RUKİYE PEKTAŞ MERT ERCAN SİGARA VE ALKOLÜN ZARARLARI RUKİYE PEKTAŞ MERT ERCAN
| Tütün Ve Sigara Bağımlılığı | Tütün ve sigara kullanılması alışkanlık haline gelerek tüm toplumu etkileyebilecek bir duruma gelmiştir. Oldukça zararlı olan sigara ve tütünün bu derece yaygın bir duruma gelmesine bir çok etken neden olmaktadır. Bu etkenlerden bazılarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz; * Kişilerin üzüntü ve sevinç anlarında sigara yakmaları, sigaraya başlama nedenlerindendir. Kısaca büyüklere özenme, arkadaş çevresine kendisini kabul ettirme, yalnızlıktan kurtulma, kişiliğini kanıtlama, üzüntü ve sıkıntı vb. bir çok etmen sigaraya başlama nedenlerindendir. Tütün ve sigaranın zararları : Tütün ve sigaranın kullanılması kişide alışkanlık, daha sonra da bağımlılık yapar. Tütün ve sigaranın yaptığı bağımlılık fiziksel bağımlılıktan çok psikolojik bağımlılığa neden olur. Tütün ve sigaranın içinde çok sayıda sağlığa zararlı zehirli maddeler bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda sigarada iki binden fazla zararlı madde bulunduğu tespit edilmiştir. Sigarada bulunan bu zararlı maddeler arasında en önemlileri ise nikotin, karbonmonoksit, amonyak, katran, fenol vb. dir. Bu zararlı maddeler vücuttaki doku organ ve sistemleri etkileyerek çeşitli hastalıklara neden olurlar. Sigaranın zararlarından bazılarını kısaca açıklamaya çalışalım. Sigara ve akciğerler : Sigara, içinde bulunan katran gibi zararlı maddelerden dolayı bronşit, amfizem, akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olur. Sigaranın akciğerlerde neden olduğu en önemli hastalık akciğer kanseridir. Yine sigara gırtlak kanserine de neden olur. Sigaranın neden olduğu bir diğer sorun ise amfizemdir. - Solunum yolu hastalıklarına yakalanma oranı yüksektir. - Öksürük ve balgam çıkarma oranları ortalama altı kez fazladır. - Süregen akciğer hastalıklarının görülme sıklığı ortalama altı kez fazladır. Bütün bunların yanında sigaranın solunum sistemi üzerinde de olumsuz etkisi vardır. Sigara içenlerde solunum yollarına yakalanma riskinin yüksek olmasının en önemli nedenlerinden birisi soluk borusundaki titrek tüylerin görev yapamamasıdır. Normal olarak soluk borusunda bulunan titrek tüyler solunumla birlikte gelen yabancı maddeleri tutar, yutağa doğru geri iterek, akciğere ulaşmasını önler. Sigara içindeki katran titrek tüyleri birbirine yapıştırdığından bu tüyler görev yapamaz. Dolayısıyla akciğerlere, bulaşıcı hastalıklara neden olan mikroplar daha kolay ulaşır. Sigara, kalp ve dolaşım sistemi : Sigarada bulunan nikotin çok zehirli bir maddedir. Örneğin; nikotinin bir damlası bir tavşanı rahatlıkla öldürebilir. Sigara içen kişi sigaranın dumanıyla birlikte nikotini alır. Nikotin doğrudan kana geçerek kalp ve akciğerlerin çalışmasını olumsuz etkiler. Nikotin beyindeki dolaşım ve solunum merkezlerini doğrudan etkileyerek ilgili organların çalışmasını bozar.
