-34) onların dünya ile irtibatlarının bulunduğunu ve ilâhî iradenin yerine getirilmesinde vasıta olarak kullanıldıklarını gösterir. Aksi takdirde kendilerine insanın yaratılacağı isteğinin açıklanmasının bir anlamı olmaz. Ayrıca arşı taşıyan ve arşın etrafında dolaşan meleklerin[ fonksiyonları da düşünüldüğünde meleklerin tabiat kanunlarının yerine getirilmesinde çok etkili oldukları görülür.

66 Çünkü arş, kâinatın ilâhî varlık tarafından idaresini gösteren bir semboldür ve bunu taşıyan melekler de bu idarenin temini hususunda kullanılan vasıtalardır. Kitap ve sünnetten anlaşıldığına göre her türlü iş için ayrı ayrı melekler vardır. Allah Teala dağlar, bulutlar, yağmur, insanın yaratılışı, kulun işlerini saymak ve yazmak, kabir suali vs. Her türlü olay ve işe ayrı ayrı melekler tahsis etmiştir.

67 SURA ÜFLEEKMEK İsrafil ismi ise İbranice serafim kelimesinden geldiği, sonra serafin ve serafil şeklinde değiştirilerek İsrafil haline getirildiği, şan ve şeref anlamında olduğu söylenmştir. Dört mukarreb ve büyük melekten biri olup, başlıca görevleri; kıyametin kopmasını, sonra ölülerin dirilmesini bildiren Sur'u iki defa üflemektir. Bu sebeple Sur meleği diye bilinir. Bu çok önemli hadisenin kesin delili şu ayeti kerimedir:

68 Sura üfürülünce, Allah'ın dilediğinden başka göklerde ve yerde ne varsa hepsi (düşüp) ölürler Sonra Sur'a bir daha üflenince, ölüler dirilerek ayağa kalkıp bakışır dururlar“ (Zümer: 39/68) İsrafil'in, kıyamet günü görevini yapmak üzere herkesten önce uyandırılacağı, Kudüs'te Sahratullah‘ a dayanarak Allah'ın emri ile ölülerin dirilmesi işareti veren Sur'u ikinci defa üfleyeceği kabul edilir.

69 İBADET VE TESBİH ETMEK Allah'ı hamd ile tesbih etme, O'na secdede bulunma Allah'ı gece gündüz övme ve takdis etme Meleklerin görevlerindendir. "Kuşkusuz Rabbinin katındakiler O'na kulluk etmekten asla kibirlenmezler, O'nu tesbih eder ve yalnız O'na secde ederler." (A'raf: 7/206) "Melekleri görürsün ki Rablerine hamd ile tesbih ederek arşın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve Alemlerin Rabbi olan Allah"a hamdolsun, denilmiştir.“(Zümer: 39/75) 

70 ZİKİR MECLİSLERİNDE BULUNMA
Ebu Hureyre‘nin rivayetine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak Allah'ın yolda dolaşan, zikir ehlini arayan melekleri vardır. Allah'ı zikreden bir topluluk görürler ve geliniz hacetinize, diye nida ederler. O zikredenleri dünya semasına kadar kanatlarıyla kuşatırlar

71 Rableri kullarının durumunu onlardan daha iyi bildiği halde onlara:
"Kullarım ne diyorlar?" diye sorar. Melekler: "Seni tesbih ediyorlar, seni tekbir ediyorlar." derler. Allah (c.c.): "Onlar beni gördüler mi?" buyurur. Melekler: "Hayır vallahi seni görmediler." derler. Allah (c.c.): "Şayet seni görselerdi sana daha sağlam ibadet eder, seni daha fazla tazim ederler ve sana daha çok tesbih ederlerdi.“ derler.

72 Allah (c.c.): "Benden ne istiyorlar?" buyurur. Melekler: "Senden cennet istiyorlar." derler. Allah (c.c.): "Onlar cenneti gördüler mi?" buyurur. Melekler: "Hayır vallahi yarabbi cenneti görmediler." derler. Allah (c.c.): "Şayet onlar cenneti görseler nasıl olur?" buyurur. Melekler: "Onu daha şiddetle isterler ve onun hakkındaki rağbetleri de artar." derler. Allah (c.c.): "Onlar neden (korkup) sığınıyorlar?" buyurur.

