İÇİNDEKİLER HALİT ZİYA UŞAKLIGİL’İN HAYATI EDEBİ HAYATI EDEBİ KİŞİLİĞİ ESERLERİ ROMAN TANITIMLARI
HALİT ZİYA UŞAKLIGİL 1867'de İstanbul’da doğdu. 27 Mart 1945’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. "Uşakizadeler" olarak tanınan İstanbullu bir aileden Hacı Halit Efendi'nin oğludur. Asıl adı Mehmet Halit’tir.
Fatih Askeri Rüştiyesi'nde öğrenime başladı Fatih Askeri Rüştiyesi'nde öğrenime başladı. Babasının işleri bozulunca ailesi İzmir’e taşındı. İzmir Rüştiyesi'ne girdi. Özel Fransızca dersler aldı. Avusturyalı Katolik rahiplerin yönettiği Mechitariste Okulu'na devam etti. 1884'te son sınıftan ayrılarak babasının ticarethanesinde çalışmaya başladı. İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Osmanlı Bankası'nda çalıştı. İzmir İdadisi'nde Fransızca ve edebiyat dersleri verdi. Öğretmenlik ve memurluk yaptı.
1893'te İstanbul Reji İdaresi'nde Başkatip oldu, İstanbul’a taşındı 1893'te İstanbul Reji İdaresi'nde Başkatip oldu, İstanbul’a taşındı. 2'nci Meşrutiyet'in ilanından sonra reji komiserliğine getirildi. Darülfünun'da (İstanbul Üniversitesi) Batı edebiyatı ve estetik dersleri verdi. 1909'da İttihat ve Terakki'nin önerisiyle Mabeyn Başkatibi oldu. 1911'de Meclis-i Âyan üyeliğine seçildi.
Meşrutiyetin ilanından sonra bir süre Darülfünun batı edebiyatı dersleri veren yazar, hükümet tarafından yurtdışı hizmetine gönderildi. Siyasi görevlerle Fransa, Almanya ve Romanya'ya gitti. İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra Reji İdaresi Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Cumhuriyet'ten sonra Yeşilköy'deki yalısına çekildi.
EDEBİ HAYATI Edebiyat yaşamına çeviriler ve şiirle başladı. İzmir'de 1884-1885 arasında Nevruz dergisini, 1886’da Hizmet gazetesini çıkardı. 1896'da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katıldı. Servet-i Fünun’a katılmasında Recaizade Mahmut Ekrem’in etkisi büyüktür. Servet-i Fünun dergisinde kendisine büyük ün sağlayan romanları tefrika halinde yayınlandı. Sonraki yıllarda okuduğu Stendhal, Flaubert, Daudet, Dickens gibi romancıların etkisiyle “natüralist roman “ anlayışını benimsedi
EDEBİ KİŞİLİĞİ Servet-i Fünun döneminin en önemli isimlerindendir. Sanat için sanat anlayışını benimsedi. Dili oldukça ağırdır.
Edebi Kişiliği (devam) Romanlarında aydınlara seslenir. Romanlarında İstanbul'u, hikâyelerinde ise Anadolu'nun kasabaları ve hayatını anlatır. Yazarın roman dili hikâye dilinden daha ağırdır.
Edebi Kişiliği (devam) Romanları, cumhuriyet dönemimde sadeleştirilebilmiştir. Türk romancılığının babası sayılır. Durum (Maupassant)tarzında hikayeler yazmıştır. Eserlerinden Realizm ve Naturalizm’den etkilendiği görülür. Tanzimat’tan sonraki Tük Edebiyatının ilk büyük roman ve hikaye yazarıdır.
Edebi Kişiliği (devam) Güçlü bir tekniğe ve sağlam bir roman diline sahiptir. Roman, hikâye, tiyatro, mensur şiir, hatıra ve makale türlerinde telif ve tercüme olarak altmıştan fazla eseri vardır. Eserlerinde kendi kişiliğini gizler.
Eserlerinde konuşma dilinden uzaklaşan, ağır bir dil anlayışından yana olan Halit Ziya, Fransızcanın bazı söyleyiş özelliklerini de kullanmıştır. Pek çok öykü yazan sanatçı, öykücülüğü daha çok sevdiğini söylemiştir.
Edebi Kişiliği (devam) Karamsar bir kişiliğe sahip olan sanatçı, bunu öykülerinde okuyucuna hissettirmiştir. Romanlarının kahramanları genellikle yüksek zümreden; öykülerinin kahramanlarını ise halk arasından seçmiştir.
Halit Ziya’nın kahramanları genellikle kültürlü, ince, zarif batılı değerlere inanan ancak hayat karşısında yeteri kadar aktif olmayan kimselerdir. Romanlarında kadın kahramanlar erkeklere göre daha canlı ve aktif görünürler. Romanlarında kişilerle mekan veya fiziki çevre arasında sıkı bir ilişki kurulmuştur.
