UYGARLIK TARİHİ HAFTA 2
Gordon Childe Gordon Childe'ın arkeoloji dünyasına kattığı ve en önemli iki teorisi "Neolitik Devrim/Neolithic Revolution" ve "Şehircilik Devrimi/Urban Revolution" dir Bu iki teori üzerine arkeolojik çalışmalar yapmış ve bunların kayıtlarını tutan ilk kişilerden birisidir ve bu çalışmaları hala günümüzde de geçerliliğini devam ettirmektedir. Özellikle Avrupa Dünyasının Neolitikleşme süreci ile ilgili ortaya attığı teoriler sürekli olarak arkeoloji dünyasında tartışılmaktadır.
Gordon Childe Vaha Teorisi (Oasis hyothesis) olarak bilinen ve insanların avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik düzene geçiş sürecini açıklayan teorisi ile neolitik devrimin ortaya çıkışanı açıklayıcı bir model ortaya sermiştir. Ayrıca bu kapsamda "Ex oriente lux" (Doğudan Yükselen Işık), olarak bilinen söylemiyle batı veya Avrupa uygarlığının köklerinin yakın doğudan batıya doğru göç ettiği savını ileri sürmüştür.
şehircilik şehircilik ve devlet oluşumu ile ilgili teoriler ortaya atmıştır. Neolitik Devrim ve Şehircilik devrim kavramları dışında arkeoloji ve Hint- Avrupa dilleri üzerine çalışmalar yapmış ve bu Hint-Avrupa dillerinde daha sonra Hint-Avrupalıların kökenleri konusunda teoriler geliştirmiştir. Bunun sonucu Aryan tezini ortaya koymuştur.
Arkeoloji ve Tarih Arkeolojinin ortaya çıkışı geçtiğimiz yüz yılda yani 19. Y.Y.'de olmuştur. Daha önceleri insanlar geçmiş ile ilgili bilgileri antik tarihçilerden öğreniyorlardı. Fakat verilen bilgiler çok eskiye uzanmamaktaydı. Bunun yanısıra kutsal kitaplarda bir takım efsanevi tarihi bilgiler vermekteydi(özellikle tevrat). İlk eski eserlere ilgi ve arkeolojinin bir disiplin olarak orataya çıkması 15. ve 16. Y.Y. 'lara rastlar.
Rönesans Bunun nedeni Rönesans hümanistlerinin antik çağ sanat yapıtlarına yönelmeleriydi. Gene 15. ve 16 Yüzyıllarda İtalya'da papalar, kardinaller ve soylular eski yapıtları toplamaya ve yeni yeni antik sanat ürünlerinin bulunması için yapılan kazılara mali destek sağlamaya başladılar. Bu sırada Kuzey Avrupa'da da antik kültürlere benzer biçimde ilgilenen kişiler ortaya çıktı, onlarda İtalya'daki koleksiyonculara özenip eski yaptları toplamaya giriştiler. Böylece tarihte ilk kez eski yapıt koleysiyonculuğu başladı
Yunan ve Roma sanatı Yunan ve Roma sanatına ilginin giderek artması ve 18. Yüzyılda İtalya'da Pompei ve Hercalaneneum adlı iki Roma kentinin kazılması arkeolojinin gelişmesinde önemli rol oynadı. J.J. Winckelmann, bu kazılar üzerinde yazdığı yazılarla ve hazırladığı değerli taş koleksiyonu kataloğuyla arkeloji alanında çalışan ilk bilim adamı oldu. Bundan sonra klasik arkeloji, bir dizi arkeloğun çalışmalarıyla daha sağlam bir temel üzerine oturmaya başladı.
Napolyon Napolyon 1789'daki Mısır seferinde birlikte getirdiği bilginlere ülkedeki antik kalıntıları belgeleme olanağı verdi. Böylelekle mısır arkeolojisinin ilk adımları atıldı ve bu belgeler Description de L'Egypte (1808-25;Mısır'ın Tanımı) adlı yaptta yayımlandı. Bu sıralarda artık arkeoloji bir bilim olarak kabul göremeye başladı.
Hİyeroglifler Bu bilgilere dayanarak Jean François Champallion Hİyeroglifleri yani eski Mısır yazısını çözdü. Bundan sonra bilginlerin Mısırlılardan kalma sayısız yazılı belgeyi okumaları Mısır arkeolojisinin en büyük aşamasını oluşturdu. Daha sonra çeşitli bilim adamlarının Mısır'ın çeşitli bölgelerinde yaptıkları kazılar sonucu Mısır Arkeolojisi çok daha sağlam bir temel üzerine oturdu. Eserlerin birikmesi sonucunda yavaş yavaş arkeoloji müzeleri açıldı ve eserler buralarda toplanmaya başladı.
