2. Bölüm İşletmenin Amaçları-Ekonomi İçindeki Yeri ve Sınıflandırılması Öğr. Gör. Ahmet USLU.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
İŞLETMELERİN ÇEVRESİ VE ÇEVRE FAKTÖRLERİ
Advertisements

İŞLETMELERİN HUKUKİ STATÜLERİ
PAZARLAMAYA GİRİŞ PAZARLAMANIN TANIMI
KOOPERATİFLERDE ETKİNLİK
İŞLETME Toplumdaki bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak
BÖLÜM VI ÜRETİM YÖNETİMİ.
TİCARET HUKUKU BİLGİSİ
FİNANSAL AMAÇ VE FİNANS FONKSİYONU
İşletmelerin Yasal Kuruluş Türleri
İşletmelerin Yasal Kuruluş Türleri
BİRİNCİ BÖLÜM GENEL AÇIKLAMALAR
Bölüm 11 Yönetim Stratejilerinin Uygulanmasında Kullanılan Teknikler
Menkul kıymetler Kişilerin yatırım amacı ile edindikleri ortaklık ve alacak hakkı sağlayan ve çıkarılması için sermaye piyasası kurulundan izin alınan.
GİRİŞİMCİLİK VE İNOVASYON DERS NOTLARI – IX
Lojistik Yönetimi Ders – II
Finansal Yönetim ve Fonksiyonları
İŞLETMELERİN BÜYÜMESİ
HİZMET ÜRETEN İŞLETMELER
KOMANDİT ŞİRKET Doç. Dr. Mustafa ÇEKER Çukurova Üniversitesi
İşletme Yönetimine Giriş 9. HAFTA İŞLETMELERİN BÜYÜMESİ
İŞLETMELERDE İFLAS.
KOBİ’LER VE KOBİ’LERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ
LİMİTED ŞİRKETLER (KURULUŞU)
Finansal Yönetim ve Fonksiyonları
İŞLETMELER TEMELDE DÖRT BAŞLIK ALTINDA SINIFLANDIRILIR;
ÜNİTE 5 (Bölüm 1) FİNANSAL ANALİZ
YATIRIM PROJELERİ ANALİZİ DERSİNİN KAPSAMI
Bölüm 10 KOBİ’LERİN GÜÇLÜ VE ZAYIF YANLARI
İŞLETMELERİN KURULUŞ SORUNLARI
İşletmeyi neden kurarız ?
Uluslar arası İşletmecilik İlk Bakış
İşletmeye Giriş Konu 2: İşletme Kurulması ve Türleri
İŞLETMELERİN SINIFLANDIRILMASI
İŞLETMELERİN KURULUŞU
İŞLETMENİN SORUMLULUKLARI
Öğr.Gör.SEDA AKIN GÜRDAL
Ders 8 Temel Analiz Hüseyin İlker Erçen
Büyüklüğüne Göre İşletmeler
Öğr.Gör.SEDA AKIN GÜRDAL
Pazarlama İlkeleri Pazarlamanın Tanımı Kapsamı ve Gelişimi
Mühendislik Ekonomisi
ŞİRKETLER MUHASEBESİ.
VII- ŞİRKET DÜZEYİNDE STRATEJİ- ÇEŞİTLENDİRME-BÜYÜME STRATEJİLERİ
Mobil Pazar Çevresi ve Pazar Fırsatları
Soru 7 Gümrük Birliğinin Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkilerini Türkiye’nin beklentileri ve gerçekleşenler üzerinden tartışınız?
Girişimcilik.
Girişimcilik.
İşletme Çevreleri, Büyüme, Küçülme ve Analizler
Sermaye Maliyeti *Firmalar sadece özkaynaklarını projelerin
İşletmenin Kuruluş Çalışmaları
Öğr.Gör. Seda AKIN GÜRDAL
DÜNYADA TÜKETİCİ HAKLARI ve UYGULAMALARI
10- İŞLETMELERİN SINIFLANDIRILMASI Ekonomik İşlevleri (Faaliyet Alanları) Açısından İşletmeler Mal ve hizmetlerin üretilmesi, depolanması, taşınması.
Bölüm 2 İşletmenin Amaçları ve Sınıflandırılması
HUKUKİ YAPILARINA GÖRE İŞLETMELER
Prof. Dr. Nermin ÖZGÜLBAŞ
İŞLETMELERİN KURULUŞ SORUNLARI
İŞLETMELERİN SINIFLANDIRILMASI
Bölüm 4 Fizibilite Analizi Gerçekleştirmek ve Kazançlı Bir İş Planı Oluşturmak.
İŞLETMENİN TARİHÇESİ, AMAÇLARI , SOSYAL SORUMLULUK VE ETİK
Sermaye Maliyeti Sermaye maliyeti; kullanılan veya kullanılması planlanan her çeşit kaynağın, maliyetlerinin ağırlıkları dikkate alınarak ortalamasının.
İŞ KURMA, BAŞKA İŞLETMEYİ SATIN ALMA,FRANCHİSE, EV EKSENLİ ÇALIŞMA
Bölüm 11 Yönetim Stratejilerinin Uygulanmasında Kullanılan Teknikler
ULUSLARARASI TURİZM PAZARLAMASI
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM KAR DAĞITIM KARARLARI.
İŞLETME BİLİMİ VE İŞLETMEYİ TANIYALIM
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
İŞLETME FİNANSI VE FİNANSAL YÖNETİM
ŞİRKETLER MUHASEBESİ. I. ÖZEL İŞLETMELERİN HUKUKSAL BİÇİMLERİ Özel işletmelerin hukuksal biçimlerinin neler olabileceği Türk Ticaret Kanununda gösterilmiştir.
Sunum transkripti:

2. Bölüm İşletmenin Amaçları-Ekonomi İçindeki Yeri ve Sınıflandırılması Öğr. Gör. Ahmet USLU

Bölümde İncelenecek Konular… İşletmenin Amaçları İşletmenin Ekonomi İçindeki Yeri ve Çevresi İşletmelerin Sınıflandırılması İşletmelerde Büyüme Olgusu İşletmelerarası Anlaşmalar ve Birlikler

1. İşletmenin Amaçları Amaçlar, işletmenin ulaşmak istedikleri hedefleri belirleyen yönetsel planların en geniş grubu olarak, işletme başarısının temelini oluşturmaktadır.

İşletmelerin uzun dönemdeki temel amacı; Kazançlarını maksimum kılmak ve dolayısıyla kâr elde etmektir Ancak; gelişen birtakım ekonomik ve sosyal yapılanmalarla beraber kazanç dışındaki başka konuların da amaç edinilmesi gereği ortaya çıkmıştır.

Genel olarak işletme amaçları aşağıdaki şekilde gelişme göstermiştir; Uzun dönemde kâr elde etmek, Topluma hizmet etmek, İşletmenin yaşamını sürekli kılmak, Tüketicilere hizmet etmek, İşgörenlere iyi bir ücret politikası uygulamak, Topluma ve devlete hizmet ve işletmede istihdamı sürekli kılmak

1.1. İşletmenin Genel Amaçları A.Uzun dönemde kâr elde etmek, B.Topluma hizmet etmek yoluyla sosyal sorumluluk işlevini yerine getirmek, C.Varlığını sürdürmek ve büyümek.

Sosyal sorumluluk kavramı, modern iş yaşamında işletmenin ekonomik çıkarları yanında kamunun da çıkarlarına yer vermesi ve bunların gerçekleşmesi yönünde çaba göstermesi veya üstüne düşeni yerine getirmesi şeklinde ifade edilebilir.

Günümüzde, büyük girişimcilerin mülkiyeti kendilerine ait işletme ve şirketlerin yönetimini profesyonel yöneticilere bırakmaları ve bu yöneticilerin yurt binaları yaptırma, kültür etkinliklerine destek verme, çevreyi koruma ve geliştirme faaliyetlerine katkıda bulunma gibi topluma götürdükleri çeşitli hizmetler sosyal sorumluluk bilincinin gelişip yerleşmesine önemli katkılar sağlamaktadır.

Sosyal sorumluluk bağlamında son yıllarda gündeme gelen önemli bir konu da “Tüketicinin Korunması” hususudur. Gelişmiş uygar ülkelerde tüketicilerin gün geçtikçe daha örgütlü bir biçimde seslerini duyurmaları, satın aldıkları mal ve hizmetlerin kullanımında karşılaştıkları sorunların çözümüne yardımcı olmaları için devlet, işletmeleri belli önlemler almaya zorlamaktadır.