- Solunum yolu hastalıklarına yakalanma oranı yüksektir - Solunum yolu hastalıklarına yakalanma oranı yüksektir. - Öksürük ve balgam çıkarma oranları ortalama altı kez fazladır. - Süregen akciğer hastalıklarının görülme sıklığı ortalama altı kez fazladır. Bütün bunların yanında sigaranın solunum sistemi üzerinde de olumsuz etkisi vardır. Sigara içenlerde solunum yollarına yakalanma riskinin yüksek olmasının en önemli nedenlerinden birisi soluk borusundaki titrek tüylerin görev yapamamasıdır. Normal olarak soluk borusunda bulunan titrek tüyler solunumla birlikte gelen yabancı maddeleri tutar, yutağa doğru geri iterek, akciğere ulaşmasını önler. Sigara içindeki katran titrek tüyleri birbirine yapıştırdığından bu tüyler görev yapamaz. Dolayısıyla akciğerlere, bulaşıcı hastalıklara neden olan mikroplar daha kolay ulaşır. Sigara, kalp ve dolaşım sistemi : Sigarada bulunan nikotin çok zehirli bir maddedir. Örneğin; nikotinin bir damlası bir tavşanı rahatlıkla öldürebilir. Sigara içen kişi sigaranın dumanıyla birlikte nikotini alır. Nikotin doğrudan kana geçerek kalp ve akciğerlerin çalışmasını olumsuz etkiler. Nikotin beyindeki dolaşım ve solunum merkezlerini doğrudan etkileyerek ilgili organların çalışmasını bozar.
SİGARA PİŞMANLIKTIR
kalbin hızlı çalışmasına neden olur kalbin hızlı çalışmasına neden olur. Aşırı sigara içenlerin ayak damarlarında büzülme ve buna bağlı olarak ayaktaki kan dolaşımında düzensizlik görülür. Buerger (bürger) hastalığı denilen bu hastalıkta ayaklar gangren olur. Dolayısıyla ayağın kesilmesi gerekebilir. Yine sigara içinde bulunan radyoaktif maddeler kanser ihtimalini artırır. Sigara ve insan ömrü : Sigara bir çok hastalığın nedeni olduğundan insanların zamanında önce ölümüne neden olur. Sigara içmek insan ömrünü kısaltan ağır çekimli bir intihardır. Sigaranın zararlarından korunmanın tek yolu sigarayı içmemektir. Sigara nedenli ölümlerin en önemlileri koroner kalp yetmezliği, sigaraya bağlı kanserler ve değişik solunum sistemi hastalıklarıdır. Sigara ve gebelik : Sigara içen bir anne kendine zarar vermekle kalmaz gebe kaldığında karnındaki bebeğe de zarar verir. Sigara içen gebe annelerin düşük yapma oranı sigara içmeyen annelere göre dörtte bir oranında daha fazladır. Aynı şekilde sigara içen gebe annelerin çocukları normal kilonun altında doğma oranları, diğer annelere göre iki kat fazladır. Sigara içen gebe annelerin ölü doğum yapma oranları da içmeyenler göre daha yüksektir. Gebelik sırasında içilen sigara anne karnındaki bebeği etkilediği gibi doğumdan sonraki büyüme ve gelişme dönemini de olumsuz etkiler. Sigara içen annelerin çocuklarının zekaları, sigaradan olumsuz etkilenir. Hatta bu durum çocuğun okul hayatında ki başarısını da olumsuz yönde etkiler.
Sigara ve sindirim sistemi : Sigara ülser ve gastrit, gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarının görülme oranını artırır. Dudak kanseri tehlikesi yüksektir. Pasif içicilik : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız sigaranın zararlarından korunmak için ilk yapılacak iş sigaranın içilmemesidir. ununla birlikte sigara içilen ortamdan uzak durulmalıdır. Kişi, sigara içmediği halde sigara içilen ortamda bulunursa pasif içici duruma düşer. Pasif içici durumundaki kişiler en az sigara içenler kadar zararlı etkiye maruz kalır. Bu nedenle sigara içilen kaplı ortamlardan uzak durmak gerekir. Aynı odada çalışan kişilerden sigara içmeyenler sigara içenleri kendi sağlığını korumak için sigara içmemesi konusunda uyarmalıdır. Kısaca kapalı ortamlarda ve çocukların odalarında kesinlikle sigara içilmemeli, içenler de uyarılmalıdır. Sigara konusunda hazırlanan yasanın kabul edilmesiyle kapalı yerlerde sigara içilmesine sınırlama getirilmiş olduğu gibi 2008 yılında alınan yeni kanunlarla ileride sigara konusunda önemli kararlar alınacak ve uygulanacak hale gelecektir. Bunun sayesinde daha sağlıklı bir hayat ile karşı karşıya geleceğimiz için sevinmeli ve sigara içen arkadaşlarımızı, dostlarımızı sigarayı bırakmaları için ikna etmeleri el birliğiyle bu olayın üstünden kalkmalı daha huzurlu ve sağlıklı bir hayata kavuşmalıyız.
