Üstad Necip Nazıl Kısakürek’ten Şiirler (Kaynak: Çile) Behçet Gündüz
Kader; beyaz kağıda sütle yazılmış yazı Elindeyse, beyazdan gel de sıyır beyazı.
Sofrada değişir her şey, ekmek değişmez Ne kanun, değişmeze hasret çekmez değişmez
Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık Anla ki yok, Allah’tan başkasıyla yakınlık
Güzel Allah’ım senden ne gelecekse gelsin Sen ki rahmetinle de kahrınla da güzelsin
Ne kervan kaldı ne at, hepsi silinip gitti İyi insanlar iyi atlara binip gitti.
Perdenin ardı perde, perdenin ardı perde Her siper aşıldıkça gaye öbür siperde.
Tohum çatlar da bilmem, kafa nasıl çatlamaz Yeni odur ki solmaz, pörsümez, bayatlamaz.
İşaret bekliyorum, yağız atım eğerli Yanarım sorarlarsa ne getirdin değerli.
Verirler “ben acizim, kudret senin” dedikçe Verenin şanı büyük, sen iste, istedikçe.
Mezarlarda susarken dilsizler dudaksızlar Üstlerinde ot biter, kuş öter, arı vızlar
Ne görsem, ötesinde hasret çektiğim diyar Kavuşmak nasıl olmaz, madem ki ayrılık var.
Ruhum öz dünyasına kaçmak için gayrette Yalan dünyaya şimdi inmiş gibi hayrette
Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki Orada o varken burada bırakılmaz ne var ki
Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse
Hasis sarraf kendine bir başka kese diktir Mezarda geçer akça neyse onu biriktir.
Bu Dünyada; renk, nakış, servet ne varsa küsüm Gözümde son marifet Azrail’e tebessüm
Büyük randevu, bilmem nerede, saat kaçta Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta
Son gün, olmasın dostum çelengim top arabam Alıp beni götürsün, tam dört inanmış adam
Şu geçeni durdursam, çekip eteğinden Soruversem, haberin var mı öleceğinden?
Öleceğiz, öleceğiz, müjdeler olsun Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Ne kadar gözbebeği varsa üstüste gelse Yine ayrı görüş, ayrı manzara herkese
Sayılarda çoğalmak niçin ne olmak için Bir tek hiçtir çarpısı, kırk milyona bir hiçin
Bu gömlek dikiş tutmaz, hep söküle Bütüne gel deseler ve gitsek güle güle.
Mayın tarlasına düşmüş bir deliyim hudutta Gözüm sekizinci renk ve dördüncü buutta.
Bir bölünmez ki insan, onu zaman bölüyor İnsan her an dirilip, her an ölüyor.
Çıbanımız çok derin, istemez yakılar Nerde bizim şarkımız, nerde öbür şarkılar.
Allah dostu odur ki nefsine tek pay biçmez Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez.
Kainatta ne varsa suda yaşadı önce Üstümüzden su geçer, doğunca ve ölünce.
Bu dünya insanlığa manevi hamam olsa Her rengiyle insanlık, tek rengiyle tamam olsa.
Lafımın dostusunuz, çilemin yabancısı Yok mudur sizin köyde çeken “fikir sancısı”
Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul
Beni kimsecikler okşamaz madem Öp beni alnımdan sen öp seccadem
Hangi kabus bastı ki seni uykularında Birdenbire cehennem kaynadı sularında
Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş Azap var mı alemde fikir çilesine eş
Renk, koku, ses ve şekil ötelerden haberci Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan ezberci.
Bana yanmak düşüyor, yangın görsem resimde Yaşıyorum zamanın koptuğu bir kesimde.
Bir şey koptu benden her şeyi tutan bir şey Benim adım bay Necip, babamın ki Fazıl bey.
Ebedi gençlik ölüm desem kimse inanmaz Taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
Usandım boş yere hep gitmeler gelmelerden Bırakın uyuyayım, yandım kelimelerden.
Allah resul aşkıyla yandım bittim kül oldum Öyle zayıfladım ki, sonunda herkül oldum.
Alemin küfre göre hem başı hem sonu hiç “İki hiç” arasında varlık olur mu hiç?
Şafakta namaz vakti bana uzatılan zarf Kelime bu zarftadır, gerisi sadece harf.
Fikr’et nasıl kurulmuş içiçe bu iklimler Nasıl kaynaştırılmış, sesler, renkler, hacimler.
Ne kadar gurbet varsa, o vatandan haberci Gurbet dediğin senin, Yaradan’dan haberci
Hangi dağa tırmansam muradım ötesinde Murad, bugün yerine her günün ertesinde
Tel tel ve iplik iplik dikseler de ağzımı Tek ses duysalar,Allah... Yoklayanlar nabzımı.
Biri aşk, biri nefret bizim kanadımız çift Ateş saçmalı ki nur, erisin kapkara zift.
Sual: ey veli! İnsan nasıl olmalı? Söyle Cevap: son anda nasıl olacaksa hep öyle.
Anladım işi, san’at Allah’ı aramakmış Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.
Hazırlayan: Behçet Gündüz Buca-Necip fazıl kısakürek ilköğretim okulu Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni