“Allah Kâbe’yi, o hürmete layık mabedi, insanların din ve dünya hayatları için bir nizam vesilesi kılmıştır.” (Maide, 5/97) Mü’min Kâbe’yi ziyaret etmekle,

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
BAZI SORULAR VARDIR ÇÖZMENİZ GEREKEN…..
Advertisements

Hüsn-ü Zan Su-i Zan.
Ahmet YORDAM EVRENİN YARATILIŞI
“Bu aydan azami istifade edecek olanlar ona teveccüh edenler olacaklardır.”***
Arş’ın kubbelerine adı nurla yazılan
İNSANI HAM MADDE OLARAK ELE ALMAK
MELEKLERE İMAN A) MELEKLERİN TARİFİ
BERAT GECESİ Hazırlayan:Ertan
AHLAKİ TUTUM VE DAVRANIŞLAR
BERÂT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
Sabır Örneği: Hz. Eyüp Hz. Eyüp denince akla hemen sabır gelir. Eyüp a.s. çok zengin idi. Sayısız malı-mülkü, birçok oğlu kızı bulunuyordu. Bu zenginliği.
Sabır Örneği: Hz. Eyüp Hz. Eyüp denince akla hemen sabır gelir. Eyüp a.s. çok zengin idi. Sayısız malı-mülkü, bir çok oğlu kızı bulunuyordu. Bu zenginliği.
"Bacımın İffeti Batmakta Rezilin Gözüne.
İLMİHAL Bir müslümanın dinini en güzel şekilde yaşaması için öğrenmesi.
Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyet olunduğuna göre Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki: “Cum’a gününde.
Mekke’nin çevresindeki bir miktar alan olan “Mekke Haremi”nin (veya Harem-i Şerif) sınırlarını “alem” denilen, ilk defa Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm)
Zeytİnburnu kIz anadolu İmam hatİp lİsesİ
Hz. Peygamber ve İnsanlık Onuru
Sevdiklerinizle ve sevenlerinizle Sıhhat ve afiyet içinde elemsiz-kedersiz, huzurlu bir bayram idrak etmenizi ve nice bayramlara kavuşmanızı, Ve idrak.
Recep ayının 27. gecesi Mîrâc Gecesi’dir. Mîrâc, merdiven demektir. Resûlullahın göklere çıkarıldığı, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. İslâm âlimleri.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölümü BÜŞRA ÖZEL
RAHMAN'IN HAS KULLARINDAN
KOLAYLAŞTIRINIZ, GÜÇLEŞTİRMEYİNİZ. MÜJDELEYİNİZ, NEFRET ETTİRMEYİNİZ.
ÇAYIROVA İNSANA HİZMET DERNEĞİ
HAC VE KURBAN.
ÇAYIROVA İNSANA HİZMET DERNEĞİ
ÇAYIROVA İNSANA HİZMET DERNEĞİ
1 - Hac İbadeti Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar  Mikat Sınırları  Kâbe (Beytullah)  Makam-ı İbrahim  Safa ve Merve Tepeleri  Zemzem Kuyusu  Arafat.
GÜNLÜK NAMAZLAR (5 VAKİT NAMAZ)
HAC.
İBADET - TEMİZLİK İLİŞKİSİ
KUR’AN AKLIMIZI KULLANMAMIZI İSTER
Hac ibadeti bütünüyle insanların dünyevi ve uhrevi yararına, birlik ve beraberlik içinde kulluk edebilmek için hazırlanmış ilahi bir düzendir. Hac suresi.
ADALET.
10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
CAMİYİ TANIYALIM.
HACC ve HACCIN YAPILIŞI
NE SBS’DİR NE YGS’DİR GAYEMİZ İLK HEDEFİMİZ;KABEMİZ… 2012 ÇOCUK HACILARI.
İle İlgili Kavramlar İhram Telbiye Tavaf Şavt Vakfe Sa’y
Bu Slayt gösterisi www. varolmak. com sitesi tarafından hazırlanmıştır
KADİR GECESİ.
HAC İBADETİ.
BURSA-Mustafakemalpaşa Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi Öğretmeni
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
NAMAZ Görmedin mi? göklerde ve yerde bulunan herşey; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların bir çoğu Allah´a hakikaten secde ediyorlar.
Haccın İnsan Davranışları Üzerindeki Etkisi
Şâir Nâbi’yi ağlatan şiir
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
HAC İBADETİ.
EN SEVGİLİYE.
ile oğlu Hazret-i İsmail (aleyhisselâm) olduğu belirtilmektedir :
Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar
KUR’AN’ IN ANA KONULARI
Semaya Açık Namazgâhlar. Allah’a bağlılık nasıl kişinin iç dünyasıyla sınırlandırılamazsa, ibadetlerin de, sadece cami, mescit ve ev gibi kapalı mekânlarla.
Sorumluluk Bilinci.
Cemaatle Namaz ..
İhram Telbiye Tavaf Şavt Vakfe Sa’y Şeytan Taşlama
4. İbadetlere Devamlılığı
Namaz Nedir ve Niçin Kılınır?
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Hazırlayan: İsmail TÜRKMENOĞLU
DEĞERLER EĞİTİMİ Konu: Sevgi ve Saygı.
Peygamberlere Gelen İlahi Mesajların Ortak Amaçları
İslamda kutsal sayılan gecelere verilen isimdir. Bu gecelerin dinimizde ayrı bir önemi vardır. Coşku ve sevgi ile kutlanır. Allaha bol dua edilir.
HAC.
DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ : HAC NEDİR? VE NİÇİN YAPILIR? HAC NEDİR? Hac, yılın belirli günlerinde dinimizce önemli sayılan Kâbe, Arafat ve çevresindeki.
6/A SINIFI DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ PROJE ÖDEVİ
HAC.
HACC ve HACCIN YAPILIŞI
Sunum transkripti:

