Doç. Dr. Kürşat DEMİRYÜREK KÖY SOSYOLOJİSİ Doç. Dr. Kürşat DEMİRYÜREK
KÖY SOSYOLOJİSİ 1.GİRİŞ 1.1.Sosyolojinin Tanımı ve Konusu 1.2.Başlıca Sosyal Bilim Dalları 1.2.1.Sosyal Morfoloji 1.2.2.Antropoloji 1.2.3.Felsefe 1.2.4.Sosyal Ekonomi 1.2.5.Sosyal Psikoloji 1.3.Sosyolojisinin Temel Kavramları 1.3.1.Sosyal Gruplar 1.3.2.Toplum ve Topluluk 1.3.3.Sosyal Statü ve Rol 1.3.4.Sosyal İlişki 1.3.5.Sosyal Kontrol 1.3.6.Sosyal Kurumlar 1.3.7.Kültür 1.4.Tarım Öğrenimi Çerçevesinde Köy Sosyolojisinin Yeri
1.1.SOSYOLOJİSİNİN TANIMI VE KONUSU Sosyoloji: Latince toplum (socius) ve bilgi (logos): “Toplumbilim” Sosyoloji deyimi ilk kez Fransız Aguste Comte (1789-1853) tarafından kullanılmıştır. İngiliz Herbert Spencer (1820-1903) ise sosyolojiyi popülarize etmiştir.
Sosyoloji Nedir? Zimmerman’a (1964) göre: “Sosyoloji, toplum halinde yaşayan insana etki eden ve onun etkisi altında kalan her şeyin insanla olan ilişkilerini bir bütün olarak inceleyen bilimdir.” Rogers’a (1960) göre: “Sosyoloji, grup ilişkileri içinde insanların birbirleriyle ilişkilerinin bilimsel olarak incelenmesidir.” Fichter (1970) ise sosyolojiyi: “İnsanların birbirleriyle ilişkilerinin bilimsel açıdan incelenmesi” olarak tanımlamıştır.”
Bu tanımlara göre, sosyoloji: Bilimsel yöntemler kullanmaktır, Konu olarak insanları ele almaktır, İnsanları ise birbirleri ile olan ilişkileri çerçevesinde incelemektir.
Sosyoloji, antropoloji dışında sosyal hayatın tümüyle ilgilenen, ilk sosyal bilim dalıdır. Sosyolojinin konusunu sosyal kurumlar ve sosyal gruplar oluşturmaktadır. Sosyologlar, doğa bilimcileri (örneğin astronotlar) gibi yeni buluş veya keşif yapmaz veya kimyagerler gibi laboratuarda yeni maddeler yaratmak için çaba harcamazlar (Fichter, 1970). Sosyoloji, toplum içinde yaşayan insanları konu olarak ele almakta ve bunların yaşam koşullarını nesnel (objektif/tarafsız) olarak incelemektedir. Sosyoloji, toplum hayatında görülen sosyal olayların gözlemini yapar, bunların ortaya çıkış nedenlerini araştırır, açıklar ve konusuna giren olaylarla ilgili genellemelerde (tümevarımlarda) bulunur.
1.2.Başlıca Sosyal Bilim Dalları Comte, Marx, Spencer ve Durkheim gibi sosyolojinin kurucuları 19. yy’dan itibaren sosyal bilimlerin birbirinden ayrılarak çeşitli dallar içinde ele alınmasına şiddetle karşı çıkmışlardır. Ancak, 20. yüzyıldan itibaren sosyoloji çok sayıda dallara ayrılmaya, sosyologlar da toplumun bütünü yerine, çok küçük ve sınırlı sorunlar üzerinde durmaya başladılar.
1.2.Başlıca Sosyal Bilim Dalları Çizelge 1.1. Başlıca Sosyal Bilim Dalları A.Dikey Bölünme Sosyal Morfoloji a.Beşeri Coğrafya b.Demografi 2. Ekonomi 3. Siyasal 4. Hukuk Sosyolojisi 5. Din Sosyolojisi 6. Ahlak Sosyolojisi 7. Sanat Sosyolojisi B.Yatay Bölünme İlkel ve ara Gruplar Sosyolojisi a.Aile Sosyolojisi b.Küçük Gruplar Sosyolojisi c.Ara Gruplar Sosyolojisi (Dernekler ve Köy-Kent Sosyolojisi) 2. Bütünler Sosyolojisi a.Antropoloji (Fiziksel veya Kültürel) b.Tarih (Uluslar ve Uluslar üstü Sosyolojisi) 3. Genel Sosyoloji a.Felsefe b.Psikoloji ve Sosyal Psikoloji
1.2.Başlıca Sosyal Bilim Dalları Dikey bölünme içerisinde yer alan özel sosyal bilim dalları sosyal hayatın belli yanlarını kendilerine konu almaktadır. Örneğin, hukuk sosyolojisi sadece toplumdaki hukuk olaylarını; din sosyolojisi din olaylarını inceleme konusu olarak seçmektedir.
1.2.Başlıca Sosyal Bilim Dalları Yatay bölünme içerisinde yer alan sosyal bilim dalları ya aile, arkadaş, akraba gibi belli sosyal grupları veya köy, kent, kasaba gibi yerel bilimleri uzmanlık alanı olarak seçmekte ve buradaki tüm olayları incelemektedir. Örneğin, aile sosyolojisi ailelerin hukuki, dini, siyasi, ekonomik vb. yanlarını ele almaktadır. Köydeki ortak yaşam ve ilişkiler, köy sosyolojisinin araştırma alanına girmektedir.
1.2.1.Sosyal Morfoloji “Beşeri coğrafya” ve “demografi” olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Beşeri coğrafya, insanın çevre (karayolları, taraçalar, sulama kanalları, kent yerleşmeleri vb.), çevrenin de insan (iklim, doğal çevre, doğal afetler vb.) üzerideki etkilerini incelemektedir. Demografi, toplumların nüfusunu sayı yönünden inceleyen bilimdir. Örneğin, nüfusun doğum-ölüm oranları, meslek gruplarına ya da köylü-kentli oluşuna göre dağılımı vb. niteliklerinin sayısal olarak açıklanması demografinin konuları arasındadır.
1.2.2.Antropoloji (İnsanbilim) “Antropoloji” insanın biyolojik olarak kökenini ve toplumların sosyo-kültürel gelişimlerini inceleyen bilim dalıdır (Demir ve Acar, 1993). Biyoloji / Kültür Fiziksel Kültürel Antropoloji Antropoloji Antropoloji Tarih Etnoloji Sosyoloji Şekil 1.1. Antropoloji Bilimi
1.2.2.Antropoloji (İnsanbilim) Antropoloji bilimi; tarihsel, biyolojik ve sosyolojik temeller üzerine oturan bir üçgen piramit olarak düşünülebilir. Bu piramidin tarih ve sosyolojiye dayalı olan yüzeyi “etnoloji”, tarih ve biyolojiye dayalı olan yüzeyi ise “fiziksel antropoloji” olarak adlandırılır. Kültürel ve sosyolojik yüzey ise “kültürel antropoloji” olarak ifade edilebilir. Fiziksel antropoloji, insanın ve insan gruplarının ırklarını ve biyoloji evrimini inceleyen sosyal bilim dalıdır. Kültürel antropoloji ise, insan gruplarının maddi ve manevi kültürlerinin genel oluşum ve gelişim yasalarını ortaya koymaya çalışır, basitçe kültürle ilgilenir. Antropolojinin günümüz bilim dünyasına en büyük katkısı, farklı kültürleri inceleyerek dünya üzerindeki tek bir toplum yapısının olmadığının anlaşılmasına yardımcı olmasıdır.
1.2.3.Felsefe Doğanın ve toplumun var olusunun, insanın düşünce ve bilme sürecinin yasalarını araştıran bir bilim dalıdır. Sosyologların insanlarla ilgili sorunların neler olduğunu ayrıntıları ile açıklayabilmeleri için felsefe bilmeleri gerekmektedir. Bir çok tanınmış sosyolog, sosyolojinin felsefi bir temele dayandığını gizlememektedir.
1.2.4.Sosyal Ekonomi İnsanlar arasındaki ekonomik ilişkileri ele alan bir bilim dalıdır. Bu bilim dalı özellikle insan ilişkileri, insanların çalışma konuları, sendikacılık, sosyal güvenlik vb. konularla ilgilenmektedir.
1.2.5.Sosyal Psikoloji Psikolojinin hareket noktası, birey olmasına karşın; sosyolojinin hareket noktası, bireyin üyesi olduğu grupları ve kategorileri oluşturmaktadır (Eserpek, 1981). Sosyal psikoloji grup yaşantısı ile bireyin psikolojisi arasındaki ilişkileri araştırır. Propaganda, iletişim, kitle psikolojisi, kişiliğin biçimlenmesi vb. konular üzerinde yoğunlaşır.
1.3.Sosyolojisinin Temel Kavramları 1.3.1. Sosyal Gruplar Sosyolojideki “grup” kavramı, gündelik hayatta kullanılandan farklı bir anlam taşımaktadır. Bir topluluğun sosyal bir grup (toplumsal küme) olabilmesi için (Fichter, 1970): 1. Yapısal fonksiyonel boyut: Bir sosyal grup içinde belirli ölçüde bir örgütlenme bulunmalıdır ve grubu oluşturan üyeler değişik rolleri yerine getirmelidir. 2. Üyeler arasında sosyal amaçlar, çıkarlar ve bunları gerçekleştirme çabaları vardır. Başka bir anlatımla, üyeler birbirleriyle karşılıklı ilişki ve dayanışma içerisindedir.
1.3.1.Sosyal Gruplar 3. Psikolojik boyut: Her üye, grubun varlığının ve kendisinin de bu grubun bir üyesi olduğunun bilincinde olmalıdır. 4. Süreklilik boyutu: Sosyal gruplar bir ya da birkaç kuşağı kapsayacak kadar uzun süreli olabilmelidir. Sosyal grupları “kalabalık”tan ayıran en önemli özelliklerden biri de budur. Bu özelliklere göre, aile, okul, siyasal ve sendikal kuruluşlar, kooperatifler vb. birer toplumsal grup olarak görülebilir.
1.3.1.Sosyal Gruplar Sosyal grupları, yığın (kalabalık) ve sosyal kategoriden ayırt etmek gerekmektedir. Gerçekten gündelik sıkça grup olarak anılan futbol seyircilerinin, otobüs yolcularının, pazar yerinde alışveriş yapan insanların sosyolojik anlamda bir grup sayılmalarına olanak yoktur. Bunlar çoğu kez birbirlerini tanımayan, gelişigüzel ve kısa bir süre için bir araya gelmiş, aynı heyecanla yüklü, sosyal ilişkileri ya hiç ya da yok denecek kadar az, örgütlenmemiş insan yığınıdır (Kurtkan, 1982).
1.3.1.Sosyal Gruplar Bir veya birkaç benzeri özelliğe sahip kişilerin meydana getirdiği sosyal kategoriler de sosyal gruplardan farklı şeylerdir. Bir kategoriyi oluşturan köylü-kentli, işçi-işveren, yaşlı-genç, evli-bekar, asker-memur vb. kişilerin birbirlerini tanımaları, birbirleri ile ilişki kurmaları ve hatta yakın bir çevre içinde bulunmaları söz konusu olmayabilir.
1.3.2.Toplum ve Topluluk İnsanoğlu doğduğu andan itibaren kendini bir topluluk içinde bulur. İnsan yalnız yaşayabilen, yani tek başına yaşamayı sürdüren bir varlık değildir. İnsanların bir arada yaşamalarından doğan topuluklara “toplum” adı verilir. Eşdeyişle, toplum toplumsal ilişkilerden oluşan bir yumaktır (Gökçe, 1996). Toplum (cemiyet) ve topluluk (cemaat) terimleri sosyolojik açıdan eşdeğer anlamlı değildir.
1.3.2.Toplum ve Topluluk Alman bilim adamı Tönnies (1855-1935) “Topluluk ve Toplum” adlı eserinde, bütün üyelerin duygusal ilişkiler içinde olduğu aile, akraba gruplarını ya da örf, adet, ve geleneklerin egemen olduğu köyleri topluluk; Buna karşılık; belirli çıkar ve amaçlar etrafında akılcı bir biçimde kümelenmiş dernekler, kooperatifler, iş bölümünün yoğun olduğu kentleri ise toplum olarak nitelendirmektedir. Ancak köyde yaşayan herkesi topluluk üyesi, kentte yaşayanları da bir toplum üyesi olarak görmek yanlıştır.
1.3.3.Sosyal Statü ve Rol Statü toplumsal yapının en küçük birimidir. Her birey üyesi olduğu toplum ya da grup içinde bir yere sahiptir. Bu bakımdan, statü, kişinin toplum içindeki “mevkii” anlamına gelmektedir. Örneğin, doktor, avukat, öğretmen, kral, şeyh vb. birer sosyal (verilen) statüdür. Öte yandan, “rol” belirli bir mevkide bulunan kişilerden beklenen ve o mevkiye özgü eylemi, davranış ve tutumları ifade etmektedir. Örneğin, öğretmenin rolü öğrencilerine ders anlatmak, doktorun rolü hastasını tedavi etmek, avukatın rolü ise müvekkilini savunmaktır.
1.3.3.Sosyal Statü ve Rol Statü, sadece bir haklar ve yükümlülükler toplamıdır. Rol, statünün dinamik yönünü belirler. Bir kişi hak ve yükümlülüklerini harekete geçirince bir rol oynamış olur (Dönmezler, 1982). Başka bir deyişle, statü bize kişinin sosyal yerinin “neresi olduğunu”, sosyal rol ise kişinin “ne yaptığını” anlatır. Kişiler üstlendikleri rolü uzunca bir süre oynamak durumundadır. Hatta kişiler, aynı anda birkaç role (baba, doktor, dernek başkanı vs.) sahip olabilir.
1.3.4.Sosyal İlişki Birden fazla kişi ve grupların birbirleriyle bağlantıları, sosyal ilişkileri oluşturur. Sosyal ilişkiyi fiziksel ilişkiden ayırt etmek gerekir. Dünya-güneş veya defter-kalem gibi iki maddi olay arasındaki ilişki fizikidir. Sosyal ilişkilerin özelliği ise, bunlarda bir psikolojik unsurun bulunmasıdır. Daha açık bir ifadeyle, sosyal ilişkilerde taraflar birbirlerinin varlığından haberdardır (Dönmezer, 1982).
1.3.5.Sosyal Kontrol Sosyal kontrol, belirli bir davranışı gerçekleştirme konusunda, toplumun bireye etkisi, baskısı şeklinde tanımlanabilir (Tan, 2981). Toplumun kişi üzerindeki etkisi ise normlar ve değerlerle sağlanmaktadır. Normlar, belirli bir toplumda paylaşılan ve beklenilen davranış biçimleri veya kurallarıdır. Grup ve toplum içi ilişkiler sonucu öğrenilir ve her toplum kendi normlarının üyelerine aktarılması hususunda resmi ve gayri resmi mekanizmalar geliştirir.
1.3.5.Sosyal Kontrol Toplumsal değerler ise, bir toplumun üyeleri tarafından paylaşılan, toplumun iyiliği ve gereksinmelerinin karşılanması açısından gerekli görülen ve duygularla yakından ilişkisi bulunan iyi, doğru, güzel gibi ölçülerdir. Başka bir anlatımla değerler, belirli bir eylemin nasıl olması gerektiğinin yargılanması için bir ölçü olarak kullanılır.
1.3.5.Sosyal Kontrol Sosyal değerler ile normlar arasındaki farklar: Normlar, belirli koşullar içinde, toplum üyelerinin neleri yapıp neleri yapmayacaklarını gösterir. Oysa değerler, belirli durum ve koşullardan bağımsız olan ve arzu edileni gösteren standartlardır. Bu nedenle değerler, normlara göre daha geneldir. Normlar ise değerlere göre daha belirli ve sosyal bakımdan daha emredicidir. Örneğin, insan varlığına saygı bir değerdir; adam öldürmenin yasak olması ise bu değerin açıklanması olan bir normdur (Dönmezer, 1982). Aynı şekilde, dürüstlük genel bir toplumsal değerdir. Ancak sınav süresince öğrencilerin neleri yapıp yapmayacakları hususunda konulan yükümlülükler normdur.
1.3.6.Sosyal Kurumlar Toplumsal görevle kurulan her şey kurumdur. Sosyolojide iki tür kurumdan söz edilebilir. Birinci anlamda “sosyal veya toplumsal kurum”, aynı özellikteki toplumsal değer ve olayların oluşturdukları bütündür. Bu anlamda ekonomi, siyasal partiler, din, hukuk, ahlak, sanat vb. birinci anlamda toplumsal kurumdur. İkinci anlamda “sosyal veya toplumsal kurumlar” ise, bireylerce oluşturulan örgütlenmiş somut kuruluşlardır. Buna göre okul, cami, aile vb. ikinci anlamda toplumsal kurumdur.
1.3.6.Sosyal Kurumlar Kurum kavramı “dar” ve “geniş” anlamlı olarak da kullanılmaktadır. Örneğin, üniversite dar kapsamlı; bütün eğitim kurumları geniş kapsamlı kurumları ifade etmektedir. Spencer (:Tan, 1981) kurumları işlevlerine göre üçe ayırmaktadır: Koruyucu kurumlar (örneğin, aile) Bölüştürücü kurumlar (örneğin, ekonomik sistem) Düzenleyici kurumlar (örneğin, siyasal örgütler) Kurumlar kendi aralarında bir uyum ve eşgüdüm içinde bulunurlar. Bu bakımdan hiçbir kurum toplum içinde kendi başına bir varlık değildir.
1.3.7.Kültür Kültür kelimesi Latince “cultura”dan gelmekte ve sürmek, ekip-biçmek anlamında kullanılmaktadır. Türkçe’de ise “ekin” karşılığında kullanılmıştır. Cultura sözcüğü daha sonra Alman, Fransız ve İngilizler tarafında “uygarlık” anlamında kullanılmaya başlanmıştır (Güvenç, 1991). Kültür tüm sosyal bilimlerin temel kavramlarından biridir. Kültür sözcüğü çok farklı şekillerde tanımlanmaktadır.
1.3.7.Kültür Kültür, insanların toplumsal ve tarihsel gelişimi içinde yarattıkları bütün maddi ve manevi öğelerin toplamıdır. Buna göre kültür, “maddi” ve “manevi” olmak üzere iki öğeden kuruludur. Bazı sosyologların “medeniyet” adını verdikleri maddi kültür; yapılar, teknoloji, yollar, üretim ve ulaşım araçları gibi gözle görülen ve insan emeğiyle ortaya çıkan bütün nesneleri kapsamaktadır. Diğer bir ifadeyle, maddi kültür insanın yaptıkları ve dolayısıyla insan emeğinin bir ürünüdür. Manevi kültür ise, bir ulusu ulus yapan ve onun öz kişiliğini belirleyen moral unsurlarıdır. Örf, adet, kolektif davranış ve tutumlar manevi kültürü oluşturmaktadır (Kurtkan, 1982).
1.3.7.Kültür Özetle, kültür sözcüğü dört ayrı anlamda kullanılmaktadır: a) Bilim alanındaki kültür: Uygarlıktır. b) Beşeri alandaki kültür: Eğitim sürecinin ürünüdür. c) Estetik alandaki kültür: Güzel sanatlardır. d) Maddi (teknolojik) ve biyolojik kültür: Üretme, tarım, ekin, çoğaltma ve yetiştirmedir.
1.4.Tarım Öğrenimi Çerçevesinde Köy Sosyolojisinin Yeri “Köy sosyolojisi” dersi ilk kez 1970/71 öğretim yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zirai Ekonomi Bölümü ders programında yer almıştır. Bu bakımdan Türkiye’de tarımın sosyal yönüne gereken önemin verilmediği ve köy sosyolojisinin üniversitelerde çok geç okutulmaya başlandığı görülmektedir.
1.4.Tarım Öğrenimi Çerçevesinde Köy Sosyolojisinin Yeri Türkiye’de köy sosyolojisinin kurucularından ve bu bilim dalının gelişmesine büyük katkıları olan Prof. Ulrich Planck’ın aşağıdaki sözleri çok önemlidir: “Sosyal bilimlerin tarıma sağladığı yararlar, doğal olarak ekonominin yararları kadar açık ve seçik değildir. Yeni tarımsal teknolojilerden yoksun, yüksek verim veya işletme ekonomisi tekniğinden uzak, yüksek bir kazanç elde edilmesi pek düşünülemez.
1.4.Tarım Öğrenimi Çerçevesinde Köy Sosyolojisinin Yeri Gerçekten, bunlar çok açık ilişkilerdir. Ancak, tarımda kullanılan yeni teknolojilere rağmen “neden?” üretimin nitelik ve nicelik olarak yetersiz kaldığı; üretim tekniklerinin birçok alanda “neden?” geri düzeyde kaldığı; köylünün refah düzeyinin “neden?” olması gerekenin çok altında bulunduğu araştırılacak olursa, bu durumda yenilikleri önleyerek ilerlemeyi geciktiren sosyal gerçeklerle karşı karşıya gelinir. İlerlemenin itici gücü emek, toprak ve sermayeden daha çok, sonucu belirleyen insan unsuruna dayanır. Tarım eğitiminde insan unsuru göz ardı edildiği sürece, tarımsal araştırmaların tarım üzerindeki etkileri pek sınırlı kalacaktır.
1.4.Tarım Öğrenimi Çerçevesinde Köy Sosyolojisinin Yeri Birçok görevleri yanında tarım mühendislerinin, bitkiler ve hayvanlarla; tarımsal üretim ya da ekonomik süreçlerle doğrudan doğruya ilişkisi yoktur. Onların ilişkisi daha çok, bu süreçlere herhangi bir biçimde katılan insanlarladır. Tarım mühendisleri tarımla uğraşan insanlara bir öğretmen gibi bilgi vermeli, beceriler öğretmeli ve onları yetiştirmelidir. Köylülerin sorunlarının çözümüne, onların karar vermelerine yardımcı olunmalıdır. Tarım mühendislerinin görevi, çiftçileri etkileyerek onlara hizmet etmektir (Planck, 1970-71)”.
1.4.Tarım Öğrenimi Çerçevesinde Köy Sosyolojisinin Yeri Günümüzde köy sosyolojisi dersleri halen Üniversitelerimizin Ziraat Fakülteleri Tarım Ekonomisi Bölümleri’nde hem lisans hem de yüksek lisans dersleri seviyesinde okutulmaktadır. Ziraat Fakülteleri dışında bazı fakültelerde de zaman zaman köy sosyolojisi dersleri verilmektedir. Ayrıca mastır ve doktora düzeylerinde köy sosyolojisinin çeşitli alanlarında değişik üniversitelerde birçok araştırma yapılmaktadır.