ULUSLARARASI İKTİSAT II AVRUPA BİRLİĞİ
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne oldu yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaştılar. Bu felaketler üzerine bazı Avrupa ülkelerinin liderleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğu fikrine vardılar. Avrupa'da ulusal uzlaşmazlıkları aşabilecek bir örgütlenmenin kuruluşu, İkinci Dünya Savaşı sırasında totaliter yönetimlere karşı savaşan direniş hareketlerinden kaynaklanmıştır. Avrupa'da bütünleşme sürecine ivme kazandıran, biri federasyon yanlısı diğeri işlevselci iki akım ortaya çıkmıştır. Bu iki akımın öncüleri, İtalyan federalist Altiero Spinelli ile 1951'de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nun (AKÇT) kurulmasına yol açan ve Almanya ile Fransa’daki kömür ve çelik kaynaklarının tek bir havuzda toplanmasını öngören Schuman Planı'nın ilham kaynağı Jean Monnet'dir. Federasyon yanlısı yaklaşım, yerel, bölgesel, ulusal ve Avrupa ölçeğindeki güç odakları arasında diyaloga ve tamamlayıcı bir ilişki kurulmasına dayanıyordu. İşlevselci yaklaşım ise egemenliğin ulusal düzeyden Topluluk düzeyine tedricen aktarılmasını savunuyordu. Bu iki görüş, günümüzde tek pazar, para politikası, ekonomik ve sosyal kaynaşma, dış politika ve güvenlik gibi ortak eylemin devletlerin tek tek hareket etmelerinden daha etkili olduğu alanlarda, demokratik ve bağımsız Avrupa kurumlarına ulusal ve bölgesel makamlar kadar sorumluluk verilmesi gerektiği inancında iç içe geçmiştir. Sonuç olarak 1951 yılında Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) Belçika, Batı Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda'dan oluşan 6 üye ile kuruldu. Bu ülkelerdeki kömür ve çelik sanayi ile ilgili alınan kararlar, bağımsız ve devletlerüstü bir kuruma (Yüksek Otorite) devredildi. Söz konusu kurumun ilk başkanı ise Jean Monnet oldu.
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ AB, ekonomi, sanayi, siyaset, yurttaş hakları ve dış politika alanlarını kapsayan çok-sektörlü bütünleşmenin en ileri biçimidir. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nu (AKÇT) kuran Paris Antlaşması (1951), Avrupa Ekonomik Topluluğu'nu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu'nu (Euratom) kuran Roma Antlaşmaları (1957), Avrupa Tek Senedi (1986) ve Maastricht Avrupa Birliği Antlaşması (1992), üye devletleri egemen Devletler arasındaki geleneksel anlaşmalardan daha sıkı bir biçimde birbirine bağlayan AB'nin hukuki temellerini meydana getirir. Topluluğun çalışmaları, başlangıçta altı kurucu üyesi arasında bir kömür ve çelik ortak pazarı kurulmasıyla sınırlıydı. Altılar 1957'de, işgücü ile mal ve hizmetlerin serbest dolaşımına dayanan bir ekonomik topluluk kurmaya karar verdiler. Roma Anlaşması’nda öngörülen, mamul mallara uygulanan gümrük vergileri planlandığı gibi 1 Temmuz 1968'de kaldırıldı. Altılar'ın başarısı Birleşik Krallık (İngiltere), Danimarka ve İrlanda'yı Topluluk üyeliğine başvurmaya yöneltti. General "de Gaulle" yönetimindeki Fransa'nın 1961'de ve 1967'de iki kez veto yetkisini kullandığı çetin bir pazarlık dönemini takiben, bu üç ülke 1972 yılında üyeliğe kabul edildiler. Üye devlet sayısını altıdan dokuza yükselten ilk genişleme ile birlikte, Topluluk sosyal, bölgesel ve çevresel konularda üstlendiği sorumluluklarla yeni bir derinlik kazandı.