“Allah Kâbe’yi, o hürmete layık mabedi, insanların din ve dünya hayatları için bir nizam vesilesi kılmıştır.” (Maide, 5/97) Mü’min Kâbe’yi ziyaret etmekle, insanlığın babası Hazret-i Adem’den (aleyhisse-lâm) günümüze kadar gelen bütün insanlarla buluşması, başka kapılarda sürünüp perişan olanların, sıcak aile yuvalarına dönüşü, ırk, asalet, servet, makam, güzel-lik, gençlik gibi geçici dünya imtiyazlarının gerçekten geçici olduğunun ispatlan-ması, mahşer manzarasından bir enstantanenin dünyada yaşanarak insanların ona göre kendilerine çekidüzen vermeleri gibi nice muazzam gerçekleri yaşar ki, bunları düşününce “Kâbe’nin nasıl bir yön ve nizam unsuru” olduğu anlar.

“Biz Kâbe’yi insanlar için bir toplantı ve emniyet yeri yaptık “Biz Kâbe’yi insanlar için bir toplantı ve emniyet yeri yaptık.” (Bakara, 2/125) “Biz onları, nezdimizde bir rızık olarak, herşeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği emin ve mukaddes (Harem) bir yere yerleştirmedik mi?” (Kasas, 28/57) Kâbe, bereket ve rahmet kaynağıdır. Ekini ve yeşilliği olmayan bu beldeyi Allah’ın nasıl güzelleştirdiğini görüyorsunuz. Rızkı bol, bereketi bol.

Kur’an-ı Kerim’de Fetih Suresi’nin 27 Kur’an-ı Kerim’de Fetih Suresi’nin 27.ayeti mü’minlerin Mescid-i Haram’a korkmaksızın tam bir güvenlik içinde gireceklerini gaybi bir haber olarak bildirmektedir. “Nice itaat eden ve namaz kılan kullar yaratırım ki onlar, güvercinin yuvasını özlediği gibi, Kabe’yi özler dururlar.” Kudsi Hadis

Kâbe bir varış, Mekke bir istikamet, Medine Sevgili’ye kavuşma anıdır. Dünyada birbirinden bu kadar uzak ve birbirine bu kadar yakın insanların yaşadığı başka bir şehir var mıdır acaba? Yedikleri, giydikleri, günlük yaşayışları daha önce birbirinden öylesine uzak yüz binlerce insan aynı inanç ikliminde yan yana, omuz omuza hacı olmak için bir aradalar. Kâbe’nin, Mekke’nin ufuklarında her daim ayrı bir aydınlık var. Bitme tükenme bilmeyen bir a-kın var Kâbe’ye. Sokaklar sel olup Kâbe’ye ko-şuyor. Adeta oluk oluk insanlar orada duruluğa eriyor ve arınarak yeniden hayata dönüyor. Renkler, diller, kültürler farklı! Elinde Kur’an, dilinde dua, yüzünü Kâbe’ye çevirmiş öyle hüşyar gönül var ki etrafınızda. Kelimeleri telaffuz ederken iliklerine kadar hissettiklerinizi sanıyorsunuz adeta. Adeta bütün hücreleriyle Rabb’e yalvarıyorlar, göz yaşları içinde. Gündüzleri ayrı bir latif, geceleri de ayrı bir güzel oranın. Gecenin en zifiri karanlığında bile aynı canlılık hakim. Bitmek bilmeyen bir feyzden istifade için insanlar Kâbe’ye koşuyor ve gönül dünyalarında duruluğa erip Cenab-ı Hakk’a kulluğun hazzını yaşıyorlar. Kâbe! Kainatın kalbi ve ümmetinin heyecanı da nabız olup burada atıyor. Kâbe’ye gelince anlıyorsunuz ki, tahayyüllerin ötesinde her daim bir bayram var adeta burada. İnsan içinden geldiği gibi döküyor gönlünün derinliklerini. Milyonlar onun etrafında. Dillerde dua, kalplerde heyecan, gözlerde yaşlarla… Kâbe bir varış, Mekke bir istikamet, Medine Sevgili’ye kavuşma anıdır. Namaz vakitlerinde yüz binlerce insan yeryüzünün merkezine, Mescid-i Haram’a doğru hareket ediyor. İnanılmaz bir aksiyon bu!

