FATİH İLKOKULU 1. SINIFLAR UYUM SÜREC İ VEL İ B İ LG İ LEND İ RME SEM İ NER İ NE HAZIRLAYAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN REHBER ÖĞRETMEN SEDAT KAPUCU HAZIRLAYAN.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
STRES SINAV KAYGISI KARACASU LİSESİ Rehberlik Servisi.
Advertisements

ETKİLİ ÖĞRETİM İÇİN YÖNTEM VE TEKNİKLER
AKRAN DESTEKLİ ÖĞRENME
OKULA UYUM OKUL FOBİSİ. Okul Fobisi Değil, Anneden Ayrılma Korkusudur.
T.C. ORDU VALİLİĞİ İlköğretim Müfettişleri Başkanlığı TAM ÖĞRENME MODELİ TAM ÖĞRENME MODELİ.
AKIL (ZİHİN) HARİTASI.
Zihinsel engellilerin sınıflandırılması
AİLELERLE İŞBİRLİĞİ.
SOSYAL GELİŞİM Öğr. Gör. İdris KARA.
BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETİM JEROME BRUNER.
1 “Öğrenci Merkezli Öğretim” Öğretmen Adayları Bakış Açısı ile Ne İfade Ediyor? Dr.Dürdane JACOBS Dr. Fahriye HAYIRSEVER.
SOLUNUM VE GEVŞEME EGZERSİZLERİ İLE ETKİLİ MÜZİK EĞİTİMİ AYŞEN ÜMİT İSTANBUL BİLİM VE SANAT MERKEZİ Müzik Mentoru.
ÇOCUK VE AİLE EĞİTİM SEMİNERLERİ Psikolog Arzu Seven.
AYNUR ŞİMŞEK İŞLETME YÖNETİMİ PROGRAMI ÖNÜNÜZDEN ÇEKİLİN.
KENDİMİZİ TANIMAK MESLEKLERİ TANIMAK MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ SEÇMEK İSTEDİĞİM MESLEKLER HAKKINDA NERELERDEN BİLGİ ALABİLİRİM.
SINAVLARDA YAŞANAN KAYGININ AZALTILMASINA YÖNELİK VELİLERE ÖNERİLER.
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA YOLLARI Zeynep KAHYA Rehber Öğretmen.
VERİMLİ DERS ÇALIŞMA NASIL OLUR? EYYÜBİYE REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ.
Sözsüz İletişimin Özellikleri
Sevgili 8.sınıf öğrencisi; Kendi yeteneklerin, ilgilerin, değerlerin hakkında bilgi sahibi olmak ve daha doğru lise tercihi yapabilmek için lütfen öncesinde.
BİLGİ :Öğrenme ile kazanılır.Tekrar ile pekiştirilir. Test çözme tekniğini kullanmanın temelini teşkil eder. YORUM: Öğrenilen ve tekrar ile pekiştirilen.
Uzun ve yorucu bir okul döneminden sonra çocuklar nihayet tatile girdi. Ancak sınavlar, dersler, erken kalkma gibi birçok zorluğun geçici bir süreyle.
1. Aşağıdakilerin hangisinde yanıt cümlesi, dönüşlülük zamiridir? A) Hangilerinin durumu iyi? Bazılarının. B) Kimin saçları daha uzun? Bunun. C) Kaçının.
ÇOCUĞUMLA ÖĞRENİYORUM
KİRAZ ORTAOKULU REHBERLİK SERVİSİ
Çocuklarda Davranış Ve Uyum Sorunları
Aile İçi İletişim İle Çocuğunuzun Sorunlarını Çözebilirsiniz!!!
OYUN VE OYUNCAĞIN ÇOCUK GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİLERİ
SINAV KAYGISI VE BAŞETME YOLLARI
Öğretimin Uyarlanması
REHBERLİK SERVİSİ.
Ödev yapma alIşkanlIğI
SINAV KAYGISI VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI.
CESARETLENDİRME ve ÖVGÜ
ADANA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ
BİREYSEL MOTİVASYON TEKNİKLERİ
AİLE İÇİ İLETİŞİM VE OKUL BAŞARISI F.Birsen OLGUN Rehber Öğretmen.
BİRİNCİ SINIF ÖĞRENCİ VELİLERİNE ÖNERİLER
ELİ ÖPÜLESİ CAN ÖĞRETMENLERİM KAÇ ALIŞKANLIĞIMIZ VAR DERSİNİZ?
Ne denli az şeyiniz kalırsa, kaygılanacak o kadar az şeyiniz olur
Eğitim Bilimleri Fakültesi
K.İ.H.O. REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA HİZMETLERİ
Özgüvenli Çocuk Yetiştirme Seminerini
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİ.
CEYLANPINAR ANADOLU LİSESİ
AİLENİN OKUL BAŞARISINA KATKISI
SarIyer beledİyesİ gençlİk eğİtİm merkezİ Aİle-eğİtmen buluŞmasI
SINAV KAYGISI VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI.
OKULA UYUM ve VELİLERE ÖNERİLER
PENDİK REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Eğitim Öğretim Yılı Rehberlik Servisi ‘ÇOCUĞUM OKULA BAŞLIYOR ‘ konulu veli seminerine hepiniz HOŞGELDİNİZ…
Sağlık Bilimleri Fakültesi
OKUL ÇAĞI ÇOCUĞUNUN GELİŞİM DÖNEMLERİ VE AİLEYE ÖNERİLER
BAŞARIDA VERİMLİ ÇALIŞMA YOLLARI
Bilinçli Tercih Seminerine
Çocuklarımız İçin Düşünün
Sağlık Bilimleri Fakültesi
GÜDÜLENME-MOTİVASYON
ÇOCUKLARIMIZIN MUTLU VE BAŞARILI OLMASI İÇİN…
KABUL DİLİ.
KİPER’İN DOĞUM GÜNÜ.
VELİ SEMİNERİMİZE HOŞGELDİNİZ

İLETİŞİMİ KOLAYLAŞTIRAN YAKLAŞIMLAR
BAĞIMLILIK NEDİR? NE DEĞİLDİR?
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
Nitel araştırma soruları sorma ve soru formu oluşturma
ALAN TERCİHLERİ VE MESLEK SEÇİMİ
Sunum transkripti:

FATİH İLKOKULU 1. SINIFLAR UYUM SÜREC İ VEL İ B İ LG İ LEND İ RME SEM İ NER İ NE HAZIRLAYAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN REHBER ÖĞRETMEN SEDAT KAPUCU HAZIRLAYAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN REHBER ÖĞRETMEN SEDAT KAPUCU

