Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Dersin Amacı Çocukların doğal olarak oynadıkları dramatik oyunu anlamak ve çocukların kendi aralarında oluşturdukları akran kültürünü tanımak.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Dersin Amacı Çocukların doğal olarak oynadıkları dramatik oyunu anlamak ve çocukların kendi aralarında oluşturdukları akran kültürünü tanımak."— Sunum transkripti:

1 Dersin Amacı Çocukların doğal olarak oynadıkları dramatik oyunu anlamak ve çocukların kendi aralarında oluşturdukları akran kültürünü tanımak

2 Dersin İçeriği Oyunun tanımı, özellikleri, önemi, oyun kuramları, akran kültürünün tanımı, önemi ve özellikleri ile oyun ve akran kültürü arasındaki ilişki

3 Dersin Öğrenme Kazanımları
oyun ile ilgili kavramları ve tanımları açıklar oyun kuamlarını açıklar akran kültürü ile ilgili kavram ve tanımları açıklar Akran kültürününün özelliklerini ve eğitimdeki, önemini açıklar oyun ile akran kültürü arasındaki ilişkiyi açıklar

4 Dersin ödevleri Vize Final Dönem ödevi Devam ve katılım 25 40 10

5 Vize Final Dönem ödevi Çoktan seçmeli 30 soru 1. Serbest zaman etkinlikleri sırasında bir okul öncesi sınıf gözlemlenerek çocukların oynadıkları oyunlar belirlenecek. 2. Serbest zaman etkinlikleri sırasında bir grup çocukla oyun oynanarak çocukların oyun sürecindeki etkileşimleri kayıt edilecek.

6 Dönem ödevi Dönem ödevini yazarken:
Giriş: Ödev, öğretmen ve sınıf hakkında genel bilgiler (1 sayfa) Gelişme 1: ilk gözlem sonucunda elde edilen bulgular (gözlem notları ekte verilecek) (ortalama 2 sayfa) Gelişme 2: İkinci gözlem sonucunda elde edilen bulgular (gözlem notları ekte verilecek) (ortalama 2 sayfa) Sonuç: bu ödevi yaparken neler öğrendiniz, somut bir şekilde özetleyiniz. (1 sayfa)

7 Yazım kuralları Sunulan tüm yazılar Times New Roman, 12 Punto, 1,5 satır aralığı, tamamen siyah renkli, çok özel durumlar dışında kalın, italik, altı çizili yada “tırnak içerisinde” yazılmayacak. Kesinlikle poşet dosya kullanılmayacak, zımba ya da ataç ile tutturulacak. Her yazının mutlaka bir başlığı olacak. İsim kesinlikle ilk sayfaya yazılacak. Genel başlığın hemen altına sol tarafa yazılacak. Sunulan tüm yazılar mutlaka arkalı önlü çıktı şeklinde olacak.

8 Devam ve Katılım Bu ders uygulamalı bir derstir ve bu dersten kazanım sağlamak için fiziksel ve zihinsel olarak sınıfta mevcut olmak önemlidir. her derste yoklama alınacaktır. Derslere düzenli gelen ve sınıf uygulamalarına aktif katılanlar 10 tam puan alırlar. 4 devamsızlık hakkınız vardır. 5. devamsızlıkta devamsızlıktan kalırsınız. 2 devamsızlık insanlık halidir ama sonraki her devamsızlık 2,5 puanınızı götürür.

9 Oyunun Tanımı Oyunun tanımı çok problemli, bir konudur.
Bazı bilim adamları oyunun tanımlanamayacağını savunur. Herkesin üzerinde anlaştığı bir tanım yoktur. Türkiye’deki tanımı gerçekten problemli bir tanımdır.

10 Neden oyunu tanımlamak zordur?
Çünkü oyun çok geniş kapsamlı ve göreceli bir kavramdır. Bir durumda oyun olarak görülen bir etkinlik, başka bir durumda iş olarak algılanabilmektedir. O yüzden Brophy (1988), oyunu tanımlamak yerine onu tasvir etmenin daha uygun olduğunu savunur.

11 Piaget (1962) de oyunu anlamanın zor olduğunu çünkü kuramcıların oyuna bütüncül bir yaklaşımdan çok kendi başına izole edilmiş bir işlev olarak yaklaştıklarını söyler. Bu hayal gücü için de öyledir.

12 Çocukların oyunlarını tanımlamak iki temel sebepten dolayı önemlidir:
Birincisi, bir davranışı gözlemleyebilmek ve açıklayabilmek için kişi o davranışın kapsamını ve belirleyen özelliklerini yani tanımını bilmesi gerekir. İkinci olarak, bir tanım araştırmacılar, kuramcılar ve uygulamacılar arasında ortak bir dilin oluşmasının önkoşuludur.

13 Bazı özellikler oyunun bir çok tanımında ortak olarak ortaya çıkmaktadır. Bunlar;
oyun sırasında içsel gerçeklik dışsal gerçekliğe hakim olur. Oyunun sembolik ve mecazi bir yapısı vardır. Oyun oynama istek ve motivasyonu çocuktan gelir ve etkinlikler sırf yapmış olmak için yapılır. Oyun içsel motivasyon ile yapılır. Oyun sırasında odak noktası amaç ya da ürün değildir, odak etkinliğin kendisidir. Özgür seçim oyunun ayrılmaz bir parçasıdır. Oyun çoğu zaman çocuk için haz verici ve eğlencelidir ama öyle olmadığında bile hala çocuk için anlamlıdır ve değerlidir.

14 Garvey’e (1990) göre, oyun sırasındaki çocuğun turumu oyun dışı etkinliklerdeki tutumlarından farklıdır. Oyun, gönüllüdür, süreç odaklıdır, spontanedir, içsel olarak ödüllendirilme vardır, ve seçimleri içerir. Oyun dışı etkinlikler ya da iş ise; gerekli görülen, önceden planlanmış, ürün odaklı, dışarıdan ödüllendirilen etkinliklerdir. Oyunvari tutum, çocukların etkinliklere gerçek anlamda katılımlarını sağlar.

15 Bazen çocukların oyunları onların «işi» olarak tanımlanmaktadır.
Oyun ile iş arasındaki farklar tamamen içinde hareket edilen sosyal ortama bağlıdır. Bu sosyal ortam incelendiğinde, oyunu işten ayıran iki temel fark olduğu görülebilir: Birincisi, oyun her zaman gönüllülük gerektirir. Eğer etkinliği öğretmen yaptırıyorsa, o zaman o bir iştir. Çocuklar bir etkinliği sadece kendileri seçmişse oyun olarak adlandırırlar.

16 İkinci fark, iş olarak adlandırılan etkinlikler standart ve öğretmen tarafından yakından kontrol edilen etkinliklerdir. Diğer taraftan, çocuklar eğer etkinliği ve materyalleri kendileri seçmişlerse ve olayların gidişatını ve süresini kendileri kontrol ediyorlarsa o zaman bu etkinliği «oyun» olarak adlandırırlar.

17 Oyun ile iş arasındaki farklar Montessori sınıflarında kolayca görülebilir.
Montessori sınıflarında çocuklar belli görevleri yerine getirirler. Bu görevler oyuna çok benzerler ama iş olarak adlandırılırlar ve oyundan bazı farkları vardır. Montessori oyunu odaksız ve ciddi olmayan bir eylem olarak betimler. Montessori’ye göre oyun, çocuğun daha iyi yapacak bir şeyi olmadığında meşgul olduğu pek önemi olmayan bir etkinliktir.

18 Montessori hayali, fantastik ve oyunvari etkinlikleri reddeder çünkü bu etkinlikler gerçeği üretmezler. Hayal gücü Montessori için sadece kökünü duyulardan alırsa ve gerçeği yansıtırsa değerlidir. Montessori’ye göre, oyun oynamak yerine çocuklar zamanlarını gerçeği özümsemek ve gerçek-temelli bilgileri kazanmak için harcamalıdır.

19 Montessori yaklaşımında çocuklar etkinlikleri özgürce seçebilirler, fakat etkinliklerin çocuklar için faydalı olduğuna ve çocukların içinde bulundukları kritik döneme uygun olduğuna emin olmak öğretmenin sorumluluğundadır. Çocuklar belirli etkinliklerle vakit geçirmelidir yoksa zamanlarını boşa geçirirler ve eğlenceden başka bir şey kazanmazlar.

20 Oyun genellikle keşfedici davranış olarak tanımlanır.
Hem keşfedici davranış hem de oyun içsel motivasyonla gerçekleştiğinden ve çocuklar keşfetme ile oyun arasında sık sık hızlı bir şekilde gidip geldiğinden bu iki etkinliği birbirinden ayırmak zordur.

21 Vygotsky’ye (1978) göre, eğer oyunun özelliklerini tanımlayabilirsek işte o zaman oyunun gelişimdeki gerçekten önemli olan işlevlerini anlayabiliriz. Vygotsky, oyunun iki temel özelliğini belirlemiştir. Birincisi, çocukların eğlenmek için oynadığını ileri süren temel anlayışın tersine, eğlenmek ne oyuna özgü bir durumdur ne de bütün oyun durumlarının ortak özelliğidir. Oyun sadece eğlenmekten daha fazla bir şeydir. Bazı oyun etkinlikleri çocuklarda hayal kırıklığı yaratabilir.

22 Oyunu anlamanın ikinci yolu onun sembolik özelliklerini vurgulamaktır
Oyunu anlamanın ikinci yolu onun sembolik özelliklerini vurgulamaktır. Sembolik oyun, onu özel kılan iki önemli özelliği vardır ve bu iki özellik bir arada olduğunda oyun gerçek anlamda gelişime katkı sağlayan bir etkinliğe dönüşür. Birincisi, bütün sembolik oyunlar çocukların farkında olmadıkları istek ve arzularını gerçekleştirebilmeleri için hayali bir durum yaratırlar. İkincisi, bütün sembolik oyunlar davranışlara yönelik kuralları içerir.

23 Okul çağı çocuklarını oyunları açık şekilde kural odaklıdır.
Hayali durum yarattıklarında çocuklar daima sosyal kurallara uyarlar. Örneğin, uyuyormuş gibi yaptığında, uyku zamanı kurallarına uyar. Vygotsky (1978) çocukların hayali bir durumda kurallar olmadan hareket edemeyeceklerini savunur.

24 Piaget’e göre oyun, bir uyumdur.
Gross’a göre (1896), oyun bir pratiktir. İleride karşılaşılabilecek davranış biçimleri oyunla elde edilir.

25 Caillois ‘ e göre (1958) oyun, serbestçe kabul edilmiş, fakat bağlayıcı olan kurallara göre belli bir alan ve zaman süreci içinde sürdürülen gerilim ve eğlence duygularını içeren, gerçek hayattan farklı olduğu bilinci ile yapılan gönüllü bir hareket ya da faaliyettir. Montaigne (1533–1592) oyunu çocukların en gerçek uğraşıları olarak tanımlamıştır.

26 Montessori (1870–1952) de oyunu çocuğun işi olarak nitelendirmiştir.
Lazarus ise oyunu, kendiliğinden ortaya çıkan, hedefi olmayan, mutluluk getiren bir aktivite olarak tanımlamıştır.

27 Genel tanımıyla oyun, belli bir amaca yönelik olan ya da olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilebilen; fakat her durumda çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme sürecidir.

28 Oyunun Gelişimi Çocukların oyunları zamanla nasıl değişir ve farklılaşır? Piaget’ye göre, oyun çocukların gelişimsel düzeyini yansıtır. Bu nedenle, oyunun gelişimi çocuğun bilişsel gelişimi ile sıkı sıkıya ilişkilidir. Piaget, oyunun üç gelişimsel evresinin olduğunu savunur: psiko-motor oyun, sembolik ya da dramatik oyun ve kurallı oyunlar. Bu oyun evreleri; bilişsel gelişim evrelerine karşılık gelmektedir; Psiko-motor, işlem öncesi ve somut işlemler dönemi.

29 Piaget ile benzer şekilde, Erikson oyunun üç evrede geliştiğini savunur.
Birinci evre, otokozmik oyun, bu evre doğumla başlar ve bebeğin vücudu merkezdedir. Bu evrede çocuklar, tekrar eden ve duyuları harekete geçiren davranışlarla kendi vücutlarını ve dünyayı keşfederler.

30 Mikrosfer oyun ise, çocukların oyuncak ve nesneler dünyasını yönetmeye başladığı oyunlardır. Erikson’a göre, eğer bir çocuk bu dönemi sağlıklı atlatamazsa bir önceki döneme gerileyebilir. Çocuk okul öncesi yaşa geldiğinde , oyunu diğerleriyle paylaşmaya başlar ve ne zaman sosyal oyuna katılacağını ne zaman kendi başına oynayacağını öğrenir. Bu evreye Erikson “makrosfer oyun”.

31 Bu derste Piaget’nin sınıflandırması temel alınacaktır.
İlk evre olan psiko-motor oyun, yaşamın ilk aylarında ortaya çıkar ve ilk 18 ay baskın olur. Psiko-motor ya da duyusal oyun sırasında bebekler ve küçük çocuklar çevrelerindeki nesnelerle ve insanlarla bedensel duyuları kullanarak ve motor hareketler yoluyla araştırmalar yaparlar.

32 Bebekler ilk 6 ay boyunca geliştirdikleri eylemsel şemalarını kullanırlar.
Motor etkinliklerin kontrolü çocuklara haz verir ve bu hazdan dolayı çocuklar aynı etkinlikleri sürekli tekrarlarlar. Yeni motor beceriler kazandıkça oyunlar daha karmaşık hale gelir. İlk yılın sonunda bu motor etkinliklerin sayısı ve önemi azalmaya başlar.

33 İkinci evre dramatik oyun evresidir.
Dramatik oyun iki yaş civarında çocuklar zihinsel temsil yeteneklerini geliştirmeye başlamaları ile birlikte ortaya çıkmaya başlar. Vygotsky’ye göre, dramatik oyun 3 yaş civarında çocuklar dürtülerini ertelemeye başladıklarında ve bazı isteklerinin yerine getirilmeyeceğini kabul etmeye başladıklarında ortaya çıkar.

34 Piaget’ye göre, dramatik oyun ilk başta bireysel sembolik bir etkinliktir.
Çocuklar üç yaş civarında ortak sembolleri kullanmaya başladıklarında dramatik oyun sosyal bir nitelik kazanır. Psiko-motor oyun sırasında çocuklar gerçeği fiziksel olarak değiştirerek basit düzeyde bir haz duyarlar.

35 Dramatik oyunun gelişmesiyle birlikte çocuklar dışsal gerçekliği sembolik olarak özümseyerek egonun bir parçası haline getirirler. Ayrıca, dramatik oyun çocuklara fantezi yoluyla günlük yaşamda eksikliğini hissettikleri şeyleri telafi etmelerine, bazı istek ve arzularına doyum sağlamaya, ve çatışmaları çözmelerine yardımcı olur.

36 Garvey’e göre, dramatik oyunun üç temel özelliği vardır-–roller, eylem planı, ve nesnelerin dönüştürülmesi. Birincisi, oyun sırasında çocuklar onları çevreleyen sosyal dünyayı anlamlandırmalarına olanak veren rollere bürünürler. Üç çeşit rol vardır– aile üyeleri, karakterler ve işlevsel roller.

37 Garvey’e göre, dramatik oyunun üç temel özelliği vardır-–roller, eylem planı, ve nesnelerin dönüştürülmesi. Birincisi, oyun sırasında çocuklar onları çevreleyen sosyal dünyayı anlamlandırmalarına olanak veren rollere bürünürler. Üç çeşit rol vardır– aile üyeleri, karakterler ve işlevsel roller.

38 İkinci temel özellik- eylem planı- genellikle taklit ve icat etmenin bir bileşenidir.
Oyun sırasında çocuklar, yetişkin yaşamında gözlemlediklerini yaratıcı bir şekilde oyuna aktarırlar. Garvey’ye göre temel oyun temaları; tedavi ve iyileştirme, tehlikelerden kaçınma, ve telefon etme ya da temizlik gibi günlük yaşam temaları.

39 Son olarak, nesnenin dönüştürülmesi
Son olarak, nesnenin dönüştürülmesi. Çocuklar oyun sırasında nesneleri sanki o nesneler başka şeylermiş gibi kullanırlar. Küçük çocuklar için, nesnelerin dönüştürülmesi çok sınırlıdır. Yaş ve olgunlaşma ile çocuklar daha fazla nesneyi dönüştürme kapasitesine ulaşırlar ve sonuç olarak daha az gerçekçi nesneleri oyunlarında kullanmaya başlarlar.

