Makro İktisat: Temel Kavramlar İktisada Giriş II Makro İktisat: Temel Kavramlar
Mikro İktisat vs. Makro İktisat Mikro iktisat, tek bir mala ait piyasanın nasıl çalıştığını ve bireysel karar alma birimlerinin (işletme ve hane halkı) davranışlarını incelemektedir. (Mikroskop) Bu birimlerin davranışları hakkında yapılan bazı varsayımlar aracılığı ile piyasaların nasıl çalıştığı, kaynakların nasıl tahsis edildiği gibi hususlar ele alınmaktadır. Makro iktisatta, mikro iktisadın aksine sadece belirli bir piyasadaki mal arzını ve talebini değil ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetlerin arz ve talebi, sadece belirli bir malın fiyatı değil ekonomide satılan tüm ürünlerin ortalama fiyatı, sadece tek bir ailenin tüketimi değil ekonomideki tüm ailelerin tüketimi ele alınarak genel bir inceleme yapılmaktadır (Teleskop)
Mikro İktisat vs. Makro İktisat Makro iktisat, bahsedilen büyük ölçekli değişkenleri belirleyen faktörlerin yanı sıra bunların karşılıklı ilişkilerini ve zaman içerisinde gösterdikleri değişimin anlamı ile de ilgilenmektedir. Makro ekonomik analiz, ulusal ekonominin makro değişkenlerinin birbirlerini nasıl etkilediğini, bunlardan bir kısmının dengeyi sağlarken nasıl belirlendiğini ele alır. İlgilendiği, tek tek mal ve hizmet piyasaları değil, ekonominin tüm dengesidir. Belli bir dönem içinde bir ekonomide denge milli gelir ve istihdam düzeyinin nasıl belirlendiği, yıldan yıla milli gelir artış hızının hangi koşullara bağlı olarak değiştiği, fiyatlar genel düzeyinin nasıl ve neden dalgalandığı gibi konular ele alınmaktadır.
Makro İktisadın Kökenleri 1920’li yıllara gelinceye dek dünya ekonomisinde çok büyük sorunlar yaşanmamış, bu dönemde iş arayan herkes çok fazla zorlanmadan iş bulabilmiş, gelirler önemli ölçüde artmış ve fiyatlar nispeten istikrarlı bir seyir izlemiştir. 1929’un sonlarına doğru ise işler birden ters gitmeye başlamıştır. Çok büyük bir ekonomik daralmanın ve yüksek işsizliğin yaşandığı 1929’da başlayan ve 1930’lar boyunca devam eden döneme Büyük Buhran dönemi denmektedir.
Makro İktisadın Kökenleri Büyük Buhran öncesi dönemde geniş ölçekli ekonomik sorunların incelenmesinde iktisatçılar, kimi zaman klasik modeller olarak adlandırılan, mikro ekonomik modelleri kullanmaktaydı. Hatta «makro iktisat» kavramı İkinci Dünya Savaşı sonrası döneme kadar kullanılan bir deyim bile değildi. Büyük Buhran dönemi olarak adlandırılan 10 yıl boyunca işsizlik yüksek düzeylerde kalmış ve bu kadar uzun süren bir yüksek işsizlik dönemini açıklamakta klasik modellerin yetersiz kalması makro iktisadın gelişimine öncülük etmiştir.
Makro İktisadın Kökenleri İktisat tarihinin en önemli çalışmalarından birisi John Maynard Keynes tarafından yazılan ve 1936 yılında yayınlanan İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi isimli kitaptır. Bu kitapta Keynes, piyasalar ve bunların davranışları ile ilgili bilgileri kullanarak karmaşık iktisadi olayları açıklamaya dönük bir teori geliştirmiştir. Bu nedenle makro iktisadın kökenleri büyük ölçüde Keynes’in bu kitabına dayandırılır. Keynes’in kitabında yer alan görüşler İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle 1950’li yıllarda hem iktisatçılar arasında hem de devlet yöneticileri arasında artan bir şekilde taraftar bulmaya başlamıştır.
