İŞ KAZALARI (YARGITAY KARARLARI ÖRNEKLİ) G. ZAFER YAVUZARSLAN MAKİNE MÜHENDİSİ
Kaza Kavramı : Genel olarak “kaza” kavramı, herhangi bir kasıt söz konusu olmaksızın meydana gelen, beklenmedik ve sonucu istenmeyen bir olayı belirtmektedir. Kaza, dıştan ve ani bir etkiyle meydana gelen ve kişilere zarar veren istenmeyen bir olaydır. Kazanın oluşumunu inceleyen araştırmacıların, ilginç bir açıklama örneği olarak “dik duran domino taşları” modelini kullandıkları görülmektedir. Bu modele göre, kaza zinciri faktörleri şöyle sıralanmaktadır: Doğa koşulları (doğal yapı) Kişisel eksiklikler Güvensiz durum ve davranışlar Kaza Zarar (ölüm veya yaralanma)
Yıllara Göre Meydana Gelen İş Kazaları ve Ölümler : Yıllar İş Kazası İş Kazası Sonucu Ölüm 2004 93.830 841 2005 73.923 1.072 2006 79.027 1.592 2007 80.602 1.043 2008 72.963 865 Ülkemizde 2006 yılı SSK İstatistikleri'ne göre; Toplam işyeri sayısı:1.036.328 olup, bunun % 98,4 ‘ü 50’den az işçi çalıştıran işyeridir. Çalışan toplam 7.818.732 sigortalının % 56,9’u 50’den az işçi çalıştıran iş yerindedir. iş kazasına uğrayanların % 73,7’si 50’den az işçi çalıştıran işyerinde çalışmaktadır.
Türk hukuk mevzuatında, İş kazaları: Oluşmaması için İş Hukuku mevzuatı ile, Oluştuktan sonra kişinin uğradığı zararın giderilmesi için Sosyal Sigortalar ve Borçlar hukuku mevzuatı ile güvenceye alınmıştır.
Türk Hukukunda İş kazasının tanımı: Borçlar Kanununda ne de İş Kanununda bulunmamaktadır. İş kazalarına sadece Sosyal Sigortalar Kanununda rastlanmaktadır. Bu Kanunda da iş kazasının tanımı yapılmaktan çok, iş kazasının ne gibi “hal ve durumlarda” bir kazanın iş kazası sayılacağı, “yer ve zaman” koşullarıyla sınırlayarak belirtmektedir.
“İş Kazası” 5510 SAYILI KANUNUN 13. maddesine göre, Sigortalının; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle veya görevi nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş veya çalışma konusu nedeniyle işyeri dışında, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) Emziren kadın sigortalının, çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır.
Meslek Hastalığı : 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 14. maddesine göre, meslek hastalığı, Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir.
Tazminat : İş kazası ya da meslek hastalığı sonucunda, meslekte kazanma gücü kaybının oranı ne olursa olsun, beden tamlığının korunması ilkesi nedeniyle, sigortalının işvereni hakkında maddi ve manevi tazminat davası açması hakkı mevcuttur. Açılacak davanın, Borçlar Kanunu hükümlerine göre, akde muhalefetten doğan davalarda olduğu gibi, 10 yıllık zaman aşımı süresi içinde, İş Mahkemelerine başvurularak açılması gerekmektedir. Bundan başka, işveren hakkında, işçinin tazminat davası açma hakkı mevcut olduğu gibi,
Manevi Tazminat : Maddi Tazminat : İşçinin, işverenden isteyebileceği manevi tazminat, 818 sayılı Borçlar Kanununun 47. maddesine göre, cismani zarara uğrayan kişiye veya bu nedenle vefat eden kişinin ailesine, çekilen acı, elem ve ıstıraplarını hafifletmek amacıyla, hakimin takdir edeceği uygun bir miktar paradan ibaret olup, matematiksel yönden herhangi bir hesabı gerektirmemektedir. Maddi Tazminat : İşçinin, işverenden isteyebileceği maddi tazminat ise, daima matematiksel yönden hesaplamayı gerektiren ve zararın gerçek miktarını bulmaya ve karşılamaya yönelik bir tazminat çeşididir. Maddi tazminat üç çeşittir:
2. İş Göremezlik Tazminatı : 1. Rücu Tazminatı : Sosyal Güvenlik Kurumunun da, işveren ve üçüncü şahıslar hakkında, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 21. ve 23. maddelerine göre rücu tazminatı davası açma hakkı bulunmaktadır. 2. İş Göremezlik Tazminatı : Bu tazminat, Borçlar Kanununun 46. maddesi ile tanımlanmıştır. Buna göre, cismani bir zarara uğrayan kimsenin, iş göremezliği ölçüsünde çalışmasının aksayacağı ve bu nedenle maruz kalacağı zarar ve ziyanın, kendisini çalıştırandan isteyebileceği prensip olarak kabul edilmiştir. İş kazası veya meslek hastalığı sonucunda, meslekte kazanma gücünü az veya çok kaybeden bir işçinin, kaybı ile ilgili gerçek zararını, kendisinin olayda tam kusurlu olması dışında, işverenden talep etmeye hakkı bulunmaktadır.
