Çocuk ve Ergenlerde Anksiyete Bozuklukları Yrd. Doç. Dr. Şaziye Senem BAŞGÜL Hasan Kalyoncu Psikoloji YL
Anksiyete, korkuya benzer bir duygu olmakla birlikte, anksiyeteyi ortaya çıkaran uyaran korkudaki kadar net değildir. Korku, güvenliği tehdit eden ya da etmesi muhtemel bir tehlike karşısında yaşanan bir tepkidir. Korkunun aşırı olmasına ise fobi denmektedir.
Günlük yaşamda korku ile anksiyeteyi ayırmak kolay değildir. Örneğin, kötü davranan bir yönetici karşısında yaşanan tedirginliğin korku mu, yoksa yöneticiye duyulan öfke duygusunu kontrol etme çabasının yarattığı anksiyete mi olduğunu belirlemek her zaman mümkün olmayabilir.
Sıkıntı, bunaltı, endişe, kaygı, dilimizde anksiyete karşılığı olarak kullanılabilen kelimelerdir. Hastalar bu durumu kötü bir şey olacakmış hissi, hoş olmayan bir endişe hali ya da nedensiz bir korku şeklinde ifade edebilirler.
Psikiyatrik açıdan anksiyete, somatik belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı, nedensiz bir tedirginlik ve korku hali diye tanımlanabilir. Kişi huzursuzdur, kötü bir şey olacağından endişe etmektedir, ancak bu durumu açıklayacak nesnel bir tehlike ya da tehdit kaynağı gösterememektedir. Anksiyete sık yaşanan bir duygudur ve her zaman bir hastalık belirtisi olarak düşünülmemelidir. Okulun ilk gününde, özel biri ile yaşanan ilk randevuda ya da yeni ve değişik bir etkinliğin başlangıcında anksiyete duyulması normaldir.
Fizyolojik anksiyetenin organizmayı uyarıcı, koruyucu ve motive edici özellikleri vardır. Kişinin yaralanma, acı, cezalandırılma, ayrılık, düş kırıklığı gibi durumlara karşı kendisini hazırlaması anksiyetenin uyarıcı, tedbir alması ve eğer olumsuzluklar yaşanırsa daha kolay atlatması koruyucu ve başarısız olma endişesi ile daha çok çalışmaya sevk etmesi ise motive edici özelliklerine verilebilecek örneklerdir.
Temel olarak; uyaranın şiddeti ile ortaya çıkan anksiyete uyumlu (beklenen düzey) değilse, zamanla azalmak yerine değişmiyor/şiddetleniyorsa, klinik tabloya ağırlıklı olarak anksiyetenin fiziksel belirtileri hakim ise, anksiyeteye kişi katlanamıyor/ıstırap halinde ise ve kişinin işlevselliği bozuluyorsa, kişi kendi kendine anksiyetesinin patolojik olduğunu fark edip azaltmaya çalışıyor ise anksiyetenin patolojik hale geldiğinden bahsedilebilir.
Anksiyete... “Duygusal tehlike beklentisiyle birlikte olan huzursuzluk” (Livingstone, 1991) Bir çok psikopatolojinin aksine, gelişim boyunca normal sayılan, hem korunma hem de adaptasyonda rol oynayan bir duygu (Labellatte ve ark., 1999). Nöroetyolojik modellere göre“türlerin devamı için” gerekli (Leckman ve Mayes, 1998).
Çoğu çocuk ve ergende zaman içinde değişiklik gösteren subklinik anksiyete semptomlarına ve korkulara rastlanmaktadır.
