SOSY216 Bilimsel devrim Bilimsel Devrim
Başlangıç soruları Günümüzde bilimi nasıl tanımlayabiliriz? Temel özellikleri kısaca neler olabilir? Sizce gerçek anlamda bilim ne zaman başlamıştır?
Rasyonalizm (akılcılık) ve Empirisizm (Deneycilik) Her akıllı varlığın deneyim öncesinde (apriori olarak) edindiği özellikler vardır. Bunlar aklın ve mantığın ilkeleridir. Bu ilkeler aracılığı ile ancak doğru ve gerçek bilgiye ulaşabiliriz. Bilginin kaynağı akıldır. Örnek olarak: Matematik. Hakikate ulaşmanın yolu insan aklından geçmektedir. Empirisizm: Bilginin kaynağının deneyim olduğunu savunur. Bilginin doğruluğunun insanın 5 duyusuyla sağlanabileceği görüşünü savunur. Hakikate ulaşmanın yolu deneyimden geçmektedir.
Bilimsel Devrim 1500’lü yılların sonlarında gök bilimi alanında geri dönüşü olmayan ve etkileri sadece gök bilmiyle sınırlı kalmayan bir değişim başlar. Nikolas Kopernik, 1543 yılında "De revolutionibus orbium coelestium" (Göksel kürelerin devinimleri üzerine) adlı çalışmasını yayınlar. Bu çalışmada dünya merkezli evren modeli yerine güneş merkezli evren modeli ortaya atılır. Kopernik öncesinde dünya merkezli bir evren modeli benimseniyordu.
Dünya merkezli evren modelinin önemi Kopernik’in çalışmasının öncesinde bilim, otorite ve din birbirlerinden ayrılmayan 3 önemli unsurdu. Bu 3 unsurun kabul ettiği evren modeli dünya merkezli bir modeldi. Dünya merkezli model: Dünyanın evrenin merkezinde yer aldığını ve diğer tüm gök cisimlerinin dünyanın etrafında yer aldığını savunuyordu. Kopernik bu kendi gözlemlerine dayanarak bu modelin yanlış olduğunu savundu.
Tycho Brahe (1546-1601) Avrupa’nın en modern ilk gözlemevini Kopenhag yakınında, “Uraniborg” adıyla kurdu. Çıplak gözle yaptığı gözlemlerle yıldız ve gezegen konumlarını veren kataloglar hazırladı. Yıldız ve gezegenlerin Ay’dan çok uzakta olduğunu gösterdi. Elde ettiği bulgularla Kopernik’in teorisini geliştirdi ve daha ikna edici hale getirdi. 1601 yılında öldüğünde, tüm gözlemleri ve çalışmaları asistanı Kepler’e miras kaldı.
Giordano Bruno (1548-1600) Kopernikci evren modelini dönemin din otoritelerine karşı en açık ve güçlü biçimde savunan düşünürdü. Dinsizlik ile suçlandığı için hiçbir yerde kalıcı olarak yaşayamadı, sürekli gezdi. Kilisenin kararı ile 1600 yılının Şubat ayında, Roma'da Campo de' Fiori meydanında diri diri yakılarak öldürülmüştür. Ölüm kararını Bruno'ya bildiren yargıca şu cevabı vermiştir: "Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz".
Giordano Bruno (1548-1600) "Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım."
Johannes Kepler (1571 – 1630) Kepler’in büyük başarısı, gezegen devinişinin üç yasasını bulmuş olmasıydı. Yasalardan ikisini 1609, üçüncüsünü 1619 yılında yayınladı. İlk yasa, gezegenlerin, merkezinde Güneş olan eliptik yörüngeler çizdiğini anlatır. İkinci yasaya göre gezegeni Güneş’e birleştiren doğru, eş zamanda eş alan kat eder. Üçüncü yasa, gezegenlerin dönüşü hakkındadır. Dönüş zamanının karesinin, gezegenin Güneş’ten ortalama uzaklığının küpüyle orantılı olduğunu öğretir.