3. Destekten Yoksunluk Tazminatı : Bu tazminat, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümlerde, ölen kimsenin destek olduğu kişiler tarafından işverenden istenebilecek bir tazminat türüdür. Bu kişiler tarafından, işverenden tazminat istenebilmesi için, destek durumundaki işçinin ölümü ile yardım gören kişilerin para ile ölçülebilecek bir zarara uğramış olmaları gerekmektedir. Bu durum, Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrasındaki, “Ölüm neticesi olarak, diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” hükmü ile düzenlenmiştir.
BİR OLAYIN İŞ KAZASI OLARAK NİTELENDİRİLEBİLMESİ İÇİN DÖRT UNSURUN GERÇEKLEŞMESİ GEREKİR.
1) KAZAYA UĞRAYANIN SİGORTALI OLMASI; 2) KAZALININ HEMEN VEYA SONRADAN BEDENEN VEYA RUHEN ÖZÜRE UĞRAMIŞ OLMASI; 3) SİGORTALININ YER VE ZAMAN İTİBARİYLE 5510/13. MADDEDE SAYILAN HUSUSLARDAN BİRİNE GÖRE KAZAYA UĞRAMASI; 4) KAZADA NEDENSELLİK “İLLİYET” BAĞININ BULUNMASI;
1) KAZAYA UĞRAYANIN SİGORTALI OLMASI; Kaza sonucu bedence veya ruhça özre uğrayanın, 5510 sayılı yasa kapsamında “sigortalı” bir kimse olması zorunludur. Aksi takdirde, bir iş kazasından söz edilmesi mümkün değildir. Örneğin, bir işverenin kendi işyerinde ücretsiz çalışan eşi ya da askerlik hizmetlerini er olarak yapmakta olanlar kazaya uğraması durumunda, 5510 sayılı Kanun anlamında bir iş kazası sayılmayacaktır.
Kimlerin sigortalı sayılacağı 5510 sayılı yasanın 4 Kimlerin sigortalı sayılacağı 5510 sayılı yasanın 4. maddesinde belirlenmiştir. Buna göre; Hizmet akdi ile işveren tarafından çalıştırılanlar, Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; *Gelir vergisi mükellefi olanlar, *Esnaf ve sanatkârlar, *Ticari şirketlerin ortakları, *Tarımsal faaliyette bulunanlar) Kamu idarelerinde çalışanlar, sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar, işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı sayılacaklarından (5510/7); bunların işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemiş olması, bu niteliklerini ortadan kaldırmaz. (5510/92) Yani, sigortalı sayılanlar, Kuruma bildirilmeden bir kazaya uğrasalar dahi yine uğradıkları kaza iş kazası sayılacaktır.
