Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Türkiye’de Demiryolu Taşımacılığı ve Eğitimi
Advertisements

Göç Nedir? İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına GÖÇ denir.
Karşılaştırmalı Eğitim Yönetimi
BÜMED Siyaset BUluşmaları _1
TÜRKİYE’DE ÇAĞCIL DEMOKRASİ, DEMOKRATİK KÜLTÜR VE OLGUNLUK
Erdoğan’a kızmaya ne hakkınız var... Özay ŞENDİR HaberTürk.
KAZANIMLAR 22. Atatürk döneminde sağlık alanında yapılan işleri devletin temel görevleri bağlamında inceler.
ÜNİTE: İLETİŞİM VE İNSAN İLİŞKİLERİ KONU: KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI
TURİZMİN GELİŞMESİNE ETKİ EDEN UNSURLAR
Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma Perspektifi
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN HAYATI
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük TÜRK DIŞ POLİTİKASI
TOPLUMSAL YAPIYI OLUŞTURAN ÖĞELER
TÜRK EĞİTİM SİSTEMİ VE OKUL YÖNETİMİ Ders Notları Eser ÇEKER (M.Sc.)
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I
NÜFUS POLİTİKALARI.
SOSYOLOJİ DERSİ 2.ÜNİTE TOPLUMSAL YAPI.
İLKE VE İNKILAPLARIN EŞLEŞTİRİLMESİ
1930’lar Türkiye’si Prof. Dr. Turgut Göksu.
KIRKLARELİ MERKEZ TİCARET MESLEK LİSESİ
Yenİ kurulan Ünİversİtelerdekİ
Serkancatarih O bir ödemiş fatihi.
KONU:TÜRKİYE’DE NÜFUS
…Tarih Kainatın Vicdanıdır...
ÇAĞDAŞ UYGARLIĞA DOĞRU
DEMOKRASİ YOLUNDA TÜRKİYE
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE
İLETİŞİMDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ ROLÜ
ANAYASA REFERANDUMU’NA NE DİYORUZ ? Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği *İstanbul Barosu Başkanlığı’nın çalışmasından yararlanılarak hazırlanmıştır.
AMBARGO Gerekçeleri ve Neticeleri.
Türkiye Siyasi Tarihi.
10. Yılında Bologna Süreci Uygulamaları 15 Haziran 2011 Galatasaray Üniversitesi.
TÜRK KADININA SAĞLANAN HAKLAR
SİYASİ PARTİ NE DEMEKTİR?
ELEKTRONİK DEMOKRASİ.
HALK EĞİTİMİ ve HALK EĞİTİM REFORMLARI
Sosyal Bilgiler TÜRKİYE NÜFUSUNUN ÖZELLİKLERİ.
Dönemlere Ayrılma Her dönüm noktası, hem yeni bir gelişmenin başlangıç noktası, hem de bir önceki gelişmenin doruk noktası olmaktadır.
ÜNİVERSİTE REFORMLARI
ULUSAL VE ULUSLARARASI KURULUŞLAR
NÜFUS ÖZELLİKLERİ VE NÜFUSUN ÖNEMİ
EĞİTİM-YAYIM İHTİYAÇ ANALİZİ ARAŞTIRMASI PROJESİ
HAZIRLAYANLAR MERVE ERDOĞAN SİMGE AKYILDIRIM
Soru 7 Gümrük Birliğinin Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkilerini Türkiye’nin beklentileri ve gerçekleşenler üzerinden tartışınız?
KÜRESELLEŞMENİN BEYİN GÖÇÜNE ETKİSİ VE TÜRKİYE
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE
COĞRAFYA PROJE ÖDEVİ:.
YEREL YÖNETİM BELEDİYE VE GÖREVLERİ.
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE EĞİTİMİN GENEL ÖZELLİKLERİ
EĞİTİM ALANINDAKİ İNKILAPLAR
FAKÜLTEMİZ HAKKINDA Fakültemiz tarihinde kabul edilen ve tarihinde Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı.
KONU BAŞLIKLARI BİLGİ EKONOMİSİ GELİŞİMİ BİLGİ EKONOMİSİ ÖZELLİKLERİ
ATATÜRK’ÜN İLKELERİ.
ÜLKEMİZDE NÜFUS / Nüfusumuzun Özellikleri
GİRİŞ GİRİŞ GİRİŞ GİRİŞ GİRİŞ GİRİŞ.
