ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ I Türk İnkılâbı’nın Hazırlık Dönemi ve Türk İstiklâl Savaşı Hazırlayan: Ayhan CANKUT Dr. Öğr. üyesi
" ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ " DERSİNİ OKUMANIN AMACI VE İNKILÂP KAVRAMI
Dersin Amacı 1. Kurtuluş Savaşı, Atatürk İnkılâpları ve İlkeleri, Atatürkçü Düşünce Sistemi ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi hakkında doğru bilgiler vermek. 2. Türkiye’ye, Atatürk İnkılâpları ve İlkeleri ile Atatürkçü Düşünceye yönelik tehditler hakkında doğru bilgiler vermek. 3. Türk gençliğini ülkesi, milleti ve devleti ile bölünmez bir bütünlük içerisinde, Atatürk İnkılâpları ve İlkeleri ile Atatürkçü Düşünce doğrultusunda ulusal hedefler etrafında birleştirmek. 4. Türk gençliğini Atatürkçü Düşünce doğrultusunda yetiştirmek ve güçlendirmek.
ATATÜK’ÜN NİHAİ HEDEFİ: ULUSAL EGEMENLİĞE DAYALI, KAYITSIZ ŞARTSIZ BİR TÜRK DEVLETİ KURMAKTI. ATATÜRKÇÜLÜK; DURAĞAN DEĞİL, İLERLEMECİDİR.
Atatük’ün en büyük umudu; Bağımsızlık, özgürlük, yurt sevgisi, ahlaksal ve estetik güzellik, akılcı ve insancıl düşünce yapısı gibi yüksek erdemleri özümsemiş Cumhuriyet kuşaklarının, Türkiye’yi çağdaşlığın evrim sürecine katmasıydı.
Kavramlar İNKILÂP = DEVRİM : Arapça ‘‘kalb’’ kökünden gelir ve bir halden başka hale dönüşme, biçim değiştirme, devrim anlamına gelir. ÜÇ AŞAMADA GERÇEKLEŞİR; Hazırlık (düşünce-fikri cephe) Eylem (ihtilal-şiddet-aksiyon) Yeniden kurma (düzen) İnkılâp, toplumlarda çeşitli alanlarda, toplumun gereksinmelerine göre birtakım düzenlemeler yapmak ve yeni bir düzen getirmektir.
Kavramlar İHTİLÂL : Arapça halel/bozma, kaldırma. Bir devletin mevcut siyasal yapısını, iktidar düzenini ortadan kaldırmak için, bu konudaki hukuksal kurallara başvurmaksızın, zor kullanarak yapılan geniş bir harekettir. İhtilâl, inkılâbın ikinci safhasıdır. Mevcut düzeni yıkar. İhtilalin başarısı inkılâpların başarısına bağlıdır.
Kavramlar ISLAHAT (REFORM): Arapça ‘‘sulh’’ kökünden gelmektedir. Islah, iyileştirme, düzeltme, eksikleri tamamlama, fenalığı giderip iyileştirme demektir. Toplumsal yapıyı değiştirmeden mevcut düzene ilaveler yada çıkarmalar yapılarak yeniden düzenlenmesidir. Reform, yeniden şekillendirme, düzeltme, iyileştirme, anlamına gelmektedir.
Kavramlar TEKAMÜL (Evrim): Arapça ‘‘kâmil’’ olma, olgunlaşma kökünden gelmektedir. İlerleme, gelişme demektir. Dilimizde şimdiki karşılığı evrimdir. Batı dillerindeki evolution sözcüğü tekamülü karşılar. Tekamülde zorlama yoktur. Gelişmeler toplumun bünyesine uygunsa ve toplum tarafından benimsenirse kabul edilir. Oturmuş ve sağlam esaslara dayanan bir toplum için evrimsel gelişme en iyi yoldur.
Kavramlar BATILILAŞMA: Asrileşme, muasırlaşma, asrilik, garplılaşma. Atatürk’e göre Batı uygarlığı taklitçilik olsun diye alınmamalıdır. Onun iyi yanları, bünyeye uygun olanları, dünya uygarlık düzeyi içerisinde benimsenmelidir.
Kavramlar Modernleşme (Çağdaşlaşma): Yaşanılan zamana, çağa uygunluk demektir. Atatürkçü düşünce, özde akla ve bilme dayanır ve çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmayı amaçlar.
Atatürk’e Göre İnkılâp Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış kurumları yıkarak, yerlerine, milletin çağdaş kurallara göre ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar koymuş olmaktır. Atatürk inkılâplarının amacı, Türk Ulusu’nun çağdaş uygarlık düzeyine erişerek refah içinde mutlu olması ve yaşam sevincine kavuşmasıdır.
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN YIKILIŞI VE TÜRK İNKILÂBINI HAZIRLAYAN SEBEPLERE TOPLU BAKIŞ
Osmanlı Devleti’nin kurucu unsuru Türk, yasal temelleri ise İslami nitelik taşır. Güçlü ve sürekli bir orduya, adalet ilkesine, hoşgörülü din anlayışına dayandığı ve bilinçli bir politika izlediği için çağının en başarılı yönetim sistemini oluşturmuştur.
Osmanlı Devleti’nin Yıkılış Nedenleri Toprak mülkiyetinin olmayışı, topraktan sermaye birikimini önlemiştir. Narh ve iç gümrük uygulamaları ticaretin gelişmesini engellemiştir. Askeri sistemin bozulması, ordunun çağın gereklerine uydurulmaması, savaşların uzamasına ve yenilgilere yol açtığı gibi üretken nüfusun da uzun süre cepheye bağlı kalmasına neden olmuştur. Nüfus artışı ve devlet giderlerindeki artış nedeniyle vergi oranları artırılmıştır. Köyden kente göç başlamış ve bu da toplumsa problemleri doğurmuştur.
Osmanlı Devleti’nin Yıkılış Nedenleri İltizam sistemi kabul edilip, tımar ve zeametler peşin para verenlere havale edilmiş, bu da toprak sistemini bozmuştur. Yeniçerilerin, tımarlı sipahilerin atanması gereken görevlere atanmaları ve kendi yerlerine başkalarını göndermeleri halkta hoşnutsuzluk yaratmıştır. Taht değişiminin bir kurala bağlı olmaması ve Kanuni’den sonra şehzadelerin sancaklara gönderilmemesi deneyimsiz kişilerin devletin başına geçmesine yol açmıştır.