73 Melekler: "Cehennemden" derler. Allah (c.c.): "Onlar cehennemi gördüler mi?" buyurur. Melekler: "Hayır vallahi onu görmediler." derler. Allah (c.c.): "Onu görselerdi nasıl olurdular?" buyurur. Melekler: "Şayet onu görselerdi ondan daha şiddetle kaçarlar daha fazla da korkarlardı." derler. Allah (c.c.): "Sizi şahit tutuyorum ki ben onları affettim." buyurur. Meleklerden bir tanesi: "Aralarında onlardan olmayan filan da var. Bir ihtiyaç için gelmişti." der. Allah (c.c.): "Onlar öyle bir cemaat ki onlarda oturan kimseler şaki olamazlar." buyurur.(Müslim, Zikir:25 )

74 İLİM EHLİNE SAYGI VE TEVAZU GÖSTERMEK
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz melekler ilim tahsil edenin yaptıklarından duydukları memnuniyetleri sebebiyle kanatlarını (talebelerin ayaklarının altına) sererler.“(Tirmizi, İlim:19)

75 NAMAZ KILANLARLA BERABER AMİN DEMEK
Rasululah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "İmam Gazaba uğramışların ve sapıkların yoluna değil, ayetini okuduğu zaman, amin deyin, zira melekler de amin der. İmam da amin der. Her kim meleklerle beraber amin derse geçmiş günahları bağışlanır."

76 HZ PEYGAMBERE SALAT VE SELAM OKUMAK
ان اللاه و ملاءكته يصلو ن عى النبي يا ايها الذين امنوا صلوا عليه و سلموا تسليما Şüphesiz ki Allah ve Melekleri peygambere salat ederler, ey iman edenler sizde peygambere salat ve selam edin.(Ahzab:33/56 )

77 KURANI KERİMDE VE HADİSLERDE İSMİ GEÇEN MELEKLER
CEBRAİL Vahiy meleğinin özel adıdır. Kur‘ an-ı Kerim'de üç yerde Cibrîl şeklinde geçmektedir. Ayrıca Cibrîl kast edilmek üzere Rûh Rasûlün kerîm Rûhu‘ l-emîn Ruhu‘ l- kuds Hadiste ise Cebrâil, buna ilaveten Nâmusu ekber diye isimlendirilmektedir

78 Bu meleğe seyyidül melaike de denir
Bu meleğe seyyidül melaike de denir. Hak Teala ile peygamberleri arasında elçilik vazifesi ile mükellef kılınmış, bütün kitaplar ve vahiyler Cebrail aleyhi sselam vasıtasıyla indirilmiştir.[

79 Cebrâil (a. s. )'in görevi Allah ile peygamberleri arasında elçiliktir
Cebrâil (a.s.)'in görevi Allah ile peygamberleri arasında elçiliktir. Allah'tan aldığı emir ve hükümleri peygamberlere bildirir. Bütün kitap ve vahiyler Cebrâil vasıtasıyla indirilmiştir. Kur‘ an-ı Kerîm de Hz. Muhammed (s.a.s.)'e onun vasıtasıyla indirilmiştir. Kur‘ an-ı Kerîm'de bu hususta şöyle buyrulur:“ (Ey Muhammed!) Uyaranlardan olman için Kur an‘ ı senin kalbine apaçık Arapça diliyle Ruhu‘ l Emin (Cebrâil) indirmiştir (Şuara 26/ )

80 Cebrâil (a. s. ) her şekle girebilir. Peygamber Efendimiz (s. a. s
Cebrâil (a.s.) her şekle girebilir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) onu biri vahyin başlangıcında Hıra'dan Mekke'ye gelirken, diğeri Mirâç‘ dan dönüşte Sidretül Münteha'da olmak üzere iki def a kendi aslîşekliyle görmüştür.Cebrâil (a.s.) bazan da insan kılığına girerek Rasülullah (s.a.s.)'a vahiy getirirdi. Bu durumda çoğu kez yakışıklı ve genç bir sahabî olan Dıhye el-Kelbî'nin sûretinde görünürdü. Cebrâil (a.s.) İsrâ ve Mirâc hadîsesinde Rasûlullah (s.a.s.)'a Mekke'den Kudüs'e ve oradan Sidretül Münteha'ya kadar eşlik etmiştir.