40 Dramatik oyun zamanla çocukların yaşı ve olgunlaşma düzeyine paralel olarak değişirler.
2 yaşındaki çocukların oyunları çok fazla taklide dayanır, ve bireyseldir. Dili az kullanırlar ve oyun teması çoğunlukla aile konularıdır. 3 ve 4 yaş civarı mış gibi yapma daha planlı hale gelir ve konular daha karmaşıklaşır. Dili daha fazla kullanmaya ve aile konuları dışında konulara yönelmeye başlarlar. Oyun daha fazla kural yönelimli olmaya başlar ve cinsiyet rolleri daha fazla ayrılmaya başlar. Hiyerarşi ve liderlik çocuklar arasında gözlenmeye başlar.

41 5 ve 6 yaş civarında dramatik oyun daha yaratıcı bir hale gelir.
Daha fazla çocuk aynı etkinlik içinde yer alır. Çocuklar daha çeşitli nesneleri oyunlarında kullanmaya başlarlar. Bu yaşlarda nesneleri dönüştürmek artık daha kolaydır. Daha az realistik obje kullanmaya başlarlar. Dili ve sesleri daha etkili kullanmaya başlarlar ve oyunları daha işbirlikçi hale gelir.

42 Daha ileri yaşlarda dramatik oyun daha detaylı ve karmaşık hale gelir
Daha ileri yaşlarda dramatik oyun daha detaylı ve karmaşık hale gelir. 10 yaş ve yukarı çocuklar oyunlarını dikkatle planlarlar. Oyunları daha fazla senaryolu ve tiyatrovaridir. Roller dikkatle dağıtılır ve oyunu daha fazla ciddiye alırlar. Piaget’ye göre, 7-11 yaşları arasında kurallı oyunlar olarak adlandırılan oyunun üçüncü evresi ortaya çıkar.

43 Kurallı oyunlar daha küçük çocuklarda da görülmesine rağmen, okul çağı çocuğuna özgü bir oyundur çünkü kurallı oyunlar daha mantıksal ve daha sosyal bir düşünce yapısını gerektirir. Kurallı oyunlar organizedir, önceden belirlenmiş kuralları vardır, ve genellikle rekabete dayanır. Kurallı oyunlar ergenlikte ve yetişkinlikte bir şekilde devam ederler.

44 Oyunun Tarihçesi Oyun, canlıların var olmasıyla başlamıştır.
Oyun hangi çağda ve kültürde olursa olsun çocuğun olduğu her yerde oyun vardır. İnsanoğlunun ataları, çevrelerinde gördüklerini taklit ederek, yaptıklarını hareketlerle birbirlerine anlatarak farkında olmadan oyunu yaratmışlardır. Avını avlayan insan, avını nasıl avladığını taklitlerle diğer insanlara anlatmıştır. Bu hareketler, zamanla bilinçli yapılan büyüsel, dinsel törenlere dönüşmüş ve oyun bu aşamada kültürel bir özellik kazanmıştır.

45 Büyüklerin avlarını nasıl avladıklarını anlatırken onları izleyen çocuklar, büyüklerin yaptıklarını günlük yaşamlarında taklit etmişler ve büyüklerine özenerek benzer hareketleri yapmaya başlamışlardır. Bu tür oyunlar, çocuklar tarafından nesilden nesile geliştirilerek aktarılmış ve bugünkü oyunları oluşturmuştur.

46 Sopalarla ve taşlarla yere konan bir hedefi vurmak, çeliğe vurup uzağa götürmek, saklambaç oyunlarında saklanan oyuncuyu arayan ebenin, sakladığı yerden ebeden önce kaleye gelmeye çalışan oyuncunun hal ve hareketleri ilkel insanların avcılık sırasında yaptığı hareketlerin benzeri gibidir.

47 Arkeologlar, yaptıkları kazı ve araştırmalarda bu oyunları anlatan kabartmalar ve mağara resimleri bulmuşlardır. British Museum’da bulunan ve İ.Ö. 800 yıllarında topraktan yapılmış bir heykel, iki kızı aşık oynarken göstermektedir.

48 Eski Mısır’da bulunan Orta Krallık dönemi duvar resimlerinde ise oyun tahtası üzerinde oynanan oyunlar, sıçrama oyunları, yine İ.Ö yılında Mısır’da Ak-hor mezarında bulunan duvar resminde bir kız,el vuruşma oyunu oynarken gösterilmektedir.

49 Yunan çömlek resimlerinde tavlaya benzer bir oyuna rastlanmıştır.
Girit Uygarlığı’nın kalıntılarında da bebeklere, minyatür ev eşyalarına rastlanmıştır. Anadolu’da yaşayan uygarlıklara ait birçok mezar taşında da çocuk yaşantısıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır.

50 Türklerdeki oyunlarla ilgili yazılı bilgileri Dede Korkut Hikâyeleri’nde bulmakmümkündür.
Diğer önemli bir kaynak ise Evliya Çelebi’nin Seyahatname adlı eseridir. Daha sonraki yıllarda çocuk oyunları nesilden nesile aktarılarak ve zenginleşerek günümüze kadar gelmiştir.

51 Oyun tarih boyunca filozofların, psikologların ve eğitimcilerin ilgisini çekmiş bir kavramdır.
Tarihsel süreç içerisinde oyunla ilgili görüşlere bakıldığında oyunun hep önemi vurgulanmış ve oyunla öğretime gereken yerin verilmesi üzerinde durulmuştur.

52 Platon (M.Ö ), çocuğun eğitiminde beden eğitiminin ve ruh eğitimininbirlikte yapılmasını önerir ve çocuğun oyunla büyümesi gerektiği üzerinde durur. Platon, yetişkinin çocuğu aşırı engellemesinin zararlı olacağını ve çocuklann yeteneklerinin keşfedilmesinde oyunun önemli bir yere sahip olduğunu belirtmiştir.

53 Gazali (1058-1111), oyunun çocuğun eğitiminde önemli olduğunu belirtir
Gazali ( ), oyunun çocuğun eğitiminde önemli olduğunu belirtir. Ona göre oyun, çocuğun belleğini yeniler, öğrenme gücünü artırır ve çocuğu dinlendirir. Gazali çocuğun dinç ve zinde kalmasını sağlamanın, belleğini tazelemenin en uygun yolunun oyun olduğunu söyler.

54 Comenius (1592 - 1671), oyunun çocuğun gelişiminde çok önemli bir öğrenme aracı olduğu görüşündedir.
Oyunun insanın özgür olma isteği, hareket etme, arkadaşlık kurma, rekabet etme ve değişiklik isteğiyle bağdaştınlmış ancak disiplin ve düzen kazanmada da önemli rolü olduğunu belirtmiştir. Comenius, çocuğun kişilik gelişimi ve ahlaki değerleri kazanmasında oyunun önemini vurgular. Ayrıca özgün bir ortamda çocuğun yaratıcılığının gelişeceğini belirtir.

55 Rousseau’ya göre insan özgür hareket etme eğilimindedir
Rousseau’ya göre insan özgür hareket etme eğilimindedir. çocuğun yetenekleri doğrultusunda eğitilmesi gerektiğini vurgular. İnsan koşullar karşısında özgürce seçim hakkını kullanabilmelidir. Rousseau'ya göre bizim her nasıl olursa olsun vereceğimiz eğitim çocuğun doğal iyiliğini korumak ve onun doğal yeteneklerini geliştirmek olduğunu savunur.

56 Rousseau ( ), insanın doğası gereği iyi bir varlık olduğunu ve kurumların insanı kötüleştirdiğini savunmaktadır. Rousseau, çocukların yaşamının ilk 12 yılının yetişkin ve sosyal çevre baskısından uzak bir haz ve keşfetme dönemi olması gerektiğini düşünür. Rousseau serbest oyunu savunur ve çocuklara hiçbir emir ya da yönlendirme yapılmaması gerektiğini savunur.

