Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
Advertisements

ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI TARİHİ
LUDDİTE OLAYI 6.GRUP------GRUP ÇAY.
23 NİSAN BİZİM BAYRAMIMIZ
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
KUVA-İ MİLLİYE Türk Orduları ’nın, Mondros Ateşkes Antlaşması ile dağıtılması sonrası Anadolu, savunmasız kalmıştı.Böylesi zor bir ortamda Anadolu ’yu.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük HER ŞEY GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN HAYATI
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN HAYATI.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük BÜYÜK TAARRUZ
Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi (27 Aralık 1919) Birinci Dünya savaşının bitmesiyle birlikte yurdumuz savaşta yenik sayıldı. Sevr Antlaşmasıyla ülkemizi.
MİLLİ MÜCADELE (KURTULUŞ SAVAŞI).
MERKANTİLİZM TANIM Orta çağın sonları ile sanayi devrimi arasında kalan dönem. Ticaret Ev-sanayi şeklinde başlayan sanayi Kapitalist sınıf: sanayiciler,
Cumhuriyete Nasıl Kavuştuk?
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
…Tarih Kainatın Vicdanıdır...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı nasıl başlattığını anlatalım
MUSTAFA KEMAL’ E SUİKAST GİRİŞİMİ BİR DEVRİN ANALİZİ: NUTUK
HAVZA GENELGESİ 29 Mayıs 1919 M.Kemal, 15 Mayıs 1919 ’da İzmir ’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden sonra 16 Mayıs 1919 ’da Bandırma Vapuru ‘yla.
İNKILAP PERFORMANS ÖDEVİ
SANAYİ DEVRİMİ Sanayi Devrimi ya da Endüstri Devrimi, Avrupa'da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime olan etkisi ve buhar gücüyle çalışan makinelerin.
HARF İNKILABINDAN MİLLET MEKTEPLERİNE MİLLİ KÜLTÜRÜMÜZ AYDINLANIYOR
ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE GERÇEKLEŞENLER.
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
MİLLİ BAYRAMLARIMIZ.
Öğretmenler Günü.
GENELGE VE KONGRELERİN ÖNEMLERİ
SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKİLAPLAR
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAPLARI
MİLLİ (ULUSAL ) BAYRAMLARIMIZ
1.ÜNİTE BİR KAHRAMAN DOĞUYOR ÖZET
  Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı imparatorluğu döneminde egemenlik padişahta idi. Padişah.
BAYRAMLARIMIZ Biz Türk’üz.Geleneklerimize bağlı bir milletiz.
Cumhuriyete Nasıl Kavuştuk?
MİLLİ BAYRAMLARIMIZ Milli bayramlarımız, ulusça kutladığımız, birlik beraberliğimizi pekiştiren sevinçli günlerimizdir.
AİT Ders çalışma soruları.
CUMHURİYET HALK YÖNETİMİ HÜRRİYET ÇAĞDAŞLIK UYGARLIK DEMOKRASİ EŞİTLİK
Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan itibaren toprak kaybetmeye başlamıştır
KURTULUŞ SAVAŞI.
ATATÜRK’ÜN GÖREV ALDIĞI SAVAŞLAR
HEPİMİZİN BİR AİLESİ VAR. AİLEMİZ BİZİM GEÇMİŞE TANIKLIK YAPMAMIZDA EN ÖNEMLİ ETKENDİR… AİLEMİZ BİZİM GEÇMİŞE TANIKLIK YAPMAMIZDA EN ÖNEMLİ ETKENDİR…
Geçmişten geleceğe.
Niçin Bayram Yapıyoruz ? Cumhuriyet ilan edilmeden önce devletimizin adı Osmanlı Devleti’ydi. Osmanlı Devleti padişahlar tarafından yönetiliyordu. Bazı.
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
TOPRAKLARIMIZIN PAYLAŞILMASI
Carmina Burana / Carl OFF
MİLLİ BAYRAMLARIMIZ YUNUS EMRE ÇAY YUNUS EMRE ORTAOKULU ESRA KABADAYI Yunus Emre ÇAY1.
BİR KAHRAMAN DOĞUYOR / Mustafa Kemal’in Şehirleri
ATATÜRK’ÜN İLETİŞİME VERDİĞİ ÖNEM
EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.
ATATÜRK’ÜN YAPTIĞI HİZMETLER
ÇELTİKÇİ İLKÖĞRETİM OKULU ATATÜRK'ÜN HAYATI.
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR / Sağlık Alanındaki Gelişmeler
KUZEY EFTAL SESLİOKUYUCU
Cumhuriyet Bayramınız
İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ / Anadolu’dan Haber Var
T.C İnkılap Tarihi Ve Atatürkçülük
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünya emekçi kadınlarının kutladığı uluslar arası bir gündür.
ATATÜRK'ÜN HAYATI KRONOLOJİK SIRALAMA
Laikliği Doğuran Nedenler Deniz ÇAPAR Kaan CANLI
BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
İNKILAPLAR. Siyasi Alanda Yapılan İnkılaplar  Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)  Ankara’nın başkent olması(13 Ekim 1923)  Cumhuriyetin ilanı (29.
KAZANIMLAR 6. Atatürk’ün 1919’a kadar bulunduğu görevler ve yaptığı hizmetleri üstlendiği Milli Mücadele liderliği açısından değerlendirir.
Sunum transkripti:

Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19 Sanayi Devrimi Avrupa’da 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşların üretime uygulanması ve buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, bu gelişmelerin de Avrupa’daki sermaye birikimini arttırmasına denir. sanayi devrimi bugünkü dünya düzenine önemli ölçüde şekil vermiştir. tüm dünyada feodalizmden kapitalizme geçişi sağlamış, Avrupa'da feodal burjuvanın yerine sanayi burjuvası yükselmeye başlamış ve feodal dönemin selfleri ve köleleri yeni dönemde işçi sınıfı adıyla yeni bir sınıf oluşturmuşlardır. Burjuva sınıfı artık her ülkede en zengin sınıfı oluşturuyordu. Yani Sanayi devrimi, emeğin değil sanayinin ve sermayenin yükselmesidir.. sanayinin ve sermayenin yükselmesi için emekçilerin alçalması, alçaltılması gerekmektedir. Birinin yükselmesi, diğerinin alçalması anlamına gelmektedir. Şirketler eşi görülmemiş bir hızla büyürken, işçiler, işyeri güvenliği, sağlık koşulları, örgütlenme ve grev gibi en temel haklarını dahi tanımayan bir siyasi ve hukuki sistem ile karşı karşıyaydılar.

Tüm dünyada feodalizmden kapitalizme geçişi sağlamış. Avrupa'da sanayi devrimi öncesinde de bir işçi sınıfı vardı. Bu sınıf her zaman çoğunlukta ancak bilinçsiz durumda idi. Sanayi devrimi sonucunda işçi sınıfı bilinçlenmeye başladı. Toplumların hemen hepsinde en kalabalık sınıfını oluşturdu. İşçi sınıfı, yoğunluğuna karşın ekonomik ve siyasal haklardan mahrumdu. Ücretleri düşük, yaşama ve çalışma koşulları çok kötüydü. Çalışma saatleri uzun, fabrikalar havasız ve her türlü sağlık koşullarından uzaktı.

Sanayi devrimi, emeğin değil sanayinin ve sermayenin yükselmesidir. Fabrika sistemi hızlı üretim gibi olumlu sonuç yanında sosyal açıdan olumsuz birtakım sonuçlar da doğurdu. 1800’lü yılların sonuna gelinirken, sanayi tüm dünyada devasa bir gelişim göstermekte; buna bağlı olarak sayıları hergün artan işçilere kölece çalışma koşulları dayatılmaktaydı. İşçilerin kalifiye olması artık o kadar önemli değildi. Makineler tekdüze, basit, mekanik hareketler yapabilen herkesle çalışabiliyordu. Gücü, gücünün yettiğine, başlangıcı belli, sonu belli olmayan çalışma saatleri ile yoğun bir sömürü imparatorluğu oluşturmuştur. Çalışma saatleri, makine sahiplerinin daha fazla artı değer ve en az maliyetle, en fazla kâr elde etme gereğiyle 16 saate kadar uzatılmıştı.

Makinelerin çalışması ve üretimin gerçekleşmesi için gücü tüketilmiş emekçinin yeniden güçlendirilmesi, bozulan sağlığının göreceli olarak iyileştirilebilmesi ve sürdürülebilir üretim gücünün korunması gerekiyordu. Her yerden “yeter artık, güneş ışığı görmek istiyoruz” çığlıkları yükseliyordu. Erkek işçiler yanında, hatta onların yerine (daha ucuza çalıştıkları için) çocuk ve kadınlar çalıştırılmaya başlandı. İşçiler, bu kadar uzun süre çalışmalarına karşın aldıkları ücretle karınlarını zar zor doyurabiliyorlardı. İşverenler, emekçilere bir lokma ekmek ve karın tokluğu kadar ücret veriyordurlar. Bunu da emeklerinin karşılığı olarak değil, çalıştırdığı emekçinin, ölmemesi, hastalanmaması ve ertesi gün de gelip makine sahibi adına üretim yapabilmesini sağlamak adına yapıyorlardı.

1856’da Avusturyalı emekçiler, sanayiciler gibi düşünmüyorlardı. Makine yalnıca bir makinedir. Çalışma saatlerinin makine sahiplerinin diledikleri gibi değil, belirli saatlerle sınırlı olmasını talep ediyorlardı. Bunu gerçekleştirmek için izlenebilecek yönetimi belirlemek üzere toplantılar yapıyorlar, ciddi konularda düşünüyorlar, şenliklerle düşünme ve direnme gücünü diri tutmaya çalışıyorlardı.

Sekiz saatlik iş günü için gösterilerin başlaması bu döneme ilişkindir ve bu süreçte emekçiler, üretimden gelen güçlerini kullanarak, makine sahiplerinin anlayacağı bir dil ile konuşmaya karar vermişlerdir: Bir günlük makineleri susturacaklar, çalışmayacaklar, işi bırakacaklardır. 21 Nisan 1856 bu gücü sınamak, bu dili kullanmak için önemli bir tarihtir ve bu tarihten sonra hiçbir şey 21 Nisan 1856’dan önceki gibi olmayacaktır. İşçiler şunu ayırt ettiler. Makine yalnızca bir makinedir, makinenin çalışması, meta’nın elde edilmesi için, makineyi hareket ettirecek ve meta’yı oluşturacak kol gücüne gereksinim vardır. Kol gücü olmadan makine ölü bir çelik yığını, meta ise oluşmamış bir tasarımdır. Makinenin varlığı ya da hammaddenin tezgâh üzerinde durması hiçbir şeydir. Onu şey’e dönüştüren emektir. Avustralyalı işçiler, önemli bir devrimin eşiğindeydiler ve bulduklarının dünyayı yerinden oynatabilecek bir kaldıraç olduğunun bilincinde değildiler. Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

Avustralya’dan sonra 1 Mayıs’ı ve bugün iş bırakmayı kararlaştıran ikinci ülke, Atlantik’in kıyısındaydı ve kapitalizmi en vahşi biçimde geliştirerek, emperyalist biçime dönüştürecek olan ABD’deydi. 1 Mayıs 1886′da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Chicago(Şikago)’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı.

Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı. İşçi önderleri Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 1 Mayıs 1886 yılında 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için idam edildi.

Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söyledi: "Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım."

1889`da toplanan İkinci Enternasyonal’de (Uluslararası İşçi Kongresi) Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü ” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi. 1 Mayıs, sanayi devriminin yarattığı işçi sınıfının tarih sahnesinde yer alışının günüdür.

ÜLKEMİZDE 1 MAYIS “Dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle; işçi tulumuyla      Bu güzelim memlekette hürriyet…”                                                                                                                                        Nazım Hikmet

Türkiye işçi sınıfı tarihinde 1 Mayıs’ın kutlanması Cumhuriyet Türkiye’si öncesine, Osmanlı dönemine kadar gitmektedir. İlk kutlama 1909 ylında Üsküp ve Selanik’te yapılmıştır. İstanbul’daki ilk 1 Mayıs kutlaması ise 1912’de yapıldı. 1912-1921 yılları arasında savaşın ve iç politikaların etkisiyle herhangi bir kutlama yapılmazken, 1921 yılı 1 Mayısı işgal kuvvetlerine karşı anti-emperyalist bir gösteriye dönüştürülerek kutlandı.

4 Mart 1923’te gerçekleşen İzmir İktisat Kongresi’nde işçi temsilcisi delegelerin önerisiyle 1 Mayıs’ın işçi bayramı olarak kutlanması ve tarım dışı işlerde 8 saatlik işgünü uygulanması kararlaştırıldı.

1924 yılında 1 Mayıs kutlamaları dönemin hükümeti tarafından yasaklanmıştır. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun yasası gerekçe gösterilerek 1 Mayıs’ta yürüyüş ve miting düzenlenmesine izin verilmedi. 1935 yılında çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun” adıyla çıkarılan düzenleme ile 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak genel tatil günlerine dahil edildi.

1975 yılında 1 Mayıs, yarım asırlık bir zamanın ardından, İstanbul Tepebaşı’nda yapılan bir toplantıyla kutlandı.1976 yılında on binlerce işçi 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’ndaydı. DİSK tarafından düzenlenen miting için Beşiktaş’tan başlayan yürüyüş Taksim’de son bulmuş ve kitlesel bir 1 Mayıs kutlaması gerçekleştirilmişti.

1 Mayıs 1977..

1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı`nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul’a gelen yaklaşık 500 bin kişi DİSK’in organizasyonu önderliğinde Taksim Meydanı`nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştır. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halde kaçmaya başladı, kısa bir süre içinde Etap Marmara Oteli`nin üst katlarından da ateş açıldı.

İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu’na itmeye başladı. Kalabalığa ateş açılıyordu fakat polis ateş açanlara değil, kalabalığın üstüne saldırıyordu. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu’ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığı daha da korkutmak için bir daha ateş açıldı. İnsanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti.

28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi. Yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Ölenlerin çoğu Kazancı Yokuşu'nun başında, park edilmiş kamyon yüzünden sıkışarak ölmüşlerdi. 470 kişi göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamadı. Ateşi kimin açtığı tam olarak belirlenememiş, olay halen aydınlatılamamıştır.

1978′de 1 Mayıs yüzbinlerce kişi tarafından Taksim Meydanı’nda kutlandı. 1979`da Sıkıyönetim Komutanlığı İstanbul`da miting yapılmasına izin vermedi, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Buna rağmen İstanbul sokaklarında yüz binlere ulaşan rakamlarla korsan 1 Mayıs kutlandı. 1981`de Milli Güvenlik Konseyi 1 Mayıs`ı resmi tatil günü olmaktan çıkardı. Kontrgerilla tarafından askeri darbe hazırlığı olarak yapıldığı MİT tarafından Başbakan Süleyman Demirel'e rapor edilince,[1] ve 29 Mayıs 1977'de muhalefet lideri Bülent Ecevit'e İzmir havameydanında suikast düzenlenince, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı 1 Haziran 1977'de derhal re'sen emekliye sevkedilmiştir.[2]

12 Eylül Darbesinin ardından ’89 Bahar Eylemleri’yle darbeci baskı ortamının etkilerini üzerinden atan Türkiye işçi sınıfı 1 Mayıs’a yeniden merhaba diyerek alanlara çıktı ve önce İstanbul’da ardından ülkenin bütün kentlerinde 1 Mayıs’ı coşkuyla kutladı.

2008 Nisan’ında, 1 Mayıs’ın “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kutlanması kabul edildi. 2008 yılında sendikaların hükümetle 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama konusunda uzlaşamaması sonucunda sendikalar, Taksim’e yürüme kararı aldı ve bazı sol görüşlü partiler de bu yürüyüşe katılacaklarını açıkladı. Bunun üzerine, güvenlik güçleri bir gün öncesinden hazırlıklara başladı ve sabah 06:30′dan itibaren Şişli’de, Osmanbey’de, Pangaltı’da, Nişantaşı’nda, Okmeydanı’nda, Dolapdere’de ve Kurtuluş’ta olaylar çıktı. Polisin DİSK binası önündeki ve ÖDP binasındaki tutumu ve bir hastanenin acil servisi girişinde gaz bombası atarak birçok kişinin yaralanmasına neden olması çok tartışıldı. Polis; bu olaylar sırasında biber gazı, gaz bombası, tazyikli ve boyalı su kullandı. DİSK binası önündeki olaylarda CHP milletvekili Mehmet Ali Özpolat, sıkılan biber gazı nedeniyle kalp spazmı geçirdi. Okmeydanı’nda Burhan Gül isimli 19 yaşında bir genç, başından plastik mermiyle vurularak yaralandı. Ayrıca Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda yapılan kutlamalarda da olaylar çıktı ve polis, göstericilere gaz bombalarıyla müdahale etti. Ankara’da Sakarya Meydanı’nada yapılan kutlama olaysız sona erdi.

22 Nisan 2009 tarihinde TBMM'de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiştir.

Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı Yepyeni bir güneş doğar dağların doruklarından Mutlu bir hayat filizlenir kavganın ufuklarından Yurdumun mutlu günleri mutlak gelen gündedir 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı Vermeyin insana izin kanması ve susması için Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin Bizlerin ellerindedir gelen ışıklı günler 1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı Ulusların gürleyen sesi yeri göğü sarsıyor Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlıyor Devrimin şanlı dalgası dünyamızı kaplıyor Gün gelir gün gelir zorbalar kalmaz gider Devrimin şanlı yolunda kül gibi savrulur gider

AYDAN DEMİRKIRAN 2006470016 DİDEM ÖZTÜRK 2006470057