“Üzerimizde Her Canın Hakkı Var,” HAK KAVRAMI “Üzerimizde Her Canın Hakkı Var,”
Günümüzde hak ve hakikat konusu üzerinde düşünmeye ve bu konuda yüksek bir bilinç oluşturmaya belki de her zamankinden fazla ihtiyaç bulunmaktadır.
وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa Suresi/36).
Hak duyarlılığı, gerek ferdî gerekse toplumsal hayatımızın denge, düzen ve huzur içinde sürdürülebilmesi için vazgeçilmez öneme sahiptir. Hakkın ve hakikatin kaynağının Cenab-ı Hak olduğu, O’nun hak ve adalet duygusunu insanın fıtratına nakşettiği, dolayısıyla hak ihlâlinin sadece insana karşı yapılan bir zulüm ve haksızlık değil, aynı zamanda Allah’a karşı da bir hürmetsizlik olduğu kalplere yerleşmelidir ki, yeryüzünde barış ve güven hâkim olabilsin.
Hak; hem korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi gereken maddî veya manevî imkân, pay ve menfaat; hem de kişinin yetkileri, ayrıcalıkları ve diğer varlıklara karşı görev ve sorumlulukları demektir. Yüce Rabbimiz “Hak” ism-i şerifi ile kâinattaki bütün varlıkların haklarını koyan, koruyan, gözeten ve dengeleyendir. Sevgili Peygamberimiz bunu şöyle ifade eder: “Yâ Rabbi, sen Hak’sın. Va’din haktır. Senin sözün haktır. Sana kavuşmak da haktır.” (Buhârî, Tevhid, 35)
Hayatımız boyunca en yakınlarımızdan başlamak üzere her kademede ayrı bir hak dizisi ve sorumluluk dengesi karşımıza çıkar. Nitekim Resûl-i Ekrem (sas), Allah’ın ve Peygamberin hakkından din kardeşliği hakkına; İslâm’ın hakkından Müslüman’ın Müslüman üzerindeki hakkına; anne-baba hakkından evlat ve çocukların hakkına; akraba ve komşuluk hakkından arkadaşlık ve dostluk hakkına; karı-koca hakkından misafir ve yolcu hakkına; bedenin ve organların hakkından ailenin hakkına; fakir ve mazlumun hakkından bitki ve hayvanların hakkına kadar çok geniş bir alanda “hak” mefhumundan bahseder. Bunların her biri, insanı bağlayan birer yükümlülük, toplumu etkileyen birer sorumluluktur. Rahmet Peygamberinin hak konusunda belirlediği temel ilke ise şudur: “Her hak sahibine hakkını ver!” (Buhârî, Savm, 51)
Gelin, her canın üzerimizdeki hakkını hatırlayalım Gelin, her canın üzerimizdeki hakkını hatırlayalım. Anne-babamızın, eşimizin, çocuklarımızın, komşularımızın, akrabalarımızın, yetimlerin, mültecilerin, mazlumların, muhtaçların üzerimizdeki haklarını ödeyebilmek için imkânlarımız nispetinde gayret sarf edelim.
A. Yüce Allah'ın Üzerimizdeki Hakları Yüce Rabbimiz, bir ayet-i kerimesinde gerek kendine gerekse mahlûkata karşı görev ve sorumluluklarımızı şöyle ifade buyuruyor: وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا "Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya,yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez." (Nisâ, 4/36)
Allah'ın üzerimizdeki hakları, ayet-i kerimede de vurgulandığı gibi O'nun varlığına ve birliğine inanmak, hiçbir şeyi ortak koşmadan O'na ibadet etmek, emirlerini tutup yasaklarından sakınmaktır. Hz. Peygamber, Muâz b. Cebel ile yaptığı bir yolculuk esnasında Allah ile insan arasındaki hak ilişkisini şöyle anlatır: Resûlullah, "Ey Muâz! Allah'ın kulları üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?" diye sorar. Muâz, 'Allah ve Resûlü daha iyi bilir." der. Resûlullah, "Allah'ın kulları üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmamaları ve O'na ibadet etmeleridir." şeklinde cevap verir. Bir süre yol aldıktan sonra Resulullah tekrar sorar: "Peki ey Muâz! Bunu yaptıkları takdirde kulların Allah üzerindeki hakkı nedir, bilir misin?" Muâz yine, "Allah ve Resûlü daha iyi bilir." dedikten sonra Resûlullah, "Allah'ın onlara azap etmemesi, onları cennetine koymasıdır." (Müslim, Îmân, 48,49) buyurur.