57 Pestalozzi ( ), oyunun amaçlı ve topluma yararlı olacak etkinlikler içermesi gerektiğini belirtir. Çok fazla doğal ortamına bırakılmamalıdır. Pestalozzi oyunu, Rousseau'nun düşüncelerine karşın zamanın sosyal tutumlarına uyarak doğal etkinliklerden çok, amaçlı, topluma yararlı şekilde ele almıştır. Pestalozzi, çocuğun içinde onu etkinliğe iten, harekete yönelten bir gücün var olduğunu, bu itici güçle çocuğun yerinde duramadığını ve durmadan kıpırdadığınıbelirtmiştir.

58 Froebel ( ), oyunun çocuğun en içten, gerçek ve kendini anlatma biçimi olduğu göruşündedir. Çocuk oyun ortamında hem eğlenir hem de öğrenir. Froebel, çocuğun tüm gelişim alanlarını etkileyen oyunun, aynı zamanda çocuğun iç dünyasını yansıtan bir ayna ve yetişkinlerle iletişimkurma aracı olduğunu söylemektedir.

59 Montessori'ye (1870-1952) göre, oyun çocuğun işidir
Montessori'ye ( ) göre, oyun çocuğun işidir. Yani öğrenmeyi çağrıştıran etkinliklerdir. Montessori eğitimde ödül-ceza uygulamasının iç disiplin kazanımını zorlaştırdığını vurgulamıştır. Oyunda çocuğun arkadaş seçimine ve oyun seçimine kararı çocuklarm vermesine fırsat tanımak gerektiği üzerinde durmaktadır.

60 Montessori, yetişkinin çocukla birlikte oyun oynamasına önem vermiştir
Montessori, yetişkinin çocukla birlikte oyun oynamasına önem vermiştir. Eğitim materyalleriyle çocuklann öğrenmesine yönelik oyunların oynanabileceğini belirtmiştir. Montessori, hayali oyunlara pek önem vermemiş oyunun bir amacı olması gerektiğininüzerinde durmuştur.

61 John Dewey'e ( ) göre, ezberlemenin yerine çocuğun yaparak yaşayarak öğrenme ortamı içine alınmasının önemli olduğunu savunur. Bu nedenle oyunda böyle bir ortam hazırlar.

62 OYUN KURAMLARI Klasik teoriler (19yy-20.yy)
Modern teoriler (yaklaşık 1920 lerden sonra)

63 KlasikTeoriler

64 Fazla Enerji Teorisi-Surplas Energy
Schiller tarafından 1800 lü yıllarda ortaya atılmış olan bu kuram, ilk oyun kuramı olarak kabul edilmektedir. 19. yüzyılın sonunda Spencer Shillerin fikirlerini tekrar düzenlemiş. Bu kuramda oyun; Amaçsız ve herhangi bir sonuca ya da ürüne varmayan bir etkinliktir. Yaşayan her canlı yaşamak için yüksek miktarda enerji üretir. İhtiyaç olan enerji kullanıldıktan sonra fazla enerji açığa çıkar. Oyun bu fazla enerjinin harcanması için gereklidir.

65 Çocuk fazla enerjisini harcamak için oyun oynar
Çocuk fazla enerjisini harcamak için oyun oynar. Bu kuramın açıklayamadığı bazı noktalar vardır. Çocukların çok hasta oldukları zaman da oyun oynamalarını herhangi bir oyunun bazı özel şekiller almasını ve ilginin neden bir dönemden başka bir döneme geçildiği zaman değişikliğe uğradığını kesin olarak açıklayamamaktadırlar.

66 Rahatlama Teorisi-Recreation Theory
Lazarus Fazla enerji kuramının tam tersidir. Çalışma enerjinin tümünü kullanmamıza sebep olur. Enerji açığı ortaya çıkar. Oyun işin tersidir ve kayıp enerjinin yeniden kazanılması için bir en iyi yöntemdir. Bu kurama eleştiri; Neden yetişkinler daha çok çalışmalarına rağmen daha az oyun oynarlar?

67 Bu kuramın savunucularından olan Lazarus (1883) ve Patrick (1916) oyunun; fazla enerji tüketiminin aksine harcanan enerjiyi kazanmak yani enerji açığını kapatmak amacıyla oynandığını savunurlar. Oyunu yorucu bir çalışma döneminden sonra organizmanın belirli bir dinlenme etkinliğine gereksinimi olduğunu ve oyunun fazla enerji teorisinin tam tersine enerji artırmak amacıyla oynanıldığını söylemişlerdir.

68 Rekapitülasyon (Tekrarlama) Teorisi
Stanley Hall Çocuklar kalıtsal olarak sahip oldukları ama modern dünyada ihtiyaç duymadıkları içgüdüleri oyun sırasında tekrarlarlar, hayata geçirirler. Oyun, çocuklar için insan evrimindeki gelişim evrelerini (hayvan, vahşi, kabile üyesi, vb.) yeniden yaşamaları ve tekrarlamaları için bir araç olur.

69 Oyunun amacı, insan ırkı için bir zamanlar hayatta kalmak için zorunlu olan fakat modern insanın ihtiyaç duymadığı içgüdülerden kurtulmaktır. Oyun ile insan evrimi arasındaki benzerlikleri çocukların oyunlarında gözlemlemek mümkündür (ör. Oyunda hayvan rolüne girmek, boğuşmak ve kavga etmek vb.). Bu kurama eleştiri; Neden çocuklar uzay mekiği gibi modern ya da geleceğe yönelik oyuncaklarla oynarlar?

70 Pratik-Ön Hazırlık Teorisi
Karl Gross Rekapütülasyon kuramının tersidir. Çocuklar, yetişkin yaşamı için gerekli olan yeteneklerini ve içgüdülerinin alıştırmasını yaparlar. Yetişkin yaşamına hazırlık Rollerin uygulanması

71 Türlerin devamını sağlayabilmesi için oyun çok önemlidir.
İnsanların oyunu ile hayvanların oyunu arasında yakın bir bağ vardır. Hayvanlar genç ve küçük oldukları için oyun oynamazlar, oyun oynamak için genç ve küçüktürler.

72 Modern Kuramlar Psikodinamik Teori:Sigmund Freud
Oyun, çocukların duygusal gelişimi ve psikolojik iyi oluşları açısından çok önemlidir. Gerçek yaşamda fırsat bulamadığında hayali ortam yaratarak yani oyun oynayarak çocuk, dürtüsel ihtiyaçlarını tatmin etmek ya da iç çatışmalarını çözmek için oyun oynar. Çocuğun kötü olaylar ile ilgili olumsuz duygularının azaltılması için katarsiz (duygusal boşalma) görevi görür.

73 Oyunun amacı çocuğun travmatik olayların olumsuz etkilerinden kurtulmasıdır.
Oyun sırasında çocuk, aynı etkinliği tekrar tekrar yaparak onun olumsuz etkisini azaltır. Oyun çocuğa; gerçeği askıya almasını sağlayarak kötü deneyimlerin pasif alıcısı olmaktan iyi deneyimlerin yaratıcısı olmasına olanak verir. Engellenmeler ve hayal kırıklıkları oyunun arkasındaki en önemli güdülerdir.

74 Oyun çocukların egolarını güçlendirir.
Oyun sırasında çocuk «id»in istekleri ile «süperego»nun kısıtlamaları arasında denge kurmayı öğrenir. Oyun çocuklara kaygıyla başa çıkmayı öğrenme ortamı sunar. Freud a göre çocukların taklit edecekleri bireyleri seçmelerinde saygı, sevgi, kızgınlık vb. duygular önem taşır. Eğitimden çok oyun terapisi gibi klinik uygulamaları etkilemiştir.

75 Modern Teoriler Erikson Oyunun normal gelişimine katkısını ele alır.
Oyun esnasında çocuk gercek yaşamın gerekliliklerini pratik edeceği modeller yaratır. Oyun çocuğun çevresindeki sosyal dünyayı tanımasına yardımcı olur. Oyun yetişkin olmayı planlamaktır. Oyun sırasında çocuk, örnek ortamlar yaratarak gerçek yaşamın gerektirdiklerini yaşamlarına uygularlar. Duygular ifade edilir.