| Alkol Bağımlılığı | Son yıllarda hızlı bir artış görülen alkol tüketimi giderek bir sosyal sorun olma özelliği kazanmaktadır. Alkol, insanlarda fiziksel ve psikolojik bağımlılık yapar. Bu nedenle bir defa denemek için de olsa kesinlikle alkollü içkiler kullanılmamalıdır. ALKOL VE ETKİLERİ Alkolün birçok maddeyi içeren genel bir ifade olduğunu daha önce belirtmiştik. Oldukça fazla çeşitlilik gösteren alkollü içeceklerin dünyada yaklaşık 800 çeşidi bulunmaktadır. Alkol sadece içki olarak kullanılmaz. Alkol, tıpta dezenfeksiyon amacıyla ve donmayı önleyici özelliğinden dolayı araçlarda kullanılan antifirizin yapımında da kullanılır. Tıpta ve sanayide kullanılan alkoller zehirli olduğundan içilmez. İnsanların içki olarak kullandığı alkol etil alkoldür.
Etil alkol buğday, arpa, üzümdeki karbonhidratlara mayaların etkisiyle elde edilir. Odun ve şeker pancarından ise metil alkol, veya ispirto elde edilir. Oldukça tehlikeli olmasına rağmen metil alkol veya ispirtoyu da içenler vardır. Ancak bu içkilerin içilmesi sonucu çok kısa zamanda körlük meydana gelir. İspirto veya metil alkol, ucuz olması nedeniyle kaçak içki yapanlar tarafından tercih edilmektedir. Alkollü içkilerde kullanılan etil alkol de körlük yapar. Ancak ispirto ve metil alkole göre görme sinirlerine olan etkisi daha uzun sürede ortaya çıkar. Alkollü içkiler arasında yer alan şaraplar, bazı mayaların meyve sularına olan etkileri sonucu elde edilir. Şarapların alkol oranları %10-%20 arasında değişir. Alkolü içki grubunda yer alan bir diğer içecek ise biradır. Biralar şaraplara göre daha az alkol içerir. Bira mayalarının malt ve tahıllar üzerine olan etkisi sonucu elde edilir. Şarap ve biralardan başka rakı, votka, viski, cin gibi alkollü içkiler de vardır.Yukarıda açıkladığımız alkolle ilgili bilgiden sonra alkolün insanlar üzerindeki etkileri üzerinde duralım. Alkol ilk alındığında ve uzun süre kullanıldığında organlara zarar verir. Daha önce de açıkladığımız gibi metil alkolün, etil alkole göre zararlı etkisi daha hızlı ve kalıcıdır.