B. Kul ve Kamu Hakkı Kul ve kamu hakkı (Hakku'l-ibad) yaratılmışların hakkıdır. Yaratılmışların başında ise insanlar ve insanların hakları gelir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), "Allah'ın huzuruna, hiç kimseye haksızlık yapmadan çıkmayı umuyorum." (Ebû Dâvûd, Büyû' 'İcâre', 51) buyurarak kul ve kamu hakları konusundaki hassasiyetini ifade etmişler; "Her hak sahibine hakkını ver" (Buhari, Hibe, 23) şeklindeki emirleriyle de ümmetini haklar konusunda duyarlı olmaya davet etmişlerdir.
Bir defasında ashabı ile otururken onlara; "Müflis kimdir bilir misiniz?" diye sormuşlar. Ashap, 'Bizim aramızda müflis, parası, malı mülkü olmayan kimsedir' şeklinde cevap verince, Resûlullah gerçek müflisi şöyle tanımlamışlardır: "Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat dünyada iken şuna sövmüş, buna zina isnat ve iftirasında bulunmuş, şunun malını yemiş, bunun kanını akıtmış, şunu dövmüş; bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilmiş ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları da bitmiş ve bu yüzden hak sahiplerinin günahları da kendisine yüklenmiş, sonra da cehenneme atılmış olan kimsedir." (Müslim, Birr, 59, 60)
Kıyamet gününde iflas edenlerden olmamak için hassasiyet göstermemiz gereken kul-kamu haklarından bazıları şunlardır: 1. Hayat Hakkı Kur'an-ı Kerimde, Hayat hakkı ana rahminde iken başlar."Kim, bir insanı, bir can karşılığı (kısastan dolayı) veya yeryüzünde (ölüm cezasını gerektiren) bir bozgunculuk (tan dolayı) olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa sanki bütün insanları yaşatmıştır" (Mâide, 5/32) buyrularak hayat hakkının temel hakların başında geldiği ifade edilmektedir.
وَلاَ تَقْتُلُواْ أَوْلاَدَكُم مِّنْ إمْلاَقٍ نَّحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ "Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin.." (En'âm, 6/151) ayeti ile Hz. Peygamber (s.a.s.)'in, kasten çocuk düşürenin veya buna sebep olanın maddî tazminat ödemesi gerektiğine hükmetmesi (Buhârî, Diyât, 25), anne karnındaki çocuğun hayat hakkını da güvence altına almaktadır.
Hayat hakkı yanında, insanın onur, izzet, şeref ve namus gibi kişilik değerlerinin korunması da temel haklardandır. Bu bakımdan Kur'an'ın değişik ayetlerinde; iftira, alay, gıybet, dedikodu, başkalarının özel hayatlarını ve gizli hâllerini araştırmak, kötü lakap takmak, alay etmek gibi her türlü çirkin söz, tavır ve davranış yasaklanmıştır. (Hucurât, 49/11-12). يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْرًا مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْرًا مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Hz. Peygamber de Veda Haccı'nda irad ettiği hutbesinde, "(Ey insanlar Hz. Peygamber de Veda Haccı'nda irad ettiği hutbesinde, "(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde, bu (arefe) gününüz nasıl saygın ise, canlarınız, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namuslarınız) da aynı şekilde saygın (dokunulmaz)dır." (Buhârî, İlim 9, 37) buyurarak korunması gereken can, mal ve namus gibi bütün bu hakları veciz bir şekilde ifade etmişlerdir.
2. Ana-Baba Hakkı Kulların hakları söz konusu olduğunda, akla ilk önce ana-babalar gelir. Zira ebeveynler, çocuklarının üzerinde en çok emeği olan insanlardır. Bu yüzden Yüce Rabbimiz, kendisine kulluk emrinden hemen sonra, ana-babaya iyi davranmayı emretmiş. وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا (Nisâ, 4/36), onları üzmek veya incitmek şöyle dursun; yüzlerine karşı "öf" bile demeyi yasaklamıştır.