 1. SINIF VELİSİ OLMAK  1. SINIF ÖĞRENCİSİNİN ÖZELLİKLERİ  ERKEN YAŞTA OKULA BAŞLAYAN ÇOCUKLARIN SORUNLARI  OKULA BAŞLAYAN ÇOCUKLARDA NE TÜR SORUNLAR GÖRÜLÜR?  ANNE BABA OLARAK ÇOCUĞUN ÖDEVLERİNE VE DERSLERİNE NE KADAR MÜDAHALE ETMENİZ DOĞRU OLUR?  ÇOCUĞUN OKUL DURUMUNU ÖĞRENME  BESLENME ALIŞKANLIĞI  ÖNERİLER SEMİNER İÇERİĞİ

 Bir çok çocuk için okul daha önce hemen hiçbirini tanımadığı çok sayıda çocukla karşılaşma zorunluluğuyla, uyulması gereken kurallarıyla ve başarılması gereken öğrenim görevleriyle dolu yepyeni bir sosyal çevredir.

1.SINIF ANNE BABASI OLMAK Birinci sınıf anne babası olmak zor iştir. Sabır ve emek ister. Çocuklar önce eline kalem alırlar. Daha doğru düzgün tutamazlar bile. Sonra eline kalemi verir, düzgünce tutmayı gösteririz. Tabi sadece kalemi tutması yetmez defter üzerinde nasıl yazacağını gösteririz. İlk başta bunları bile zor yapar çocuklar. Tabi her çocuk bir olmaz; bazısı hemen eline alır karalamalar yapmaya başlar. Hemen aferin benim kızıma, oğluma deriz. Bazı ise defalarca uyarmamıza, göstermemize rağmen kalemi düzgün tutturması günler bile alabilir. ÇOCUĞUN GELİŞİMİYLE İLGİLİ tabiki bunlar. Bazı çocukların el kasları henüz pek güçsüzdür, zorlanırlar baya..Anne, babalar bu durumda çok kızarlar çocuklara. "Kızım, oğlum kaç defa dedim sana kalem öyle tutulmaz" diye... daha sonra karalama yaptırmaya başlarız. Elleri iyice alışsın kaleme deftere diye. Düzensiz çizgi çalışmalarıyla devam eder, sonra artık yavaş yavaş harflere benzer şekiller çizdirmeye başlarız, düzenli çizgi çalışmaları yani. Çocukların bazıları yine pek beceriklidirler hevesle yaparlar bunları ve de pek bir güzel. Anne babalar yine mutlu tabi. Yapamayanların anne babaları ise yine başta güzel güzel tekrar tekrar ellerinden tutarak yazdırırlar büyük bir sabır gösterirler.

Sabır sabır. Bu dönemde veli öğretmene, öğretmen de velisine dert yanar yapamıyor diye. Yani sık sık öğretmen - veli görüşmesi yapmaları gerekmektedir. Şimdiye kadar yazma boyutuna baktık; bir de okuma boyutu var. Verilen her ses önce hissettirilir, sesin söylenişi verilir. Sonra yazılışı gösterilir. En son birleştirme yapılıyor. Burada da öğrenciler zorlanmaktadır. Velilerde de yavaş yavaş yakınmalar başlıyor yine benim çocuğum sesleri tanıyor ama birleştiremiyor diye. Sabır sevgili anne ve babalar sabır. Her şey yavaş yavaş olacak. Daha ilk kez karşılaştı çocuklar bu olayla. Zamanla alışacaklar tabiki.

Burada yapılması gereken okuma çalışmalarına devam etmek olacaktır. Tabii okulda da aynı zamanda başka sesleri öğrenmeye devam edecekler. Siz daha çok telaşlanacaksınız büyük olasılıkla ama merak etmeyin çocuklar bir yandan yeni sesi öğrenirken, diğer yandan da eski öğrendiklerini yapılan çalışmalarla sürekli tekrar edecekler. Hem eski hem de yeni öğrenilenler tekrar edildikçe pekişecektir. İşte yapılan bu tekrarlarda bir bakacaksınız ki çocuğunuz geçen gün okuyamadığı sözcükleri artık okuyor. Çünkü zamanla çocuklar bu birleştirme işinin mantığını kavrayacaklar. Sonra ise çok daha kolay olacaktır.

 Çocuğunuz belki biraz geriden gelecek. Ama bu dönemde çok da önemli değil. Her çocuk aynı zamanda öğrenmez zaten. Hiç kimse de bunu beklemez. Bazı çocuklar 1- 2 göstermede öğrenirken bazıları 10 kerede, bazıları ise diğerlerinden aylar sonra öğrenebilir. Bu normaldir. Her çocuk farklıdır ve her çocuğun öğrenmek için bir zamanı vardır. Siz ne kadar çabalarsanız çabalayın o zaman gelmemişse siz boşuna kendinizi yıpratırsınız.

Bazı çocuklar da verilen ses ve sözcükleri ezberliyorlar o zaman iş biraz zor tabi. Başta ezber olsa da mantığını kavratmak gerekiyor. Yoksa öğrendikleri her sözcüğü ezberlemek çok zor. Önce sesi tanıyacaklar, okuyacaklar ; sonra yazacaklar ve en son da öğrenilen sesleri birleştirip okuyacaklar. Okuma yazma öğretiminde en önemli aşama öğrenilen sesleri birleştirmektir. Sesleri birleştirmeyi öğrenen çocuk okumayı başarır. Yazması içinde bol bol bakmadan yazma çalışması yapmak gerekir. Öğrenilen ses ve sözcükler tekrar tekrar okutulduktan sonra önce bakarak yazma çalışması ve en son olarak da bakmadan yazma çalışması mutlaka yaptırılmalıdır. Sesleri birleştirerek okuyan ve bakmadan yazabilen öğrenci artık okuma yazmayı başarmış demektir. Bundan sonra bol bol okuma yazma çalışması yaparak okumanın hızlandırılmasına çalışılmalıdır. Çocuklar okuma yazmayı yeni öğrendiklerinde tekrar yaptırmak çok önemlidir. Yeni öğrenilen bilgiler çok çabuk unutulabilmektedir. Zaman zaman velilerimiz çocuğum okuma yazmayı öğrendi diye okuma yaptırmayı ihmal edebiliyor. Bu durumda çocuklarda gerilemeler oluyor. Okuması hızlanmayabiliyor. Her gün düzenli olarak okuma yazma çalışması yaptırmayı unutmayın. Yoksa yaptığınız tüm çalışmalar boşa gidebilir. En baştan itibaren düzenli olarak okuma yazma çalışmasını ihmal etmeyin.

