DEĞERLER EĞİTİMİ NİSAN AYI ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK
ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK Kişiliğini yüceltmeyen, kendini öne çıkarmayan anlamına geldiği söylenebilir. Kibir, kendini beğenmişlik ve züppelikle zıt anlamdadır.
Alçak gönüllü olmakla ne kazanırız Kendimizi kazandığımız söylenebilir. İnsanın istekleri sınırlı değildir. Yetinmeyi bilmedikten sonra en büyük servet bile açlığı dindirmez. Hayatı duymak ve ondan keyif alabilmek alçak gönüllü olmaya bağlıdır.
Alçak gönüllü kişinin bazı özellikleri sınırlarını kabul etmek her şeyde iyi olamayacağını kabul etmek, kendi hatalarını tanımak, sahip olduklarından memnun olmak, hata yapmaktan korkmamak, hata yaptığını kabul etmek kendini övmekten kaçınmak, her şeyi kendine mal etmemek, başkalarına müteşekkir olmak, kendini başkalarıyla karşılaştırmamak, öğrenmeye açık olmak, başkalarına yardım etmektir.
Alçak Gönüllülük Basit şeylerden keyif almayı alçak gönüllülük sayesinde başarırız. Hayatın zorluklarıyla mücadele edecek gücü kendimizde buluruz.
Alçak Gönüllülük Mütevazı bir insansanız, hiçbir deneyimi aşağılamazsınız, hiçbir çalışma arkadaşınız değersiz değildir, hiçbir anınızı dikkatinizi vermeden geçirmezsiniz. Tevazu sizi her detaya özen göstermeye iter. Bir işi sıkıcı, yorucu, moral bozucu veya zaman kaybı olarak görüp es geçmek yerine baştan sona sabır gösterir, işi en ince noktasına kadar öğrenirsiniz
ÖZLÜ SÖZLER Her türlü iyilik bir evde toplanmış ve onun anahtarı tevâzu olmuştur. Her türlü kötülük bir evde toplanmış ve onun anahtarı kibir olmuştur. Yunus bin Hüseyin Bey mütevazı ve alçak gönüllü olmalı, suçlu kimselerin de suçunu affetmelidir. Bey mağrur, kabadayı ve kibirli olmamalı; beyler büyüklük taslar ve kibirli olurlarsa, ey oğul onlar şüphesiz itibar görmezler. Kutadgu Bilig- Yusuf Has Hacib
Yavuz Sultan Selim‘in alçak gönüllülüğüne dair hikaye.. Mısır fethinden sonra İstanbul'a dönmekte olan Yavuz için, şehirde karşılama merasimleri tertip dilmekte ve adeta kıyametler kopmaktadır. Bütün İstanbul ayaktadır. İstanbullular, en samimi hisleriyle padişahlarını alkışlarla karşılamak için sabırsızlanmaktadırlar. Halbuki Yavuz, gösterişi sevmeyen, hususi yaşayışında son derece mahcup, sakin bir adamdır. Geceleri gözlük takıp kitap okurken, bir ilim adamından farkı yoktur. Son derece sade giyinirdi. İstanbul'da kendisi için yapılması düşünülen merasimi duyunca son derece sıkılmıştı. Bir gün sonra şehre girmesi lazımken, daha önce, geceden birkaç kişiyle beraber kayığa bindi. Gizlice Topkapı Sarayı'na çıktı. Ertesi gün halk, padişahın saraya geldiğini anlayınca, hiçbir merasim yapılamadı. Yavuz'un bu hali, Türk-İslam ahlakına güzel bir numune olduğu gibi, tören hastası olan ve merasimsiz bir yere gitmeyenlere de çok güzel bir ders mahiyetindedir.