Kur'an-ı Kerim'de bu temel vazife şöyle hatırlatılıyor: وَقَضَى رَبُّكَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا إِمَّا يَبْلُغَنَّ عِندَكَ الْكِبَرَ أَحَدُهُمَا أَوْ كِلاَهُمَا فَلاَ تَقُل لَّهُمَآ أُفٍّ وَلاَ تَنْهَرْهُمَا وَقُل لَّهُمَا قَوْلاً كَرِيمًا وَاخْفِضْ لَهُمَا جَنَاحَ الذُّلِّ مِنَ الرَّحْمَةِ وَقُل رَّبِّ ارْحَمْهُمَا كَمَا رَبَّيَانِي صَغِيرًا "Rabbin, kendisinden başkasına asla kulluk etmemenizi, ana-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi yaşlanırsa, sakın onlara 'öf!' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: 'Rabbim!, beni küçükken sevgi ve şefkatle koruyup büyüttükleri gibi sen de onlara merhamet et." (İsra, 17/23-24)
3. Çocuk Hakkı Çocukların da ana-babaları üzerinde hakları vardır; Çocukların doğumundan itibaren güzel bir isim verilme, emzirilme, helâl rızıkla beslenip edep ve terbiye ile büyütülme, ailedeki kardeşleriyle eşit imkânlara sahip olma, okutulma, bir meslek sahibi olmalarını sağlama ve evlendirme gibi hakları vardır.
4. Eşlerin Birbirleri Üzerindeki Hakları Ana-baba ve çocukların yanı sıra eşlerin birbirlerine karşı olan hak ve sorumlulukları da özel bir önem arz eder. Kur'an-ı Kerim'de, وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذِي عَلَيْهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَلِلرِّجَالِ عَلَيْهِنَّ دَرَجَةٌ وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكُيمٌ "Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi kadınların da erkekler üzerinde birtakım iyi davranışa dayalı hakları vardır." (Bakara, 2/228) buyurulmuştur. Peygamberimiz de, "Dikkat edin! Sizin hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakkı vardır" (Tirmizî, Radâ, 11) buyurarak bu hakları hatırlatmıştır.
5. Akraba Hakkı Yüce Allah, akrabalık bağlarının canlı tutulmasını ve akrabalara yardım edilmesini emretmiş (Nahl, 16/90); birçok ayette konunun önemine işaret etmiştir. Akrabalık ilişkilerini devam ettirenle ilişkilerini sürdüreceğini, onları ihmal edenle de ilişkisini keseceğini (Buhârî, Edeb, 13; Ebû Dâvûd, Zekât, 45), bu gibileri dünya ve âhirette cezalandıracağını bildirmiştir (Ebû Dâvûd, Edeb, 43; Tirmizî, Sıfatü'lkıyâme, 57).
Hz. Peygamber de, "Allah'a ve âhiret gününe iman eden kimse akraba ilişkilerini sürdürsün." (Buhârî, Edeb, 85) buyurmuştur.
6. Komşu Hakkı Yüce Allah, yakın komşuya, uzak komşuya iyilik edilmesini emretmiş; وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَبِذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالجَنبِ وَابْنِ السَّبِيلِ وَمَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يُحِبُّ مَن كَانَ مُخْتَالاً فَخُورًا (Nisâ, 4/36), sevgili Peygamberimiz de "Allah'a ve âhiret gününe iman eden kişi komşusuna eziyet etmesin." (Buhârî, Edeb, 85) buyurarak komşu hakkının Müslüman için vazgeçilmez olduğunu belirtmiştir. "Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez" (Müslim, Îmân 73) uyarısıyla da Müslüman'ın en yakınındaki komşularına güven vermesinin önemine işaret etmiştir.
"Yanı başındaki komşusu açken tok yatan kimse, (kamil anlamda) iman etmemiştir" (İbn Ebû Şeybe, Musannef, Îmân, 6) diyen Allah Resulü, Müslümanlara komşuyla ilgilenme sorumluluğu yüklemiş; hatta ev veya tarlada komşu olanın, komşunun evi veya tarlasını satın almada öncelik hakkına sahip olduğunu (Ebû Dâvûd, Büyû', 75), Komşuluk haklarının alım satım gibi ticari iş ve işlemlerde de öncelikli olması gerektiğini bildirmiştir.
وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ 7. Yetim Hakkı Kur'an-ı Kerim'in değişik ayetlerinde yetimlerin mallarının haksız yere alınıp yenilmesi yasaklanmış وَلاَ تَقْرَبُواْ مَالَ الْيَتِيمِ إِلاَّ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ (En'âm, 6/152) (İsrâ, 17/34); böyle davrananlara ağır cezalar öngörülmüştür.
Allah Resulü de henüz reşit olmayan yetimlerin mallarının korunması gerektiğini ifade etmiş (Muvatta', Zekât, 6); yetimlerin mallarını yemenin helâk edici şeylerden olduğunu vurgulamıştır. (Müslim, Îmân, 145).
