Kur’ân Buluşmaları: 40 ÜMİT ŞİMŞEK
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَقُولُوا رَاعِنَا وَقُولُوا انْظُرْنَا وَاسْمَعُواۜ وَلِلْكَافِر۪ينَ عَذَابٌ اَل۪يمٌ Ey iman edenler, “Râinâ” demeyin, “Unzurnâ” deyin ve kulak verin. Kâfirler için ise acı bir azap vardır.
Yahudilerden öyleleri var ki, sözü çarpıtır da, dillerini eğip bükerek ve dini alaya alarak “İşittik ve isyan ettik,” “İşit, işitmez olasıca,” “Râinâ” derler. Bunun yerine “İşittik ve itaat ettik,” “İşit,” “Bizi gözet” deselerdi, kendileri için daha doğru ve daha hayırlı olurdu. Lâkin inkârları yüzünden Allah onları lânetlemiştir; artık pek azı iman eder. Nisâ, 4:46
رَاعِنَا «Râinâ» Müraat, riayet, gözetme, dikkate alma, itina gösterme, yönetme Gütme (hayvanlar hakkında) Râ’: Bekçi, gözetici Çoban (hayvanlar hakkında) Raiyet / reâyâ: Tebaa, vatandaşlar Sürü (hayvanlar hakkında)
Yahudiler «Râinâ»yı alay veya sövme mânâsına gelecek şekilde kullanıyorlardı ▪ Her zamanki âdetleri ▪ Resulullaha doğrudan saldıramadıkları için alay yolunu seçiyorlardı Yahudilerin dilini iyi bilen Sa’d bin Muâz’ın tehdidi: «Ey Allah’ın düşmanları, Allah size lânet etsin. Bir daha böyle söylediğinizi duyarsam boynunuzu vururum!»
Peygamberi, birbirinizi çağırır gibi çağırmayın Nur, 24:63 Râinâ Müştereklik ifade eden emir «Sen bizi gözet, biz de seni gözetelim» Unzurnâ Bize bak, bizi gözet «Unzurnâ» deyin ve kulak verin
Râinâ Taraflar arasında eşitlik ▪ yahut: Peygamberi çoban, ümmeti sürü telâkki etmek Unzurnâ + kulak vermek Peygamber-ümmet / Hoca-talebe âdâbı Hocanın vazifesi: gözetmek Talebenin vazifesi: kulak vermek
Dini alaya almak: kâfirlerin değişmeyen âdeti Yazıklar olsun o kullara! Ne zaman kendilerine bir peygamber gelecek olsa onu alaya alırlardı. Yâsin, 36:30 Senden önceki peygamberlerle de alay edilmişti. Sonra o alay edenleri, alaya alıp durdukları şey kuşatıverdi. En’âm, 6:10; Enbiyâ, 21:41
Onlara soracak olsan, “Biz öylesine dalmış eğleniyorduk” derler. De ki: Allah ile, Onun âyetleriyle ve Resulü ile mi eğleniyorsunuz? Tevbe, 9:65 Dinlerini oyun ve eğlence edinen, dünya hayatına aldanmış kimseleri bırak. Fakat sen Kur’ân ile öğüt ver ki, kimse kazandığı günahlarla helâke sürüklenmesin. O zaman kişinin Allah’tan başka ne bir dostu olur, ne bir şefaatçisi. Her türlü fidyeyi verse de yine kabul edilmez. İşte onlar, kazandıkları günahlarla helâke düşmüş olanlardır. İnkâr edip durmaları yüzünden onlara kaynar sudan bir içecek ve acı bir azap vardır. En’âm, 6:70
Âyetlerimize dalıp da onlarla eğlenenleri gördüğünde, başka bir söze dalıncaya kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana bunu unutturduğunda ise, hatırladıktan sonra artık o zalimler güruhuyla beraber oturma. Sakınanlar için, onların günahından bir sorumluluk yoktur; lâkin yine bir uyarı gerekir — bakarsınız, onlar da sakınırlar. En’âm, 6:68-69
Kitapta Allah size şunu da indirmişti: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut alaya alındığını işittiğinizde, onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Allah ise münafıkları da, kâfirleri de hep birlikte Cehennemde toplayacaktır. Nisâ, 4:140
مَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ وَلَا الْمُشْرِك۪ينَ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْكُمْ مِنْ خَيْرٍ مِنْ رَبِّكُمْۜ وَاللّٰهُ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ Kitap Ehlinden kâfir olanlar ile müşrikler, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise dilediği kulunu rahmetiyle seçkin kılar. Gerçekten Allah pek büyük lütuf sahibidir.