76 Bilişsel Teoriler Jean Piaget Ortalama Yaş Bilişsel aşama Oyun Çeşidi
Duyusal-motor Dönem Pratik Oyun 2-7 yaş İşlem Öncesi Sembolik Oyun 7-11 yaş Somut İşlemler Dönemi Kurallı Oyunlar

77 Bilişşel Teoriler Piaget oyunu bireysel ve zihinsel gelişim açısından ele almıştır. Piaget'in anlayışı, oyunu doğrudan doğruya bilişsel süreçler ve bilişsel gelişim bağlamına yerleştirmektedir. Oyun çocuğun zihinsel gelişim düzeyini yansıtır. Oyun çocuğun son zamanlarda yeni kazandığı becerileri, sembolik şemalarını pratik etmesi ve geliştirmesini sağlayan ve sosyal rollere yönelik farkındalık geliştirmesine yardımcı olan bir araçtır.

78 Piaget oyunda çocukların yeni beceriler yerine var olan becerilerin pratik edildiğini savunur.
Oyunda Asimilasyon(özümleme) ve akomodasyon(uyumsama) dengesizliği Asimilasyon(özümleme) varolan zihinsel yapıları kullanarak gerçeğe uyum sağlamak Akomodasyon(uyumsama) varolan zihinsel yapıların gerçeğe uyum sağlayacak şekilde değiştirilmesi. Oyun-Özümleme daha baskın Taklit-Uyumsama daha baskın

79 Piaget’e göre hem oyun hem de taklit zihinsel gelişim için çok önemlidir çünkü taklit imgeler sunar ve çocuğun dış dünyayı zihninde temsil etmesini sağlar, oyun ise çocuğun bu imgeleri anlaşılır hale getirebilmesi için semboller sunar. Sonuç olarak, oyun çocuğa gerçek dünyada anlamlandıramadığı şeyleri fantezi yoluyla anlamlandırabilmesi için olanak sunar ve çocuğun otonomi duygusunu korumasına yardımcı olur. Ayrıca önceki öğrenmeleri pekiştirir ve unutulmalarını engeller.

80 Piaget’e eleştiriler:
Oyunun duygusal ve sosyal boyutlarını görmezden gelerek bilişsel boyutuna aşırı önem verir. Piaget’in oyuna bakışında yeni öğrenmelere yer yoktur, oyun var olan zihinsel yapıya yöneliktir. Bu da oyunun eğitsel potansiyelini sınırlandırır. Piaget, bireysel zihinsel süreçlere odaklanarak oyunun kültürle ilişkisini germezden gelmiştir.

81

82 Vygotsky Rus psikolog Sosyokültürel kuram
Vygotsky viewed play as a social, emotional and cultural activity. OYUN: Oyun çeşitli gelişim alanlarını destekler. Bilişsel gelişimde direkt etkisi vardır. Oyunda anlamlar sahip olunan objelerden ayrılır. Soyut düşüncede çok önemli yer tutar. Çocuk kontrolü elinde tutar. Yakınsal Gelişim Alanı (Zone of proximal development) Oyun çocugun kendi gelişimlerinden daha ileri aktiviteleri içerir. Potansiyel yeni beceriler Oyun ortamının düzenlenmesi çok önemlidir.

83 Vygotsky'ye göre, gerçek oyun 3 yaş dolaylarında, -mış gibi oyunla başlar.
Oyun daima toplumsal bir sembolik etkinliktir. Oyun tipik bir biçimde tek bir çocuktan fazlasını kapsamaktadır; ve oyun parçalarındaki konular, öyküler ya da roller, çocukların kendi toplumlarının sosyokültürel malzemelerini kavrayışlarını ve oyun amacıyla kullanımlarını ortaya koymaktadır.

84 Küçük bir çocuk yalnız başına oynadığında bile, Vygotsky bu tür oyunun, oyunun konuları ve parçaları sosyokültürel öğeleri ifade ettiği için önemli bir biçimde toplumsal olduğunu düşünmektedir. Vygotsky'nin başlangıç noktası, küçük çocuklar belirgin bir biçimde insan işlevlerine dayanak oluşturmaya hizmet eden birçok fizyolojik ve psikolojik eğilimlerle donanmış bir biçimde doğmalarına karşın, yeteneklerinin büyük ölçüde kültürel pratikler ve kendilerini içinde buldukları topluluğun düşünce sistemleri tarafından biçimlendiriliyor olmasıdır.

85 Vygotsky, oyunun basit bir biçimde bilişsel gelişimi yansıttığını düşünmekten çok, bilişsel gelişime önemli bir biçimde katkıda bulunduğunu düşünmektedir ve oyunu temelde toplumsal bir etkinlik olarak görmektedir.

86

87 Vygotsky, oyunu nitelerken, birbiriyle ilişkili iki temel öğenin varlığını vurgulamaktadır:
a) İmgesel bir durum ve b) imgesel durumdaki dolaylı kurallar. Bir imgesel durum, sadece -mış gibi oyunun değil, aynı zamanda -gizli bir biçimde bulunabilmesine karşın- kurallı oyunların da- belirleyici bir niteliğidir. Örneğin, oldukça soyut bir oyun olan satranç, yalnızca belirli ve kurallı bir biçimde hareket edebilen şah, vezir, at ve bunun gibi belirli aktörlerle doldurulmuş imgesel bir dünya tarafından yapılandırılmaktadır.

88 Çocuklar, "anne" ya da "baba" imiş gibi davrandıklarında, istedikleri herhangi bir davranışı gösteremezler, kavradıkları kadarıyla annelik ve babalık davranış kurallarını yakalamak ve bu kurallara uymak zorundadırlar. Burada önemli bir bilişsel çaba vardır: "Gerçek yaşamda çocuğun gözden kaçırdığı şey, oyunda bir davranış kuralı haline gelmektedir"

89

90 Vygotsky, Freud'dan doğrudan doğruya söz edememesine karşın, büyük ölçüde temelde Freudçu türde olan bir psikodinamik açıklamadan yararlanmaktadır. Vygotsky, okulöncesi yıllar boyunca hemen karşılanamayacak çok sayıda gereksinimin ortaya çıktığını kabul etmektedir. Oyun, fantazilerin kullanılması yoluyla, gerçekleştirilemeyen isteklerin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır.

91 Bu gerçekleştirim, yalnızca belirli ve bilinçli isteklerin değil, daha genel ve belirsiz isteklerin doyurulmasını da kapsamaktadır. Bu isteklerin en önemlisi, çocukların yetişkinler gibi eylemde bulunmak ya da gerekli eylemlerden çoğunu gerçekleştirmek bakımından hâlâ yetersiz oldukları halde, kendi başlarına bir şeyler yapma dilekleri üzerinde odaklanmaktadır.

92 Üstelik Vygotsky, bu süreçte çocukların bu imgesel doyumu gerçekleştirmelerinin, bir derece "kendini denetleme"yi ve "o anki içtepiye karşı eylemde bulunma"yı -yani kurallara gönüllü olarak boyun eğmeyi gerektirdiğini keşfettiklerini öne sürmektedir. Dolayısıyla, çocuklar kurallı bir evrene gönüllü olarak boyun eğmeleriyle birlikte güç kazanmaktadırlar. Çocuklar, basit bir -mış gibi oyununda rol almak yoluyla bile, kendilerini oyunun kurallarına teslim ettiklerinde, kendilerini oyun dünyasına taşıyarak dış ortamsal sınırlamalardan bağımsızlaşmaktadırlar.

93 Sonuçta çocuklar, oyun aracılığıyla kendi isteklerini gerçekleştirmenin, kendi seçtikleri kurallara gönüllü olarak uymayı gerektirdiğini ve bireysel doyumlarının kurallı etkinliklerdeki işbirliğiyle artırılabileceğini öğrenmektedirler. Çocuğun yaşamının ilk yıllarında, "oyun gelişimin kaynağıdır ve yakınsak gelişim alanı yaratmaktadır".

94 Oyun sırasında çocuk her zaman ortalama yaşının üzerindedir, günlük davranışının üzerindedir; oyunda kendisinden sanki bir baş daha uzundur. Oyun, bir büyütecin odağındaki gibi, yoğunlaştırılmış bir biçimde bütün gelişimsel eğilimleri kapsamaktadır; oyunda çocuk sanki normal davranış düzeyinin üzerine sıçramaya çalışıyor gibidir (Vygotsky, , s.16).

