ARZ YÖNLÜ İKTİSATÇILARIN MALİ YÖNÜ VE KAMU TERCİHİ TEORİSİ 1
KAMU TERCİHİ ANLAYIŞI NEDİR? Kamu tercihi teorisi politika biliminin ekonomik analizidir. Yani kamu tercihi politik süreçte alınan karar ve uygulamaları iktisat biliminin kullandığı araç, metot ve varsayımlara dayalı olarak açıklayan bir disiplindir.
Bu teori, devletin hak ve yetkilerinin sınırlandırılması ve bireylerin ekonomik hak ve özgürlüklere (mülkiyet ve miras özgürlüğü vb) sahip olabilmesi için devletin yetkilerinin sınırlarının belirlenmesi üzerinde durur. Çünkü devlete ait olan bütçe yapma vergileme para basma ve borçlanma hak ve yetkilerinin sınırlandırılması, bireyin ekonomik hak özgürlüklerini genişletir.
Kamu tercihi disiplini, 1948 yılından bu yana bağımsız bir disiplin olarak varlığını sürdürmektedir.
Kamu tercihi veya politik ekonomi ile politika bilimi arasında konumlandırılmış göreli olarak kabul edilen yeni bir bilim dalıdır. Kamu tercihi yaklaşımının kurucusu, 1948 yılında, disiplinin bütünüyle tanımını yapmadan 1991 yılında ölen Duncan Black’tir. Disiplinin araştırmacıları, bu alanı anlamak ve iktisat alanının analitik teknikleri yardımıyla politik davranışları, özellikle rasyonel tercihler varsayımı yardımıyla, piyasa dışı karar alma sürecinin modellenmesi sürecinde öngörmeye çalışmışlardır.
Kamu Tercihi teorisi, devletin ekonomiye müdahale etmesini öngören Refah İktisadının, savunduğu “Piyasanın Başarısızlığı” ilkesine karşılık “Kamu Ekonomisinin Başarısızlığı” ilkesinden hareket etmektedir. Kamu Tercihi teorisyenleri, hem bireylerin hem de devletin hak, yetki, güç ve sorumluluklarının mümkün olduğu kadar kesin çizgilerle belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüşler
Kamu Tercihinin ayrı bir alan olarak ortaya çıkmasının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yaşanan gelişmelere bağlı olarak son 40-50 yıllık bir dönemi kapsadığı söylenebilir.
ARZ YÖNLÜ İKTİSATÇILAR Arz yönlü iktisat ve vergi yaklaşımı Keynezyen iktisadın özellikle 1970’li yılların sorunları karşısında alternatif olarak ortaya çıkan teorilerden birisi olan bu teorinin öne çıkardığı politika,vergi indirimleri ve bu indirimler neticesinde ekonominin arz yönünün güçlenmesidir. 1978 yılında Amerikan İktisatçılar Birliği tarafından resmen kabul edilen bu terim ekonomideki sorunların giderilmesini daha çok vergi indirimlerine dayandırması nedeniyle ‘ARZ YÖNLÜ VERGİ POLİTİKASI’ veya ‘ARZ YÖNLÜ MALİYE POLİTİKASI’ olarakta bilinir.
Bu teoriyi gündeme getiren Arthur Laffer’a göre arz yönlü iktisat, klasik iktisadın modern tarzda ifadesinden başka bir şey değildir. Arz yönlü iktisat temel olarak teşviklere dayanır. Teşvikler değiştiğinde insanların davranışları da değişir. Eğer bir kişi daha cazip bir aktivitede bulunursa diğer insanlarda bu aktiviteyle ilgilenmeye başlayacaklardır. Aynı şey tersi içinde geçerlidir. Vergi,dolaysız kontroller,hükümet harcamaları ve devletin ekonomi üzerindeki bütün faaliyetleri üzerinde yapılacak kapsamlı değişiklikler kişileri teşvik eder ve davranışlarını değiştirir.
Ancak Arz yönlü iktisat taraftarlarının bütün görüşlerini kapsayacak şekilde genel bir tanım arz yönlü iktisadın ekonometrik analizini yapan Michael Evans tarafından yapılmıştır: Ona göre arz yönlü iktisat “ekonominin prodüktif kapasitesini etkileyen unsurları inceleyen iktisat dalıdır
Arz Yönlü İktisadın temel politik aracı vergi oranlarıdır Arz Yönlü İktisadın temel politik aracı vergi oranlarıdır. Vergi oranlarının önemli bir politik araç olarak kullanılmasının kaynağı Avustralyalı iktisatlı Colin Clark’tır. Clark 1940’ların sonunda yaptığı bir ekonometrik araştırmada vergi yükünün % 25’in üzerine çıkması halinde enflasyonun başlayacağını ileri sürmüştür. Clark’a göre yüksek vergi oranları tasarrufu ve çalışmayı azaltacak üretimi ve arzı daraltacak bu yoldan da toplam talep toplam arz dengesini bozarak enflasyona neden olacaktır. Clark’ın bu görüşü de iktisat politikalarını etkilememiştir. Bunun nedeni sanayi ülkelerinin vergi yükünün % 25’in üzerine çıkarmış oldukları halde hızlı gelişmeyi sürdürebilmiş olmalarıdır. Buna rağmen vergi yükü ile makro büyüklükler arasındaki ilişkiye ait ekonometrik araştırmalar devam etmiş ve 1975’te Laffer, Wanniski ve Roberts’ın vardığı sonuçlar Clark’ın görüşünü yeniden güncel hale getirmiştir. En ekstrem şekliyle “Laffer Eğrisi” diye bilinen bu görüş iktisat politikalarının temelini oluşturmaya başlamıştır.
LAFFER EĞRİSİ
Laffer eğrisinde görüldüğü gibi optimum vergi oranı 0-100 arasında belirsiz bir yerdedir. 0 noktasında hasılat da sıfırdır. Yani bu noktada herhangi bir gelir söz konusu değildir. Arz Yönlü İktisat vergi oranının belli bir noktaya kadar yükseltilmesi halinde vergi mükelleflerinin ödedikleri vergi nedeniyle uğradıkları kaybı telafi etmek için daha fazla çalışacakları görüşündedir. Bu durum vergi gelirinin daha da artmasına yol açacaktır. Ancak vergi oranının bir noktadan sonra daha da artması vergi mükelleflerinin şevkini kıracaktır. Bu durum onların çalışma arzularını azaltacak ve böylece vergi gelirleri de azalacaktır.
Laffer eğrisi üzerinde vergi indiriminin büyüklüğü de önemlidir Laffer eğrisi üzerinde vergi indiriminin büyüklüğü de önemlidir. Eğer vergi indirimi çok geniş tutulursa vergi hasılatı artmaz.