Osmanlı Devleti’nin Yıkılış Nedenleri Devlet görevlilerinin seçiminde liyakat sistemi bozulmuştur. Medrese eğitiminin bağnaz din eğitimine dönüşmesi, devlet adamlarının iyi yetişmesini engellemiştir. Osmanlı devlet düzeni bozulmuş ve devlet çağın gerisinde kalmıştır. Yapılan ıslahatlar başarılı olamamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Islahat Hareketleri ISLAHATLAR (18-19. YY.) LALE DEVRİ II. MEŞRUTİYET I. MEŞRUTİYET ISLAHAT FERMANI TANZİMAT FERMANI II. MAHMUT DÖNEMİ III. SELİM DÖNEMİ
Osmanlı İmparatorluğu’nda Islahat Hareketleri Tanzimat’tan Önceki Islahat Hareketleri: Karlofça ve Pasarofça Antlaşmalarının imzalanması Osmanlı aydının Batıya bakışını değiştirmiş, Batının üstünlüğünü kabullenmiş ve ona yetişmek için ıslahat yapılmasını zorunlu hissetmiştir. -1727’de ilk Türk matbaası kurulmuştur. -Tercüme Cemiyeti oluşturulmuştur. - 1731’de Humbaracı Ocağı kurulmuştur. -Ordunun teknik eleman ihtiyacı için 1731’de Hendesehane açılmıştır. -1773’te Mühendishane-i Bahri-i Hümayun (denizci yetiştirmek üzere) adlı okul açılmıştır. -1774’te İstanbul’da Sürat Topçuları adıyla bir birlik kurulmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Islahat Hareketleri Tanzimat’tan Önceki Islahat Hareketleri: III. Selim (1789-1807), ülkenin kötü gidişatını durdurmak için alınması gereken önlemleri belirlemek üzere ileri gelen devlet adamlarından Meşveret Meclisi (Danışma Meclisi) toplamıştır. III. Selim, Nizam-ı Cedid adı verilen yenilikleri yapmak için bir dizi ferman yayınladı. Yeniçerilerin yanında modern bir ordu kuruldu. Bu ordunun subay ihtiyacı için 1795’te Mühendishane-i Berri-i Hümayun açıldı. Bu dönemde, Batılı başkentlerde elçilikler açıldı. Batılı eserler Türkçeye çevrildi. Kabakçı Mustafa isyanı sonucunda III. Selim hayatını kaybedince yenilikler bir süre durdu.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Islahat Hareketleri II. Mahmut (1808-1839) -Nizam-ı Cedid’in yerine Sekban-ı Cedid adıyla yeni modern bir ordu kuruldu. -1826’da Yeniçeri Ocağı kaldırıldı yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla yeni modern bir ordu kuruldu. -Viyana’ya eğitim için subaylar gönderildi. -Harbiye ve Tıbbiye açıldı. -Orta eğitim kademesinde Batı tipi okullar açıldı. Medreselerin dışında Rüştiyeler açıldı. -Fransızca eğitime önem verildi.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Islahat Hareketleri II. Mahmut (1808-1839) -Nüfus sayımı ve mülk yazımı yapıldı. -1831’de ilk resmi gazete Takvim-i Vekayi yayınlanmaya başlandı. -Posta sistemi kuruldu. -Pasaport uygulaması başlatıldı. -Fes, pantolon giyilmeye başlandı ve memurlar sakallarını kesmeye başladı. -Avrupa protokol kuralları benimsendi. -Memurlar için ceza kanunu yapıldı. -Kanunların hazırlanması bir kurula verildi. -Devlet görevleri yeni oluşturulan nazırlıklara verildi.
Tanzimat Dönemi Islahat Hareketleri Tanzimat dönemi, 3 Kasım 1839’da Gülhane Parkı’nda Sulatan Abdülmecit’in Sadrazamı Mustafa Reşit PAŞA’nın okuduğu (Tanzimat-ı Hayriye Fermanı) Gülhane Hat-ı Hümayun’u ile başlar ve 23 Aralık 1876’da Kanun-u Esasi’nin ilanına kadar sürer. Tanzimatçılar, devlet içinde dirliği düzeni sağlamanın, çağdaş bir devlet olmanın, ülke sorunlarına sağlıklı çözümler getirmenin ancak yasal kurallara bağlı kalmakla sağlanabileceğini düşünmüşlerdir.
Tanzimat Dönemi Islahat Hareketleri Herkes kanun önünde eşit olacak, her gücün üstünde kanun gücünün olduğu kabul edilecektir. Hiç kimse yargılanmadan haksız yere idam edilmeyecektir. Askere alma ve terhis işlemleri belli kurallara bağlanacaktır. Müslüman, Hıristiyan ve Musevi bütün halkın, can, mal ve namus güvenliği sağlanacaktır. Vergiler herkesin gelirine göre toplanacaktır. Herkes mal ve mülk sahibi olabilecek, isterse satabilecek veya miras bırakabilecektir.
Tanzimat Dönemi Islahat Hareketleri Şer’i yasaların yetmediği yerde Batıdan yasalar almaya yönelmişler; - 1840’da Fransız Ceza Yasası, - 1860’da Ticaret Hukuku uygulamaya konmuş, - Şer’i mahkemelerin dışında Nizamiye Mahkemeleri kurulmuştur. Bu dönemde eğitime önem verilmiş, eğitim sorununu görüşmek üzere Meclis-i Maarif-i Umumiye kurulmuş, Rüştiye, İdadi, Kız Sanat, Kız Öğretmen okulları açılmıştır. Mühendishane, Tıbbiye ve Harbiye gibi yüksek eğitim kurumları geliştirilmiş ve yenileri eklenmiştir. Osmanlılık bilinci aşılamak için Galatasaray Sultanisi (1868) kurulmuştur.
Tanzimat Dönemi Islahat Hareketleri Batı biliminin Osmanlı Devletine girmesi için Encümeni Danış adıyla bir örgüt kurulmuştur. Sivil siyasi gazeteler yayınlanmaya başlanmıştır. Bu ortamda yetişen yeni kuşak, meşruti bir sistemin savunucusu olmuştur. 1865’te Yeni Osmanlılar adı altında, öncülüğünü Namık Kemal, Ziya Paşa, Ali Suavi gibi kişilerin yaptığı bir örgüt kurmuşlardır. Osmanlı yönetimi bu hareketi engellemeye çalışmış, bu yüzden gençler yurt dışına giderek çalışmalarını yürütmüşlerdir. Bunları Batılı aydınlar desteklemiş ve Jön Türkler adını vermişlerdir.
Tanzimat Dönemi Islahat Hareketleri Ordu içinde de taban kazanan Yeni Osmanlılar meşruti sisteme karşı olan Abdülaziz’i tahttan indirmişlerdir. Yerine geçen V. Murat’ın akıl hastası olması II. Abdülhamit’in padişah olmasına yol açmıştır. Yeni Osmanlıların yardımıyla tahta geçen II. Abdülhamit, 23 Aralık 1876’da Kanun-u Esasi’yi ilan etmek zorunda kalmıştır.
Islahat Fermanı Kırım Savaşı’nda müttefiklerimizin dayatma ve isteklerini karşılamak üzere Padişah Abdülmecit, 28 Şubat 1856’da Islahat Fermanı’nı yayınlamıştır. Paris Antlaşması’nda yer bulmuş olmasıyla, Osmanlı Devleti’nin iç sorunu gibi gözüken Ferman, esasında milletlerarası bir nitelik kazanmıştır. 1856 Islahat Fermanı, yirmi noktada Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında eşitlik sağlamayı amaç edinmiş bir belgedir.
Islahat Fermanı Yabancı devletlerin baskısıyla ortaya çıkmış olması ve Müslüman-Hıristiyan eşitliğinin fermandaki gibi birdenbire değil yavaş yavaş gerçekleştirilmesi gerektiği gibi bazı yönlerden aydın devlet adamları tarafından eleştirilmiş, tepkiyle karşılanmıştır. Kırımlı Müslüman halk da, Hıristiyanların kendileriyle eşit duruma getirilmelerini hazmedememiştir. Buna karşılık, Avrupalı aydınlar tarafından Islahat Fermanı takdirle karşılanırken, Avrupalı devletler bu fermanı Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmak için kullanacaklardır.
I. Meşrutiyet (23 Aralık 1876 -14 Şubat 1878) 23 Aralık 1876’da Kanun-u Esasi’nin ilanı ile başlayıp, 14 Şubat 1878’de Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasına kadar süren dönemdir. - Osmanlı Devleti Anayasalı bir döneme girmiştir. - Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan’dan oluşan bir parlamento oluşturulmuştur. - Meclis-i Mebusan üyelerini halk, Meclis-i Ayan üyelerini Padişah seçecektir.
I. Meşrutiyet (23 Aralık 1876 -14 Şubat 1878) - Tüm ağırlık ve yetki padişahtadır. Meclisi açma, kapama, tatil etme, meclisten çıkacak yasaları onaylama, hükümeti göreve getrime, azletme, kişileri sürgüne gönderme vb. bu yetkiler anayasayı tam bir anayasa olmaktan uzaklaştırıyor ve padişahı denetim altına almaktan alıkoyuyordu. - Kişiler arasındaki eşitlik, kişi haklarının dokunulmazlığı, eğitim, basın, vicdan, ticaret, sanat özgürlüğü, mal ve konut dokunulmazlığı, mahkemelerin açık ve bağımsız olması gibi kişisel hak ve özgürlüklere anayasada yer verilmişti.