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ Amerika Birleşik Devletleri'nin 1970 başlarında doların konvertibilitesini askıya almasıyla ekonomik yakınlaşma ve parasal birlik gereksinimi açıkça kendini gösterdi ve 1979'daki iki petrol kriziyle dünya çapında parasal istikrarsızlık daha da ağırlaştı yılında Avrupa Para Sistemi'nin işlerlik kazanması döviz kurlarının sabitleşmesine yardımcı oldu ve Üye Devletlerin kararlı ekonomik politikalar izleyerek açık bir ekonomik alanın dayattığı disiplinden yararlanmalarını ve birbirlerine karşılıklı destek vermelerini sağladı. Topluluk 1981'de Yunanistan'ın, 1986'da da İspanya ve Portekiz'in katılmalarıyla güneye doğru genişledi. Bu genişlemeler, On ikiler'in, ekonomik gelişmeleri arasındaki farklılıkları azaltmaya yönelik yapısal programlar uygulamalarını kaçınılmaz kıldı. Bu dönemde Topluluk Güney Akdeniz ile Afrika, Karayipler ve Pasifik (AKP) ülkeleri ile yeni anlaşmalar imzalayarak uluslararası düzeyde daha önemli bir rol oynamaya başladı; AKP ülkeleri birbirini izleyen dört Lomé Sözleşmesi (1975, 1979, 1984 ve 1989) ile Toplulukla bağ kurdu. 1 Ocak 1995'te Avrupa Birliği'ne üç yeni üye katıldı. Avusturya, Finlandiya ve İsveç kendilerine özgü katkılarıyla Birliği zenginleştirmekte, Orta ve Kuzey Avrupa'da yeni açılımlar sağlamaktadırlar yılında ise on yeni ülke Avrupa Birliği'ne üye oldu. (Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya) tarihinde üyelik başvuruları kabul edilen Bulgaristan ve Romanya, 2007'de birlik üyesi olmuşlardır yılında üyelik başvurusunda bulunmuş olan Türkiye ise 3 Ekim 2005'te müzakere çerçeve belgesinin kabulu ile resmen müzakere sürecine başlamaya hak kazanmıştır.
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ Birlik, Dünyanın en büyük ticaret gücü olmasına karşın, diplomatik etkinliğini arttıracak yapıları geliştirmekte ağır davranmıştır. Avrupa siyasi işbirliğinin amacı dışişleri ve güvenlik politikası alanlarında hükümetler arasında daha derinlemesine bir eşgüdümün sağlanmasıdır. Jacques Delors başkanlığındaki Komisyonun 1984'te hazırladığı Beyaz Kitaba dayanarak Topluluk 1 Ocak 1993'e kadar tek pazar oluşturmayı kendisine hedef edindi. Avrupa Tek Senedi 17 ve 28 Şubat 1986'da imzalandı ve 1 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe girdi. Avrupa Tek Senedi aşağıdaki hususları kapsamaktadır: * Yeni ortak politikaların saptanması, mevcut olanların geliştirilmesi, * Avrupa Parlamentosu ile Konsey arasında işbirliğinin kurumsallaşması: * * Genişleme ve ortaklık anlaşmalarında Avrupa Parlamentosu’nun uygun görüş bildirmesi * Konsey’de oybirliği yerine nitelikli çoğunlukla oy verilmesi: * Dış Politika Alanında İşbirliği:
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ Berlin Duvarı'nın yıkılmasının ardından 3 Kasım 1990'da iki Almanya'nın birleşmesi, Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinin Sovyet denetiminden kurtulmaları ve demokratikleşmeleri, Aralık 1991'de de Sovyetler Birliği'nin çözülmesi Avrupa'nın siyasi yapısını baştan aşağı değiştirdi. Üye Devletler bağlarını güçlendirme kararlılığıyla, temel özellikleri 9-10 Aralık 1991'de Maastricht'te toplanan Avrupa Doruğu'nda kararlaştırılan yeni bir Antlaşmanın müzakerelerine başladılar. Bu görüşmeler sonucunda, AB’ye üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birliğe katılabilmeleri için gerekli şartları ortaya koyan ve 1 Ocak 1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht kriterleri aşağıdaki gibi özetlenebilir: * Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile, ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir, * Üye ülke devlet borçlarının GSYİH’sının %60’ını geçmemelidir, * Üye ülke bütçe açığının GSYİH’sına oranı %3’ü geçmemelidir, * Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmayacaktır, * Son 2 yıl itibariyle üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır.
