Giriş Neo-liberalizmin Eğitim Gündemi Eğitim Sistemindeki Dönüşümü Anlamak için Yöntemsel Bir Çerçeve Neo-liberal Eğitim Politikaları Ve Eğitimin İçeriğinin Değişmesi Türkiye'de Neo-liberal Eğitim Politikaları GATS-HTGA Sonuç Yerine
Paul Henze ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Danışmanı, 12 Eylül 1980
Günümüzde “bilgi toplumu, bilgi ekonomisi, bilgi teknolojileri, eğitim reformu, yönetişim, performans kriterleri, yaşam boyu öğrenme, öğrenme toplumu, e-öğrenme” gibi eğitim alanındaki dönüşümlere ilişkin küresel söylemlerin arka planında “neo-liberal” ekonomi politikaları vardır. Küresel ticaret ve sermaye hareketleri için devletin küçülmesini öngören bu politikaların merkezinde devletin ve kamu harcamalarının kısıtlanması fikri bulunur (Boratav, 1997, 1999 ).
Toplumsal ihtiyaçların karşılanmasında devletin düzenleyici rolünü köklü bir biçimde değiştiren bu politikalar, toplumsal çıkarların piyasa merkezinde yeniden tanımlanmasını getirmiş, örgütlü modernliğin temel bileşenleri olan eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğin özelleştirilmesini hedef almıştır. Bunun sonucunda hem eğitime yüklenen toplumsal anlamlar (buna bağlı olarak eğitimin amacı ve işlevi), hem de toplumsal gereksinimler çerçevesinde bir kamusal hizmet olarak eğitimin örgütlenmesinin ve sunulmasının koşulları değişmiştir (Sayılan,2006).
Neo-liberalizm: Ekonominin devlet işlerinden ayrılmasını ve piyasayı özel teşebbüsün yönetmesi gerekliliğini savunan bir düşünce akımıdır. Rekabetin piyasayı yönetmesi gerektiğini söyler. Dengelenmiş bütçeyi, serbest piyasa kapitalizmini ve serbest ticareti savunur. Devletin sadece «herhangi bir kriz anında??» acil ve keskin müdahaleler yapmasını, bunun dışında piyasadan tamamen çekilmesini savunur.
Eğitimde liberalleşme politikaları tüm dünyada 1980'li yıllardan itibaren IMF ve Dünya Bankası'nın denetiminde uygulanan yapısal uyum programları ile gündeme geldi. Bu reformları üç başlık altında sıralayabiliriz: a) Her düzeydeki eğitimin amacını ve içeriğini piyasanın talepleri doğrultusunda yeniden belirlemeye yönelik reformlar. b) Eğitimin ve yetiştirmenin finansmanına yönelik reformlar. c) Eğitimin toplumsal hareketlilikteki rolünü ve eşitlikçi politik işlevini yeniden düzenlemeye yönelik reformlar. Bunlar yapısal uyum programları adı altında bir paket program olarak uygulanmıştır (Cornay, 1995).
-A- OECD ve Dünya Bankası'nın indirgemeci ve teknikçi “insan kaynakları” ve “insan sermayesi” yaklaşımı eğitimin her düzeyinde başat hale gelmiştir.
“Aydınlanmacı birey modelinin yerini, küreselleşmeci liberal birey modeli almıştır. standartlaştırılan performans Ulus devlet modelinin eğitim müfredatında, standartlaştırılan bilgi önemliyken, artık standartlaştırılan performans önemli olmuştur.” (İnal, 2005).
-B- Finansmana yönelik reformlar eğitime ayrılan kamu harcamalarının kısıtlanmasını; ortaöğretim ve yükseköğretimin özelleştirilmesini ve eğitimin her düzeyinde öğrenci başına maliyeti düşürmeyi hedeflemektedir.
Dünya Bankası parasız temel eğitimin toplumsal yararının orta ve yükseköğretimden daha yüksek olduğu gerekçesiyle, orta ve yükseköğretimin özelleştirilmesine; bu alanlara ayrılan kamu harcamalarının temel eğitime aktarılarak, devlet tarafından yürütülen parasız temel eğitimin iyileştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına odaklanmıştır (Cornay, 1995).