81 MİKAİL Mîkâîl, dört büyük melekten biri olup, kâinattaki tabii olayları ve yaratıkların rızıklarını idare etmekle görevlidir. Kur‘ anı Kerim'de adı geçen dört büyük melekten birisidir. Mikâil kelimesi Ahd-i Atik (Tevrat)'ta "Mikael“ biçiminde geçmektedir.

82 Mikâil'in "büyük reis", "İsrail oğullarının hamisi olduğu zikredilmektedir.İsrail oğullarını, İranlılara,Yunanlılara karşı koruyan da Mikâil'dir. Mikâil kelimesi Kur‘ an-ı Kerim'de bir âyette, Mikâl şeklinde geçmektedir."Kim, Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikâil'e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır" (Bakara: 2/98)

83 AZRAİL Azrâil ise, görevi ölüm sırasında canlıların ruhunu almak olduğu için melekül mevt (ölüm meleği) adıyla anılmıştır: "De ki: Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz" (Secde 32/11).

84 İSRAFİL Kur‘ an‘ da "İsrâfil" olarak ismi geçmemektedir. Ancak, kıyametin vukûu ile ilgili ayette "(İsrâfil tarafından birinci sefer) Sûr'a üflenince Allah'ın dilediği (melekler) müstesna göklerde olanlar ve yerde olanlar bayılırlar (ölürler). Sonra Sûr'a (ikinci defa) üflenince ölüler mezarlarından kalkıp bakınıp dururlar." (Zümer 39/68) buyrulmakta, dolayısıyla isim olarak olmasa da bu meleğin vazifesi bu ayetle belirtilmektedir. Buradan kıyametin ve Ahiret gününün yani yeniden dirilmenin başlangıcında bir Sûr'a üfürme olacağı anlaşılmaktadır ki, bu işle vazifeli melek İsrâfil (a.s.) dır. Bu görevinden dolayı İsrafil'e "Sûr meleği" ismi de verilmektedir.

85 KİRAMEN KATİBİN İnsanların amellerini, kıyamette kendilerine sağdan, soldan veya arkadan verilecek defterlere yazma göreviyle vazifelidirler.Bunlardan biri sağdadır, sevapları yazar, diğeri soldadır, günahları tesbit eder. Sağdaki soldakinin amiri durumundadır. Bu gözcüler insanın her yaptığını,her işlediğini tesbit ederler, o kadar ki Kıyamette kitap dağıtımı neticesi, dünyada onda yaptığını bulan insan: "Bu kitaba ne olmuş, küçük büyük hiç bir şey bırakmayıp saymış." (Kehf: 18/49) demekten kendini alamaz.

86 Kiramen Katibin, Cenab-ı Allah'ın İnsanların her birinin iyi ve kötü bütün işlerini yazmakla görevlendirmiş olduğu iki melektir.Bu iki melek Kur‘ an-ı Kerim'de şu şekilde anlatılır: "Muhakkak sizin üzerinizde gözetici (hafız) çok şerefli yazıcılar vardır ki bunlar yaptığınız amel ve işlerin hepsini bilirler.“ (İnfitâr: 82/10-12) "Hatırla ki insanın hem sağında hem solunda oturan ve onun amellerini tesbit etmekte olan iki de (melek) vardır. O bir söz atmaya dursun mutlaka onun yanında hazır olan gözcü(melek)vardır. (Kâf:50/17-18)

87 MÜNKER VE NEKİR Ölen kimseyi mezarında sorguya çeken ve gerektiğinde onu cezalandıran iki Melek. Bunların, Münker ve Nekir diye isimlendirilmeleri, her ikisinin de aşinası olmadığımız garip bir sûrette olmalarındandır. Ehli Sünnet'e göre, Münker ve Nekir, ölen kişiye Rabbini, dinini ve peygamberini sorarlar.