Alkol, alındıktan hemen sonra hiçbir sindirime uğramadan mideden emilerek kana geçer. Kana geçen alkol öncelikle beyin, karaciğer ve kaslar olmak üzere vücuttaki bütün organlara ulaşır. Bu doku ve organlara gelen alkolün buralarda işlenmesi sonucu çok fazla miktarda ısı oluşur. Oluşan bu ısı biyolojik olaylarda kullanılmaz. Diğer bir ifadeyle alkolün vücutta işlenmesiyle oluşan ısı yararlı ısı değildir. Yine alkol kılcal kan damarlarının genişlemesine neden olarak kanın buralara hücum etmesine yol açar. Böylece alkolün işlenmesiyle oluşan yararsız ısı dışarıya verilir. Bu sırada vücut fazla ısıyla birlikte kendi ısısını da kaybeder. Dolayısıyla soğukta alkol alınarak ısınılmaya çalışması oldukça yanlış bir davranıştır. Soğukta sıcak hissi kazanmak için alınan alkol aldatıcı olup donmayı hızlandırır.Vücutta işlenmeyerek sadece oksitlenip ısıya çevrilen alkolün bir kısmı akciğerlerden buharlaşarak dışarı verilir. Dolayısıyla alkol kullananların nefeslerinden alkol kokusu gelir. Yine alkolün bir kısmı ise ter bezlerinden terle, böbreklerden de idrarla birlikte dışarı atılır. Alkol, vücuttaki vitamin kaynaklarının tükenmesine neden olduğundan vücudun diğer fonksiyonları için gerekli olan vitamin kalmaz. Sinirlerin iltihaplanmasına neden olduğundan reflekslerde azalma görülür. Görme ve işitme gibi duyuların alınmasında azalma görülür.Alkolden etkilenen organlardan birisi de beyinciktir. Beyincik vücudun dengesinde görevli olduğundan alkol alanlarda bu görevini yeterince yapamaz. Dolayısıyla alkollü kişiler yalpalayarak dengesiz şekilde yürürler. Alkolün en önemli etkilerinden birisi ise kişiyi ruhsal ve fiziksel olarak çöküntüye sürüklemesidir. Alkol, kişileri kendisine bağımlı hale getirir. Bu kişiler kendisini yorgun karamsar ve yalnız hisseder. Alkole bağımlı olan kişi ailesini ihmal eder. Ekonomik yönden çöküntüye sürüklenir. Alkollü kişilerin refleksleri azaldığından tehlike anında kendisini koruyamadığından iş ve trafik kazalarının oluşmasına neden olur.
ALKOLÜN DUYU ORGANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Görme bulanıklaşarak çift görme meydana gelebilir. Derinlik ve mesafe duygusunun algılanması azalır. Aynı zamanda yan tarafları görme yeteneğini de azalır. Buna bağlı olarak alkollü sürücülerde kaza oranı oldukça yüksektir.Alkol alanlarda işitme azaldığında bağırarak konuşma eğilimi daha fazladır. Alkol denge duyusunun azalmasına da neden olur. Alkol bilinç üzerine etki ederek hafıza kaybı ve derin uykuya neden olur. ALKOLÜN KAS KONTROLÜNE ETKİLERİ Alkol kas kontrolünün azalmasına neden olduğundan tepki süresi kısalır. Diğer bir ifadeyle alkol merkezi sinir sistemini etkileyerek tepki süresini azaltır. Bir başka ifadeyle alkol refleksleri ve karar verme süresini azaltır. Kas kontrolü bozulur. Buna bağlı olarak konuşma bozulur dil ağırlaşır
ALKOLÜN DİĞER ETKİLERİ Alkol, yukarıda açıklanan etkilerinin yanında vücut işlevlerinin yavaşlamasına da yol açar. Alkol kalp atış hızında düzensizliğe neden olur. Kan basıncı ve metabolizma hızı ile vücut ısısını düşürür. Alkol, kan damarlarının genişlemesine neden olur. Bunun sonucunda ise daha fazla kan kılcal kan damarlarına yayılır. Buna bağlı olarak kan ısısı daha da düşer. Alkol alan kişi yüzünde ve derisinde sıcaklık hissi almasına rağmen, gerçekte daha fazla oranda ısı kaybeder. Dolayısıyla daha önce de belirtiğimiz gibi soğuk havalarda alkol alanların donmaları kolaylaşır.Alkolün etkilerinden bir diğeri de solunum hızını düşürmesidir. Alkolün, yukarıda açıklanan olumsuz etkilerinin yanında beslenme üzerine de olumsuz etkileri vardır. Genel olarak alkolün iştahı artırdığı sanılır.Oysa alkol alanlar miktar olarak çok yerler, ancak yediklerinin niteliği bozulduğundan önemli beslenme sorunlarıyla karşılaşırlar. Alkol mide mukozasını olumsuz etkilediğinden kişinin doyma duyusu azalır. Bu durum ise sağlığı olumsuz etkiler. Yine alkolün beyin üzerine yaptığı olumsuz etki nedeniyle besin değeri olmayan yiyeceklere eğilim artar. Bütün bunlar vücutta temel besinlere olan ihtiyacı artırır. Alkolün etkilediği en önemli organlardan birisi karaciğerdir. Karaciğer alınan alkolü işlemek ve alkolün işlenmesi sonucu çıkan zararlı artık ürünleri vücuttan uzaklaştırmak için bütün kaynaklarını kullanır. Karaciğer bu yoğun çalışma sonucunda yorulur ve görev yapamaz duruma gelir. Karaciğerin bu duruma gelmesine siroz hastalığı denir. Karaciğerde siroz oluşmasının başka nedenleri de vardır.Ancak alkol karaciğerde siroz oluşmasını sekiz kat artırır. Siroz nedeniyle karaciğer görevini yapamadığı zaman kişi hayatını kaybeder.Alkolün beslenme üzerine olan etkilerinden bir diğeri ise vitamin eksikliğine neden olmasıdır. Özellikle B1 (tiamin) vitamini eksikliği nedeniyle pellegra hastalığı oluşur. Bu durum sinir sisteminde bozukluklar, el ve ayaklarda felçler oluşur.Alkol, anne karnındaki bebeğin gelişimine de zarar verir. Bu nedenle gebe annelerin alkolden uzak durmaları gerekir. Alkol alan gebe annelerin bebekleri normalden küçük doğar. Bu annelerin çocuklarında kalp bozuklukları ile zeka gerilikleri meydana gelebilir.
