ULUSLARARASI TİCARET POLİTİKASI DIŞ TİCARET POLİTİKASI 5. BÖLÜM DIŞ TİCARET POLİTİKASI
Uluslararası ticaret teorisi analizlerinden çıkartılan önemli bir sonuç, dünya üretiminin uluslararası uzmanlaşma ve serbest ticaret koşulları altında maksimuma ulaşacağıdır. Çünkü teoriye göre, karşılaştırmalı üstünlükler ve serbest ticaret dünya kaynaklarının en etkin kullanımını sağlar. Bununla birlikte, serbest ticaret görüşü teoride ne kadar güçlü olursa olsun uygulamada hiçbir sınırlandırmaya tabi olmayan uluslararası mal ve hizmet ticaretine çoğunlukla rastlanmaz. Hükümetler uluslararası ticarete ekonomik, sosyal ve siyasal amaçlar için müdahalelerde bulunurlar. Devletin dış ekonomik ilişkilere müdahaleleri çoğunlukla bu faaliyetlerin engellenmesi veya sınırlandırılması biçimindedir. Örneğin, gümrük tarifeleri, kotalar, kambiyo denetimi v.b. bu türdendir. Ancak bir kısım hükümet müdahaleleri de belirli ekonomik işlemlerin özendirilmesi amacına yönelik olmaktadır. İhracata veya genel olarak döviz kazandırıcı işlemlere yönelik hükümet politikaları çoğunlukla bu faaliyetlerin özendirilmesi biçiminde olur.
Dış ticarete müdahale dolaylı ve dolaysız olabilir. Dolaysız anlamda dış ticaret politikası, hükümetin ülkenin doğrudan dış ticaret akımlarını sınırlandırmak, özendirmek veya bu işlemlerin yapılış yöntemlerini düzenlemek için almış oldukları sistematik önlemleri ifade eder (gümrük vergileri veya tarifeler gibi). Dolaylı müdahaleler ise başka amaçlar için alınmış olmakla birlikte dış ekonomik ilişkileri etkileyenler politikalardır (ülkede enflasyonu veya işsizliği önlemek için yurtiçi amaçlarla uygulanan politikaların ithalat ve ihracatı etkilemesi gibi).
I. DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI Hükümetlerin dış ticaret politikasının amaçları aşağıdaki gibidir: a. Dış ödeme dengesizliklerinin giderilmesi b. Dış rekabetten korunma c. Ekonomik kalkınma d. Piyasa Aksaklıklarının giderilmesi e. İç ekonomik istikrarın (enflasyon ve işsizlik) sağlanması f. Hazineye gelir sağlamak g. Dış piyasalarda monopol gücünden yararlanma h. Otarşi i. Ekonominin liberalleşmesi j. Sosyal ve siyasal nedenler k. Dış politika amaçları
II. DIŞ TİCARET POLİTİKASININ ARAÇLARI a. Gümrük Tarifeleri: b. Tarife-Dışı Araçlar: 1. Miktar kısıtlamaları: İthalat kotaları, ithalat yasaklamaları ve döviz kontrolü gibi önlemlerden oluşur. 2. Tarife benzeri faktörler: Çoklu kur uygulamaları,yerli katkı oranları,ithal ikamesi endüstrilerine verilen sübvansiyonlar. 3. Görünmez Engeller: Devletin halk sağlığı, çevre korunması, kamu güvenliği gibi nedenlerle çıkartmış olduğu idari, teknik düzenleme veya standartları içerir. 4. Gönüllü ihracat kısıtlamaları: İthalatçı ülkenin piyasasını bozduğu gerekçesi ile üretici ülkelerin mal ihracını sınırlandırmaya yönelik bir kota uygulamasıdır. Bunlara ihracat kotaları da denir c.İhracatın özendirilmesi: İhracatçıya ülkeye kazandırdığı dövizler karşılığında daha fazla ulusal para ödenmesi, bürokrasinin azaltılması, ihraç malları üretiminde maliyetlerin düşürülmesi vb. uygulamaları kapsar. d. Bağlı ticaret: Döviz tasarrufu sağlamak, serbest dövizle satılamayan düşük kaliteli yerli üretimin ihracını gerçekleştirebilmek, yabancı sermaye yoluyla büyük sanayi tesisleri kurmak gibi nedenlerle bağlı tic.e başvurulabilir. Bu tür ticaret ülkelerarası anlaşmalara dayanır ve taraflardan birisi devlet kuruluşu niteliğindedir
III. TARİHSEL AÇIDAN DIŞ TİCARET POLİTİKALARI XVI.-XIX. asır arasında geçerli olan Merkantilizm müdahaleci dış ticaret politikalarına dayanıyordu. Merkantilizm’den sonra ise dünyada serbest ticaret etkili olmaya başladı. Dünya ticaretinin serbestleşmesinde “en fazla kayırılmış ülke kuralı” adı verilen uygulamanın önemli katkıları olmuştur Eğer iki ülke aralarındaki ticaretin en çok kayırılmış ülke kuralına göre yürütülmesine karar verirlerse, taraflardan birisi başka bir ülkeye örneğin gümrük indirimi şeklinde bir ödün vermesi durumunda bunu anlaşmaya taraf olan ülkeye de tanımak zorundadır.