OKUMAYA GEÇEN ÇOCUKLARA BOL BOL TEKERLEMELER OKUTUN. BU DÖNEMDE ÇOCUKLAR UZUN YAZıLAR OKUMAKTAN MEMNUN OLMAZLAR. OKUDUKLARı PARÇALARı ÇOK KıSA OLMASı ÖNEMLIDIR. BUNUN IÇIN EN UYGUN OKUMA MATERYALLERI HEM KıSA HEM DE EĞLENCELI OLAN TEKERLEMELER, ŞIIRLER VE BILMECELERDIR. ÇOCUKLAR BUNLARı EĞLENEREK OKUR VE ÇOK ÇABUK EZBERLERLER. BU DA OKUMALARıNı HıZLANDıRMADA ÖNEMLIDIR. BU DÖNEMDE OKUNACAK HIKAYELERDE BOL RESIMLI, AZ YAZıLı VE BÜYÜK PUNTOLU OLMALıDıR. OKUNAN HIKAYELER MUTLAKA ANLATTıRıLARAK ÇOCUĞUN ANLATıM YETENEĞI DE GELIŞTIRILMELIDIR.

 Okuma yazma öğretiminde velilerimizin en çok dert yandığı konulardan bazıları da şunlar oluyor. "Çocuğum çok çabuk sıkılıyor?, Ders yapmak istemiyor?,Ders yaparken çok zorlanıyor ve ağlıyor? Ne yapmalıyım? Çocukları çok bunaltmamak gerekiyor aslında. Bu dönemde çocuklar yaşları gereği en çok oyun oynamayı seviyorlar. Ama gerek okulda, gerekse evde okula başladıklarından itibaren o kadar çok dersle meşgul ediliyorlar ki bu onları çok sıkıyor. Düşünün okullar açılmadan 1 ay öncesine kadar diledikleri gibi oynayabiliyorlar, istedikleri gibi çizgi film izleyebiliyorlardı. Okullar açıldı ve çocuklar çok daha farklı bir dünyayla tanıştılar. Tabi bazı çocuklar anaokuluna gittikleri için daha kolay adapte olabilirler. Ama inanın onlar bile bocalıyorlar. Anaokulunda bol bol oyun oynuyor, şarkılar söylüyor, resim yapıyorlardı. Yeni bilgiler de öğreniyorlardı tabi ama bu 1. sınıftakinden daha farklıydı. Şimdi ise 1.sınıfa başladılar.

ÇOCUKTAKI ÇOK UFAK BIR ILERLEMEYI BILE GÖREREK "AFERIN BAK BIRAZ DAHA DIKKAT EDERSEN OLACAK. BIRAZ DAHA ÇALıŞıRSAK BAŞARACAKSıN." GIBI CÜMLELERLE EN UFAK ILERLEMELERI ÇOCUĞA GÖSTEREREK ONU HEVESLENDIRMEK GEREKIYOR. YOKSA "HALA OKUYAMıYORSUN. SEN HIÇ OKUYAMAYACAKSıN." GIBI SÖZLER SÖYLERSEK ÇOCUK BAŞARıLı OLAMAYACAĞıNı, NE YAPARSA YAPSıN OKUYAMAYACAĞıNı DÜŞÜNÜR KI BU DURUMDA ÇALıŞMA ISTEĞI TAMAMEN BITEBILIR. ONU GÜZEL SÖZLERLE ÖDÜLLENDIRMEK; KıZıP,BAĞıRMAKTAN ÇOK DAHA ETKILI BIR YÖNTEMDIR. ÇOCUĞUN ÜSTÜNE GEREĞINDEN FAZLA DÜŞEREK ONU BUNALTMAK HIÇ DOĞRU DEĞIL. BU TÜR BIR DAVRANıŞ FAYDADAN ÇOK ZARAR VERIR.ÇOCUKLARıN OKUMA YAZMADAN SOĞUMALARıNA NEDEN OLUR.

yanlış bir tutumdur. Çocuklara ders yaparken sıkıldıklarında ara vermek gerekir. Uzun süre ders yaptırmak yanlış bir tutumdur. Kısa kısa aralar vererek çalışma yaptırmak çok daha iyidir. Aralarda da sevdiği, istediği bir şeyler yapmasına izin vermek gerekir. Çocuklara okuma yazma öğretirken oyunlardan da yararlanmak gerekiyor. Oyun şeklinde eğlenceli çalışmalar yaptırılabilir. Çocuklar okulda 6 dersin büyük çoğunluğunda okuma yazma çalışması yapıyorlar. Bir de eve geldiklerinde anneler başlıyor saatlerce ders çalıştırmaya. Çocuklar da sıkılıyorlar tabiki. Kendinizi bir de onun yerine koyun ve düşünün durumlarını. Okuldan geldikten sonra biraz çocukları serbest bırakmak gerekiyor.

 Oyun oynamaya ve dinlenmeye yeterli zamanı verdikten sonra çalışmaya başlanmalıdır. Ne zaman çalışma yapılacağına önceden çocukla beraber karar verilmelidir. Çocuk neyi ne zaman yapacağını bilmelidir. Bu şekilde çocuğa ders çalışma disiplini de kazandırılmalıdır. Böylece çocuk planlı ve programlı olmayı da öğrenir. Bu ileriki yıllarda da devam ettirilmelidir. Böyle bir tutum okul başarısını OLUMLU yönde etkileyecektir. Siz de sürekli "Ders çalış. Dersini yap." demek zorunda kalmazsınız. Bu durumda çocuk ne zaman ders çalışacağını bilir.

1. SINIF ÇOCUĞUNUN GENEL ÖZELLİKLERİ:  Öğrenmeye isteklidir;  Denemeye heveslidir;  Kendisinden sorumlu olan kişiyi memnun etme isteği vardır;  Suçlama oyunu oynayabilir;  Yoğun duygular yaşar;  Tutarlılık ihtiyacı hisseder;

1. SINIFA GEÇTİĞİNDE ÇOCUĞUMUZUN SAHİP OLMASI GEREKEN BECERİLER: Çocuğumuz ana okuldan 1. Sınıfa geçerek, artık bizlere "Ben artık küçük bir çocuk değilim. Kendi sorumluluklarımı kendim yerine getirebilirim" mesajını vermektedir. Dolayısıyla, uyum haftası sonunda artık okula tek başına servisle gidip gelebilir. Sınıf düzenine uyum sağlamasına yardımcı olacak biçimde; çantasını dolabına kendisi koyabilir, paltosunu asabilir, ayakkabılarını bağlayabilir, çalışma kâğıtlarına ismini yazabilir ve sınıf çalışmalarını zamanında tamamlayabilir. Kendi ev ödevlerini kendisi yapabilir. Bu tamamen kendi sorumluluğunda olmalıdır. Anne – babanın bu alanda yegâne görevi ödevleri kontrol etmek, çocuğumuzun hata yapmış olduğu yerlere "Şuraya dikkat eder misin?" tarzında dikkati çekmek, hatalarını düzeltmesine şans vermektir. Çocuğumuz sınıf içindeki sözel paylaşımlara katılabilmeli, öğretmeninin sözel yönergelerini takip edebilmelidir. Bu noktada, 1. Sınıfın başlarında çocukların dikkat süresinin genellikle 5 – 10 dakika arasında değiştiğini bilmekte fayda vardır.