88 Mü'min kişi bu sorulara cevap verir, ama kâfir veremez
Mü'min kişi bu sorulara cevap verir, ama kâfir veremez. Bu husustaki hadisler pek çoktur. Söz konusu iki melek ölünün kabrine gelir, Allah ölüyü diriltir ve melekler sorularını yöneltirler. Münker Nekir, kabirde sorgu-sual işi ile görevli olan meleklerdir. Kur‘ an‘ da adları geçmemektedir. Hadislerde ise ölü defnedildiği zaman ona, birine Münker, diğerine Nekir denilen siyah tenli mavi gözlü iki meleğin geldiği, ölüyü kabrinde oturtup sorular sorduğu, verdiği cevaplara göre kabrini genişlettiği veya daralttığı rivayet edilmektedir.(Tirmizi: Cenaiz,70)

89 HAZENE İ CENNET Cennet kapısının bekçileri ve cennetin muhafızlarıdır.
Kur‘ ân-ı Kerim "Hazene-i Cennet" hakkında detaylı bilgi vermez. Ne sayıları ne isimleri ne de görevlerinin mahiyeti hakkında insanları yeterince aydınlatmaz. Buna gerek de yoktur. Yalnızca iman etmek ve Allah'ın bildirdiği kadarını bilmek kâfidir. Allah'ın ve Rasûlünûn bildirmediği ve ancak Onların bildirmesiyle bilinebilecek mevzularda yorum yapmak, ileri geri konuşmak da câiz değildir. "Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise zümreler halinde (bölük bölük) cennete sevk edilir. Oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selâm size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler." (Zümer: 39/73)

90 HAZENE-İ CEHENNEM Hazene", muhafız, bekçi cehennem kapısının bekçi ve görevlileri manasına gelen "hâzin"in çoğuludur. Sonsuz kudret sahibi olan yüce Rabbimiz, dilediği her şeyi, hiçbir kimseye ihtiyaç duymadan sadece "ol" demekle yapabildiği halde, hikmeti gereği birçok meleği çeşitli vazifelerle görevlendirmiştir. "Hazene- i Cehennem" de bu görevlilerden bazılarıdır. Bunu Kur‘ ân-ı Kerîm‘ in: "Cehennemde görev yapanları ancak meleklerden kıldık"(Müddessir: 74/31) âyetinden anlamak mümkündür.

91 Rabbimiz bize, cehennemde görevli bekçilerin sayısının on dokuz olduğunu bildirmektedir. "Biliyor musun sakar (cehennem) nedir? O, ne geri bırakır ne de azaptan vazgeçer. İnsanın derisini kavurur. Üzerinde görevli on dokuz(melek) vardır." (Müddessir:74/27-30)

92 Kur‘ ân‘ ı n verdiği bu on dokuz rakamı üzerinde durup, çeşitli yorumlarda bulunanlar eksik değildir. Oysa Kur ân ı n kendisi bunun hikmetini yukarda geçen âyetin devamında şöyle açıklamaktadır: "Onların sayısını inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle kendilerine kitap verilenler kesin bir bilgiye sahip olsun, iman edenlerin imanını artırsın, hem kendilerine kitap verilenler hem de mü‘minler şüpheye düşmesinler; kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler: Allah bu misâlle ne demek istemiştir ki desinler." (Müddessir: 74/31)

93 HAMELE-İ ARŞ Arşı taşıyan melekler. Allahu Teâlâ'nın Arş'ı taşımakla vazifelendirdiği sekiz müvekkel melek. Arşın mahiyetini bilmediğimiz gibi bu meleklerin arşı taşıma keyfiyetini de bilemiyoruz. "Gök yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir. Melekler onun çevresindedir. Ve o gün Rabbının Arş'ını, onların da üstünde sekiz tanesi yüklenir" (Hâkka: 69/16-17). Bu âyette anlatılan olay müteşâbihdir. Nasıllığı hakkında izahlar, sahih rivâyetlerin ötesinde fazla bir kıymet taşımaz. Bu melekler "Subhanallahi ve bihamdihi" diyerek Arş'ı tavaf ederler.