ALKOL BAĞIMLILIĞI Alkol bağımlılığı,kişinin alkolün kendisine olan zararlarını bildiği halde alkol almadan duramaması halidir. Kişide fiziksel ve psikolojik bağımlılık oluşturan alkole başlama nedenleri oldukça fazladır. Alkol bağımlılığının sebepleri ve sonuçlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz. SEBEPLERİ Alkol bağımlılığı kişisel ve sosyal etkenlerden kaynaklanır. Alkole alışan kişilerin çoğu arkadaşlarından görerek alkole başlar. Bu nedenle alkole başlamada önemli etkenlerden birisi kötü arkadaşlardır. Sağlıklı düşünen kişiler öncelikle arkadaşlarını iyi seçmelidir. Arkadaşlarının kötü alışkanlıklarını örnek almamalı ve kötü alışkanlığı olan arkadaşlardan uzak durmalıdır. Alkole alışanların yani alkoliklerin alkolü alma nedenlerinden birisi de içki içmekle toplumda saygınlıklarının artacağını kabul etmeleridir. Örneğin ; çeşitli toplantı ve panellerde alkollü içkiler ikram edilir. İkram edilen içkiyi içmenin, kişiye bulunduğu toplumda daha saygınlık kazandıracağı gibi yanlış inanışlar alışma nedenlerindendir. Alkoliklerin alkole başlama nedenlerinden bazıları yalnızlık, üzüntü ve neşeli durumlarda alkol kullanmalarıdır. Yukarıda açıklanan hiçbir etken alkole başlamak için gerçek sebep değildir. Alkole alışan kişi bir çok mazeret bularak alkol içer. Bu kişiler alkol almadan duramazlar. Alkol bağımlılığının oluşmasında hafif alkollü içkiler önemli yer tutar. Bira gibi hafif alkollü içkiler, daha az alkol içerdiği ve daha az zarar verdiği gibi yanlış inanış sebebiyle alkole başlamada ilk adımı oluşturur. Alkol bağımlılığının oluşması, alınan alkol miktarı ve süresine bağlı değildir. Örneğin bira, şampanya gibi fazlı ve köpüklü içkilerdeki alkol mideden daha çabuk emilerek kana karışır. Bu içkiler çabuk etki gösterdiğinden alkole dayanıksız kişilerin alkole alışmasında önemli bir yer tutar. Alkole başlamanın bira ile olduğu unutulmamalıdır.