Erdoğan’a kızmaya ne hakkınız var...
SOSYAL YAPI İlin Türkiye'deki konumu Edirne haritası Çalışma alanı
Atatürk ‘ÜN İlke İnkIlaplarI
YAYGIN EĞİTİM Yaygın Eğitim: Örgün eğitim sistemine hiç girmemiş
ATATÜRK İLKELERİ
Laikliği Doğuran Nedenler Deniz ÇAPAR Kaan CANLI
OKUL ÖNCESİ EĞİTİME TEMEL OLAN GÖRÜŞLER - DEWEY
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
1 ATATÜRK’ÜN İLKELERİ 2 1. Cumhuriyetçilik Cumhuriyet bir devlet biçimidir. Geniş manası ile halkın kendi kendisini yönelmesidir. Cumhuriyet, devlet.
2018/2019 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI YIL SONU SEMİNERLERİ
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARI – ATATÜRK ve İLETİŞİM 1.
Sunum transkripti:

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II Ünite 8 1938'den Günümüze Sosyal, Kültürel ve Sanatsal Değişme ve Gelişmeler

II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDAKİ SOSYAL VE KÜLTÜREL GELİŞMELER Türkiye’nin Atatürk reformlarıyla içine girdiği sosyal ve kültürel gelişim dönemini incelerken tek parti dönemi iki ayrı bölümde ele alınır. Birinci bölüm İkinci Dünya Savaşı dönemi ve ikinci bölüm ise 1946 sonrası dönemdir. Devlet; cumhuriyeti, ilke ve inkılapları devam ettirmek amacıyla, halka ulaşmak, ona rejimi anlatmak için kurduğu Halkevlerinde her şeyi kontrol eden kuşkucu ve sakınmacı bir anlayışla hareket etmiştir. Savaş gelişmelerine göre ırkçılık-turancılık ve komünistlik devlet takibatına uğrayan fikir akımları olarak öne çıkmışlardır. 1930’lardan itibaren üzerinde çalışılan köy eğitmenleri projesinin son şekli Köy Enstitüleri olmuştur. Köy Enstitüleri İsmail Hakkı Tonguç’un çabaları ve Hasan Ali Yücel’in desteği ile ortaya çıkmıştı. Atatürk’ün işaretiyle başlayan köy çocuklarının eğitimi çalışmaları, köyü geliştirmek, köy üretimini daha bilinçli hale getirme amacı köy enstitüleri ile vücut buldu.

II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDAKİ SOSYAL VE KÜLTÜREL GELİŞMELER Köy enstitülerinde dersler teoriden çok kırsal hayata dönük uygulama esasına dayalıydı. Bu yönü Atatürk’ün I. Maarif Kongresinde ortaya koyduğu; eğitimin ameli olması esasına da uygundu. Bu doğrultuda öğrencilere kalacakları yerleri kendileri yapmaları ve temel ihtiyaçlarını karşılamaları için temel bilgiler veriliyordu. Ders programlarında Türkçe ve kültür derslerinin yoğunluğu dikkat çekerken müzik ve tiyatro çalışmalarına da ağırlık verilmişti. Köy Enstitüsünden mezun olan öğrenciler köylerde görev aldılar. Büyük şehirlerde ekmeğin ve temel ihtiyaç maddelerinin karneye bağlanması yaşamı zorlaştırmıştı. Uygulama 1942 yılının Ocak ayında başlamıştı. Karaborsanın engellenememesi, yetersiz beslenme ve temizliğe dikkat edilememesi salgın hastalıkların ortaya çıkmasına neden oldu.

II. DÜNYA SAVAŞI YILLARINDAKİ SOSYAL VE KÜLTÜREL GELİŞMELER Şehirlerde karaborsaya düşen un, zeytinyağı, şeker, makarna, pamuklu kumaş gibi temel ihtiyaç maddelerinin karneyle dağıtımı yapılarak devlet memurlarının yaşam şartları mümkün mertebe iyileştirilmeye çalışılmıştır. Ancak nüfusun 3/4’ünün yaşadığı kırsal kesimde insanlar mamul madde temininde büyük sıkıntılar yaşamışlardır. 1938-1943 arası dönemde tüketim mallarının fiyatları beş kat artarken gelirlerin artmaması sosyal gelişmenin önünde önemli bir engel olmuştur. Bu dönemde Türkiye’de üretim yetersizliği nedeniyle tahıl ithali yapılmak zorunda kalındı. Bütçenin yarıdan fazlasının askerî ihtiyaçlar için kullanılması hükümetin zorlukları arasında sayılmalıdır. 1946 sonrası din anlayışında bir dönüşüm süreci yaşandı. 1948’de imam ve hatip yetiştirmek amacıyla kurslar açıldı. Aynı yıl bütçe görüşmeleri esnasında Diyanet mensuplarının ücretlerinin iyileştirilmesi kararı alındı. 1949’da ilkokulların 4. ve 5. sınıflarına din dersleri konuldu. Ayrıca Padişah türbeleri açıldı. Nitelikli din adamları yetiştirebilmek için Ankara Üniversitesinin bünyesinde İlahiyat Fakültesi faaliyete geçti.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANDA TARTIŞMALAR/GELİŞMELER 21 Ekim 1950’de okullarda din dersi mecburiyeti getirildi. Seçim öncesinde basına yansıyan ve dönemin hükûmeti tarafından tepki gören radikal beklentiler, iktidar değişikliğinden sonra daha yüksek sesle söylenmeye başladı. Parti yönetimi "Arapçanın okullarda öğretilmesi, ortaokullarda din derslerinin konması ve yeni imam hatip okullarının açılması"gibi istekleri reddetti. Ülke genelinde Atatürk heykellerine yapılan saldırıların on ayda 15’e ulaşması ve iktidar partisinin örgütlerinde inkılaplardan geri dönülmesi konularının tartışılması tepki yaratmıştır. Ezanın yeniden Arapça okutulmasını mecliste oy birliği ile kabul ettiren Menderes Hükûmeti, okullarda din dersini mecburi hale getirdi. DP, hedeflerinin “Atatürk’ün başarılarını orijinal hâliyle korumak yerine başarıyı getiren amaca uygun bir şekilde geliştirmek olduğunu” ifade edecektir. Menderes, din istismarı ve irtica karşısında en etkili politikanın maddi refahı artırmak olduğunu iddia etmekteydi.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANDA TARTIŞMALAR/GELİŞMELER İktidar partisi toplumun Müslüman olduğu kadar Türk de olduğunu hatırlatmak ihtiyacı hissederken, İslam Demokrasi Partisini ve daha sonra Millet Partisini dini siyasete alet etmek suçlamasıyla kapattı. İslamcı içerikte yayın yapan Sebilürreşad, Büyük Doğu gibi dergiler hakkında soruşturma açıldı. 25 Temmuz 1951’de “Atatürk’ü Koruma Kanunu” çıkarılarak muhalefetin eleştiri ve tenkitlerinin önüne geçilmek istenmiştir. Bu dönemde Halkevleri ve Köy Enstitüleri, Cumhuriyet Halk Partisinin kontrolünde oldukları ve “solcu düşüncelerin bütün propagandalarıyla bu kurumlara girdiği gerekçesiyle” kapatıldı. 1959 yılında ülkenin her yerinde görüldüğü ifade edilen din istismarını engellemeye yönelik nitelikli din adamı yetiştirmek için Yüksek İslam Enstitülerinin açılmaya başlandı.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİNDE SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANDA TARTIŞMALAR/GELİŞMELER Demokrat Parti’nin programında işçilere grev, ücretli izin ve tatil hakkı verilmesi, umumi af çıkarılması, fırsat eşitliğinin, hakim teminatının sağlanması ve antidemokratik kanunların gözden geçirilmesi gibi vaatler bulunuyordu. Ancak bunlardan sadece umumi af ve ücretli hafta sonu tatili gerçekleştirildi. Sendikaların taleplerinin olumlu karşılanmadığı bu dönemde işçi grevleri zaman zaman oldukça sert biçimde bastırılmıştır. İşçi sendikalarının yanı sıra Gazeteciler Sendikası da hükûmetin kapatma kararına maruz kaldı. Hükümete yakın tavırlar sergileyen Türk-İş’in de vergi adaleti, ücretlerin yetersizliği ve işçilere grev hakkı talepleriyle tartışmada taraf olması beklentilerin haklılığını gösteren bir ölçüt durumundadır.