94 ZEBANİ Cehenneme gidenlerle meşgul olan melek,cehennemlikleri cehenneme atmaya memur edilen melek, cehennem bekçisi. Çoğulu "zebâ niyyûn“ dur. Bu manalardan ayrı olarak polis ve zabıta manalarına da gelmektedir. Cehennem bekçisi olan zebânîler, azap melekleri diye tavsif edilmiştir. Kur‘ ân-ı Kerîm diliyle zebânî, "Cehennem koruyucusu"dur. Halk inançlarında zebânî karşılığında "mâlik" kelimesi de kullanılır. Kur‘ ân-ı Kerîm'in altı ayrı sûresinde dokuz âyette "zebânî" kelimesine atıflar vardır. Kelime açık olarak ve "ez- zebâniyye“ şeklinde yalnız bir âyette(Alak:96/18) geçmektedir. Müddessir, 74/30. âyetinde zebânilerin sayısının 19 olduğu açıklanmış, onların melek olduğu özellikle belirtilmiştir.

95 MELEKLERE DAİR SÜREGELEN YANLIŞ İNANIŞ VE HURAFELER
Müşrikler Allah'a şirk koşarlarken, bazıları görünen maddî cisimleri, bazıları da görünmeyen manevî cisimleri  Allah'a eş tutuyorlardı. İşte, mü‘ minin melek kabul ettiği varlığı müşrikler tanrı, tanrı çocukları veya tanrı kızları olarak kabul edebilmektedir. Mü‘ min, onların dişi veya erkek olmadıklarına inandığı gibi, o meleklerin kendi nam ve hesaplarına hiç bir yetkiye sahip bulunmadığına da inanır. Onlara tapmak, onlardan yardım istemek, yani onlara dua etmek insanlar için küçüklük olur

96 Çünkü ilk insanın yaratılışında Allah, onları Adem (a. s
Çünkü ilk insanın yaratılışında Allah, onları Adem (a.s.)'in önünde secde ettirdi.Ve Hz. Adem'e onlardan fazla  bilgi verdi. Sonra da Hz. Adem'i yeryüzüne halife yaptı. İnsan için, kendisine secde etmiş bir mahluktan yardım istemek ve ona tapmaktan daha büyük bir zillet olur mu? Meleklerin erkeklik ya da dişilik gibi bir özellikleri söz konusu değildir. Buna rağmen cahiliyye döneminde meleklerin dişi olduğu ileri sürülüyor, hatta onlara €“hâşâ- Allah'ın kızları deniliyordu. Allah, bu yakışıksız isnatları şu ayetlerle reddetmiştir:

97 Onlar Rahmân'ın kulları olan melekleri dişi sayıyorlar
Onlar Rahmân'ın kulları olan melekleri dişi sayıyorlar. Yoksa nasıl yaratıldıklarını mı gördüler?! Bu (yalan) şahitlikleri yazılacak ve sorgulanacaklardır.“ (Zuhruf: 43/19) "Şimdi sor onlara: €˜Rabbine kızlar da onlara oğlanlar mı?!" (Saffat: 37/149) Günümüzde de batılılardan esinlenerek melekleri bayan gibi düşünen, kızlarına "Melek" ismi veren, güzel bir bayanın meleğe benzediğine dair şiirler yazıp söyleyen, şarkılar mırıldanan insanlara rastlayabilmekteyiz. Bunlar, İslâm itikadı açısından çok vahim manzaralardır. Bunlara örnek olması açısından birkaç resim aktaralım,

