SEVGİ
Herhangi bir şeye yada bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu olarak tanımlanan sevgi sözcüğünü tam manasıyla açıklayabilmek neredeyse imkansızdır. Sevgi; derin ve manevi bir duygu olmasına rağmen insanlık değeri dediğimiz olgunun olmazsa olmazı olan yegane evrensel duygudur.
Ancak bir insanın, herhangi bir şeyi yada bir kimseyi sevebilmesi için öncelikle kendisini koşulsuz olarak kabul etmesi ve kendini sevebilmesi gerekir. Kişinin kendini sevebilmesi içinse; özsevgi, özsaygı, ve özgüven gibi kazanımları edinmiş olması gerekir.
Özsevgi: Kişinin kendisine duyduğu sevgidir. Kendisine yararlı, sevdiği şeylere yakınlaşmak, zamanını sevdiği işlere vermek, kendisi hakkında kötü şeyler düşünmemek veya söylememek, özsevgi sahibi bir kişide ilk göze çarpan özellikler.
Özsaygı: İnsanın kendine duyduğu saygıdır. Kendine karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmak ve kendine zarar verebilecek, sevmediği şeylerden uzak durmak.
Özgüven: Kendine güvenmek, korku, çekinme veya kuşku duymadan inanmak demek. Hayatta en çok cesaret, yüreklilik olarak kendini gösteriyor.
Kendine güveni, saygısı, sevgisi olan bir kişi ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, her zaman olumlu düşünecek ve olaylarda, insanlarda hep bir güzellik görecektir. Ne kadar canını sıkmaya, rahatsız etmeye, öfkelendirmeye, üzmeye çalışsanız da kendine güvenen, kendine saygı duyan ve kendini seven bir insanı aşağı çekmeye kimsenin gücü yetmez.
Kişi bu üç kazanımı tam olarak edindiği takdirde kendisini her şeyiyle sevmiş, tanımış ve diğer insanları sevebilecek duruma gelmiş olur.
ÖTEKİNİ SEVME
Kişinin kendisini sevmesinin yanında evrensel bir ihtiyaç olarak başka insanları da sevmesi gerekir. Başka insanları sevme olgusu insanın kendini sevmesi duygusunda ki kazanımlardan kaynaklanır. Ve insan başkalarını sevebilme olgusunu farklı yaklaşım ve duygularla gerçekleştirir:
Empati Fedakarlık Arkadaşlık Merhamet Yardımseverlik Diğer gamlık Vefa
Kişi bu duygu ve yaklaşımşardan her ne kadarını içselleştirir ve hayatına sokarsa o ölçüde ötekini sevme olgusunu gerçekleştirmiş ve insani değerlik benliğini yükseltmiş olur. Peki nedir bu duygu ve yaklaşımların anlamları:
Empati: Bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısıyla bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecine "empati" adı verilir.
Empati kurmanın faydaları: Empati kurma, insanları birbirine yaklaştırma, iletişimi kolaylaştırma özelliğine sahiptir. İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Diğer insanlar tarafından anlaşılmak ve önem verilmek ise, bizi rahatlatır; kendimizi iyi hissederiz. Yapılan araştırmalarda, liderlik özelliğine sahip kişilerin empati kurma becerilerinin yüksek olduğu belirlenmiştir.
Fedakarlık: Bir kişi veya bir şey için özveride bulunarak kendine ait olan bir takım maddi ya da manevi olgulardan vazgeçmek yada bu olguları o kişi uğruna kullanmaktır fedakarlık… Yani başkası için kendinden vazgeçme durumudur. Büyük bir insani kimliktir. Bu yüzdendir ki fedakarlık kelimesi “anne” ile özdeşleşmiş haldedir. Biliriz ki yeryüzünde en fedakar canlılar annelerdir.
Sevgi herne kadar yoğun yaşanırsa yaşansın içerisinde fedakarlık bulundurmadığı sürece sadece kelimeden ibaret kalacaktır. Çünkü gerçek sevgi fedakarlık ister. Bu sevgi her ne olursa olsun… İster insan sevgisi, ister doğa sevgisi, ister hayvan sevgisi. Eğer gerçekten birini veya bir şeyleri seviyorsak hiç düşünmeden ve hiçbir karşılık beklemeden inandığımız ve sevdiğimiz şey adına fedakar davranmalıyız.