I. Meşrutiyet (23 Aralık 1876 -14 Şubat 1878) MONARŞİ I. MEŞRUTİYET PADİŞAH MECLİS
I. Meşrutiyet (23 Aralık 1876 -14 Şubat 1878) 1877 (1293)’de Osmanlı Rus savaşı (93 Harbi) başlamıştır. Savaşın kötü gidişatı üzerine mecliste yapılan tartışmalardan rahatsız olan ve meclisin denetimine karşı olan Padişah, 14 Şubat 1878’de meclisi kapatmıştır. Ardından Anayasa’yı rafa kaldırmış ve kendine özgü bir yönetim tesis etmiştir. II. Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı olanlar İttihat ve Terakki Cemiyeti etrafında birleşerek meşruti sistemi kurmak için yeniden özgürlük mücadelesini başlatmışlardır.
I. Meşrutiyet (23 Aralık 1876 -14 Şubat 1878) Mustafa Kemal (Atatürk) de genç bir subay olarak bu özgürlük mücadelesine katılmış ve Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuştur. Toplumun her kesiminden destek gören İttihatçılar, III. Ordunun desteğiyle 23 Temmuz 1908’de kansız bir darbe sonucu meşrutiyeti ikinci kez ilan etmişlerdir.
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908 - 30 Ekim1918) 23 Temmuz 1908’de anayasa tekrar yürürlüğe konularak ülkede özgür bir ortam oluşturulmuştur. Aralık 1908’de yapılan seçimlerde milletvekilliklerinin büyük bir çoğunluğunu İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri kazanmıştır. Yönetime gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetim tecrübesindeki eksiklikleri nedeniyle yönetimi eski sistemin adamlarına bırakmak zorunda kalmıştır.
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908 - 30 Ekim1918) Meşrutiyet’in getirdiklerinden memnun olmayan gericiler örgütlenerek 13 Nisan 1909 (Rumi, 31 Mart 1325) tarihinde bir ayaklanma çıkardılar (31 Mart Vakası). İsyan, Selanik'te bulunan Üçüncü ve Edirne'de bulunan İkinci Ordulara mensup askerlerin oluşturdukları, Rumeli halkının gönüllü katıldığı “Hareket Ordusu”nun İstanbul'a gelmesi ile bastırıldı. Üç gün süren çarpışmaların ardından sıkıyönetim ilan edildi; padişah II. Abdülhamit tahttan indirilip yerine V. Mehmed Reşad tahta çıkarıldı. Müteakiben İttihatçılar icra organının yetkilerini kısıtladılar. Meclisin yetkilerini artırdılar.
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908 - 30 Ekim1918) MONARŞİ II. MEŞRUTİYET PADİŞAH MECLİS
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908 - 30 Ekim1918) İlk siyasi partiler (İttihat ve Terakki, Ahrar, Hürriyet ve İtilaf) bu dönemde kurulmuştur. İttihat ve Terakkiye karşı olan subayların kurduğu Halaskar Zabitan (Kurtarıcı Subaylar) Grubu’nun baskısıyla 1912’de kısa bir süre iktidardan uzaklaşan İttihat ve Terakki 23 Ocak 1913’te Babıâli darbesiyle yeniden iktidara gelmiş ve 30 Ekim 1918’e kadar tek başına iktidarda kalmıştır. İttihatçılar, Batı örneğine uygun bir parlamenter sistem kurmak istemişlerse de azınlıkların bağımsızlık istekleri nedeniyle bu amaca ulaşılamamıştır.
II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908 - 30 Ekim1918) İttihatçılar, eğitime büyük önem vermişler, eğitim kurumlarını tüm ülkeye yaymışlardır. İlkokulu zorunlu ve parasız yapmışlar, kızların okumaları içinde bir dizi çalışmalar yapmışlardır. Ordunun düzeltilmesi için çeşitli projeler üretilmiş, batılı uzmanlar getirilmiştir. Müslüman olmayanlar da askere alınmaya başlanmıştır. Kara ordularını düzenlemede Almanlardan, donanmayı düzenlemede İngilizlerden yararlanılmıştır. Enver Bey’in Harbiye Nazırı olmasından sonra ordu gençleştirilmiştir. İttihatçılar, milli bir iktisat politikası uygulamışlar, İtibar-ı Milli adıyla bir banka kurarak yerli sermayeyi iktisadi yönden desteklemeye çalışmışlardır. Ekonomide etkin rol oynayan azınlıkların yerine Türk ve Müslümanları geçirmeye gayret etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Fikir Akımları OSMANLICILIK İSLAMCILIK TÜRKÇÜLÜK BATICILIK
Osmanlıcılık Amaç: Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi birliğinin korunması için cins ve mezhep farkı gözetmeden Osmanlı halkını Osmanlılık fikri etrafında toplamaktır. Maalesef ülkedeki milliyet isyanları durmamış ve Osmanlıcılık fikri etkinliğini yitirmiştir.
İslamcılık Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasi ve sosyal bütünlüğünü korumayı din birliğinde gören ve teokratik devlet yapısını esas alan bir görüştür. İslamcılık düşüncesinin doğuşunda imparatorluğun Hıristiyan unsurlarının birer birer ayaklanarak bağımsız devletler haline gelmeleri etkili olmuştur. İslamcılık politikasıyla bir yandan imparatorluğun bütünlüğü korunmaya çalışılırken, diğer taraftan Hilafet etrafında dünya İslam birliği kurulmaya çalışılmıştır. İslamcılık düşüncesinin en büyük savunucusu padişah II. Abdülhamit olmuştur.
İslamcılık İslamcılık Fikrinin Zayıflığı: İngiliz emperyalizminin kışkırtıcı politikasını üzerine çekmesi, Milliyet duygusunun aynı dine mensup olma duygusuna üstün olması, İslam dünyasının büyük bölümünün güçlü devletlerin sömürgesi olması, İmparatorluk içinde bulunan Müslüman topluluklardan bazılarının ayrılık peşinde olmaları.
Türkçülük Önce dil, tarih ve edebiyat alanındaki çalışma ve araştırmalar halinde başlamıştır. II. Meşrutiyet döneminde Osmanlıcılığın başarılı olamaması sonucunda Türkçülük siyasi bir akım haline gelmiştir.
Türkçülük Türkçülük Fikrinin Zayıflığı: Türklerin Osmanlı İmparatorluğu’nda milli bilince sahip olması hedefinin aşılarak yurt dışındaki Türklerle birleşme yoluyla Turancılık fikrine sapılması, Turancılığın tarihi ve siyasi gerçeklerle bağdaşmaması, Türkçülük fikrinin benimsendiği dönemde, bunun hayata geçirilmesi için gerekli devlet gücünün bulunmamasıdır.
Batıcılık Devletin geriye doğru gidişinin durdurulması için Batılılaşmanın gerekli olduğu ortaya çıkmıştı. 23 Temmuz 1908’de Meşrutiyet’in tekrar ilanıyla Batıcılık bir düşünce akımı haline gelmiştir. Batıcılığı savunanlara göre Osmanlı Devleti Batı’ya gitmeli, yoksa Batı Osmanlı Devleti’ne gelecektir. Bu geliş de işgalci bir biçimde olacaktır. Kurtuluş savaşı ile yeni bir devlet kuracak olan Türk ulusu, Batıcıların görüşlerinden geniş ölçüde etkilenmiştir.