III. TARİHSEL AÇIDAN DIŞ TİCARET POLİTİKALARI En çok kayırılmış ülke kuralı kayıtlı ve kayıtsız olmak üzere iki şekilde uygulanır. - Kayıtlı şekilde ülkenin üçüncü ülkelere verdiği ödünlerin anlaşmaya taraf olan ülkeye uygulanabilmesi için onun da karşılık olarak aynı veya eşdeğerde bir ödün sağlaması gerekir. Günümüzde uluslararası ticarette geçerli olan ana ilke budur. Bu ilke ticarette “ayırım gözetmeme” uygulamasının bir gereği olarak da düşünülebilir. Bu aynı zamanda Dünya Ticaret Örgütü’nün dayandığı temel ilkelerden birisidir. DTÖ’ye üye ülkelerden birisi diğer üye tarafa sağladığı tarife indirimini otomatik olarak tüm diğer üyelere de vermek zorundadır. Çünkü Örgüt üyeleri birbirlerine karşı en fazla kayırılmış ülke kuralı çerçevesinde işlem yapmayı kabul etmişlerdir.
III. TARİHSEL AÇIDAN DIŞ TİCARET POLİTİKALARI I. Dünya savaşından önceki dönemde en gelişmiş sanayi ülkesi İngiltere’ydi. Bu ülke aynı zamanda serbest ticaretin savunuculuğunu yapmaktaydı. Diğer yanda sanayileşmeye yeni başlamış Almanya, Fransa ve ABD gibi ülkeler ise koruyuculuktan yanaydılar. Büyük dünya depresyonu yıllarında hemen her ülke tariflerini yükseltmiş, böylece rekabetçi devalüasyonlar dönemine girilmişti. Geleneksel olarak serbest ticaretin savunuculuğunu yapan İngiltere bile 1932 yılında Commonwealth Tercihli Tarife Sistemi’ni kurmuş ve bu bölgelerin dışındaki ülkelere karşı tarifelerini önemli ölçüde yükseltmiştir.
III. TARİHSEL AÇIDAN DIŞ TİCARET POLİTİKALARI II. Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde ise uluslararası işbirliği düşüncesi ağır basmış ve bir dizi uluslararası örgüt kurulmuştur. - Birleşmiş Milletler Teşkilatı - Uluslararası Para Fonu - Dünya Bankası - Uluslararası Ticaret Örgütü (ITO) Ancak uluslararası ticareti serbestleştirmek amacı taşıyan ITO, ABD’nin sözleşmeyi onaylamaması üzerine resmen faaliyete geçmemiştir.
III. TARİHSEL AÇIDAN DIŞ TİCARET POLİTİKALARI ITO’nun yerine 1948 yılında Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ortaya çıkmıştır. GATT’ın yürüttüğü görüşmeler sonucunda, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde gümrük tarifeleri önemli ölçüde azalmıştır. 1973’lerden sonra ise dünyada koruyuculuk akımları yeniden egemen olmaya başladı. Buna “yeni korumacılık” adı verilir. Bu dönemde korumacılık gümrük tarifelerinden çok, gönüllü ihracat kotalarına ve öteki görünmez ticaret engellerine dayanıyordu. 1994’te yapılan Uruguay Toplantıları sonucunda GATT anlaşmasını kapsayan Dünya Ticaret Örgütü kurulmuştur. Günümüzde dünya ticaretini serbestleştirme çabaları Dünya Ticaret Örgütü kapsamında sürdürülmektedir.
IV. DIŞ TİCARETTE KORUMACILIK Serbest ticaret ile onun karşıtı olarak koruyuculuğu savunanlar arasındaki tartışmalar XVIII. asra inecek kadar eskidir. Serbest ticareti savunanların görüşleri uluslararası uzmanlaşmanın yararları üzerinde toplanmıştır. Buna göre fiyat mekanizmasının serbest işleyişi optimum kaynak dağılımını sağlar, dünya üretimini maksimuma ulaştırır, bu da bütün ülkeleri yararlandırır. Onlara göre, - Koruyuculuk kaynakların etkin dağılımını bozar, rekabet fikrini baltalar. - Koruyuculuk daima monopolü besler. - Serbest ticaret piyasa mekanizmasının işleyişine dayandığı için bürokrasiyi ortadan kaldırır.
IV. DIŞ TİCARETTE KORUMACILIK Dış ticarette koruyuculuğu savunanlar çok çeşitli faktörler üzerinde dururlar. Bunların bir bölümü ulusal güvenlik, iktisadi kalkınma, stratejik ticaret politikası ve dampingin önlenmesi gibi haklı görüşlere dayanır. Diğer bir grup görüşler ise ancak belirli koşullar altında geçerlidir: ulusal çalışma düzeyinin yükselmesi, ticaret hadlerinin iyileştirilmesi ve dış pazarlık gücünün artırılması gibi. Bazıları ise ulusal çıkarlarla ilgili olmaktan çok belirli meslek gruplarının özel çıkarlarını yansıtır.
A. TUTARLI GEREKÇELER İLE KORUMA 1. Ulusal Güvenlik: Bir savaş esnasında ekonomik maliyeti ne olursa olsun ulusal savunma endüstrilerine sahip olmak gerekir. Bu bakımda ulusal savunma ile doğrudan ilgili olan endüstrilerin kurulması ve geliştirilmesinde dış korumaya gerek vardır. 2. Genç Endüstri Tezi : İktisadi kalkınma amacıyla devletin dış ticarete müdahalesini gerektiren önemli nedenlerden birisi “Genç Endüstri Tezi”’dir. Bu görüşe göre ilerde gelişip karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak endüstriler optimum üretim hacmine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış rekabete karşı korunmalıdır. Doğal kaynaklar, işgücü ve piyasa gibi özellikler yönünden kurulması ülke koşullarına en uygun olsa bile, deneyimsiz genç endüstrilerin olgunluk çağına gelinceye kadar dış rekabetten korunmaları gerekir. Bu yapılmazsa yabancı firmaların rekabeti, daha çocukluk çağına ulaşamadan bu endüstrilerin yok olmasına sebep olacaktır. Genç Endüstriler Tezi’ndeki en önemli nokta koruyuculuğun sürekli değil, geçici olmasıdır. Koruma sonucunda yeni kurulan endüstriler optimum üretim hacmine ulaştıklarında sağlanacak içsel ve dışsal ekonomiler nedeniyle yabancı üreticilerle rekabet edebilecek düzeye gelebileceklerdir.
Grafik 5.1. Genç Endüstri Tezi Fiyat, Maliyet UDOM’ P1 UDOM P2 M1 M2 Üretim Hacmi
2. Genç Endüstri Tezi Genç Endüstriler Tezi sanayileşmeye yeni başlayan ülkeler ile ilgilidir. Ama ülkede ölçek ekonomileri sağlayabilecek her endüstriye uygulanabilir. Ana sanayileşme stratejileri açısından bakılırsa genç endüstriler tezi “dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere” dayanmakta ve ihracata yönelik kalkınma modellerine uygun bulunmaktadır. Bu sanayileşme stratejisine göre her endüstrinin değil, yalnızca gelişme potansiyeline sahip olanların seçilip korunması gerekir. O bakımdan tez, tüm endüstrilerin korunmasını öngören ithalat ikamesi stratejisinden farklı bir anlayışa dayanır. Genç Endüstriler Tezi XVIII. Asır sonları ve XIX. Asır başlarına kadar inmektedir. Bu görüşün savunuculuğunu Almanya’da Friedrich List ve ABD’de zamanın maliye bakanı Alexander Hamilton yapmıştır. Her iki yazar da kendi ülkelerinde yeni gelişmekte olan endüstrilerin ileri düzeyde gelişmiş İngiliz sanayisi ile rekabete karşı korunmaları gerektiğini savunmuştur.
2. Genç Endüstri Tezi Genç Endüstriler Tezinin dayandığı görüş oldukça güçlüdür. Her ülkede, belirli bir koruyuculuktan sonra rekabetçi duruma gelen birçok endüstriye rastlanabilir. Ancak, bu uygulamalar ekonomiye önemli maliyetler yükleyebilirler. Bu olumsuz etkiler daha çok uygulamadaki aksaklıklardan kaynaklanır. 1. Gelecekte verim artışı sağlanabilmesi için endüstrilerin seçiminde doğru kararlar vermek gerekir. Uygulamaya bakıldığında korunan endüstrilerin yanlış seçilmesi dolayısıyla, uzun süreler desteklenmesine karşın, maliyetlerini dünya fiyatlarına indiremeyen endüstrilere rastlanır. 2. Endüstri doğru seçilmiştir ancak girişimciler korumaya bağlı olarak elde ettikleri yüksek karlar dolayısıyla, maliyetleri düşürmek için gerekli çabayı göstermezler. Ya da maliyetler düşürülmüş olmakla birlikte, girişimcilerin maliyet düşüşünü fiyatlara yansıtmayıp yüksek karlar şeklinde kendilerine alıkoymaları sonucu, iç fiyatlar dünya fiyatları düzeyine indirilemez.