Kâbe Oturduğu zeminin o işe tahsisi, Hazret-i Adem’in (aleyhisselâm) yeryüzüne teşrifinden yıllar ve yıllar önce kararlaştırılmıştı. Öyle ki, bir gün melekler Hazret-i Adem’le (aleyhisselâm) karşılaştıklarında “Sen, var edilmeden evvel bizler defaatla Kabe’yi tavaf ettik” diyeceklerdir. Arzın merkezinden “Sidret-ül-Müntehâ”ya kadar insan, cin ve meleğin her zaman çevresinde dönüp durduğu bir amûd-i nûrâninin “nurdan sütun” yeryüzünde mücessem bir kesiti sayılan Kâbe, her an görünür-görünmez milyarlar temiz ruhun, harîmine can atıp vuslat aradığı, eşi-menendi olmayan bir binadır. Kâbe yolları uzundur. Bu uzun yolculukta herkes derecesine göre kendini hazırlar, dolabildiğine dolar, büyük bir birikimle gider, oraya ulaşır. Bu mübarek yolculuk, eski zamanlarda, atlarla, develerle yapılırdı. O devirlerde hacılar Kâbe’ye varıncaya kadar Enbiyâyı İzâm’ın yaşadığı yerleri ziyaret eder; hayalen onlarla buluşur, görüşür, evliya ve asfiyanın meclislerine koşar, onların aydınlık ikliminden ışık alırlardı.

“Kâbe, derin mana ve kudsiyetiyle, Hazret-i Adem (aleyhisselâm) ve onun yaratılışından önceki zamanlara gidip dayanır, Hazret-i İbrahim’ce (aleyhisselâm) imar edilmiştir, millet-i İbrahimiye ile alakalıdır. Hemen her dinin kıblegâhı, Nur-u Muhammedi’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) beşiği eşsiz öyle bir tevhid ocağıdır ki, bu hususiyetleriyle ona denk, Allah evi denebilecek ikinci bir bina yoktur.” Kâbe, sembollerin en güçlüsüdür. Allah’ın “bir”liğinin sembolüdür, her insan Kâbe’yi görür görmez, gönlüyle gördüğü “bir”liği gözüyle de görür hale gelir. Kâbe, Peygamber ve velilerin ayak bastığı, Mele-i A’la’nın en üstünlerinin indiği yerdir. Başka yerlerde kalbi titremeyenlerin orada kalbinin titremesinin sırrı budur. Çünkü temiz ruhlarla beraber olmanın, insan üzerinde büyük tesiri vardır. Kuran-ı Kerim’de, o doğrudan doğruya “Bütün beldelerin anası” olarak isimlendirilmiştir. Hazret-i Adem’den (aleyhisselâm) bu yana bütün kudsiler hep oraya koşmuş ve onun hariminde ölmek istemişlerdir. Ehl-i tahkikin keşif ve ifadelerine göre, insanların tavaf ettiği o yerde yüzlerce peygamberin medfeni (kabri) vardır. Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalâtu vesselâm) dünyaya teşriflerine mekan olarak başka herhangi bir yerin olabilmesi mümkün değildir.

Eğer Allah (celle celaluhu) varlık arasında en kudsî yer olarak Kâbe’yi görmüşse ve Beytullah binası da buna bir işaret ise, ayrıca “Allah’ın baktığı yer orasıdır, Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatlarının halîtası buradadır.” denmişse, şüphesiz Peygamber Efendimiz’in (aleyhissalâtu vesselâm) dünyayı şereflendireceği yer en mübarek Kâbe olacaktır. Kâbe, insanların kalblerinin vahdetini sağlayacak bir binadır ve insanların yanlış yere yönelmemeleri için yapılmıştır. Haddi zatında Kâbe, arzın merkezinden Sidretü’l-Münteha’ya kadar, arz yaratıldığından beri etrafında meleklerin tavaf ettiği mualla bir yerdir. O, inançta, düşüncede, yaşayışta istikameti bulup bütünlüğe ulaşmışlığın; her türlü dünyevî ve maddi süsten, ihtişamdan, gösterişten sıyrılmışlığın sembolüdür. Mekke ise, Kâbe’nin zarfı gibidir. Mekke, böyle yüce bir manaya zarf olması itibariyle büyük bir kıymet kazanmış, mübarek bir yer olmuştur. Bütün beldelere hükmedebilecek evrensel bir peygamber ancak Kâbe’de doğabilir.

“Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrab; Medine bir minber; O bürhan-ı bahir olan Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatib, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkeb bir halka-i zikrin ser-zakiri…” Milyonlarca insan Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) evrensel çağrısına uyuyor ve on dört asırdır burada aşk denizinde yüzüyor. Hiçbir zaman ve hiçbir dönem insanları buraya gelmekten alıkoyamadı. Bu nasıl bir etkileyicilik, bu nasıl bir çağrıdır! Böyle bir şeyi Allah’ın izniyle ancak bir peygamber başarabilir.

Allah Rasûlu (sallallahu aleyhi ve sellem) Kâbe’den 53 yaşında iken ayrılmıştır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’deki o muhteşem karşılanma merasimiyle de Kâbe’den ayrılığın vermiş olduğu hüznüne teselli bulmuştur. Fil ordusu o mübarek beldede yenilgiye uğramıştır. Hazret-i İbrahim’in (aleyhisselâm) makamı oradadır. Kuşlar onun üzerinden uçmaz. Orada rızık sıkıntısı çekilmez. Hasta orada şifa bulur. “Oraya girenler emniyet bulur.” Kişi kendisine yapılacak saldırılardan kurtulur. Allah’a yaklaşmak ve ibadet amacıyla Harem’e giren cehennemden emin olur, hacc yapan daha önce işlediği günahlardan emin olur.

“Kime ki Kâ’be nasib olsa Hüda rahmet eder Her kişi hanesine sevdiğin davet eder”

Mekke-i Mükerreme’ye gelir gelmez tavaf düşünülüyor Mekke-i Mükerreme’ye gelir gelmez tavaf düşünülüyor. Selam Kapısı’ndan girip Kâbe’yi görünce en içten bir şekilde dua ediliyor. Kâbe büyük bir enerji ile sizi kendine çekiyor. Büyük Buluşma: Kâ’be’yi ilk görüş Hacı adayının Harem-i Şerif’e, Kâbe’ye girişte Efendimiz’in Mekke’nin fethinden sonra kul-landığı Babü’s-Selam’ı kullan-ması sünnettir. Kabe’yi görecek yere gelene kadar gözler yerde-dir, dua dua yalvarılır ve nerede bulunduğunun farkına varılma-ya çalışılır, kalben şükran ve minnet duyguları ifade edilir. Kâbe ilk kez göründüğünde, “Ey Yüceler Yücesi Allah’ım. Şu evinin şerefini, değerini, a-zamet ve heybetini, yücelik ve iyiliğini daha da artır. Ona de-ğer verip onu şerefli bilen ve o-na saygı gösterenlerin şerefini, saygınlığını, heybet, makam ve iyiliğini artır Allah’ım! Bizi kendi yurduna, esenlik yurdu olan Cennet’e dahil et” der. Ardından Rabbi’nden başka neyi istiyorsa onu ifade eder.

İnsan, Kâbe'deyken Rabb'in huzuruna hesap vermek üzere çıkıyor gibi bir hava içindedir. Kâbe’nin etrafında herkes bütün yakınlıklarının soyunur, Rabb’inin yakınlık çağrısında kaybolur. Çokluğun içinde, yatay düzlemdeki bağlılıklarımız çözülür, dikey düzlemde Rabb’imiz ile irtibatlanırız. Etrafında dönmek suretiyle tavaf etmemiz emredilen Beytullah yeryüzünde en kıdemli ve mukaddes binadır. Kâbe’ye saygı, Hacer’ül-Esvede hürmet, Allah’ın emrettiği ve tazim duyulmasını istemesi nedeniyledir. Dolayısıyla Allah’a karşı duyulan bir tazim ve saygıdır. Biz neticeyi hep Rabb’imize dayandırır ve esasen bekleneni O’nun muhit ilim ve kudretinden bekleriz. Temettu haccı yapacak olan hacı adayı Arafat’a çıkacağı güne kadar Mükerrem Mekke’de vaktini ibadetle geçirir. Beş vakit namazını Mescid-i Haram’da cemaatle kılmaya gayret eder ve bolca tavaf yapar. Terviye günü (Zilhiccenin 8.günü) iki rekat “ihram namazı” kılar, hac yapmaya niyet eder ve telbiye getirir. İhram yasaklarına uyar. Arzu eder ve vakit de müsait olursa nafile bir tavaftan sonra haccın vacip olan sa’yını yapabilir.