Osmanlı Devleti’nin Yıkılış Nedenleri DIŞ NEDENLER Coğrafi keşiflerin etkisi, Avrupa’da meydana gelen rönesans ve reform hareketleri, Devletin doğal sınırlarına ulaşması, Kapitülasyonların ülkeyi açık pazar haline getirmesi, Sanayi İnkılâbının Osmanlı devleti üzerindeki olumsuz etkileri, Fransız İhtilali sonucu ortaya çıkan milliyetçilik akımı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Jeopolitik kavramı, dünya ve politika kelimelerinin birleşmesinden meydana gelir. Dar anlamıyla bir devletin dış politikasının belirlenmesinde coğrafi etkenlerin esas alınmasıdır. Geniş anlamıyla ise bir devletin politikasıdır diyebiliriz. Jeopolitik; coğrafyanın, ekonominin, sosyal, siyasal ve stratejik faktörlerin bir devletin dış politikasına etkisinin incelenmesidir. Konuyla ilgilenen uzmanlar Jeopolitik Teoriler ortaya koymuşlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Klasik Jeopolitik teorileri üç grupta toplamak mümkündür: 1. Deniz Hakimiyet Teorisi. 2. Kara Hakimiyet Teorisi. 3. Hava hakimiyet Teorisi.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Jeopolitiğin unsurları şöyle sıralanmaktadır: a. Değişmeyen Unsurlar: 1. Ülkelerin siyasi sınırları, 2. Ada, kıta, kenar, kıta iç devleti olma durumu, 3. Toprak, coğrafi bütünlük, saha, fiziki yapı. b. Değişen Unsurlar: 1. Sosyo-kültürel değerler, 2. Ekonomik değerler, 3. Politik değerler, 4. Askeri değerler. c. Zaman:
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Anadolu tarih boyunca güç dengelerini etkileyecek çıkar çatışmalarının odak noktasında olmuştur. Çünkü Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarına egemen olacak önemli bir noktada yer almaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Kuzey–Güney, Batı-Doğu yolları üzerinde adeta bir köprü vazifesi yapmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Anadolu'nun 1071’den başlayarak Türkler tarafından fethedilmesi ve Türkleştirilmesi dünya tarihinin gidişatını etkilemiştir.
Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Rusya I. Petro’dan itibaren sıcak denizlere inmeye çalışıyordu. Ancak bu hedefi önünde engel olarak gördüğü Osmanlı Devleti’ni etkisizleştirmek istiyordu. İstanbul ve Çanakkale boğazlarını ele geçirmek veya denetim altına almak Rus dış politikasının temeli olmuştur. Küçük Kaynarca Antlaşması’ndan sonra (1774) Rusya’nın Osmanlı Devleti içerisindeki Ortodoksların hamiliğine soyunması Rus etkisini artırmıştır.
Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri 1789 Fransız ihtilalinin etkisi neticesinde çıkan milliyetçi ayaklanmaların birçoğunda Rusya’nın etkisi ve desteği olmuştur. Doğuda Ermenileri kışkırtırken, Balkanlarda ise Panslavist politika izleyerek Slav kökenli halkın milliyetçilik hareketlerini desteklemiştir. Ancak Rusya’nın Osmanlı Devleti üzerindeki emelleri İngiltere, Fransa ve Avusturya-Macaristan Devletlerinin çıkarlarına ters düştüğünden, Rus tehdidine zaman zaman bu devletlerle birlikte karşı konmuştur.
Avusturya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Avusturya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Avusturya - Macaristan İmparatorluğu’nun Balkanlar’a hakim olmak istiyordu. Bu emeli doğrultusunda 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında yapılan Berlin Antlaşması ile Bosna-Hersek’i denetim altına alan Avusturya, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra bu toprakları kendine bağladığını ilan etmiştir.
Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Fransa’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri 16. yüzyılda kurulan Osmanlı-Fransız dostluğu, 19. yüzyıla kadar devam etmiştir. Sanayi devriminin ardından birçok sömürgesini İngiltere’ye kaptıran Fransa, kendine yakın bölgeler olan Osmanlı topraklarına göz dikmiştir. 1789’da Mısır’a saldırmış, 1830’da Cezayir'i, daha sonra da Fas ve Tunus’u işgal etmiştir. Ortadoğu’da da emelleri olan Fransa, güçsüz bir Osmanlı’yı kendi çıkarlarına uygun bularak Rusya’ya karşı Osmanlı’yı desteklemiştir.
İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Dünya’nın en güçlü sömürgeci devleti İngiltere idi. En önemli sömürgesi ise Hindistan’dı. Hindistan’a giden yolların emniyeti için önceleri Rusya’ya karşı Osmanlı’yı desteklemiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı neticesinde Osmanlı yenilince, Osmanlı’nın kendi bağımsızlığını koruyamayacağına hükmederek Mısır’ı işgal etmiş ve Kıbrıs’ın da yönetimini geçici süreliğine almıştır. Osmanlı Devleti’ni yaşatmak için Fransa ile birlikte çaba sarf etmiştir. Ancak Rumları ve Ermenileri desteklemekten de geri durmamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler İran’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri İran’da Akkoyunlu Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan Safevi Devleti’nden itibaren Şiiliği Anadolu’da yaymak için çaba sarf etmiştir. 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla biraz duraksayan bu eğilim günümüzde de sürmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler ABD’nin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Başlangıçta kültürel amaçlara yönelik olan ilişkiler daha sonra ekonomik alana yönelmiş ve 1830’da bir ticaret anlaşması yapılmıştır. ABD Osmanlı Devleti ile ilişki kurduktan sonra misyonerler Osmanlı Devleti’ne gelmeye başlamışlardır. Bunlar özellikle din, sağlık, eğitim alanlarında faaliyet göstermişlerdir. Misyonerler, Ermeni, Arap, Yahudi topluluklarla da yakından ilgilenmişlerdir. 1894-1895 Ermeni olaylarından sonra ABD Senatosu Osmanlı Devletine bir uyarıda bulunmak istemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler ABD’nin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı Devleti’nden göç eden çeşitli topluluklar, özellikle Ermeniler ABD’ye yerleşmişlerdir. Bu Ermenilerin etkisiyle ABD’de bir Türk karşıtlığı yaratılmıştır. ABD tarafından Ermenilerin siyasal ve ekonomik yönden desteklemesi iki devlet arasındaki ilişkilere gölge düşürmüştür. I. Dünya Savaşından sonra ise ABD Başkanı Wilson’un, Doğu Anadolu’da büyük bir Ermenistan’ın kurulmasını istemesi ise kimi ABD yöneticilerinin Osmanlı Devleti’ne karşı amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Almanya, birliğini tamamladıktan sonra Avrupa’nın güçlü devletleri arasına girmiştir. Rakibi ise İngiltere idi. İngiltere’nin Hindistan yolunu kesmek için çaba gösteriyordu. Bu yüzden Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruyucu gözüküyordu. Bunun karşılığında da ekonomik ve siyasal çıkarlar sağlamaya çalışıyordu. Osmanlı Devleti’ne krediler açıyor, demiryolları yapıyor, ordunun yeniden düzenlenmesinde görev alıyor, askeri uzmanlar göndermekten kaçınmıyordu. Özellikle ilişkiler II. Meşrutiyet’in ilanından sonra daha da sıkılaşmış ve bunun sonucu olarak da Osmanlı Devleti Almanya’nın yanında I. Dünya Savaşı’na katılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler İtalya’nın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri İtalya, birliğini tamamladıktan sonra sömürgeci bir politika izlemeye başlamıştır. İtalya bu konuda şansını Osmanlı topraklarında denemek istemiştir. Eski Roma İmparatorluğu’nun sahip olduğu toprakları ele geçirmek isteyen İtalya, 1911’de Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki son toprağı olan Trablusgarp’a saldırmış, daha sonra Ege adalarını geçici olarak denetim altına almıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Fransız İhtilali’nin sonucunda yayılan milliyetçilik akımı nedeniyle Osmanlı’ya karşı isyan ederek bağımsızlığını kazanan ilk ülke Yunanistan olmuştur. Rusların kışkırtmasıyla 1821’de ayaklanan Rumları İngiltere ve Fransa da desteklemiştir. 1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı sonucunda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır (1829).
Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Kelime anlamı “Büyük Fikir” olan Megali İdea, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethederek Bizans İmparatorluğuna son verdiği tarihten itibaren, Yunanlılar için ulaşılması amaç edinilen bir ülküdür. Megali İdea, İstanbul başkent olmak üzere Girit, Teselya, Epir, Makedonya, Trakya, Ege Adaları, Batı Anadolu, Marmara ve çevresi, Kıbrıs, Trabzon ve civarına sahip, büyük bir Yunanistan’ı gerçekleştirme hayalidir. Megali İdea ülküsü, Osmanlı Devleti içinde çok geniş imtiyazlar elde eden Ortodoks kilisesi sayesinde örgütlü bir şekilde yayılarak gelişmiştir.
Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Yunanistan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Fikir babası, Rigas Ferreros adlı bir Rum'dur. Rigas Ferreros ilk Megali İdea haritasını 1791–1796 yılları arasında Bükreş'te hazırlamış ve Viyana’da bastırmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Bulgaristan 1396’dan 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı sonuna kadar Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Ayastefanos Antlaşması’yla Tuna boylarından Ege kıyılarına, Karadeniz’den Ohri gölünün batı kıyılarına kadar yayılan bir Bulgaristan kurulmuştur. Ancak Berlin Antlaşması ile bu Bulgaristan tanınmamış, Osmanlı’ya bağlı küçük bir Bulgar Prensliği kurulmuştur. Bulgarlar 1885’te Doğu Rumeli’yi işgal etmişler, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da 5 Ekim 1908’de tamamen bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Rusya’nın desteğiyle Sırpları, Yunanistan’ı ve Karadağ’ı kendi etrafında toplayan Bulgaristan, 1912’de Balkan Savaşı’nı başlatmıştır.
Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Osmanlı İmparatorluğu’nun Jeopolitik Durumu Nedeniyle Maruz Kaldığı Tehditler Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Emelleri Avrupa ve Ege’deki Osmanlı varlığının sona erdirilmesine neden oldu. Doğu Trakya’nın yarısını alarak Midye–Enez çizgisine kadar ilerledi. Edirne ancak II. Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine kurtarılabildi.
OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN PARÇALANMASI
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması OSMANLI DEVLETİ (1299-1922) KURULUŞ DÖNEMİ YÜKSELİŞ DÖNEMİ DURAKLAMA DÖNEMİ GERİLEME DÖNEMİ DAĞILMA DÖNEMİ 1299-1453 1453-1579 1579-1699 1699-1792 1792-1922
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması 18. Yüzyıldan başlayarak ticaret imtiyazları, dostluk, yardımlaşma kültürel hatta barış antlaşmaları istismar edildi. Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılması demek olan ‘‘Doğu Sorunu’’, Ruslarla imzalanan 1774 Küçükkaynarca Anlaşması ile başlar. Bu anlaşmayla Ruslar uygun Osmanlı limanlarında konsolosluk açacaklardı. Anlaşmanın en önemli maddesi Rusya’nın koruyuculuğunda İstanbul’da bir Ortodoks kilisesi açılmasıydı. Osmanlı Devleti’ni parçalama projeleri de bu dönemde başlamıştır. Rus çariçesi Katerina ile Avusturya İmparatoru Josef, 1780’de Petersburg’da, 1786’da Kerson’da buluşarak Osmanlı Devleti’nin paylaşılması konusunu görüşmüşlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması Yine Napolyon, Rus Çarı Alexandr ile 1807 ve 1808’de bir araya gelerek Osmanlı Devleti’nin paylaşılması konusunu görüşmüşlerdir. 1844’te İngiltere’yi ziyaret eden Çar Nikola, Rusya ile İngiltere’nin Türkiye’deki Hıristiyan tebaanın korunması ve onlara ayrıcalık sağlanması konusunda ortak bir çalışma yapmalarını önerdi. Ancak İngiltere bu konuya sıcak bakmadı. Çünkü Rusya’nın genişleme politikasını kendi menfaatlerine uygun bulmuyordu. 1853’te Petersburg sarayındaki baloda, Çar Nikola’nın ‘‘hasta adama’’ benzettiği Osmanlı Devleti’ni paylaşma önerisini İngiliz elçisi Hamilton Seymour kabul etmedi. Ancak bu deyim Avrupa literatüründe yerini aldı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması İngiltere’nin Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikası, 19. yüzyılın sonlarından itibaren kendi çıkarlarına uygun küçük devletler kurdurmak politikasına yöneldi. Büyük Devletler, 1913 ve 1914 yıllarında yapılan anlaşmalarla, Osmanlı İmparatorluğu’nu (İstanbul ve Trakya dışında) paylaşmışlardı. Ancak Birinci Dünya Savaşı bu durumu değiştirdi. İtilaf Devletleri, düşman taraf haline gelen Almanya ve Avusturya’nın belirlenen paylarını da kendi aralarında yeniden paylaşmak istediler.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması Sykes-Picot Antlaşması 16 Mayıs 1916 Petrograt Protokolü Mart 1916 St. Jean De Maurienne Ant. 19 Nisan 1917 Suriye Çevresi –Fr. Irak Çevresi –İng. Doğu Karadeniz Rusya’ya Ege Bölgesi İtalya’ya Londra Antlaşması 26 Nisan 1915 Antalya ve Çevresi ile 12 Ada- İtalya’ya İstanbul Antlaşması İng.: 12 Mart-Fr.: 10 Nisan 1915 İstanbul ve Boğazlar
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması Sykes-Pıcot Antlaşması 16 Mayıs 1916
Osmanlı İmparatorluğu’nun Parçalanması St. Jean De Maurienne Ant. 19 Nisan 1917
Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya’ya Yanaşması 19. Yüzyıldan itibaren denge politikası izleyen Osmanlı devleti, zaman zaman İngiltere, Fransa ve zorunlu kalınca da Rusya ile ilişki kurmuş, ıslahat hareketlerinde İngiltere ve Fransa’dan örnekler almış, uzmanlar getirtmişti. Ancak bu üç devletin sözü edilen emelleri karşısında Osmanlı Devlet politikası giderek güçlenen Almanya’ya yöneldi. 1881’de İstanbul-İzmit-Ankara demiryolunu Alman Deutche Bank yaptı. 1889’da da Almanya’ya Bağdat demiryolu hattı imtiyazı verildi ve 1903’te inşaata başlandı.
Trablusgarp Savaşı İtalya 1871’de birliğini tamamladıktan sonra, sömürgeciliğe yöneldi. Ancak dünyanın zengin sömürgeleri büyük devletlerce paylaşılmıştı. Bu yüzden Osmanlı Devleti’ne ait olan Trablusgarp’ı almaya yöneldi. Avrupalı büyük devletlerin onayını alan İtalya, 28 eylül 1911’de Trablusgarp’ı işgal etti. Osmanlı devleti Balkanlar’daki karışıklıklar nedeniyle bu bölgeye bir kısmı gönüllülerden oluşan küçük bir kuvvet gönderebildi. Bu birliklere iki yetenekli komutan emir komuta ediyordu. Bingazi Cephesi Komutanı Enver Bey, Derne ve Tobruk Cephesi Komutanı Mustafa Kemal’di.
