ÖĞRETMEN YETİŞTİRME
I-ÖĞRETMEN YETİŞTİRMENİN TARİHİ İnsanlık tarihi sürecinde aydınlanma dönemine kadar eğitim bir bilim olarak görülmemiş ve öğretmenlik de ayrı bir uzmanlık alanı olarak düşünülmemiştir. İlk zamanlarda öğretmenlerin yetiştirilmesinde formal bir eğitim sistemi bulunmamakla birlikte, belli başlı din adamlarının yanında usta-çırak ilişkisi içerisinde öğretmenler yetiştirilmiştir Öğretmenliğin bir meslek olduğu ve bu konuda formal eğitim alınması gerektiği fikri ilk olarak 17. yüzyılda Batı Avrupa’da ortaya çıkmıştır 1684-1685’te Fransa’nın Reims şehrinde açılan öğretmen okulu, formal eğitim veren ilköğretmen okulu olarak görülmektedir Almanya’da ilköğretmen okulu 1697 yılında Halle’de açılmıştır. İngiltere’de ilköğretmen okulu 1808’de açılmış, sayısı 40 yıl içinde 20’ye ulaşmıştır Amerika’da ise 1823 yılından itibaren “Normal School” adıyla ilköğretim için öğretmen yetiştiren okullar açılmıştır. 1857 de kurulan Eyalet Öğretmen Üniversitesiyle öğretmenlik mesleğinin bir uzmanlık alanı olduğu yavaş yavaş kabul görmeye başlamıştır. ABD’de 1920’li yıllarda fen edebiyat fakülteleri öğretmen yetiştirmeye başlamış ve lisans düzeyine ek olarak lisansüstü eğitim de verilerek uzmanlık alanları oluşturulmaya başlanmıştır
I-ÖĞRETMEN YETİŞTİRMENİN TARİHİ OSMANLI DÖNEMİ Eyüp ve Ayasofya Medreseleri Fatih Sultan Mehmet, Eyüp ve Ayasofya medreselerinde, sıbyan mektebi muallimi olacaklar için genel medreselerden farklı bir program öngörmüştür. Buna göre, muallim olacaklar Arapça, Sarf ve Nahiv (Arapça Gramer), Edebiyat (+Tarih), Mantık, Münakaşalı Akâid (İman Esasları), Riyaziyat (Geometri, Hesap, Astronomi, Coğrafya) derslerinin yanı sıra Adâb-ı Mubahase ve Usûl-i Tedris (Tartışma Kuralları ve Öğretim Yöntemi) dersi almıştır. Bu programdaki iki önemli özellik: “Tartışma Kuralları ve Öğretim Yöntemi” dersinin öngörülmesi. O çağda ilkokul öğretmen adaylarının yetiştirilmesinde bu derse yer verilmesi, Türk eğitim tarihinde olduğu kadar belki dünya eğitim tarihinde de çok önemli bir yeniliktir. Fıkıh dersinin bulunmaması. Fatih, böyle çok kapsamlı ve zor bir hukuk dersini genel medrese öğrencilerine gerekli görürken, ilkokul öğretmeni olacaklar için yararlı bulmamıştır. Bu yönüyle Fatih, öğretmen yetiştirme programlarını, öğrencilerin ihtiyaçlarına ve alanın özelliklerine göre ilk kez düzenlemiş bir program yapıcıdır.
Eyüp ve Ayasofya Medreseleri Fatih, vakfiyesinde, açtığı sıbyan mektebinin öğretmeninde bulunması gereken nitelikleri de (bugünkü dille) şöyle belirtir: “Muallim çok iyi bir mizaca ve karaktere sahip olacak, Tanrı’yı hoşnut etmek amacıyla davranacak, çocukları eğitmek için gayret gösterecek, yardımcısı da onun çocuklara öğrettiklerini tekrar ve müzakere ettirecek, görevini ağır bulup sevmemezlik etmeyecek ve çocuklara bilmedikleri konuları güzellikle ve yumuşaklıkla anlatacak…” Ne yazık ki, Fatih’in öngördüğü öğretmen yetiştirme eğitimi kendisinden sonra uygulanmamıştır. Medreselerde biraz okumuş ya da kendi kendine okuma yazma öğrenmiş, camilerin imamı ya da müezzini olan ağırbaşlı kişiler, sıbyan mekteplerine muallim olmuşlardır. Bir çok durumda da, ölen bir sıbyan mektebi öğretmeninin yerine –eğer uygun nitelikte ise- oğlu öğretmen atanmıştır. Muallim, eğer mektebi bir vakıf yoluyla çalışmıyorsa, mektebindeki öğrencilerin getirdikleri üç beş kuruş ve hediyelerle geçimini sağlamıştır.
