Albert Einstein Anılar ve Alıntılar… æ Müzik : Isaac Stern “ Serenade ”

“Bilseydim, çilingir olurdum...” “İnsanların aşka düşmelerinin nedeni yerçekimi değildir..” En eski resmi, 7 yaşında.

“Eğitim okulda öğrenilen her şeyi unuttuktan sonra geriye kalandır.” “.. iki şey sınırsızdır; evren ve insanoğlunun ahmaklığı.. ilkinden o kadar da emin değilim. ” 14 yaşında.

Lise Diploması, 1896 yılında 18 yaşında

“İç ve dış dünyamın, yaşayan yada ölü diğer insanların emeklerinin eseri olduğunu ve aldığım derecede vermeye gayret etmem gerektiğini günde yüz kere kendime hatırlarım.” Mileva ile Evlilik, 1903 yılı, 24 yaşında.

“Salışım (izafiyet) kuramımı kanıtlarsam Almanya benim bir Alman olduğumu iddia eder, Fransa ise Dünya vatandaşı olduğumu ilan eder.. Eğer kanıtlayamazsam, çok basit, Fransızlar zaten bir Alman olduğumu söyleyecek, Almanya ise yahudi olduğumu açıklayacak.” 1905 yılı, 26 yaşında.

EINSTEIN’NIN “HARİKA YILI” 1905 yılında (26 yaşında) yayınlananlar : 1. Planck’ın Kuvantum Kuramındaki Fotoelektrik Etki 2. Özel salışım (İzafiyet) Kuramı 3. Kütle ve Enerji eşdeğerliği

37 yaşındaki Einstein’ın 1916 yılı mart ayında,yayına gönderilen “dört sayfa”lık Genel salışım (izafiyet) Kuramının ilk sayfası

“Matematikçiler Salışım (izafiyet) Kuramına el attıktan sonra ben bile onu anlayamaz hale geldim.” İkinci eşi Elsa ile, 1920 yılında 41 yaşında.

“ “Bilimsiz din kör, Dinsiz bilim ise topaldır.” 1921 yılında, 42 yaşında iken Fotoelektrik Etki üzerine çalışmaları için 1905 yılında Nobel Ödülünü aldı. Nobel Ödül komitesi İzafiyet Teorisi için Nobel ödülü vermeye yanaşmadılar. “ “Bilimsiz din kör, Dinsiz bilim ise topaldır.” “Bu düşünceler bana sözlü gelmediler. Ben nadiren kelimelerle düşünürüm. Bir düşünce önce gelir ve daha sonra onu kelimelere dökmeye çalışırım.”

“Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: “Her birimiz Dünya’ya gayri ihtiyari ve davetsiz olarak geldik. Benim için onun gizemlerine hayranlık yeter.” “Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: Biri hiçbir şeyin mucize olmadığını, diğeri her şeyin mucize olduğunu düşünmek.” 1921 yılında

“Evrende anlaşılması en güç olan şey, evrenin anlaşılabilir oluşudur.” “Matematikte karşılaştığınız güçlükler için endişe etmeyin. Emin olun benim güçlüklerim sizinkilerden daha büyük..” “Evrende anlaşılması en güç olan şey, evrenin anlaşılabilir oluşudur.” 1927 yılında

“Hoş bir kızla iki saat oturmak iki dakika gibi geçer; Sıcak bir sobanın üzerinde iki dakika oturmak, iki saat gibi gelir. Bu izafiyettir” Charlie Chaplin ile birlikte.

“Her şeyi bilimsel olarak tanımlamak mümkündür, ancak; bir Beethoven senfonisini dalga basıncının değişimleri olarak tanımlarsan saçmalık olur.” 1928 yılında

“Matematiğin diğer tüm bilimler arasında özel saygı görmesinin bir nedeni de yasalarının mutlak, kesin ve tartışılmaz olmasıdır; Oysa,diğer bilimlerin yasaları tartışmaya açık ve sürekli yeni buluşlarla çürütülmek tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.” 1929 yılında, Kuvantum Kuramı’nın yazarı Max Planck ile

“Hayal gücü bilgiden daha önemlidir” 1930 da, modern Hindistanın Nobel edebiyat ödüllü şairi Rabindranath Tagore ile,

“Hakikati betimlemek için yola çıktıysan, zarafeti terziye bırak.” 1931 de Nobel edebiyat ödüllü Alman demokrat ve yazar Thomas Mann ile

eşit derecede bilge veya eşit derecede aptalız.” “Tanrı önünde hepimiz eşit derecede bilge veya eşit derecede aptalız.” “Deneyimleyebileceğimiz en güzel şey gizemdir. Gerçek sanatın ve bilimin kaynağı da odur.” 1932 yılında

“Bazan hiçbir şey ödenmeden elde edilebilecek şeyler için o kadar çok ödenir ki.” 1940 yılında, 61 yaşında Amerikan vatandaşı olurken, sekreteri ve üvey kızı ile birlikte.

“III. Dünya Savaşının hangi silahlarla yapılacağını bilmiyorum ; Fakat IV. Dünya Savaşı kesinlikle sopalar ve taşlarla yapılacak.” Atom bombasının imalinde çalışan baş bilim adamı Robert Oppenheimer ile, 1942

“Yüksek zekalar, her zaman sıradan akılların şiddetli muhalefetiyle karşılaşırlar. Bu sıradan akıllar bir insanın kalıtsal ön yargılara neden yönelmediğini, neden dürüstçe ve cesaretle sadece kendi aklını kullandığını anlayamazlar.”

A E = mc2 Albert Einstein 14 Mart 1879 günü Württemberg, Ulm’da (Almanya) doğdu. 18 nisan 1955 günü New Jersey Princeton’da (ABD) Kalp yetmezliğinden vefat etti. New Jersey, Trenton’da yakıldı. Külleri nerede olduğu açıklanmayan bir alana döküldü.

EINSTEIN’IN İSMET İNÖNÜ’YE MEKTUBU "Ekselânsları,  17.Eylül.1933 'OSE' Dünya Birliği'nin Onur Başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesör ile doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine izin vermeniz diliyorum. Söz konusu kişiler, Almanya'daki yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edemiyorlar. Bu kişilerin çoğu geniş deneyim, bilgi ve bilimsel yetenek sahibidirler, yerleşecekleri yeni bir ülkede son derece yararlı olabileceklerdir.  Ekselánslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermenizi dilediğimiz bu deneyim sahibi bu 40 uzman ve seçkin akademisyen, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçildiler. Bu bilim adamları, hükümetinizin belirleyeceği kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl süreyle hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu ediyorlar. Hükümetiniz, bu başvuruya destek vermesi durumunda, sadece yüksek düzeyde bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, aynı zamanda ülkenize de kazanç getireceği umudumu dile getirme cesaretinde bulunuyorum  Ekselánslarının sadık hizmetkárı olmaktan şeref duyan,  Prof. Albert Einstein“

EINSTEIN’IN F. ROOSEVELT’E MEKTUBU August 2nd ,1939 F.D. Roosevelt President of the United States White House Washington, D.C. Sir: Some recent work by E.Fermi and L. Szilard, which has been com- municated to me in manuscript, leads me to expect that the element uran- ium may be turned into a new and important source of energy in the im- mediate future. Certain aspects of the situation which has arisen seem to call for watchfulness and, if necessary, quick action on the part of the Administration. I believe therefore that it is my duty to bring to your attention the following facts and recommendations: In the course of the last four months it has been made probable - through the work of Joliot in France as well as Fermi and Szilard in America - that it may become possible to set up a nuclear chain reaction in a large mass of uranium,by which vast amounts of power and large quant- ities of new radium-like elements would be generated. Now it appears almost certain that this could be achieved in the immediate future. This new phenomenon would also lead to the construction of bombs, and it is conceivable - though much less certain - that extremely power- ful bombs of a new type may thus be constructed. A single bomb of this type, carried by boat and exploded in a port, might very well destroy the whole port together with some of the surrounding territory. However, such bombs might very well prove to be too heavy for transportation by air. The United States has only very poor ores of uranium in moderate quantities. There is some good ore in Canada and the former Czechoslovakia. while the most important source of uranium is Belgian Congo. In view of the situation you may think it desirable to have more permanent contact maintained between the Administration and the group of physicists working on chain reactions in America. One possible way of achieving this might be for you to entrust with this task a person who has your confidence and who could perhaps serve in an inofficial capacity. His task might comprise the following: a) to approach Government Departments, keep them informed of the further development, and put forward recommendations for Government action, giving particular attention to the problem of securing a supply of uran- ium ore for the United States; b) to speed up the experimental work,which is at present being car- ried on within the limits of the budgets of University laboratories, by providing funds, if such funds be required, through his contacts with y private persons who are willing to make contributions for this cause, and perhaps also by obtaining the co-operation of industrial laboratories which have the necessary equipment. I understand that Germany has actually stopped the sale of uranium from the Czechoslovakian mines which she has taken over. That she should have taken such early action might perhaps be understood on the ground that the son of the German Under-Secretary of State, von Weizsäcker, is attached to the Kaiser-Wilhelm-Institut in Berlin where some of the American work on uranium is now being repeated. Yours very truly, (Albert Einstein)