-C- Eğitimin toplumsal hareketlilikteki temel rolü tüm toplumu tek bir vücut olarak görmektir. Bunun dünya ölçeğindeki karşılığı küreselleşmedir. “Küreselleşme” bir yandan farklı tarihsel-toplumsal özelliklere sahip olan ülkelerde aynı politikaların uygulanmasına yol açarken, diğer yandan tüm dünyayı tek bir toplumsal yapı olarak gören homojenleştirici anlayışları yüceltmiştir.
Ulus temelli kalkınma anlayışının eğitime ilişkin bütünsel vurguları, 1980’li yıllarda değişmeye başlamıştır. Bu yıllarda kapitalizmin ulaştığı aşamaya bağlı olarak, dünya ölçeğinde rekabet halinde olan kapitalist firmalar ve bireyler açısından iş, eğitim ve sistematik bilginin üretildiği okullar özel önem kazanmıştır.
Yapılan bir araştırmada kişisel getirisi en çok olan konular/bölümler, yüzde 19 ile mühendislik ve yüzde 17,7 ile ekonomi ve işletmedir (Psacharopoulos, G. 1993).
İlk olarak eğitim sistemi toplumsal bir gerçeklik olduğu ölçüde sadece ekonomik düzeyde değil, sosyalizasyon süreçleri, ideolojik yapılanmalar, güç ilişkileri ve dolayısıyla devlet-birey, birey-toplum gibi oldukça karışık bir dizi değişkenin varlığında açığa çıkar. Son yıllarda eğitim siteminde gözlemlediğimiz değişim eğilimlerini sadece sermayenin kârlılık amacıyla yaptığı müdahalelerin ürünü olarak görmek eksik kalır (Ercan, 1997).
İkinci olarak eğitimde gerçekleşen değişim eğilimlerinin, genellik düzeyinde, dünya ölçe ğinde gerçekleşen bir sürecin ürünü olduğunu; yöntemsel açıdan ise, dünya düzeyinde gözlenen eğilimlerin yapısal bir sürecin yani kapitalizme özgü dinamiklerin günümüzde ulaştığı aşamanın sonuçları olduğunu belirtmeliyiz. Üçüncü olarak, dünya ölçeğinde kapitalizme özgü değişim eğilimlerinin, Türkiye’de, Türkiye’nin tarihsel-toplumsal özelliklerine göre şekillendiği gerçeğini dikkate almak gereğidir.
Eğitimin temel işlevi toplumsal yeniden üretim sürecinde bireyin sosyalleşmesini sağlamaktır. Eğitim, toplumsal ilişkilerin baştan aşağı değiştiği dönemde, yeni toplumsal ilişkilere uygun bireylerin yetiştirilmesine yararken, zamanla bu eğitim anlayışı sermayenin birikim koşulları için temeli oluşturacak bir işlev değişimine uğramıştır. Eğitim kapitalist ilişkilerle birlikte bireyin bilgi, donanım ve yeteneklerinin gelişmesi yerine, malların en fazla üretilmesi ve tüketilmesini hedefleyen bir değişim geçirmiştir.
Neoliberalizmin temel vurgusu piyasaların “iyi”, piyasaların işlemesine yapılacak her çeşit müdahalenin “kötü” olduğu yönündedir.
Eğitim standartlarını düşürdüğünü, Sınıf atmosferinin öğrenmeyi motive etmediğini, Gözlemlenebilir bir kârlılığı olmadan maliyetleri artırdığını, belirtmiştir.
Eğitimdeki neoliberal yapılanmanın arka planı 24 Ocak 1980 ve ardından gelen askeri darbe tarafından uygulamaya konulan yapısal uyum ve istikrar programlarına kadar uzanmaktadır. Kamu harcamalarının kısılması ve kamu sektörünün özelleştirilmesi uygulamaları eğitim alanında ilk kez “kendi okulunu kendin yap” kampanyalarıyla örtülü bir biçimde başlatılmış, 1990 yılından itibaren de küresel aktörler tarafından bu yapılanma sistemli hale getirilmiştir yılında imzalanan GATS ile de Türkiye, eğitimin piyasalaşmasının koşullarını kabul etmiştir.
