AİLEVİ AKDENİZ ATEŞİ VE LÖSEMİ BİRLİKTELİĞİ Esra Yıldızhan1, Gülşah Akyol1, Esra Turak1, Neslihan Şanlı1, Özlem Kudaş2, Bülent Eser1, Ali Ünal1 Erciyes Üniversitesi Hematoloji Bilim Dalı Çukurova Üniversitesi Romatoloji Bilim Dalı Giriş: Ailevi Akdeniz Ateşi (AAA) serözit ve ateş atakları ile seyreden, kendi kendini sınırlayan, herediter, otoinflamatuar bir hastalıktır. Semptomlarından daha çok amiloidoz gibi komplikasyonları nedeni ile tanısı ve tedavisi önemlidir. Hastalığın sıklığı etnik lokalizasyon gösterir ve Türkiye coğrafi olarak bu hastalığın sık görüldüğü bölgelerin başında gelir. Mutasyonu nedeni ile bu hastalığa sebep olan MEFV geninin inflamasyon yanında apopitoz ve onkogenezde de görevli olduğu bilinmektedir. Biz yazımızda Erciyes Üniversitesi Hematoloji kliniğinde takip edilen ve AAA tanısı ile birlikte hematolojik malignitesi olan 4 hastayı sunduk. Hasta 1: 42 yaşında erkek hasta bel ağrısı şikâyeti ile başvurduğunda periferik yaymasında blastik hücreler görülmüş ve kemik iliği biyopsisi ile CALLA pozitif B-ALL tanısı almıştır. Hasta aynı dönemde karın ağrısı ataklarından bahsetmiş ve MEFV geninde M694V heterozigot/R761H heterozigot /R202Q heterozigot mutasyonu tespit edilmiştir. Romatoloji kliniği tarafından AAA tanısı konmuş, kemoterapiye bağlı sitopenisi olduğu için kolşisin verilememiş ve takibe alınmıştır. Hematoloji servisinde yattığı dönemde de bir kez AAA atağı geçirmiş, 24 saat sonra kendiliğinden sınırlanmıştır. Hasta halen kemoterapi almakta ve tedaviye ara verildiği dönemlerde kolşisin ile tedavi planlanmaktadır. Hasta 2 : 54 yaşında bayan hasta 1 yıl önce eklem ağrıları için başvurduğunda MEFV R202Q heterozigot mutasyonu tespit edilmiştir. Romatoloji kliniği tarafından AAA tanısı konmuş, kolşisin tedavisi başlanmıştır. Takibi sırasında lökopeni nedeni ile tetkik edilmiş, CALLA pozitif B-ALL tanısı almış ve kemoterapi başlanmıştır. Hasta 3: 48 yaşında bayan hasta lökositoz nedeni araştırılırken kronik myelositer lösemi tanısı almış ve imatinib tedavisi başlanmıştır. Daha önce de var olan eklem ağrıları nedeni ile AAA düşünülerek yapılan tetkikte MEFV P369S, R202Q, homozigot mutasyonu tespit edilmiş ve AAA tanısı konularak kolşisin tedavisi başlanmıştır. Hasta 4: 20 yaşında bayan hasta 2 yıl önce karın ve eklem ağrısı atakları nedeni ile tetkik edilmiş. MEFV gen mutasyonu tespit edilememiş ancak kolşisin tedavisine de dramatik yanıt alınması nedeni ile hastaya klinik olarak AAA hastalığı tanısı konmuştur. Bir yıl sonra üst solunum yolu enfeksiyonu nedeni ile başvurduğunda pansitopenik olduğu görülmüş, kemik iliği biyopsisi ile CALLA pozitif B-LL tanısı konmuş ve kemoterapi başlanmıştır. Hastanın kemoterapi aldığı dönemlerde kolşisin kesilerek takibi ve tedavisi devam etmektedir. Tartışma: İlk defa 1908 yılında tanımlanan AAA hastalığının genetik temeli olduğu 1992 yılında 16. Kromozomdaki MEFV genin tanımlanması ile anlaşılmıştır. MEFV geni pyrin adlı bir proteini kodlar ve başlıca fagosit aracılı inflamasyon ve apopitoz olmak üzere onkogenez ve embriyolojik gelişim üzerinde düzenleyici etkileri olan bir gendir. Bu gende gerçekleşen bir mutasyon enflamatuar cevabın bozukluğu ile seyreden AAA hastalığına yol açar, etkili olduğu diğer mekanizmalarla malignite ile ilişkili olması da araştırma konusudur. Bu bağlamda MEFV gen bozukluğu hematolojik malignite ilişkisine dair Çelik ve ark. nın yaptığı çalışmada hematolenfoid malignitesi olan 46 hastada MEFV gen mutasyonu sıklığı araştırılmış ve özellikle multipl myelom ve ALL hastalarında MEFV gen mutasyonu sıklığı genel Türk toplumu üzerinde yapılan çalışmalara göre daha fazla bulunmuştur (sırası ile %60 ve %33). Yine Sayan ve ark. 36 ALL hastasında MEFV gen mutasyonunu araştırmış ve sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırdığında ALL’li hastalarda anlamlı olarak daha fazla mutasyon olduğu görülmüştür. Sunduğumuz hastalardan hasta 1 ve 2’de B ALL ve MEFV gen mutasyonu mevcutken hasta 4 de daha önceden klinik AAA tanısı almış ancak genetik mutasyon tespit edilmemiştir. Bu da tetkik edilmemiş veya henüz tespit edilmemiş bir mutasyon taşıyor olabileceğini düşündürmektedir. Hasta 3 ise lenfoid değil myeloid bir hematolojik malignite ve AAA birlikteliğini barındırmaktadır ve biz literatürde myeloid hematolojik malignitelerde yapılmış bir yayına rastlamadık. Sonuç: Kliniğimizde AAA ve lösemi tanıları ile takipte olan dört hastasının MEFV gen mutasyonu ve hematolojik maligniteler arasında muhtemel bir ilişkiye dikkat çekmesi açısından önemli olduğunu ve bu konunun araştırılmaya değer olduğunu düşünmekteyiz.