Yaş İle Uyumlu Normal Korkular 0-6 ayYüksek ses, büyük hızla yaklaşan objeler, ağrı gibi uyaranlar, ani pozisyon değişikliği; 7-12 ayYabancılar, beklenmedik uyaranlarla ani karşılaşma, anneden ayrılma; 1-3 yaş Yabancı kişiler, anneden ayrılık, tuvalet eğitimiyle ilgili durumlar, karanlık; 4-7yaş Anne-babanın ayrılma ihtimali, karanlık, hayaletler, bedensel yaralanma, hayvanlar, fırtına, gök gürültüsü; 8-12 yaş Doğaüstü varlıklar, bedensel yaralanma, terk edilme, kaza, ölüm, tıbbi girişimler, fırtına, gök gürültüsü, okul problemleri, sosyal çevre tarafından reddedilme; 13-18 yaş okulda ceza gerektiren durumlar, sosyal ortamlarda başarısızlık, başkalarının beklentilerini karşılayamama, bedensel hastalıklar ve yetersizlikler, cinsel korkular
Anksiyete Bozuklukları Sınıflandırmalar DSM-IV İlk başlangıcı bebeklik, çocukluk ya da ergenlikte olanlar Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu Selektif Mutizm
Çocukluk Döneminde de görülen Erişkin Anksiyete Bozuklukları Panik Bozukluk Akut Stres Bozukluğu Yaygın Anksiyete Bozukluğu Agorafobi OKB Özgül Fobi Sosyal Fobi TSSB
Anksiyetenin Eşlik Ettiği Diğer Bozukluklar: Hipokondrizis Somatizasyon bozukluğu Anksiyete belirtili uyum bozukluğu
Epidemiyoloji Ayrılık Anksiyetesi: 15,4% (Benjamin et al. 1990) Prevalans: Ayrılık Anksiyetesi: 15,4% (Benjamin et al. 1990) 5.7-17.7% (Costello and Angold, 1995) Panik Bozukluk : 0.6% (Withaker et al. 1990)- 9.2% Sosyal Fobi : 1% (Withaker et al. 1990), ülkemizde 4-8. sınıflarda %3-4
Etiyoloji Biyolojk Model Genetik Etkenler Psikolojik Model Bağlanma Teorisi… güvensiz, ambivalan bağlanma Bilişsel Davranışçı Teori Mizaç Teorisi...tanıdık olmayana davranışsal inhibisyon Biyolojk Model Genetik Etkenler Fizyolojik ve nöroendokrin etkenler Nörobiyolojik Disregülasyon (serotonerjik,noradrenerjik,GABA-minerjik) Beyin yapısına ait etkenler(amygdala, medial hypothalamus, frontal lobe, lokus sereleus) Çevresel faktörler Stresli yaşam olayları (boşanma, ölüm,hastalık, kardeş doğumu vb ) Gen – Çevre Etkileşimi
Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu 1941 yılında Johnson “okul korkusu” Evden veya sevdiklerinden ayrılacağında/ beklenti olduğunda çocuğun gelişimsel döneminden beklenmedik düzeyde aşırı kaygı göstermesidir. 7ay- 6yaş arası ayrılık anksiyetesi görülmesi normaldir. ( Patoloji ve normal görünüm ayırt edilmelidir.)
Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu- DSM-IV Tanı Ölçütleri A. Evden ya da temel bağlanma objesinden ayrılma durumunda gelişimsel dönemine uygun olmayan şekilde tepki verme ( Bu gruptan en az üç belirtinin bulunması) Temel bağlanma objesinden ayrılacağına dair tekrarlayan şekilde aşırı kaygı duyma Temel bağlanma objesini kaybedeceği yada başına kötü bir şey geleceği ile ilgili kalıcı ve yoğun kaygı duyma Evde kalma isteği ve okulu şiddetle reddetme Evde yalnız kalma konusunda aşırı ve ısrarlı korku
Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu- DSM-IV Tanı Ölçütleri ( A grubunun devamı) Yalnız yatamama, uyumayı şiddetle reddetme, ev dışında yatmayı reddetme Ayrılık temalarının yoğun olduğu gece kabusları Tekrarlayan bedensel yakınmalar ( baş ağrısı, bulantı,kusma, karın ağrısı) B. Belirtilerin en az 4 hafta sürmesi C. 18 yaşından önce başlamış olması
Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu- DSM-IV Tanı Ölçütleri Bozukluğun önemli düzeyde sosyal, akademik vb. alanlarda işlevselliğin bozulmasına neden olması YGB, Şizofreni vb ruhsal hastalık bulunmaması Erken başlangıçlı: 6 yaş önce başlamalı
Klinik görünüm: Ayrılık esnasında; Aşırı huzursuzluk, ayrılığı engelleme çabası, Dehşete kapılma - otonom uyarılmaya dönebilir. Yapışıp tutunma, ağlama, somatik yakınmalar görülebilir. Okul reddi ve aşırı somatik yakınmalar doktor başvurusunun en sık nedenleridir. En sık prepubertal çocuklarda görülür. Küçük çocuklar daha fazla semptom ve daha büyük huzursuzluk sergilerler.