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag Zirvesi'nde, Avrupa Konseyi, AB’nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa Ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de belirtmiştir. Bu kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak üzere üç grupta toplanmıştır. I. POLİTİK KRİTERLER AB’ye girmeye aday ülkeler; * istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması, * hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, * insan haklarına saygı, * azınlıkların korunması gibi dört ana kriter açısından değerlendirmeye alınacaktır. Genel olarak; ülkenin çok partili bir demokratik sistemle yönetiliyor olması, hukukun üstünlüğüne saygı, idam cezasının olmaması, azınlıklara ilişkin herhangi bir ayrımcılığın bulunmaması, ırk ayrımcılığının olmaması, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın yasaklanmış olması, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesinin tüm maddeleri ile çekincesiz kabul edilmiş olması, Avrupa Konseyi Çocuk Hakları Sözleşmesinin kabul edilmiş olması gibi özellikler dikkate alınmaktadır. Ancak, bu ilkelerin varlığı tek başına yeterli olmamakta, aynı zamanda kesintisiz uygulanıyor olması gerekmektedir.
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ II. EKONOMİK KRİTERLER a. Etkin bir piyasa ekonomisi için; * arz-talep dengesinin piyasa güçlerinin bağımsız bir şekilde karşılıklı etkileşimi ile kurulmuş olması, * ticaret kadar fiyatların da liberal olması, piyasaya giriş (yeni firma açılması) ve çıkış (iflaslar) için engellerin bulunmaması, * mülkiyet haklarını (fikri ve sınai mülkiyet) içeren düzenlemeleri kapsayan yasal bir sistemin olması ve bu yasalar ile düzenlemelerin icra edilebilmesi, * fiyat istikrarını içeren bir ekonomik istikrara ulaşılmış olması ve sürdürülebilir dış dengenin varlığı, * ekonomik politikaların gerekleri hakkında geniş bir fikir birliğinin olması, * mali sektörün, tasarrufları üretim yatırımlarına yönlendirebilecek kadar iyi gelişmiş olması gerekmektedir. b. AB içinde rekabet edebilme kapasitesinin sağlanması için; * öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda karar alabilen ekonomik kurumların makro ekonomik istikrarının olması ve bununla beraber işlevsel bir piyasa ekonomisinin varlığı, * alt yapı, eğitim ve araştırmayı içeren yeterli miktarda fiziki ve beşeri sermayenin olması, * firmaların teknolojiye uyum sağlama kapasitesinin bulunması gerekmektedir.