95

96 Bruner Oyun çocukların becerilerini geliştirdikleri ve davranışlar gruplarını denedikleri güvenli bir ortamdır. Oyun esnasında bir şeyleri tamamlamak amaçlara ulaşmak için endişe etmediklerinden yeni davranışları denerler. Bu yeni davranışları gerçek yaşamda karşılaştıkları problemleri çözmek için kullanabilirler.

97 Brian Sutton-Smith Oyun çocuğun geleceğe hazırlanmasında çok önemli bir etkinliktir. Çocuklar oyunla ya esneklik geliştirerek ya da esneklik potansiyelini muhafaza ederek yaşama hazırlanırlar. Oyunun tersi gerçek yaşam değildir; Oyunun tersi bocalama ve boşlukta olmaktır, ya da daha kötüsü depresyondur.

98 Bateson Oyun paradoksaldır çünkü oyun sırasındaki eylemler gerçek yaşamdaki eylemlerle aynı anlama gelmez. Oyun sırasında çocuklar iki boyutta aynı anda hareket etmeyi öğrenirler. Birinci düzeyde, çocuklar hayali rollerine ve nesnelerin ve eylemlerin hayali anlamlarına odaklanırlar. İkinci düzeyde, çocuklar kendi kimliklerinin ve diğerlerinin farkındadırlar ve nesnelerin ve eylemlerin gerçek yaşamdaki anlamını bilirler. Oyun aynı anda hem olmak hem de olmamaktır. Oyun esnasında çocuklar bazı sinyallerle ne zaman oyundaki rollerini ne zaman gerçek yaşamdaki rollerini sergilediklerini belirtirler. Oyun Çerçevesi kavramı: Gerçeklikten oyun aşamasına geçişte sinyaller

99 Oyunun gelişime katkıları
Günümüzde okul öncesi eğitimi pek çok kurumda yarım gün verilmektedir. Oyun bu kısa eğitim sürecinde bir fazlalık ya da lüks olarak görülebilir. Belki de çocuklar okulda eğitim almalı ve oyunlarını evlerinde oynamalıdır.

100

101 Oyunun kazandıracağı olumlu yöndeki etkiler
1- Oyun fiziksel gelişimi destekler. Çocuğun tüm gelişim alanlarına etkisi olan oyun, çocuğun bedenini tanımasını da sağlar. Oyun oynayan çocuklar, oynamayan çocuklardan daha sağlıklıdır ve daha çabuk gelişir. Oyun sırasında çocuğun bütün bedeni hareket eder.

102 Oyun sırasında çocuğun büyük ve küçük kasları kasılma, gevşeme ve esnemelerle sürekli çalışma halindedir. Özellikle hareketli oyunlarda kalp atışı, kan dolaşım hızı ve solunum normalin üzerine çıkar. Oyun yoluyla enerjisini boşaltan çocuğun uykusu düzene girer ve iştahı açılır. Ayrıca açık havada oynan oyunlar, güneşten ve temiz havadan yararlanmasını sağlayarak bedensel gelişimini hızlandırır.

103 • Fizyolojik gelişim sağlar • Solunum ve dolaşım sistemini düzenler
•    Fizyolojik gelişim sağlar •    Solunum ve dolaşım sistemini düzenler. •    Reflekslerini güçlendirir. •    Kuvvet, çabukluk, dayanıklılık becerileri geliştirir. •    Sağlıklı bir vücudun gelişmesini sağlar.

104 2- Oyun zihinsel gelişimi destekler.
Çocuk, kendisini ve çevresini oyun yoluyla tanır. Sürekli sorular sorarak bilgiler elde eder ve bilgilerini de çevresindekilere aktarır. Oyun, keşfederek öğrenmeyi içerir. Çocuk birçok kavramı, olayı ve deneyimi oyun içinde öğrenir.

105 Oynarken edindiği bilgiler daha kalıcı ve etkilidir.
Oyun, çocuğun deney yolu ile düşünmesidir ve çoçuk deneyimlerini oyun yoluyla kazanır. Hayatı için gerekli bilgi, beceri ve deneyimleri oyun içinde kendiliğinden öğrenir.

106 Oyunla eğitimde çocuk, yaparak ve yaşayarak öğrenir.
Dokunur, görür, koklar, dinler, tadına bakar ve hisseder. Bütün duyularını kullanır. Böylece daha kalıcı ve doğal bir öğrenme gerçekleşir.

107 3- Oyun sosyal duygusal gelişimi destekler.
Çocuğun yaşantısında bir de iç dünyası vardır. Çocuğun duyguları ile oyun arasındaki ilişkiyi “Çocuk oyunlarında bilinç dışı istek ve zorluklarını yaşar” sözleriyle ilk kez Freud ortaya koymuştur.

108 Çocuk, oyunla duygusal açıdan güvenli bir çevrede hayal etmenin zevkini yaşar ve duygularını bu ortamda özgürce ifade eder. Mutluluk, sevinç, acı, üzüntü, güven duyma gibi birçok duygusal tepkiyi oyun yoluyla öğrenebilir.

109 Duygusal tepkilerin dramatize edilmesi, oyunlaştırılması çocuğun kendini tanımasına yardımcı olur.
Çocuk, oynadığı oyun yoluyla benmerkezcilikten ayrılır. Kendine olan güveni gelişir. Başkalarının duygularını anlar. Oyun sırasında üstlendiği rollerle dünyayı algılamaya çalışır, özdeşim kurar ve böylece kişiliği oluşmaya ve gelişmeye başlar.

110 Çocuğa serbest hareket imkanı sağlar.
Kuralları Öğretir. Farklılıkları ortadan kaldırır (zayıf-Şişman;zengin-fakir;Genç-ihtiyar). Hayal kurmasını sağlar. Fiziksel ruhsal ve fikir yönüyle kişiyi çalışmaya hazırlar. Psikolojik gerginliği azaltır.   Kendine hakimiyet, saygı, dürüstlük, sorumluluk duygusunu geliştirir.

111 4- Oyun dil gelişimini destekler.
İletişimin en önemli sembollerinden biri olan dil; çocukta önce alıcı, sonra da ifade edici şekilde gelişir. Oyun çocuğun hayatının büyük bir bölümünü kaplar ve gerçek yaşamda olduğu gibi oyun içinde de diğer insanlarla iletişim kurabilmek için dili kullanmak zorundadır.

112 Çocuk kültürü Çocukların içinde bulundukları yaş ve gelişim dönemleri de onların sınıf içi davranışları üzerinde belirleyici etmenlerdendir. Piaget’e göre belirli gelişim evreleri vardır ve her gelişim evresi kendisine özel bir dizi davranışı içinde barındırır. Dolayısıyla aynı yaştaki bireylerin benzer davranışlar sergilemeleri olasıdır. Örneğin, okul öncesi çocuğu ile okul çağı çocuğu arasında davranış farkı olması beklenen bir şeydir.

113 Okulöncesi eğitim kurumuna başlayan çocuklar, kendilerini ilk defa aile ortamından uzaklaşarak farklı ve kalabalık bir ortamın içerisinde bulurlar. Çocuklar, ilk defa girdikleri bu okul ortamında farklı kültürlerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Kültür, bir halk ya da topluluğun yaşam tarzı olarak yorumlanmıştır. Okul gibi kalabalık bir topluluğun içerisinde de birçok farklı ortam ve bu ortama ait davranış şekilleri yer almaktadır. Bu farklı ortamlar ve yaşantılar okul içerisinde birçok farklı kültürün ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

114 Genel anlamda birçok kişinin ortak yer de buluştuğu bir okul ortamı ve ona ait bir kültür, farklı sınıflarda farklı kişilerin oluşturduğu bir sınıf kültürü ve sınıfın içerisinde akranların kendi aralarında oluşturduğu bir akran kültürü yer alır. Bu üç farklı kültür okul çatısı altında karşı karşıya gelmektedir.

115 Okul Kültürü Okula yeni başlamış bir çocuğun karşısına ilk olarak okul kültürü çıkmaktadır. Okul kültürü; kurallar, inançlar ve bir okuldaki yönetici, öğretmen ve çocukların davranışlarına kılavuzluk eden değerler olarak tanımlanmıştır. Okul kültürü, okulun tarihi içinde oluşan değer ve inanç kalıplarıyla geleneklerden oluşur.

116 Okul Kültürü okul kültürü; kurallar, inançlar ve
bir okuldaki yönetici,öğretmen ve çocukların davranışlarına kılavuzluk eden değerler olarak tanımlanmıştır.

