Çağdaş siyasal Düşünceler KISIM-4
İDEOLOJİNİN FONKSİYONLARI KİMLİK VE BENLİK BİLİNCİ YARATMA ÖZNELEŞTİRME STATÜKOYU MEŞRULAŞTIRMA KENDİ DIŞINDAKİLERİ OLUMSUZLAMA SİYASAL, TOPLUMSAL VE EKONOMİK MÜHENDİSLİK
KİMLİK VE BENLİK BİLİNCİ YARATMA Althusser: Özneleri, taşıdıkları karşılıklı (ortak) karşıtlıklaryoluyla tanımlayarak öznelliğin temelini kuran Ben-Sen diyalektiği YARATMA Siyasal toplumsallaştırma Ötekiler ve siz ideolojik kategoriler içerisine yerleştirilir Benlik kimlik bilinci verilir İlk aşama dil İkinci aşama duygusal yapı Üçüncü aşama teorik faaliyetler-semboller
STATÜKOYU MEŞRULAŞTIRMA Statükonun kabulünü yaygınlaştırmak Berger ev Luckman: kuramsal düzen ile benimsetmek Duverger: Siyasal İktidar için kamuflaj faydası yaratmak Amaç- toplumun mutlak itaati
KENDİ DIŞINDAKİLERİ OLUMSUZLAMA Pareto: yeniliklere kapalılık Gizli ve açık iktidar kavramı Sorokin: iktidari yücelten her eylem mutlak doğruluğa yükseltilir
SİYASAL, TOPLUMSAL VE EKONOMİK MÜHENDİSLİK Hamilton: Bireyin nesneleştirilmesi Mosca: iktidarın her daim halk tarafından kabul görme ihtiyacı Sorokin: iktidara uymayan hukuk yollarını ortadan kaldırmak
Liberalizm (Giriş)
LİBERALİZM Orta sınıfın sosyal ve siyasal haklar için aristokrasi sınıfına karşı mücadeleye giriştikleri 16. yüzyılın sonlarıyla 17. yy. ın başlarında ortaya çıkmıştır. 18.yy.ın ikinci yarısına gelindiğinde Liberalizm artık eski aristokrasi düzenine karşı koyan sistemli bir ideoloji haline gelmiştir. Liberal hareketler 18.yy.ın Aydınlanma Çağının yaratıcı olan aydınlar tarafından gerçekleştirilmiştir. HALİSE KADER ZENGİN
LİBERALİZM Fransız Aydınlanması düşünürlerinin hedefleri bilgisizlik ve batıl inançlardı. Mevcut eğitim kurumlarını öğrencilerin zihinlerini tutsak etmekle suçlayıp eleştirmişlerdir. Çünkü ilkokul düzeyindeki soru cevaplı dinsel öğretimde ilerletici bir bilimsel bakışın öğretilmesinden ziyade Ortaçağdaki zihinsel durgunluğun empozesine uğraşılmıştır. HALİSE KADER ZENGİN
J.LOCKE John Locke, İnsan Anlağı Üzerine Bir deneme adlı eseri Empirik Epistemolojinin klasik bir örneğidir. Locke, epistemeolojik analizine, Plato’nun doğuştan kazanılan idealar teorisine karşı çıkmıştır. İnsanın doğuştan temel kavramlara sahip olduğunu ve bunların daha sonraki yaşantılarda kullanıldığını ileri süren Platonun teorisinin tersine Locke, inansın tüm bilgisinin duyusal algılarla başladığını savunarak, amprist görüşü benimser. HALİSE KADER ZENGİN
J.LOCKE Locke’a göre eğitimin 4 temel amacı vardır. 1. Doğruluk: Ahlak kurallarına bağlılık olup bu amaç kişiyi bencilleştiren duygusal, içgüdüsel davranışlara engel olan eylemleri, olguları içerir. Doğruluk eğitimiyle bireylerin yaşamlarını akılla yönlendirmeleri sağlanır. 2. Akıl: Akıl ve pratik zeka kişilere işlerini başarıyla yapabilme ve sağduyulu olabilme yetilerini kazandırır. 3. Terbiye: İyi yetiştirme ile kişi sosyal yaşam yaptırımları konusunda eğitilir 4. Öğretim İçeriği: Moral, siyaset, sivil toplum, hükümet, kanun ve tarih konularından oluşturulur. HALİSE KADER ZENGİN
J.LOCKE İnsan Hakları-Locke Her insan siyasal, ekonomik ve toplumsal koşullardaki doğal hakları bilmeli ve bunlara saygı göstermelidir. Bireyler özgür, eşit ve bağımsızdırlar ve hiç kimse diğerini bu haklarından mahrum kılamaz. Her birey, hükümetin belli bir düzende olmasını kabul ederken toplumda herkesin uymakla yükümlü olduğu kuralların da altına girer. HALİSE KADER ZENGİN
J.LOCKE Kralların Tanrısal Hakları doktrinine karşı çıkmaktadır. Tüm vatandaşların eşit eğitimini savunur. Eğitim tüm vatandaşların, liberal hükümetin yasama, yürütme ve yargı organlarında görev almalarını sağlayacak şekilde verilir. Kişilerin devrim hakkı: Locke ve Jefferson özgürlüğü, devredilmez insan haklarından biri olarak tanımlar. Özgürlük; seçenekleri belirlemek, bunlar arasından tercihte bulunmak ve bu tercihler doğrultusunda siyasal, sosyal, ekonomik, dinsel, zihinsel ve eğitimsel nitelikli eylemler sergilemek gibi olguları içerir. «Ne zaman bir yönetim bu hakları ihlal ederse; kişileri haklarından vazgeçirmeye çalışırsa, bu ilkelere dayanan yeni bir hükümet kurulmalıdır ki, insan hakları güvenceye alınsın; bireyler mutlu olsunlar» HALİSE KADER ZENGİN
LİBERALİZM Fransız liberaller, kötülüğün kaynağının insan doğası olmayıp bunun yerine sosyal, siyasal ve eğitim kurumları olduğunu ileri sürerler. Mesela mutlak monarşi sorgulanmayan geleneklere dayanarak siyasal açıdan birçok olumsuzluğa neden olmuştur; kiliselerce teşvik edilen batıl inançlar aklın sorgulamasını engellemiş ve doğal düzen ahlakını bozmuştur. Liberalizme göre, insan aklı problemleri çözümlemede, çözümler üretmede, bireysel ve toplumsal yaşamı etkileyecek şeyleri yaratmada en büyük güçtür. HALİSE KADER ZENGİN
LİBERALİZM Laiklik: Düşünme özgürlüğünü savunan liberallere göre, kurulan kiliseler ve kilise okulları düşünmeyi bastıran kurumlar haline gelmişler ve bilim dışı doğmatikliği benimsemişlerdir. Siyasal açıdan güçlenen liberaller, kiliseyi devletten ve okuldan ayrı bir kurum haline getirmeye çalışmışlar, halk veya devlet okulları dinin kontrolünden kurtarılmışlardır. Liberallere göre, bir kişinin dinsel inançları özeldir ve buna devlet karışamaz. Öğretimdeki liberal tutumun temelinde anti-klerikalist bir anlayış (din adamlarının siyasete karışmalarına karşı çıkan bir görüş) vardır. Bu nedenle liberaller, okullar üzerindeki kilise etkisini, okul müfredatından da dinsel kurumları kaldırmak için mücadele etmişlerdir. HALİSE KADER ZENGİN
LİBERALİZM Bireycilik: Liberalizmin temel düşüncelerinden biri de kişinin bireyselliğinin topluma göre öncelik taşıdığıdır. «Tüm insanlar haklar bakımından eşit ve özgür doğarlar» Liberal anlayışta özgürlüğün ve insanın bireyselliğinin gelişimi ön plandadır. Eğitimde de bireyin bireyselliğine ve gelişimine çok büyük bir önem verirken, bu olguların grup veya sosyal ihtiyaçlar için feda edilmemesini savunurlar. Eğitim, bireyleri rekabetin hakim olduğu dünyaya hazırladığını ya da J. Dewey gibi düşünenler ise bir gruba katılımın nasıl olacağının eğitimle kazandırılabileceğini ileri sürerler. HALİSE KADER ZENGİN
LİBERALİZM Eğitimde hedef: 1. Açık bir şekilde tanımlanan ilişkilere göre bireylerin özgürlüklerini ve haklarını korumak 2. Toplum içinde bireylerin refahını sağlamak 3. Bireyler arasında özgür iletişime imkan verecek sosyo- politik dengeleri sağlamak Liberalizme göre vatandaş eğitiminin en etkili boyutu halk sorumluluğunun öğretimidir. Vatandaşların tümünün sadece bazı gereklilikleri yerine getirmeleri değil aynı zamanda sürece katılmaları da öngörülmektedir. HALİSE KADER ZENGİN
Liberalizm Siyasal bir sistemdir Liberalizm, bireyin özgürlüğünü, özerkliğini, temel haklarını garanti altına almayı amaçlayan ve bu nedenle siyasal iktidarın sınırlandırılması üzerinde duran bir düşüncedir Liberalizm, tarihsel birikim ve çatışmaların süzgecinden geçerek günümüzde bütün bir siyasal sistem olarak varlığını sürdürmektedir Liberalizm daha çok insan hakları, demokrasi ve ekonomik anlamda ise kapitalizm kavramları çerçevesinde tartışılmaktadır. «Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi sosyal, siyasal ilkeleri içine alarak daha güçlü ve geniş alanlara yayılmaya çalışmaktadır»
3 unsur ve ideolojiler Bireye----------------------liberalizm buna dayalıdır. Topluma Devlete Bakışları ile ideolojiler birbirinden ayrılır.