AVRUPA BİRLİĞİNİN TARİHÇESİ III. TOPLULUK MÜKTESEBATINA UYUM KRİTERİ a. AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmek: Birliğin “ortak dış politika ve güvenlik” politikasına etkin bir katılım için aday ülkelerin buna hazır olması gerekmektedir. Ekonomik ve Parasal Birlik konusunda ise, merkez bankasının bağımsızlığı, ekonomik politikaların koordinasyonu, İstikrar ve Büyüme Paktına katılım, merkez bankasının kamu sektörü açıklarını finanse etmesinin yasaklanması gibi konularda üye ülkelerin aldıkları kararlara katılmak gerekmektedir. b. AB’nin aldığı karalara ve uyguladığı yasalara uyum sağlamak: * Gümrük Birliği, malların serbest dolaşımı, sermayenin serbest dolaşımı gibi ortaklık anlaşmaların da belirtilen şartlara uyum sağlaması, * tek pazara geçişi gerektiren Topluluk müktesebatına uyum sağlanması, * Topluluğun tarım, iletişim ve bilgi teknolojileri, çevre, ulaşım, enerji, taşımacılık, tüketici hakları, adalet ve içişleri, işgücü ve sosyal haklar, eğitim ve gençlik, vergilendirme, istatistik, bölgesel politikalar, genel dış ve güvenlik politikası gibi alanlardaki her türlü düzenlemesine uyum sağlanması.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANLARI I. Avrupa Parlamentosu Üye devlet halklarının temsilcilerinden oluşan AB kurumudur. Avrupa Parlamentosu üyeleri 1979 yılından bu yana doğrudan genel seçimlerle işbaşına gelmektedir. Parlamento, ortak karar usulü çerçevesinde mevzuat çıkarma yetkisini Konseyle birlikte paylaşır ve yine Konseyle birlikte bütçesel yetkileri kullanır. Ayrıca, Komisyon üzerinde denetim yetkisi bulunmaktadır. Avrupa Parlamentosu halihazırda 5 yıl süreyle seçilen 732 üyeden meydana gelmektedir. II. Avrupa Komisyonu Birliğin ortak çıkarlarını temsil eden AB kurumudur. Üye devletlerin, Topluluk kurumlarının ve kişilerin Topluluk hukukuna uygun hareket edip etmediğini denetler. Mevzuat önerileri hazırlar, ortak politikaların ve Topluluk programlarının yürütülmesini sağlar. Dış ilişkilerde Birliği temsil eder ve müzakereleri yürütür. Komisyon 5 yıl süreyle atanan 20 üyeden meydana gelir. III. AB Konseyi Üye devlet hükümetlerinin bakan düzeyinde temsil edildiği AB kurumudur. Konsey, gündeme göre farklı bakanların katılımıyla oluşur (Dışişleri Bakanları Konseyi, Tarım Bakanları Konseyi, Ekonomik ve Mali İşler Bakanları Konseyi gibi). Birliğin temel karar alma organı olup, Avrupa Parlamentosu ile birlikte veya tek başına mevzuat çıkarma yetkisine sahiptir. Avrupa Parlamentosu ile birlikte bütçesel yetkileri kullanır. Konsey toplantılarına, dönem başkanlığını yürüten üye ülkenin bakanı başkanlık eder.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANLARI IV. Avrupa Topluluğu Adalet Divanı (ATAD) Kurucu Antlaşmaların yorumlanması ve uygulanmasında hukuka uygunluğu sağlayan AB kurumudur. Birliğin en yüksek yargı organı olan Divan, üye ülke hükümetleri tarafından ortak kararla 6 yıl için atanan 15 hakim ve 8 hukuk sözcüsünden meydana gelir. Yetkisi esas olarak Topluluklarla sınırlı olan Divan, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası alanında tamamen yetkisiz, Suça İlişkin Konularda Polis ve Adli İşbirliği alanında ise belli koşullarla yetkilidir. Divanın bakmakla görevli olduğu davalar; yükümlülüklerini yerine getirmeyen üye devletlere karşı açılan ihlâl davaları, Topluluk kurumlarının çıkardığı mevzuata ilişkin olarak açılan iptal davaları, Topluluk kurumlarının sözleşme-dışı sorumluluk çerçevesinde verdiği zararlar hakkında açılan tazminat davaları, Topluluk kurumlarının Topluluk hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmemelerine ilişkin olarak açılan hareketsizlik davalarıdır. V. İlk Derece Mahkeme ATAD'ın yıllar içinde artan iş yükünü hafifletmek amacıyla, 24 Ekim 1988 tarihli Konsey kararıyla ATAD'a bağlı olarak kurulan yargı organıdır. İlk Derece Mahkemesi, üye ülke hükümetlerinin ortak kararla 6 yıl için atadığı ve yeniden seçilebilen 15 hakimden meydana gelir. Mahkemenin bakmakla görevli olduğu başlıca davalar, gerçek veya tüzel kişiler tarafından Topluluk organlarına karşı açılan iptal, hareketsizlik ve tazminat davaları ve Topluluklar ile Topluluk organlarında çalışan kişiler arasındaki personel davalarıdır. İlk Derece Mahkemesinin kararlarına karşı, esasa ilişkin konularla sınırlı olmak kaydıyla, ATAD'a temyiz mercii olarak başvurulabilir.