Hizmet Ticareti Genel Anlaşması: 1947'de imzalanan ve 143 üyesi bulunan GATT (Tarife ve Ticaret Genel Anlaşması) 1994'teki Uruguay toplantısında WTO' ya (Dünya Ticaret Örgütü) dönüştürüldü. Aynı yıl hizmet ticaretini uluslararası sermayeye açan GATS anlaşması imzalandı. GATT 40 yıla yakın bir süredir uluslararası mal ticaretini düzenliyordu. Fakat GATS daha fazlasını, dünya "hizmet ticaretini" düzenleyen bir anlaşma oldu. GATS sürecini başlatan DTÖ belgelerinde eğitim bir kamu hizmeti olarak değil, pazar olarak tanımlanıyor.
90'ların başında vakıf adı altında özel üniversite kurma hakkı tanındı. İlk kurulan özel üniversite kurucusu İ. Doğramacı olan Bilkent’tir. Ardından irili ufaklı bir yığın özel üniversite kuruldu. Bu üniversitelere devletin yoğun bir maddi katkısı oldu. Ücretsiz arsa tahsisleri (Sabancı ve Koç üniversitelerinde olduğu gibi), yıllık bütçesinin yaklaşık %50'lik bölümünün karşılanması, vergi ödemelerinde kolaylıklar sağlanması, vergi indirimleri, sunulan başlıca kolaylıklardandır.
yıllarında özel üniversite sayısında büyük artışlar olmuştur. Üniversiteye giriş sınavlarında gerekli başarıyı gösterememiş olsa da, özel üniversitenin belirlediği eğitim ücretini (örnek olarak yılında Yeditepe Üniversitesi tıp ve diş hekimliği için 10 bin dolar; mühendislik ve güzel sanatlar için 7 bin 500 dolar) ödeyebilen öğrenciler, hızla buralara akmaya başlamışlardır. Özel üniversitelerin ekonomik durumu iyi olanlara sadece diploma değil aynı zamanda diploma ile birlikte daha iyi bir gelecek de pazarlaması, fırsat eşitliği ve toplumsal adaletin sadece günümüzde değil gelecekte de ortadan kalkmasına neden olacak bir duruma yol açmıştır.
Ortaöğretimin paralı hale getirilmesi Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda öngörülmüş ve 15. Milli Eğitim Şurası'nda kabul edilerek, 1994 yılından itibaren uygulanmaya başlanmış ve katkı payı, bağış vb… adı altında para toplanması sistematik hale getirilmiştir. Bugün eğitimin parasız oluğu devlet okullarında velilerden yaklaşık 40 farklı kalemde (okul işletmeleri için, karne, kayıt, malzeme, ısınma, temizlik, bakım gibi) para toplanmaktadır (Eğitim Sen, 2005).
Sınıfsal farklılıkların iyice açığa çıktığı 1980’lerin eğitim sisteminde, özellikle özel okullardaki değişimi ilk başlatan, “süper lise” uygulamasıyla devlet olmuştur. Genel liseler ise gettolara dönüşmüştür. Gettolaşan liselerin en büyük sorunu, yıllarını burada okuyarak geçiren öğrencilerin, üniversiteye girmek için gerekli donanıma sahip olamamasıdır.
2003 yılı verilerine göre ilk ve orta öğretimde velilerin yaptığı harcama tutarının 17,2 katrilyon TL' ye ulaştığı belirlenmiştir, oysa vergi gelirlerinden eğitime ayrılan pay yalnızca 7 katrilyondur; yani devletin eğitime harcadığı paranın yaklaşık 2.5 katı öğrenci velileri tarafından harcanmaktadır (Keskin ve Demir, 2003).
Kamu Yönetimi Temel Kanunu taslağı ile hedeflenen eğitimin İl Özel İdarelerine devredilmesidir. “Eğitim Bölgesi ve Kurulları Yönergesi” ile Türkiye genelinde eğitim bölgesi oluşturulmuştur (MEB, 2001).
Eğitimdeki eşitsizliğin bir başka yüzünde ise, okullar arası farklılıklar vardır. Bu politikalar sonucu okullar açık biçimde sosyal sınıf sistemine yerleşmiştir.