Mülâzemet Sistemi Orta ve yüksek öğretim kurumları olan medreselerde öğretmenlik mesleğine giriş, 1550’lere kadar, genellikle uygun bir sistem olarak kabul edilen “mülâzemet” adı verilen yöntemle yapılmıştır. Bu yöntemin özü, atanmak için sırasını bekleme ve yükselmek için uygun bir üst derece medreseye sınavla geçme esasına dayanmıştır. Sahn düzeyinde bir medreseden mezun olan öğrenci icazetini aldıktan sonra müderris olabilmektedir. İcazet alan bir kişi (görev yapmak istediği bölgeye göre), Anadolu veya Rumeli Kazaskerinin ruzname ya da matlâb denen defterine adını yazdırarak ve bir süre beklemek zorundadır. Bu beklemeye nevbet (nöbet), bekleyen kişiye mülâzim, bu yönteme de mülâzemet denilmiştir. Bu sırada mülâzim, bir müderrisin yanında, ona yardımcı olarak çalışmakta ve müderris de onu yetiştirmektedir. Müderrislik kadroları boşaldığında, sırası gelen müderris atanmıştır. Müderrisler en son Sahn düzeyine kadar yükselebilmektedir. Bu mevkide bir süre çalışan müderrisler ise, maddi bakımdan daha iyi konumda olan kadılığa geçmek isterlerdi. Bu durum, belli bir süre sonra müderrislerin sadece bilimle uğraşmasına engel teşkil etmiş ve müderrisliğin bir araç olarak görülmesine vesile olmuştur. Bu sistem, 1500’lü yılların ortalarında bozulmaya başlamıştır.
Darülmuallimîn (1848) Osmanlıda öğretmenliğin ayrı ve kendine özgü bir meslek olarak düşünülmesi ve öğretmenlerin ayrı bir okulda yetiştirilmesi gereğinin ortaya konulduğu ilk somut uygulama, Tanzimat Dönemi’nde başlatılmıştır. 16 Mart 1848 de yalnızca öğretmen yetiştirmek amacıyla Darülmuallimin adında bir öğretmen okulu açılmıştır. Bu okula sonraları Darülmuallimîn-i Rüşdî de denmiştir Darülmuallimîn ‘de dönemin orta öğretim kurumu olan ve Batılı tarzda eğitim verecek şekilde düzenlenen Rüştiyelere öğretmen yetiştirmek amaçlanmıştır. Bu okullarda yer alan öğretmenler ve öğrenciler ilk etapta medreselerden karşılanmıştır. Öğretim materyali olarak Avrupa’dan getirtilen modern materyaller kullanılmıştır. Haftanın belli günlerinde öğrencilerin laboratuar çalışması yapmasına da imkân sağlanmıştır. Öğrencilerden başarılı olanlara okulu daha önce bitirme fırsatı verilmiştir.
Darülmuallimîn Darülmuallimîn okulları için, Ahmet Cevdet Efendi (paşa)’nin1851’de kaleme aldığı Nizamname’de yer alan hükümlere göre: Okula öğrenciler sınavla alınmış, öğretim süresi 3 yıl olmuş, Programda “Usûl-i İfade ve Talim” (Ders Verme ve Öğretim Yöntemi) ilk ders olarak yer almış, Öğretmenlik bir meslek olarak kabul edilmiş ve bu mesleğin okulu olduğu (bu okulun dışından mesleğe girilebileceği şeklinde bir hükme yer verilmemiştir) belirtilmiş, Öğretmenliğin saygınlığın artırılması için bazı tedbirler alınmıştır. (Cerre çıkmanın yasaklanması, Mezunların, göreve atanıncaya kadar, bilgilerini pekiştirmeleri için, maaşları da verilerek Darülmuallimîn’de tutulması, Mezunların, başarı derecelerine göre bir sıra ile göreve atanması, sırası geldiğinde atanacağı öğretim görevini beğenmeyen mezunun elinden diploması alınması ve ona bir daha öğretmenlik veya bir eğitim görevi verilmemesi, niteliği artırmak için niceliğin azaltılması [bursun artırılması] vb.)
Darülmuallimîn Ahmet Cevdet Efendi’nin, nitelikli öğretmen yetiştirmek isterken, nicelik üzerinde durmaması ve yakın gelecekte ortaya çıkacak öğretmen ihtiyacını öngörememiş olması Eğitim Bakanlığının ilk kez 1860’da meslek dışı atamalara gitmesine yol açmıştı Darülmuallimîn Nizamnamesi 9 yıl kadar uygulanmış, 1860’dan itibaren bu kurum dışından öğretmen atanması yolu açılarak Nizamname’nin en önemli ana ilkesi uygulamadan kaldırılmıştır. Meslek dışından atamalarda her ne kadar Darülmuallimin mezunlarına öncelik verilse de bu uygulama, o dönemde mesleğin yeterli ölçüde değer kazanamamasının temel nedeni olmuştur.
