UYGARLIK TARİHİ HAFTA 3
İNSANIN GELİŞİMİ EN ÜST TABAKA-JEOLOJİK YAZILI TARİHİN ÖNCESİ İNSAN AZ ARAÇ GEREÇLİ BEDEN DIŞI ORGANLARI-ALETLER KÖPEK DİŞLERİ YOK OLDU KARMAŞIK BİR BEYİN YAPISI HEM ALET HEM SİLAH YAPMASI ARAÇ GEREÇLE GELEN ÜSTÜNLÜK
aletler Bilimin somutlaştırılması Derlenen tecrübeler Sistemleştirilmiş kullanım Fizik yasaları Toplumsal geleneğin somut belirtisidir-toplum hakkında bilgi verir
Birlikte yaşam Sürü hayvanlarına benzer yaşam Yaşlılar Bebeğin savunmasızlığı Manevi donatım-haberleşme aletleri Heceli sesler çıkarma Harekete geç emirleri-kuşlardaki gibi ve de jestler Sözcükler-uylaşımsal simgelerdir
dil Alet yapmak kadar eski En eski insanların kafataslarında bile konuşma bölgesi gelişmiş Örtülü anlaşma imkanı Anlam yükleme Çocuklara öğretme zorunluluğu Türdeşlerin taklidi Tecrübe birikimi GELENEĞİ AKLA UYGUN KILAR
ZİHİN GELİŞTİRME Somut olaydan ötesini düşünebilme Akıl yürütme-dilin katkısı çok İmge-imaj-zihin işlemi için Fikir akılda canlandırılabilir
Karanlık Devirler Kültür tarihi açısından yazının bulunuşu tarihin başlangıcı olarak kabul edilir . Çünkü yazının bulunuşu ile birlikte o dönemler hakkındaki insanlığın bilgileri birden bire artar. Bu nedenle yazıdan önceki döneme, o dönem hakkındaki bilgilerimiz sadece yazısız belgelere dayandığı ve az olduğu için Karanlık Devirler veya Tarih Öncesi Devirler denir
Tarih çağları Her coğrafya tarihi çağlara farklı zamanlarda geçmiştir. Anadolu’da tarihi çağlar Mezopotamya ve Mısır’dan yaklaşık 1000 yıl sonra M.Ö. 1950 yıllarında Asur Ticaret Kolonileri ile başlamıştır. Mezopotamya ve Mısır'da tunçtan eserlerin yapılmaya başlandığı sıralarda (İ.Ö 4.000 sonu) yazı keşfedilmiş bulunduğundan bu ülkeler için “Tunç Çağı” deyimi yerine yazılı belgelerden elde edilen kronoloji ve sınıflandırmalar kullanılır.
Tarih çağları Buna karşılık yazıyı henüz kullanmayan Anadolu, Hellas (Yunanistan), Balkanlar ve Avrupa gibi bölgeler için Tunç Çağı değimi geçerlidir. Tunç Çağı Anadolu'da 3.000, Girit'te, Ege'de ve Hellas'ta 2.500 - 2.000, Avrupa’da ise 2.000 yıllarında başlar.
İlk yazı İlk yazı Mezopotamya ve Mısırda M.Ö. 4000 sonlarında ve M.Ö. 3000’lerin başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Yazıyı keşfedenler, Mezopotamya’da üstün bir medeniyet kurmuş Sümerlerdir. Gerek Sümer’in (yaklaşık M.Ö. 3200) ve gerekse Mısır’ın bu ilkel yazısı hiyeroglif (sembol/resim) yazısıdır.
İlk yazı Fransa'da Pech-Merle'de bir mağaradaki bu simgeler yaklaşık 20.000 yaşındadır. (yanda) Anlamları bilinmiyor. MÖ 1200 yılından Çin "Kehanet kemikleri". Simgelerden bazıları modern Çin karakterlerine benzemektedir (yanda)
Yazının evrimi Gelişkin olmayan hiyeroglif yazı olan piktogramlar için “İmge anlatımlı simge sistemi” denebilir. Latince kökeni pictos-gramas yani resimli anlatım demektir. Modern yazıdaki sembollerin aksine, piktogramlar, doğrudan tam olarak gösterdikleri şeyin resimleridir. Bu sebeple de bir dile ait değillerdir. Resimsel olan bu yazı, insan ve hayvan uzuvlarının yoğunluğuyla dikkat çeker
piktogramlar Modern alfabelerin oluşmasına rağmen piktogramlar hala kullanılır. Çünkü hangi dili konuşuyor olursa olsun, her insan tarafından anlaşılabilmektedirler
ilkel hiyeroglifi Sümerler ilkel hiyeroglifi, daha sonra Ön Asya’nın ortak yazısı olacak çivi yazısına dönüştürüyor. Sümer piktogramlarının çivi yazısına nasıl dönüştüğü görülmektedir .