ESERLERİ Romanları Nemide (1889) Bir Ölünün Defteri (1890) Ferdi ve Şürekası (1894-1985) Mai ve Siyah(1895-1988) Aşk-ı Memnu (1925-1987) Nesl-i Ahir Sefile(1886) Kırık Hayatlar(1924-1989) Anıları Kırk Yıl (1936-1969) Bir Acı Hikaye (1942) Saray ve Ötesi (1942-1981)
Öyküleri: Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası (1889) Bir Muhtıranın Son Yaprakları (1889) Küçük Fıkralar (3 Cilt) (1896) Yazın Tarihi (1898-1988) Kadın Pençesi (1039-1987) Sepette Bulunmuş (1920) Bir Hikâye-i Sevda (1922-1987) Hepsinden Acı (1934-1984) Onu Beklerken (1935-1940) Aşka Dair (1935-1986) İhtiyar Dost (1939) Solgun Demet (1901) İzmir Hikâyeleri
Denemeleri: Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi (1885) Hikaye ve Temaşa (1889) Yunan Edebiyatı (1912) Latin Edebiyatı (1912) Alman Tarihi Edebiyatı (1912) Fransız Tarihi Edebiyatı (1912) Sanata Dair (1938-1955) Oyunları: Kabus (1959)
Roman Tanıtımları
Sefile Yazarın ilk romanı olup realist bir roman anlayışı ile yazılmıştır. Konusu aşkı yüzünden kötü yola düşmüş masum bir genç kızın yaşamıdır. Ahmet Mithat Efendi’nin 1881’de yazdığı romantik bir karakter taşıyan “Henüz On Yedi Yaşında” romanının bir antitezi olarak realist roman anlayışı ile kaleme alınmış bir eserdir. Bu iki roman konuları bakımından büyük bir benzerlik gösterir. Her ikisinin de aşkı yüzünden kötü yola ve geneleve düşmüş masum genç kızların hikayesi vardır.
Nemide Nemide, sosyal içerikli bir roman değildir. Tamamen ferdi bir konusu vardır. Nemide adlı bedenen vereme yakalamaya yatkın, çok hassas bir kızın ümitsiz aşkının ve kıskançlıklarının hikayesidir. Halit Ziya, bu ikinci romanıyla batılı roman tarzına ve romanın diline daha yatkın bir örnek ortaya koymuştur.Nemide adlı bu romanın başka bir özelliği de; yazarın sonraki eserlerinde çok başarılı bir şekilde yapılan ayrıntılı ev içi veya konak tasvirlerine ilk defa bu romanında yer vermesidir.
Bir Ölünün Defteri Halit Ziya’nın bu üçüncü romanı kendisinin de belirttiği gibi roman tarzı ve üslubunun tam bir istikrara kavuştuğu, daha çok tutarlılık kazandığı bir eserdir. Yazarın ailevi hayatındaki ölüm acılarının ve çocukluğuna ait 93 Harbi’nin izlerini de taşıyan bu romanın konusu diğer romanlarından farklı olarak iki delikanlının bir genç kıza duyduğu aşktır. Bu romandaki olay örgüsü önceki romanlarından farklı olarak ortadan değil sondan başlar, daire biçiminde bir çizgi izleyerek başa döner ve romanın ilk bölümünde anlatılan ölüm olayıyla sonuçlanır.
Ferdi ve Şürekâsı Halit Ziya Uşaklıgil, bu romanda fakir-zengin çatışmasını ve fakirliğin acılarının yanı sıra bir gencin iki kadın arasında kalışını ve yapmak zorunda olduğu seçimi de anlatır. Ferdi ve Şürekâsı’nda roman kahramanları, öncekilere kıyasla daha geniş bir sosyal çevre içinde görünürler. Daha doğru bir ifadeyle söyleyecek olursak burada birbirinden farklı iki sosyal çevre vardır: Sonradan görme zengin Ferdi Efendi’nin paraya değer veren aile çevresi ile İsmail Tayfur’un fakir mütevazi ve daha ziyade sevgiye değer veren ailesi…Romandaki olaylar ya da olay örgüsü işte bu iki farklı çevre arasındaki çatışmadan doğar.
Mai ve Siyah Halit Ziya’nın bu en çok sözü edilen ve okunan romanı, İstanbul’a gidişinden sonra Servet-i Fünun döneminde yazdığı romanların ilkidir. Romanlarında esasen İstanbul’u mekan olarak seçen ve burada yaşanan hayatları anlatan yazar,bu romanında daha geniş bir sosyal çevrede çok canlı bir kişilik olarak çizdiği Ahmet Cemil adlı kahramanının sanat ve aşk hülyalarını, hayatın acı gerçekleri karşısında yaşadığı büyük hayal kırıklığını anlatır. Aslında Ahmet Cemil, Servet-i Fünun neslinin sembolüdür.