Trablusgarp Savaşı Az sayılarına rağmen bir avuç kahraman İtalyan birliklerini kıyı şeridinden içeriye sokmadı. İtalya, Osmanlı Devleti’ni zorlamak için Beyrut Limanı’ndaki Osmanlı Filosuna saldırdı, Çanakkale’yi ablukaya aldı ve Oniki Ada’yı işgal etti. Bu da Osmanlı’yı yıldırmadı. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. Bunun üzerine Ouchy (Uşi) kasabasında, 15-18 Ekim 1912'de İtalya ile Osmanlı Devleti arasında barış antlaşması imzalandı. Uşi Antlaşması’na göre, Trablusgarp (Libya) İtalya'ya bırakıldı. 12 Ada ise, Balkan Savaşları sonunda Osmanlı Devleti'ne geri verilecekti. Ama, İtalyanlar sözlerinde durmadılar ve böylece Ege'deki Türk egemenliği de sarsılmaya başladı. II. Dünya Savaşı'ndan sonra da adalar Yunanistan'a verildi.
Balkan Savaşları (8 Ekim 1912-29 Eylül 1913) Savaşın çıkmasında Rusya'nın takip ettiği Panslavizm siyasetinin büyük etkisi oldu. 13 Mart 1912’de Sırbistan-Bulgaristan, 29 Mayıs 1912’de Bulgaristan-Yunanistan, Ağustos 1912’de Karadağ-Bulgaristan (sözlü antlaşma) ve 6 Ekim 1912’de de Karadağ- Sırbistan arasında ittifak antlaşmalar yapıldı. Bu antlaşmalarla Balkan devletleri Osmanlı Devleti’ne karşı bir birlik oluşturdular. Balkan Savaşları, Karadağ’ın 8 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilanıyla başladı. Bunu öteki devletlerin de savaş ilan etmesi izledi. Savaş esnasında 28 Kasım 1912’de Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
Balkan Savaşları (8 Ekim 1912-29 Eylül 1913) Savaş Osmanlı Devleti’nin aleyhine gelişti. Büyük devletlerin arabuluculuğuyla, 30 Mayıs 1913’te Londra’da imzalanan barış antlaşmasıyla Midye-Enez hattı sınır kabul edilerek Edirne Bulgaristan’a, Selanik, Güney Makedonya ve Girit Yunanistan’a, Silistre Romanya’ya bırakılıyor, Arnavutluk’un bağımsızlığı da tanınıyordu. Ancak Osmanlı mirasını paylaşamamalarından dolayı Balkan Müttefikleri arasında II. Balkan Savaşı başladı. Bu durumdan faydalanmak isteyen Osmanlı birlikleri Enver Bey komutasında harekete geçerek Edirne’yi geri aldı. II. Balkan Savaşı 10 Ağustos 1913'te Bulgaristan'la Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ arasında imzalanan Bükreş Antlaşması ile sona erdi.
Balkan Savaşları (8 Ekim 1912-29 Eylül 1913) Osmanlı-Bulgar antlaşması da 29 Eylül 1913'te İstanbul'da imzalandı. Osmanlı Devleti bu antlaşmayla, Kırklareli, Edirne ve Dimetoka’yı tekrar kazandı. Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında İmzalanan 14 Kasım 1913 tarihli Atina Antlaşması ile Girit kesin olarak Yunanistan'a bırakıldı. Ege adalarının ne olacağı da büyük devletlerce kararlaştırılacaktı. Sırbistan’la antlaşma ise 13 Mart 1914'te İstanbul'da imzalandı. Sırbistan'la Osmanlı Devleti’nin artık ortak sının olmadığından, sadece Sırbistan'da kalan Türklerin durumu düzenlenmiştir. Böylece Osmanlı Devleti Afrika ile ilgisini kesmiş, Balkanlarda ağır toprak kaybına uğramış, Bulgaristan'dan geri aldığı Edirne ile Doğu Trakya'da kalabilmiştir .
Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı 1815 yılında yapılan Viyana Kongresi ile Avrupa’ya, geniş anlamıyla dünyaya, yeni bir statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştu. Ancak, özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Almanya ve İtalya’nın birliklerini kurmaları, Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmişti.
Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı Bu gelişme Avrupa’da yeni blokların ortaya çıkmasına ve bunların birbirleriyle çatışmasına yol açmıştı. Bloklar arasındaki gerginlik de, karşılıklı silahlanmaya neden olmuş, bu da “Silahlı Barış Dönemi”ni ortaya çıkarmış ve gerginliğin giderek artması sonucunda devletleri bir savaşın eşiğine kadar getirmişti.
2. Avrupa’da Alman-Fransız, Balkanlar’da Rus-Avusturya anlaşmazlığı, Birinci Dünya Savaşı Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı’nın çeşitli nedenleri: 1. Ekonomik yayılma, 2. Avrupa’da Alman-Fransız, Balkanlar’da Rus-Avusturya anlaşmazlığı, 3. Dinsel ve kültürel yayılma, 4. Ulusalcılık, 5. Hızlı Silahlanma, 6. Hanedan çekişmeleri, 7. Bloklaşma. En önemlisi de ekonomik yayılmadır.
Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı Almanya, 1890’lardan sonra izlediği politikayla Güneydoğu Avrupa ve Önasya’yı etkisi altına almış, Afrika ve Uzakdoğu’da da girişimlerde bulunmaya başlamıştı. İngiltere ve Fransa Almanya’nın güç ve etkinliğinin azaltılmasını istiyordu. Diğer taraftan Fransa, 1870’ten beri Almanya’dan öç almak ve Alsace-Lorraine’i yeniden ele geçirmek istiyordu. Rusya, batı sınırında Almanya’nın bir güç olarak belirmesinden ve Doğu Avrupa’da Panslavizm emellerine set çekmesinden, bu arada Pancermenizm’in tehlike haline gelmesinden memnun değildi. Ayrıca, İstanbul ile Boğazları, İngiltere ve Fransa’nın müttefiki olmasından yararlanarak ele geçirmeyi tasarlıyordu.
Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu; kendisine en büyük zararın Panslavizm’den geleceğini anlamıştı. Özellikle Sırbistan’ın kendisi için tehlikeli olduğunu görmüştü. Bu nedenle Sırbistan’ı ortadan kaldırarak, Doğu’ya doğru genişlemek ve Rus etkisini Balkanlar’dan uzaklaştırmak istiyordu. İtalya, Üçlü İttifak bloku içerisinde olmakla beraber, gizlice Fransa ile anlaşmıştı. Amacı, Avusturya’nın egemenliğinde kalmış olan İtalya topraklarını kurtarmak, Akdeniz ve çevresinde yeni sömürgeler ele geçirmekti. Görüldüğü gibi, büyük devletlerin hemen hepsi, bir savaşın çıkmasında kendi çıkar ve emelleri açısından yarar görmekteydi.
Savaşın Nedenleri Birinci Dünya Savaşı İtilaf İttifak Tarafsız Avrupa’da Üçlü İttifak ve Üçlü İtilaf bloklarının kurulmasından, özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren, bloklar arasında birbirlerine karşı savaş hazırlıkları sürmekteydi. Fakat kurulan denge, savaşı önlüyordu. Ancak savaş hazırlıkları ilerledikçe, denge bozulmaya başlamıştı. Bu bakımdan küçük bir olay büyük savaşa neden olabilecekti. Bu olay da Saray-Bosna’da meydana geldi.