SONUÇLARI Hafif alkollü içkilerde başlayan alkol kullanımı alkolizm ile sonuçlanır. Alkolizm kişinin alkolün pençesine düşmesidir. Alkolizmde kişi alkol almadan duramaz. Alkol bağımlılarında alkolün yol açtığı sonuçları aşağıdaki gibi açıklayabiliriz. * Alkol, davranış ve kişilik üzerinde olumsuz etki yapar. Alkol, sinir sistemi üzerinde olumsuz etki yaptığından kişinin davranışları bozulur. Alkole bağımlı olan kişi alkol temini için her türlü yasa dışı yola başvurur. Alkol bağımlısı, toplumdaki kişiliğini ve saygınlığını kaybeder. * Kişiler, problemleriyle baş etmede alkolü bir çözüm yolu olarak görürler. Gerçekte alkol bir çözüm yolu olmayıp tersine yeni problemler oluşturur. * Alkol kullanan kişilerde suç eğilimi daha fazladır. Alkollü kişiler sağlıklı düşünemediklerinden ve çabuk sinirlendiklerinden suç işleme oranları daha fazladır. Basın ve yayın organlarından sıkça izlenildiği gibi bir cinayet, hırsızlık, ırza geçme vb. suçların temelinde alkol yatmaktadır. Aynı şekilde alkollü araç ve iş makinelerini kullanmak, sakatlık, ölüm ve büyük maddi hasarlarla sonuçlanmaktadır. * Alkolizm ağır ruhsal bozukluklara yani akıl hastalıklarına yol açar. * Alkol bağımlılığı aile hayatını da olumsuz etkiler. Alkol bağımlısı ekonomik gelirinin büyük kısmını alkole harcadığından ailesi ekonomik yönden zor duruma düşer. Alkolik kişi ailesini ihmal eder ve zaman zaman aile fertlerine karşı şiddete başvurur. Ailede sevgi saygı ve hoşgörü kaybolur. Bu ortamda yetişen çocukların ruhsal durumları da bozulur. * Alkol bağımlılığı toplum hayatını olumsuz etkiler. Alkol bağımlısı kişilerin iş verimi düşer. Bu durum ülke ekonomisini olumsuz etkiler. Ekonomik olarak düşük gelir seviyesindeki toplumların yaşam standartları da düşük olur. Alkolik kişiler, toplumun diğer fertleriyle uyumlu ilişkiler kuramaz. Bu kişiler toplumun huzur ve güvenini de bozarlar. * Alkolün önemli etkilerinden bir diğeri ise daha önce açıkladığımı sağlık sorunlarıdır.
UYUŞTURUCU Uyuşturucunun zararları ve bağımlıyı ölüme götüren en büyük riski, gün geçtikçe artan dozlarda uyuşturucu isteği uyandırıp, en sonunda öldürücü doz (halk arasında bilinen adıyla “altın vuruş”) almaya kadar götürmesidir. Uyuşturucular, kanla direk iletildikleri merkezi sinir sistemi üzerinde etki yaparlar. Bu etkilerin bazıları “uyuşturucu/sakinleştirici” etki yaparken, bazıları da “uyarıcı” etki yapar. Uyuşturucu ilk kez alındığında vücutta bir keyif ve zevk oluşturur. Ve çok değil, birkaç kez alınmasının ardından artık “bağımlılık” belirtileri ortaya çıkmaya başlar.
Uyuşturucu bağımlısı bireyin bir süre uyuşturucu alamaması durumunda;uzuvlarda kramplar, titreme, korku hissi, mide bulantısı ve kusma, şuur kaybı, bilinç bozuklukları ve halisülasyonlar gibi “yoksunluk” belirtileri kendini göstermeye başlar. Devamlı uyuşturucu madde kullanılması durumunda ise kişinin; bünyesi zayıflar, bağışıklık sistemi çöker ve vücut enfeksiyona açık bir pozisyona geçer, fiziksel güç düşer. Tüm bu belirtiler ve gereksinimler sonucunda kişi uyuşturucunun zararları sebebiyle büyük bir ruhsal çöküntü içerisine girer. A-sosyal bir hayat sürmeye başlar ve özellikle ailesiyle olan bağlarını kopararak bu olayı ört bas etmeye çalışır. Uyuşturucu bağımlılığının tedavi süreci ise oldukça zorludur. Uyuşturucunun zararlarına maruz kalmış bireyin tam bir inançla tedavi süresine girmesi en önemli faktördür. Bugün Türkiye’de bir çok merkezde uyuşturucu tedavisi yapılabilmektedir.
Bizi Dinlediğiniz İçin Teşekkür Ederiz RUKİYE PEKTAŞ MERT ERCAN 1311 1312