Darülmuallimîn-i Sıbyan (1868) Rüşdiye mekteplerinde ve Rüşdiye öğretmenleri yetiştirmede yenilikler yapılırken, ilköğretimde de somut adımlar atılması düşünülerek ilkokullara öğretmen yetiştirmek için İstanbul’da 15 Kasım 1868 tarihinde Darülmuallimîn-i Sıbyan açılmıştır. Ne var ki, onun ilköğretimdeki yenilikçi çabalarından rahatsız olan bağnaz çevrelerin propagandaları sonucu okul 1871’de kapatılmış, 1872’de tekrar açılmıştır. Bu kez okula, taşrada açılacak Darülmuallimîn-i Sıbyanlara öğretmen yetiştirme görevi de verilmiştir
Darülmuallimat (1870) 26 Nisan 1870’de Darülmuallimat adı verilen bir kız öğretmen okulu açılmıştır. Bu okula alınan ilk öğrenciler sınavla alınmış ve 32 kız öğrenciden oluşmuştur. Bu okulların açılma nedeni: İstanbul’daki kız çocukları için okullar olmadığından kızların belli bir yaşa kadar erkek çocuklarla beraber okuması ve okulu tamamlayamadan ayrılması söz konusudur. Sonradan açılan kız rüşdiyelerinde her ne kadar kız öğrenciler olsa da bunların öğretmenlerinin erkek olması da kızların eğitimini yarım bırakmasında (9-10 yaşlarına kadar eğitim alma [4 yıllık rüşdiyede ancak 2 yıl eğitim alabilme] ) etkili olmuştur. Bu kurumun temel amacı, zamanla sayıları artan (ilki 1859’da İstanbul Sultanahmet’te açılan) kız Rüşdiyelerine ve kız ilkokullarına bayan öğretmen sağlamaktır. Bu okulların sayısı çoğalmış ve çok sayıda kızın okumasına katkıda bulunmuştur.
Darülmuallimat (1870) Dârülmuallimâtta, Sıbyan mektebi için Sıbyan şubesi (öğretim süresi 2 yıl), Rüşdiye okulları için Rüşdiye şubesi (3 yıl) bulunmaktadır. Eğitim programları Dârülmuallimîne ait programa çok benzemektedir. Dârülmuallimâtın Sıbyan şubesi için usûl-i tâlim (öğretim yöntemi) adıyla bir ders ve sırf kızlara hitap eden Tedbir-i menzil (ev idaresi), dikiş, nakış, ameliyat-ı hiyatiye dersleri konulmuştur. Bu okul, burs almayan öğrencilerini öğretmen olmaya zorlamadığı için, bir çok genç kız ve kadın sadece öğretmen olmak için değil, üst düzey bir okulda okumak amacıyla da burada eğitim almış, bu da ülkedeki kadınların eğitim seviyelerinin yüksek, aydın kişiler olmasını sağlamıştır. Dârülmuallimât, II. Meşrutiyet döneminde açılan İnas Dârülfünûna (Kız Üniversitesi) da öğrenci kaynağı oluşturmuştur
Dârülmuallimîn-i [Kebir] Âliye (1891) Dârülmuallimîn 1889-1890 yılına kadar Rüşdîye ve Sıbyan şubeleriyle varlığını sürdürmüştür. Bu tarihe kadar İstanbul ve vilayetlerde idâdi okullarının artışı ve öğretmen bulmanın güçlüğü yaşanmıştır. Bu sorunun çözümü için İstanbul Dârülmuallimîni geliştirilmiş, bünyesinde ilk, orta ve liselere öğretmen yetiştiren kısımları da kapsayan Dârülmuallimîn-i Âliye adlı kuruma dönüşmüş, 1891 yılında bu kurumun içinde yer alan “Âli” kısmı bugünkü lise düzeyindeki okullar olan idâdilere ve sultanilare öğretmen yetiştiren bir yüksekokul haline getirilmiştir. Böylece 19. yüzyıl sonlarına doğru ilkokul (Darülmuallimin-i İptidai), ortaokul (Darülmuallimin) ve lise (Darülmuallimini Aliye) düzeyindeki tüm okullara öğretmen yetiştiren birer okul kurulmuş ve öğretmenlik çağdaş anlamda meslekleşme sürecine girmiştir. Not: Rüştiye Mekteplerinden sonra bu okullara talebe yetiştirmek üzere Sıbyan Mekteplerinde bazı düzenlemelere gidilmiştir. 1862’deki bir Nizamnameyle (Yönetmelikle), İstanbul’daki 36 Sibyan mektebiyle sınırlı “Örnek Mektepler” kuruldu. İptidaî adı verilen bu üç yıllık mekteplerde çocukların “Kur’ân-ı Kerîm’i gereği gibi okumaları, ilmihal ve tecvid ile Türkçe okuryazar olmaları” hedeflenmiştir.