Sermaye ile eğitim arasında son zamanlarda açığa çıkan en önemli ilişki biçimlerinden biri de, teknoloji donanımlı üniversitelerin, proje bazında özellikle üniversite döner sermayeleri aracılığıyla sanayi için araştırma-geliştirme faaliyetleri üretmesidir. Özellikle fen bilimlerinde gözlenen bu olgu, üniversitelerin yukarıda da vurguladığımız anlamda ticarileştirilmesine yol açmaktadır.
1980’lerden bu yana, küresel aktörler tarafından (DB, DTÖ, GATS, AB) eğitim sisteminin küresel kapitalizmin ihtiyaçlarına uyarlanmasını sağlamak için eğitimin finansmanı, müfredat, örgütlenme ve yönetim, öğretim yöntemleri alanında sürekli yeniden düzenlendi. Hirtt’e (2005) göre; kitlesel eğitimden ticarileşmiş eğitime geçiş dönemi ve bu süreçte eğitim ve okul sistemi kapitalizme üç aşamada uyarlanıyor: “Bu aşamaların ilki, işgücünü eğitmek ve 'bilgi ekonomisi' olarak anılan düzene uyumlaştırmak, ikinci olarak tüketicileri eğitmek ve teşvik etmek ve üçüncüsü, sistemi piyasaların istilasına açmaktır.
Ticarileşmenin diğer bir boyutu ise, eğitim ve okul sisteminin sadece ideolojik ve kültürel yeniden üretimin değil, bizatihi iktisadi bir süreç olarak sermaye birikiminin de yeri haline gelmesi; eğitimin paralılaşması ve bilimin metalaşması sürecidir ve bu küreselleşme döneminde gerçekleşmiştir.
Bugün bilginin üretiminin ve iletiminin yolları ve olanakları çeşitlense de, okullar ve eğitim sistemi hala stratejik bir öneme sahip, çünkü okullar hala bilgiyi güce dönüştüren seçeneksiz kurumlar. Bu nedenle, geniş kitlelerin eğitim hakkını ortadan kaldıran bu sürece karşı koyuşu ve aynı zamanda okulun ve eğitimin demokratikleşmesini hayata geçirebilmek için parasız, demokratik, nitelikli kamusal eğitim talebi merkezi önemini koruyor.
Kaynaklar: Akalın, G., "Yüksek Öğretimin Finansı ve Harçlar Sorunu", Liberal Düşünce, C.1, 5. 2,1996 Boratav, K. (1997), İktisat Tarihi, Cem Yayınevi, İstanbul. Cornay, Martin Structural Adjustment and The Changing Face of Education, Vol No. 6, 1995: Ercan, F., Eğitim ve Kapitalizm, Neo-Liberal Eğitim Politikalarının Eleştirisi, ÖES ve Bilim Ortak Yayını, İstanbul, 1997 Gök, Fatma. “Eğitimin Özelleştirilmesi,” Neoliberalizmin Tahribatı: 2000'li Yıllarda Türkiye. 2. Cilt. Metis Yayınları. İstanbul: 2004: Hirtt, Nico. “Okulun Ticarileşmesinin Üç Boyutu Cilt 3. Sayı 11. Eğitim Bilim ve Toplum, Yaz 2005: 110 İnal, Kemal.“Yeni İlköğretim Müfredatının Felsefesi,” Zil Ve Teneffüs Sayı 1, Ekim 2005: Keskin, Nuray E. “Eğitimde Reform,” Kamu Yönetimi 1. Ulusal Kurultatı. 18,19 Aralık Malatya. Keskin, Nuray E ve Aytül G. Demirci. Keskin, Nuray E ve Aytül G. Demirci. Eğitimde Çürüyüş. KİGEM Özelleştirme Değerlendirmeleri No: 1. Ankara: 2003 Okçabol R. ve F. Gök. “ Kriz Karşısında Eğitim Politikalar,” Petrol İş Yıllığı: , Psacharopoulos, George, "Returns to investment in education : a global update," Policy Research Working Paper Series 1067, The World Bank.Returns to investment in education : a global updatePolicy Research Working Paper Series SAYILAN, F., Küresel Aktörler (DB ve GATS) ve Eğitimde Neo-Liberal Dönüşüm, Ülsever, C., "Türkiye'de Paralı Eğitim", Liberal Düşünce, C. 1, S. 2,1996