Ancak, kendilerini güvende hissettiklerinde uygun sosyal etkileşimlere katılabilirler (ayrılma riski yokken evde oldukça rahat ve mutlu olabilirler). Okula gidecekleri sabah bedensel yakınmalar (evde kalmalarına izin verildiğinde geçer) Okulda evi aratma, hasta olduğunu söyleyerek eve gelme veya kaçma görülebilir. Ayırıcı Tanı: Organik patoloji (özelikle fiziksel belirtiler ön plandaysa) Depresyon Yaygın Anksiyete bzk Okuldan kaçma (Davranım bzk ile birlikte)
Prognoz: Kötü prognostik faktörler: Başlangıç yaşının geç olması Semptom şiddetinin ileri düzeyde olması Tedaviye geç başlanması Eştanıların varlığı Ailede psikopatoloji Zeka düzeyinin yüksek olması İleride panik bzk., agorafobi, sosyal fobi ve depresyon gelişebilir.
Tedavi: *Bilişsel davranışçı tedavi (sistematik duyarsızlaştırma) Gevşeme teknikleri Farmakoterapi… SSRI (fluoksetin, fluvoksamin), İmipramin, Anksiyolitikler. Ailenin psikoeğitimi Aile terapisi
Yaygın Anksiyete Bozukluğu Prevalans: 3.7%-5% Erken dönemlerde cinsiyet farkı bulunmazken ergenlikle birlikte kızlarda daha fazla. Bir çok durum ve okul başarısı gibi aktivitelerle ilgili en az 6ay süreyle aşırı endişe yaşama ve bu endişeyi kontrol etmede güçlük yaygın ve süreğen bir kaygı
Yaygın Anksiyete Bozukluğu DSM-IV Tanı Ölçütleri En az altı ay boyunca günlerinin çoğunda belli sayıda olay ve faaliyetle ilgili ( iş okul başarısı gibi) aşırı endişe- kötü bir şey olacakmış duygusu Kişinin bu endişeyi kontrol etmede zorlanması Anksiyetenin kaynağı başka bir eksen 1 tanısı ile ilgili değildir Madde kullanımı, fiziksel hastalık ile ilgili değildir İşlevsellikte bozulmaya neden olur
Yaygın Anksiyete Bozukluğu DSM-IV Tanı Ölçütleri Anksiyete ya da endişe aşağıdaki altı belirtiden en az üçü ile bağlantılıdır Huzursuzluk ya da uçurumun kenarında gibi hissetme (aşırı heyecan duyma) Kolay yorulma Konsantrasyon güçlüğü ya da zihninin durmuş gibi olması İrritabilite Kas gerginliği Uyku bozukluğu (uykuya dalma/sürdürme güçlüğü veya huzursuz ve dinlendirmeyen uyku)
Klinik görünüm: Endişe, endişe, endişe...... Her şeyden endişe duyarlar: Gelecekleri, sağlıkları, okul, arkadaşlar, sevdiklerinin güvenliği, performansları, deprem... “Antenleri” açıktır, muhtemel hatta beklenmedik tehditlerle ilgili soru sorarlar. Genelde gergin ve etraflarını tarar haldedirler. Sık onaylanma ihtiyacı, kurallara uymayan davranışlardan kaçınma. Tehdit algısında anormallikler, olayları olduğundan daha katastrofik algılama.