98

99

100

101

102

103

104 Yine ölüm meleği olduğu için Azrâil'in adı insanlar arasında adeta korku sembolü haline gelmiştir. Dolayısıyla bazı kimselerin bu meleğe karşı duyguları olumsuzdur. Ancak bu düşünce hem yersizdir, hem de iman gerçeğiyle uyuşmaz. Çünkü iman, ayrıca sevgi, saygı, bağlılık ve teslimiyet ister. Azrâil, Allah'ın, can almak için görevlendirdiği bir melektir. Dolayısıyla can almak onun görevidir. Her şey gibi, canımızın da sahibi Allah'tır. Can, Allah'ın bize bir çeşit ödünç olarak verdiği bir emanetidir. Emanet, bir gün gelir, asıl sahibine iade edilir. Her nefis, ölümü tadacak, her emanet sahibini bulacaktır. Azrâil, bu konuda sadece görevini yapmaktadır. Onun hiç kimseye karşı özel bir düşmanlığı da yoktur. Bu nedenle, Allah'ın bütün elçileri gibi Azrâil'i de saygıyla anmak imanımızın gereğidir.

105 Azrâil'in bu kadar kalabalık bir dünyada kıtalar ve ülkeler arasındaki büyük mesafeleri nasıl aştığı ve aynı anda birçok insanın ruhunu nasıl alabildiği bazı kimseler tarafından daima merak konusu olmuştur. Manevî âlemi, maddî durumlara bire bir uydurmanın getirdiği yanlıştır bu. Eski çağların insanları için düşünce ve teknik açılımları yönüyle bu soru, bir yönüyle makul olsa bile; günümüzün baş döndürücü açılımları, dünyanın bir ucundan bilgisayarlara bilgi aktarılabildiği veya virüsler ulaştırılabildiği bir zaman diliminde bu tür soruların cevap vermeye değmeyecek yersizlikte olduğunu vurgulamak gerekmektedir.[1

106 MELEKLER ŞEFAAT EDERLER Mİ
Meleklerin diğer bir görevi de; bütün insanların hidayetleri ve doğru yolu bulmaları için duada ve şefaatta bulunmalarıdır. Şefaat, hüküm gününde günahkâr Mü‘minler hesabına Allah'a yalvarmaktır. Bu dua ve şefaat; "Rahmeti her şeyi kuşatan Allah u Teâlâ'nın iradesiyle bütün insanlar için ise de; meleklerin yalnız müminlere mahsus olan duaları daha kuvvetlidir

107 Nitekim Hak Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek O'nu tesbih ederler, O'na inanmışlar. Müminler için: "Rabbimiz, rahmetin ve ilmin her şeyi (kavramış ve) kuşatmıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla, onları Cehennem azabından koru. Rabbimiz onları da, onların atalarından zevcelerinden nesillerinden iyi olanları da kendilerine vadettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakim olan sensin. Bir de onları her türlü kötülüklerden koru. Sen kimi kötülükten korursan o gün muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur." diye (dua eder ve) bağışlanma dilerler." (Mümin: 40/7-9)

108 Tabi şefaat etme izninin Allahü tealaya ait olduğu gerçeğini unutmamamız gerekir.

109 İSLAM NEDEN MÜŞRİKLERİN PEYGAMBERİN MELEK OLMASI TALEBİNİ REDDETMİŞTİR
Eğer Hz. Peygamber Kur`an`da “insanlara” “örnek” olarak gösterilmişse bu demektir ki “ O melek değildir. Çünkü mahiyetleri ayrı olduğundan insan meleği örnek alamaz. Bu nedenledir ki tüm Peygamberlerin toplumlarına ilk mesajı kendilerinden biri olduğunu söylemek olmuştur

110 “ Ben de sizin gibi bir insanım
“ Ben de sizin gibi bir insanım.” (Fussilet:41/ 6) Ama küfürde inad edenler de hep insanüstü bir peygamber beklemişler, başka bir deyişle imandan yan çizmenin bahanesini böyle bulmuşlardır. Bu tavır Nuh, Lut, Ad kavimlerinin ve cahiliyye müşriklerinin ortak tavrıdır.

111 Muhamme de (s. a. s) (görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya
Muhamme de (s.a.s) (görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya! dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı Eğer peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu insan sûretine sokar onları yine düşmekte oldukları kuşkuya düşürürdük. (Enam:6/8-9)

112 Şimdi, peygamber insan olduğu için, “Sen de bizim gibi bir insansın” diyerek inanmayan kafirler, o zaman da meleği insan suretinde görecekler ve ona “Biz senin melek olduğunu nereden bilelim; sen de bizim gibi bir insansın” diyerek onun melek olduğuna inanmayacaklar, getirdiklerini dinlemeyecekler ve peygamberliği tasdik etmeyeceklerdi.

113 MELEKLERİN SAYISI VE ORTAYA ÇIKAN YORUMLAR
Meleklerin sayısını ancak Allah Teâlâ bilir. Kur‘ an-ı Kerim'de cehennem işleri ile görevli melekler bulunduğu belirtildikten sonra onların sayısının on dokuz diye belirlenmesinin sadece bir imtihan vesilesi olduğu beyan edilmekte ve "Rabbının ordularını, kendisinden başkası bilemez" (74/Müddessir, 31) buyurulmaktadır. Bu ifadelerden meleklerin sayısının çok fazla olduğunu anlamakla beraber herhangi bir rakam vermenin mümkün olmadığını ve onların sayısını ancak Allahü tealanın bildiğini anlamaktayız.

114 10)İNSAN MI YOKSA MELEKLER Mİ DAHA ÜSTÜN
Ehl-i sünnet alimlerine göre, bütün peygamberler, meleklerin Rasulleri sayılan dört büyük melekten efdal, yani Allah katındaki dereceleri daha yüksek ve faziletlidir. Meleklerin Rasulleri ise, bütün insanlardan daha faziletlidir. Bu hususta icma vardır. İnsanlardan takva ve salah sahibi olan Mü'minler de, meleklerin (Rasulleri hariç) tamamından daha faziletli, dereceleri daha yüksek sayılmıştır. Çünkü melekler yaradılış bakımından günah işleyemezler. Allah'a itaat ve ibadet onlar için fıtri ve zorunludur. Onları böyle olmaktan alıkoyacak hiç bir iç ve dış tesir yoktur. Halbuki insan, akıl ve nefis sahibi olup, her türlü iç ve dış etkiler altındadır. Buna rağmen insan, bütün menfi engelleri aşar, Allah7a itaatlı, takva sahibi bir kul olursa, elbette meleklerden daha faziletli olur.[1]

115 İnsanların peygamberleri, meleklerin peygamberlerinden üstündür
İnsanların peygamberleri, meleklerin peygamberlerinden üstündür. Allah Teala insanlar arasından peygamberler seçtiği gibi meleklerden de seçmiş, onları diğer meleklerden üstün kılmıştır. Bir ayet-i kerimede bu durum açıkça ifade edilmiştir: "Allah hem meleklerden, hem insanlardan peygamberler seçer. Allah her şeyi hakkıyla işiten, kemaliyle görendir." (Hacc: 22/75) Ehl-i sünnet alimlerinin çoğunluğu (cumhur-u ulema) insanların peygamberlerini, meleklerin peygamberlerinden üstün görür. Peygamber Efendimizin ise yaratılmışların tamamının en faziletlisi olduğu hususunda kat‘ i icma vardır. En küçük ihtilaf yoktur.

116 Ehli sünnet alimlerine göre: Allah Teala insan için Kitab-ı Keriminde "Halife" tabirini kullanır. Halbuki melekler hakkında böyle tekrim vaki olmamıştır. Adem aleyhisselam, bütün meleklerden daha bilgili idi. Alim olanın alim olmayana üstün oluşu hakkında ihtilaf yoktur. Kur'an-ı Kerim'de de: "De ki bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer: 39/9) buyrulmuştur. Bütün meleklere Hazret-i Adem'e secde etmeleri Allah Teala tarafından emre dilmişve bütün melekler bu emre uyarak, Adem'i kıble edinerek secde etmişlerdir. Eğer melekler daha üstün olsalardı, kendilerinden daha aşağıda olana tazim ve hürmetle emredilmiş olurdu. Meleklerin en faziletlisi olan Cebrail aleyhiselam, Allah Teala ile insan peygamberleri arasında elçilik vazifesi görmüştür. Elçi olanın ise, elçi olarak gönderilenden üstün olması düşünülemez