YARIMBURGAZ MAĞARASI-İSTANBUL Şu an için ülkemizin bilinen en eski yerleşim yeridir. Mağarada taş ve kemikten yapılmış aletler, fosilleşmiş yabani incir, ve mağara ayısı dişleri bulunmuştur. Yarımburgaz Mağarası'nda yoğun toplayıcı bir besin ekonomisine bağlı olarak, devamlı yer değiştirme sisteminde göçebe bir yaşam süren insan topluluğunun çocuklar ve ihtiyarlar dahil 10 ile 12 kişiden oluşan büyük bir aile ya da klan olduğu tahmin edilmektedir.
PALEOLİTİK ÇAĞ (ESKİ TAŞ) paleolithic age Eski Taş Çağı (old stone age) olarak da bilinen Paleolitik Çağ, (Yunanca “palaios” eski, “litos” taş anlamına gelir), kendi içinde üç döneme ayrılır: Alt, Orta ve Üst Paleolitik. Paleoilitik Çağ, tarih öncesi uygarlığının gelişme sürecinde, kültürel evrelerin en uzunu ve buzul çağlarının kültürel karşılığı olan; insanlığın ilk ortaya çıkışından (jeolojik olarak PLEİSTOSEN 1,81 ile 0,01myö arası), MÖ yaklaşık 10.000 yıl öncesine kadar süren arkeolojik çağdır. Paleolitik Çağ günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 10.000 yıl önce son bulmuştur.
PALEOLİTİK ÇAĞ (ESKİ TAŞ) paleolithic age Paleolitik Çağ insanın diğer canlılardan farklılaştığı dönemi temsil eder. Bu çağda çay taşı, çakmaktaşı, hayvan kemikleri ve ağaç gibi doğal maddelerden ilk aletleri yapar, el becerisini, soyutlama yetisini geliştirir. Kuşları avlayabilmek için ok uçları, dikiş dikebilmek için kemik iğneler icat eder. İnsanlar mağara, kaya sığınağı gibi yerlerde küçük guruplar yada kalabalık aileler biçiminde yaşar. Besinini avcılık ve toplayıcılık yoluyla karşılayan insanlar ateşi bulmuş ve çiğ, yenemeyen besinleri pişirmiş, ısınmış ve yırtıcı hayvanlardan korunmuştur. Mağara ve kaya sığınaklarının duvarlarına çizilen resimler yine bu çağın belirgin özelliklerindendir.
Paleolotik dönemde ister neanderthal, ister homoerectus veya homosapiens olsun, hepsi de yaşadıkları mağaraların duvar ve tavanlarına bazı izler bıraktılar.
PALEOLİTİK ÇAĞ (ESKİ TAŞ) paleolithic age Paleolitik Çağ için verilen bu tarihlerin dünya geneli içinde geçerli olduğunu ve yerel olarak değişmeye açık bulunduğunu da belirtmek gerekir. İnsanlık tarihinin % 99'u gibi çok büyük bir bölümünü kapsayan bu çağ, aynı zamanda ilk insan atalarının ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimi yoluyla insanlaşma sürecine girişi temsil etmesiyle de söz konusu tarihin gelişimi içinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
PALEOLİTİK ÇAĞ (ESKİ TAŞ) paleolithic age Anadolu'da Paleolitik Çağ (Eski Taş Çağı) bu günkü veriler ışığında günümüzden 400.000 yıl öncesine ait buluntularla temsil edilir. Anadolu ve Trakya için ise, bugüne kadar bilinen 212 Paleolitik yerleşme arasında en önemli buluntu merkezleri Yarımburgaz (İstanbul), Karain, Öküzini (Antalya) ve Üçağızlı (Hatay) Mağaralarıdır.