Arkadaşlık: İnsanlar sosyal bir varlık olarak yalnız yaşayamaz. Sürekli olarak etkileşim içinde olacak birilerine ihtiyaç duyar. İşte bu noktada arkadaşlık insanlık için büyük bir sığınaktır. Arkadaşlık nedir sorusu her insanın sahip olduğu kültür, inanç ve yaşadığı duygusal atmosfere göre farklılık arz eder.
İhanete uğrayan birisi için arkadaşlık, sadakattir İhanete uğrayan birisi için arkadaşlık, sadakattir. Sorunlarının ağırlığı karşısında yalnız bırakılan için, paylaşımdır. Yanlışları gözardı edilerek sürekli pohpohlanan için, yağcılıktır. Sıkıntısının anlaşılmadığına kanaat getiren için empati kurabilmektir. Aranmayan ve sorulmayan birisi için farkında olunmaktır. Bu tanımları çoğaltmamız mümkündür. Bunların hepsinde ortak nokta yanında olmasıdır. Yani arkadaş her zaman yanında olabilendir.
Bununla ilgili çok güzel bir yaşam öyküsü anlatılır: Savaşın en kanlı günlerinden biridir. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü görür. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındadırlar. Asker teğmene koşar. — Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? "Delirdin mi? der gibi bakar teğmen. — Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma. Asker ısrar eder. Teğmen: — Peki... Git o zaman... İnanılması güç bir mucize... Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaşır. Onu sırtına alır ve koşa koşa döner. Birlikte siperin içine yuvarlanırlar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene eder. Sonra onu sipere taşıyan askere dönerek: — Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak haklı çıktım. Bu zaten ölmüş.der "Değdi teğmenim" der asker. - Nasıl değdi? - Bu adam ölmüş görmüyor musun? - Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı teğmene: - "Geleceğini biliyordum !" demişti arkadaşı...
İşte arkadaşlık ölümüne sevmek ve yanında olabilmektir İşte arkadaşlık ölümüne sevmek ve yanında olabilmektir. İnancını yanlış çıkartmamaktır. Bunun yanı sıra arkadaş şemsiye olmalıdır. Yani kötülüklere, olumsuzluklara karşı bizi koruyan ve zararlı alışkanlıkları engelleyen bir şemsiye olmalıdır.
Arkadaş, kötü ve zararlı davranışlarda, alışkanlıklarda paylaşım demek değildir. Şayet bizi pozitif düşüncelerden negatif duygulara sürüklüyorsa birisi o bizim arkadaşımız olamaz. Akrepleşmiş insanlar mutlaka zehrini akıtacaktır. O halde akrep arkadaşlardan kaçınmak gerekir. Akrep ve fare arkadaşlık insanı kötülüğe doğru sinsice sürükleyen iki kötü yoldaştır. Çünkü akrep zehirlidir, fare de sinsidir. Nasıl ki fare bir yeri kemirirken orayı uyuşturarak, farkında olmamızı engelliyorsa, fare arkadaşta bizi kötülüğe farkında olmadan yavaş yavaş sürükler.
Yani arkadaşımızı iyi seçmeli, ona güvenmeli, ona faydalı olmalı, zor zamanlarında yanında olmalı ve onunda bizim için aynı düşüncelerde olduğunun farkında olmalıyız.
Merhamet: İnsanı başkalarına iyilik ve yardım etmeye yönlendiren acıma duygusu. Tüm yaratılmışlara sevgi ile yaklaşma, onları kötülüklerden koruma ve kurtarma, zor durumlarında yardım etme, bağışta bulunma, affetme gibi iyi huy ve davranışların başlıca nedenidir merhamet…
Bir toplumun rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat sürebilmesinin tek yolu, gerçek merhamet anlayışının o toplumun insanları tarafından yaşanmasıdır. Bu model yaşanmadığı sürece insanlar hangi yolu denerlerse denesinler kargaşadan, huzursuzluktan ve adaletsizlikten kesinlikle kurtulamazlar. Çünkü merhametin olmadığı yerde zulüm vardır.
Zulmün hüküm sürdüğü bir toplumda ortaya çıkan model ise insanların hem maddi hem de manevi yönden ciddi zararlara uğramasına neden olur. Nitekim bugün dünyanın dört bir yanında yayınlanan haber bültenlerinin ana konusu, insanların maruz kaldığı zulüm çeşitleridir. Açlıktan ölen, çocuklarını yaşatmak için yardım dilenen, haksızlığa uğrayan, ezilen, oturacak ev bulamadığı için çadırlarda yaşayan, intihar eden, saldırıya uğrayan, birbirlerini öldüren, sakatlayan, döven, kavga eden insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu kargaşa ortamının ana sebebi inançsızlığın getirdiği zalimlik ve merhametsizliktir.
Gelecek nesillere daha huzurlu, daha güvenli ve daha insani bir yaşam için sağ duyumuzu ve merhametimizi koruyalım ve ihtiyacı olanlardan hak ettikleri merhameti esirgemeyelim.
Yardımsevrelik: Karşındaki varoluşu anlamaktan kaynaklanan bir empati ile, onun çektiği sıkıntıya –kendisi sıkıntılı duruma düşecek olsa dahi- çözüm getirme hissiyatıdır yardımseverlik. "köpeğe verilen bir kemik yardımseverlik değildir. yardımseverlik, siz de köpek kadar açken onunla paylaşılan kemiktir."
Yardımsever olmanın, ilk temel şartı, iyi niyet sahibi olmaktır Yardımsever olmanın, ilk temel şartı, iyi niyet sahibi olmaktır. İyi niyetle yapılan her yardım, istenilen sonuca ulaşmasa da iyidir. Şahsi çıkarlar ve bencilce amaçlar için yapılan yardımlar ise, ahlaki anlamda iyi sayılmaz. İyilik yapmanın bir çok çeşitleri ve dereceleri vardır. Bu bakımdan her insan iyilik edebilecek imkanlara sahip olduğu müddetçe, maddi ve manevi tüm unsurları seferber ederek bol bol iyilik ve yardım yapmalıdır.
İyi ve yardımsever bir insan olmak için mutlaka varlıklı olmak gerekmez. Kiminin gücü, kiminin bilgisi, kiminin de maddi imkanları ve benzeri özellikleri vardır. Bu bakımdan bir insana bir şeyler öğretmek, bir ama’nın kolundan tutarak caddeyi geçirmek gibi özellikler, iyilik ve yardımseverliktir. Yardımseverlik onurlu ve erdem sahibi kişilik gerektirir ve içimizde ki vicdani yönümüzü ortaya çıkarır.
Diğer gamlık: Diğergâmlık; kendisinin ihtiyacı olduğu halde başkasının ihtiyacını giderme tercihinde bulunabilme duygusudur...
Cömertliğin bir üst derecesi ve hatta ondan da daha büyük bir fazilet ve davranış. Diğergamlık yani İsâr; bir kimsenin, kendisinin muhtaç olduğu bir şeyi başka bir muhtaca vermesi, onu kendine tercih etmesi, başkasını kendinden daha çok düşünmesi demektir.
Yardıma muhtaç bir insanı kendinden öncelik vermek insanlığın en büyük erdem ve faziletidir. Böyle bir davranışı pekiştirmiş olan birey sevgi ve insanlık konusunda büyük bir yol almış ve insani mertebede epey yükselmiş bulunur.
Vefa: Vefa, dostlukta, bağlılıkta sebat etmektir. Arkadaşa yaptığı iyiliği az görmek, onun yaptığını çok bilmek vefadandır.
Vefa, sevgide devamlılık demektir Vefa, sevgide devamlılık demektir. Vefa demek, ihtiyaç hâlinde ona yardım etmektir. Arkadaş, öldükten sonra, onun çoluk çocuğunu, yakınlarını sevmek, onlarla ilgiyi kesmemek de vefadandır.
Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir. Ölen bir kimseye az bir vefa göstermek, hayatta yapılan çok iyiliklerden daha makbuldür. Çünkü insan, hayattaki arkadaşına bir iyilik edince, belki bir karşılık bekleyebilir. Öldükten sonra yapılacak iyiliğe riya karışması zor olur.
Vefanın gereğindendir ki, insan sevdiği arkadaşının dostlarını, akrabalarını da sevip haklarını gözetmelidir! Çünkü insan, yakınlarına gösterilen ilgiye daha çok memnun olur. Sevgi, sevgilinin her şeyini, ona yakından uzaktan ilgili olan her şeyi sevgili kılar.
Vefa insanlık ve dostluğun kalıcı ve samimi olmasında insanın karşılıksız ve koşulsuz sevebilmesinde rol alan sevgiyi tamamlayıcı en erdemli olgulardan biridir.
İşte bir insan bu duygu yaklaşımlardan her ne kadar çok benimser ve hayatına geçirirse o denli sever ve sevilir. Bu duygu ve yaklaşımları benimseyen kişi; önce kendini ardından kendi çevresini, insanları, yakınlarını, doğayı, hayvanları kısacası bütün dünyayı koşulsuz olarak sever ve daha huzurlu bir dünya için çalışır.
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM HAZIRLAYAN: EFTAL ŞİRİP