Prof. Dr. Sevinç Sakarya Maden 2 Özel Öğretim Yöntemleri Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ve Değerlendirilmesi 18 Şubat 2017 Prof. Dr. Sevinç Sakarya Maden
DaF/DaZ historisch gesehen Schon seit mittelalterlichen Zeiten. Von Studenten zur Alltagskommunikation. Von Kaufleuten. Von Militär- und Verwaltungspersonal. Im 14. Jh ungesteuert neben der lingua franca. Im 16.Jh. gesteuert mithilfe von Wörterbüchern, Lerngrammatiken usw. Im 18.Jh. moderne Sprachen in die schulischen Curricula nach dem Vorbild der toten Sprachen. Kernfragen des Lehrens: Wie kann einer Zielgruppe eine Zweit- oder Fremdsprache angemessen vermittelt werden? Wie kann der Lehrer den FSU so effektiv wie möglich gestalten?
Grammatik-Übersetzungsmethode (GÜM) populär im 18./19. Jahrhundert. wichtigste Merkmale der GÜM: Sprachenlernen wird als eine „mentale Disziplin“ verstanden. Ziel des FSUs: das grammatische Regelsystem einer Sprache auswendig zu lernen. Anwendung: Übersetzen von Sätzen aus der L1 in die L2 und umgekehrt. zweisprachige Wortlisten wurden auswendig gelernt (kein Alltagswortschatz). Zentrale Einheit im FSU ist der Satz. Unterrichtssprache ist die Muttersprache des Lernenden. Lernende sollten die Literatur der Zielkultur lesen können (Lesen+Schreiben vs. Hören+Sprechen). traditionelle Lehr- und Lernrollen.
Grammatik-Übersetzungsmethode (GÜM) II Aufgabe 1: Überlegen Sie, welche sprachlichen Fertigkeiten und Kompetenzen in einem Unterricht erworben werden können, der auf den Prinzipien der Grammatik-Übersetzungsmethode beruht. Welche werden eher nicht erworben? Aufgabe 1 - Lösung: erworben nicht erworben Lesefertigkeit Hörfertigkeit Schreibfertigkeit Sprechfertigkeit grammatische Kompetenz interkulturelle Kompetenz lexikalische Kompetenz phonologische Kompetenz Übersetzungskompetenz kommunikative Kompetenz syntaktische Kompetenz pragmatische Kompetenz
Grammatik-Übersetzungsmethode (GÜM) III Aufgabe 2 Welche Unterrichtssystematik ist typisch für einen FSU gemäß der GÜM? Aufgabe 2 - Lösung: Kontextualisierte Beispiele (Grammatik wird in Texten „verpackt“) → → Isolierte Beispiele mit Erklärung (Beispiele werden aus den Texten herausgenommen) → → Erklärung der Struktur (Regeln werden formuliert und Übersichten gegeben) → → Anwendung der Regeln in Übungen.
Grammatik-Übersetzungsmethode (GÜM) IV Aufgabe 3 Wie würde ein Lehrwerk nach der GÜM aussehen? Was für Übungen würde es beinhalten? Aufgabe 3 - Lösung Inhaltsverzeichnis: nicht in Folge von Lektionen, sondern in Blöcken angeordnet. Block beginnt mit der Darstellung der Grammatikelemente. Grammatischer Stoff: nach Wortarten, ohne Progression. Übungen: Übersetzungsübungen (L1→L2/L2→L1) Übungen zum Schriftlichen Ausdruck Übungen zum Leseverstehen korrekte Sätze nach der Regel bilden (Regelanwendung) korrekte Formen einfügen (Lückentext) Sätze nach formallen Grammatikkategorien umformen (z.B. vom Aktiv ins Passiv usw.)
Grammatik-Übersetzungsmethode (GÜM) V Kritik GÜM lehrt eine lebende Sprache mit den Mitteln und Regeln einer toten Sprache. ein FSU nach der GÜM besteht zum größten Teil im Auswendiglernen von Wörtern und Regeln. mechanisch gelernt. einzelne Wörter und isolierte Sätze wecken den Schülern kein Interesse. Schüler haben keine Möglichkeit, sich einen Problembereich selbstständig zu erarbeiten.
1- Dilbilgisi - Çeviri Yöntemi (Geleneksel Yöntem) Dilbilgisi - çeviri yöntemi Ortaçağdan günümüze kadar yaygın biçimde uygulanan bir yöntemdir. Dilbilgisi-çeviri yönteminde başlangıçta daha çok dilbilgisi kurallarının öğretimine önem verilmiştir. Daha sonraları, asıl amacın dilbilgisi kurallarını öğretmek değil, yabancı bir dili öğretmek olduğunu savunan dilciler çıkmış ve di Marini 1532 yılında yeni bir dilbilgisi kitabı yazmıştır XIX. yüzyılda Karl Plötz (1819-1881) bu yöntemi geliştirmiş ve XX. yüzyılın ortalarına kadar bu yöntem çoğu yerde geçerliliğini korumuştur. Dilbilgisi çeviri yönteminin belirgin özellikleri şunlardır:
a) Dilbilgisi kurallarından yararlanılarak yabancı dil öğretimi yapılmaya çalışılır. Biçimbilgisi, sözdizimi kuralları üzerinde durulur. Bu yöntem, öncelikle kaynak dil ve hedef dilin dilbilgisi kurallarının ayrıntılı bir analizini gerektirir. Daha sonra bu çalışma ile elde edilen bilgiler metinler üzerinde çeviri denemeleriyle uygulamaya geçirilir. Sesbilime yeterince Önem verilmez. Bu nedenle bu yöntemle öğrenilen yabancı dilin telaffuzu sağlıklı yapılamaz. Bu durumu bu yöntemde, konuşma ya da dinlemenin hemen biç önem taşımayan uygulamalar olarak görülmesi ile açıklayabiliriz.