Çocuk ve ergenlerde en sık belirtiler: Gerginlik Endişeli beklenti Olumsuz kendilik imajı ve onaylanma ihtiyacı İrritabilite Fiziksel yakınmalar Mükemmelliyetçidirler. Kendilerini aşırı eleştirirler. Akranları tarafından dışlanabilirler. Okul başarıları düşük olabilir: Ödevlerini tamamlayamama Sınıfta söz alamama, onay beklentisi Okul aktivitelerine katılımları düşük olabilir.
Ergenlerde... Etkinliklere katılımları azdır. Arkadaş sayıları sınırlı. Yeni aktiviteleri denemekten korkabilirler. Okulu bırakma davranışı görülebilir. Tabloya depresyon ve madde kötüye kullanımı eklenebilir.
Eştanılar: Çocuk ve ergenlerde Ayırıcı tanı: Fobiler Ayrılık Ank. Bzk Depresyon, madde kötüye kullanımı Ayırıcı tanı: Organisite (hipertiroidi, feokromositoma....) Diğer anksiyete bzk (anksiyete odağını belirlemek önemlidir) Depresyon (YAB’nda ank ön planda ve daha yoğun) Psikotik bzk Normal endişe düzeyi
Erken başlangıçlı ise prognoz daha kötü Gidiş ve Sonlanım: Genel olarak kronik seyirli,dalgalanmalar gösteren, kendiliğinden düzelmelerin az görüldüğü bir bzk. Erken başlangıçlı ise prognoz daha kötü
Yaygın Anksiyete Bozukluğu - Tedavi Davranışçı tedavi….desensitizasyon Bilişsel davranışçı terapi….baş etme teknikleri Grup terapileri Farmakoterapi SSRI:Fluoksetin,fluvoksamin, sertralin Venlafaksin Benzodiazepinler (+/-) Buspiron Aile terapisi
Sosyal Fobi Temel patoloji, kişinin sosyal ortamlarda ya da performans göstermesi beklenen durumlarda utanma ya da aşağılanmasına neden olabilecek bir davranış göstereceğine ilişkin belirgin ve inatçı bir korku duyması olarak tanımlanır Erken çocuklukta daha seyrek, ergenlikle birlikte artış.
Sosyal Fobi DSM-IV tanı ölçütleri Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, 1 ya da >1 toplumsal 1 eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin ve sürekli korku duyma. Çocuklar tanıdık kişilerle yaşına uygun toplumsal ilişkiye girebilme becerisi göstermeli ve anksiyete yalnızca erişkinlerle olan etkileşimlerinde değil, akranlarıyla karşılaştığı ortamlarda da ortaya çıkmalıdır. Korkulan toplumsal durum hemen her zaman kaygı doğurur (bazen panik atağı biçimini alabilir). Çocuklarda ağlama, huysuzluk, donakalma veya tanıdık olmayan toplumsal durumlardan uzak durma şeklinde olabilir. Korkunun aşırı ya da anlamsız olduğu bilinir (çocuklarda olmayabilir). Kaçınma ya da yoğun anksiyete
Eleştirileceğini düşündüğü ortamlarda aşırı kaygı + bu kaygının fark edilmesinden ve rezil olmaktan korkma. Kişinin ilgi ve dikkatinin kendi üzerinde yoğunlaşması Kişinin kendisi ile ilgili olumsuz değerlendirmeler yapması Titreme, terleme, kızarma... Konuşmanın ketlenmesi, göz temasından kaçınma Kaçma ve kaçınma davranışları Normal işlevlerin kesintiye uğraması Sosyal beceri eksikliği
Okul başarısı, akran ilişkileri, karşı cinsle ilişkilerde bozulma. Kronik seyir (%45) Eştanılar: Ergenlikte depresyon ve madde kullanımı tabloya ikincil olarak eklenebilir! Diğer anksiyete bzk Ayırıcı tanı: Organik nedenler Asperger sendromu Selektif mutizm Psikotik bzk....
Sosyal Fobi- Tedavi Bilişsel-Davranışçı Tedavi Grup terapisi (sosyal beceri uygulamaları) Aile terapisi: ailenin endişe ile başa çıkma stratejileri güçlendirilir. Farmakoterapi…SSRI, anksiyolitikler
Özgül Fobi Özgül bir nesne ya da durumla sınırlı fobi. Hayvan tipi Doğa tipi (yükseklik, fırtına...), Kan, enjeksiyon, yaralanma tipi, Durumsal (uçak, asansör...)