Makro İktisadın İlgi Alanları Bir ülke ekonomisinin sağlıklı işleyip işlemediğine ilişkin, dolayısıyla makro iktisadın ilgi alanına giren üç temel göstergeden söz etmek mümkündür: İşsizlik oranı, Enflasyon oranı, Üretim artış oranı. Her hükümet bu göstergeleri büyük bir dikkatle izlemek durumundadır. Öte yandan sözü edilen bu göstergeler, günlük yaşantımızı çok yakından etkilediği için toplumun büyük bir bölümü de bu göstergelerle yakından ilgilenmekte, özellikle işsizlik ve enflasyon oranını makul sayılabilir düzeylerde tutmaya ve üretim hacmini arttırmaya dönük politikalara büyük ilgi göstermektedir. Düşük işsizlik, düşük enflasyon ve hızlı üretim artışı son derece açık hedefler niteliğinde iken, bunları her zaman gerçekleştirmek mümkün değildir. Çünkü makro iktisat zıt yönlü ilişkilerle dolu bir alandır.
İşsizlik ve İstihdam Düzeyi İstihdam: Çalışma ve gelir sağlama kararında olan bireylerin, hizmetlerinden yararlanılmak üzere çalıştırılmasıdır. Bir ekonomide çalışanlarla iş arayanların toplamı işgücünü oluşturur. İşgücü rakamına ulaşmak için diğer bir yol, çalışabilir yaştaki nüfustan bedenen ve zihnen yetersiz olanlarla cari ücret haddinde çalışmak istemeyenlerin toplamını çıkartmaktır. Cari ücret haddinde çalışma ve gelir sağlama isteğinde olmayanların durumu işsizlik olarak nitelendirilebilir mi?
İşsizlik ve İstihdam Düzeyi Hayır!!! İktisat biliminde yalnızca çalışma isteğine ve yeteneğine sahip olup, cari ücret haddi ile çalışma saatlerini kabul ettiği halde iş bulamayan kişilere işsiz denir. İşsizlik oranı: Toplam işgücü içerisinde işsiz olanların yüzdesidir. Yapısı ve nedeni ne olursa olsun işsizlik tamamen ortadan kaldırılamaz. Ancak işsizliğin bir bölümü geçici olabilir. Bu nedenle işsizliğin türlerini ortaya koymak gerekir. İşsizlik türleri; kısmi-yaygın, geçici-sürekli şeklinde çeşitli sınıflara ayrılabilir.
İşsizlik ve İstihdam Düzeyi
İşsizlik ve İstihdam Düzeyi Olumsuz etkisi en az işsizlik türü, kısmi ve geçici olan friksiyonel işsizlik olup, yer ve mesken değiştirme sırasında ortaya çıkar. Geçici fakat yaygın işsizlik türlerinden en tipik olan ikisi konjonktürel ve mevsimlik işsizliktir. Konjonktürel işsizlik, üretim hacminde zaman zaman ortaya çıkan daralmaların yarattığı işsizliktir. Tarımsal yapılı ülkelerde en çok rastlanılan işsizlik türü mevsimlik işsizliktir. Kısmi fakat sürekli olan başlıca iki işsizlik türü, bölge ve sektör işsizliği ile teknolojik işsizlik olarak bilinir. Belli bir sektörün veya bölgenin çekici bir alan olmaktan çıkması, o bölgede veya sektörde üretimi daraltır ve dolayısıyla işsizlik yaratır. Uzun süre emek yoğun üretim metodu uygulanmış bir alanda sermaye yoğun tekniklere geçilmesi, kullanılan emeğin bir kısmını gereksiz hale getirir ve teknolojik işsizlik doğar.