YARIMBURGAZ MAĞARASI-İSTANBUL İstanbul’a yaklaşık 22 km uzaklıktadır. Güneyindeki Küçükçekmece Gölü'nün kuzey sahilinden 1.5 km kadar uzaktadır. Marmara Denizi'nden yaklaşık olarak 11-18 m yüksektedir. Yarımburgaz Mağarası Eosen kökenli kalker oluşumlu bir kayalık tepenin Sazlıdere'ye bakan batı yamacında, yeraltı suyunun aşındırması ile açılmış, birbirinden farklı kotlarda ayrı ayrı ağızları olan, birbiri ile bağlantılı, farklı biçim ve büyüklükte iki bölümden oluşmuştur.
KARAİN MAĞARASI-ANTALYA Antalya il merkezinin 27 km kuzeybatısında, Yağca Köyü'nün hemen kuzeydoğusundadır. Antalya'ya asfalt bir yolla bağlanmaktadır. Mağaranın Paleolitik çağlar dışında zayıf da olsa Roma-Yunan, İlk Tunç Çağ, Kalkolitik Çağ ve Neolitik Çağ'da da yerleşmeye sahne olduğu, birinci katta zaman zaman ele geçen çanak çömlek kalıntılarından ve küçük buluntuların varlığından anlaşılmaktadır. Roma-Yunan Çağı'nda mağaranın bir kült yeri olarak kullanıldığı dışındaki yazıtlara dayanılarak ileri sürülmektedir.
ÖKÜZİNİ MAĞARASI-ANTALYA Antalya il merkezinin 32 km kuzeybatısında, Karain Mağarası'nın 1.5 km kuzeydoğusundadır. Eski Antalya - Burdur karayolu mağaranın çok yakınından geçmektedir. Mağara resimlerinin en güzel örneklerine daha çok Avrupa'da, özellikle de Kuzey ispanya ile Güney Fransa'nın dağlık kesimlerinde rastlanmakla birlikte, Türkiye sınırları içindeki en güzel mağara resmi, Antalya yakınlarındaki Öküzini Mağarası'nın girişindeki kazıma boğa resmidir. Mağara üst paleolitik çağda günümüzden yaklaşık 16.500 yıl öncesine kadar eserle vermiştir.
ÜÇAĞIZLI MAĞARASI-HATAY Hatay il merkezinin güneybatısında, Meydan Köyü'nün 1 km kadar güneyinde yer almaktadır. Asi Nehri'nin yaklaşık 10 km güneyindedir. Al Ansariye Dağları'nın eteklerinde bulunmaktadır. Mağarada bulunan en eski bulgular Üst Paleolitik Çağ'a aittir, başlangıcı 40 - 42 bin yıllarına tarihlendirilmektedir. Mağaradan toplanan bu eşyalar küçük deniz ya da tatlı su yumuşakçalarından üretilmiş boncuk ya da kolye uçlarıdır.
PALEOLİTİK ÇAĞ Özetin Özeti Bu dönemde iklim değişikliği meydana geldi ve buzul çağları yaşandığından, insanlar mağaralara çekildi. İnsanlığın ilk sanat eserleri olarak kabul edilen mağara resimlerini yaptılar. Taşlar yontularak ilk defa araç ve gereçler yapıldı. Avcılık ve toplayıcılık yapıldı. Ateş bu dönemin sonunda bulundu. Dönemin sonunda buzullar çözülmeye, iklim düzelmeye başladı İlk defa klan tipi (ilkel) toplum hayatı başladı. Dönemin önemli yerleşim merkezleri İstanbul Yarımburgaz, Antalya Karain, Öküzini ve Hatay Üçağızlı mağaralarıdır.
Eski taş çağı bitiminden yeni taş çağına (Neolitik çağ) geçişe kadar süren birkaç bin yıllık süre içerisinde orta taş çağı olarak adlandırılan bir “ara dönem” yaşanır. Bu dönem Mezolitik çağdır.