Ana Muallime Mektebi (1914) Meşrutiyet döneminde öğretmen okullarına bir yenisi eklenmiş; okulöncesi öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1913 yılında Darülmuallimat (Kız Öğretmen Okulu) bünyesinde Ana Muallime Sınıfı (Anaokulu Öğretmenliği Sınıfı) açılmıştır. Bir yıl sonra bu sınıf müstakil bir Anaokulu Öğretmenliğine (Ana Muallime Mektebine) dönüştürülmüştür.
I-ÖĞRETMEN YETİŞTİRMENİN TARİHİ CUMHURİYET DÖNEMİ Cumhuriyetin kuruluşunda 10.102 olan öğretmenin 1.081’i kadın ve 9.021’i erkekten oluşmaktadır. Bunlardan öğretmenlik eğitimi almış olanların sayısı 2.734 (378’i kadın, 2.356’sı erkek), 1.357’si ilköğretim mezunu, 711’i doğrudan medreseden ayrılmış, 152’si muntazam bir eğitim görmemiş, 2.107’si hiçbir öğretmenlik ehliyeti taşımayan kişilerden oluşmaktadır. İlköğretim I. Kademe (İlkokul) Öğretmeni Yetiştirme Cumhuriyet öncesi dönemden devralınan 7’si kız 13’ü erkek olmak üzere sayıları 20 olan İlköğretmen Okulları (İptidai Darülmallimin ve Darülmuallimat Okullarının adı Erkek/Kız İlk Muallim Mektebi olmuştur), çeşitli evrelerden geçirilerek ve sayıları artırılarak Cumhuriyetin ilk elli yılında ilkokulların temel öğretmen kaynağını oluşturmuşlardır. 1924 yılından önce ilkokuldan sonra 4 yıl olan bu okulların süresi, 1970 yılına kadar 5 ve 6’ya (3 yıl ortaokul 3 yıl öğretmenlik mesleği eğitimi [lise]), 1970 den sonra ortaokul üzerine 4 (ilkokul üzerine 7) yıl olacak şekilde lise düzeyine çıkarılmıştır.
Cumhuriyetten Sonra İlkokul Öğretmeni Yetiştirme 1924 öncesi (4 yıl) ilkokul öğretmeni Sıbyan- İptidai Darülmullimat/ Darülmallimin (5 Yıl) 1925 ilkokul öğretmeni Kız İlkmuallim Mektebi /Erkek İlkmuallim Mektebi 1926 Yasal düzenleme ORTAOKUL DÜZEYİ 1927-Köy Muallim Mektebi (3 yıl ortaokul düzeyi) İlkmuallim Mektepleri 1934-Köy Eğitmen Kursu (Çavuş/onbaşı 5+3=8 ay) 1933-1934 Öğretim yılında 1940-Köy Enstitüsü (5 yıl ortaokul düzeyi) 3+3= 6 yıl LİSE DÜZEYİ Birleştirildi 1954- İlköğretmen Okulları 3+3=6 Yıl 1970 yılında 3+4=7 yıl Lise denkliği sağlandı, Üniversite sınavına giriş hakkı tanındı
İlköğretmen Okulları (1954) – Lise düzeyi 6 yıl Cumhuriyetten Sonra İlkokul Öğretmeni Yetiştirme İlköğretmen Okulları (1954) – Lise düzeyi 6 yıl 1970 – 7 yıl (lise denkliği) Öğretmen Lisesi (1974) – 3 yıl Eğitim Enstitüsü (1973) – YÜKSEKÖĞRETİM DÜZEYİ Eğitim Yüksekokulu (1982) 1989 yılında 4 yıl 1992 Eğitim Fakültesi (sınıf öğretmenliği bölümü)
Cumhuriyetten Sonra Ortaokullara Öğretmen Yetiştirme (1926-1927) 2 yıllık Konya’da“Orta Muallim Mektebi” + bazı öğretmen okullarının özel sınıflarında ortaokul öğretmeni yetiştirme Eğitim Enstitüleri (1926) 2-3 yıllık (1926-1927 İlk Enstitü) Gazi Eğitim Enstitüsü, (1927-1928) “pedagoji” bölümü İlköğretmen okullarına meslek dersi öğretmeni -ilköğretim müfettişi yetiştirme Yüksek Öğretmen Okulu (1978-1979) 4 yıllık eğitim 1982 Eğitim Fakültesi