kökeni Özgür’ anlamına gelen Latince ‘liber’ kelimesinden gelen ‘liberal’ terimi, aslen özgürlük felsefesine işaret etmektedir.” Liberalizm, Batı Avrupa’da Ortaçağ feodal düzeninin yıkılışı ve skolastik anlayışın anlam ve inandırıcılığını yitirmesi ile doğar. Liberal düşüncenin oluşumunu daha iyi anlayabilmek için öncelikle Ortaçağ düzenini açıklamamız gerekmektedir. Ortaçağda uluslararası ve ulusal sisteme baktığımız zaman iki önemli yapı karşımıza çıkmaktadır: Feodalite ve Kilise.
Feodalite Bütün ilişkilerin ve çatışmaların çerçevesini ve her şeyin meşruiyet kaynağını oluşturan, tek, bütün ve bölünmez bir Hristiyan ülkesinin varlığı; iktidarın, hiyerarşik olarak birçok yönetim birimleri arasında dağılımı ve parsellenmesi; kralın dünyevi sahada ‘evrensel nüfuz’ iddiası; papalığın uhrevi sahada ‘evrensel nüfuz’ iddiası; kral ve kilise arasında Hristiyan dünyası ve toplumu üzerinde üstünlük mücadelesi
Feodal düzen Feodal düzen dediğimiz bu yapı içerisinde kral ve kilisenin hakim olduğu bir düzen vardır. Bu ikili yapı içerisinde kilise ve krallık sürekli bir mücadele halindedir. Bunun yanı sıra bireylerin ekonomik bağımsızlığının olmadığı, toprağa bağımlılığın olduğu, toplumun sınıflara bölündüğü ve toplumsal sınıflar arasında geçişkenliğin olmadığı, katı bir hiyerarşik yapıdan söz edebiliriz. Bu düzen içerisinde “toplum, bir bütün olarak egemen iradelere boyun eğme durumundadır.
Kilise Ortaçağ düzeninin diğer temel yapı taşı olan kiliseye baktığımız zaman ise, “kilise bütün Hristiyan dünyasına yayılmış bir örgüttür.”Bu düzen içerisinde kilisenin maddi ve manevi olarak güçlü olduğundan bahsedebiliriz. Kilisenin maddi gücü, toplumdan vergi toplaması, eğitime müdahale etmesi ve toplumsal ilişkilere müdahale etmesi gibi toplumsal yapının hemen hemen her alanında etkili olmasından ileri gelmektedir. Manevi gücü ise, kilisenin toplum üzerinde sahip olduğu uhrevi etkidir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda, papanın “krala bağımlı bir konumda olması asla düşünülemiyordu.
Liberalizm Nedir? Liberalizm, ideolojilerin en karmaşığı ve anlaşılması en güç olanıdır. Çoğu akademik inceleme (aslında liberal akademik zihin nosyonu) bireycilik, hoşgörü, ilerleme varsayımlarında temellenir. Çağdaş politik teorinin büyük bir kısmı, özellikle de John Rawls, Robert Nozick, Michael Walzer ve Friedrich Hayek gibi önemli şahsiyetler yazılarında liberal temaları ele alırlar.
Liberal Teriminin Anlamı Orta Çağ’dan itibaren, liberal kavramı iki şeyi imâ etmiştir: ilki, genel ya da yaygın eğitim; ikincisi, centilmen ve özgür adamın (liber) eğitimi. Liberal eğitimin, belli bir zihin eğilimi veya alışkanlığı geliştireceği söylenmektedir.
Liberal Teriminin Anlamı Yine de, terim yüceltici ya da küçültücü anlamlara gelebilmektedir. Yüceltici anlam, erdem sayılan açık fikirliliği, hoşgörüyü ya da yüce gönüllülüğü (sonuncusunu, liberallik [liberality] kavramı daha iyi verir) imâ eder. On altıncı yüzyıldan sonra, terimin yüz kızartıcı bir anlamı, liberalin denetimsiz davranışı imâ eden bir başka anlamı daha kullanıma girmiştir.
değerler dizisi: Üçüncü bir anlam, liberal kavramını bazı ahlâkî değerlerle aynileştirir. Diğer bir deyişle, liberal kavramından asırlar önce gelen bir değerler dizisi (hoşgörü, ilerleme, özgürlük, bireycilik) vardır; fakat bunlar ancak on dokuzuncu yüzyıldan itibaren ‘liberal zihnin’ ayırıcı özelliği haline gelmiştir.
Politik kullanımı Liberal teriminin son anlamı, onun politik kullanım tarzında ikamet eder. Liberaller kelimesi, daha geleneksel kraliyetçi hiziplere muhalefet eden bir grubu betimlemek için kullanılırdı. Fransa’daki olayların etkisiyle liberaller, seküler bir anayasanın ve basın özgürlüğünün tesisinden yanaydılar.
Düşüncenin Kökleri Liberalizmin kökleriyle ilgili çok sayıda tartışma vardır. Bazı düşünürler, liberalizmi ulus-devletlerin tarihi kontekstinde açıklarlar. Alman, İtalyan, İspanyol, Fransız ve İngiliz liberalizmleri farklı politik ve sosyo-kültürel şartlar içinde gelişmiştir. Bu nedenle, liberalizmde her liberalizmi içine alan bir tutarlılık yoktur; yalnızca farklı ulusal gelenekler vardır.
Kıta-İngiliz farkı Diğer bir yaklaşım, belirli liberal ideolojik geleneklerin karakteri üzerine odaklanır. Burada izlenen en bildik patika, kıta liberalizmi ile İngiliz liberalizmi arasında ayırım yapmaktır. İngiliz liberalizminin, çok daha eski olduğu ve karakteri itibariyle daha empirik olduğu düşünülür. Kıta liberalizmi ise, daha çok Fransız aydınlanmasıyla ve ‘soyut akıl’ın insanî meselelerde aşırı-etkin kullanımıyla ilişkilendirilir.
Kapitalizm ve liberalizm Liberalizmin köklerine ilişkin üçüncü yaklaşım, liberalizmi özel bir ekonomi modelinin gelişimi içine yerleştirir. Bir yazar bunu şöyle dile getirir: ‘Kapitalizm ayakta kaldığı sürece, liberalizm de alternatif biçimleriyle ayakta kalacaktır.’ Liberalizm, kapitalizmin ideolojisi olarak görülür. Bu münhasıran değilse de, liberalizmin Marksist ve daha genel sosyalist yorumunu ifade eden bir görüştür ve liberalizmin birçok yorumcusunda rastlanabilir.
ABD-FRANSA Liberalizmin köklerini açıklama konusunda son yaklaşım, liberalizmi on dokuzuncu yüzyılda, Avrupa düşüncesindeki anayasacı geleneğin bir odağı olarak görmektir. Geçen yüzyılda, anayasacılık ile liberalizm hemen hemen bir tutulmuştur. Aslında, liberalizm doktrini ve anayasacılık doktrini sonradan sınırdaş olmuşlardır. Bununla birlikte, böyle bir özdeşleşmenin, tarihsel olarak nispeten yeni bir fenomen olduğunu belirtmek önemlidir. Şu iki gelişme olmaksızın anayasacı düşünce bir bakıma tek-boyutlu kalırdı: ilki, Aydınlanma ve onun Fransa, İngiltere ve İskoçya’da etkisi ve ikincisi, 1776’da ‘Bağımsızlık Bildirisi’yle son bulan Amerikan Devrimi ve 1789’da Fransız Devrimi.