Avusturya Veliahdı Arşidük Franz Ferdinand ve Ailesi Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da Savaşın Başlaması ve Yayılması: Avusturya Veliahdı Arşidük Franz Ferdinand ve Ailesi SARAYBOSNA 28 Haziran 1914 Gavrilo Princip
Avrupa’da Savaşın Başlaması ve Yayılması: Birinci Dünya Savaşı Avrupa’da Savaşın Başlaması ve Yayılması: Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, bu olayı, fırsat saydı. Önce Almanya’nın desteğini sağlamak istedi. Viyana Hükümeti, 28 Temmuz 1914’te, Sırbistan’a savaş ilan etti ve Belgrad’a saldırı düzernledi. Avusturya-Sırp çatışması, sonunda bir Avusturya, Alman-Rus çatışması halini aldı. Almanya, 1 Ağustos 1914’te, Rusya’ya savaş ilan etti. Fransa (3 Ağustos) ve İngiltere (4 Ağustos) de bağlaşıkları Rusya’nın tarafında savaşa girdiler. Bu ise, gerçek anlamda Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden oldu.
I.DÜNYA SAVAŞI (1914-1918) İTTİFAK DEVLETLERİ İTİLAF ALAMANYA OSMANLI DEVLETİ BULGARİSTAN İNGİLTERE FRANSA RUSYA ABD PORTEKİZ YUNANİSTAN İSPANYA İTALYA AVUSTURYA- MAC.İMP. JAPONYA ROMANYA SIRBİSTAN KARADAĞ
Osmanlı Devleti’nin Savaşa Katılması: Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin Savaşa Katılması: Osmanlı Devleti’nin savaşa girme nedenleri: 1. İtilaf grubundaki devletlerin 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı’ya karşı izlediği politikalar. 2. Son savaşlarda bırakılan Osmanlı topraklarının geri alınması. 3. Türk-Alman dostluğu. 4. Almanya’nın savaştan galip çıkacağı düşüncesi. 5. Turan İmparatorluğu kurma fikri. Savaş başladıktan sonra Osmanlı bir süre tarafsızlığını korudu.
Osmanlı-Alman İttifak Anlaşması (2 Ağustos 1914): Birinci Dünya Savaşı Osmanlı-Alman İttifak Anlaşması (2 Ağustos 1914): 2 Ağustos 1914’te de Sadrazam Sait Halim Paşa ile Almanya’nın İstanbul Büyükelçisi Baron Von Wangenheim arasında, Osmanlı-Alman Anlaşması imzalandı. Buna göre: 1. Osmanlı Devleti ve Almanya; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Sırbistan arasındaki anlaşmazlıkta, tam tarafsızlıklarını koruyacaklardı. 2. Eğer Rusya, Avusturya’ya savaş açarsa ve Almanya da buna katılmak zorunda kalırsa, Osmanlı Devleti de savaşa girecekti.
Osmanlı-Alman İttifak Anlaşması (2 Ağustos 1914): Birinci Dünya Savaşı Osmanlı-Alman İttifak Anlaşması (2 Ağustos 1914): 3. Almanya; Osmanlı Devleti’ni, bir tehdit altına düştüğünde gerekirse silahla koruyacaktı. 4. Savaş olursa; Almanya, askeri heyetini Türkiye'nin emrine verecekti. 5. Anlaşma, 31 Aralık 1918'e kadar yürürlükte kalacak, taraflardan biri geçersizliğini ilan etmezse, beş yıl daha yürürlükte olacaktı. Görüldüğü gibi; Anlaşma, savunma niteliği taşıyordu. Maddelerinden anlaşılacağı üzere de metni, Alman-Rus savaşından önce hazırlanmış, fakat savaş başladıktan (1 Ağustos 1914) sonra değiştirilmeden imzalanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı İtilaf filosundan kaçan Almanya’nın Goeben ve Breslau ismindeki harp gemileri 10 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Boğazı’nı geçti. Daha sonra bu gemilere Osmanlı bayrağı çekilerek Yavuz ve Midilli isimleri verildi. Bu şekilde gemiler, komutanları Souchon ve mürettebatıyla Türk donanmasına katıldı.
Birinci Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin Savaşa Katılması: 27 Ekim 1914’te, Amiral Souchon komutasındaki (Midilli ve Yavuz gemileri de dahil olmak üzere) Türk Donanması Karadeniz’e açıldı ve 28-29 Ekim 1914 gecesi Rusya’nın Odesa ve Sivastopol gibi limanlarını topa tuttu. Böylece Osmanlı Devleti fiilen savaşı başlatmış oldu. Bu olay üzerine; Rusya 2 Kasım’da, İngiltere ve Fransa 5 Kasım’da, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler. Osmanlı Devleti de bunlara karşı 12 Kasım 1914’te resmen savaş açtı. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi, taraflar arasındaki çarpışmaların, Doğu Avrupa’da Galiçya’dan Kafkaslara, Çanakkale’den Basra’ya ve Sina’ya kadar geniş alanda açılan cephelerle, dünyanın önemli bir bölümüne yayılmasına yol açtı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaştığı Cepheler : Birinci Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaştığı Cepheler : SAVUNMA CEPHELERİ YARDIM EDİLEN CEPHELER IRAK MAKEDONYA TAARRUZ KAFKAS KANAL HİCAZ-YEMEN SURİYE-FİLİSTİN ÇANAKKALE GALİÇYA ROMANYA
Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaştığı Cepheler : Birinci Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaştığı Cepheler : Osmanlı harekât planının temelini, İttifak Devletleri’nin Avrupa’daki yükünü hafifletmek oluşturuyordu. Bunun için Romanya ve Bulgaristan bölgelerinde Karadeniz’e çıkılacak, Kafkasya’da Ruslar, Süveyş’te İngilizler meşgul edilecekti. Böylece Almanya ve Avusturya’nın yükü hafifleyecek, diğer taraftan da İngiltere’nin Hindistan yolu kesilecek ve bölgedeki zengin petrollerden İttifak Devletleri’nin yararlanması sağlanacaktı. Ayrıca Osmanlı Devleti, Kafkaslar veya İran üzerinden Orta Asya’ya geçerek, büyük bir Turan imparatorluğu kurarken; Mısır, Filistin ve Suriye üzerinde Osmanlı nüfuzu yeniden kurulacaktı.
Birinci Dünya Savaşı Kafkas ve Doğu Anadolu Cephesi: Savaşın başlamasından hemen sonra, 1 Kasım 1914’te, Rusya hücuma geçerek Kuzey Anadolu’yu işgale kalkıştı. Ancak Türk Ordusu bunu önledi. Bundan sonra Başkomutan Vekili Enver Paşa, emrindeki 189.562 kişilik bir ordu Rusları arkadan çevirmek, onları geriletmek, Kars ve Batum’u alabilmek üzere Sarıkamış Harekâtı’na girişti. 22 Aralık 1914’te de hücuma geçti. Ancak soğuk, yolsuzluk, açlık ve hastalıktan, aynı zamanda iyi planlama yapılmamış olmasından Türk Ordusu 60.000 kişi kadar kayıp vererek, 9 Ocak 1915’te geri çekilmek zorunda kaldı. Böylece Enver Paşa istediği sonuca ulaşamadı.
Birinci Dünya Savaşı Kafkas ve Doğu Anadolu Cephesi: Çanakkale Muharebeleri sonrasında 16’ncı Kor.K.lığına atanan Mustafa Kemal 1916 Mart ayında Diyarbakır’a geldi. Mustafa Kemal Paşa komutasında karşı taarruza geçen 16’ncı Kor. Rusları yenerek, 6 ve 7 Ağustos’ta Muş ve Bitlis’i geri aldı. Bu başarılardan dolayı Mustafa Kemal madalya almış ve generalliğe terfi etmiştir. Osmanlı Devleti, Doğuda Brest-Litovsk Andlaşması (3 Mart 1918) ile Kars, Ardahan ve Batum’u Rusya’dan geri aldı. Bundan sonra da Bakü’yü ele geçirmek ve İran üzerinden Orta Asya’ya doğru ilerlemek üzere iki girişimde bulundu. Türk kuvvetleri Eylül 1918’de Bakü’yü aldı.