Mai ve Siyah (devam) Mai ve Siyah bir hayal kırıklığının romanıdır.Mai hayali, siyah gerçeği temsil eder.Eserin mai bir geceyle başlayıp siyah bir geceyle bitmesi bu bakımdan sembolik bir anlam taşır.Mai ve Siyah romanında, roman boyunca hayallerle gerçekler çarpışır ve sonunda gerçek üstün gelir. Mai ve Siyah’ın devrinde çok beğenilen ve taklit edilen sanatlı, zaman zaman aşırı süslemelerle donatılmış bir üslubu vardır. Bu üslup büyük ölçüde roman kahramanının şair kişiliğinden kaynaklanmaktadır ve onun duygu dünyasını başarıla yansıtır.
Mai ve Siyah (devam) Mai ve Siyah adlı bu eserin bir diğer özelliği de baştan sona mükemmel denecek kadar şekilde kurgulanmış ilk büyük roman olmasıdır. Gerçektende roman tarihimizde ondan önce olay örgüsünün gelişmesi ve kişilerin canlandırılışı bakımından bu ölçüde sağlam ve tutarlı bir şekilde kurulmuş başka bir örneğe rastlamak imkansızdır. Bu bakımdan Mai ve Siyah gerçekten Türk romanının zirvelerinden biridir. Hayat şartlarının zor olduğu bir dönemde yazılan eserde,insanın maddi durumunun hayatını nasıl etkilediği açık bir şekilde ortaya konmuştur.
Kırık Hayatlar Halit Ziya, bu romanında roman kahramanı Ömer Behiç’in gözünden çeşitli ailelerin ya da kırık hayatların dramını nispeten sade bir anlatımla ve objektif olarak gözler önüne serer.Ömer Behiç, onun bütün eserlerinde karşımıza çıkan modern Osmanlı insan tipinin ideal bir örneğidir.O, çalışma prensipleri ve kültürü itibari ile Avrupalı; geleneklerine ve ailesine bağlılığı ile de Osmanlıdır.Ömer Behiç’i, Avrupa ve Osmanlının olumlu taraflarını birleştirmiş bir tip görmek mümkündür.
Aşk-ı Memnu (devam) Diğer romanlarda olduğu gibi Aşk-ı Memnu’da da daha çok ferdi mutluluk meselesi ele alınır ve Boğaziçi’nde alafranga bir hayat yaşayan aileler ile bu ailelerin fertleri arasındaki aşk ve kıskançlık duygusuna dayanan çatışmalar anlatılır. Kişiler arasındaki yoğun duygu ilişkilerinin ayrıntılı bir şekilde verilebilmesi için de dar bir mekan çevresi seçilmiştir. Bundan dolayı anlatılan olayların büyük bir kısmı Boğaziçi’nde bir yalıda geçer.
Nesl-i Ahir Halit Ziya’nın diğer romanlarına bakarak bu romanında sosyal muhteva siyasi bir nitelik kazanır.Bir başka deyişle Nesl-i Ahir, II. Meşrutiyet dönemi öncesindeki istibdat İstanbul’unun sosyal e siyasi bir manzarasını verir ve bu özelliği ile bir bakıma ‘devir romanı’ sayılabilir.Yazar bu devri çeşitli yönleriyle vermek için kişi kadrosunu çok geniş tutmuştur.Romanda kişiler anlatılırken herkesi, özellikle de aydınları dehşete düşüren hafiye teşkilatı, devlet memurlarının ahlaksızlığı, halkın sefaleti, devletin çürümüşlüğü, aydın kişilerin çaresizliği gibi konulara özellikle dikkat çekilir.
Aşk-ı Memnu Halit Ziya’nın bu romanında olayların çoğu Boğaziçi’nde bir yalıda geçer.Aşk-ı Memnu üslup bakımından da yazarın zirveye ulaştığı bir romandır.Kurgusu da; farklı çizgilerde gelişen iki ayrı hikayeyi, Bihter ve Nihal’ın hikayelerini, içerir.Başka bir deyişle Aşk-ı Memnu romanı bize bir taraftan annesine çok benzeyen, ama onun gibi olmamak için çırpınan Bihter’in trajik sonunu, bir taraftan de kaybettiği mutluluğu acı tecrübelerden sonra yeniden yakalayan Nihal’ın yalnızlığını ve tepkilerini anlatır.
Aşk-ı Memnu (devam) Halit Ziya’nın en hacimli, en başarılı romanı olan Aşk-ı Memnu, Türk romanının da en büyük örnekleri arasında yer alır.Yazarın sanatı bu eserle doruk noktasına çıkmıştır.Aşk-ı Memnu’nun diğer romanlardan farklı olarak en önemli tarafı, kişilerin çokluğu ve her birini yazarın deyişiyle ‘hususî ve zatî bir hayat yaşaması’ dır.