BAZI ÖZEL DURUMLAR: Eğer çocuğumuzda artikülâsyona dair sıkıntılar varsa; yani ana dilinin bağımsız veya bileşik seslerini doğru ve anlaşılır şekilde çıkaramıyorsa, çıkardığı sesler aynı yaş grubundaki çocukların çıkarması gereken seslerden farklılık gösteriyorsa, bu durum okuma – yazma sürecini de olumsuz etkileyeceğinden bu konuyla ilgili olarak uzman bir konuşma terapistine başvurmakta fayda vardır. Bazı çocuklarımızın göz sorunları, 1. Sınıfta bilişsel açıdan kendisini yeterince gösteremeyip tespit amaçlı göz doktoruna gidildiğinde ortaya çıkar. Dolayısıyla her ihtimale karşın, dönem başında çocuğumuzu bir göz doktoruna götürmek de yararlı olacaktır. Çocuğumuzun kalem tutuşunda bir sıkıntı varsa, özellikle ağ boşluğunu destekleyen türde küçük, koruyucu plastik süngerleri kurşun kalemlerine geçirebiliriz. Küçük kas gelişimini desteklemek amacıyla; dikey bir yüzeyde yazı yazmasını, bir paket kuru mercimek, makarnanın içine boncuk atıp onları bulmasını, büyük plastik cımbızla küçük nesneleri tutmasını, ipe boncuk dizmesini sağlayabiliriz. Tüm bunları yapmamıza rağmen sorun devam ediyorsa, bu konuda uzmana başvurmakta fayda vardır.

A YıNı D OLDURMAMıŞ Ç OCUKLARıN 1.S ıNıF V ELILERINE (2010 ‘ LU ÖĞRENCILER ) Çocuğunuzu erken yaşta okula göndermeyi bir avantaj olarak görmeyin. Bırakınız çocuğunuz çocukluğunu yaşasın. Erken göndermeniz size katkıdan ziyade bir ek yük getirecektir. Siz evde çocuğunuzu sınıfın seviyesine yetiştirmek için koşturup yorulacak-strese gireceksiniz ve hatta sinirleriniz bozulacak, belki de evladınızı hiç hırpalamadığınız kadar hırpalayacak, şayet eskiden hırpalıyorduysanız belki de onu iyice paralayacak ve o şekilde çalışmalarınızı devam ettireceksiniz.

Ocak-şubat-mart aylarında doğan çocuk ile kasım –aralık aylarında doğan çocuklar arasında yaklaşık ay var demektir. Bir-iki aylık çocuk henüz oturamaz, anne-babasını tanıyamazken, 8-9 aylık çocuk yürümeye, hatta konuşmaya adım atabilecek duruma gelmektedir. Bırakınız, çocuğunuz iç- dış dünyası ile(oyuncakları ile akranları ile… sizinle) biraz daha haşır-neşir olsun. Anaokuluna gitsin veya gitmesin, biraz daha kendini geliştirsin, olayları biraz daha iyi kavrasın. Vücut – zeka, dil ve sosyal gelişimini tamamlasın.

Her taşıtın bir yük taşıma kapastesi vardır. Şayet siz bu yük taşıma kapasitesini ille de ben artıracağım diye inat ederseniz, aracınızın motoruna veya başka bir aksanına illaki bir hasar-arıza verirsiniz. Okul yaşını doldurmayan çocuk biraz daha içine kapanık, pasif-çekingen olur. Yaşını doldurmuş olan çocuklar hem bedensel gelişim hem de sosyal zeka yönünden biraz daha gelişkin oldukları için sınıfta istedikleri gibi kendilerini ifade edebilir, öğretmenden yardım isteyebilir ve hatta yardım da etmek isterler. Oysa; sosyal gelişimini tamamlamamış olan çocuk günden güne öğretmenden ürkmeye, korkmaya ve uzaklaşmaya başlar. Yanında hep sizi ister sizden destek görmek ister. Şu an okulun ilk zamanları olduğu için size pek o kadar yük düşmüyor. Fakat iş harflere, hecelere ve hele hele kelimelere dökülünce ne kadar ağır bir yükün altına girdiğinize şahit olacaksınız. Belki çocuğunuz bu yükün altından kalkabilecek ama, çocuğunuzda ve sizlerde mutlaka kalıcı eserler bırakacaktır.

Nasıl ki hastalığın teşhisi doktorun işi ise, eğitim de öğretmenin işidir. Eğer bir öğretmen çocukta ışık gördüğünü veya göremediğini söylüyorsa, onun mutlaka bir bildiği vardır. Hekime nasıl inanıp güveniyorsak öğretmenin de dediğine kulak verip, söylediklerini yabana atmamalıyız. Sınıf - okul ortamı adeta büyülü bir ortamdır. Dışarıda haylaz olan çocuğun hareketlerini kısıtlar. Okuldaki bir haftalık uyum süreci bittikten sonra işler yavaş yavaş zorlaşmaya başladıkça, çocuğunuz da ister istemez (tabi ki bazı istisnalar hariç ) yükün altında ezilmeye başlayacak. Ve bu durumda siz de devreye girerek çocuğunuz iyice ezilecek ve kendinde bir güvensizlik hissedecek, ufak bir bağrışıp çağırmanızda ağlayacak olmadık davranışlar sergileyecek, yalana baş vuracak (hatta altını bile ıslatacaktır.)