Birinci Dünya Savaşı Kanal Cephesi: Osmanlı Devleti, İngilizlerin Mısır’a yerleşmesini baştan beri bir türlü kabullenememişti ve burayı geri almanın hesabı içerisindeydi. Bu nedenle, Almanya’nın da isteğiyle, savaşın başlamasından hemen sonra, İngilizleri en duyarlı yerinden vurmak, buraları geri almak üzere Süveyş Kanalı’nı ve Mısır’ı ele geçirmeye karar verdi. Bahriye Nazırı ve Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa, hazırlıklarını yaptıktan sonra, 14 Ocak 1915’te Süveyş Kanal Harekâtı’na başladı. Türk Ordusu büyük güçlüklerle Kanala kadar geldi. Fakat Şubat 1915’te Kanalı geçmek için yaptığı iki girişim başarısızlıkla sonuçlandı. Bundan sonra bu cephedeki savaş önemini kaybetti.
Birinci Dünya Savaşı Irak Cephesi: İngiltere, 1914 yılı Kasım ayı başlarında Hindistan’dan getirdiği birlikleri Basra’ya çıkardı. İngiliz kuvvetleri Bağdat yakınlarına kadar geldi. Fakat Türk kuvvetleri, 22-24 Kasım 1915’te, Ktesifon’da İngilizleri yenerek geri püskürttü. 29 Nisan 1916’da da Küt-ül Amare’deki İngiliz kuvvetlerini kuşatan Türk birlikleri, başlarında komutanları General Towshend olmak üzere 18.000 İngiliz askerini esir aldı. Böylece Irak’ta İngilizlerin ilerlemesi durduruldu. Ancak İngilizler, Basra’dan yeni kuvvetler karaya çıkardılar. Bu defa başarı kazanarak 11 Mart 1917’de Bağdat’a girdiler. Bundan sonra da Kuzeye doğru ilerlemeye başladılar.
Birinci Dünya Savaşı Sina, Hicaz, Yemen Cephesi: Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in ayaklanması üzerine, Hicaz’ın büyük bölümü Osmanlı Devleti’nin elinden çıktı. 1917 yılında ise, İngilizler, Araplarla da işbirliği yaparak, Suriye ve Filistin’e doğru ilerlemeye başladılar. Aynı yılın sonlarında Yafa ve Kudüs’ü aldılar. 1918 Eylül ayında Suriye’deki Türk kuvvetlerini yendiler. Bu sıralarda Fransızlar ve İtalyanlar da, Suriye’ye asker çıkardılar. İngilizler Ekim 1918’de Şam’ı, Fransızlarla birlikte Beyrut’u ve diğer önemli yerleri aldılar. Bunların sonucu olarak da, Türk kuvvetleri Halep’in kuzeyine kadar geri çekildi ve ancak, 7’nci Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın çalışmalarıyla, burada bir savunma hattı kurulabildi.
Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi: Çanakkale Savaşları, deniz ve kara harekâtı safhaları olmak üzere 2 safhada cereyan etmiştir. (1) Deniz Harekâtı Safhası: 3 Kasım 1914’de 2 İngiliz gemisi Ertuğrul ve Seddülbahir, 2 Fransız gemisi Kumkale ve Orhaniye Tabyalarını 17 dakika süre ile ateş altına aldılar. Bu ilk deniz harekâtıdır.
Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi: (1) Deniz Harekâtı Safhası: İngiliz ve Fransızlar 19 Şubat 1915’de ve 25 Şubat 1915 tarihlerinde de Çanakkale Boğazı’nı geçmeyi denediler. Asıl deniz taarruzu 18 Mart 1915’de icra edildi. Fakat bu deniz hücumunda 3 muharebe gemisi, 2 muhrip, 7 mayın arama gemisi kaybeden itilaf devletleri, amfibi harekâta karar verdiler.
Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi: (2) Kara Harekâtı Safhası (25 Nisan 1915-9 Ocak 1916): İngiliz ve Fransızlar, 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardılar. Ancak Müttefikler burada da Türk askerlerinin şiddetli karşı koymasıyla karşılaştılar. Ağustos ayı başlarından itibaren Gelibolu’ya daha büyük birlikler çıkardılar. Fakat Mustafa Kemal’in komutasındaki Türk askerinin Anafartalar ve Conkbayırı savaşlarında gösterdiği başarı üzerine, buradan da ilerleyerek amaçlarına ulaşamayacaklarını anladılar. Bunun üzerine İngiliz ve Fransızlar, 19 Aralık 1915’ten itibaren, Çanakkale cephesindeki askerlerini geri çekmeye başladılar ve 8-9 Ocak 1916’da da bölgeyi tamamen boşalttılar.
Birinci Dünya Savaşı Savaşın Sona Ermesi: Amerika Birleşik Devletleri Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında savaşın dışında ve tarafsız kaldı. Bu arada, 1916 yılında, Avrupa’da taraflar birbirlerine karşı üstünlük kurmayacak hale geldi ve savaş bir bakıma düğümlendi. Diğer taraftan İngiltere, Almanya’yı denizden kuşattı. Buna karşılık Almanya da, İngiltere’ye denizaltı savaşı açtı ve Britanya Adaları karasularında bulunan ticaret gemilerini batıracağını açıkladı. 1917 yılı başından itibaren de, denizaltı savaşını şiddetlendirdi. Mart 1917’de, Alman denizaltılarının iki Amerikan ticaret gemisini batırması, aradaki ilişkileri kopardı. Bunun üzerine Amerika Birleşik Devletleri, 2 Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan etti.
Birinci Dünya Savaşı Savaşın Sona Ermesi: 8 Ocak 1918’de açıklanan ve tarihe “Wilson İlkeleri” ya da “Wilson’un Ondört Noktası” olarak geçen bu ilkeler özetle şöyleydi: "Barış antlaşmaları açık olarak yapılmalı ve açık diplomasi esas olmalı. Karasuları dışında denizlerde tam serbestlik sağlanmalı. Ekonomik engeller elden geldiği kadar kaldırılmalı. Silahlanmaların azaltılması için karşılıklı güvenceler alınıp verilmeli. Rusya, Belçika, İtalya, Romanya, Sırbistan, Karadağ ve Polonya devletlerinin sınırları ve statüleri yeniden saptanmalı. Büyük ve küçük bütün devletlere eşit olarak siyasi bağımsızlıklarını ve toprak bütünlüklerini koruyacak güvenceler sağlamak amacıyla, uluslararası bir örgüt kurulmalı.” Osmanlı İmparatorluğu’na ilişkin 12. madde şöyle düzenlenmişti: "Osmanlı İmparatorluğu’nda Türklerin oturduğu bölgelerin egemenliği sağlanmalı, diğer bölgelerindeki uluslara kesin bir yaşam güveni, özgür ve engelsiz tam gelişme olanakları verilmeli. Çanakkale Boğazı, uluslararası güvenceler altında bütün ulusların gemilerine açık olmalı."
I. Dünya Savaş’ını Bitiren Birinci Dünya Savaşı İttifak Devletleri’nin Yenilgiyi Kabul Etmesi ve Savaşın Sona Ermesi: I. Dünya Savaş’ını Bitiren Ateşkes Antlaşmaları Almanya 5-Rethondes (11 Kasım 1918) Avusturya 3-Villa Giusti (03 Kasım 1918 Macaristan 4-Belgrad (04 Kasım 1918) Bulgaristan 1-Selanik (29 Eylül 1918) Osmanlı Dev. 2-Mondros (30 Ekim 1918)
1’inci Dünya Harbini Bitiren Barış Antlaşmaları Almanya 1-Versailles (28 Haziran 1919) Avusturya 2- St.Germain (10 Eylül 1919) Macaristan 4-Trianon (04 Haziran 1920) Bulgaristan 3-Neuilly (27 Kasım 1919) Osmanlı Dev. 5-Sevr (Sevres) (10 Ağustos 1920)