Özgül Fobi-DSM-IV Tanı Ölçütleri Özgül bir nesne ya da durumun varlığı ya da böyle bir durumla karşılaşılacak olma beklentisi ile başlayan aşırı, anlamsız, belirgin ve sürekli korku duyma Fobik uyaranla karşılaşmanın panik atağa kadar varabilen anksiyete yaratması Kişi korkusunun anlamsız olduğunu bilir (çocuklarda olmayabilir) İşlevselliği önemli ölçüde bozar 18 yaşın altındakilerde en az altı ay sürmelidir Diğer anksiyete bozuklukları ile daha iyi açıklanamaz olmalıdır
Erken dönemde ortaya çıkanların çoğu kendiliğinden geçer. Ayrıcı tanı: yaşa uygun gelişimsel korkular AAB Sosyal fobi Panik bzk Psikotik bzk
Özgül Fobi- Tedavi Davranışçı tedavi…sistematik duyarsızlaştırma, Gevşeme teknikleri Bilişsel terapi Farmakoterapi…anksiyolitikler Aile öğretmen psikoeğitimi
Panik Bozukluğu Tekrarlayan ve beklenmedik bir anda ortaya çıkan panik nöbetlerinin görüldüğü, kişinin başka ataklar yaşayacağına ve atağın yol açabilecekleriyle ilgili endişe yaşayıp, ataklar nedeniyle kaçınma ve çeşitli davranış değişiklikleri gösterdiği bir anksiyete bozukluğudur.
Panik ataklar: herhangi bir gerçek tehdit yada tehlike olmaksızın ortaya çıkan; Belirgin korku ve huzursuzluk yaratan; Kişinin o ortamdan kaçma ya da kaçınmasına yol açan; Duygusal, somatik ve bilişsel belirtilerin yaşandığı ataklardır.
Panik ataklar
Agorafobi Panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin çıkması durumunda yardım sağlanamayacağı ya da kaçmanın zor olabileceği yerlerde ya da durumlarda bulunmaktan anksiyete duyma.(tek başına dışarıya çıkma, otobüse binme, köprü üzerinde olma...) Bu durumlardan kaçınma ya da beklenti anksiyetesi ile veya yoğun bir sıkıntıyla bu durumlara katlanılır; eşlik eden birinin varlığına ihtiyaç duyulur.
İlk başvurular pediatri kliniğine yapılmaktadır. Panik Bozukluk: Kızlarda daha sıktır. İlk başvurular pediatri kliniğine yapılmaktadır. Genellikle kronik seyirlidir. Tedavi sürecinde: Aile gereksiz medikal değerlendirmelerden vazgeçirilmelidir. Psikoeğitim: Atak belirtilerinin fiziksel bir hastalığı parçası olmadığı aile ve çocuğa açıklanmalıdır. Farmakoterapi:SSRI... Bilişsel Davranışçı ted
Obsesif Kompulsif Bozukluk Obsesyon: Kişinin isteği dışında ısrarlı ve zorlayıcı bir şekilde aklına gelen, kişi tarafından saçma ve mantık dışı olarak görülen (ego-distonik), anksiyete ortaya çıkaran ve yineleyici özellikte olan düşünce ya da imgeler olarak tanımlanır.
Obsesif Kompulsif Bozukluk Kompulsiyon: Kişinin obsesyonlarını nötralize etmesi için gelişen, belirli kurallara göre gerçekleştirmek zorunda hissettiği, yineleyici törensel davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Anksiyeteyi azaltmayı, bazı korkulan olay ya da durumları engellemeyi amaçlar.
Obsesif Kompulsif Bozukluk- DSM IV Tanı Ölçütleri Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır. Obsesyonlar aşağıdakilerle tanımlanır İstenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan, belirgin anksiyeteye neden olan yineleyici sürekli düşünce, dürtü ya da imgeler Düşünce, dürtü ya da imgeler sadece gerçek yaşam sorunları ile ilgili değildir Kişi bunları önemsememeye, bastırmaya çalışır; ya da başka düşünce veya eylemle etkisizleştirmeye çalışır Obsesyonlarını kendi zihninin bir ürünü olarak görür
Obsesif Kompulsif Bozukluk- DSM IV Tanı Ölçütleri Kompulsiyonlar aşağıdakilerle tanımlanır Kişinin obsesyona tepki olarak geliştirdiği, katı bir şekilde uygulamaktan kaçınamadığı yineleyici davranışlar ( el yıkama, düzene koyma) ya da zihinsel eylemler (dua, sayı sayma, sessiz sözcük tekrarları) Anksiyeteyi azaltmaya dönük bu eylemler etkisizleştirilmek istenen durumla gerçekçi düzeyde ilişkili olmayıp çok aşırı düzeydedir
Obsesif Kompulsif Bozukluk- DSM IV Tanı Ölçütleri Kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ve anlamsız olduğunu kabul eder ( çocuklar için geçerli değildir) Kişinin işlevselliğini ve sosyal uyumunu bozacak düzeydedir Başka eksen 1 tanısının belirtisi ile sınırlı değildir Obsesyonel yavaşlık: kişinin yaşantısını felç edecek düzeye ulaşabilir
Sık Görülen Obsesyonlar Saldırganlık öldürme, kendine ya da çevresine zarar verme Bulaşma mikrop, idrar, dışkı, sperm bulaşması Cinsel uygun olmayan cinsel ilişki imgeleri –eşcinsel, ensest vb- Dinsel günah sayılan düşünceler Somatik AİDS, kuduz vb hastalıklara yakalanma korkusu Kuşku eylemin yapıldığından emin olamama-kapı, tüp, ütü Simetri ve kesinlik gereksinimi eşyaların tam simetrik konumda olmaları
Temizlik el yıkama,banyo, sürekli ev eşya temizleme Kontrol etme priz, kapı kontrolü, ödev kontrolü Düzenleme eşyaları bir simetride tutma çabası Tekrarlama davranışın törensel tekrarı Sayma otomobil plakası, ev numarası vb sayma Dokunma büyülü düşünce- belli nesnelere dokunma zorunluluğu- Biriktirme gerekmeyen şeyleri biriktirme, hiçbir şeyi atamama
OKB: Etiyoloji Psikanalitik Görüş ödipal dürtülerden kaçış,anal döneme regresyon, ambivalans, izolasyon, karşıt tepki oluşturma mekanizmalarının kullanımı Nörokimyasal Etkenler serotonerjik sistem, dopaminerjik sitem Nöropeptidler: AVP, oksitosin, CRF, ACTH... İmmunolojik çalışmalar (Pediatric Autoimmune Neuropsychiatric Disorders associated with Streptococcal infection: PANDAS) Genetik ikiz çalışmaları, ebeveynde varsa görülme oranının artması Beyin Görüntüleme Çalışmaları frontostriatal döngü (DLPFK, kaudat, striatum, talamus), bazal ganglia, orbitofrontal korteks, singulat girus, amigdala
Kronik seyirlidir. Eştanı: Ayrıcı tanı: Diğer anksiyete bzk Depresyon Tik bzk Yıkıcı davranış bzk Özgül öğrenme güçlüğü Bağımlı kaçıngan kişilik, OKKB... Ayrıcı tanı: Nörolojik hastalıklar Anksiyete bzk, fobik bzk Tourette sendr. Otizm ve Asperger bzk Psikotik bzk...
OKB: Tedavi Psikoterapiler Oyun terapisi, Bilişsel davranışçı terapiler Psikofarmakolojik tedavi SSRI, Klomipramine, kombine tedaviler Aile terapisi, aile danışmanlığı Grup terapileri
Travma “Günlük rutin işleyişi bozan, Aniden – beklenmedik bir şekilde gelişen, Dehşet, kaygı ve panik yaratan, Kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olaylar” travmatik yaşantılar olarak tanımlanabilir.
Kişi gerçek bir tehditle karşılaştığını algılamışsa, Fiziksel zarar gördüyse veya tanık olduysa, Bu esnada da aşırı derecede korku, çaresizlik ve dehşet hissetmişse Bu olay onun için tarvma’dır.
Psikolojik travmanın temel özelliği yaşamın sürekliliği ve düzeni olduğuna inancın kaybıdır. (B.A.Kolk 1987)
Travma karşında Fiziksel Tepkiler A. Mide bulantısı, kusma vb. sorunlar B. Yorgunluk, C. Çarpıntı, D. Göğüs ağrısı, E. Titreme, F. Baygınlık hissi, G. Baş dönmesi H. Baş ağrısı
Duygusal Tepkiler A. Kaygılı olma B. Üzüntü C. Depresif duygu durum D. İnkar E. Korku F. Suçluluk G. Panik H. Hayal kırıklığı I. Kızgınlık
Zihinsel Tepkiler A. İlk Şok B. Bellekle ilgili sorunlar C. Dikkatsizlik D. Kabuslar E. Araya giren düşünceler F. Yönünü bulamama G. Eskileri hatırlayamama H. Sorun çözememe I. Yanlış kararlar J. Uyku bozuklukları
Davranışsal Tepkiler A. Kendini geri çekme, B. Yerinde duramama, kıpır kıpır olma, C. Ani davranışlar, D. Alkol ve madde alımı, E. Çabuk tepki verme, F. Başkalarını suçlama, G. Yeme sorunları, H. Kolayca korkma,
Sosyal Tepkiler A. İş-okul, arkadaşlık ve evlilik ilişkilerinde sorunlar, B. İnsanlardan uzaklaşma, C. Aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma, D. Her şeyi kontrol altında tutma isteği,
Travmatik bir süreç ya da yoğun stres yaratan bir kriz dönemi geçiren birçok insan problemler yaşayabilir. Bir süre sonra bu kişilerin birçoğu bu problemlerden büyük ölçüde kurtulabilirler. %10-15 gibi bir bölüm ise travmatik olaylardan uzun süreli olarak etkilenir.
DSM-IV Tanı Ölçütleri A. Kişi aşağıdaki her iki durumu da içeren bir travmatik olaya maruz kalmıştır: 1. Kişi gerçek ölüm veya ölüm tehdidi, veya ciddi yaralanma, veya kendi veya başkalarının beden bütünlüğünü tehdit eden tehlikeli bir olay veya olaylar yaşamış, şahit olmuş veya karşılaşmıştır, 2. Kişi yoğun korku, çaresizlik veya dehşet duyguları yaşamıştır.
B. Travmatik olay aşağıdaki bir (ya da daha çok) yolla sürekli yeniden yaşanmıştır: 1. Olayın düşünceler, şekiller, anımsamalar ile tekrarlayıcı, zorlayıcı ve acı veren şekilde hatırlanması. Not: Küçük çocuklarda travmanın çeşitli yönlerini ve temalarını içeren tekrarlanan oyunlar olabilir.
2. Olayın acı veren tekrarlayan rüyalarla görülmesi 2. Olayın acı veren tekrarlayan rüyalarla görülmesi. Not: Çocuklarda, tanımlanamayan içerikli korkutucu rüyalar olabilir. 3. Travmatik olay tekrarlıyormuş gibi davranma veya hissetme ( olayı yeniden yaşama duygusu, illüzyonlar, halusinasyonlar, uyanırken veya alkollüyken olanlar da dahil dissosiyatif feedback atakları). Not: Küçük çocuklarda travmaya özel reenactmentyeniden yaşanma görülebilir.
4. Travmatik olayı sembolize eden veya temsil eden iç veya dış uyaranlarla karşılaşıldığında yoğun psikolojik sıkıntı çekilmesi. 5. Travmatik olayı sembolize eden veya temsil eden iç veya dış uyaranlarla karşılaşıldığında fizyolojik tepki gösterme
C. Aşağıdakilerden en az üçüyle tanımlanan, travmayla ilişkili uyaranlardan sürekli kaçınma ve (travmadan önce olmayan) bir genel yanıtsızlık, hissizlik durumu: 1. Düşünceler, duygular, veya travmayla ilgili konuşmalardan kaçınma 2. Travmayı anımsatıcı aktiviteler, yerler, insanlardan uzak durma çabası, 3. Travmanın önemli bir bölümünü anımsayamama
4. Belirli aktivitelere katılımda ilginin belirgin azalması 5. Diğer insanlardan uzaklaşma, yabancılaşma 6. Duygusal kısıtlılık (örn. Sevgi duygularının hissedilmemesi) 7. Geleceğinin kısıtlandığı duygusu (gelecek, evlilik, çocuk veya normal hayat sürdürme umudunun olmayışı),
D. (Travmadan önce var olmayan) Sürekli aşırı uyarılma durumundan iki veya daha fazlasının bulunması: 1. Uykuya dalmada veya sürdürmede güçlük 2. İrritabilite veya öfke patlamaları 3. Konsantrasyon güçlüğü 4. Tetikte olma 5. Abartılı irkilme yanıtı
E. B,C ve D tanı ölçütlerindeki semptomların 1 aydan daha fazla sürmesi F. Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin önemli diğer alanlarında bozulmaya neden olur.
Akut: Semptomlar 3 aydan kısa sürerse Kronik: Semptomlar 3 ay ya da daha uzun sürerse
Yeniden yaşantılama, travmanın, güçlü duygusal tepkilerle birlikte zihinde bir tür tekrar yaşanmasıdır. Travma üzerine düşünme ya da travmayı hatırlatan tetikleyici uyaranlarla karşılaşma sonucunda ortaya çıkabilir. Uyanıkken ya da uyurken kabus şeklinde ortaya çıkabilir. Kaçınma çoğu zaman, travmayı hatırlatacak aktiviteler, mekanlar ve insanlarla karşılaşmaktan kaçınma şeklinde ortaya çıkar. Duygusal körleşme, özellikle olumlu duygularla ilgili olmak üzere algı kaybının genel adıdır. Aşırı uyarılmışlık, aşırı fizyolojik uyarılma sonucu sürekli uyarılmış olma hali, abartılı korku tepkileri ve uykusuzluk ve konsantrasyon bozukluğu olmasıdır.
Bu bozukluğun gelişmesinde olmazsa olmaz koşul bir travmatik olayın yaşanmış olmasıdır. Travma Sonrası Stres Bozukluğu tanısının diğer psikiyatrik bozukluklardan farklı olarak etyolojik bir tanımlanma olduğu ve DSM sisteminin dışında ele alınıp alınmaması günümüzde de tartışmalıdır.
Travmatik olayın doğası, şiddeti ve yaşanma biçimi bu bozukluğun gelişmesinde çok önemlidir. Bununla birlikte travmatik olay yaşanmadan önceki kişisel bir takım yatkınlıkların, travmatik olay yaşandıktan sonra riski arttırdığı bildirilmiştir.
TSSB oluşumunu ve süreğenleşmesini kolaylaştıran etmenler Travmanın etkilerini anlatma ve paylaşma yetersizliği Travma sırasında veya hemen sonrasındaki disosiyatif tepkilerin şiddet ve sıklığı Çocukluk çağı fiziksel istismarı Genetik yatkınlık Ailede psikoterapi ve TSSB öyküsü Kadın olma Travmatik olay sırasındaki fizyolojik yanıtın fazlalığı,
ASB ve erken dönem TSSB belirtileri Geçirilmiş psikiyatrik hastalık öyküsü Sosyoekonomik düzey ve eğitim düzeyi düşüklüğü Travmanın zamansal yoğunluğu ve süresi Hafıza bozuklukları, yumuşak nörolojik işaretler, IQ düşüklüğü, çocukluk çağı DEHB belirtileri Eş tanılar; duygudurum ve madde kullanım bozuklukları, işlevsellikte bozulma, eşik altı TSSB, intihar düşünceleri
TSSB Tedavi KDT Psikoterapi Grup Terapisi.... Farmakoterapi Antidepresanlar Anksiyolitikler Düşük doz antipsikotikler Duygudurum düzenleyiciler