Yargıtay Kararı: “Olayın iş kazası sayılması için kazaya uğrayan ile işveren arasında Borçlar Kanunu 313. maddesine göre hizmet sözleşmesinin mevcut olması gerekir” denmiştir. Yargıtay 10. HD., 30.5.1995, 4641/5019,
Yargıtay’a göre; “sigortalı sayılmayan (5510/6) bir kimsenin uğradığı kaza, İş kazası olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bunlar bir iş sözleşmesine dayanarak işveren tarafından çalıştırılsalar bile 5510 sayılı yasa kapsamı dışında tutulduklarından, iş kazası sigortası hükümlerinden yararlanamazlar. Yargıtay’a göre; bir kimse işyerine arkadaşını ziyaret amacıyla geldiği sırada bir kaza geçirdiğinde, sigortalı olmadığı için, bu olayı iş kazası olarak sayılmaz.
Bununla birlikte Kanun, istisnanın istisnası denilebilecek bir düzenlemeyle bazı kimseleri iş sözleşmesine dayanarak çalışmasalar bile iş kazası açısından sigortalı saymıştır. Bu kimselerin başında çıraklar gelmektedir. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununa göre, “...Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere sözleşmenin akdedilmesi ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun iş kazaları ve meslek hastalıkları... hükümleri uygulanır” Yargıtay’a göre; endüstri meslek lisesi öğrencisinin uğradığı kaza iş kazası olarak nitelendirilmiştir. (Yarg.10.HD., 20.9.1993 Tarih ve 1888/9625 sayılı Kararı)
Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyenler de (5510 Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyenler de (5510.5-d), kazaya uğradıklarında iş kazası sayılacaktır. Dolayısıyla, bu kişiler iş kazası sigortasından sağlanan yardımlardan yararlanabileceklerdir. Yargıtay; piyasa hamalı sayılmayan bir kimsenin haftada üç gün işverenin direktifi altında çalışmasını, sigortalı sayılmanın “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarının oluşması bakımından yeterli bulmuş ve bu kişinin uğramış olduğu kazayı iş kazası olarak nitelendirmiştir. (Yargıtay, 10.HD., 15.5.1990, 3404/4587)
Yine Yargıtay’a göre; Piyasa hamalı olmadığı halde işverenin çağırması halinde işbaşı yapan, sadece bir işverene bağımlı olarak çalışan hamal işçi sayılır. Dolayısıyla, günün tüm iş saatinde sürekli çalışmıyor olması iş sözleşmesinin varlığını ortadan kaldırmaz. Olayda kısmi (part-time) çalışma söz konusudur. Bu nedenle, uğranılan kaza iş kazasıdır. (Yargıtay, 10.HD., 8.6.1995, 5048/5358)
2) KAZALININ HEMEN VEYA SONRADAN BEDENEN VEYA RUHEN ÖZÜRE UĞRAMIŞ OLMASI; İş Kazası, yabancı ve dıştan gelen bir etken yani, dış bir olay sonucu mağdurun vücut bütünlüğüne, organik yapısına zarar vermelidir. Dıştan gelen olay; işyerinde patlama, bir maddenin çarpması, düşmesi, ortam havasından zehirlenme, elektrik cereyanına kapılma, yüksekten düşme, güneş çarpması gibi.
Buna karşılık, işyerinde olmasa dahi, sigortalının kronik kalp yetmezliği veya beyin anevrizması sonucu ölümü dışarıdan gelen bir etkenle bir ölüm şekli olmadığı halde Yargıtay iş kazası olarak kabul etmiştir. (Hukuk Genel Kurulu, 13.10.2004 Tarihli, 2004/21-529 Esas No.lu, 2004/527 No.lu kararı) Örnek-1; Gece bekçiliği yapan bir sigortalı işyerinde iken geçirdiği beyin kanaması sonucu felç olmuştur. Yargıtay, bu olayı da; Sigortalının işyerinde çalışmakta iken felç olmasına dayanarak, bu durumu dıştan gelen bir etken olmadığı halde iş kazası saymıştır. (Yargıtay 21HD., 21.11.2002, 9004/10005)
Örnek-2; Yargıtay; intihar eylemi eğer işyerinde gerçekleşmiş ise, olayın salt işyerinde meydana geldiği için intihar eden sigortalının gördüğü işle ilgili ve işvereninin kusurundan kaynaklanmamış olmasına rağmen iş kazası saymıştır. Ancak, bu durumda olaylarla iş ve işveren arasında nedensellik bağı bulunmayacağı için işveren ve onun halefi olanlar Kuruma karşı sorumlu tutulamaz. (Yargıtay 10.HD: 05.07.2004,6425/4465)
3) SİGORTALININ YER VE ZAMAN İTİBARİYLE 5510/13 3) SİGORTALININ YER VE ZAMAN İTİBARİYLE 5510/13. MADDEDE SAYILAN HUSUSLARDAN BİRİNE GÖRE KAZAYA UĞRAMASI; A.“işyerinde bulunduğu sırada” olmalıdır. 5510/11’e göre, sigortalı sayılanların işlerini yaptıkları yerler “işyeri” olarak tanımlanmıştır. İşyerinde üretilen mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen işyerine bağlı yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da işyerinden işyerinden sayılmış bulunmaktadır.
Bu duruma göre, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, örneğin; Avluda koşarken düşmesi sonucu bedence sakatlanması, Yemekhanede kavga etmesi sonucu yaralanması, Dinlenme yerinde, herhangi bir şahıs tarafından tabanca ile vurulması, İşyerinde intihar etmesi, İşyeri sınırları içerisinde bulunan havuz gibi yerlerde boğulma sebebiyle ölüm halleri de iş kazası sayılmaktadır. (Yargıtay 21.HD., 1.7.2004, 6433/6503) (Yargıtay 10. HD., 5.7.2004, 4465/6425) (Yargıtay 10. HD., 29.3.1979,8413/2759)
Sigortalının hangi nedenle olursa olsun, işyerinde bulunduğu sırada uğradığı her kaza, diğer unsurlar da birlikte ise iş kazası olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak, bir işçi işyerine veya eklentilerine ayağını bastığı andan, işyerini ayrıldığı ana kadar, çalışır durumda olsun olmasın, işverenin otoritesi altında olsun veya olmasın meydana gelen olay iş kazasıdır.
Örnek (1); Makina şefi ve yönetici olan sigortalının, işçilere gerekli talimatı verip kendisinin de ocağa doğru gittiği, ölüsünün yaklaşık bir saat kadar sonra derede bulunduğu, ölümünün başın alın bölgesine çekiçle vurulmuş iki darbenin sonucu beyin kanamasından olduğu, ölmeden önce 25 metre uzaklıktaki dereye kadar yürüdüğü, otopsi raporunda üstün olasılığın, başka bir şahısça yapılmış olabileceği fenni kanı olarak tespit edilmiştir. Savcılık soruşturması, olayın intihar mı yoksa, cinayet mi olduğu konusuna açıklık getirememiştir. Varılan bu sonuca göre; sigortalının işyerinde iken, kendisini hemen veya sonradan beden veya ruhça arızaya uğratan bir olay, başkaca hiçbir koşul aranmaksızın Sosyal Sigortalar açısından iş kazası sayılacaktır. (Yarg.9.H.D. 78/8413 E.)
Örnek (2); Bir işyerinde yıkanma yerleri yani sigortalıların kişisel vücut temizliğinin yapıldığı yerlerin işyeri olarak kabul edildiğine göre, işverenin işyerinde çalışan ve geceleri de işyerinde kalan sigortalılar için özel yıkanma yerleri hazırlamadığı bu nedenle kazalı sigortalının zorunlu olarak işyerinin yakınında bulunan “dereye” girerek yıkandığı yeri işyeri eklentisi saymış ve derede meydana gelen olayı iş kazası saymıştır. (Yarg. GHK. 6.07.2005 tarih ve 2005/10-444, 2005/449 sayılı kararı)
Örnek (3); İşveren tarafından sağlanan otelde iş saatleri içinde meydana gelen kazayı iş kazası sayılır. Karara konu olan olayda, davacılar murislerinin iş kazası sonucu öldüğünü öne sürerek kurumdan gelir bağlanmasını istemişler; İş mahkemesinin talebi reddetmesi üzerine de Yargıtay’a başvurmuşlardır. Yargıtay, murisin davalının işyerinde hizmet akdi ile çalıştığını, olayın işverenin temin ettiği otel tuvaletinde mesai saatleri içinde meydana geldiğini, SSK.13/a,b fıkralarına göre, kazanın işyerinde ve işin yürütümü sırasında meydana gelmiş olması karşısında, ayrıca illiyet bağının aranmasının gerekmediği sonucuna vararak mahkemenin kararını bozmuştur. (Y10HD., 14.9.1994, 11128/16216)
B-“İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla” meydana gelen kaza iş kazasıdır. Bu hükme göre kaza işyerinde cereyan etmemiş olsa bile, örneğin işverenin sigortalıyı işyeri dışında sigortalının işinin gereği olarak çalışması sırasında uğradığı kaza iş kazasıdır. Burada önemli olan, kazanın, işveren tarafından yürütülen iş dolayısıyla meydana gelmesidir.