Ayrıca şefkate en çok ihtiyacı olan yetim çocukların başlarını okşayana dokunduğu saç teli sayısınca iyilik yazılacağını bildirmiş ve yetimlere iyilik yapanlarla kendisinin de cennette beraber olacağını müjdelemiştir. (İbn Hanbel, V, 250).
وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ 8. Fakir ve Yoksul Hakkı Yetim ve öksüzlerin yanı sıra toplumda başka ihtiyaç sahipleri de vardır. Allah Teâlâ, mallarda muhtaç ve yoksul durumda olanlar için bir hak olduğunu وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ ‘’Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.’’ (Zâriyât, 51/19) bildirerek, muhtaç durumda olanlara yapılan harcamanın, bir anlamda onlara kendihaklarını vermek olduğunu ifade etmiştir.
Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de muhtaç kimselerin yardımına koşmak iyi müminlerin özellikleri arasında sayılmıştır لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَـكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَالْمَلآئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَى حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّآئِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُواْ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاء والضَّرَّاء وَحِينَ الْبَأْسِ أُولَـئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَأُولَـئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ (Bakara, 2/177). Hz. Peygamber de, Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılayan ve onun yanında olanın ödülünün ahirette Allah tarafından verileceğini müjdelemiştir (Ebû Dâvûd, Zekât, 41).
9. Din Kardeşliği Hakkı Haklara saygı göstermek ve sorumlulukları yerine getirmek önemli olmakla beraber, kardeşlik hukukunu korumak ve kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek daha da önemlidir. Zira haklara saygısızlık kardeşlik dokusuna zarar veren etkenlerin başında gelir. Hz. Peygamberin, "Müslümanın her şeyi; kanı, malı ve namusu Müslüman'a haramdır." (Müslim, Birr, 10) hadisi bu tür yanlışlıklara karşı hayati bir uyarı niteliğindedir.
Hz. Peygamber, diğer bazı hadislerinde de kardeşlik hukukuna yönelik önemli mesajlar vermiştir:"Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Din kardeşine haksızlık etmez, onu düşmana teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim Müslüman kardeşinin bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim Müslüman kardeşinin ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter." (Buhari, Mezalim, 4) "Birbirinizle ilişkilerinizi kesmeyin, birbirinize arka dönüp sırt çevirmeyin, birbirinize karşı kin beslemeyin, birbirinizi çekememezlik etmeyin. Ey Allah'ın kulları, böylece birbirinizle kardeşler olun. Müslüman bir kimsenin din kardeşine üç günden fazla küs durması helal değildir." (Tirmizî, Birr, 24)
"Birbirlerine merhamet etme, sevme ve şefkat gösterme hususunda müminleri bir vücut gibi görürsünüz. Vücudun azalarından biri rahatsız olduğunda diğerleri de onunla birlikte uykusuzluk ve hummaya tutulurlar." (Buhârî, Edeb, 27) Yine Allah Resulü'nün Kâbe'yi tavaf ederken söylediği şu sözler müminlere kardeşlerinin hukukunu korumada önemli mesaj vermektedir: " (Ey Kâbe!) Ne kadar hoşsun, kokun ne kadar da güzel! Şânın, hürmetin ne kadar da yüce! Ama, canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah nezdinde malıyla, canıyla müminin hürmeti (dokunulmazlığı) senin hürmetinden daha büyüktür! " (İbn Mâce, Fiten, 2)
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى 10. Çalışan (İşgören) ve Çalıştıranların (İşverenlerin) Hakkı Emeğe saygı da İslam'ın önemle üzerinde durduğu dinî ve ahlâkî görevlerden biridir. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de emeğin maddî ve manevî karşılığının olduğunu bildirmiştir. وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى ‘’Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.Ve çalışması da ileride görülecektir.’’ (Necm, 53/39). (Zilzâl, 99/7-8).
Bir hadis-i kudsîde de yüce Allah'ın, "Kıyamet gününde kendisine verdiği sözü tutmayanın ve çalıştırdığı işçiden tam olarak iş ve hizmet aldığı halde emeğin hakkını vermeyenin hasmı olacağı" (Buhâri, İcâre, 10, Büyû, 106) ifade edilmiştir. Bu nedenle sorumluluğunun bilincinde olan Müslüman kişi; ister işveren ya da amir, ister işçi, memur ya da serbest meslek sahibi olsun, hak ve hukuka riayet etmeli, her hak sahibine hakkını vermelidir.