1960-1980 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR / GELİŞMELERİ 1960 müdahalesinden sonra Millî Birlik Komitesi, hükûmet ve muhalefetin dinin siyasete alet edilmemesi noktasında birleşti. MBK, Kuran’ın Türkçe okunması talebinin halktan geleceğine inandığını dile getirdi. Kasım 1959’da kurulan Yüksek İslam Enstitüsü’nde reform yapılarak iktisat, ekonomi, medeni hukuk ve sosyoloji gibi konuların da ders programlarına eklenmesine karar verildi. Komite, öğrencilerin müspet ilimleri de öğrenmeleri halinde taassuba kaçmalarının önüne geçilebileceğini düşünmüş olmalıdır. Komitenin din sahasındaki önemli bir adımı ise Kuran’ın Türkçeleştirilmesi yolunda çalışmaları başlatmış olmasıdır. Diyanet işleri Başkanlığınca Hutbeler dergisi çıkartılmaya başlandı. “Batı kültürünü ve dillerini bilen, eğitimli ilerici din adamları yetiştirmek iddiaları dile getirildi. Ancak gerek siyasi partilerin oy kaygısı gerekse dinî cemaatlerin siyasi idareyle iş ilişkileri bu uzlaşının sözde kalmasına sebep oldu.

1960-1980 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR / GELİŞMELERİ 9 Temmuz 1961 tarihinde kabul edilen Anayasa ile devlet demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak kabul edilmiştir. Bu anayasa ile yumuşak bir kuvvetler ayrılığı gerçekleştirilmiştir. Yasama görevi Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosuna verildi. Anayasa mahkemesi kuruldu. İşçilere toplu sözleşme ve grev hakkı verildi. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakkının kanunla düzenleneceği anayasada yer aldı. 1966’da “Türkiye’de Diyanet ve Laiklik” üzerine düzenlenen bir toplantıda, laikliğin İslamiyet’i yok ettiğine dair iddialar seslendirildi. Hemen akabinde “alevi partisi” olarak bilinen Birlik Partisi kuruldu. Toplumun din konusunda içine sokulmaya çalışıldığı ayrılıklar ilk neticesini Elbistan’da vermişti. Şii vatandaşların düzenlediği Ehlibeyt gecesinde Sünni-Şii çatışması yaşanmıştır.

1960-1980 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR / GELİŞMELERİ Bu dönemde öğrenciler arasındaki fikir tartışmalarının sağ-sol tartışmaları hâline gelerek toplumsal barışa önemli ölçüde tehdit oluşturmaya başladığı bir zemin ortaya çıktı. Gençlerin ‘devrimci’, ‘ülkücü’ veya ‘akıncı’ tanımlamalarıyla gruplara ayrıldığı ortamda, tarafsız kalmayı kabul etmeyen bir baskı ortamı oluşmuştu. Gruplar kendilerine katılmayanların öbür grup üyesi olduğu inancı ile şiddet uygulama yoluna gidiyorlardı. Diğer bir kısım gençlik ise çeşitli dinî cemaatlere dâhil olarak, geçimini sağlayacak bir iş imkânı arayarak kendilerine bir yön çizmeye gayret ediyordu. 1970’li yıllarda endüstri, teknik ve meslek liselerine önceye nispetle ağırlık verildiği görülmektedir. 1978-1980 arası dönemdeki hükûmetler birkaç aylık eğitimden geçirdikleri öğrencileri öğretmen sıfatıyla eğitim camiasına dahil etti. Bu durum Türkiye Cumhuriyetinin temel müesseselerinden birini daha gündelik veya dönemlik siyasetlere alet edildiğini göstermektedir.

1960-1980 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR / GELİŞMELERİ MBK tarafından adalet, dürüstlük ve demokrasi ilkelerini ayakta tutmak, hür düşünce ve müspet ilim ışığı altında halkın maneviyatını yükseltmek amacıyla partiler üstü bir kültürel örgüt olarak Türk Kültür Derneği kuruldu. Hükûmet Halkevlerini bu derneğin yönetimine devretti. Türk Ocaklarından Halkevlerine, Halkevlerinden Türk Kültür Derneğine geçişi, iktidarların kendilerini halka anlatmak ve meşruiyet kazanmak yolundaki çabalarının son ürünü olarak değerlendirilebilir. 24 Temmuz 1963’te Toplu İş Sözleşmesi, Grev, Lokavt ve Sendikalar Kanunu Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bu tarih İşçi Bayramı olarak kabul edildi.