Canlı birer organizma veya sistem olarak kabul edilen işletmelerin sürekli olarak büyümeleri beklenen bir olaydır. İşletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri için çaba göstermeleri gerekli ama yeterli değildir. Onun için büyümek işletmeler açısından varlıklarını devam ettirmeleri için önemli bir gelişmeyi ifade eder.

İşletmelerin sürekli olarak büyüme eğilimlerinin nedenleri şu şekilde sıralanabilir; Sahip ve yöneticilerinin kişisel tutkuları şeklinde görmek yanlış olur. Pazar paylarını artırma, Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılama, Tüketicilerin zevk ve tercihlerine uygun mal ve hizmetler üretme Gelişen en son teknolojilerden yararlanma

Büyüme, ister mevcut bir üretim kapasitesinin genişletilmesine hizmet eden genişleme yatırımları, isterse yeni bir üretim kapasitesi yaratılmasına yönelik başlangıç yatırımlarının yapılması şeklinde olsun ya da çalışanların sayısında veya satış tutarında meydana gelen artışlar şeklinde gerçekleşsin, daima sayısal bir artışı ifade eder.

İşletmelerde büyüme süreci genellikle iki şekilde ortaya çıkar: İşletmenin kendi özkaynaklarından yararlanarak büyümesi (iç büyüme) Dış kaynakları değerlendirerek kendi yapısının genişlemesi sonucu büyümesi (dış büyüme)

1.2. İşletmenin Özel Amaçları A.Müşteri ve tüketicilere daha kaliteli mal ve/veya hizmetler sunmak, B.Çalışanlara iyi ücret verme ve çalıştırma koşullarını geliştirip iyileştirmek, C.Çalışanlarını eğiterek kendilerini geliştirme ve meslekte ilerleme olanak ve fırsatlarına kavuşmalarını sağlamak, D.Çalışanlarına istikrar içinde sürekli istihdam olanaklarını temin etmek.

İşletme, genelde topluma, fakat özde tüketiciye hizmet sunma zorunluluğu taşır. Tüketiciler, işletmenin ürettiği mal ve hizmetleri satın alıp kullanan kişilerdir. Piyasa ekonomisinde müşteri veya tüketicinin “Kral olduğu” şeklindeki anlayış, tüketicilerin işletme açısından sahip oldukları önemi ve tüketici zevk ve tercihlerinin işletmeler bakımından vazgeçilmezliğini belirtir.

İşletmeler; müşterilerine kaliteli ve istenen malları uygun koşullara sunmak kadar, satış sonrası hizmetler açısından da onları memnun etmeye çalışmak durumundadır. Bunları yapmak yerine, yanıltıcı reklam ve hileli yollarla tüketicileri aldatıp kalitesiz mal ve hizmetleri pahalıya satan firmalar bir kez kazançlı çıktıklarını düşünseler bile, neden oldukları güvensizlik ve kötü imaj sonucu varlık ve geleceklerini tehlikeye atmış olduklarını kısa süre içinde yaşayarak görebilirler.

İşletmelerin kendi çalışanlarına yaptıkları ücret ödemeleri, bir yönüyle arz (mal ve hizmetlerin toplam maliyetleri aynı zamanda firmanın arz eğrisini oluşturur), diğer yönüyle de talebi (çalışanların işletmeden sağladıkları ücret gelirlerinin bir kısmının veya tamamının yine işletmenin ürettiği mal ve hizmetlerin alımında kullanmaları nedeniyle) temsil ederler.

İşletmeler çalışanlarına ödeyebilecekleri ücretin azamisini vererek ve çalışma koşullarını geliştirip onları motive ederek işgörenlerinin verimliliğini yükseltebilir ve bu yolla daha ucuza mal ettiklerini daha uygun fiyatlarla ve daha çok satarak uzun vadede kârlarını azamileştirebilirler. İşletmelerin çalışanlarına yapacakları ücret ödemeleri bu kişilerin üretime yapacakları katkı ile orantılı olmalıdır. Bu ise işletmelerin sürekli performans değerlemesi yapmalarını gerektirir.

Eğitim, işgörenlerin bilgi ve deneyim eksikliklerini giderek hem kendileri hem de işletme için daha faydalı kişiler haline gelmelerini sağlayan kesintisiz bir süreç olarak görülmelidir. Eğitim yoluyla bilgi ve deneyim eksikliklerini gideren işgörenler, daha az hata yaparak ve daha rasyonel (akılcı) biçimde çalışarak verimliliklerini yükseltme olanağına kavuşabilirler.

Bu yolla, hem işletme eskisine oranla daha fazla katma değer yaratabilir, hem de işgörenler daha çok ücret almaya hak kazanabilirler. Çalışanların üretim artışından otomatikman yararlanabilmeleri için işletmelerde ya parça başına ücret sistemi, ya da primli ücret veya Scanlon Planı gibi grup teşvik sistemlerinin uygulanması gerekir.

Çalışanlarına eğitim, meslekte gelişme ve ilerleme fırsatları sağlayan işletmelerin, bunların güven ve desteklerini kazanıp işgücü devir hızını düşük düzeyde tutmaları ve çevre koşullarının empoze ettiği zorunlu değişim ve yenilikleri fazla bir dirençle karşılaşmadan gerçekleştirmeleri, tersi durumdaki işletmelere göre daima daha yüksek şansa sahip oldukları söylenebilir.

İşletmenin çalışanlarına istikrar içinde sürekli istihdam olanaklarını temin etmesi bir diğer özel amacıdır. İstikrar, işletmenin ciddi bir belirsizlik durumu ile karşılaşmadan varlığını sürdürebilmesinin mümkün olduğu bir durumu veya ortam koşullarını yansıtır. Olayların etkisinde kalmadan işletmenin belirli bir plan doğrultusunda tutarlı ve sürekli bir çizgi izlemesine kararlılık veya istikrar içinde bulunma adı verilir.

2. İşletmenin Ekonomi İçindeki Yeri ve Çevresi Ekonomi de değişik işlevleri bulunan (farklı mal ve hizmetler üreten) değişik büyüklükteki işletme veya işletme gruplarından meydana gelir. Birey ve birey gruplarının ihtiyaçlarını (taleplerini) karşılamak üzere işletmelerin ürettikleri ve piyasaya sundukları mal ve hizmetler toplamına arz, bu mal ve hizmetleri satın almak üzere bireylerin belirli bir satın alma gücü ile desteklenen isteklerine talep adı verilir. Satın alma gücünü temsil eden ve işletmelerle müşterileri arasında mal ve hizmet değişimini (alışverişini) sağlayan araca para adı verilir.

“Mal ve hizmet pazarı” ile “üretim faktörleri veya ögeleri pazarı” arasında yer alan işletmeler, bir yönüyle üretici diğer yönüyle de tüketici olarak iki yönlü işlev icra ederler. İşletmeler ürettikleri mal ve hizmetleri pazara sunarken (üretici) satıcı, bu mal ve hizmetleri üretmek için üretim faktörleri olan doğal kaynak (hammadde), sermaye ve işgücünü tedarik ederken (tüketici) alıcı konumunda bulunurlar.

İşletme İle İlgili Çıkar Grupları Toplum Müşteriler Çalışanlar Devlet İşletme Sahipleri Tedarikçiler Kurumlar Rakipler İŞLETME

2.1. İşletmenin Yakın Çevresindeki Çıkar Grupları Müşteriler İşletmenin Çalışanları (İşgörenler) İşletmenin Sahipleri ve/veya Ortakları

“Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun” Sağlık ve güvenliğin korunması hakkı: “Tüketilmek üzere satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin yaşam ve sağlık açısından kullanıcılarına zarar vermeyecek durumda bulunması hakkıdır”. Ekonomik çıkarların korunması hakkı: “Tüketicilere çok çeşitli ve kaliteli mal ve hizmetlerin ucuz fiyattan sunulması, satış sonrası hizmetlerin yeterli düzeyde olması yanında, satıcının suistimalini gösterir tek taraflı sözleşmeler, sözleşmelerdeki haksız hükümler, zorlayıcı kredi şartları ve baskı yaratan satış yöntemlerine karşı korunma hakkıdır.” Bilgilendirme ve eğitim hakkı: "Mal ve hizmeti satın alırken doğru karar vermeye yardımcı olacak bilgilerin edinilmesi, yanlış, yanıltıcı, eksik reklam, etiket ve ambalaja karşı korunma ve bilinçli, sorumlu bir tüketici olmak için eğitim kurumlarında eğitilme hakkıdır.” Tazmin edilme hakkı: “Satın alınan ürünlerin bozuk, eksik veya hatalı çıkması durumunda kusurlu malın geri alınması, yenisiyle değiştirilmesi, bu olanaksızsa kusurlu hizmetin yeniden görülmesi, gerekirse tazminat ödenmesi hakkıdır.”

2.2. İşletmenin Ulusal Çevresindeki Çıkar Grupları Tedarikçiler Finans Kurumları Rakipler Diğer Kurumlar Devlet Toplum

Haksız rekabet, genel anlamda yanıltmak veya kandırmak için taklit, sahtecilik veya yanlış beyanda bulunma faaliyetidir. İşletmeler açısından söz konusu olduğunda, haksız rekabet, ticari rekabetin kötüye kullanılması, rakiplerden her birinin yanlış veya iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayan davranışları dolayısıyla bir avantaj elde etmesi ya da karşı tarafı zarara uğratması şeklinde ifade edilir.

Ticaret Kanunumuz (madde 56) a göre, iyi niyet kurallarına aykırı ve dolayısıyla haksız rekabet sayılabilen eylemler şöyle sıralanabilir: Başkalarını, onların mallarını ve işlerini gereksiz, yanlış veya yanıltıcı beyanlarla kötülemek, Başkalarının ahlaki veya mali gücü hakkında gerçeğe aykırı bilgi vermek, Kendi kişisel durumu, malları, ticari faaliyeti veya ticari işleri hakkında yanlış veya yanıltıcı bilgi vermek, Paye, ödül veya belge almadığı halde almış gibi hareket etmek, Başkasının malı, işi, faaliyeti veya ticari işletmesinden iltibaslar (aynen veya taklit ederek karışıklığa yol açacak tarzda alıntılarda bulunmak) yapmak.

Haksız rekabet yasaların meşru saymadığı ve başkaları aleyhine haksız rekabette bulunan kişi veya kişilere haksız kazanç ya da üstünlük sağlayan rekabettir.

3. İşletmelerin Sınıflandırılması Tüketici veya alıcı türüne göre işletmeler, Ürettikleri mal ve hizmet türüne göre işletmeler, Üretim araçlarının mülkiyetine göre işletmeler, Kullandıkları üretim teknolojilerine göre işletmeler, Büyüklüklerine göre işletmeler, Hukuki yapılarına göre işletmeler,

3.1. Tüketici veya Alıcı Türüne Göre İşletmeler Başka işletmeler için mal üreten işletmeler, En son (nihai) tüketiciler için mal üreten işletmeler, Hem nihai tüketicilere, hem de diğer imalat işletmelerine mal üreten işletmeler.

3.2. Ürettikleri Mal ve Hizmet Türüne Göre İşletmeler Dayanıklı mallar üreten işletmeler, Dayanıksız mallar üreten işletmeler.

Uluslar arası standartlara göre, mal ve/veya hizmet üreten işletmeler ait oldukları sektörler yönünden de sekiz ana grupta toplanabilirler. Bunlar: Tarım, orman, avcılık ve balıkçılık işletmeleri, Madencilik işletmeleri, İmalat endüstrisi işletmeleri (Dokuma, metal, gıda, toprak vb.), İnşaat (yapı) işletmeleri, Altyapı ve Sağlık İşletmeleri (köprü, baraj, kanalizasyon- su-elektrik- havagazı-hastane vb.), Ticaret işletmeleri (toptan ve perakende), Taşıma ve Depolama işletmeleri, Hizmet İşletmeleri: Eğitim, Bankacılık, Sigortacılık, Eğlence, Otel, Lokanta, Haberleşme, Bilişim ve Bilgisayar işletmeleri şeklinde sıralanabilirler.

3.3. Üretim Araçlarının Mülkiyetine Göre İşletmeler Özel işletmeler, Kamu işletmeleri, Karma işletmeler, Yabancı sermayeli işletmeler.

3.4. Kullandıkları Üretim Teknolojilerine Göre İşletmeler Emek yoğun Sermaye yoğun

3.5. Büyüklüğüne Göre İşletmeler Mikro işletmeler Küçük işletmeler Orta işletmeler Büyük işletmeler Dev işletmeler

İşletmeleri büyüklük veya irilik açısından sınıflandırırken kullanılan ölçülerden en yaygın biçimde kullanılanları; İşletmenin sahip olduğu sermaye, işletmede çalıştırılan personel sayısı, İşletmede belirli bir sürede işlenen hammadde miktarı ve bunun yardımıyla sağlanan üretim hacmi, İşletmede kullanılan makina ve tezgahların sayısı, Belirli bir sürede harcanan enerji miktarı, Belirli bir dönemde çalışanlara ödenen ücretler toplamı, Belirli bir sürede yapılan satışların hacmi, İşletmenin kapladığı alan, sahip olduğu bina sayısı- sosyal yapılar vb. gibi.

3.5.1. Mikro İşletmeler On kişiden az personel istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 1 milyon YTL’yi aşmayan işletmelerdir. Bu tür işletmeler çok küçük olmalarına rağmen, hizmetlerine toplumun ihtiyacı olduğu için ekonomik yaşamda varlıklarını sürdürmektedirler.

3.5.2. Küçük İşletmeler Elli kişiden az personel istihdam eden ve yıllık satış hasılatı ya da mali bilançosu 5 milyon YTL’yi aşmayan işletmelerdir. Bu tür işletmeler, çoğu kez sermayelerini artırmak suretiyle orta işletme haline gelmeye çalışırlar. Ancak, bu çabalar sonucunda orta işletme durumuna gelen işletmelerin girişimcileri veya yöneticileri küçük işletmelere özgü tutum ve davranışları devam ettirirler. Bu çelişki ise, söz konusu işletme ve işletmecilerin iş yaşamında çoğu zaman başarısızlıkla karşılaşmalarına neden olan temel etken şeklinde ortaya çıkar.

3.5.3. Orta Büyüklükteki İşletmeler İkiyüzelli kişiden az personel istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 25 milyon YTL’den az olan işletmelerdir. Nitelikleri gereği bu tür işletmeler çalıştırdıkları personelin sorunlarına çok yakın ilgi göstermekte ve onlara candan davranmaktadırlar. İşgörenler de bu yakın ilgi karşısında kendilerini işletme ile bütünleşmiş kişiler olarak kabul etmekte ve bunun sonucu olarak da işletmeye sahip çıkarak yararlarına olabilecek her türlü çabayı göstermektedirler.

Orta boy işletmelerin en çok üretimde bulundukları alan dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarının üretildiği endüstri alanlarıdır. Ayrıca bu işletmelerin, tüketicilerin özel bazı zevklerini dikkate alıp üretimde bulunabilmeleri açısından büyük işletmelere oranla, bunlara büyük avantajlar sağlar. Orta büyüklükteki işletmeler kaliteli mal ve hizmet üretme konusunda daha başarılı oldukları için özellikle ihracat alanında özel bir yer ve öneme sahiptirler.

Orta büyüklükteki işletmeler, fiyattan çok kaliteye önem veren tüketicilerin zevk ve isteklerine cevap verdikleri için istikrarlı ve tutkun müşteri gruplarına sahip olabilmektedirler. Genellikle küçük diziler şeklinde üretimde bulunurlar. Ürettikleri mal ve hizmetlerin türünü, talebin durumuna göre sık sık değiştirirler. Yönetim organları da bu gibi durumlarda çok hızlı ve tutarlı kararlar alabilmektedirler. Dolayısıyla değişen çevre koşullarına kolayca uyum gösterirler.

3.5.4. Büyük İşletmeler İkiyüzelli kişiden fazla personel istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilançosu 25 milyon YTL’den fazla olan işletmelerdir.

3.5.5. Dev İşletmeler Çalıştırdıkları kişi sayısı 2000 ve daha fazla olan işletmelere dev işletmeler adı verilir. Bunlara dev işletme denmesinin nedeni; yalnızca çalıştırdıkları insan sayısının büyüklüğünden değil, fakat aynı zamanda kullandıkları üretim yöntemleri, sahip oldukları üretim güçleri, pazar payları, rekabet üstünlükleri, sermaye büyüklükleri ve dünya çapında faaliyet göstermeleriyle de yakından ilişkilidir.

Dev işletmeler, günümüzde genellikle aşağıdaki gibi farklı örgütlenme biçimleriyle karşımıza çıkabilmektedir; Uluslar arası (International) işletmeler, Çok uluslu (Multinational) işletmeler Uluslar ötesi (Transnational) işletmeler

3.5.6. Değişik Büyüklükteki İşletmelerin Üstünlük ve Yetersizlikleri Küçük İşletmelerin Üstünlükleri Ekonomik dalgalanmalardan az etkilenirler. Pazar koşullarındaki değişmelere kolayca uyum sağlarlar. Yönetim sistemlerinin basitliği sayesinde hızlı ve etkili karar alabilirler. Tüketici isteklerindeki ve modadaki değişmelere kolayca cevap verebilirler. İç dayanışmaları oldukça yüksektir. Sabit sermayeleri çok fazla olmadığı için teknolojideki değişmelerden ve makinelerin demode olmalarından çok fazla etkilenmezler. Emek yoğun ve beceri isteyen mallar üretmeleri nedeniyle, büyük işletmelerin rekabetlerinden pek fazla etkilenmemektedirler. Genellikle önceden belli müşteriler için üretimde bulundukları için ürettikleri mal ve hizmetlerin satılmaması ve elde kalması gibi bir riske maruz değillerdir.

Küçük İşletmelerin Yetersizlikleri Sermayeleri yeterli olmadığı için çoğu kez optimum büyüklükte kurulamazlar Finans kurumlarından kredi bulmakta ciddi güçlüklerle karşılaşabilirler. Ürettikleri mallara karşı talebin hızla yükseldiği dönemlerde tüketicilerin isteklerini zamanında karşılayamadıklarından müşterilerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler.

Büyük İşletmelerin Üstünlükleri Teknolojinin gerektirdiği işbölümü ve uzmanlaşma sayesinde yığın üretim yapabilmekte ve ölçek ekonomilerinin sağladığı bütün olanak ve kolaylıklardan yararlanmaktadırlar. Bu işletmeler çağdaş işletme ve yönetim tekniklerine göre yönetilirler. Sermayeleri yeterli olduğu için bu işletmeler optimum büyüklükte kurulmakta ve bu sayede düşük maliyetle çalışabilmektedirler. Pazarların geniş ve tüketici taleplerinin yüksek olduğu dönemlerde büyük çapta üretim ve satış yaparak yüksek kârlar sağlayabilirler. Geniş yatırım olanaklarına sahip bulunmaları nedeniyle, küçük işletmelerin yapma olanağı bulamadıkları alanlara yatırım yapmak suretiyle tekel kârına yakın bir kazanç sağlayabilirler. Hisse senedi ihraç etmek veya tahvil çıkarmak suretiyle her zaman piyasadan geniş çapta borç para bulma olanağına sahip olabilirler.

Büyük İşletmelerin Yetersizlikleri Zamanla değişen tüketici talep, zevk ve eğilimlerini karşılamak için üretim yöntemlerini, plan ve programlarını ayarlamada güçlük çekebilirler. Talepte ciddi bir azalma meydana geldiği zaman, sabit masraflarını karşılamada önemli sıkıntılarla karşılaşabilirler. Aşırı büyüklükten kaynaklanan koordinasyon güçlüğü ile çeşitli bürokratik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. Büyük işletmelerin ekonomi ve toplum açısından en önemli sakıncalarından biri kaynak israfına neden olan tekelleşme eğilimlerinin yüksekliğidir. Aşırı büyüklüğün etkisiyle bu işletmelerde yönetim ve diğer kurumlar kısa sürede yozlaşabilir.

3.6. Hukuki Yapılarına Göre İşletmeler 3.6.1. Tek Kişi İşletmeleri 3.6.2. Şirketler (Ortaklıklar) 3.6.2.1. Adi Şirketler 3.6.2.2. Ticaret Şirketleri 3.6.2.2.1. Kişi Şirketleri 3.6.2.2.1.1. Kollektif Şirket 3.6.2.2.1.2. Komandit Şirket 3.6.2.2.2. Sermaye Şirketleri 3.6.2.2.2.1. Anonim Şirket 3.6.2.2.2.2. Limited Şirket 3.6.2.2.2.3. Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket 3.6.3. Kooperatifler

3.6.1. Tek Kişi İşletmeleri Uygulamada en çok görülen bu işletme biçimi, en basit ve en eski bir işletme türüdür. İşletme sahipliğinin tek bir kişide toplandığı bu işletme biçiminde, faaliyetlerle ilgili kararlar bir kişi tarafından alınır, uygulanır ve denetlenir. Tüm kârlar ve risklerin bir tek kişide toplandığı ve işletmenin tüzel kişiliğinin söz konusu olmadığı bu tür işletmelerde nispeten az sermayeye ihtiyaç duyulur.

3.6.2. Şirketler (Ortaklılıklar) Ortak ekonomik amaç ve çıkarları gerçekleştirebilmek amacıyla birden çok kişinin emek ve sermayelerini bir araya getirmeleriyle kurulan işletmelere şirket (ortaklık) denir. Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketleri, adi ve ticaret şirketleri olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

3.6.2.1. Adi Şirketler Türk Ticaret Kanunu’nda tanımlanan ortaklıkların belirli niteliklerini taşımayan ortaklıklar adi ortaklık sayılır ve bunlar Borçlar Kanunu’na tabi olurlar. Bu nevi ortaklıklarda ortaklardan her biri şirkete sermaye olarak para, alacak, başka bir mal veya emeğini koyabilir. Ortaklığın kazançları da ortaklar arasında paylaşılır. Şirketin kararları oybirliğiyle alınır. Tersine bir karar alınmadıkça, ortaklığın işlerini bütün ortaklar yürütür ve yönetirler. Bu şirket türü tüzel kişiliğe sahip değildir.

3.6.2.2.1. Kişi (Şahıs) Şirketleri 3.6.2.2. Ticaret Şirketleri 3.6.2.2.1. Kişi (Şahıs) Şirketleri Ortak ekonomik çıkarlar doğrultusunda, belirli sayıdaki kişilerin kurdukları ve bütün mal varlıkları ile sorumlu oldukları şirketlerdir. Kollektif ve komandit şirketler bunların tipik örnekleridir.

A.Kollektif Şirket; Ticari bir işletmeyi bir ticaret ünvanı altında işletmek amacıyla gerçek şahıslar arasında kurulan ve ortaklarından hiç birisinin sorumluluğu şirket alacaklarına karşı sınırlandırılmamış olan şirket, kollektif şirkettir. Kollektif şirketlerin bir ticaret ünvanı vardır. En önemli özelliklerinden birisi ortaklarının, şirket borç ve taahhütlerinden dolayı üçüncü şahıslara karşı müteselsilen ve bütün mal varlıklarıyla sorumlu olmalarıdır. Kollektif şirketler genellikle aile şirketi olarak bilinir. Bunun nedeni, ortakların üçüncü şahıslara karşı şirketin borç ve alacaklarından dolayı sınırsız sorumluluklarıdır. Kollektif şirket bir sözleşme ile kurulur. Sözleşmede ortakların ad ve soyadları ile şirketin uğraşı konusu, sermaye olarak konulması taahhüt edilen maddi varlıkların değeri, şirketin kollektif olduğu, şirketi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları gibi bilgiler yer alır. Sözleşmedeki imzaların noterce tasdiki gerekir. Sözleşme noterce onaylandıktan sonra, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Siciline tescil ve ilan olunur.

Ortakların her birisi şirketi yönetme hak ve görevine sahiptir. Ancak, sözleşmeye konulan bir hüküm veya ortakların aldıkları bir kararla, yönetim, ortaklardan birine veya birkaçına bırakılabilir. Her ortak, hesap yılı sonunda gerçekleşen kârdan kendine düşen ölçüde pay alır. Bir ortak, ortağı bulunduğu şirketin yaptığı türden bir işi, diğer ortakların onayı olmadan yapamaz. Kollektif şirket ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır. Şirketi yönetenler, onu üçüncü şahıslara karşı da temsil ederler. Şirketin borç ve taahhütlerinden birinci derecede şirketin kendisi sorumludur. Ancak yapılan icra koğuşturması sonuçsuz kalmış veya şirket herhangi bir nedenle sona ermiş ise yalnız ortak veya ortakla birlikte şirket aleyhine de dava açılabilir.

B. Komandit Şirket Ticari bir işletmeyi, bir ticaret ünvanı altında işletme amacıyla kurulan ve şirket alacaklarına karşı ortaklardan bir veya birkaçının sorumluluğu belirli bir sermaye ile sınırlandırılmış olan şirket Komandit Şirkettir. Komandit şirket ortaklarından, sorumlulukları sınırlandırılmamış olan ortaklara “komandite” ortak denir. Bunlar, kollektif şirkette olduğu gibi, şirket borç ve alacaklarından dolayı üçüncü şahıslara karşı tüm mal varlıklarıyla sorumludurlar. Sorumlulukları sınırlı olan ortaklara da “komanditer” ortak adı verilir. Komandit şirket bir sözleşme ile kurulur. Şirket sözleşmesinde kollektif şirket sözleşmesindeki bilgilere ek olarak, komanditerlerin ad ve soyadları, her birinin koyduğu veya taahhüt ettiği sermaye miktarı yazılır. Sözleşme, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Siciline tescil edilerek ilan olunur. Komandit şirket tescil ve ilanla tüzel kişilik kazanır.

Komanditer ortaklar, şirketi yönetmeye yetkili değildir. Kollektif ortakların şirket konusunu oluşturan işlemlerin aynısını yapamayacakları şeklindeki kısıtlama, prensip olarak bu ortaklara uygulanmaz. Komanditerler, iş yılı sonunda gerçekleşen kârdan paylarını ve sözleşmede kararlaştırılmış bulunan faizleri nakden alırlar. Komandite ortaklar, üçüncü şahıslarla olan ilişkilerde aynen kollektif şirketlerde olduğu gibi, şirket borç ve taahhütlerinden sınırsız şekilde sorumludurlar. Şirketin yönetim ve temsili de komandite ortaklara aittir. Komanditer ortaklar şirketi temsil etme ve yönetme yetkisine sahip değildirler. Komanditer ortağın sorumluluğu koyduğu veya taahhüt ettiği miktarı aşamaz.

3.6.2.2.2. Sermaye Şirketleri Temel dayanağı ortakların sorumluluklarının şirkete getirmeyi taahhüt ettikleri sermaye payı ile sınırlandırılmış olan bu tür işletmeler, anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler olarak ele alınabilir.

a. Anonim Şirket Bir ünvana sahip esas sermayesi belirli (en az 50.000 YTL) ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnızca sahip olduğu mal varlığı ile sorumlu bulunan sermaye şirketi anonim şirkettir. Anonim şirkette ortakların sorumluluğu taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile sınırlıdır. Buna sınırlı sorumluluk ilkesi denir. Günümüzde özellikle sanayileşmiş ülkelerde en yaygın olan bir sermaye şirketi türüdür. Anonim şirketler Türkiye’de kanunen yasaklanmış bulunmayan her türlü iktisadi faaliyet için kurulabilirler. Ancak, ana sözleşmede şirketin uğraşı konusunun sınırlarının açıklıkla belirtilmiş olması gerekir. Kuruluşu Ticaret Bakanlığı’nın iznine tabidir ve faaliyetleri söz konusu Bakanlık tarafından denetlenir. Kuruluşu “tedrici” veya “ani” şekilde olur. İkinci yöntemde şirket sermayesinin tümünün kurucular tarafından taahhüt edilmesi söz konusudur. Tedrici kuruluş ise bir kısım payların kurucular tarafından taahhüt olunması ve geri kalan için de halka başvurulmasıyla gerçekleşir.

Bir anonim şirketin kurulması için şirkette en az beş pay sahibi kurucunun bulunması gerekir. Esas sözleşme yazılı şekilde yapılır ve kurucuların imzaları noterce onaylanır. Ana sözleşmede ticari unvan, merkezin bulunacağı yer, uğraşı konuları, esas sermaye miktarı, her payın itibarı değeri, yönetici ve deneticilerin seçim usulleri, oy ve karar vermenin ne şekilde yapılacağı, vs. gibi hususlar yer alır. Kuruluşa şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi karar verir. Şirket bulunduğu yerdeki ticaret siciline tescil olunur. Daha sonra da Ticaret Sicil Gazetesinde kuruluşu yayınlanır. Anonim şirketler hisse senedi ihracı yoluyla, özellikle sermaye piyasasının gelişme gösterdiği ülkelerde bireysel tasarrufları toplayarak, büyük işletmeler haline dönüşebilir ve yeni yatırımlarla ülke kalkınmasına olumlu katkılarda bulunabilirler.

Anonim şirketlerin başlıca üstünlükleri: Ortakların sorumlulukları sermaye payları ile sınırlıdır. Yönetimde genellikle profesyonel kişilerin görev almaları sonucu, işletme kârlılığı maksimum kılınabilir. Şirketin veya payların devri kolaydır. Büyüme yeteneği fazladır. İşletme büyüklüğünün çeşitli avantajları ile birlikte, işletme sürekliliği de sağlanabilir.

Anonim şirketlerin başlıca sakıncaları: Kuruluş işlemlerinde formalite fazlalığı ve karışıklık vardır. Yasal düzenlemeler sonucu esnek olma özellikleri azalmaktadır. Yönetimi daha güçtür. İyi yönetilemediği durumlarda ortaya çıkan finansal güçlükler işletmelerin iflasına yol açabilir.

b. Limited Şirket İki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişi tarafından, bir ticaret ünvanı altında kurulup, ortakların sorumluluğu koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlı ve esas sermayesi belirli (Limited şirketin esas sermayesi en az 5.000 YTL. olması şarttır) olan şirketlere limited şirket denir. Ancak limited şirkette, anonim şirkette olduğu gibi, ortaklar tarafından konulan sermaye için hisse senedi çıkartılamaz. Kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi amaç ve konular için kurulabilirler, yalnızca yasaya göre sigortacılık yapamazlar. Şirket sözleşmesi yazılı olarak yapılır. Şirket sözleşmesinde ticaret ünvanı ve merkezi, işletme konusu, sermayesi, v.s. gibi hususlar belirtilir. Ortakların koydukları sermaye birbirinden farklı olabilir. Sermayenin para veya mal şeklinde olması mümkündür.

Kuruluşu Ticaret Bakanlığının iznine bağlıdır Kuruluşu Ticaret Bakanlığının iznine bağlıdır. Merkezinin bulunduğu yer, Ticaret Siciline kayıt ve ilan edilir. Ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır. Ortaklarının sermaye payı taahhüt edilen sermayeye göre belirlenir. Paylar hakkında bir defter tutulur. Pay defterine ortakların ad ve adresleri ile pay miktarları ve yapılan ödemeler, paylarını devri ve öteki değişiklikler yazılır. Bir payın devri, ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder. Payın devri yazılı şekilde yapılır ve devredenin imzası noterce tastik edilir. Ortaklar sermaye borçlarını yerine getirdikleri oranda, yıllık bilânçoya göre elde edilen net kârdan pay alırlar.

c. Sermayesi Paylara Bölünmüş Komandit Şirket “Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, sermayesi paylara bölünen ve ortaklardan bir veya birkaçı şirket alacaklılarına karşı bir kollektif şirket, diğerleri bir anonim şirket ortağı gibi sorumlu olan şirkettir. Bu şirketin ayırıcı özelliği sermayesinin paylara bölünmüş olmasıdır. Eğer sermaye paylara bölünmeden sadece ortakların (komandite) katılma paylarını gösterecek biçimde ayrılmışsa şirket adi bir komandit şirket niteliğindedir. Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkette kurucular beş kişiden fazla olamaz ve ortakların bir kısmı kollektif şirkette olduğu gibi şirketin alacaklılarına karşı tüm mal varlıklarıyla (sınırsız biçimde) sorumludurlar. Bunlara komandite ortak denir. Diğer ortaklar ise yalnızca sermaye payları oranında sorumludurlar, Bunlara da komanditer ortak adı verilir. Şirketin kuruluşu bir ana sözleşme ile olur. Ana sözleşme yazılı şekilde düzenlenir ve kurucularla komandite ortakların tümü tarafından imza olunur. Şirketin yönetimi ve temsili komandite ortaklara aittir.

3.6.3. Kooperatifler Kooperatifler, belirli bir ekonomik faaliyette bulunmak (üyelerine ucuz ve kaliteli konut yapmak, üyelerinin çeşitli amaçlarla kullanacağı kredilere kefil olmak, üyelerinin ürünlerini uygun fiyat ve koşullarda satılmasını sağlamak) üzere kurulan, ortak alınan, işletilen ve toplam kârı ortak üyelerce paylaşılan gönüllü kuruluşlardır. Kooperatiflerin kuruluş amaçları arasında maliyetleri düşürmek, üyelerinin kârlarını yükseltmek ve aracı kârları ortadan kaldırmak gibi hususlar sayılabilir.

Kooperatiflerin belli başlı ilkeleri: Serbest giriş-çıkış (açık üyelik) ilkesi, Demokratik yönetim ilkesi, Sermayeye sınırlı faiz verilmesi ilkesi, Risturn verilmesi ilkesi; kooperatifçilikte kâr dağıtımı söz konusu olmayıp, faaliyetlerin sonunda ortaya çıkan gelir-gider farkı ortaklara iade edilir. Buna Risturn denir ve geri verme anlamına gelir. Kooperatifçilik eğitiminin geliştirilmesi ilkesi, Kooperatiflerle işbirliği ilkesi.

4. İşletmelerde Büyüme Olgusu İşletmeler canlı birer organizma veya toplumsal sistemler olarak zaman içinde gelişip büyürler. İşletme yöneticilerinde genellikle büyümeyi bir amaç olarak görme ve faaliyetlerini bu doğrultuda yoğunlaştırma eğilimi vardır. İşletmeleri büyümeye yönelten nedenler; Global düzeydeki dev işletmelerle rekabet edebilecek bir güce ulaşma isteği gelmektedir. Hızla değişen çevre koşullarının neden olduğu belirsizlik ve yarattığı tehditlerin üstesinden gelme, Söz konusu değişmelerin sunduğu fırsatlardan daha çok yararlanma arzu ve isteği, Tüketici kavramının değişmesi Rakip işletmelerin yeni teknolojiler ve büyük sermayelerle pazarda faaliyet göstermeleri

İşletme için en uygun (optimal) büyüklüğün büyüklüğünün belirlenmesinde rol oynayan unsurlar; finansman olanakları, teknoloji, işletmenin faaliyet konusu yönetim yeteneği, pazar ve rakip işletmelerin durumu, toplumsal çevre ülkenin ekonomik koşulları belirleyici

Optimal sınırları aşmadığı sürece, büyümenin işletmeler için yararlı ve yaşamsal bir olgudur…

Büyüme olgusu, işletmelerin kendileri kadar çalışanları için de önemlidir. Büyüme süreci ile birlikte; çalışanların yarışa dayalı daha güdüleyici, yaratıcılık ve yeteneklerini ortaya koyucu, performanslarını yükseltici verimli bir çalışma ortamına kavuşturulmaları ve daha iyi bir imaja sahip bir işletmede çalışmaktan mutluluk duymaları olanaklı hale gelebilir.

Büyümenin getirebileceği olumsuzluklar; Aşırı büyümeyi finanse edecek kaynak temininde karşılaşılabilecek güçlükler, Koordinasyonda zayıflama, Bürokratik formalite ve kırtasiyeciliğin artması, Büyümenin kısa vadede getireceği aşırı iş yükü karşısında çalışanların zorlanması durumunda motivasyonlarının azalması ve işletmede ortaya çıkabilecek uyum sorunlarının neden olabilecekleri gerilim

İşletmeler için arzu edilen; beklenen kârı elde ederek büyümeleri durumudur. Ancak bu, her zaman olanaklı olmayabilir. Gerçekte, işletmeler için varlıklarını sürdürmek, büyümekten daha önce gelen bir amaçtır. Durum ve koşullara göre, bazen mevcut kârlılığı korumak, bazen de kârlılıktan fedakarlık ederek varlığını sürdürmek öncelikli hedef haline gelebilir. Dolayısıyla, yalnızca büyüme amacı üzerinde odaklanmak uzun dönemde, işletmeyi yanlış istikametlere yöneltip varlığını tehlikeye sokabilir.

4.1. Büyüme Şekilleri 4.1.1. İç Büyüme Mevcut faaliyetlerin genişletilmesi yoluyla gerçekleştirilir. Genellikle, işletmeler kendi kaynaklarına dayanarak iç büyüme sürecine girerler. İç büyüme sürecinde ihtiyaç duyulan finansman kaynakları arasında; oto finansman, borçlanma veya yeni sermaye bulma yöntemlerinden biri veya birkaçı sayılabilir. İşletme bu kaynaklardan birini, birkaçını veya hepsini birden yeterince kullanabilme olanağını bulduğunda, üretim kapasitesini arttırarak pazar faaliyetlerini genişletebilir veya yeni pazar arayışına girebilir.

Yatay büyüme yöntemleri; İşletmelerin, aynı üretim alanında kalarak faaliyet boyutlarını genişletmeleri veya yaygınlaştırmaları yoluyla sağlanan büyümeye “Yatay Büyüme” adı verilir. Yatay büyüme yöntemleri; Pazara nüfuz etme: Ürün farklılaştırması; Pazar farklılaştırması:

4.1.1.2. Dikey Büyüme İşletmenin ana faaliyet alanının dışına çıkarak ve çoğu kez uzmanı olmadığı alanlardaki faaliyetlere girişerek seçtiği bir büyüme biçimidir. Bu büyüme biçiminde, işletme, satıcılar ve / veya alıcıların kârlarını ele geçirmek amacıy­la geriye doğru (kaynaklara) ve ileriye doğru (dağıtım kanallarına) genişler. Bu genişleme sürecinde işletme halihazırdaki teknolojileri kullanmaya devam edebileceği gibi yeni teknolojileri de kullanma yoluna gidebilir.

Bir işletmenin geriye doğru dikey büyümeyi tercih nedenleri; Geriye Doğru Dikey Büyüme: Bu büyüme türü, işletmenin daha önce satın aldığı girdileri kendisinin üretmesiyle ortaya çıkar. Yani işletme bu durumda kendisinin kullandığı bir hammadde, yarı mamul madde veya işletme malzemesini üretmeye başlamaktadır. Bir işletmenin geriye doğru dikey büyümeyi tercih nedenleri; Piyasadaki mevcut satıcıların fiyatları yüksekse ve/veya işletmenin girdi ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalıyorlarsa, Satıcılar, işletmeyi alana çekecek kadar yüksek kâr oranları ile çalışıyorlarsa, İşletmenin dışarıdan satın aldığı girdileri üretmek için yeterli kaynak ayırma olanağı varsa, Girdilerin zamanında ve uygun kalitede tedarik edilmeleri olanağı yoksa ve bu konuda işletmenin satıcılara karşı güveni yoksa, Satıcı işletme sayısı az ise

İleriye Doğru Dikey Büyüme: Dikey büyüme süreci işletmenin ürettiği malların tüketicilere ulaştırılması aşamasında gerçekleşir. İşletmenin ürettiği malları başkalarına sattırmak yerine bir satış organizasyonu kurmak suretiyle dağıtım kanallarını bizzat kullanmaya yönelmesi durumunda ileriye doğru dikey büyüme söz konusu olacaktır.

Bir işletmenin ileriye doğru dikey büyümeyi tercih nedenleri; Ürettiği malların dağıtım kanallarında sıkışıklık varsa ve bunun sonucunda malların müşterilere ulaştırılmasında gecikmeler gözlüyorsa, Pazarlama kanalları çok uzun ve malların satış fiyatlarında yüksek artışlara yol açmak suretiyle sürümü düşürüyorsa, İşletme, dağıtımı özel bilgi ve uzmanlığı gerektiren çok teknik bir ürün üretiyorsa, İşletme büyüyen bir endüstri dalında faaliyette bulunuyorsa, Dağıtıcıların halihazırdaki kalitesi, işletmeye rekabet üstünlüğü sağlamada sınırlı veya yetersiz kalıyorsa, İşletmenin ürettiği malların dağıtımını yapabilecek beşeri ve mali kaynakları varsa

4.1.2. Dış Büyüme İşletmeler, büyüme ve gelişmelerini sadece kendi çaba ve kaynaklarıyla gerçekleştirebilecekleri gibi, bunu ülke içinde veya dışında faaliyet gösteren başka işletmelerin çaba ve kaynaklarını kullanarak da sağlayabilirler. Dış büyüme kavramı, bir işletmenin kendi ülkesinde veya ülkesi dışında faaliyet gösteren işletmelerin kaynak ve kabiliyetlerinden (olanaklar-iş yapma yetenekleri) yararlanmak suretiyle hem kendi ülkesinin hem de ülkesinin dışındaki ülke pazarlarında büyüyüp gelişmesidir.

İşletmelerin, dış büyümeye, yönelme nedenleri; İşletmenin mevcut kaynak ve kabiliyetleriyle (yeterli olmayan finansman gücü, yenilik yapma kapasitesinin zayıflığı, büyük organizasyonlar kurma ve yönetme yeteneğinin yetersizliği vb.) yapılması mümkün olmayan işlerin dış büyüme sayesinde gerçekleştirilebilmesi, Dış büyüme sayesinde, işletmenin değişen çevre koşullarına uyum gösterme ve rekabet üstünlüğü sağlayıcı yeni teknolojileri alıp kullanmasının daha kolay hale gelmesi, İşletmenin ortaklarına ve çalışanlarına daha önce veremediği hizmetleri verebilme olanağına kavuşması, Büyüme sonucunda ekonomik yönden güçlü hale gelen işletme için ek kredi ve finansman bulma fırsatlarının ortaya çıkması, İşletmenin pazarda rekabeti kendi koşullarına göre ayarlaması ve oyunun kurallarını belirleme konumuna gelmesi.

Ülke İçinde ve Dışında Aynı Anda Kullanılabilen Dış Büyüme Yöntemleri 1. Tam Birleşme (Merger) veya Şirket Evlilikleri Birleşme veya tam birleşme, iki yada daha fazla şirketin bütün kaynaklarını bir araya getirmek suretiyle, hukuki varlıklarına son vermeleri ve ortaya yepyeni bir ad altında yepyeni bir işletme şeklinde ortaya çıkmaları yöntemidir. İşletmeleri bu nevi bir birleşmeye yönelten nedenler: İşletmenin varlık değerini arttırmak, Büyük ölçekli hale gelmenin sonuçlarından yararlanmak, Birleştirilen kaynaklarla faaliyetleri yeniden düzenleyip daha etkin ve daha verimli hale getirmek Daha önce faaliyetlerinde başarısız olan işletme veya işletmelere yaşama ve gelişme fırsatı sağlamak.

İşletmelerin birleşerek büyümelerinde uygulanabilecek bir başka yöntem ise, eski şirketlerin hukuki varlıklarını devam ettirmeleri, ama daha üst bir düzeyde bir ana şirket oluşturularak küçük şirketlerin buna bağlanmasıdır. Bu daha çok şirket evliliği olarak bilinmektedir.

Birleşme veya şirket evlilikleri; serbest rekabet ortamını ortadan kaldırıp tekelleşmelere yol açmaları, kârlarını aşırı biçimde arttırmaları, tüketicilerin ve kamunun aleyhine sonuç doğurucu eylemleri (pahalı ve kalitesiz mal üretimi, etkin olmayan kaynak kullanımını teşvik etmeleri) nedeniyle Anti-tröst yasalarla denetim altına alınmışlardır.

2. Satın Alma Yöntemi Satın alan şirket, yeni bir pazara girmek veya mevcut pazarda daha etkili hale gelmek amacıyla pazarda tatmin edici bir şekilde çalışamayan bir başka işletmeyi kendi bünyesine dahil etmektedir. Bu yöntemin en önemli özelliği, satın alınan işletmenin alacak ve borçlarıyla birlikte tüm varlığının satın alan işletmenin varlıklarına eklenmesidir. Böylece, satın alan işletme hukuki varlığını sürdürürken satın alınan işletme hukuken sona ermiş olmaktadır.

Satın alma yönteminde satın almayı gerçekleştiren işletme yönetiminin amaçları şu şekilde sıralanabilir; Pazardaki rakip sayısını azaltmak, Mamul hattını tamamlamak veya dengelemek, İşletmenin piyasa değerini yükseltmek ve hisse senetlerinin fiyatlarında artış sağlamak, Satın alınan işletmenin zararlarını vergiden düşerek net kazançlarını arttırmak, Birleşmenin sağlayacağı sinerjiden yararlanarak verimliliği yükseltmeye çalışmak

3. Ortak Yatırım (Joint Venture) Ortak yatırım, iki veya daha fazla şirketin bir araya gelerek belirli bir mamul/pazar alanında işbirliği yapmalarıyla ortaya çıkan bir oluşum şeklinde ifade edilebilir. Bu oluşum, örneğin, uzman beşeri kaynaklara, mali olanaklara, gelişmiş teknolojilere ve kaliteli hammaddelere sahip dört ayrı firmanın olanaklarını birleştirmek suretiyle sürekli yeni bir şirket kurmaları şeklinde olabileceği gibi, konsorsiyum şeklinde sadece belirli bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik de olabilir. Böylece, birbirlerini tamamlayan kaynaklara sahip bu işletmelerin oluşturacakları ortaklık, işbirliğinin sağlayacağı sinerji gücünden yararlanmalarına ve dolayısıyla büyümelerine hizmet edebilecektir. Ayrıca, ortak yatırım stratejisi yoluyla, özellikli küçük ve orta boy işletmelerin büyük ve güçlü işletmelerin yıkıcı rekabetlerinden korunabilmeleri olanaklı hale gelebilecektir.

4. Stratejik İttifaklar Şirket koalisyonları ve/veya işbirliği antlaşmaları şeklinde de nitelendirilen “Stratejik İttifaklar”, iki veya daha fazla bağımsız şirketin geleceğe yönelik uzun vadeli belirli bir amaç doğrultusunda işbirliği yapmak üzere bir araya gelmeleriyle oluşan anlaşmalardır. Küresel rekabetin yoğunlaşmasıyla birlikte büyüme maliyetinin yükselmesi, kaynak yönünden birbirini tamamlayacak konumda bulunan işletmeleri stratejik ittifaklara yönelme konusunda teşvik etmektedir. Stratejik ittifakların; ölçek ekonomisinden kaynaklanan maliyet tasarrufları, uzmanlık gerektiren alanlarda teknoloji ve bilgi alışverişi, riski azaltma, rekabeti şekillendirme ve yeni pazar fırsatları yaratma gibi yararları yanında, sağlanan yararlarla katlanılan yükümlülüklerin ittifaka giren şir­ketler arasında her zaman adil ve dengeli dağıtılamamasının yol açacağı huzursuzluk, çekişme ve çatışmalar, ittifaka giren farklı ülke şirketlerinin yönetici ve çalışanları arasında kültür, dil ve iletişim farklılığından kaynaklanabilecek yanlış anlaşılma riski ve bu ittifakların rekabeti bozduğu gerekçesiyle hükümetlerden gelebilecek misilleme ve tepkiler gibi önemli ve ciddi sakıncalarına da işaret etmek gerekir.

a. Lisans Anlaşmaları Lisans anlaşmaları, sahibi tarafından tescil edilmiş bir patent hakkı nedeniyle korunan bir mamulün üretilmesi ve/veya pazarlanmasına izin veren bir işbirliği şeklinde ifade edilebilir. Bu yolla, patent sahibi veya işletme, gayri maddi belirli bir hakkı (bir teknoloji, süreç, bilgi veya yöntemi kullanma hakları), belirli bir ödeme karşılığı (royalty) belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir süre için bir başka işletmeye satmış olmaktadır. Genellikle teknoloji üretemeyen ve yenilik yapamayan işletmelerin pek çoğunun lisans anlaşmaları yoluyla pazara girmeyi tercih ettikleri görülmektedir. Ülkemizde, özellikle ilaç, otomotiv, tarım aletleri vb. konularda pek çok firmanın lisans anlaşmaları yoluyla üretim ve pazarlama faaliyetlerinde bulunduğu herkesin malumudur.

b. Satış Yetkisi Verme veya Acentecilik Lisans anlaşmalarından farklı olarak, acentecilikte, gayrı maddi bir hakkın sahibi olan işletme bu hakkı değil, kendi buluş veya teknolojisini kullanarak bizzat ürettiği mamullerin satışını acentelik veya satış yetkisi vererek başka bir işletmeye devretmesi halidir. Mamulün satış ve dağıtımının çok masraflı ve uzmanlık isteyen bir özellik arz etmesi durumunda böyle bir yöntem hem satış yetkisini veren işletmeye hem de acentelik alana yarar sağlayabilir.

5. Üretim İmtiyaz Hakkı Üretim imtiyaz hakkı lisans anlaşmasının özel bir şekli olup hem lisans anlaşması hem de satış yetkisi verme (acentelik) uygulamalarını birlikte kapsayan bir dış büyüme stratejisidir. Bu anlaşma ile, alıcı işletme imtiyaz sahibi işletmeden sadece maddi olmayan (gayri maddi) hakları değil, aynı zamanda malın üretimi ve pazarlanmasıyla ilgili hak ve desteklerini de satın almış olmaktadır. Franchising olarak da bilinen bu üretim imtiyaz hakkı anlaşmasında; tüketiciye sunulacak mal ve hizmetler için, tanınmış bir markanın onayladığı format ve sıkı kurallar altında üretim ve satma hakkının alınması şeklinde uygulanmaktadır.

6. Dış kaynakları Kullanma (Outsourcing) Aynı anda hem büyüme hem de küçülme yöntemi olarak kullanılabilen dış kaynaklardan yararlanma stratejisi, bir mal veya hizmetin üretiminin çeşitli safhalarında bir kısım işletmelerin birbirlerini tamamlayacak şekilde işbirliği yapmalarıdır.

Söz konusu işbirliklerinin uygulamada ortaya çıkan belli başlı şekilleri şunlardır; Tedarikçileri veya bayileri ortak etme: Bir işletme kendisine büyük miktarlarda girdi temin eden tedarikçilerle, ürettiği malları satan bayileri ortak yapmak suretiyle büyüme yolunu seçebilir. Taşeronlaştırma: Uzmanı olduğu alandaki temel yeteneklerini geliştirerek rekabet üstünlüğü sağlamak isteyen bir işletme, temel uğraşı konusunun dışındaki işlevleri (temizlik, personele yemek verme, personelin taşınması gibi) taşeronlara devredebilir veya bu hizmetleri uzman firmalardan satın alabilir. Böylece işletme; hem küçülerek daha etkili bir yönetime kavuşur, hem de uzmanlık alanına girmeyen hizmetleri kendisinin üretebileceğinden daha ucuz bir fiyatla satın alarak taşeronun maliyet avantajından yararlanıp pazarda rekabet üstünlüğü sağlayabilir. Fason İmalat: Bir çeşit taşeron kullanma yöntemi olup, ülkemizde tekstil işletmelerinin sıkça başvurdukları bir dış kaynak niteliğindedir. Fason imalat ise daha işletmenin kuruluş safhasından itibaren planlanan bir örgütlenme türü olmaktadır.

7. Yönetim Anlaşmaları ve Benchmarking İşletmeler sahip oldukları yönetim yetenekleriyle örgütleme kapasitelerini belirli bir ücret karşılığında belirli bir süre için yabancı bir işletmeye transfer edebilirler. Rekabetçi kıyaslama yönteminde ise, bir işletmenin belirli bir yönetim süreci veya tekniğinde çok başarılı olduğuna inandığı bir başka işletmeden bu konularda destek almak veya uygulamalarını aynen kendisine aktarmak üzere anlaşma yapması söz konusudur. Bu yolla, dış kaynaklardan yararlanmayı hedefleyen işletme, bilinçli bir şekilde kendi faaliyet alanlarında en başarılı firmaların uygulama süreçleri ile kendi uygulamalarını karşılaştırmakta ve buradan elde ettiği sonuçları kendisini geliştirmek için kullanma yoluna gitmektedir.

8. Anahtar Teslimi ve Yap-İşlet-Devret Anahtar teslimi işlerde işi üzerine alan işletme bir yatırımı baştan sona yapmayı ve çalışır halde yaptıran işletmeye ve kişiye teslim etmeyi temel alan bir sözleşme yapar. Fabrika binaları ve sanayi tesisleri gibi yatırımlar genellikle bu şekilde gerçekleştirilir. Yap-işlet-devret modelinde ise, işi yaptıran kişi veya firma, yatırımı anahtar teslimi olarak tamamlayan işletmeye bir bedel ödeme yerine, yatırım işletmesini bir süre ona bırakarak bedel olarak düşündüğü gelirleri yıllar itibarıyla elde etmesine ve sözleşme sonunda yatırımı gerçek sahibi olan kendisine devretmesini sağlar.

5. İşletmelerarası Anlaşmalar Ve Birlikler 5.1. Kartel Benzer malları üreten az sayıdaki büyük firma veya şirketlerin fiyatları belirlemek, üretim veya ihracat hacmini sınırlandırmak, piyasaları bölüştürmek, kısacası piyasada monopolcü duruma gelmek için aralarında yapmış oldukları gizli veya açık anlaşmalara veya şirket birleşmelerine kartel adı verilir. Kartele katılan firmalar hukuki ve ekonomik bağımsızlıklarını kaybetmezler, ayrıca karteller geçici anlaşmalardır. Bu iki özellik onları Tröstlerden ayırır. Karteller, piyasada az sayıdaki firma arasında, sınırlı da olsa mevcut rekabeti kaldırıp monopol (tekel) kurulması ve aşırı yüksek fiyatlarla tüketicinin sömürülmesi amacına yöneliktir. Bugünkü uygulamalara göre, kartel kavramı dünya piyasalarında tekelleşmeyi ifade eder. İlgili firmaların ellerindeki patentleri birbirlerine devretmeleri, lisans anlaşmaları, ihracat ve üretim kotaları, dolaysız yabancı sermaye yatırımları kartelleşmenin belli başlı yolları arasındadır. Kartele girdiği halde kartel anlaşmasının kurallarına uymayan ve üretimini kota sınırlarının ötesinde genişleten üyeler için cezai önlemler uygulanır.

5.2. Tröst Firmaların tek bir yönetim altında birleşmeleri suretiyle oluşturulan tekelleşmenin bir türüdür. Kartellere benzetilebilirler. Ancak, kartellerin aksine burada birleşen işletmelerin ekonomik ve yasal varlıklarının sona ermesi ve tüzel kişiliklerinin ortadan kalkması söz konusudur. Bu açıdan bunlar kartellerin tersine geçici değil, sürekli bir birleşmeyi simgelerler. Tröstler piyasayı denetim altına alan dev kuruluşlardır. Bu tür birleşmeler yatay veya dikey şekilde de ortaya çıkabilirler. Kartellerin beşiğini Almanya oluşturmasına karşılık, tröstlerin çıkış yeri ABD olmuştur. Holdingler de tröstleşmeye olanak veren uygulamalardır. Bunun gibi fusion ve merger adı verilen birleşmeler de tröstleşmeye yol açabilirler. Tröstler piyasayı denetim altına alan ve serbest rekabeti kısıtlayan kuruluşlar oldukları için, çoğu ülkelerde tüketiciyi sömürücü kuruluşlar olarak düşünülmüş ve bunlara karşı yasal önlemlerin alınması kabul edilmiştir.

5.3. Füzyon Füzyon, Fransızca bir kelime olup, birleşme ve/veya kaynaşma anlamına gelmektedir. Günümüzde, şirket evliliği olarak da adlandırılan şirket birleşmesinin bir türünü yansıtır. Orijin olarak bu kavram, büyük bir işletmenin bir ya da birkaç küçük işletmeyi satın alması anlamına gelir. Ancak, giderek bütün şirket birleşmelerini içerecek biçimde kapsamı genişletilmiştir. Bununla beraber, füzyonun ayırıcı özelliği, işletme mülkiyetindeki birleşmedir. Bu özellik, onu kartel ve tröst gibi türlerden ayırmaktadır. Birkaç ticaret şirketinin birleşerek bir anonim şirket kurmaları ya da bir anonim şirketin başka bir ortaklığın hisse senetlerini satın alması biçimindeki birleşmeler füzyona örnek olarak gösterilebilir.

Birincisinde, birleşen firma, onu kendisine katan firma içinde erir. 5.4. Amalgamasyon İki veya daha fazla sayıdaki firmanın tek bir firma halinde birleşmelerini ifade eden bir terimdir. Söz konusu birleşme, “Merger” ve/veya “Konsolidasyon” şeklinde olabilir. Birincisinde, birleşen firma, onu kendisine katan firma içinde erir. İkincisinde ise, her ikisinin de tüzel kişiliği ortadan kalkmakta ve yeni bir firma ortaya çıkmaktadır.

5.5. Konsorsiyum İki veya daha fazla işletmenin, büyük sermayeye gereksinme duyulan konuların “liman, demiryolu, köprü ve baraj vb. gibi” yaptırılması amacıyla yaptıkları işbirliğidir. Konsorsiyumlar, yeterli sermayeyi sağlamak, riskleri bölüşmek ve benzeri nedenlerle kurulurlar. Bu işbirliği, işin tamamlanması ile sona ermektedir. İşin tamamlanmasından sonra, ortaya çıkan kâr, anlaşma çerçevesinde işbirliğine katılan işletmeler arasında dağıtılır.

5.6. Holding Bir ana şirketin denetiminde olan şirketler topluluğudur. Yeteri kadar hisse senedini elinde bulundurarak gruptaki diğer şirketleri denetleyen şirkete Holding Şirket adı verilir. Holdingi oluşturan şirketler farklı alanlarda faaliyet gösterebilirler. Ancak bunların denetimi Holding şirketin elindedir. Bazı holdingler sadece grubun denetimi ile ilgilenirler. Bunlar salt holding şirketlerdir. Bir kısmı ise yürüttüğü denetim faaliyetlerinin yanında kendi başına işletme faaliyetlerinde de bulunurlar. Bunlara karma holdingler adı verilir. Holdingleşme, genellikle aynı kişi, aile veya sermaye grubunun yönetiminde çok sayıda şirketin bulunması durumunda ortaya çıkar. Holdinge giren bütün şirketler tüzel kişiliklerini korumaya devam ederler.

5.7. İşveren Birlikleri Girişimciler, kâr olanaklarını garantiye almak ve mesleki çıkarlarını korumak için örgütlenme gereğini duymaktadırlar. Bu amaçla, aralarında bazı birlikler kurarlar. Günümüzde bu amaca yönelmiş en önemli müteşebbis birliği, işveren sendikalarıdır. Bu sendikaların kuruluş gayesi, ekonomik yaşamda üyeleri durumundaki çıkar gruplarının haklarını korumak, sorunlarını çözmek, kazanç ve saygınlık sağlamaktır. Ticaret ve Sanayi Odaları, Odalar Birliği, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu, Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Türkiye'deki bazı işveren birliklerinin örneklerini oluştururlar.