117 MELEKLER İNSAN SURETİNE GİRER Mİ
Cebrâil, bu görevi yerine getirirken peygamberimize çeşitli şekil ve suretlerde gelirdi. Birçok defa insan şeklinde bu görevini ifa ederdi. İnsan şekline girdiğinde daha ziyade Dıhye isimli sahabenin kılığında, bazan da normal bir bedevî olarak gelirdi ki, "Cibrîl hadisi" diye bilinen hadisin vukûunda Hz. Peygamber'e bu kılıkta gelmiştir. Cebrâil bu gelişlerinin sadece iki defasında aslî suretinde görünmüştür. Bunlardan birisi (Necm, 53/6-7) ayetlerinin nüzûlünde, diğeri ise yine Necm suresinin 13. ve 14. ayetlerinin nüzûlü esnasındadır

118 MELEKLERİ GÖRMEK MÜMKÜN MÜDÜR
Meleklerin mahiyetiyle ilgili farklı görüşler, beraberinde onların görülüp görülemeyeceği tartışmasını getirmiştir. Kur‘ an-ı Kerim'de meleklerin önce Hz. İbrahim'e gelip onu bir erkek evlat ile müjdeledikleri, ardından Lût (a.s.)'a giderek adamları ile şehri terk etmelerini söyledikleri, Hicr:15/59) Cebrail'in Hz. Meryem'e insan şeklinde görünerek ona tertemiz bir erkek çocuk bağışlaması için Allah'ın elçisi olduğunu söylediği(Meryem:19/17-21 ) ve Hz. Peygamber'in onu apaçık ufukta ve sidretü‘ l-müntehânın yanında gördüğü haber verilmektedir.(Necm:53/13-17 )

119 Bununla birlikte Kur‘ an, Peygamber'e itiraz ederek bir melek görmek istediklerini, yahut peygamber / elçi olarak melek gönderilmesinin gerektiğini söyleyenlere cevap olarak meleklerin görünür varlıklar olmadığını, eğer dünyada insanlar değil de melekler yaşasaydı ancak o zaman elçi olarak gönderilebileceğini, meleklerin fermân-ı ilâhî ile indirildiği zaman onlara mühlet verilmeyeceğini ve meleklerin görüleceği gün günahkârlara hiçbir sevinç haberinin olmayacağını vurgular.İnsanlara, görmedikleri askerler gönderildiğini, aynı türden varlıklar olan cin ve şeytanların da insan gözüyle görülmediğini beyan eder

120 Ancak, yukarıda ismi geçen zatların meleklerle yaptıkları görüşmelerin keyfiyeti bilinmemektedir. Bu olaylar, tartışmayı meleklerin görülüp görülmemesinden çıkarıp, peygamber olmayan kişilerin onları görüp göremeyeceği noktasına getirmiştir. Zira peygamber, meleği görmekle kalmaz, sesini de işitir. Bu sebeple melek onun için elle tutulur, gözle görülür bir realitedir. Melek, gayr-i maddî bir varlık olduğu için peygamber onu bazen insan şeklinde, bazen de başka şekillerde görür. Cebrail, ekseriya insan şeklinde görülmüştür. Fakat Peygamber'in onu kendi şekliyle gördüğü de olmuştur. Ancak bunun nasıl gerçekleştiği belirtilmemiştir. Belki de bu manevî gözle ve tasviri imkânsız bir şekilde olmuştur. Bir defasında da Peygamber, Cebrail'i altı yüz kanadı ile birlikte görmüştür.

121 SONUÇ Netice itibarıyla Allahü tealanın yarattığı pek çok melek vardır ve onlarda Allahın kullarıdır. Allah ü teala dünya ve Ahirete dair Bütün işleri onlar vasıtasıyla yönetir ve yönlendirir ve müminlere de düşen onların varlığını haber veren Allah ve Rasülü olduğu için şek ve şüphe olmadan iman etmektir. her ne kadar onları görmesek te imanın gereği budur.

122 MUSTAFA ERGİN VAİZ/ TARAKLI


"MELEKLERE İMAN VE HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları