Distimik bozukluk Siklotimik Bozukluk
DİSTİMİK BOZUKLUK Hemen her gün ve en az 2 yıl süren depresif duygudurum hali. En az 2 ay süren asemptomatik dönem olmamalı. 21 yaşından önce başlarsa erken başlangıçlı Normal ve patolojik arasındaki sınırda yer alır. Subsendromal bir duygudurum bozukluğudur. Yaşam boyu prevelansı % 3,2
Kadınlarda daha sıktır Mutsuz, karamsar ve acı çekmeye eğilimli bir kişilik yapısı izlenimi verir. Kişinin yaşam tarzıyla iç içe olan hafif şiddetteki depresyonun kronik bir şeklidir.
3 tür çocukluk ortamının bir veya birkaçına bağlı olduğu düşünülebilir. Çocuğun erişkinlerle güvenilir tatmin edici ilişkiler kuramadığı ortam Ailesi tarafından sürekli sevimsiz, beceriksiz ya da yetersiz olduğu söylenen ortam Çocuğun telafi edemediği nesne kayıplarının acısını yaşadığı ortam
Bu yaşantılar erişkin hayatta yaşananların işlenme biçimlerini bozan mantıksız inanç sistemlerini ortaya çıkarır ve Sabit bir değersizlik duygusuna, Sevimsiz olduğuna dair bir yargıya, Her an olabilecek bir kayıp korkusuna Kişinin günlük yaşamından zevk alamamasına yol açar.
Psikoterapi kişinin genellikle farkında olmadığı bu temel konuların aydınlatılmasını kapsar. Çocuklukta ihtiyaç duyulan ve sevilen insanlarla kurulan etkileşim artık uygun veya geçerli olmayan erişkin hayatına aktarılır. Terapötik işlem: ‘‘Şimdi ve burada’’ yaşantısını gerçekleştirmeyi,
Geçmişteki bu inançların hastanın şu anki yaşamını etkilemeye devam ettiğini açığa çıkarmayı , Hastaya, hayatında var olan büyük orandaki özerkliği ya da hakimiyeti bakımından bugünün geçmişten nasıl farklı olduğunu göstermeyi amaçlar. Bu inançlar rüyalarda ve fantazilerde, daha da sık olarak önemli kişilerle ilişkilerde açıkça ortaya çıkacaktır. Çocuklukta ebeveynlerle olan ilişkinin erişkin hayatta tekrarlaması ya da aktarılması olarak tanımlanabilir.(aktarım çarpıtmaları)
Erişkin hayatını etkilemeye devam eden çocukluk yaşantılarının göz önünde bulundurulması, bu çocukluk inançlarının büyük oranda bilinç dışı olarak ortaya çıktığı görüşüne bağlı olarak eski inançların analiz edilmesinde terapinin kullanılması ancak psikodinamik psikoterapiyle mümkün olabilecektir.
Distimide görülen aktarımsal ilişkiler insanların birer erişkin olarak, çocukken yaşadıkları terk edilme veya cezalandırılma acısından kurtulmak veya yaşayamadıkları sevgiyi bulmak için uğraşmaya nasıl devam ettiklerini açıkça gösterir.
Distimik bozukluğun bireysel psikoterapisinin işlevi: Mantıksız inançların saptanması ve onaylanması Bu inançların, özellikle ilişkilerde, kişinin kendisinin ve başkalarının çarpıtılmasıyla ilgili erişkin davranışlarını yönetmeye nasıl devam ettiğinin değerlendirilmesi. Bu inançların çocukluk yaşantısına uzanması ve şu anki aktarımsal devamı. Bu tarz inançların uyumsuz olduğunun ve davranışlar üzerinde uygunsuz kısıtlamalar ve acı verici etkiler bıraktığının anlaşılması. Alışılmış inançların aksine erişkin tavrıyla davranmaya kararlı olunması.
Terapi sadece semptomları bastırmayı değil kişilik işlevselliğinde radikal değişiklikler yapmayı da içerir. Değerlendirme aşamasında hastanın yaşam öyküsü dinamik kuram çerçevesinde alındıktan sonra psikodinamik formülasyonun yapılmasıyla başlar. Seans süresi, sıklığı, günleri, saati, ücreti, sonlandırma tarihi belirlenir. Dinamik yönelimli psikoterapide kuram çerçevesinde hareket etmek oldukça önemlidir. Örneğin terapist kendisinden bahsetmez, eğitim bilgileri dışındaki soruları uygun bir şekilde yanıtsız bırakır…
SİKLOTİMİK BOZUKLUK 2 yıl süren sayısız duygudurum dalgalanmalarıyla giden hipomaniyi disforinin izlediği arada ötiminin 2 ayı geçmediği bir bozukluktur. Duygudurumdaki değişiklikler ani ve düzensizdir. Bazen herbiri saatler içinde gelişir Erkek kadın oranı aynı İşlevsellikte anlamlı oranda düşüşler olur. Evlilikte kesinti, sağlık servislerinin kullanımı, intihar davranışı ve sağlığın sürdürülmesi için gereksinimler hastalığı olmayan gruba göre daha fazladır.
Bipolar bozukluk gelişimi açısından risk artmıştır. Subsendromal hipomanik belirtiler görülen bu bozukluğun tedavisi günümüzde eski yaklaşımlara göre oldukça önem kazanmıştır. Coşkulu dönemler, durgun dönemlere göre daha uzun sürdüğü için toplumsal ve iş yaşamında başarılı tanınan kişiler olsada genel anlamda işlevselliği olumsuz etkiler. Önemli bir kısmı tedaviye başvurmaz.
Birçok klinisyen de subsendromal hipomaniyi tedavi etmese de bu kişilerin muhakkak kontrol altında olmaları, kontrollerinde işlevselliklerinin değerlendirilmesi, hastalık ve prognozuyla ilgili psikoeğitimlerin verilmesi gerekir. Uygun bir psikoeğitim için hastalıkla ilgili yeterli klinik bilgi ve deneyime ihtiyaç vardır. Duygudurum düzenleyici ilaçlarla farmakoterapinin yanında aile terapileri ve psikoeğitim uygulmaları oldukça faydalı olacaktır.