1960-1980 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR / GELİŞMELERİ Türkiye’de devlet ve toplum hayatının her cephesinde önemli bir rol oynayacak olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) 1 Mayıs 1964 tarihinde kuruldu. Mevcut sendikaların işçi kesiminin bir kısmının beklentilerini karşılamaması üzerine Devrimci İşçi Sendikaları kuruldu. 12 Şubat’taki kuruluşun arkasında Türk-İş’in grevler hususunda İşverenlerin yanında yer alması önemli bir etken olarak sayılabilir. Batı Avrupa devletlerinin işçi talebi bu ortamda hükümete rahat bir nefes aldırdı. Zira hızla artan işsizlerin sayısı azalacak, bunların gönderecekleri dövizler ise ekonomiye katkı sağlayacaktı.

1960-1980 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR / GELİŞMELERİ Türkiye’nin batı ile ilişkileri konusunda farklı bir bakış ve teklif ortaya atıldı. Millî Nizam Partisi Türkiye’nin Ortak Pazar’a girişine tarihi, dinî ve kültürel farklar nedeniyle karşı çıktı. Türk aydınını yıllardır meşgul eden batılılaşma meselesini Partinin başkanı Necmeddin Erbakan farklı bir boyutta tartışmaya açmıştı: ‘Türkiye batıya göre geri, doğuya göre ileriydi. Dolayısıyla batılı ortak pazara bugünkü hâliyle girerse sömürge olacaktır’. Türkiye doğulu ülkelerin ortak pazarına girmeli ve lider olmalıydı. Necmeddin Erbakan’ın bu düşüncesi kendisinin başbakanlığı sırasında Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’nın katılımıyla 15 Haziran 1997’de kabul edilen İstanbul Deklarasyonu ile hayata geçecektir. Türk-İş ve DİSK’le ilgili olmayan sekiz sendika İstanbul’da Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu (MİSK)’nu kurdular. 23 Haziran 1970 tarihinde kurulan MİSK’in faaliyetleri 1980 Askerî Darbesiyle durduruldu. Bir anlamda işçi yapılanmaları da merkez sağ ve sol olmak üzere üç ana kategoriye bölünmüş oldu.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER 1980 müdahalesinden sonra da önceki deneyimlerin tekrarını yaşayan ülkede asayişin belli oranda sağlanmış olması dahi memnuniyet yaratmıştır. Anavatan Partisi ve sonrasındaki koalisyon hükûmetleri toplumsal barışa katkıda bulunacak söylemler geliştirmiş olmalarına rağmen, uygulamada sıkıntıların giderilmesini sağlayacak ve köklü çözümleri getirecek adımlar atmamıştır. Ordu yönetiminin adeta on yılda bir sivil siyasete düzen verdiği bir manzara sıkıntıların devam edeceğinin habercisi olmuştur. Darbeler modern, postmodern, e-muhtıra şekillerinde de olsa bir gelenek halini almıştır.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Radyo Türkiye’nin sosyal ve kültürel hayatını etkileyen en önemli gelişmelerin başında radyo ve televizyon yer alır. Radyo ilk kez 1927’de İstanbul ve Ankara’da kurulan stüdyolarda yayın hayatına başladı. 1961 Anayasası ile tarafsız ve özerk statü kazandı.1 Mayıs 1964’te yürürlüğe giren TRT yasası ile büyük bir atılım yapıldı. Aynı yıl iki milyon olan alıcı sayısı %150 artarak 1980’de 4.5 milyona ulaştı. TRT 1984’te canlı yayın yapmaya başladı. 1985’ten itibaren özellikle müzik programlarının canlı yayınına ağırlık verdi. Daha sonraki yıllarda özel radyolarda yayın hayatına başladı. 1994’te yayın hayatını düzenleyen kanun çıktığında faaliyette olan radyo sayısının 500’ü geçtiği ifade edilmektedir. Aynı şekilde özel televizyonlar da 1990’lardan itibaren yayın hayatına geçerek toplum hayatına yön vermeye başlayacaklardır.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Televizyon Televizyon yazılı basından daha fazla kitleye ulaşmak ve etkilemek bakımından toplumu yönlendirme, dönüştürme vasıtaları arasında en önde yer almaktadır. TRT Televizyonu 31 Ocak 1968’de deneme yayınına başladı. 