KIRKINCI ODA Bu slayt EBRU TEZKAN tarafından hazırlanmıştır. Lütfen üzerinde oynamayalım.
Ne kadarınız gerçek sizin, kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki kilitler altında sakladığınız gerçek duygularınızla, gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza,
Söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz içinizde...???
Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri? Sevip de söyleyemediğiniz, özleyip de açıklayamadığınız ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize gömdüğünüz oluyor mu, korkaklıklar var mı kalleşlikler var mı, yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi bekliyor...???
Göründüğünüz insan mısınız siz, yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur içinizde ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi taşıyorsunuz? Derininizde neler saklıyorsunuz? Ne kadarınız gerçek sizin?
Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde, günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz? Günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz yoksa...???
Uzun bir yolculuğa çıkar gibi duygularınızla düşüncelerinizi denklere sarıp da içlerinizde bir yerlere mi yerleştirdiniz, aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve denklerinizi hiç açmayacağınızı bilerek...
Bir gün çıldırsanız da bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça söyleseniz,neler duyacağız sizlerden, gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya, yoksa korkaklığın altında, bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi büyümüş yiğitlikler mi?
Kızgınlıklarınız yok mu sizin, öfkeleriniz, isyanlarınız Kızgınlıklarınız yok mu sizin, öfkeleriniz, isyanlarınız? Asklarınız yok mu? Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz? Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya, kendinize şaşar mısınız,
Hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer, dile getirilmeyen özlemler, söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler, hangi boş vermişlikler, hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?
bir gezintiye çıkıyor musunuz, ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya Ne kadarınız gerçek sizin? Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz kendinizden? Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı turuncu pırıltılı külrengi bir gecede, şimşeklerle boşanan yağmur başladığında şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz, ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz kapıyı usulca,
Gördükleriniz ağlatıyor mu sizi, bu kadar gerçeği o odada saklayıp, hayatı yalandan yasadığınızı fark etmek nasıl bir sarsıntı yaratıyor? korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden, kırkıncı odanız size de mi kapalı, kendi kendinize bile mahrem misiniz?
Ne kadarınız gerçek sizin. Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan, hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu, kendinizi bir yerlerde terk edip de gitmek istemiyor musunuz, bütün yalanlarınızdan uzak bir yere? Söyle rahatça bütün duygularınızı, bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara, kendinizi bile yanınıza almadan.
Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız kimleri saklıyorsunuz koynunuzda, yüksek sesle eleştirip de içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var, kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerde gizliyorsunuz? Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size? Neler var kırkıncı odada? Otuz dokuz odadan yapılmış hayatınızı, kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı yaşıyorsunuz? Niye yapıyorsunuz bunu? Açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede belki... Belki de hiç açmazsınız, kapalı bir odayla yasarsınız bütün ömrünüzü, kendinizden sıkılarak... Ahmet Altan
amonRA http://ebrutezkan.sitemynet.com/amonRA/