117 Okul kültürü Okul kültürü okulun yaşı, tarihî gelişim süreci,
amaçları ve hedefleri, okulun fiziksel özellikleri, içindeki değerleri, inançları, kuralları, okuldaki gelenekler, törenler, adetleri kapsamaktadır.

118 Okul Kültürü Okul kültürü; yönetici, öğretmen ve çocukların paylaştıkları ve onların faaliyetlerini yönlendiren inançlardır. Okul kültürü terimi okulun özelliğini, karakterini tanımlamak için kullanılır. Bu tanımlamalara bakıldığında okul kültürü, okulun değerlerini, inançlarını, okuldaki kuralları ve faaliyetleri kapsamaktadır.

119 Sınıf kültürü Her sınıf toplumsal bir çevredir.
Bütün toplumsal çevrelerde oldugu gibi bir sınıftaki bireyler, iletisim kalıpları, kurallar, normlar, insan iliskileri, fiziksel kosullar, liderlik biçimleri vb. degiskenlerin etkisi altındadır. Her sınıfın kendisine özgü çevresel özellikleri, atmosferi vardır. Bazı sınıflar hareketli, bazıları durgun, bazıları rahat, bazıları gergin, bazıları neseli, bazıları nesesizdir. Ögrencilerin ögrenmeleri böyle çevreler içerisinde gerçeklesir ve sınıf çevresinden en az ögretmen, araç-gereç, ögretim yöntemleri vb. etkenlerden etkilendigi kadar etkilenir (Açıkgöz, 1996).

120 Sınıf Kültürü Çocukların okul içerisinde bir diğer karşılaştıkları kültür ise sınıf kültürüdür. Sınıf kültürü, o sınıfın içerisindeki kişilerin kendi aralarında oluşturdukları değerleri, inançları, kuralları, faaliyetleri ve o sınıfın özelliklerini kapsamaktadır. Bir anlamda sınıf içerisinde oluşan her türlü davranış kalıplarını içermektedir. Çocuklar bu iki farklı karşılaştıkları kültürün dışında bir de kendilerinin birbiriyle etkileşim ve paylaşım sonucunda oluşturdukları akran kültürüyle karşılaşmaktadır.

121 Sınıf Kültürü Sınıfın fiziksel özellikleri, çocuk sayısı, öğretmenin özellikleri (yaşı, cinsiyeti, mezun olduğu okul, çalışma yılı, uyguladığı öğretim stratejisi), çocukların yaşı ve sosyo-ekonomik düzeyleri, sınıfta yapılan etkinlikler, sınıftaki kurallar, değerler, inançlar, adetler sınıf kültürünü kapsamaktadır.

122 Akran kültürü Çocukların sınıf içerisindeki davranışlarını etkileyen en önemli unsurlardan birisi sınıf içerisindeki arkadaşlık ve akran ilişkilerinin doğasıdır. Çocuklar okula başladıklarında alışık oldukları ev ortamının dışında farklı bir sosyal ortama girerler. Küçük yaştaki arkadaşlıklar çocukların duygusal gelişimi için temel kaynaklardan birisidir. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren, hatta 3 yaş gibi erken dönemlerde bile, diğer çocuklarla yetişkinlerinkine benzer arkadaşlıklar kurabilirler.

123 Akran Kültürü Corsaro (1997)
“çocukların akranlarıyla ilgili etkileşimleri sonucunda oluşturdukları bir dizi etkinlikler, oyunlar ve alışkanlık haline gelmiş davranışlar, birlikte oluşturdukları oyuncaklar ve diğer materyaller, ortak değerler ve ilgiler”

124 Akran kültürü Akran ilişkilerinin çocuklar için sosyal becerileri geliştirmek, sosyalleşmek, benlik duygusunu geliştirmek, kendi yaşamlarını anlamlandırmak ve birbirlerine sosyal ve duygusal destek olmak gibi işlevleri vardır Çeşitli araştırmalar çocukların yaşı ilerledikçe arkadaşlığın ötesinde bir akran kültürü oluşturduklarını saptamışlardır.

125 Akran kültürü Akran kültürü çocuklar arasındaki iletişimin ve çocukların öğretmenleriyle etkileşimin bir sonucu olarak oluşturulur Bu kavram, çocukların okul ortamında kendi yaşamlarının kontrolünü ellerine alabilmek çabasıyla oluşturdukları ortak kimliği temsil eder. Bu ortak kimlik onlara ait olma duygusunu sunar.

126 Akran kültürü Akran kültürü bakış açısına göre, okulöncesi çocukları sadece içinde bulundukları okul kültürünü içselleştirmezler, aynı zamanda kendi özel akran kültürünü oluşturarak okul kültürüne aktif olarak katkıda bulunurlar. Akran kültürünün özü, okul kültürüne ve onun beklentilerine karşı direnç ve karşı gelmedir. Akran kültürünü oluşturan kurallar ve ilkeler genelde yetişkinleri bu paylaşım kültürünün dışında tutma amacına da hizmet eder

127 Akran kültürü Bu okul kültürüne olan direnç ve yetişkinlerin dışlanması genellikle bilinçsiz ve üstü kapalı bir şekilde ortaya çıkar. Örnek olarak, öğretmen yanlarına geldiğinde çocukların konuyu değiştirmeleri ya da susmaları verilebilir. Çocukların yaşı ilerledikçe bu direnç ve dışlama durumu daha bilinçli ve açıktan yapılmaya başlanabilir. Örneğin, yetişkinlerin hoşuna gitmediklerini bilmelerine rağmen belirli bir saç stilinde ısrar etmek gibi.

128 Belli bir düzeyde, akran toplulukları içinde, okuldaki motivasyon ve başarıyla ilgili olan kurallar, değerler ve standartlar hakkında genel bir anlayış ya da ortak deneyimler oluşması olağandır. Akran topluluğunun üyeleri arasındaki etkileşimlerin ve deneyimlerin sonucu olarak oluşan bir ortam vardır ve bu ortam akran topluluğundaki her bireyi etkiler.

129 Akran kültürü Fakat akran topluluğu ortamının algılanmasında ve yaşanan deneyimlerin düzeyinin belirlenmesinde üyeler arasında bireysel farklılıkların olması olasıdır. Bu farklılıklar, akran grubu üyelerinin diğer üyelerle (bütün üyeler her an grup içerisinde mevcut olmayabilir ve her üye bütün etkinliklere katılmayabilir) arasındaki özel etkileşimin, grubun üyesi olmayanlarla aralarındaki özel etkileşimin veya üyelerin akran grupları içerisindeki farklı rollerinin (lider veya taraftar gibi) bir sonucu olabilir

130 Akran kültürü Çocuklar kendine has değerleri, kuralları ve ilkeleri olan güçlü ve kendilerine özel kültürler oluştururlar. Çocuklar, kendi ilgi ve ihtiyaçlarını karşılamak için yetişkin dünyasından aldıkları bilgileri kendi özel akran kültürünü yaratmak ve bu kültüre katılmak için uyarlarlar ve yaratıcı şekilde kullanırlar.

131 Akran Kültürü Akran kültürü, çocuklar arasındaki iletişimin ve çocukların öğretmenleriyle etkileşimin bir sonucu olarak oluşturulur (Fernie, Davies, Kantor ve McMurray, 1993). Corsaro’nun da vurguladığı gibi akran kültürü, çocukların okula başladıklarında birbirleriyle etkileşim sonucu oluşturdukları arkadaşlık ilişkileri, oyunları, grup içerisindeki lider olma, popülerlik gibi kendi oluşturdukları sistemi kapsamaktadır.

132 Bu üç farklı kültür okulun içerisinde yer almakta ve birbirleriyle karşı karşıya gelmektedir.
Her bir kültürün içinde kendine ait değerler ve inançlar sistemi yer almaktadır. Belli bir düzeyde, akran toplulukları içerisinde, okuldaki kurallar, değerler ve standartlar hakkında genel bir anlayış ya da ortak deneyimler oluşması olağandır.

133 Akran kültürü içerisinde okul kültürünün değerlerine, inançlarına yönelik belli bir anlayışın oluşması olağan bir durumdur. Bu durum bir anlamda okul içerisinde olan farklı kültürlerin birbirlerine olan algılayış ve anlayışlarının olduğunu göstermektedir.