Liberalizmin Doğası Farklı liberal düşünce ekolleri vardır. Liberalizmin iki temel ekolü, klasik liberalizm ile sosyal ya da neo- liberalizmdir. Klasik liberalizm, apaçık biçimde bireycilik doktrinine bağlıydı. Bireycilik, ‘birey insan’ın değerini yücelten politik ve ahlâkî bir doktrin olarak tanımlanabilir. İkinci olarak, bu tür liberalizmin, özgürlüğü ve her bireyin eşit özgür olma hakkını destekleyeceği vaat ediliyordu. Geleneksel olarak bu özgürlük, negatif tarzda, yani, keyfi baskıdan kurtulma olarak yorumlanmıştı. Özgürlüğün en çok talep edildiği alanlardan biri ekonomi alanıydı. İnsanların tatminine ve çıkarlarını gerçekleştirmelerine en elverişli ekonomi serbest ekonomiydi.
Yeni Liberalizm nedir? 1880’lerin sonundan itibaren, liberalizmin yönünü değiştirdiği kabul edilir. Formel olarak, yeni liberalizm bir ‘sosyal bireycilik’e bağlıydı. Yoksulluk, işsizlik ve hastalık yalnızca tek tek bireylerle ilgili değil, aynı zamanda müşterek ya da sosyal meselelerle de ilgiliydi ve bu konuları ele almak bireylerin kapasitelerini aşıyordu. Bu yeni liberalizm, 1880’lerden 1914’e kadar T.H. Green, L.T. Hobhouse ve J.A. Hobson gibi şahsiyetlerle özdeşleştirilir. 1930’lar ile 1970’ler arasında egemen olan sosyal demokrat fikirlere benzemektedir.
Bireycilik ve Özgürlük Tartışması Bireycilik, liberal düşüncenin metafizik ve ontolojik çekirdeği ve moral, politik, ekonomik ve kültürel varoluşunun temelidir. Birey, hem toplumdan daha gerçek hem de topluma önceliklidir. Birey, ahlâkın ve hakikatin mihenk taşıdır. Bu nedenle, bireycilik aslında bir eşitlikçilik formu olma eğilimindedir. Her kişinin eşit değeri olduğu kabul edilir.
Bireycilik Özgürlük Tartışması Liberallere göre, özgürlük çok önemli bir değerdir. Bu kavram dahilinde yapılan konvansiyonel ayrım negatif ve pozitif özgürlük ayırımıdır. Negatif özgürlükte birey, baskıdan ya da sınırlamadan uzak kaldığında özgürdür. Fazla devlet müdahalesinin geleneksel olarak bireysel girişimi baltaladığı ve temel özgürlükleri çiğnediği kabul edilir.
Bireycilik ve Özgürlük Tartışması Pozitif özgürlükte ise özgürlük ‘olumlu bir yapma ya da sahip olma gücüdür ve aynı zamanda başkalarıyla yaptığımız veya sahip olduğumuz şeydir. Özgürlük, ortak iyi ile uyumludur. Bireyin özgürlüğü toplumunkiyle bu şekilde uzlaşır. Özgürlük, toplumun bütün üyelerinin kendilerini en iyi hale getirecek maksimum gücüdür. Bireycilik ve Özgürlük Tartışması
Adalet ve Eşitlik Tartışması Hukuk, bireylerin kendi tercihlerini ifade ettikleri şartlarla ilgilenir. Adalet, tercihlerin sonuçlarıyla ilgilenmez. Yoksulluk, ekonomik eşitsizlik ya da işsizlik kendi başlarına, adalet sorunu değildir. Bu özel adalet kavramına «komütatif (mübadele) adalet» denir ve bunun, liberallerin adalet ile kastettikleri şeyin özü olduğu iddia edilir. Adalet ve Eşitlik Tartışması
Adalet ve Eşitlik Tartışması Klasik liberalizm, genellikle formel bir eşitlik anlayışının gelişmesine yardım etmiştir. Eşitsizlik, doğal bir olgu ya da gayrişahsi süreçlerin sonucu olarak doğmuştur. Sivil haklar bakımından, yasa karşısında eşitlik zorunluydu. Ekonomik eşitlik, pazara eşit giriş hakkı demekti. Başkalarının da çıkarlarını koruma hakkını ihlâl etmedikçe, herkes, çıkarlarının peşinden koşma hususunda aynı özgürlüğe sahip olmalıdır. Bu bakış açısından hareketle, sahte eşitlikçilik, zenginliğin daha iyi dağıtımını devlet müdahalesi yolu ile başarmaya çalışır. Tam ekonomik ve sosyal eşitlik arayışı, kaçınılmaz olarak pazar sürecini baltalar ve özgürlüğü ortadan kaldırır. Bu nedenle, özgürlük ile eşitliğin arası daima açıktır.