3. Stratejik Ticaret Politikası Bu görüşe göre sanayileşmiş bir ülke, korumacı önlemler ile gelecekte hızlı büyümesi için kilit kabul edilen yarı geçişkenler, bilgisayar, iletişim araçları ve benzeri endüstrilerde karşılaştırmalı üstünlükler yaratabilirler. Bunun için koruyucu dış ticaret önlemlerinden, sübvansiyon ve vergi önlemleri v.b.’den, geçici olarak yararlanılabilir. Sözü edilen ileri teknoloji endüstrileri, yüksek risklerle karşı karşıyadır ve bu alanlarda ölçek ekonomilerinin gerçekleştirilebilmesi için büyük ölçekli üretimi gerektirirler. Ancak başarılı olduklarında büyük ölçüde dışsal ekonomi sağlarlar. Bu tez sanayileşmiş ileri ülkeler için geliştirilmiştir. Bu tezde de bazı zayıf noktalar vardır; öncelikle gelecekte büyük dışsal ekonomi doğuracak endüstrinin doğru seçimi, sonra bunları destekleyecek uygun politikalara karar verilmesi ile ilgili sorunlar vardır.
4. Damping’e Karşı Korunma Gümrük tarifelerinin konulmasını gerektiren başka bir neden de yabancı üreticilerin yaptıkları dampinge karşı yerli üreticileri korumaktır. Hemen hemen tüm ülkelerde yasalar dampingin önlenmesi için anti-damping vergilerinin konulmasını öngörürler.
B. BELİRLİ KOŞULLARDA GEÇERLİ NEDENLER a. Ödemeler Bilançosunun İyileştirilmesi ve İşsizliğin Önlenmesi: İthalat kısıtlamaları, ithalat hacmini daralttığı ölçüde dış dünyaya yapılan ödemelerin azalmasına, böylece de dış açığın giderilmesine katkıda bulunur. Diğer yandan ithalatın daralması, toplam harcamaları yerli mallara doğru kaydıracağı için yurtiçi üretimi dolayısıyla çalışma düzeyini yükseltir. O nedenle ekonomik daralma içinde bulunan ülkeler işsizlik oranlarını azaltmak için gümrük tarifelerini artırma yoluna başvurabilirler. Bu politikalar daha çok küçük ülkeler için geçerlidir. b. Ticaret Hadlerinin İyileştirilmesi: Gümrük tarifeleri ticaret hadlerini ülke lehine değiştirerek ekonomik refahı olumlu yönde etkileyebilir. Ancak bu gerçekleşme olanağı sınırlı bir önlemdir. c. Ulusal Pazarlık Gücünü Artırma: Bu görüşe göre, yüksek gümrük tarifesi oranına sahip olan ülkeler, bu avantajlarını kullanarak, kendi ihraç mallarına yabancı ülke piyasalarında sağlanacak kolaylıklar karşılığında, tarifelerinde indirim yapma yoluna gidebilirler. Tarifeleri düşük olan ülkeler ise verecek bir ödünleri bulunmadığından gümrük pazarlığında bu olanaktan yoksun kalırlar.
C. KİŞİSEL ÇIKARLARA DAYALI GÖRÜŞLER 1. Düşük Yabancı Ücret : Sanayi ülkelerinde korumacılığı savunan meslek grupları, Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın az gelişmiş ülkelerinde ücretlerin çok düşük olduğunu, dolayısıyla kendilerinin bu ülkelerle rekabet etmelerine olanak bulunmadığını öne sürerek ucuz emek ülkelerinden gelen ithalatın kısıtlanması için lobicilik yaparlar. 2. Üretim maliyetlerini eşitleme: Bu görüşe göre, eğer işgücü, toprak v.s. gibi herhangi bir doğal üstünlükleri nedeniyle yabancı mallar yerli mallardan daha ucuza üretiliyorsa rekabet eşitliği sağlamak için aradaki fark ölçüsünde “bilimsel tarife” adı verilen bir tarife konulmalıdır. 3. Ulusal Pazar Görüşü: Bu görüşe göre ulusal pazarlar ülkenin yerli üreticilerinin hakkıdır. Eğer ithalat kısılacak veya tamamen önlenecek olursa yerli üretim artacak, iktisadi faaliyetler genişleyecektir.