134 Akran kültürü Akran kültürünün bakış açısına göre, okul öncesindeki çocuklar sadece okul kültürünü içselleştirmezler aynı zamanda yarattıkları akran kültürüyle aktif olarak katkıda bulunurlar. Akran kültürünün özü okul kültürüne ve onun beklentilerine karşı direnç göstermektir. Bu okul kültürüne olan direnç genellikle bilinçsiz ve üstü kapalı bir şekilde ortaya çıkar.

135 Akran Kültürü Okul içerisinde var olan akran kültürü ve okul kültürü arasındaki etkileşimin özünde belli bir direnç girişimi söz konusudur ve bu direnç girişimi üstü kapalı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu anlamda bakılırsa okul içerisinde var olan farklı kültürlerin birbirleriyle etkileşim halinde oldukları ve bu etkileşimi üstü kapalı şekilde dahi de olsa yansıttıkları görülmüştür.

136 Kültürlerin kendi aralarında olan bu etkileşimi ve iletişimi bir anlamda okulun bir parçası haline gelmektedir.

137 Akran kültürü Akran ilişkileri çocuğun sosyal becerisini geliştirmek, sosyalleşmek, benlik duygusunu geliştirmek, kendi yaşamlarını anlamlandırmak ve birbirlerine sosyal ve duygusal açıdan destek olmak gibi işlevleri vardır Çocukların yaşı ilerledikçe iletişim becerileri geliştiğinden ve zihinsel kapasiteleri arttığından çocuklar diğerlerinin rollerini daha kolay anlayabilirler ve bunun sonucu olarak daha etkili arkadaşlık ilişkileri kurabilirler Böylelikle çeşitli araştırmalar çocukların yaşı ilerledikçe arkadaşlığın ötesinde bir akran kültürü oluşturduklarını saptamıştır.

138 Akran kültürü “çocukların akranlarıyla etkileşimleri sonucunda oluşturdukları bir dizi etkinlikler, oyunlar veya alışkanlık haline gelmiş davranışlar, birlikte oluşturdukları oyuncaklar ve diğer materyaller, ortak değerler ve ilgiler”

139 Çocuklar, kendi ilgi ve ihtiyaçlarını karşılamak için yetişkin dünyasından aldıkları bilgileri kendi özel akran kültürünü yaratmak ve bu kültüre katılmak için uyarlarlar ve yaratıcı bir şekilde kullanırlar Akran kültürünün özü yetişkinlerin sınırladığı ve belli kurallar koyduğu dünyaya karşı çocuklar tarafından ortaya konulan bir dirençtir ve çocuklar bu sınırlandırılmış dünyaya ortak kimlik oluşturarak direnç gösterirler.

140 Akran kültürü Ortaklıkla oluşturulan bu kimlik, çocukların aktif dayanışması sonucunda yapılandırılır ve geliştirilir. Böylelikle oluşturulan bu kimlik sayesinde yaşamlarındaki kontrolü ele geçirmeye çalışırlar. Kontrolü ele geçirme girişimi çocukların akranlarıyla etkileşimleri sonucu oluşturdukları oyunlar, davranışlar ve bir dizi etkinlikler sayesinde güçlendirilir ( Kantor ve Fernie , 2003).

141 Akran kültürü Akran kültürü, çocukların kendi aralarındaki iletişim ve öğretmenleriyle etkileşimi sonucu oluşturdukları bir takım öğeler bütünüdür. Akran kültürünün içinde tanımlanan bu öğelerin ( bir dizi etkinlikler, oyunlar, materyaller, ortak değerler ve ilgiler) oluşumunda sadece ailelerin etkili olduğu görülmemektedir. Çocuklar içinde bulundukları okul ortamından ve kültüründen etkilenerek kendi akran kültürünü yaratır ve geliştirmek için katkıda bulunurlar.

142 Akran Kültürünün Oluşumunda Ve Gelişmesinde Okul Kültürünün Etkileri
Çocuklar okula geldiklerinde karşılarına bir takım değerler, inançlar, kurallar çıkmaktadır. Okul kültürünü oluşturan bu değerleri çocuklar sadece içselleştirmekle kalmazlar aynı zaman da kendi akran kültürünü oluşturarak, okul kültürüne aktif şekilde katkıda bulunurlar. Akran kültürünün özüne bakıldığında yetişkinlere, okul kültürüne ve onun beklentilerine karşı direnç gösterdiği ve karşı geldiği görülmektedir. Bu direnç genellikle üstü kapalı olarak bilinçsizce ortaya çıkmaktadır (Corsaro, 1997).

143 Çocukların akran kültürü içerisinde sıklıkla direnç gösterdikleri ve karşı geldikleri öğelerden birisi de okul kültürünün bir parçası olan ,okulun ve sınıfın yönetiminde kolaylık sağlamak için konulan kurallardır. Kural, davranışlarımıza yön veren ve uyulması gereken ilke olarak tanımlanmıştır. Okul içerisindeki konulan kurallarda, çocukların okul ortamında uyması gereken davranışları göstermekte olan ilkelerdir.

144 Okul kültürünün parçası haline gelmiş bu kurallar eğitimciler tarafından istenilen hedefe daha çabuk ulaşmak, okul ve sınıf ortamında belli bir düzeni sağlayarak karmaşıklığın önüne geçilmesi için konulmaktadır. Bunu somut olarak örnekleyecek olursak sınıfta silahların ya da süperman, batman gibi agresif davranış içeren oyunların ve bunlara ait sembollerin yasaklanması, sınıfa dışarıdan kişisel oyuncakların getirilmesinin yasaklanması ya da sınıfın zamanında temizlenmesi okul kültürünün parçası olan kurallara örnek olarak verilebilir (Corsaro, 1997).

145 Okulda konulan bu kurallara yukarıda da bahsedildiği gibi akran kültürü tarafından bir direnç girişimi olduğu görülmektedir. Çocuklar akran kültürünün içinde konulan bu kurallar için bir takım stratejiler geliştirdikleri görülmüştür.

146 Örnek: Silahların yasaklanmasıyla çocukların akranları arasında elleriyle geliştirdikleri silahları kullanması, kişisel oyuncakların sınıfa getirilmemesi ile oyuncakların gizlice sınıfa getirilmesi, sınıfta öğretmenlerin görmeyeceği alanlarda bu oyuncakların saklanması (merdiven altlarında, kişisel dolaplarda) ve gizlice arkadaşlarıyla paylaşılması, sınıfta temizlik zamanında çocukların bundan kaçmak için temizlik zamanını duymamış gibi yapmaları, kişisel problemleri kullanarak ertelemek istemeleri (başım ağrıyor, tuvaletim geldi gibi) ya da rol içinde bebeğimi beslemeyi bitirmek zorundayım gibi stratejiler geliştirmektedirler.

147 Çocukların okul kültürünün parçası olan kurallara karşı direnç göstermesi ve kendilerince akran kültürünün içinde stratejiler geliştirmesi, çocukların akran kültürü içerisinde kurallara nasıl baktığını anlamak için yapılacak araştırmanın yerini ve önemini artırmaktadır. Akran kültürünün içindeki iletişimin, değerlerin nasıl olduğu ve nasıl paylaşıldığı çocukların oyunlarında net şekilde ortaya konduğu ve yansıdığı görülmüştür.

148 Akran kültürünün en önemli parçalarından biri olan oyun, soyut, anlaşılması güç ve tanımlanması zor bir kavramdır. Akran kültürü açısından çocukların serbest zamanda oynadıkları oyunların iki temel işlevi vardır. Birincisi; oyun çocukların ortak etkinlikler, ortak değerler, ortak ilgiler ve akran kültürünün diğer öğelerini oluşturmaları için gerekli olan sosyal ortamı sağlayarak akran kültürünün oluşumunda önemli bir rol oynar. İkincisi; oyun sırasında akran kültürünün özellikleri görünür hale gelir. Akran kültürünün özelliklerinin yanı sıra, oyun çocuklar arasındaki etkileşimin, arkadaşlıkların ve gruplaşmaların en güzel şekilde gözlenebileceği bir ortamdır.


"Dersin Amacı Çocukların doğal olarak oynadıkları dramatik oyunu anlamak ve çocukların kendi aralarında oluşturdukları akran kültürünü tanımak." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları