Bizler bugüne kadar, Kurtuluş Savası denince aklımıza hiç MİLLİ MÜCADELE’DE “DÜSMAN ÜLKELER”.. Bizler bugüne kadar, Kurtuluş Savası denince aklımıza hiç ABD’yi getirmedik. Ya da, aklımıza getirtmediler!.. Tekrar düşünelim bakalım, “Kurtuluş Mücadelesi” deyince aklımıza hangi “düşman ülkeler” geliyor?.. Başta Yunanistan, sonra İngiltere Fransa İtalya Çoğunluğumuz sanıyor ve öyle biliyor ki, ülkemizi işgal eden ve paylaşmaya gelen ülkeler bunlar..
İsmet Paşa, Lozan dönüşü Oysa, “Kurtuluş Savaşı’nda ana düşman ABD” dersek, “hadi canım” der misiniz?.. Böyle diyen ve düşünenler olsa dahi, şuna artık kimse itiraz etmiyor: “ABD, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşması olan Lozan’ı resmen tanımadı!..” Bugün, ülkemizi bölen yeni sınırlar çizmesinin ardında da bu yatıyor.. Biz yalnızca, yukarıda sayılan ülkelere karsı kurtuluş mücadelesi verdiysek ve ortada ABD yoksa, ABD niçin Lozan’ı tanımıyor?.. İsmet Paşa, Lozan dönüşü İstanbul'da General Refet Bele tarafından karşılanırken
Türkiye’yi dörde bölen haritayı yapan da ABD Başkanı 1919’DA DA AVRUPA’YA EMİR VEREN ABD.. Su anda 100 bin adet sınırına dayanan “İsgal ve Direniş” adlı kitabımı yazarken, karşıma ABD çıktı. Bugün PKK’ya destek veren, onu yok etmek için silahlı mücadeleye karsı çıkan ve “sabredin!” diyen, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt Devleti kuran, ülkemizdeki Kürt ayrılıkçılara siyasal destek veren ABD, 1919’da da karsımızda imiş de haberimiz yok!.. Bakınız, o tarihte ABD Başkanı olan Wilson, gitmiş Paris’te oturmuş; yanına Fransa Başbakanı Klemenso, İngiltere Başbakanı Loyd Corc ve Yunanistan Başbakanı Venizelos’u almış, Türkiye’yi paylaşmak için “emirler” veriyor. Bizlere de yıllarca “tek düşman” olarak Avrupa gösterildi. Oysa o Avrupalı ülkelere emirleri veren ABD Başkanı Wilson.. Türkiye’yi dörde bölen haritayı yapan da ABD Başkanı
Türkiye’ye 62 bin 500 askerini yerleştirecekti. ABD Başkanı, “İstanbul bir Türk kenti değildir” “İstanbul Boğazı ve çevresini ABD mandasına almalıyız” “Boğazlara ve İstanbul’a Amerikan askeri yerleştireceğiz” “Yunanistan Başbakanına söyledim” diyor.. Yine aynı tarihte, “Türkler’i medenileştirmek!” için ülkemize 100 bin Amerikan askeri göndermeyi planlıyor.. (Bugün Irak’a yaptıklarını bize yapacakmış da Mustafa Kemal’i aşamamış!..) AKP Hükümeti’nin ve bazılarının(!) çok istediği 1 Mart Tezkeresi geçseydi, Türkiye’ye 62 bin 500 askerini yerleştirecekti. Nasıl hiç birbirine benzemiyor değil mi!!..
İŞTE BEN SÖYLEDİM!.. “Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim” diye başlamıştım. İşte söyledim!.. Kurtuluş Savaşıyla ilgili böyle önemli bir bilgi bugüne kadar milletten niçin gizlendi acaba?.. 20 günde 3. baskısıyla 100 bin adedin üzerine çıkan “İşgal ve Direniş” adlı kitabımı okuyan pek çok tarih öğretmeni bile telefonla bu gerçeği yeni öğrendiğini söylüyor. Peki bunu gören, okuyan, en küçük magazin dedikodusunu kaçırmayan ve 5 kamera ile izleyen televizyon habercileri, gazeteler bu gerçeği niçin vurgulamıyor dersiniz? Gazetelerin kitap ekleri bu gerçeği niçin yazmıyor?.. İste ben söyledim ve yazdım.. Bakalım başkaları neler söyleyecek ve yazacak?.. Söyleyecek ve yazacaklar mı?.. Hulki Cevizoğlu