Cumhuriyetten Sonra Liselere Öğretmen Yetiştirme 1891 - 2 yıllık eğitim 1924-1925 isim değişikliği Darülmullimini Aliye İstanbul Yüksek Muallim Mektebi (1908 sınavla öğretmen alma, alan derslerini ilgili fakültelerde yapma) Ankara Yüksek Öğretmen Okulu (1959) (İlköğretmen okulunda en başarılı, son sınıf öğrencilerini seçme, hazırlık eğitiminden ve üniversite sınavından başarılı olma [aşamalı eleme] sonra okula başlama Alan eğitimini ilgili fakültelerde, meslek eğitimini Yüksek Öğretmen Okulunda alma) 4 yıllık Yüksek Öğretmen Okulu (1978-1979) 1982 Eğitim Fakültesi Yüksek Öğretmen Okullarının yanı sıra Ortaokullara öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri de ihtiyaca göre liselerde öğretmen olarak yer almışlardır. 1982 yılı düzenlemesiyle ilkokullara, ortaokullara ve liselere öğretmen yetiştirmenin temel kaynağı büyük ölçüde Eğitim Fakülteleri olmuştur. Bu fakültelerin yanında genellikle Fen- Edebiyat Fakültesi öğrencileri için düzenlenen “öğretmenlik formasyonu” programı yoluyla da öğretmen yetiştirilmiştir
CUMHURİYET DÖNEMİ İlköğretim I. Kademe (İlkokul) Öğretmeni Yetiştirme İlk Öğretmen Okullarından mezun olan öğretmenlerin sayısının çok az olması ve şehir kökenli öğretmen adaylarının köylere gitmek istememesi nedeniyle, hızla yayıngınlaştırılması düşünülen köy okullarına öğretmene yetiştirme sorunu gündeme gelmiştir. 1926 yılında çıkarılan bir kanunla, öğretmen okulları İlk Muallim Mektepleri (İlk Öğretmen Okulları) ve Köy Muallim Mektepleri (Köy Öğretmen Okulları) olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Köy Muallim Mektepleri (1927): İlkokul üzerine 3 yıl eğitim veren bu okul, 2 şehirde (Denizli ve Kayseri) açılsa da başarılı olmadığı için 4 yıl sonra kapatıldı. Köy Eğitmen Kursu (1934): Onbaşı ve çavuş olarak askerlik yapanlar, 8 aylık eğitimlerinde, ilk 5 ay (okuma-yazma, tarım, hayvancılık, yurttaşlık, tarih, coğrafya) eğitim aldıktan sonra köylerde staj yapmış, yaz tatilde 3 aylık bir eğitim aldıktan sonra da kendi köylerinde öğretmen olmuşlardır. Köy Muallim Mektebi ve Köy Eğitmen Kurslarından elde edilen deneyimlerle Köy Enstitüleri kurulmuştur.
CUMHURİYET SONRASI DÖNEM İlköğretim I. Kademe (İlkokul) Öğretmeni Yetiştirme Köy Enstitüleri (1940): İlk resmi programları 1943 yılında tamamlanarak ilkokul üzerine 5 yıl eğitim verildi. Öğrenciler köyde doğmuş ve büyümüş olan ve ilkokulu tamamlayanlar arasında sınavla alınmıştır. Okullarda karma eğitim verilmiş, mezunlara köyde çalışma zorunluluğu getirilmiştir. Öğretmenliğin yanı sıra bir meslek kazanmaları sağlanmış, yaparak yaşayarak öğrenme esas alınmıştır. 1947 yılında sayısı 21 olan bu okullar, eğitimde iki başlılık ve siyasi çekişmeler yüzünden 1954 yılında İlköğretmen Okulları bünyesine alınmıştır. İlköğretmen Okulları (1954): İlk Muallim Mektepleri ve Köy Enstitüleri 1954 yılında çıkan bir yasa ile birleştirilmiş ve ilk okullara öğretmen yetiştiren bu okullar, İlköğretmen Okulu adını almıştır. Ortaokul üzerine 3 yıl olan bu okulların eğitim süresi 6 yıl olarak düzenlemiş ve lise düzeyinde eğitim verilmiştir. 1970 yılında eğitim süresi 7 yıl olan bu okulların programları, genel lise programlarıyla eşitlenmiş (diploma denkliği sağlandı) ve formasyon dersleri artırılmıştır. Mezunlar üniversite sınavına girebilmiştir.