Haklar ve Demokrasi Tartışması Liberalizm genel olarak doğal haklar doktrinini benimser. Doğal hakların liberal düşüncedeki yeri, genellikle John Locke gibi düşünürlere kadar geriye götürülür. Doğal haklarla ilgili ilk fikirlerin arkasında doğal hukuk fikirleri akımı ile dünyayı, Tanrı’nın akıl yürütmemize aşılanmış yasalarınca yönetilen bir dünya olarak gören optimistik deizm vardı. Bu tür haklar, insan doğası hakkında öne sürülmüş asosyal, evrensel, çürütülemez tezler olarak kabul ediliyordu. Bu tür haklara sahip olma ve saygı duyma insanî gelişmenin ön şartıydı.
Haklar ve Demokrasi Tartışması Klasik liberalizm geleneksel olarak liberal demokrasiden ayrılır. Bir demokrasi formu olan – temsilî demokrasi– on dokuzuncu yüzyıldan itibaren liberalizmin anayasal aygıtlarından biri olarak tanıtılmıştır. Bununla birlikte, demokrasinin yirminci yüzyılda klasik liberalizmdeki rolüne ve gerekliliğine duyulan kuşku hâlâ devam eder. Bazı liberallere göre, demokrasiyle ilgili sorun, onun her zaman liberal politikalar üretmemesidir.
Ekonomi Tartışması Her liberal, serbest piyasa ekonomisinin değerinin farkındadır. Hâkim kural müdahalesizlik ya da laissez-faire’dır. Serbest ekonominin değeri, yola getirilemez tutkuları işe yarar hale getirme kapasitesiydi. Serbest piyasa ekonomileri kendine-güvenmeyi ve kendini-disipline etmeyi öğretir; barış ve düzen üretirler.
Ekonomi Tartışması On dokuzuncu ve yirminci yüzyılda, devletin rolüne sürekli ve yavaş yavaş gelişen bağlılık görülür. Yeni liberalizm, bu genel tezin genişlemesi, her yurttaşın temel ekonomik, politik ve kültürel kaynaklardan eşit olarak yararlanma hakkına sahip olduğunun kabulüdür. Bu süreç, ekonomik hayata bir ölçüde müdahalede bulunmayı ve onu kontrol etmeyi gerektirir. Yeni liberallere göre, devlet alanının genişlemesi genellikle bireysel özgürlükte bir artışa yol açar.
Politika ve Devlet Tartışması Liberalizmin minimal devlete, iç düzen ve dış savunma görevleri ile sınırlı ve özel alan ile kamu alanları arasında ayrım yapan asgari bir devlete bağlı olduğu öne sürülmüştür. Liberal devlet, formel olarak özel alana saygıya adanmıştır. On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllar boyunca liberallerin tıpkı ekonomi alanında olduğu gibi, devletin pozitif rolüne yönelik yavaş ve tedricen artan bir bağlılık geliştirdiklerini görüyoruz.
Politika ve Devlet Tartışması Liberallerin argümanları, anarşiye yakın duran, devletten hoşlanmayan ya da onu talihsiz bir zorunluluk olarak görenler ile devletin hakiki bireyselliğin ve yurttaşlık erdeminin gelişmesindeki olumlu ve aktif bir rolü olduğunu kabul edenler arasında bir yelpazede farklılıklar gösterir.
Liberalizmin Eleştirisi Liberalizm üç temel başlık altında eleştirilebilir: Bireyci anlayış eleştirisi Liberal ideolojinin gerçekliği ve illüzyon eleştirisi Son olarak yirminci yüzyılda liberal düşüncenin istikameti ve zirvesine ulaşması hakkındaki bazı fikirler.