Ehl-i Kitap Kendilerine daha önce kitap verilen ümmetler Özellikle Hıristiyan ve Yahudiler Kur’ân’da Ehl-i Kitap 31 âyet Kitap verilenler 16 âyet
Bugün, temiz ve iyi şeyler size helâl kılınmıştır. Kitap Ehlinin yiyecekleri size helâldir; sizin yiyecekleriniz de onlara helâldir. Mü’minlerden hür ve iffetli kadınlar ile sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan hür ve iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz, iffetlerinizi korumak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak şartıyla, size helâl kılındı. İmanı reddeden kimsenin ise bütün yaptıkları boşa çıkmıştır; âhirette o hüsrana düşenlerdendir. Mâide, 5:5
Şirk Allah’a zatında, sıfatlarında, fiillerinde, ulûhiyetinde, rububiyetinde, hakimiyetinde, icraatında, mülkünde başkalarını ortak koşmak Müşrik Şirk koşan Şerik Şirk koşulan, Allah’ın ortağı yahut benzeri farz edilen
Size hayır indirilmesini istemezler Kitap, vahiy, peygamberlik, din Kitap Ehli şunu bilsin ki, onlar Allah’ın lütfu üzerinde tasarruf sahibi değillerdir. Lütuf ve nimet (fazl) Allah’ın elindedir; onu dilediğine bağışlar. Ve Allah pek büyük lütuf sahibidir. Hadîd, 57:29
O Allah ki, kitap ehli olmayanlar içinde, onlara âyetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermiştir. Yoksa onlar daha önce apaçık bir şaşkınlıkta idiler. Allah o peygamberi, henüz bunlara katılmamış olan daha başkalarına da göndermiştir. O Azizdir, Hakîmdir. Bu Allah’ın lütfudur ki dilediğine nasip eder. Gerçekten de Allah pek büyük lütuf sahibidir. Cum’a, 62:2-4
مَا نَنْسَخْ مِنْ اٰيَةٍ اَوْ نُنْسِهَا نَأْتِ بِخَيْرٍ مِنْهَٓا اَوْ مِثْلِهَاۜ اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ Biz bir âyeti nesheder yahut unutturursak, ya onun daha hayırlısını veya benzerini getiririz. Allah’ın herşeye kadir olduğunu bilmiyor musun?
نسخ Nesih İzale, iptal / tebdil, tahvil, intikal (Güneş gölgeyi neshetti) Nüsha / istinsah / tenasuh Nâsih nesheden Mensûh neshedilen
Biz bir âyetin yerine başka bir âyet getirdiğimizde — ki Allah peyderpey indirdiklerini çok iyi bilir — onlar “Sen iftiracının birisin” derler. Onların çoğu, işin aslını bilmiyor. Nahl, 16:101
1. Eski şeriatların bazı hükümlerini nesih [İsa dedi ki:] Benden önce gönderilen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram edilmiş olan şeylerden bazılarını helâl kılmak üzere, Rabbinizden bir âyetle size geldim. Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Âl-i İmrân, 3:50
2. Kur’ân’ın Kur’ân’ı neshi: Ey iman edenler! Bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok anın ki başarıya ulaşasınız. … Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvik et. Sizden yirmi sabırlı kişi olsa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden yüz kişi de kâfirlerden bin kişiye üstün gelir; çünkü onlar anlayıştan yoksun bir güruhtur. Şimdi ise Allah sizde bir zaaf bulunduğunu bildiği için, yükünüzü hafifletti. Bu durumda, sizden sabreden yüz kişi olursa, iki yüz kişiye üstün gelir. Sizden bin kişi de Allah’ın izniyle iki bin kişiyi mağlûp eder. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. Enfâl, 8:45, 65-66
Ey iman edenler! Peygamberle özel olarak konuşacağınız zaman, bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Ama verecek birşey bulamazsanız, Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. Gizli konuşmadan önce sadaka vermekten korktunuz da mı bunu yapmadınız? Yine de Allah sizi bağışladı. Siz de namazı dosdoğru kılmaya bakın, zekâtı verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Zira Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. Mücadele, 58:12-13
3. Kur’ân’ın Sünneti neshi Kıblenin değişmesi ▪ Bakara, 2:144 Namazda konuşma yasağı ▪ Bakara, 2:238
4. Sünnetin Sünneti neshi Kabir ziyareti yasağının kalkması ▪ Müslim, Cenâiz: 106; Ebû Dâvud, Cenâiz: 77 Hadisle / Sahabenin açıklamasıyla / vürud zamanlarının bilinmesi / icmâ’ın meydana gelmesi ile anlaşılır 5. Sünnetin Kur’ân’ı neshi İhtilâflı: «Misli veya daha hayırlısı» Mütevatir sünnetle sınırlı
Nesih ile karıştırılan kavramlar Âmm-hâss / mutlak-mukayyed / mücmel- mübeyyen İhtilâf başlangıcı Ebu Müslim el-İsfahânî / ( )
Huzeyfe bin Yemân: İnsanlara ancak şu üç kimse fetvâ verebilir: İmam veya vâli, Kur’ân’ın nâsihini mensuhundan ayırt edebilen kimse, Ahmak mütekellif. Dârimî, Mukaddime: 21
Allah’ın herşeye kadir olduğunu bilmiyor musun? Allah dilediği gibi hükmeder, kimse buna karşı çıkamaz Yok olan şeye de «şey» denir
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ Bilmiyor musun ki göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır? Ve sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir yardımcınız.
Kudreti herşeyi kuşattığı gibi, hakimiyeti de herşeyi kuşatır Mülk Onun, hakimiyet Ona ait Dilediğini emreder, dilediğini yasaklar Dilediği gibi hükmeder
Allah’tan başka ne bir dostunuz vardır, ne de bir yardımcınız Sana vahyettiğimizden başka birşeyi Bize yakıştırman için, akıllarınca seni fitneye düşürecekler ve o zaman seni dost edineceklerdi. Eğer sana sebat vermemiş olsaydık, neredeyse sen de bir parça onlara meyledecektin. O zaman sana hayatın azabını da, ölümün azabını da kat kat tattırırdık; sen ise Bize karşı kendine bir yardımcı bulamazdın. İsrâ, 17:73-75
Eğer sana ulaşan ilimden sonra sen onların heveslerine uyarsan, seni Allah’tan kurtaracak ne bir dostun olur, ne de bir yardımcın. Bakara, 2:120 Yüz çevirecek olurlarsa, bilin ki sizin dostunuz Allah’tır. O ne güzel dost, ne güzel yardımcıdır! Enfâl, 8:40
İnternet adresleri utesav.org.tr facebook.com/yazarumitsimsek