b) Öğretim sırasında anadili ve yabancı dil birlikte kullanılır. Sözcüklerin anlamı listeler halinde verilir, iki dil birbiriyle karşılaştırılır. Her düzeydeki bilgi, kaynak dilden hedef dile ve hedef dilden kaynak dile çevrilerek uygulanır.
c) Temel sözvarlığına dikkat edilmez. Sözcüklerin seçimi kullanılan metinlerle sınırlanmıştır.
d) Tümce temel öğretim ve uygulama birimidir. Bu yöntemin belirgin özelliği, tüm çalışma ve uygulamalarda tümcenin başlangıç noktası olarak kabul edilişi biçiminde açıklanmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dilbilgisi öğretiminde tümceye gösterilen ilgi, özellikle orta öğretim düzeyinde dil öğretimini kolaylaştırma çabalarının bir sonucu olarak görülmüştür.
e) Çeviride doğruluk ve kesinlik en çok aranılan iki özelliktir, Öğrencilerden çeviri eyleminde üst düzeylere gelmeleri istenir. Bu istek, özellikle yazılı sınavları geçmek için doğruluk ve kesinliğin değişmez standartlarının çok önemli oluşu koşulunun varlığıyla açıklanabilir.
f) Dilbilgisi kuralları öğretilirken uygulamalar. Tümceler genellikle dilbilgisi kurallarını öğretmek için kurulmuş yapay tümcelerdir ve metinden kopuk olarak verilir.
g) Öğrencilerin ana dili dersin dilidir. Yeni maddelerin açıklamasında ve yabancı dil ile öğrencilerin ana dili arasında yapılması gereken kıyaslamalarda doğrudan ana dili kullanılır.
Değerlendirme Bu yöntemle yabancı dil öğrenen bir kimse daha çok çeviri yapmayı öğrenir. Okuma derken bir metnin okunarak kelime kelimesine bir dilden diğerine çevrilmesi kastedilir. Yazma çeviri yaparken veya dilbilgisi kurallarını pekiştirirken yapılır. Ancak bu yöntem ilkelerince yapılan derslerde yazma amaca götüren araç konumundadır. Asıl amaç bugünkü anlamda yazma becerisini geliştirmek değildir. Duyma anlama veya konuşma becerisini geliştirmeye yönelik hiçbir alıştırma yapılmamaktadır ve bu nedenle Dilbilgisi Çeviri Yöntemi ile dil öğrenenler dinlediğini anlayamamakta, günlük dili konuşamamaktadır. Telaffuz konusunda da oldukça yetersiz kalmaktadır. Uzun yıllar ülkemizde orta öğretim ve yüksek öğretimde kullanılan bu yöntem, yabancı dil öğretimini önemli bir çıkmaza sokmuştur. Günümüzde en çağdaş yöntemler ilkelerince hazırlanmış yabancı dil kitapları derslerde kullanılsa bile, derslerde Dilbilgisi Çeviri Yöntemini kullanma eğiliminde olan öğretmenlerin olduğunu görmek mümkündür.
Eleştiriler Ezbere çok yer verilmesi eleştirilmiştir. Zira kelimelerin ve dilbilgisi kurallarının ezberlenmesi gerçek hayat ve durumlarda iletişimde veya başka bir değişle bildirişimde bulunmak isteyenlere yeterince yardımcı olmadığı gibi, tam tersine konuşmaktan korkmalarına neden olmuş, akıcı bir konuşma gerçekleşememiştir. Hata yaparım korkusunu dil öğrenenler bir türlü üzerinden atamamışlardır. Mekanik bir öğrenme Kelimelerin veya cümlelerin bağlamdan kopuk verilmesi Sadece elit bir kitleye öğretiliyor olması Sadece yazılı dilin öğretiliyor olması Dilin kendisi öğretilmemekte, dil üzerine bilgi verilmektedir Öğretmen aktif, öğrenciler pasif konumunda. Bu da dil öğrenen kişilerin daha sonra bir sorun ile karşılaştıklarında bu sorunun üstesinden gelebilecek bir bilgi ve beceriye sahip olmamalarına yol açar. Almanca gibi yaşayan bir dilin ölü bir dil olan Latince ile açıklanmaya çalışılması Dilin sosyal yönünün verilmemiş olması