Mezopotamya Bu sırada Mezopotamya'da hazine ve sanat yapıtı bulma tutkusuyla höyükler gelişigüzel kazılmaya başlandı. 1840'da bu düzensiz kazıların yerini daha sistemli kazılar almaya başladı. 1846'da Henry Creswicke Rawlinson Mezopotamya çivi yazsını çözmeyi başardı. 19. yüzyılın sonlarına doğru yapılan sistemli bir kazıyla, Mezopotamya'da Babiller ve Asurlulardan önce yaşamış ve daha önce bilinmeyen Sümerlerin varlığı saptandı. Sümer uygarlığına ilişkin en ilginç kazı Sir Leonard Wooley tarafından 1926'da Ur'da yapıldı ve Ur kral mezarları gün ışığına çıkarıldı.
Osmanlı İmparatorluğu Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları önem kazanmaya başladı. Anadolu'da kültür birikimi o kadar fazlaydıki batı ve güney kıyıları adeta açık hava müzesi niteliğindeydi. Osmanlı İmparatorluğu'nun arkeolojiye karşı duyarsızlığı yabancı bilim adamları ve mezar soyguncuları için büyük bir fırsat oluşturmuştur ve diğer devletler Osmanlı Toprakları üzerinde izinli kazılar yapmaya başlamışlardır. Osmanlı'da bu yağma 1900'lü yıllara kadar devam etti.
Asar- Atika kanunu Bu sırada Osmanlı'da eski eserleri korumaya yönelik Asar- Atika kanunu(1874) kabul edildi. Ancak bu Anadolu'daki yağmayı daha da arttırdı çünkü bu yasaya göre yabancı bir bilim adamı kazı yapmak isterse saraya başvurmak zorunda ancak şöyle bir şart var: Çıkan eserlein üçte biri Osmanlı İmparatorluğu'nun, üçte biri çıkaranın ve üçte biri toprak sahibinin olacak şekilde
Fethi Ahmet Paşa Bu böyle bir süre devam etti. Bu sırada Fethi Ahmet Paşa önderliğinde ilk arkeoloji müzesi Abdül Mecit zamanında kuruldu(1846) ve bu müzeye eserler toplanmaya başlandı. 1874 yılında eserlerin toplanması için bir arkeoloji okulu gündeme geldi 1875 yılında okulun kurulması için kanun çıktı.Bu okulun adı Asar-ı Atika mektebi. Kuruluş amacı kazı yapabilen ve eski eserleri tanıyan bilim adamları yetiştirmekti. Ancak çeşitli etkenlerle bu proje hayata geçirlemedi.
Osmanlı arkeoloj Ancak 19. Yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı arkeolojiye daha bilinçli yaklaşmaya başladı. Osman Hamdi Bey adında kültürlü, bilime ve özellikle arkeolojiye meraklı bir memur 1877 yılında müze komisyonuna seçildi. Osman Hamdi Bey müzenin başına getirildi ve yeni bir müze kurulmasını istedi.
Osman Hamdi Bey Sonunda bir arkeoloji müzesi yapılmasını sağladı ve tüm kazılara denetleyici olarak gitti. 2. Asar-ı Atika'nın(1884) çıkarılmasını sağladı. Buna göre osmanlı toprakların da kazı yapma hakkı sadece Osmanlıya ve çıkan eserler yine sadece Osamanlı İmparatorluğu'na ait olacaktı (Türk arkeoloji Osman Hamdi Bey öncesi ve Osman Hamdi Bey sonrası diye ikiye ayrılmaktadır).
Atatürk DÖNEMİ Osmanlının son zamanlarında devletin her alanında olduğu gibi arkeolojide de çok kötü bir tablo vardı. Casuslar arkeolog adı altında araştırma yapıyorlardı. Osmanlının yıkılmasıyla her alanda olduğu gibi Anadoluda'da arkeoloji için yeni bir safha başladı. Cumhuriyetin ilk yıllarında yurt dışına arkeoloji eğitimi görmesi için insanlar yollanmaya başlandı. İlk kazı Atatürk önderliğinde Ahlatlıbel'de başlatıldı.
Atatürk DÖNEMİ 1935 yılında yine Atatürk önderliğinde.Alacahöyük kazıları başlatılıdı. Daha sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin ve arkeoloji bölümünün açılmasıyla çok çeşitli bilim adamları yetişti ve çok çeşitli yerlerde kazılar yapılmaya başlandı. Bunlar arasında Kültepe, Bergama, Mirina, Asos , Zincirli, Halikarnasos, Efes'i örnek olarak gösterebiliriz.