İşsizlik ve İstihdam Düzeyi Yapısal sorunlar ve sürekli durgunluk hem yaygın, hem de sürekli işsizlik türlerinin ortaya çıkmasına yol açar. Ekonominin bütün sektörleri ile toplu ve devamlı olarak durgun bir düzeyde kaldığı dönemlerde yapısal işsizlik belirir. Gelişmiş bir ekonominin çeşitli nedenlerden dolayı ekonomik durgunluk içerisine girmesi büyük kitleleri işsiz ve gelirsiz bırakmış olabilir. Bu tür işsizliğe sürekli durgunluğun yarattığı işsizlik de denir. Bu işsizlik türlerinden başka bir de gizli işsizlik denilen durum vardır. Belli bir üretim kolunda istihdam edilenlerden bir kısmı faaliyetten çekildiği zaman üretim hacminde bir daralma meydana gelmiyorsa, faaliyetten alınan kimseler adı geçen üretim kolunda gizli işsizlerdir. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, özellikle tarımsal üretim alanında gizli işsizlik hayli yaygındır.
İşsizlik ve İstihdam Düzeyi Kısmi Yaygın Geçici Friksiyonel İşsizlik Konjonktürel İşsizlik, Mevsimlik İşsizlik Sürekli Bölge veya Sektör İşsizliği, Teknolojik İşsizlik YAPISAL İŞSİZLİK
Enflasyon Enflasyon, Bir ekonomide fiyatlar genle düzeyinde ortaya çıkan artıştır. Diğer bir deyişle, ekonomideki tüm fiyatlarda görülen genel artıştır. Tek bir malın fiyatındaki artış ile tüm malların fiyatlarının (fiyatlar genel düzeyinin) artmasını birbirinden ayırmak gerekir. Mikro iktisattan hatırlayacağımız gibi, tek bir malın fiyatı o malın arz ve talebindeki dalgalanmalarla birlikte artabilir veya azalabilir. Tek bir malın fiyatında artış varsa bu enflasyon olarak değerlendirilmez. Bir ekonomideki mal ve hizmetlerin büyük bir bölümünün fiyatları, yani ortalama fiyat düzeyi artarsa enflasyon ortaya çıkar.
Enflasyon Fiyatlar genel düzeyi, mal ve hizmet fiyatlarının belirli bir dönemdeki ağırlıklı ortalamasını gösteren indeks değeridir. Fiyatlar genel düzeyi hesaplanırken, önce herhangi bir yılın fiyat düzeyi temel kabul edilip 100 ile gösterilir. Sonra diğer yıllara ait düzeyler basit bir orantı hesabı ile bu 100 değerine göre değerlendirilir. Böylece çeşitli yıllardaki fiyat düzeylerinin, temel yılın fiyat seviyesine göre yüzde kaç azalıp arttığı açıklanmış olur. Temel yıl rastgele seçilmez, seçim sırasında çeşitli ekonomik, siyasal ve sosyal olaylar ve etkiler dikkate alınır.
Enflasyon Enflasyon paranın değerinin azalması ile sonuçlanmaktadır. Bir para biriminin değeri bununla satın alınabilecek mal ve hizmet miktarı ile ölçülmekte ve satın alınabilecek miktar da o mal veya hizmetin fiyatı tarafından belirlenmektedir. Eğer fiyatlar yükselirse bir liranın değeri önceki duruma göre daha düşük olacaktır. Hiperenflasyon denilen ve fiyatlar genel düzeyinin çok hızlı arttığı dönemlerde paranın değerindeki düşüş de çok hızlı olmaktadır.
Üretim Artış Oranı Bir ekonominin performansının nasıl olduğunu ve ülkedeki genel ekonomik koşulların durumunu değerlendirmede kullanılan temel göstergelerden birisi de ülkenin toplam üretim miktarı, daha doğru bir ifadeyle bu miktarda bir önceki döneme göre meydana gelen değişim oranıdır. Toplam üretim, bir ekonomide belirli bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin toplam miktarıdır. Ekonominin sözü edilen mal ve hizmet üretme kapasitesindeki artış ise ekonomik büyüme olarak adlandırılmaktadır. Ekonomik büyüme üretim imkanlarının genişlemesi olarak da tanımlanabilmektedir. Buna göre ekonomik büyüme, ülkenin üretim imkanları eğrisinin dışa doğru kayması olarak değerlendirilebilir.