Buna göre sigortalının işverenden aldığı talimat uyarınca, bir müşterinin evinde elektrik arızasını gidermeye çalışırken, elektrik akımına kapılarak ölmesi halinde iş kazası sayılacaktır. Belirtmek gerekir ki, (5510/13-b) hükmü uygulanırken, sigortalının işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla hareket edip etmediğine dikkat edilmesi gerekir. Bunun dışında, nasıl işyerinde meydana gelen kazaların nedenleri üzerinde durulmuyorsa, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla işyerinin dışına çıkan işçi de, herhangi bir nedenle kazaya uğrarsa bu kazanın da iş kazası olarak nitelendirilmesi gerekir. (Yargıtay 21 HD., 5.7.2004, 6443/6691)
Örnek 1; Tomruk deposunda tesellüm işçisi olarak görev yapan sigortalı, tomrukları depodan kamyonların durduğu tali yol ayrımına kadar traktörle götüren sürücünün işbaşında bulunmadığı bir sırada kullandığı traktörü kamyona yanaştırırken kazaya uğramıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, olay ile işverenin fiili arasında uygun neden-sonuç bağı bulunmadığı gerekçesi ile bu olayı iş kazası saymamıştır. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ise, benzer bir olayda kazanın meydana geldiği yeri “işyerinin eklentisi” sayarak (5510/13.a) maddesi veya “sigortalı işyeri dışında görevlendirildiği” için (5510/13.c) maddesi hükmünün koşullarının gerçekleştiğini, dolayısıyla olayın iş kazası sayılacağını belirtmiştir. (Yarg. 10. HD., 18.9.1990 tarihli, 6897/7605sayılı kararı)
Örnek 2; Bir başka olayda, işyerinde işveren vekili olarak hizmet veren ayrıca işverenin harici işlerini, adliyedeki işlerini takip eden sigortalı, bir gün işverenle birlikte aynı araçla trafiğin yoğun olduğu bir iş merkezine gitmiştir. Burada, yine işverenle birlikte, caddenin bir tarafından diğer tarafına geçerken bir taşıtın sigortalıya çarpması sonucu ölmüştür. Mirasçıları işvereni dava ederek olayın iş kazası olduğunun tespitini istemişlerdir. Davalı işveren, savunmasında, sigortalının olay günü kendisi ile birlikte iş merkezine gelmek için araca bindiğini, esas amacının kızının düğünü için kredi almak olduğunu ve görevli bulunmadığını öne sürmüştür.
Yargıtay, sigortalının kredi almayı planladığı bankanın başka bir yerde bulunmadığını, kendisinin olay günü izinli olmadığını ve işveren vekili durumunda olan bir elemanın sebepsiz yere iş merkezine götürülmesinin söz konusu olamayacağını ve ayrıca sigortalının işverenin her türlü dahili ve harici işlerine baktığını göz önünde tutarak, olay günü görevli olduğunu kabul etmiş ve olayı (5510/13.b) maddesi çerçevesinde iş kazası olarak değerlendirmiştir. (Yarg. 10.HD., 23.10.1995 tarihli, 7796/8681 sayılı kararı)
C- Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda kazaya uğraması. Bu maddeye göre, sigortalının işveren tarafından görevle başka bir yere gönderilmesi halinde, asıl işini yapmaksızın geçen zaman birimi içinde uğradığı tüm kazalar, iş kazası olarak nitelendirilecektir. İşveren, sigortalıyı işyeri dışında bir görev ifa etmekle yükümlü tutabilir, bu görev yerinin aynı veya başka ilde veya yabancı bir ülkede olması önem taşımaz.
Sigortalı, işverenin işi için başka yere gitmektedir, öyleyse işverenin otoritesi altındadır. Madde hükmü “sigortalının asıl işini yapmaksızın geçen zaman” deyimini kullanmış, bu zamanın nasıl değerlendirileceği hususunda bir açıklama yapmamış ve herhangi bir ayrım öngörmemiştir. Bu hükmün uygulanmasında göz önünde bulundurulması gereken husus, Uğranılan kazanın, işverenin sigortalıya vermiş olduğu görevle ilgili olup olmadığı, Bu görevin yapılması için geçen süre içinde meydana gelip gelmediğinin tespitine bağlı bulunmaktadır.
Yargıtay’a göre: Sigortalı işçinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla işyerinden uzaklaştığında, boş zamanlarını normal bir yaşantı içerisinde değerlendirmesi doğaldır. Sigortalı işçinin boş zamanlarını, sinemaya, kahveye, eğlence yerine giderek değerlendirmesi mümkündür. Bunun gibi, akşam yemeğini de sahildeki bir lokantada yemesi doğal hakkıdır.
Bu bakımdan, sigortalıyı görevle ayrıldığı işyerinden aynı işyerine dönünceye kadar normal yaşantı içerisinde kalmak koşuluyla boş zamanlar da dahil olmak üzere tüm risklere karşı sigortalı saymak, sosyal sigorta hukukunun ilkelerine uygun düşeceği söz götürmez” (Yargıtay 10 HD., 2.6.1983, 2061/3002) Kuşkusuz, sigortalı boş zamanlarını normal bir yaşantı içinde geçirmek zorundadır; haklı bir neden olmadıkça rizikoyu artırmamalıdır.
Örnek 1; Görevli olduğu yere giden sigortalının uğradığı kaza iş kazası olduğu gibi görevli olarak başka bir ile giderken bindiği uçağın düşmesi sonucu sigortalının ölmesi de iş kazasıdır. (Yargıtay 9 HD., 29.12.1981, 11284/15904) Ancak, bunun gerekçesi olarak, kaza ile görülmekte olan iş arasında illiyet bağının gerçekleştiğinden söz etmek veya sigortalının yolda dahi işverenin otoritesi altında bulunduğunu varsaymak yerinde değildir. Gerçekten de, görevle başka bir yere gönderilen sigortalı yolda iken işverenin otoritesi altında bulunmaktadır. Buna karşılık, yolda bir kavgaya karışır ve yaralanırsa işverenin otoritesi altından çıkmıştır yaklaşımı inandırıcı değildir. Bu örnekler “otorite” görüşünün zayıflığını ortaya koymaktadır
Örnek 2; İşveren sigortalıyı görevle başka bir yere göndermiştir. İşçi yolda parkta arkadaşlarıyla oturup konuşurken bir bombanın patlaması sonucunda ölmüştür. Olayın sigortalının görev ile başka bir yere gönderildiği zaman süreci içinde ortaya çıktığı kuşkusuz olduğuna göre, kazayı iş kazası sayılmasının yasal zorunluluk” olduğunu belirtmiştir. (Yargıtay 10 HD., 13.10.1987 tarih ve 5024/5139) Yine aynı nedenle, malzeme almak üzere işverence toptancıya gönderilen sigortalının gerekli alış-verişi yaptıktan sonra yol üzerinde bulunan babasına ait dükkanda çay içerken silahlı saldırıya uğrayarak ölmesi de iş kazasıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 5.6.1996, 228/454)
D- Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda kazaya uğraması. İş Kanunu 74/son’a göre, kadın işçilere, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağına kadın işçi karar verir ve bu süre çalışma süresinden sayılır. (5510/13-d) uyarınca, emziren kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanda kazaya uğraması iş kazasıdır.
İki saat emzirme (süt) izni verilen sigortalı, bu izin süresi içinde işyerine gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken davalının kullandığı motorlu taşıtın çarpması sonucu vefat etmiştir. İş Kanunu’nun 62. maddesine göre, “emzikli kadın işçilerin çocuklarına süt vermek için belirtilen süreler”, iş süresinden sayılır ve iş süresinden sayılan zaman içerisinde işyerine gelirken oluşan kaza da iş kazasıdır. (Yargıtay HGK., 10.6.1983, 328/652)
Nitekim (5510 say. Kan. 13/d) hükmü de emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda meydana gelen sigorta olaylarının iş kazası sayılacağını belirtmiş bulunmaktadır. Her iki yasa hükmünün, insani düşüncelerle kabul edilmiş, sosyal içerikli, işçileri koruyan ve aslında çalışma yok iken varsayan, farazi çalışmayı öngören kurallar olduğu ortadadır.
E- Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere götürülüp getirilmesi. (5510/13-e) hükmü uyarınca, sigortalıların işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında kazaya uğramaları durumunda, bu olay da iş kazası sayılır. Bu hükmün uygulanabilmesi iki koşulun bir arada varlığına bağlıdır: Bunlardan birincisi, taşıtın (aracın) işveren tarafından sağlanması; İkincisi ise, sigortalıların işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında kazaya uğramalarıdır.
Burada sözü edilen araç, işyerinin mal veya hizmet üretiminde doğrudan veya dolaylı olarak kullanılan bir taşıt değildir. Çünkü, işyerinde görülmekte olan işe ait teknik sonucun gerçekleşmesine katkısı bulunan araçlar işyerinden sayılır. Böyle bir durumda ise (5510/13-a) fıkrasının uygulama alanı bulacağı açıktır. İşe gidiş geliş için işveren tarafından sağlanan taşıtta; Sigortalının araca binerken veya inerken elini sıkıştırması, dışarıdan açılan ateş sonucu yaralanması, taşıt içinde diğer sigortalılarla kavga ederken yaralanması gibi durumlar da iş kazası sayılacaktır.
Buna karşılık işin niteliğinden doğmayan (İş Kanunu, 66/son), daha çok sosyal yardım amacıyla yapılan taşımalarda kullanılan araçlar işyerinden sayılmadığı gibi iş sürelerinden de sayılmadığı için bu sürelerde olan olay da iş kazası sayılmaz. Bunun gibi, işveren işçilerini başka birisinden kiraladığı otobüsle sosyal amaçla taşıma yapan bu aracın işyerinden sayılmayacağı için olacak olay iş kazası olamaz. (Yargıtay 9 HD., 18.1.1989, 10312/132)
Sigortalının işe gitmek için işveren tarafından belirlenen durakta servis aracı beklerken üçüncü şahsa ait aracın çarpması sonucu oluşan olayının iş kazası sayılıp sayılmayacağı noktasındadır. Somut olayda sigortalının, servis aracına binmek üzere işveren tarafından belirlenen yerde beklediği sırada arızaya maruz kaldığı açıktır. Hal böyle olunca ve özellikle olayın (5510. 13-e) fıkrasında vurgulandığı üzere sigortalıların işverence sağlanan taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülmesi için servis aracına binmek üzere işveren tarafından belirlenen yerde beklediği sırada oluştuğuna göre, sigorta olayının iş kazası sayılması gerektiği hukuksal gerçeği ortadadır.
Çünkü “e” fıkrasında, “götürülmesi sırasında” sözcüklerinin Yargıtay’ın 21 HD., 14.5.1996 tarihli ve 2674/2738 sayılı kararına göre sigortalının işveren tarafından belirlenen yerde servis aracına binmek üzere toplu olarak bulundukları hazırlık dönemini de kapsadığı, Öte yandan, “götürme sırasında” sözcüklerinin salt servis aracında geçen süreyi değil, servis aracına binmeden önceki süreyi de kapsadığı biçiminde yorumlamak, sosyal güvenlik hukukunun ilkelerine de uygun düşmektedir.
Yargıtay 21 HD.’nin, 1.2.1999 tarihli ve 56/45 sayılı Kararına göre, sigortalının maruz kaldığı kaza, servis aracına binmek üzere yolun karşı tarafına geçerken meydana gelmiştir. Sigortalının maruz kaldığı kazayı (trafik kazasını) iş kazası olarak kabul etmemiştir. Dolayısıyla, servis aracına binerken veya servis aracının içinde olmadığı ortadadır. Hal böyle olunca, (5510.13-e) de öngörülen koşulların dava konusu olayda oluşmadığı açık ve seçik olduğundan iş kazası saymamıştır.
İşçilerin işverence sağlanan servis aracıyla iş elbisesi provası için Urfa’dan Silvan’a götürülürken yolda teröristlerce aracın durdurularak içindekilerin silahla taranması sonucu öldürülmesi olayını da haklı olarak iş kazası saymıştır. Ayrıca bu olayda, işverenden genel yol güvenliğinin sağlanmasının beklenemeyeceği açılarından işvereni olaydan sorumlu tutmamıştır. (Yargıtay 9HD., 4.7.1985, 4294/7382)
4) KAZADA NEDENSELLİK “İLLİYET” BAĞININ BULUNMASI; Bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için; Sigortalının gördüğü “iş” ile meydana gelen “kaza” olayı arasında, “Kaza” olayı ile “uğranılan özür” arasında uygun illiyet bağı bulunması gerekir.
Çünkü, (5510/13). maddesinin son fıkrası iş kazasını, sigortalıyı ÖZÜRE uğratan olay biçiminde nitelendirmiş olması, nedensellik (illiyet) bağını iş kazasının bir unsuru konumuna sokmuştur. O halde, bir kaza olayının sadece varlığı yeterli değildir; Olay ile sigortalının uğramış bulunduğu bedenen veya ruhen özür arasında bir ilişkinin bulunması; ya da, olayın“nedeni” ile “sonucu” arasında bir bağın varlığı gereklidir.
Dolayısıyla işçinin geçirmiş olduğu her kaza, iş kazası sayılmaz. Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilebilmesi illiyet bağının da bulunmasına bağlıdır. Yargıtay verdiği birçok kararında bu anlamda uygun illiyet bağının varlığını aramıştır.
Bir olayda, sigortalı işyerinde sıva yaparken iskeleden ayağı kayması sonucu düşmüş ve ayağında bir sıyrılma meydana gelmiştir. Bu olaydan 8 gün sonra bu kişi septisemi şoku nedeniyle böbrek yetmezliğinden ölmüştür. Yargıtay, ayaktaki sıyrık olayı ile septisemi hastalığı ve akut böbrek yetmezliği arasında uygun neden-sonuç bağı var ise, olay (SSK.13/a) hükmü çerçevesinde iş kazası sayılacağına karar vermiştir. (YHGK., 7.3.1990 tarihli, 10-40/147 sayılı kararı),
İlliyet bağı, en basit tanımıyla iş kazası ile, meydana gelen zarar arasındaki neden - sonuç ilişkisidir. Bu varsa olay iş kazasıdır. İş Kazası olayında illiyet bağı üç halde kesilebilir. Bunlar, 1. Mücbir sebep, 2. Zarar görenin kusuru ve 3. Üçüncü kişinin kusurudur. Bunlardan herhangi biri ile iş kazası ve fiilin işlenmesi ile zarar arasındaki bağlantı kopar. Bu nedenle, iş kazasına uğrayanın zararından işveren sorumlu tutulamadığından, zararın tazmini de kendisinden istenemez.
Arabayla bir adama çarpılır, adam yaralanır, ambulansla hastaneye götürülür, bu sırada ambulans yine bir kaza yapar ve adam ölür. Adamın yaralanmasına sebep ilk kazayla, adamın ölümü arasındaki illiyet bağı kesilmiştir. İlk kazada adama çarpan kişi ölümden sorumlu tutulamaz. Ancak, ambulanstaki adamın ikinci kazayı yapmadan önce zaten ölmüş olduğu ispat edilirse, bu durumda illiyet bağı kesilmediğinden, ilk kazada adama çarpan kişi ölümden sorumlu tutulabilir.
G. ZAFER YAVUZARSLAN MAKİNE MÜHENDİSİ TEŞEKKÜR EDERİM G. ZAFER YAVUZARSLAN MAKİNE MÜHENDİSİ