Galileo Galilei (1564-1642) Galileo düşen cisimlerin hareketini inceledi ve Aristoteles’in teorisinin aksine, hafif veya ağır bütün cisimlerin yere eşit zamanda düştüklerini ispat etti. Teleskobu geliştirip popüler hale getirdi. Teleskop Kopernikçi görüşün ilk kez yaygın bir biçimde tanınmasını ve matematiksel olmayan bir yoldan belgelenmesini sağlamıştı. Galileo Kilise tarafından suçlu bulunup hapis cezasına çarptırılmıştır.
Francis Bacon (1561-1626) ‘‘insan, doğanın yöneticisi ve yorumcusu olarak, doğa düzeni üzerindeki gözlemlerinin izin verdiği kadar eylemde bulunabilir ve nedenleri anlayabilir. Daha ötesini ne bilir, ne de bilebilir.’’ 1620’de yayınlanan Novum Organum kitabı bilimsel devrim bakımından oldukça önemlidir. Gerçek bilgi gerçek dünyadan elde edilen verilere dayanmalıdır. Deneyin doğayla ilgili bilgimizde hayati bir rolü olduğunu göstermiştir. Bilgi deney ve tümevarım yöntemleriyle biriken verilerden oluştuğu ölçüde doğru olabilir. Modern bilimin temellerini oluşturduğu iddia edilmektedir.
Isaac Newton (1643 – 1727) Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica kitabını 1687’de yayımlar. Bu kitapla birlikte bilimsel devrim gerçekleşmiş olur. Bu kitap tarihin en önemli bilimsel kitaplarından biri olmuştur. Bu çalışmasında Newton evrensel kütle çekimini ve hareketin üç kanununu ortaya koymuş ve sonraki üç yüzyıl boyunca bu bakış açısı bilim dünyasına egemen olmuştur. Newton dünyadaki nesnelerin hareketleri ile gökyüzündeki nesnelerin aynı doğal yasalar ile yönetildiklerini kendi kütle çekim kanunu ile Kepler’in gezegen hareketleri kanunu arasındaki tutarlılıklar ile göstermiştir.
Bilimsel Devrimin Etkileri Dini otoritenin zayıflamasını sağlamıştır. Gözlem ve deney metotlarını kullanarak evren ve doğa hakkında doğru bilgiye ulaşılabileceğini göstermiştir. Rasyonel yöntemlerin ve ampirik verilerin bizi gerçek bilgiye ulaştıracağı inancını güçlendirmiştir. Bunun sonucunda Batı Avrupa toplumlarında doğruya veya gerçeğe ulaşmak için insanın kendi aklını ve duyularını kullanmasının yeterli olacağı anlayışı gelişmeye başlamıştır.
Bilimsel Devrimin Etkileri Daha birey merkezli sosyal ve politik oluşumlar ortaya çıkmıştır. Yeni bilim anlayışı hızla teknolojiye uyarlanmış ve sanayi devrimine yol açan faktörlerden biri olmuştur. Bazı yorumlara göre bilimsel devrim modern toplumun ortaya çıkışındaki en önemli etken olmuştur.
Immanuel Kant ‘‘Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklını başkasının kılavuzluğu ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığını ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır. Sapare Aude! “Bilmeye cesaret et!” sözü şimdi Aydınlanmanın parolası olmaktadır.’’
Protestant reformu Bilimsel devrimin gerçekleştiği dönemde aynı zamanda Katolik Kilisesine karşı bir isyan başlamıştır. Martin Luther, 31 Ekim 1517’de Wittenberg kalesi kilisesinin kapısına 95 maddeden oluşan bir bildiri asarak Protestan Reformu hareketini resmen başlattı. Bu bildirinin ardından yıllarca sürecek olan Katoliklerle Protestanlar arasındaki dini savaşlar başlamıştır. Batı dünyasındaki bu ayrımın Bilimsel Devrimin gelişmesinde oldukça belirleyici bir rolü olduğunu iddia eden bilim sosyologları oldukça fazladır.