Kurgusal Tarih Tasarımları
Döngüsellik Tarih kendini yineler mi? İnsanoğlu çok eskiden beri bu soruyu yanıtlamaya çalışmaktadır. Belirli toplumsal olayların yine belirli aralıklarla ortaya çıkması, farklı topluluklar için bile olsa, bu olaylar arasında zorunlu ilişkiler kurulmasına yol açmıştır. Tarihte kendisini yineleyen olaylara dayanarak edinilen tarih tecrübesi, insanların, geleceğe ilişkin kestirimler yapabilmelerine ve tarihsel sürecin de kendini yineleyen bir yapıda olduğu sonucunu çıkarmalarına yol açmıştır.
Nasıl ki doğada belli bir döngüsel düzen varsa, toplumsal yaşamda da doğadaki harekete benzer döngüsel bir düzen vardır ve insan da bu düzenin parçasıdır. Bu inanışın doğal sonucu olarak, gök cisimlerinin doğup, yükselip, batması gibi doğal gözlemler, toplumların da sonsuza dek kendini yineleyip duran doğuş ve batışlarının olduğuna indirgenmiştir. Daha sonra bu düşünce yalnızca kültürlerin ve uygarlıkların yaşam sürelerine karşılık gelecek değişime uğratılarak, kültürel değişimi ve dönüşümü, aynı zamanda da kültürel farklılığı vurgulamak için kullanılmış ve dünya tarihi içinde farlı uygarlıkların ortaya çıkışları ve yok oluşları ile açıklanmaya çalışılmıştır.
Sonsuz Döngü: Yeryüzündeki bitkilerin yaşamları güneşin dünya çevresindeki dönüşüyle ilişkili ise, toplumların yaşamı da evrensel bir dönüşle ilişkili olmalıydı ve onların da doğum ve ölümleri yinelenmeliydi. Bu görüşün temel noktası, toplumsal yapıda bir düzenlilik saptama arzusudur. Bunun en önemli nedeni ise, toplumların kendilerini güven içinde görmek istemeleridir.
Kültür Döngüsü: Kültür döngüsü tasarımlarında, uygarlıklar ya da kültürler, canlı organizmalar gibi doğan, büyüyen ve ölen varlıklar gibi ele alınırlar. Burada düşünürler, genel bir insanlık tarihinin döngüsel işleyişini ortaya çıkarmaktan çok, belirli bir uygarlık ya da kültürün ortaya çıkışından yıkılışına kadar ki süreci kendilerine konu edinirler. Amaç toplumların veya uygarlıkların ortaya çıkışlarından yok oluşlarına kadar ki süreyi önceden bilmek istemeleridir.
Çizgisel Tarih Anlayışı Eski Ahit, evrenin ve insanin yaradılışını tek bir Tanrıya bağlar. Bu tanrı Yahudi kavmini, kendi istencini gerçekleştirecek kavim olarak seçmiştir. Bu seçilmiş kavim, tanrı tarafından sınanmaktadır ve gelecekte yine tanrı tarafından yargılanacaktır. Tanrının kitabında aynı zamanda geleceğe yönelik haberler de bulunuyordu. Böylece bu kavim, geçmişi hakkında olduğu kadar, geleceği hakkında da düşünebilir duruma gelmekteydi
Yani zaman, bu kavim için, Greklerin fiziksel zamanından önce, insanın belli bir son anda ödül veya ceza alacağı, başlangıcı ve bitimi olan ve en önemlisi, bu başlangıçtan bitime kadar süreklilik ve gelişime sahip oluyordu. İnsan tanrı tarafından belli bir erek için yaratılmıştı. İnsanın bu ereğe ulaşabilmesi için, geçmişi kadar geleceğini de gözetmesi gerekiyordu.
Bu görüş daha sonra Hıristiyanlğa geçti Bu görüş daha sonra Hıristiyanlğa geçti.Hıristiyanlığın tarih anlayışını temellendiren kişi Aurelius Augustinus (354-430) olmuştur. Augustinus’a göre tanrı zamanın dışında, ama onun yarattığı her şey zamanın içindedir. Zaman ise artık varolmayan geçmiş, bir boyuttan yoksum şimdi ve varolmamış olan gelecektir. Augistunus böylecedöngüsel tarih anlayışını yıkmıştır. Tarih tekerrürden ibaret olmuyor, tam tersine bir daha tekrar etmeyecek olan olaylardan kurulu bir defalık bir süreç olarak anlaşılıyordu. Bu bir defalık süreç, yani tarih ilk günahtan İsa’nın kurtarıcı olarak görünüp insanlara kurtuluş yolunu göstermesinden kıyamete kadar sürecektir.
Tarihte bir ilerleme var mıdır? Bu soru 16. Ve 17. Yüzyıllarda doğa-bilimlerindeki büyük gelişmelerin ve teknik yeniliklerin insan yaşamına sağladığı kolaylıklar göz önünde tutularak ortaya atılmış bir sorudur. Toplumların belirli bir durumdan daha iyi bir duruma yükselmiş olmaları, onları, toplum olarak gelişmekte ve belirli bir yöne doğru ilerlemekte oldukları inancına itmiştir. “Tarihte ilerleme vardır” ifadesi ile anlatılmak istenen şey, tarihsel her olayın bir kezlik oluşu ve bu olaylar sürekliliğinin birbiri ardı sıra çizgisel olarak geleceğe doğru akıyor olmasıdır.