Üretim Artış Oranı Ülkenin refah düzeyinde genel bir artışı ifade ettiği için ekonomilerin mümkün olan en yüksek hızda büyümesi arzu edilir. Ancak tüm ülkeler her zaman yüksek bir hızda büyümek yerine, ekonominin performansında kısa dönemli dalgalanmalar yaşarlar. Diğer bir deyişle, ülkedeki üretim hacmi kimi zaman hızla artarken, kimi zaman azalma sürecine girmektedir. Üretim hacmindeki bu artış ve azalış şeklindeki dalgalanmalar konjonktür olarak bilinmektedir. Ekonomide daha az mal veya hizmetin üretildiği, bir başka deyişle toplam üretimin azaldığı dönemler daralma (resesyon) dönemleri olarak adlandırılmakta ve bu dönemlerde üretim kısıldığı için işsizlik artmakta, dolayısıyla ortalama yaşam standardı düşmektedir.
Üretim Artış Oranı Öte yandan toplam üretim miktarının hızla arttığı, ekonomide daha fazla mal ve hizmetin üretildiği dönemler canlanma dönemleri olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemlerde üretim arttığı için işsizlik azalmakta, dolayısıyla ortalama yaşam standardı yükselmektedir. Toplam üretimin uzun dönemdeki seyrinin aşağıdaki gibi dalgalanma eğilimi içerisinde olduğu görülmektedir. Makro iktisat bu dalgalanmaların nasıl yumuşatılabileceği ve ekonominin uzun dönemdeki büyüme oranının nasıl arttırılabileceği sorunları ile ilgilenir.
Devlet ve Makro Ekonomi Makro iktisattaki tartışmaların büyük bir kısmı ekonomiyi etkilemede devletin rolü üzerinedir. Devletin makro ekonomiyi etkileyebilmek amacıyla kullanabileceği üç araç söz konusudur. Maliye Politikası Para Politikası Arz Yönlü Politikalar
Maliye Politikası Devletin ekonomiyi etkileme yollarından bir tanesi topladığı vergiler ve yaptığı harcamalar, yani maliye politikası aracılığı ile ortaya çıkmaktadır. Devlet hane halkı ve işletmelerden vergi toplamakta ve bu şekilde topladığı fonları silah alımından park yapımına, emekli maaşlarından otoyol yapımı gibi değişik harcamalarda kullanmaktadır. Söz konusu vergilerin ve harcamaların büyüklüğü ve bileşimi ekonomi üzerinde önemli etkilere sahiptir. Keynes’in 1930’larda gündeme getirdiği temel görüş maliye politikasının üretimdeki ve istihdamdaki dalgalanmaları istikrara kavuşturabilmek amacıyla kullanılabileceğidir.
Maliye Politikası Keynes’e göre ekonomiyi durgunluktan çıkarabilmek için devlet vergileri azaltmalı ve/veya harcamalarını arttırmalıdır (Genişlemeci Maliye Politikası). Enflasyonist bir dönemde ise devlet enflasyon oranını düşürebilmek için vergileri arttırmalı ve/veya harcamalarını kısmalıdır (Daraltıcı Maliye Politikası).
Para Politikası Devletin kontrol edebileceği değişkenler sadece vergiler ve kamu harcamaları değildir, bunların yanı sıra devlet merkez bankası aracılığı ile ekonomideki para miktarını da etkileyebilir. Para politikası, merkez bankasının ekonomideki para miktarını kontrol edebilmek amacıyla aldığı önlemlerdir. Para politikasının ekonomi üzerindeki etkileri ve istikrar sağlamadaki rolü makro iktisatta en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Günümüzde pek çok iktisatçı ekonomide para miktarının fiyatlar genel düzeyini, faiz oranını ve döviz kurunu etkilediğini, işsizlik ve üretim üzerinde etkilerinin bulunmadığını kabul etmektedir. Bu tartışmanın temeli para politikasının etkilerini nasıl gösterdiği ve söz konusu etkilerin büyüklüğü ile ilgilidir.