MEZOLİTİK ÇAĞ (ORTA TAŞ ÇAĞI) (M.Ö. 10.000 - 8.000) (Epipaleolitik Çağ) (ORTA TAŞ ÇAĞI) (M.Ö. 10.000 - 8.000)
MEZOLİTİK ÇAĞ (ORTA TAŞ) (M.Ö. 10.000 – M.Ö. 8.000) “Mezo”, Yunanca’da orta anlamına gelir. Bu çağ, doğayı denetimi altına almaya başlayan insanın, besi üretimine geçişinin hemen öncesinde yer alır. Bu dönemde; Geçici yerleşimler yavaş yavaş yerini uzun süreli ve mevsimlik yerleşmelere bıraktı, Buğday (mezepotamya’da) ve bezelye gibi bazı bitkiler kültüre alındı. Hayvan evcilleştirilmeye başlandı (köpek ilk evcil hayvan) Avcılık ve toplayıcılık hala baskın yaşam biçimi İlkel çakmaktaşından baltalar yapıldı.
MEZOLİTİK ÇAĞ (ORTA TAŞ) (M.Ö. 10.000 – M.Ö. 8.000) Anadolu’da bu dönemin önemli yerleşimleri; Samsun Tekkeköy mağaraları Antalya Karain mağaraları (Paleo’da gösterildi) Beldibi Kaya Yerleşimleri
MEZOLİTİK ÇAĞ (ORTA TAŞ) (M.Ö. 10.000 – M.Ö. 8.000) Bu çağın en özgün buluntuları ‘mikrolit’ diye adlandırılan çakmaktaşından yapılmış geometrik biçimli minik aletlerdir. Kemik, odun, boynuz gibi maddeler sap olarak kullanılmakta, bunların uçlarına geometrik biçimli minik nesneler dizilmiştir.
TEKKEKÖY-FINDICAK KAYA YERLEŞİMLERİ - SAMSUN Samsun il merkezinin yaklaşık 14 km güneydoğusunda, Tekeköy'ün güneyinde, Ayıtepesi ve Karabücük dağlarından çıkan Fındıcak ve Çınarlık Deresi'nin suladığı vadide bulunmaktadır. Yapılan araştırma sonucunda burada 2 mağara, 30 küçük, 6 büyük kaya sığınağı tespit edilmiştir.
BELDİBİ KAYA YERLEŞİMİ - ANTALYA Antalya il merkezinin 24 km güneybatısındaki Beldibi Köyü'nün yaklaşık 3 km kuzeyinde, denize doğru uzanan kalker kayalık bir yükseltinin üzerinde yer almaktadır. Antalya - Kemer karayolu sığınağın çok yakınındadır. Ana yoldan sığınağa yürüyerek ulaşılmaktadır. Epipaleolitik ve Neolitik dönemde avcılar tarafından gerektiğinde zaman zaman bir sığınma ve yurt yeri olarak kullanılmıştır.
BELDİBİ KAYA YERLEŞİMİ - ANTALYA Burada bir adet boyalı çakıl taşı bulunmuştur. Bir tarafına kırmızı boya ile şematik resim yapılmıştır. Resim dörde bölünmüş daire şeklindedir. Dairenin üst kısmında bir taraf uzatılmış ve bu kısmın sonuna iki tarafa kola benzeyen uzantılar yapılmıştır. Bostancı'ya göre çakıl taşı şematik olarak doğuran bir kadını temsil etmektedir. Bir başka buluntuda ise her iki tarafı da işlenerek bir balık figürü haline getirilmeye çalışılmış yassı bir kum taşıdır. Başı dikkatli bir şekilde işlenmiş, gözü oyularak belirginleştirilmiş, üstte çaprazvari çizgilerle pulları yapılmaya çalışılmış olan bu balık heykelciği, şimdilik Türkiye'nin en eski heykelciği olma hüviyetini taşımaktadır
ÖZET TARİH ÖNCESİ YERLEŞMELER PALEOLİTİK ÇAĞ MEZOLİTİK ÇAĞ YARIMBURGAZ MAĞARASI - İSTANBUL KARAİN MAĞARASI - ANTALYA ÖKÜZİNİ MAĞARASI - ANTALYA ÜÇAĞIZLI MAĞARASI - HATAY TEKKEKÖY-FINDICAK KAYA YERLEŞİMLERİ – SAMSUN KARAİN MAĞARASI - ANTALYA BELDİBİ KAYA YERLEŞİMİ - ANTALYA