11. Ticari ve Ekonomik Hayatla İlgili Haklar Ticari ve ekonomik alanla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de, وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُواْ بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ لِتَأْكُلُواْ فَرِيقًا مِّنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالإِثْمِ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ "Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerekyemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin." (Bakara, 2/188) buyrulur.
Ölçü ve tartıda hile yapmak, çalmak, gayrimeşru yollarla başkalarının mallarını zimmetine girmek, haklarını gasp etmek, borcunu zamanında ödememek, pazarda ayıp ve kusurlu malı sağlam ve kusursuz göstererek satıp müşteriyi aldatmak, sahte mal üretip piyasaya sürmek, karaborsacılık yapmak, kumar vb. yollarla insanların sırtından gelir elde etmek vb. uygulamalar hak duyarlılığı ile bağdaşmayan ticari alandaki hak ihlalleridir. (İsra, 17/31-38). ( Mutaffifîn, 83/1-4).
12. Kamu Malı, Kamu Hakkı Mümin olmanın bir gereği olarak kulların haklarından oluşan kamu malı ve kamu hakkı konusunda da çok duyarlı olmak gerekir. Yüce Rabbimiz, bu konuda şu önemli uyarıyı yapıyor: وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ أَن يَغُلَّ وَمَن يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ثُمَّ تُوَفَّى كُلُّ نَفْسٍ مَّا كَسَبَتْ وَهُمْ لاَ يُظْلَمُونَ " ...Kim emanete hıyanet ederse (ganimet veya kamu malından aşırırsa), kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir." (Al-i İmran, 3/161)
Sevgili Peygamberimiz de kamu hakkını ihlal edenlere karşı tavrını açıkça ortaya koymuş; hatta kamu malından çalanların cenaze namazlarına bile katılmamıştır. Zeyd b. Halit'in (r.a) anlattığına göre, "Hayber Savaşı sırasında ashaptan biri öldürülmüştü. Hz. Peygambere haber verildi. O, "Arkadaşınızın cenaze namazını kılın!" buyurdu. Hz. Peygamberin bu sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, (üzerlerinebir soğukluk çökmüştü). Bunun üzerine Hz. Peygamber olaya şöyle açıklık getirdi: "Arkadaşımız Allah için cihad sırasında ganimet malından çalmıştı!" (Muvatta, Cihâd 23)
Hz. Ömer (r.a) ise başka bir üzücü olay anlatıyor: Hayber savaşı günü idi. Peygamberin ashabından bir grup geldi ve “Falanca şehittir, falanca şehittir” dediler. Sonra bir adamın yanından geçtiler: “Falanca kimse de şehittir” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Hayır, ben onu ganimetten çaldığı bir hırka veya bir abâ içinde cehennemde gördüm" (Müslim, İman 182) buyurdular.
Hz. Peygamber başka bir hadislerinde ise, "Bir kısım insan vardır ki, Allah'ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişirler. Hâlbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka değil." (Buhâri, Hums 7; Tirmizi, Zühd 41); "Kim bir karış miktarı bir yere (başkasının arazisine) haksız olarak sahip olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir." (Buhârî, Mezalim 13; Müslim, Müsâkât, 139-142) buyurarak başkalarının arazilerini haksız yere işgal eden ya da mülkiyetlerine geçirenleri uyarmışlardır.
Üzülerek ifade edelim ki günümüzde kul ve kamu hakkı ihlalleriyle ilgili sayısız örnek vardır. Mesela, Emanete hıyanet etmek, Kamu malını zimmetine geçirmek, Kaçak elektrik ve su kullanmak, Vergi kaçırmak, Verilen hak ve yetkiyi kötüye kullanmak, Kamu hizmeti verirken insanlar arasında ayırım yapmak, Rüşvet alıp vermek,
Hazineye, Belediyeye, Vakıflara Ve Çeşitli Kamu Kuruluşlarına Ait Menkul Veya Gayri Menkulleri Şahsi Menfaatler İçin Kullanmak, Üzerlerine İzinsiz Olarak Bina Yapmak, Havayı, Suyu Ve Toprağı Kirletmek, Çevreye Zehirli Atıkları Bırakmak, Trafik Kurallarına Uymamak, Yüksek Sesle Müzik Dinleyip Komşuları Ve Çevreyi Rahatsız Etmek,
Yerlere tükürmek, İçtiği sigaranın kokusuyla insanları rahatsız etmek, Sigara izmaritlerini sokaklara atmak gibi küçük-büyük birçok olumsuz tavır ve davranışlar gerçek bir müminin mutlaka sakınması gereken kul ve kamu hakkı ihlalleridir.