CUMHURİYET SONRASI DÖNEM İlköğretim I. Kademe (İlkokul) Öğretmeni Yetiştirme Öğretmen Lisesi (1974): 1973 yılında 1739 sayılı kanunla her seviyedeki öğretmenlerin yüksek öğrenim görmesi ilkesi getirilmiştir. Bu durumda bazı İlköğretmen Okulları 3 yıllık öğretmen lisesine dönüştürülmüştür. Mezunlara yükseköğrenimde bazı avantajlar sağlanmıştır. Eğitim Enstitüsü (1974): 1739 sayılı kanunla, ilkokullara öğretmen yetiştirmek üzere liseden sonra 2 yıl eğitim veren yükseköğretim düzeyinde okullar açılmıştır. Eğitim Enstitüleri, 1975-1980 yılları arasında öğretim elemanı eksikliği, genellikle düşük puanlı öğrencilerin alınması, politik olaylar ve baskılar gibi ağır sorunlarla yüz yüze gelmiş ve normal programın dışında “hızlandırılmış eğitim” ve “Uzaktan eğitim” (mektupla) yoluyla 2-3 ayda öğretmen yetiştirmek zorunda kalmışlardır. 1974 yılında ÖSYM’nin kurulmasıyla öğretmen alımında merkezi sınavların esas alınması mülakatın kaldırılmasını zorunlu kılmış, ayrıca 1975 sonrası bu okulların politize olması nedeniyle okullara talebin azalması öğrenci niteliğini ve mesleğin statüsünü düşürmüştür.
CUMHURİYET SONRASI DÖNEM İlköğretim I. Kademe (İlkokul) Öğretmeni Yetiştirme Eğitim Yüksek Okulu (1982): 1981’de YÖK’ün kurulması ve 1982’de uygulanmaya başlanan Yüksek Öğrenim Kanunu’ndaki tüm seviyelerdeki öğretmenlerin en az lisans öğrenimi görmelerini öngören kararıyla öğretmen yetiştirme sorumluluğu, MEB’den alınarak üniversitelere devredilmiş, Eğitim Enstitüleri “Eğitim Yüksek Okulu” adıyla üniversitelerin çatısı altına alınmıştır. Bu dönemde üniversitelerin fen edebiyat fakültelerine bağlı olan ve öğretmenlik sertifikası programlarını yürüten eğitim bilimleri bölümlerinin önemli bir kısmı Eğitim Fakültelerine dönüştürülmüştür. 1989’da Eğitim Yüksek Okullarının öğrenim süresi 1989-90 öğretim yılından itibaren 4 yıla çıkarılmış ve 1992’de 3837 sayılı kanunla da Eğitim Fakültelerinin Sınıf Öğretmenliği Bölümü hâline getirilmiştir. Bu yapısal değişiklik, diğer bazı etkenlerle birlikte (emeklilik, ilköğretim okulları sayısının artması, Sınıf Öğretmenliği Bölümlerinin ve kontenjanlarının ihtiyaç oranında arttırılmaması gibi) öğretmen ihtiyacının karşılanmasında önemli bir soruna yol açmış ve MEB, sınıf öğretmeni ihtiyacının karşılanmasında liseye branş öğretmeni olarak yetişen üniversite mezunlarının ve çeşitli diğer fakülte mezunlarının sınıf öğretmeni olarak atanması gibi pedagojik yönden uygun olmayan alternatif önlemler almaya başlamıştır.
CUMHURİYET DÖNEMİ İlköğretim II. Kademe (ortaokul) Öğretmeni Yetiştirme Cumhuriyet ve sonrası tarihindeki gelişimi incelendiğinde ortaokul ve lise öğretmenlerinin benzer kaynaklardan yetiştiği görülmektedir. Genel bir ilke olarak her ne kadar lise öğretmenleri Yüksek Öğretmen Okulları ve üniversitelerin Fen-Edebiyat Fakültelerinden, ortaokul öğretmenleri de Eğitim Enstitülerinden yetiştirilmiş ise de yetişen öğretmenin hangi seviyede görev yapacağını çoğu zaman ortaokul ve liselerin öğretmen ihtiyacı belirlemiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında doğrudan ortaokula öğretmen yetiştiren bir kurum yoktur. Cumhuriyet öncesi dönemden devralınan İlköğretmen Okulları ve üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olanlar lise ile birlikte ortaokullarda da öğretmenlik yapmışlardır. Bu nedenle 1920’li yıllarda ortaokul öğretmeni yetiştirme ihtiyacı sık sık gündeme gelmiştir.
CUMHURİYET SONRASI DÖNEM İlköğretim II. Kademe (ortaokul) Öğretmeni Yetiştirme 1926-27 öğretim yılında “Ortaokul Türkçe Öğretmeni” yetiştirmek amacıyla Konya’da kurulan 2 yıllık “Orta Muallim Mektebi”, daha sonra Ankara’ya nakledilmiş; yeni bölümler eklenerek adı 1929’da“Gazi Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü”, 1935’lerde “Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü” olmuş ve nihayet, “Gazi Eğitim Enstitüsü” adıyla eğitim hayatına devam etmiştir. Ortaokul öğretmeni yetiştiren ve ilk Eğitim Enstitüsü olan bu enstitü, 1940’lı yılların sonuna doğru öğrenim süreleri 2-3 yıl arası olan değişik bölümleriyle tüm ortaokul dersleri için öğretmen yetiştirir hâle gelmiştir. Gazi Eğitim Enstitüsü kapasitesinin ülkenin ortaokul öğretmeni ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu anlaşılınca yeni Eğitim Enstitüleri açılmaya başlanmıştır. 1959- 1960 yılına kadar bu okulların sayısı beşe çıkmış ve fen ve edebiyat bölümleri altında ortaokul derslerini öğretecek öğretmenleri yetiştirme görevini üstlenmişlerdir.