Öğretmen sınıfta kimlere “Aferin” diyecektir? El kasları gelişmiş, olayları kavrayabilen, söylenenleri yazıp çizebilen ve kendini rahatlıkla ifade edebilen öğrencilere… Siz nasıl ki evde çocuğunuza yazamıyor diye sinirlenip ona kızarken, öğretmen de aynı şeyleri yaşayabilir, öğretmen sizlere belki de yıl sonuna kadar hiç de hoşlanacağınız şeyler söyleyemeyecektir. İnsanlar takdir gördükçe kendilerine olan güvenleri artar ve onlar hayatın her alanında daha da başarılı olurlar.

olumlu tepki alamayan Öğretmeninden, anne babasından olumlu tepki alamayan çocuğun psikolojisi günden güne daha da çökecek ve ortaya bambaşka bir kişilik çıkacaktır. Ayrıca, sizler de evde huzuru kaybetmiş olmanın gerginliği dolayısı ile eşinizle varsa diğer çocuklarınızla aranız bir hayli bozulacak ve o eski günlerinizi çok arar olacaksınız.

güvensiz Sizin çocuğunuz çok mu zeki? Size okula gitmek için yalvarıyor mu? Yoksa ; ileride okuyup da gideceği o büyük üniversiteye mi geç kalacak? Lütfen, ham meyveyi oldu diye pazara getirip göstermeyin bile. Çünkü onun pek alıcılığı yoktur. Her şey vaktinde güzeldir makbuldür. Lütfen çocuğunuza kıymayın! Onun bir eğitim yılı değil, belki de bir ÖMÜR BOYU güvensiz olmasına neden olabilirsiniz.

İlkokul döneminde ailenin ve öğretmenin çocuğa karşı olan tutumu onun benlik algısını (Çocuğun kendisini nasıl gördüğünü) olumlu ya da olumsuz etkiler. Dolayısıyla çocuğun başarılı, mutlu olabilmesi ve çevresiyle olumlu ilişkiler kurabilmesi için ailenin dikkat etmesi gereken bazı konular vardır. Bunlar:

Çocuğun okula karşı negatif duygular beslememesi için okulun ve okumanın kazandıracağı şeylerden bahsedebilirler. Örneğin okulda kuracağı arkadaşlıklardan ya da anne babanın geçmişte arkadaşları ve öğretmeniyle olan olumlu yaşantılarından örnekler verilebilir.

zorunluluk ceza  Okula gitmeyi zorunluluk ya da ceza gibi algılamalarına sebep olacak konuşmalardan kaçınılmalıdır.  ‘Çok yaramazlık yapıyorsun seneye okula göndereyim seni de gününü gör.’ Ya da’ Okula başla da senden kurtulayım.’

 Başarısının artması ve olumlu davranışlar kazanması konusunda atılması gereken ilk adım; azarlamayı, bedensel ceza vermeyi, eleştirmeyi ve başkalarıyla kıyaslamayı bırakmaktır.  Kıyaslamak reddetmektir. olduğu gibi kabul edin.  Çocuğunuzu olduğu gibi kabul edin.

 Başarısızlığı konusunda ailenin vereceği olumsuz tepkiler ya çocuğun okuldan ve derslerden soğumasına ya da aşırı ders çalışmasına ve sosyal etkinliklere katılmamasına yol açabilir. Bu da çocuğun psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkiler.

Ö nemli olan performans değil ÇABADIR. Yani çocuğun başarmak için gösterdiği emektir.  Çocuğun her konuda desteklenmeye yüreklendirilmeye ihtiyacı vardır. Bunu yaparsanız hem çocuğun kendine olan güveni artar hem de yeni başarılar elde etmek için heveslenir.  Örneğin çocuk yaptığı resmi gösterdiğinde ‘Aferin çok güzel olmuş benim kızım ya da oğlum çok yetenekli’ gibi sözler söylenirse çocuğun yeni resim yapma konusunda cesareti artar. Çabası desteklenmezse cesareti kırılır. BU NEDENLE BAŞARILARINI ÖVMEKTEN KAÇINMAYIN.

 Aile ilişkilerindeki olumsuzluk dikkatsizlik, hırçınlık, tembellik, saldırganlık şeklinde davranışlar göstermesine neden olur.  Aile içindeki sağlıklı iletişim ortamı ve huzur, çocuğun gelişimini olduğu kadar, okul başarısını ve arkadaşlarıyla ilişkisini de etkiler.

 Okula yeni başlayan çocukların bazılarında okul korkusu diyebileceğimiz bir sorun ortaya çıkar. Çocuk okula gitme konusunda isteksiz görülebilir. Hatta kimi çocuklarda çok sık ağlamalar veya sabah okula giderken huysuzlaşmak, inatçılık yapmak gibi şikayetler görülebilir.  Okul korkusu bazı çocuklarda bulantı, kusma, karın ağrısı, baş ağrısı, ishal ya da uykuda huzursuzluk gibi belirtilerle kendini gösterebilir.

 Anne babaların okula yeni başlayan çocuklarında gördükleri bu tip belirtileri yalnızca fiziksel, organik bir rahatsızlık olarak değerlendirmemeleri, bunun okula uyum güçlüğü nedeniyle ortaya çıkabilen psikolojik bir sorun da olabileceğini göz önünde bulundurmaları gerekir.

ÇOCUĞUNUZA NASIL YARDIMCI OLABİLİRSİNİZ? 1- Çocuğunuzun okula dönmesi konusunda ısrar edin. 2- Okula gitme zamanlarında eskisinden daha kararlı olun. 3- Okul çalışanlarının yardımını isteyin. 4- Çocuğunuzla okul korkusu hakkında konuşun. 5- Çocuğunuzun akranları ile zaman geçirmesine yardımcı olun.

OKUL KORKUSUNUN NEDENLERİ OKUL KORKUSU NE ŞEKILDE ORTAYA ÇıKMıŞ OLURSA OLSUN, KAYNAĞı GENELLIKLE ANNEDEN YA DA ANNE YERINE GEÇEN KIŞIDEN AYRıLMA KORKUSUDUR. BU HASTALıK ASLıNDA BIR AILE NEVROZUDUR. OKUL KORKUSU OLAN ÇOCUKLARıN BULUNDUĞU AILELERDE GENELLIKLE AILE BIREYLERI BIRBIRINE ÇOK BAĞLı YA DA BAĞıMLıDıRLAR. SÜREKLI BIRI ÖBÜRÜNE BIR ŞEY OLACAĞı KORKUSUNU YAŞAR. EN SıK GÖRÜLEN NEDENLER OLARAK ŞUNLAR SÖYLENEBILIR: 1. ANNE YA DA BABA SÜREKLI ANKSIYETEDEN (KAYGıDAN) YAKıNMAKTA VE KENDILERINE BIR ŞEY OLACAĞıNDAN KORKMAKTADıRLAR. 2. ANNE-BABA ÇOCUĞA OKULDA, YOLDA BIR ŞEY OLACAĞıNDAN KORKMAKTADıRLAR. 3. ÇOCUK KENDI YOKLUĞUNDA ANNE YA DA BABASıNA BIR ŞEY OLMASıNDAN KORKMAKTA YA DA KENDISINI TERK EDIP GIDECEKLERINDEN KORKMAKTADıR. 4. ÇOCUK ANNE VE BABASıNıN YOKLUĞUNDA KENDISINE BIR ŞEY OLACAĞıNDAN KORKMAKTADıR.

 Bunun dışında, okula gitme konusunda bir sorun yaşamadığı halde, okuldaki düzene uyum sağlamada sorun yaşayan çocuklar da vardır. Bu tip çocuklar okuldaki kurallara uyum sağlamada sorun yaşarlar. Öğretmenlerine ya da arkadaşlarına karşı saldırganca eğilimleri olabilir, Bu tip uyum sorunlarının arkasında gelişim bozuklukları olabileceği gibi uyum, davranış bozuklukları veya duygusal sorunlar da olabilir.  Bazı çocuklar ailesine karşı duyduğu öfkeyi ya da güvensizliği okuldaki öğretmen ve arkadaşlarına yönlendirerek bu sıkıntılarını, bu duygularını açığa çıkarma olanağı bulabilirler. Bu saldırgan ve uyumsuz davranışlarının altında aileye karşı olan öfke ve güvensizlik duygularını ifade etme isteği yatıyor olabilir.

 Ancak gerek okul korkusu gerekse okul uyumsuzluğu konularında ailenin bir uzmandan yardım almasında yarar vardır. Çünkü okul yaşamının başlangıcında bu tür sorunlar yaşayan çocukların bu sorunlardan bütün öğrenim yaşamları olumsuz etkilenebiliyor. Ayrıca tamamen bu soruna bağlı olarak bir takım psikolojik sorunlar da geliştirebiliyorlar.

ANNE BABA OLARAK ÇOCUĞUN ÖDEVLERİNE VE DERSLERİNE NE KADAR MÜDAHALE ETMENİZ DOĞRU OLUR?

 Anne babanın ders konusundaki yaklaşımı mümkün olduğunca olumlu olmalıdır. Okul ve dersle ilgili konularda eleştirel ve baskıcı tutumlardan uzak durulmalıdır.  Çocuğun ödevini zamanında yapmaması, derslerine çalışmaması durumunda sürekli yargılanması, sorgulanması ve eleştirilmesi çocuğun hem derslerinden soğumasına hem okula karşı negatif duygular beslemesine neden olur.

 Çocuğun derslerini yapması konusunda zaman zaman hatırlatmalar yapılması doğaldır ancak bunu yaparken anne babanın kullandığı üslup önemlidir.  ÖRNEĞİN okuldan geldikten sonra direkt televizyon karşısına oturan bir çocuğa annenin’ Ödevin yok mu senin, ödevini yapsana’ ya da’ Ödevlerini bitirmeden televizyon seyretmek yok demedim mi ben sana’ gibi ifadeler kullanmasındansa  ’ SANIRIM ÖDEVLERİNİ ÇİZGİ FİLM İZLEDİKTEN SONRA YAPMAYA KARAR VERDİN DEĞİL Mİ?’ gibi bir soru sorarak hatırlatması çok daha olumlu bir etki yaratır.  Bu şekilde çocuğa SORUMLULUĞUNU hatırlatmış oluruz. Ancak bunu çocuğu aşağılamadan, küçümsemeden, eleştirmeden ve baskı yapmadan yapmış oluruz.

 Anne baba çocuğa ihtiyacı olduğunda yardım edebileceğini açık ve net biçimde ifade etmeli ama çocuğun yerine hiçbir şekilde sorumluluk almayacağını da hissettirmeli. dolayısıyla çocuk verilen ödevleri kendisi yapmalı, anlayamadığı zaman ya da kontrol edilmesi aşamasında anne baba yardım etmelidir.  Bu yaştaki çocukların dikkat süreleri kısa olduğu için, ders çalışma süresi dakika kadar olmalıdır. 15 dakika kadar ara verildikten sonra tekrar ders çalışılabilir.

 Zaman zaman öğretmeninden çocuğunuzun ders ve davranışları hakkında bilgi alın. Ama her gün değil.  Öğretmenin de yoğun olabileceğini düşünerek uygun zamanı önceden belirleyin. Çocuğunuzun öğretmeniyle ilişkinizi bozmayın. Farklı düşündüğünüz konular olabilir. Bu konuları uygun zamanda yüz yüze konuşmayı deneyin.

İLK İŞİNİZ ÇOCUĞA OKULU SEVDİRMEK OLSUN

1) Çocuklarınızdan kapasitesinin üstünde beklentiye girmeyin, çocuğunuzu az çok tanıyorsunuzdur. Yapabileceğini bildiğiniz halde yapamıyorsa teşvik edin. Uğraşıp da yapamıyorsa önemli olan onun denemesi olduğunu, uğraşması olduğunu vurgulayın. 2) Çocuklarınızı başkaları ile yarıştırmayın. kendi başarısını küçümser, kendi yaptıklarından memnun olmaz, mutsuz bir yaşam sürmesine temel atmış olursunuz.

3) Çocuk yardım istediğinde ev ödevlerine yardımcı olun. Ancak bu yardım, çocuğun ödevini yapmaya değil, onu yönlendirmeye yönelik olmalıdır. Çocuk yazamıyor diye onun ödevlerini sakın üstlenmeyin, sonra sizin için sıkıntı kaynağı olur, nasıl olsa yazmasam da evde yazacak birisi var diye hareket eder. Bu da sorumluluk duygusunun gelişmesini ve çalışma alışkanlığı kazanmasını engeller. 4) Çocuk yazamadığı zaman ve zorlandığı zaman onu hırpalamayın, bağırmayın, kızmayın. Yapamıyorsa elinden tutarak gösterin sonra bırakın, kendisi denesin Yapamıyorsa sayfanın başına tıpkı öğretmenin sınıfta yaptığı gibi kırmızı kalemle birkaç şekli (çizgi çalışmaları) siz çizin diğerlerini çocuk yapsın. Yanlışlarını silmeyin. Bırakın okulda öğretmeni görsün.

5) Çocuğu genelde ödüllendirin iyisini çizdiği veya yazdığı zaman “AFERİN, GÜZEL OLUYOR” diye teşvik edin. 6) Ders çalışma saati belirleyin. Her gün aynı köşede ve aynı saatte başlamasına teşvik edin ki, o saati alışkanlık haline getirsin. Ancak eve gelir gelmez de ödevini yap, hadi çabuk gibi sözlerle çocuğunuzu sıkıştırmayın.

7) Sınıf öğretmeni hakkında olumsuz düşünceleriniz varsa sakın bunu çocuğunuzun yanında söylemeyin ki çocuğun öğretmenini benimsemesi zorlaşmasın. Öğrenmesi için sınıfta kurallara uyması ve öğretmenini dinlemesi önemlidir.

8) Çocuğunuz okuldan geldiğinde defterine mutlaka bakın. Bugün ne yapmış? Eksik bıraktığı çalışma var mı? Sınıfta öğretmenin defterine yazmış olduğu örnek ses, sözcük ya da cümleyi yazabilmiş mi? Yoksa defterde sadece öğretmenin yazdığı mı duruyor? Yapamamış ya da yarım bırakmışsa yardım edin beraber yapın. Ama siz değil çocuğunuz yapsın. Siz yanında bulunun, izleyin, gerektiğinde elinden tutup yaptırın. Yazım çalışması yaparken harflerin yazılış yönüne mutlaka dikkat edin. Çocuk nasıl öğrenirse ilerde de öyle devam eder. İleride düzeltmesi zordur. 9) Çocuğunuz okula gelirken çantasında mutlaka tüm araç-gereçlerinin eksiksiz yanında olmasını sağlayın. Araç-gereç getirmediğinde o gün yapılan çalışmalardan mahrum kalır.

10) Ödev yaparken çocuğun dinlenmesini ve enerji toplamasını sağlamak amacıyla anne babalar çocuklarıyla birlikte gevşeme veya rahatlama egzersizleri yapmalıdırlar. Rahatlatıcı bir müzik dinlemek, bir şeyler yiyip içmek ya da vücudunu hareket ettirmek yararlı olacaktır. Çocuğun ödevini yaparken sıkılmasını önlemek için kısa süreli aralar vermesi de sağlanmalıdır. UNUTMAYIN BU YAŞ ÇOCUĞUNUN DİKKAT SÜRESİ OLDUKÇA KISADIR. 11) Çocuğunuzun evdeki çalışma ortamını iyi düzenleyin. Çalışma ortamı sessiz ve televizyonun, bilgisayarın olmadığı yerde olmalıdır.

12) Çocuğunuzun boş zamanları tamamen ev ödevleri ve ders çalışma ile doldurulmamalı. 13) Ödevini yapması için ÖNCEDEN ÖNERİLEN ÖDÜL OLMAMALI. Çocuklarınıza, yapması gereken bir şeyler (ödev yapma ve ders çalışma) için ödül önceden önerilen şey haline gelirse bu rüşvet olmaktadır. Bunu yaparsanız her seferinde daha çok şey isteyecek ve bunların KENDİ SORUMLULUĞU OLMADIĞINI düşünecektir. Örneğin: «Ödevimi yaparım ama dışarı bırakırsan…» «Ders çalışırım ama şunu alırsan…»

14) Çocukların çoğunluğu sağ elini tercih etmektedir. Sol elini tercih edenler sağ el tercihi için ZORLANMAMALIDIR. El tercihini tespit etmede etkili yollardan birisi öğretmenin gözlemleridir. Eğer çocuk iki elini de kullanıyorsa o zaman öğretmen değişik alıştırmalar yaptırarak etkin olarak kullanılan eli tespit eder. Örneğin çocuğa her iki eliyle, zaman tutarak adını ve değişik cümleleri yazdırır. Çocuğun yazdıklarını okunalabilirlik, temizlik, çabukluk vb. açılardan kontrol ederek tercih edilmesi gereken el hakkında karara ulaşır.

15) ÇOCUĞUNUZUN ÖĞRETMENİ İLE KONUŞURKEN; * Okula asla sinirliyken gitmeyiniz. * Kırıcı olmamaya çalışınız. * Kendinizin ve karşınızdakilerin kullandıkları sözcüklere dikkat gösteriniz. * Kendinize "Bu sorunu kim çözebilir?" sorusunu sorunuz. * Bir plan yapınız. Çocuğunuz için uzun vadede ve kısa vadede istediklerinizin bir listesini yaparak, bir hareket planı geliştiriniz. * Yaptıklarınızı kağıda dökerek, saklayınız. teşekkür etmeyi * Öğretmenlere teşekkür etmeyi unutmamalısınız. * Kendinizi bilgilendirin. * Diğer velilerle dayanışma içinde olunuz.

16) Öğretmeni bir güç ve otorite olarak göstererek onu korkutmayın. “Öğretmen kızar, öğretmene söylerim ” gibi ön yargı oluşturacak şekildeki cümleler ile çocukları okul hayatının başında korkutmayın.Öğretmen 17) Okulda çocuğunuzun her an yanında olmaya çalışmayın. İlk hafta haricinde bu süreyi fazla uzatmayın. Çocuğunuz yepyeni bir sosyal çevreye girdiği için ona arkadaşlık kurmasına ve diğer çocuklarla tanışıp gruplara girmesine fırsat verin. Size ihtiyacı olduğu zaman öğretmeni sizinle iletişime geçecektir zaten.

18) Aşırı koruyucu davranmayın. 19) Çocuğunuzun artık okula gideceğini göz önünde bulundurarak yatış kalkış saatlerine dikkat edin. Geç saatlere kadar oturmasına izin vermeyin. Ertesi gün okulda uykusuz ve yorgun olması derslerini etkiler. 20) Küçük sorunlara hazırlıklı olun ve duygusal davranarak bunları büyütmeyin. Kavga etme, düşme, üzerine bir şeyler dökme gibi. O sınıfta öğretmenlerinin olduğunu ona güvenmeniz gerektiğini unutmayın.

21) Anne baba kavgasına şahit olan çocuklar okul başarısında düşüşler yaşayabilirler... Özellikle dikkat ve konsantrasyon gerektiren dersleri anlamakta zorluk çekerler. Okuldayken evi ve anne babayı düşündükleri için dersi dikkatli dinleyemezler. Okuldayken evi ve anne babayı düşünmek zaten var olan kaygılarını daha da artırır. * Eşler arasındaki kavgaların başkalarının önünde ve kontrolsüzce yaşanması çocuğun korkularını daha da artırmaktadır. Anne ve babayı kaybetme, yalnız kalma, yanında kimsenin olmayacağı korkularını pekiştirir. Sürekli kavga ortamında büyüyen çocuklar ciddi güven sorunları yaşarlar. Hayatın içinde güçsüz ve emniyetsiz hissederler. İnsanlara güvenmekte zorlanırlar. Kendi yeteneklerini göstermekten kaçınırlar. Hep eleştirileceklerini ve beğenilmeyeceklerini sanırlar.