Arz Yönlü Politikalar Birçok iktisatçı para ve maliye politikaları aracılığı ile devletin konjonktür dalgalanmalarını yumuşatabileceği konusunda şüphe duymaktadır. Bunlara göre devlet toplam üretimi arttırıcı politikalar üzerine yoğunlaşmalı ve ekonomik büyümeyi hızlandırıcı politikalar izlemelidir. Devletin toplam talebi arttırmak yerine üretimi arttırmaya dönük politikalarına arz yönlü politikalar denir. Büyümeyi özendirici arz yönlü politikaların üzerinde durduğu konulardan biri ve en önemlisi ülkedeki vergi sistemidir. Buna göre vergi sistemi, vergi oranları düşürülerek çalışma isteğini, tasarrufları ve yatırımları teşvik edecek şekilde reforma tabi tutulmalıdır.
Makro Ekonominin Bileşenleri Makro iktisat ekonomideki dört grubun davranışları üzerinde durmaktadır: Hanehalkları ve işletmeler (özel sektör), devlet (kamu sektörü) ve diğer ülkeler (uluslararası sektör). Bu dört grup çok çeşitli biçimlerde birbirleriyle karşılıklı ilişki içerisindedirler. Bu ilişkilerin bir çoğu da gelirin elde edilmesi ve harcanması bileşenlerini içermektedir. Makro ekonomide yer alan dört birim arasındaki karşılıklı ekonomik ilişkileri görebilmenin en kolay yolu, bu birimlerin her biri tarafından elde edilen geliri ve yapılan harcamaları gösteren devresel akım diyagramıdır. Devresel akım diyagramı, ekonomideki her sektör tarafından elde edilen geliri ve yapılan harcamaları gösteren diyagramdır. Devresel akım diyagramının ortaya koyduğu önemli bir durum, ekonomideki bir grubun yaptığı harcamanın mutlaka bir başka grubun gelirini oluşturmasıdır.
Makro Ekonominin Bileşenleri
Makro Ekonominin Bileşenleri HANEHALKLARI GELİR Hanehalkları, işletmeler ve devlet için çalışmakta, çalışmalarının karşılığında ücret elde etmektedirler. Hanehalklarının devletten ve işletmelerden elde edebilecekleri tek gelir ücret değildir. Ücretin yanı sıra hanehalkları işletmelerden faiz, kar payı ve kira geliri de elde edebilirler. Öte yandan devletten ücret dışında faiz ve transfer ödemeleri şeklinde de gelir elde edebilmektedirler. Transfer harcamaları, devletin mal, hizmet veya işgücü karşılığı olmaksızın hanehalklarına yaptığı ödemelerdir. HARCAMA Elde ettikleri geliri işletmeler tarafından üretilmiş olan mal ve hizmetleri satın alarak ve devlete vergi ödeyerek harcamaktadırlar. Gelirlerinin bir kısmını ise diğer ülkeler tarafından üretilmiş olan mal ve hizmetlere harcarlar (ithalat harcamaları).
Makro Ekonominin Bileşenleri İŞLETMELER GELİR İşletmeler, hanehalklarına ve devlete mal ve hizmet satarak gelir elde etmektedir. Diğer ülkelerde yaşayan hane halklarının yerli işletmeler tarafından üretilen mal ve hizmetleri satın almasıyla ihracat geliri elde ederler. HARCAMA Hanehalklarına ücret, faiz ve kar payı; devlete de vergi ödeyerek bu gelirlerini harcamaktadırlar.
Makro Ekonominin Bileşenleri DEVLET GELİR Hanehalkları ve işletmelerden vergi toplayarak gelir elde etmekte ve harcamaları için bu geliri kullanmaktadır. HARCAMA İşletmelerden mal ve hizmet satın almakta, hanehalklarına ise ücret, faiz ve transfer ödemesi şeklinde ödemelerde bulunmaktadır.
Makro Ekonominin Bileşenleri DEVLET GELİR Hanehalkları ve işletmelerden vergi toplayarak gelir elde etmekte ve harcamaları için bu geliri kullanmaktadır. HARCAMA İşletmelerden mal ve hizmet satın almakta, hanehalklarına ise ücret, faiz ve transfer ödemesi şeklinde ödemelerde bulunmaktadır.