CUMHURİYET SONRASI DÖNEM İlköğretim II. Kademe (ortaokul) Öğretmeni Yetiştirme 1973’te sayısı16 olan Eğitim Enstitüleri ortaokul öğretmeni ihtiyacını karşılamaya yetmemiş ve bu nedenle “kestirme çözümler” gündeme getirilmiştir 1974 yılında “Gece Öğretimi” (toplam mezun 15.000) ve “Mektupla Öğretim” (toplam mezun 42.141), 1978 yılında da “Hızlandırılmış Eğitim” (toplam mezun 70.557) yoluyla yeterli eğitim almadan çok sayıda öğretmen yetiştirilmiştir (Toplam 120.000 kişi). Bu gelişmeler nitelik sorununun göz ardı edildiğini göstermektedir. Temelde ortaokullara branş öğretmeni yetiştirmek üzere kurulan ve süreleri 1960’lı yılların sonunda 3 yıla çıkarılan Eğitim Enstitüleri, 1978-79 öğretim yılında 4 yıla çıkartılmış, isimleri “Yüksek Öğretmen Okulu” olarak değiştirilmiş ve bölümlerde yeniden yapılanma ile branşlarda ihtisaslaşmaya gidilmiştir. 16 Bölüm olarak yeniden organize edilen enstitülerde hem ortaokullara hem de liselere öğretmen yetiştirmek amaçlanmıştır. Bu düzenleme ile eski enstitülere üniversiter bir yapı ve işleyiş kazandırılmaya çalışılırken bölümlerde getirilen ihtisaslaşma, yetişen öğretmenlerin ortaokuldan çok liseye yönelmelerine neden olmuştur. Bu düzenlemeden sonra Yüksek Öğretmen Okulu mezunlarının statüsü, üniversitelerin Fen- Edebiyat Fakültelerinden yetişen öğretmenlerle paralel hâle gelmiş, bununla birlikte ortaokula özgü öğretmen yetiştirme ihmal edilmiştir. Yüksek Öğretmen Okulları, 1982 yılında 2547 sayılı kanunla Eğitim Fakültelerine dönüştürülmüş ve üniversite çatısı altına alınmıştır.
CUMHURİYET ve SONRASI DÖNEM Ortaöğretim (lise) Öğretmeni Yetiştirme 1923 ve 1982 yılları arasında liselere öğretmen yetiştirmede iki temel kaynak vardır. Bunlar “Yüksek Öğretmen Okulları” ve Üniversitelerdir (Fen-Edebiyat Fakülteleri). Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu 1959 yılına kadar sadece liselere öğretmen yetiştiren tek okul olarak kalmıştır. Bu okula öğrenci bulmakta zorlanılınca Ankara’da yeni bir Yüksek Öğretmen Okulu açılmış ve bu okula lise ya da ilk öğretmen okulu mezunu öğrenci yerine ilk öğretmen okullarında son sınıfa geçen başarılı, olumlu tutum ve değer sahibi, öğretmenler kurulu tarafından belirlenen öğrenciler kabul edilmiştir. Bu öğrenciler hazırlık sınıfını tamamlayınca üniversitelerin ilgili bölümlerine kayıt olmuşlardır. Bu model yoluyla 5000 öğretmen yetiştirilmiştir. Bu okullar 1974-75 yıllarında üniversite olayları nedeniyle öğrenciler tarafından talep edilmeyince kapatılmıştır. Daha sonra Fen- Edebiyat Fakültesi mezunlarına öğretmenlik sertifikası eğitimi verilerek öğretmen yetiştirme yaygınlaşmıştır. Bunun yanı sıra Ortaokullara öğretmen yetiştiren Eğitim Enstitüleri ve üniversitelerin diğer ilgili bölüm mezunları da ihtiyaca göre liselerde öğretmen olarak yer almışlardır Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni açılan kız ve erkek meslek liseleri için 1934 yılında Kız Meslek Öğretmen ve 1936’da Erkek Meslek Öğretmen Okulu açılmıştır.
EĞİTİM FAKÜLTELERİNDE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME Türkiye’de 1954’ten günümüze kadar öğretmen yetiştirme sistemindeki değişimler dört ana döneme ayrılabilir. Bu değişimler, 1. 1982’de öğretmen yetiştirmenin üniversitelere devredilmesine kadar olan dönem, 2. 1982-1997 yılları arası dönem, 3. 1998’den 2007 yılına kadar olan dönem ve 4. 2007’den günümüze kadar olan dönemi kapsamaktadır.
Üniversitelere Devredilmeden Önce Öğretmen Yetiştirme 1982’den itibaren sınıf öğretmeni yetiştiren okullar eğitim yüksekokullarına; ortaokul ve liselere öğretmen yetiştiren kurumlar ise eğitim fakültelerine dönüştürülerek üniversitelerin bünyesine alınmıştır. 1982-1997 Yılları Arası Öğretmen Yetiştirme Öğretmen yetiştiren kurumların tümünün eğitim süresi 1989- 1990 öğretim yılında 4 yıla tamamlanarak (Yükseköğretmen okulları daha önce 4 yıla çıkarılmıştır) 1992 yılında eğitim fakültelerine dönüştürülmüştür. 1982-1997 yılları arasında Eğitim Fakültelerinde okul öncesi, ilk ve ortaöğretimim tüm branşları için öğretmen yetiştirilmiştir. 1983-1984 öğretim yılından itibaren uygulamaya konulan 1982 düzenlemesiyle ders programlarında genel kültür, pedagojik formasyon ve özel alan derslerine ağırlık verilmiş fakat öğretmen adaylarının okul ve sınıf uygulamaları göz ardı edilmiştir 1923-1997 arasında öğretmen yetiştirmede uygulanan eğitim programlarında öğretmen adaylarına kazandırılmak istenen rol “her şeyi bilen öğretmen”dir.
1998-2007 yılları arası Öğretmen Yetiştirme 1997 yılında Dünya Bankası ve YÖK işbirliği ile Eğitim Fakülteleri yeniden yapılandırılmıştır. Bu düzenlemede programlar standartlaştırılmış, okul ve sınıf uygulamalarına ağırlık verilmiştir. Buna göre öğretmen yetiştirmede 2 yol öngörülmüştür: Ortaöğretim branş öğretmen adaylarının (Fizik, kimya, Biyoloji, Matematik, Tarih, Coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı dalları) 3.5 + 1.5=5 yıl [Eğitim Fakültesi öğrencisi ilk 7 yarı yıl alan fakültesinde, son 3 yarı yıl eğitim Fakültesinde] her iki fakültenin ortaklaşa yürüttükleri birleştirilmiş programlarla veya 4 + 1.5 yıl [Farklı fakültelerde okuyanlar mezun olduktan sonra ALES ve transkript puanına göre, 3 yarı yıl Eğitim Fakültesinde] süren programlarla Tezsiz Yüksek Lisans düzeyinde eğitim görerek yetiştirilmesidir. Bu dalların dışındaki öğretmen adayları (ilköğretime öğretmen yetiştiren dallar, okul öncesi, güzel sanatlar, beden eğitimi, bilgisayar vb.) 4 yıllık lisans eğitimleri alırken aynı zamanda (önceden olduğu gibi) meslek derslerini buna paralel alacaklardır. Bu yapılanmayla birlikte Eğitim Fakültelerindeki Eğitim Bilimleri bölümlerinin lisans programları da tamamen kapatılmış ve öğretmenlik meslek bilgisi dersleri içerisinde eğitim bilimlerinin ağırlığı azaltılmıştır.
2007’den Günümüze Öğretmen Yetiştirme Öğretmen yetiştirme programları 2007 yılında; Çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri kazandırmada yetersiz kalınması, MEB’in İlköğretim Programlarını bütünüyle değiştirmesi yüzünden bu değişime uyum sağlanması, Avrupa Yükseköğretim Alanı çalışmaları kapsamında “öğrenme çıktılarının” tanımlanması gereği yeniden düzenlenmiştir. Derslerin ağırlıkları %50-60 oranında alan dersleri, %25-30 öğretmenlik meslek bilgisi dersleri ve %15-20 genel kültür dersleri olacak şekilde değiştirilmiştir. Öğretmenlik meslek bilgisi dersleri yeniden belirlenmiştir. Zorunlu dersler dışında kalan %25 oranındaki derslerin seçmeli ders olarak öğretilmesi benimsenmiştir. Fakültelere toplam kredilerin %25 oranında dersleri belirleme yetkisi verilerek seçmeli ders olanağı arttırılmıştır. Bu düzenlemeyle bir önceki programların standart yapılarında esneklik sağlanmış, eğitim programları AB ülkelerine uyumlu hale getirilmeye çalışılmış, böylece AB ülkeleriyle uyumlu çağdaş öğretmen yeterliklerinin öğretmen adaylarına kazandırılması hedeflenmiştir. İstenen öğretmen tipi problem çözen ve öğrenmeyi öğreten entelektüel öğretmen şeklinde betimlenmiştir.