22) Okul çağındaki çocuklara kesinlikle sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bu dönemde kazanılan beslenme alışkanlığı ömür boyu devam etmekte ve çocuğunuzun gelecekteki sağlığını dahi etkilemektedir.

NASIL SAĞLIKLI BESLENME ALIŞKANLIĞI KAZANDIRILABİLİNİR?  Özellikle sabah kahvaltısına çok önem verin; çünkü yapılan araştırmalar, sabah kahvaltısı yapıp okula giden çocukların, kahvaltı yapmayanlara göre daha başarılı olduklarını göstermiştir.  Çocuğunuzun içtiği içeceklere dikkat edin; çünkü bu yaştaki bireylerde asitli içeceklere, meşrubatlara, hazır meyve sularına eğilim fazladır. Hiç vermeyin demiyoruz ama mümkün olduğunca az olmalı, bunların yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suyunu tercih edin.  Yaşam boyu her bireye önerdiğimiz gibi okul çağındaki bireylerde fiziksel aktivite yapmalıdır. Bırakın çocuğunuz koşsun, terlesin, oyun oynasın, bu bilgisayarın veya televizyonun başında oturmasından çok daha iyidir.

 Çocuğunuz sizin yaptığınız davranışları örnek alacağını unutmayın. Şimdi düşünün, siz baba veya anne olarak çocuğunuzun önünde süt içmezseniz veya herhangi bir besini sevmediğinizi söylerseniz, çocuğunuzun o besini sevmesi inanın bir mucize olur. Bu nedenden dolayı ona iyi örnek olmalı ve gerekirse kendi beslenme alışkanlığınızı bile değiştirmelisiniz.  Çocukların en çok sevdiği abur-cubur besinlerin (cips, çikolata, şekerler) kesinlikle bir sınırı olmalı. Bu besinleri özellikle yemeklerden önce vermemek gereklidir.  Yemekler hazırlanırken buna çocuğunuzun da katılmasını sağlayın ve sofrayı beraber kurun. Özellikle yemeklerin ailece yenmesi çocuğu yemeye teşvik eder.  Çocuğunuzun tabağına yemeği direkt kendiniz koyacağına, onun hangi yemekten ne kadar yemek istediğini sorun. Bu hem yemeği sevmesini hem de psikolojik olarak kendine güvenmesini sağlayacaktır.

BÜTÜN ANNE BABALARIN VE ÖĞRETMENLERİN OKUMASI GEREKEN BİR HİKAYE Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı: - Hayrola, neden elimi öpmek istedin? - Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinize katıldım. Hayatım değişti. O seminerden sonra daha mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim.

- Ne oldu, nasıl oldu? - Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz. O seminerin bitişine doğru dediniz ki, "Bir insanın ana vatanı çocukluğudur. Çocukluğunu doya doya yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi, çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır. "Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

- Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, "Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır." Ben bir baba olarak sizi duyduğum zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum? Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini fark ettim. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.

Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının aynısıydı. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya çalışıyordu. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam? - Hayır, neden? - Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum. "Oğlum bugün ödevini yaptın mı?" Tuhaf tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, "cık" sesini çıkarıyordu. Kızıyordum, söyleniyordum, "Niye yapmıyorsun ödevini!" diyordum.

Aramızda sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu. Burada biraz sustu, soluklandı. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden gelmeye çalışıyordu. Sonra konuşmaya devam etti: - Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım. "Ben ne biçim babayım," diye kendime sordum. Seminer için geldiğim İstanbul'dan çalışma yerim olan Kayseri'ye gidinceye kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle konuşayım, biz birlikte bir karar alalım. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya doya çocukluğunu yaşasın. - Radikal bir karar! - Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.

Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim rahat etti. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım. Yemekten sonra oturduk konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana söyleyeyim. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama çocukluğunu yaşasın! Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık. Gel şimdi değiştirelim bunu. - Eşiniz ne dedi? - Hocam biliyor musun ne oldu? - Ne oldu? - Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, "Bu ne biçim seminer be! Kim bu adam? Öyle şey mi olur; yok bizim ki çocukluğunu yaşayacakmış! Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını geçecek ilerleyecek! Öyle şey olmaz."

- Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor! - Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim. Her gün, her akşam gece yarılarına kadar karımla konuştum. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi. - Pes etti, yani. Peki, sen ne yaptın? - İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim; işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı? Bana hayretle baktı ve "Hayır!" anlamına gelen "cıkk" dedi. O zaman, hadi gel beraber aşağıya ineceğiz, oynayacağız, dedim. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa çıktık. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun oynadık. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık. Eve gelince toz toprak içindeyiz, beraber banyoya girdik, duş yaptık. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten dönünce her gün onunla oynamaya başladım. Her gün, her gün, her gün oynadım.

Yedi gün sekiz gün sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım. Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti. Düşündüm, şimdiye kadar hiç söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti. "Ne büyük tehlike!" diye düşündüm. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım. - Demek farkına vardın, seni kutlarım. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!

- İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun oynamaya devam ettik. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet etti. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, "Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor kakıyor, lütfen onunla konuşun. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin. Ödevlerini doğru dürüst yapsın," demişti. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten çekiniyordum. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim! Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim. - Eşiniz gelmek istemedi! - Hayır istemedi. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi. Ben yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.

Mahcup olacağımı düşünüyordum. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum. En nihayet bütün veliler öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler. Sıra bende! Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi. Hiç cevap vermedim, önüme baktım. Lütfen söyleyin ne yaptınız bu çocuğa, dedi. "Çok mu kötü hocam?" diye sordum. Gülümsedi, hayır, kötü değil, dedi. "Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu. Ne yaptınız bu çocuğa siz?" - Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz? - Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.

İnanamıyordum kulağıma, içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı. Eve geldim, karım yüzüme baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı. "O kadar mı kötü?" diye sordu. Ona da cevap veremedim Hocam, ona da cevap veremedim! Ağladım. Daha sonra anlattım. Hocam onun için sizin elinizi öpmek istedim, teşekkür ediyorum. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız. Ailemin mutluluğu kurtuldu. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş. Anavatanı mutlu olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş. "Gel seni yeniden kucaklayayım!" dedim. Kucaklaştık. "Çocuklar Gülsün diye!" yaşayalım. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur. Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler. Büyükler mutlu olup gülümseyince tüm ülke, tüm insanlık güler. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!

DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER SAĞLIKLI BİR NESİL YETİŞMESİ DİLEĞİYLE…..