Örgüt Yapıları ve Tasarımı Doç. Dr. Cemal Zehir G.Y.T.E Abdullah AYKIR Örgütsel Ağlar Örgüt Yapıları ve Tasarımı Doç. Dr. Cemal Zehir G.Y.T.E Abdullah AYKIR
Son 30 yıldır iktisat ile yönetim ve organizasyon alanında ilgi görmeye başlamıştır. AMR (Academy of management review) dergisinin 2006 yılında çıkardığı özel sayı ile birlikte bu alana ilgi oldukça artmıştır.
Bilimsel anlayış bakımından diğer kuram ve yaklaşımlardan farklılaşmaktadır. Geleneksel araştırma anlayışına karşı olan bilimadamlarının katkıları ile geliştirilmiştir. İndirgemeci ve doğrusal bir mantığı esas almamaktadır.
"Sosyal davranışlar bireylerin davranışlarının toplamıdır" şeklideki geleneksel sosyolojik varsayımı reddedip aktörler arasındaki sosyal ilişkileri inceleme konusu yapmaktadır, böylece sosyal bağların ekonomi ve örgütleri nasıl şekillendirdiği konusunda faydalı bir bakış açısı sunabilmektedir.
Çalışmalarda kullanılan ağ analizi yöntemiyle, örgütleri bağımsız birer parça olarak değil, birbirleri ile olan bağlantılardan ve etkileşimden doğan verinin analizine yoğunlaşıp alandaki egemen araştırma yöntemlerine zıt düştüğü için de ilgi görmektedir.
Sanayi devrimi ile birlikte insanlar arasındaki yakın sosyal bağların uzak ilişkilere dönüştüğü ve ekonomik tercihler üzerindeki etkisinin azaldığı iddia edilmektedir ama buna rağmen sosyal ilişkilerin etkisinin halen devam ettiğini savunan görüşler de yer almaktadır. Hatta genel olarak ekonomiler ve özel olarak da modern iş örgütlerinde önemli olduğunu vurgulamaktadırlar.
Sosyal Yerleşiklik İddiası Örgütsel ağlar kuramının çıkış noktasıdır. Örgütler, diğerleri ile olan ilişkilerden oluşan bir yapı içinde bulunmaktadır ve bu ilişkilerden kendilerine fayda sağlamak amacıyla faydalanabilir. Ekonomik faaliyetlerde sosyal olguları ve gayriresmi ilişkileri gözardı eden klasik ve neo- klasik yaklaşımlara eleştiri olarak olarak ortaya atılan bir kavramdır.
1944 yılında Polanyi tarafından ortaya atılmış 1985 yılında Granovetter'in katkılarıyla akademik alanda yoğun ilgi görmeye başlamıştır. Kuramın temelinde ekonomik faaliyetlerin sosyal ilişkilerin etkisi altında gerçekleştiği savı yatmaktadır.
Polanyi'ye göre "Kişinin ekonomisi kural olarak onun sosyal ilişkilerinde gizlidir" Granovetter'den itibaren örgütsel ağlar konusunda çalışanlar davranışın kişiler arası ilişki ağlarında gizli olduğunu kabul ederler (Kilduff ve Brass, 2010). Yerleşiklik etkin olmayan piyasalarda veya ekonomik değişimin güç olduğu zamanlarda daha da önemlidir(Burt, 1992).
Hatta mükemmel piyasa koşullarında bile insanların önemli karar almalarında sosyal bağlantılara güvendiği ileri sürülmektedir (Kilduff, 1990) Sosyal yerleşiklik fikri iktisat sosyolojisinin temelini oluşturur (Kripner ve diğ., 2004) İktisat sosyolojisi alanında çalışan araştırmacılar, ekonomik faaliyetlerin odağında sosyal eylem ve oluşumların olduğunu ileri sürmüşlerdir. (Swedberg ve Granovetter, 1992)
Ekonomik eylemler tüm diğer eylemler gibi sosyal olarak yapılandırılmıştır ve bunların kişisel güdülerden bağımsız açıklanması pek mümkün değildir (Granovetter, 1992). Aktörlerin sosyal bağlamdan bağımsız hareket etmesi zordur ve sosyal ilişkiler kaçınılmaz olarak ekonomik eylemleri etkileyecektir (Granovetter, 1985).
Ekonomik eylem sosyal ilişkilerde yerleşiktir ve ekonomik bağlamlardaki kararlar sosyal, kültürel, politik ve bilişsel olarak yapılmasıyla ilgili olduğu vurgulanmaktadır (Beckert, 2003) Aktörün kendisini çevreleyen sosyal hayatla olan kopmaz bağlarını vurgulayan yerleşiklik fikri (Beckert, 2003) daha önceden var olan sosyal bağların taraflar arasındaki ekonomik tercihler üzerinde rol oynadığını ileri sürmektedir (Whiteman ve Cooper, 2000)
Polanyi (1992), insanın ekonomik hayatının süregelen sosyal ilişkiler içerisinde olduğunu ve insanın kişisel çıkarlarıyla ilişkili olan maddi öğeleri korumaktan ziyade topluluk içerisindeki kendi sosyal duruşunu ve sosyal varlıklarını koruma yönünde hareket edeceğini belirterek ekonomik ilişkilerde sosyal bağların önemine dikkat çekmiştir.
Sosyal ağlarda önemli konumda bulunma, güçlü bağlantılara sahip olma veya merkezi konumda bulunma değerli kaynaklara ulaşma konusunda rekabet avantajı sağlayabilir (Gnyavali ve Madhavan, 2001). Piyasada kredi bulma ve bunu elde etme maliyetinin yerleşik ilişkilere bağlı olması gibi (Uzzi, 1999)
Örgüt düzeyinde ele alınırsa fiyatların sabitlenmesi, küçük firmaların yok olması ve üretimle ilgili kurulum standartlarına ilişkin bilgilerin dolaşımı gibi farklı ekonomik çıktılar üzerinde de etkilidir. (Rao ve diğ., 2000) Sosyal yerleşiklik yaklaşımı ekonomik aktörlerin değişkenlik gösteren oranlarda sosyal ilişkiler ile birliktelik temelli ağ düzeneklerinde bulunduğunu varsaymaktadır (Uzzi ve Lanchester, 2004).
Bazı eleştiriler Ussal aktör modelinin yerini alabilecek bir alternatif getirmemektedir (Beckert, 2003) Piyasalarda yapılan işlemlerde taraflara fayda sağladığına dair kuramsal ve ampirik çalışmalar yetersizdir (Uzzi, 1999) Karşılıklı güven beklentilerinde suistimal olasılığı bulunmaktadır (Uzzi)
Sosyal Sermaye Ağ ilişkilerinden elde edilebilecek mevcut ve muhtemel kaynakları tanımlar ve sosyal yerleşiklik iddiasını daha somut bir hale getirir. Bourdieu (1986) ve Coleman (1986) tarafından kullanılmaya başladıktan sonra popüler hale gelmiştir. Arkadaşlığa ya da tanışıklığa dayalı, karşılıklı ağ ilişkileri ile elde edilen somut ya da soyut yararlar (Gargiulo ve Benassi, 2000)
Bir birey ya da sosyal bir birlik tarafından oluşturulan ilişkiler ağından elde edilebilecek mevcut ve muhtemel kaynaklar (Bueno ve diğ., 2004). Üretim ve rekabet yeteneklerini artırmayı hedefleyen finansal sermaye ve insan sermayesinden farklı olan sosyal sermaye bir tarafın tek başına sahip olmadığı taraflar arasındaki ilişkinin devamına bağlı olarak karşılıklı edinilen bir varlık olarak kişiler arası ilişkiler vasıtasıyla finansal sermaye ve insan sermayesini kara dönüştürmektedir (Burt, 1992).
Sosyal sermaye taraflar arasındaki sıradan ilişkilerin öncelikle sosyal ilişkilere sonra da taraflara fayda sağlar hale getirmesiyle oluşmaktadır. Bu dönüşümde ana değişken güven ortamının oluşmasıdır.
İki görüş dikkati çekmektedir. İki aktörün zaman içinde etkileşimlerinin sayısı arttıkça birbirlerini güvenilir olarak algılaması sonucu, merkezi konumda olan aktörün daha güvenilir olarak algılanması (Tsai ve Ghosal, 1998). Aktörler arasında zaman içinde gerçekleşen dirsek temaslarının güvene dayalı yakın ilişki oluşmasını sağlayarak sosyal sermayeye dönüşmesi (Tymon ve Stumpf, 2003)
Diğer bir görüşe göre birbirleri ile ilişkisi olmayan tarafların benzerlik ya da ortak yönleri güven ortamı oluşturmakta ve sosyal bağı ortaya çıkarmaktadır. Akademik ve profesyonel kurumlar, arkadaşlar ile yakınlar, paylaşılan deneyimler ya da hobiler gibi ortak ilgi alanlarının bu tür bağların oluşumunda etkisi olduğu ileri sürülmektedir (Bueno ve diğ., 2004).
Sosyal sermaye en küçük sosyal gruplardan (aile) en büyük gruplara (ülkeler) kadar her türlü grupta yerleşiktir (Kostova ve Roth, 2003).
Bireysel düzeyde çalışanlara iş arama sürecinde yardımcı olduğu, mesleki başarıyı etkilediği, örgütlerin daha iyi bir çalışan profili oluşturmalarını sağladığı, örgüt içinde kaynakların birimler arasında dolaşımını kolaylaştırdığı, tedarikçilerle olan ilişkileri arttırdığı, yerel ağ ilişkilerinin güçlendirilmesini ve örgütlerarası öğrenmeyi sağladığı vurgulanmaktadır (Bueno ve diğ., 2004).
Örgütsel düzlemde ele alındığında geniş sosyal ağlara sahip örgütler büyük bir rekabet avantajı elde edebilir. En yüksek potansiyel üst düzey yöneticilerdedir.
Analiz seviyesini daha üste taşırsak toplum ve devletlere göre değiştiğini kültürün farklı değerlerle etkilediğini görebiliriz. Amerika gibi bireyciliğin ön planda olduğu batılı ülkelerde teknik bilgi sahibi olmak iş yapmak için yeterli olabilecekken toplulukçu doğu kültürlerinde bir sosyal ağın içinde yer almak ön şart olabilir (Hammond ve Glenn, 2004).
Çin'de "Guanxi" adı verilen ticari ağ düzenekleri, (Hammond ve Glenn, 2004) Japonya'da örgütlerarası güçlü bağlarla işbirliklerinin yaygınlığı, "Keiretsu", (Whitley, 1999) Kore'de büyük ölçekli şirketlerle devlet kademesi arasındaki yoğun ilişkiler (Orru ve diğ., 1991) Türkiye'deki aile şirketleri ve aileden gelen tepe yöneticileri ile devlet otoriteleri arasındaki ilişkiler (Buğra, 1995)
Devletle olan ilişkiler hem teşvik ve ayrıcalık hem de iş piyasasındaki düzenlemeler açısından önem kazanmaktadır (Kabasakal ve Bodur, 1998) Ahilik de sosyal ağ ilişkilerine dayalı bir iş örgütlenmesi olarak düşünülebilir.
Ağ Düzeneklerinde Merkezilik Bir aktörün ağ düzeneğinde merkezde konumlanma derecesi (Hagedoorn, 2006; Jablin ve Putnam, 2001) Aktörlerin diğerleriyle olan bağlantı sayısının hesaplanmasıyla bulunur. En fazla bağa sahip olan aktör merkezde kabul edilir.
Çeşitli hesaplama yöntemleri mevcuttur Çeşitli hesaplama yöntemleri mevcuttur. Aktörden diğerlerine, diğerlerinden aktöre, ikisinin toplamı, aktörün aracılık konumlarının sayısı vs. Merkezdeki aktörler çok fazla ilişki içinde oldukları için bilgiye daha kolay erişebilir ve daha güvenilir olarak algılanırlar (Tsai ve Ghosal, 1998).
Güçlü Bağların Gücü Aktörler coğunlukla sosyal nitelikli güçlü bağlar oluşturmaya eğilimlidir (Bourdieu, 1986; Coleman, 1988; Podolny, 2001) Yakın sosyal bağlar aktörler arasındaki güven ve ortak ticari ilişkileri kolaylaştıran sosyal normları ve uyumun oluşumunu sağlamaktadır (Coleman, 1998; Gargiulo ve Benassi, 2000)
Birbirine yakın ilişkilerle bağlanmış üyelerden oluşan ağlarda oluşan güven sayesinde belirsizlik azalacak ve ortak çıkarlar doğrultusunda işbirliği yapılacaktır (Gargiulo ve Benassi, 2000). Güçlü bağlar farklı şekillerde oluşabilmektedir. Geçmişte uzun süre beraber iş yapma (Burt, 2005) Aynı sosyal ve fiziksel çevreyi paylaşma ve tarafların sosyal kimliklerini pekiştiren belirli gruplarda yer alma eğilimleri (Rao ve diğ., 2000)
Güçlü bağlar sayesinde daha yoğun bilgi aktarımı mümkün olabilmektedir bu yüzden zayıf bağlardan daha faydalıdır (Podolny, 2001) Kültürel görecelik güçlü ilişki ağlarının ne kadar başarılı olacağını etkilemektedir.
Mesela doğu kültürlerinde ortaklıkların nadiren sona erdiği hatta ömür boyu sürdüğü görülürken batı kültürlerinde ise fırsatlar ve çıkarlar doğrultusunda ortaklıkların sona erdiği daha sık görülmektedir (Hammond ve Glenn, 2004). Genelde doğu kültürünün baskın olduğu Türk toplumunda ise küçük gruplara bölünme eğiliminin yüksek olduğu vurgulanmaktadır (Sargut, 2006)
Zayıf Bağların Gücü Aktörler sosyal nitelikli olması gerekmeyen kol mesafesindeki zayıf bağlar oluşturma eğilimindedir (Granovetter, 1973) İş arayanlar üzerine yapılan bir araştırma üzerine ortaya atılmıştır. Yeni iş ararken güçlü bağlardansa zayıf bağların daha etkili olduğu bulunmuştur.
Zayıf bağlar daha geniş bir kitle ile iletişim kurmak anlamına da geldiği için kendi yakın çevresinin dışındaki bilgilere ulaşma imkanı sağlamaktadır (Granovetter, 1983). Kongre, konferans, toplantı gibi sosyal bilgi paylaşımı ortamlarında seyrek yapılan etkileşimler sayesinde bilgi değişimleri olup daha geniş bir alanda bilgi paylaşımı imkanı olmaktadır.
Örgüt bağlamında bilgiye hızlı erişim ve kurumsal çevreden kaynaklanan değişime uyum gösterme açısından olumlu katkı sağlayacağı söylenebilir. Tersi durumda ise örgütler kapalı bir ağ düzeneğinin içinde kalmış gibi olabilirler. Makro düzeyde bakıldığında güçlü bağların önem gördüğü toplumlarda sosyal sistemin nispeten kapalı olmasından dolayı zayıf bağların sayısı daha az olmaktadır (Granovetter, 1983).
Bu ortamda yeni fikir ve düşünceler yavaş yayılacak, bilimsel çabalar engellenecek, kamplaşmalar ve gruplaşmalar yaşanabilecektir. Zayıf bağlar bilgiye ve değişime açık, serbest pazar ve liberal ekonomiye işaret ederken güvene dayalı güçlü bağlar kapalı ve denetime dayalı ekonomik anlayışın hakim oluşuna işaret edebilir.
Yapısal Boşluklar Bir yapı içerisinde aktörler arasındaki bağlantıların olmaması durumunda ortaya çıkan boşlukları köprü kurarak bağlama yaklaşımı (Burt, 1992) Zayıf bağların gücü iddiası uzak noktalardaki önemli aktörlere erişim imkanı sağlasa da aslında bir ağ düzeneği incelendiğinde hem zayıf hem güçlü bağların yer aldığı görülecektir.
Bağlantı sayısı ne kadar çok olursa olsun her aktörün birbiri ile bağlantı kurma imkanı yoktur. Bu durumda var olmayan bağlantılar yapısal boşlukları oluşturur. Yakın ilişkiler sayesinde kümeler oluşacak fakat farklı kümeler birbirleri ile etkileşim içine giremeyebilecektir. Burada farklı kümelerle etkileşime girebilen aktörler yapısal boşluklarda köprü vazifesi görerek öne çıkacaklar ve avantaj elde edeceklerdir.
Burt'e göre yapısal boşluk sayesinde elde edilen önemli üstünlükler: 1) Alternatif bakış açılarına ve uygulamalara ulaşma yeteneği 2) sosyal sistemdeki yeni görüşlere ve düşüncelere erken ulaşılması 3) Bir avantaj elde edileceği düşüncesi ile düşüncelerin gruplara aktarılması
Özellikle dışa kapanmış iç gruplar arasındaki bilgi paylaşımı büyük ölçüde yapısal boşlukları dolduran aracılara bağlıdır (Sargut, 2003)
Örgütlerarası Ağ İlişkileri ve Yeni Kuramlarla İlişkisi Örgütler de bireyler gibi kendi teknik ve kuramsal çevrelerinde güç kazanmak için sosyal ağlarını genişletmeye çalışır. Burada temel sorun hangi nedenle ve hangi koşullar altında ilişki kurduklarıdır (Oliver, 1990)
Karşılıklı işbirliğine dayalı ilişkiler düşük güven düzeyli ve az risk içeren resmi nitelikli olmayan etkileşimlerle başlar (Ring ve Van de Ven, 1994). Zamanla bu ilişkiler güçlenir ve yoğunlaşır ve daha fazla bilgi içermeye başlar (Gulati ve Gargiulo, 1999)
Bu bağlamda üç temel özellik öne çıkar 1) Bağlar üyeler arasındaki ortak amaç veya çıkarlara ulaşmayı hedefler 2) Üyeler arasında görev ve işlerin bölüştürülmesinden kaynaklanan birbirinden bağımsız süreçler oluşur 3) Bir örgütlerarası ağ diğerlerinden bağımsız bir birim gibi hareket eder ve üyelerinden farklı bir kimliğe sahiptir.
Sosyal bağlar, tedarikçi ilişkileri, sendikal üyelikler, örgütlerarası yönetim kurulu üyelikleri, örgütlerin çalışanları arasındaki ilişkiler, stratejik işbirlikleri gibi bir çok ekonomik veya sosyal bağlantı ile kurulmaktadır.
Örgütler kaynakların kıt olduğu veya dış çevreden elde etmede güçlük çektikleri zaman bağlantı oluşturma eğilimi göstermektedir (Oliver, 1990). Bilgi alışverişi önemli bir güdüleyicidir (Hammond ve Glenn, 2004) Diğerlerinin tepkilerini gözlemleme adına önemli bir araçtır (Kraatz, 1998)
Merkezi konumda olanlar ağı yönetme fırsatına sahip olur (Koka ve diğ, 2006) Kaynak bağımlılığı kuramı ile benzerlik göstererek kıt kaynaklara ulaşmak için örgütsel ağlar kullanılabilecektir. Diğer örgütlerdeki meslektaşlarla olan ilişkiler örgütsel tasarım alternatiflerinin aktarımı açısından kurumsal kurama faydalı olacaktır.
Sonuç Polanyi'nin (1944) ortaya attığı ve Granovetter'in (1985) devam ettirdiği sosyal yerleşiklik tezi akımın ilk halkasını oluşturmaktadır. Güçlü bağların gücü Zayıf bağların gücü Yapısal boşluklar akımın diğer halkalarını oluşturmaktadır.
Zayıf bağların güçlü bağlara doğru evrildiği ve örgütler için fırsat oluşturduğu iddia edilmektedir. Sosyal ağ analizleri mikro, meso ve makro seviyelerde, bireyler, gruplar ve örgütler arasında mevcut olan sosyal etkileşimlerin ortaya çıkarılmasında epistemolojik açıdan geleneksel yöntemlerden daha üstün bir yöntem olarak gözükmektedir.