1970’de İzmir Televizyonu, ardından 1971’de İstanbul Televizyonu faaliyete geçti. 1973’de ise Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün cenaze töreni naklen yayınlandı. 20 Temmuz 1974’te başlayan Kıbrıs Barış Harekatı’ndan tüm Türkiye ve Avrupa TRT yayınlarıyla haberdar oldu. Eurovision şarkı ve Beste Yarışması’na Türkiye, ilk kez 1975’de TRT’nin organizasyonuyla girdi. 1978’de ilk kez su altı kameraları kullanılarak “Derinlerdeki Geçmiş” adlı belgesel renkli film çekildi. TRT günümüzde 14 televizyon kanalı, 7 ulusal, 6 bölgesel, 2 uluslararası radyo kanalı, trt.net.tr ve trt.world.com üzerinden 35 dil ve lehçede Türkiye’ye ve dünyaya yayın yapmaktadır.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Mimarlık Mimarlık alanında dışa açılma 70’li yıllarda başlamıştır. Cumhuriyetin ellinci yılında 29 Ekim 1973’te açılışı yapılan Boğaziçi Köprüsü üç yıllık inşa sürecinden sonra iki kıtayı birbirine bağlarken köprünün proje aşamasında Türk firmalar katkı sağlamıştır. Uluslararası alanda yer alma ve ödüller kazanma açısından 80’lerden sonra inşaat sektörü ve mimarinin etkinliğinin arttığını söylemek mümkündür. Türkiye’nin nüfus bakımından en kalabalık şehri olan İstanbul’da artan trafiği rahatlatmak amacıyla 1988 yılında boğaza ikinci köprü yapılmıştır. Proje ve yapım aşamasında Türk firmalarının da yer aldığı Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Edirne Ankara arasında inşa edilen TEM (Trans European Motorway) otoyolunun bir parçası işlevini görmektedir. Sovyet sisteminin çöküşünden sonra Rusya ve Türkistan cumhuriyetlerinde yaygınlaşan inşaat sektöründeki gelişmeler, mimarinin de uluslararası platformda kendini kanıtlamasına imkân verdi. Bu gelişmenin 2000’li yıllarda da artarak devam ettiğini görmekteyiz. Büyük alışveriş ve iş merkezleri Türkiye’nin artan ekonomik gücü ile orantılı olarak ana kent ve büyük şehirleri süslemeye devam etmektedir.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Müzecilik Taşınmaz kültür varlıklar ile ilgili kanun 1906 tarihli Asar-ı Atika(eski eserler) nizamnamesi ile 1973 yılına kadar devam etmiştir. 1951’de Anıtlar Yüksek Kurulu ve Taşınmaz Eski Eserler Kurulu oluşturulmuştur. Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden yıllarda büyük gelişme gösteren Türk müzeciliğine vatandaşın yeterli ilgi göstermemesi daima şikâyet konusu oldu. Mali ödenek ve kadro sıkıntıları yaşayan, pek çok eseri çalınarak satılan veya yurt dışına kaçırılan Türk müzeleri, ancak 80’li yıllarda uluslararası ödüller ile tanışmaya başlamıştır. Ülkemizde basılan kitaplar dört merkez kütüphanede derlenmektedir. Ankara ve İzmir Millî Kütüphaneleri, Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinde toplanan bu birikimin de toplumun hizmetine sunulmasında yer ve personel sıkıntısı her zaman görülen bir problem olarak kanıksanmış durumdadır. 2000’li yıllar müze ve kütüphanelerin sadece tarihi buluntular ve kitapların sergilendiği yerler olmaktan başka eğitim ve kültürel etkinliklerin de mekânı hâline gelmeye başladığına da şahitlik etmektedir.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER 1960-80 arası dönemde gittikçe hızlanan köyden kente ve özellikle büyük kentlere göçün ortaya çıkardığı ekonomik, sosyal ve düşünce dünyamızdaki toplumsal sorunların girdabındaki geniş kesimlerin büyük ilgi gösterdiği arabesk müzik, günlük dertleri, umutsuzluğu, çaresizliği konu alan şarkılarla özellikle 70’li yıllarda gelişmesini pop, folk, rap gibi çeşitli alt türleriyle sağlamlaştırmıştır. 70’li yıllarda devlet eliyle açılan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı ve benzerleri sayesinde yeni bir gelişme dönemine girmiştir. Bu atılım 1984’te İzmir ve Gaziantep’te kurulan konservatuarlar ile ülke çapına yayılmıştır. 1980’lere kadar toplumun ilgisini çeken arabesk ve halk müziği türlerinin yerine 1980 müdahalesi sonrası oluşan ortam dinî ve etnik müzikler ilgiyi artırmıştır. 90’lı ve 2000’li yıllarda yine bölgesel motiflerin ve ezgilerin öne çıkmaya başladığı görülmektedir.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Resim Tek partili dönemde sanatçıları ülke insanı ve yurt köşeleri hakkında çalışmalara özendiren resim heykel sergileri 1939’dan itibaren gelenekselleştirilmiştir. Resmî kuruluşlar koleksiyonlarını bu yoldan oluşturmuşlardır. 1939’dan sonra başlayan yurt gezileri sergileri sanatçıların ülke ile bütünleşmelerini sağlamada katkı vermiş, eserler parti ve halkevleri tarafından satın alınmıştır. Resim satın almak 1970’lere kadar tek başına devletin gerçekleştirdiği bir görev gibi algılanmıştır. Tiyatro: Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 1949 yılında kuruldu. Devlet tiyatroları başlangıçtan 1980’li yıllara kadar yerli yazarları teşvik etme ve millî edebiyatı zenginleştirme görevini yerine getirmemekle eleştirilmektedir. Yerli eserler sergileme seviyesi son derece düşük olmuştur. Devlet Operası da aynı zihniyet üzerinde çalışmalarını yürütmüştür. Melih Cevdet Anday, Cahit Atay, Orhan Asena, Refik Erduran, Recep Bilginer, Turgut Özakman, Aziz Nesin, Tarık Buğra gibi tarihî ve siyasi konuları, devlet-toplum ilişkileri ve toplumsal sorunları işleyen yazarların eserlerine sıklıkla yer verilmiştir. Geniş seyirci kitlesi, kaliteli ve büyük salonlar konusunda her zaman sıkıntı yaşayan tiyatro için en önemli gelişmelerden birisi de 1982 yılında özel tiyatrolara devlet desteğinin başlatılması olmuştur.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Sinema Yirminci yüzyılın son çeyreğinde Türk sineması siyasi ve toplumsal konulara yer verdi. 1990’larda çekilen filmlerin bir kısmı mali yetersizlik ve salon yokluğundan gösterime giremedi. Yabancı film dağıtım şirketlerinin 1990’lardan itibaren Türkiye piyasasına girmesi sinema sektörünü olumlu yönde etkilemiştir. 2000’li yıllara gelindiğinde sinemalarda önemli seyirci sayıları yakalanarak topluma ulaşılmıştır. Sağlık Türkiye’de bölgeler arası nitelikli iş gücü dağılımının hiçbir zaman istenen seviyeye çıkmadığı eğitim, sağlık gibi temel sektörlerin sanayileşmiş bölgelerde yığıldığı bilinmektedir. Bu dönemde sağlık hizmetlerinde de Sosyal Sigortalar Kurumunun yetersiz kalması sebebiyle özel sektörün devreye girmesi sağlanmış, özel sağlık sigortası uygulamaları teşvik edilmiştir.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Tarım ve Sanayi Cumhuriyetin başlarında ihracatın %85’ini oluşturan tarım, nüfusun %75’ini bulan tarım sahası, sanayi ve hizmet sektörlerinin devamlı büyümesi karşısında 1960’lardaki %38’lik paydan geriye düşerek 1990’lı yıllarda gayrisafi millî hasıla içinde %14 noktasına çekilmiştir. Türkiye’de imalat sanayi ülke genelinde küçük ölçek ağırlıklı bir manzara arz etmektedir. Sanayi alanında önceliği kimya, makine, gıda ve dokuma, giyim, ayakkabı, deri üretimi sektörleri almaktadır. Dönemin öne çıkan özelliği devletin küçültülmesi ve başta imalat sanayi olmak üzere ekonomik hayattaki yerinin azaltılması olmuştur. Anılan 90’lı yıllar ihracatında sanayi mallarının yeri hızla artmasına karşın ürün kalemlerinde gereken çeşitliliğin sağlanamadığı eleştirileri yapılmaktadır.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Seçim ve Seçmen: Türkiye 1980 sonrası dönemde 60’lı yılların hızlı nüfus artışının ve seçmen yaşının 18’e indirilmesinin de etkisiyle büyük bir seçmen patlaması yaşamıştır. Koalisyon çekişmeleri ve siyasi istikrarsızlıklar dikkate alınarak getirilen %10’luk baraj demokratik anlayış açısından eleştirilmekle birlikte yerel, etnik partiler de çeşitli seçim ittifaklarıyla TBMM’de yer almayı başarmışlardır. Teknolojik Araştırma Geliştirme Yirminci ve yirmi birinci yüzyılın en önemli fark yaratma vasıtası bilim ve teknoloji alanındaki yenilikler ile rekabet gücünü geliştirmek olmuştur. Bilgi üretimi en yüksek istihdam ve katma değer artışı sağlayan sektördür. OECD ülkeleri arasında sonuncu olan Türkiye’nin 1990 itibarıyla Ar-Ge harcamalarının gayrisafi millî hâsılaya oranının uluslararası sıralamada ölçeğin alt sınırına gelememiş olması dikkat çekicidir. Son on yılda bölgede araştırma-geliştirme faaliyetlerine en çok bütçe ayıran devlet hâline gelen Türkiye’nin bu sahadaki öncü kurumu TÜBİTAK olmuştur.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER İnternetin Yaygınlaşması 20. yüzyılın ikinci yarısı bilgisayarların insan hayatına girdiği ve her geçen gün etkin hâle geldiği bir döneme işaret etmektedir. Bilgisayarların gelişmesine paralel olarak internet ile haberleşme sistemleri dünyanın her yerinde olan bitenden insanların bilgi sahibi olmasına imkân sağlamaktadır. Türk Dil Kurumunun Genel Ağ olarak tanımladığı İnternet’e Türkiye 1993 yılında bağlanmıştır. Üniversiteler de TÜBİTAK’a bağlı bir teknoloji birimi olan Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) üzerinden uluslararası bilgi kaynaklarına ulaşmaktadırlar.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Yirminci Yüzyılın Sonunda Türkiye 1980’de yaklaşık 45 milyon olan ülke nüfusunun 75 milyona ulaştığı günümüzde dünya ortalamalarına göre hızla artan temel ihtiyaçların planlı bir şekilde karşılanamamasından doğan sosyal, ekonomik, kültürel ve politik sorunların en üst düzeye ulaştığı bir dönemi kapsamaktadır. 21. yüzyıla girerken şehirleşme önemli oranda artmış olmasına karşın, köyden şehre göçün yarattığı problemler planlı bir şekilde ele alınamamış, özellikle büyük şehirlerin varoşlarında gecekondu mahalleleri oluşmuştu. Hayat standardı ve anlayışı bakımından merkezden neredeyse tamamen ayrı kategorileri ortaya çıkaran bu yapı sosyal barışı tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.

1980-2000 DÖNEMİ SOSYAL VE KÜLTÜREL TARTIŞMALAR/ GELİŞMELER Şehirleşmenin, modernleşmenin sadece sayısal ölçekte değerlendirilmesini sorgulamayı gerektiren bu durum Türkiye’ye has bir gelişme şekli olarak ortaya çıkmıştır. Öyle ki 15 milyona dayanan nüfusu ile İstanbul Avrupa’nın pek çok ülkesinden fazla nüfusu ile dikkat çekmektedir. Temel altyapı bitirilmediği içinde tabiat şartlarının normalin üstüne çıktığı zaman günlük hayatın tamamen aksaması söz konusu olmaktadır. Nitelikli beyinlerin modernleşmiş ülkelere gitmesi engellenemediği gibi üniversite mezunlarının önemli bir kısmı da Avrupa ve Amerika’da nitelikli göçmen kabul eden gelişmiş ülkelere gitmenin arayışı içindedirler. Üniversite sayısının her ile en az bir tane olacak şekilde çoğaltılması öğretim elemanı eksikliğinin giderilememesi yüksek eğitim kurumlarının ve YÖK’ün yeniden yapılandırılması ihtiyacını ortaya çıkardı. 2000’li yılların kaderini bu konuda yapılacak çalışmaların başarısı belirleyecektir.