13. Diğer Canlıların Hakları Hakların gözetilmesi konusunda insanın muhatabı sadece insanlar değildir; diğer canlıların da hakları vardır Bu haklar Onları İncitmemek, Aç Ve Susuz Bırakmamak, Yuvalarını Yıkmamak, Yavrularını Öldürmemek, Kendilerinden helal ve meşru ölçüde faydalanmaktır.
Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde, "Allah, merhametli olanlara rahmetiyle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsinler..." (Tirmizi, Birr 16) buyurarak bütün canlılara şefkatle muamele edilmesini istemişlerdir. Diğer bir hadislerinde de, "Haksız yere bir serçeyi bile öldürenden Yüce Allah kıyamet gününde hesap soracaktır." (Nesâi, Dahâyâ, 42) buyurmuşlardır.
Bir defasında açlıktan karnı sırtına yapışmış, yorgun ve bitkin duruma düşürülmüş bir deve görünce, "Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah'tan korkun." (Ebu Davud, Cihad, 44) diyerek deve sahiplerini ikaz etmiştir. Yine kedisini aç bırakarak işkence eden bir kadının ilahi cezaya uğrayacağını bildirmiş, köpeğe yaptığı iyilik yüzünden de bir kişinin cennete gireceğini müjdelemiştir. (Buhârî, Bed'ü'l-Halk, 16; Şirb, 9, Edeb, 27; Müslim, Enbiya, 54; Müslim, Selam, 153). Bir gün Kanuni Sultan Süleyman, Şeyhülislam Ebüssuud Efendi'ye sorar: "Meyve dalına konsa bir karınca Vebali olur mu karıncayı kırınca?" Ebüssuud Efendi cevap verir: "Yarın Hak divanı kurunca Kanuni'den alır hakkını karınca"
Evet, ahirette Hakk'ın divanı kurulunca öyle bir adalet uygulanır ki, kimsenin kimse üzerinde zerre kadar hakkı kalmaz. Bu bakımdan tüm canlıların hak ve hukukundan ve hatta tabiat ve çevreden de sorumlu olduğumuz unutulmamalıdır. Aynı şekilde bitkiler, hayvanlar ve diğer canlılarla ortak yaşam alanımız olan tabiatta mevcut dengeyi korumak da yükümlülüklerimiz arasındadır. (Rahmân, 55/7-8). Şüphesiz hak sahibi olanlar yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Mesela Hasta Hakkı, Eğitim Hakkı, Öğretmen-öğrenci Hakkı, Sıra Bekleyenlerin Hakkı, Vatandaşlık Hakkı, Yönetenlerin Ve Yönetilenlerin Hakkı, Tüketici hakkı vb. birçok alanda insanların hakları ve sorumlulukları vardır.
Netice Olarak; İslam'a göre hakların kaynağı yüce Allah'tır Haklar ve yükümlülükler O'nun tarafından belirlenmiştir. Haklara riayet edildiği ve yükümlülükler yerine getirildiği oranda toplumda huzur ve mutluluk olur. Günümüz dünyasındaki huzursuzlukların, kavga ve cinayetlerin, hatta savaşların; haklara saygısızlıktan, işin sonunu hesaba katmadan hak ihlalinde bulunmaktan kaynaklandığı bir gerçektir. Bu bakımdan hiçbir ayrıcalığın söz konusu olmayacağı, haklı ve haksızın mutlaka ortaya çıkarılacağı hesap gününde mahcup olmamak için kul ve kamu hakları konusunda duyarlı olmak gerekir Kul ve kamu haklarını ihlal edenleri, hak sahipleri bağışlamadıkça yüce Allah'ın da bağışlamayacağı bilinmelidir.
Allah'ın huzuruna kul ve kamu hakkı ile çıkmanın çok ağır bir vebalinin olduğu unutulmamalı; şayet herhangi bir hak ihlalinde bulunulmuşsa, hak sahiplerine hakları ödenerek helalleşilmelidir. Kısaca her bir günün sonunda kişi yastığına başını koyunca, o güne ait üzerinde Allah hakkı ve kul-kamu hakkı bulundurmamayı kendine en önemli hedef olarak belirlemeli ve gereğini yapmalıdır.