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANLARI VI. Avrupa Konseyi (Zirve) Avrupa Birliği üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının belirli aralıklarla bir araya geldiği toplantılardır yılında imzalanan Avrupa Tek Senedinde yer alan hüküm ile hukuki bir temel kazanmıştır. Avrupa Birliği Antlaşması ile bugünkü halini alan hüküm, Zirvenin, Birliğin gelişimi için gerekli ivmeyi kazandırmak ve genel siyasi hedefleri belirlemekle görevli olduğunu ve yılda en az iki kez toplanmasını öngörmektedir. Zirve toplantıları, AB Konseyi dönem başkanlığını yürüten üye devlet tarafından düzenlenir. VII. Sayıştay Sağlam bir mali yönetimin temin edilmesi amacıyla Avrupa Birliğinin gelir ve gider hesaplarını ve bu hesapların dayandığı işlemlerin yasallığını ve düzgünlüğünü inceleyen AB kurumudur yılında imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması ile kurum statüsüne yükseltilmiştir. Sayıştay, her bir üye devleti temsilen 15 üyeden oluşur. VIII. Bölgeler Komitesi Bölgesel ve yerel yönetimlerin temsilcilerinden meydana gelen istişarî nitelikteki AB organıdır. Antlaşmada öngörülen hallerde, Bölgeler Komitesine danışılması zorunludur. Komite, halihazırda 222 üyeden meydana gelmektedir. Üyeler 4 yıl süreyle seçilmekte ve görev süreleri yenilenebilmektedir. Üyeler görevlerini Birliğin genel çıkarları doğrultusunda tam bir bağımsızlık içinde yerine getirirler. Yeni üyelerin katılımından sonra üye sayısı 344'e çıkacaktır.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANLARI IX. Ekonomik ve Sosyal Komite Çeşitli ekonomik ve sosyal çıkar gruplarının (üreticiler, çiftçiler, işçiler, nakliyeciler, esnaf ve sanatkârlar, serbest meslek sahipleri ve kamu yararına çalışanlar) temsilcilerinden meydana gelen istişarî nitelikteki AB organıdır. Antlaşmada öngörülen hallerde, Ekonomik ve Sosyal Komiteye danışılması zorunludur. Komite, halihazırda 222 üyeden meydana gelmektedir. Üyeler 4 yıl süreyle seçilmekte ve görev süreleri yenilenebilmektedir. Üyeler görevlerini Birliğin genel çıkarları doğrultusunda tam bir bağımsızlık içinde yerine getirirler. Yeni üyelerin katılımından sonra üye sayısı 344'e çıkacaktır.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI AB’nin Ortak Politikaları, tarım, rekabet, bölgesel, ticaret, ulaştırma, vergi, KOBİ’ler, çevre, tüketici, balıkçılık, sanayi, telekomünikasyon, sosyal, enerji ve araştırma ve bilim sahalarında yoğunlaşmaktadır. I. Ortak Tarım Politikası Avrupa Birliği’nin Ortak Tarım Politikası (OTP), hem tarımın son derece hayati bir işlev olan beslenme ile doğrudan bağlantılı olması, hem de AB bütçesinin en büyük kısmının OTP’ye ayrılması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır. Günümüzde AB hem söz konusu politikanın giderek karmaşıklaşarak, yönetilebilir olma niteliğini kaybetmeye başlaması hem de genişleme nedeniyle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara cevap verebilmesinin sağlanması için geniş kapsamlı bir OTP reformu gerçekleştirmektedir. A. OTP’nin Amaçları Üretim standartlarını ve tarım teknolojisini geliştirmek, Tarımsal üretim araçlarının etkili kullanımını sağlamak, Avrupa’daki tarımsal üretimin verimliliğini artırmak, Piyasalarda istikrarı sağlamak, Ürün arzının güvenliğini sağlamak, Tarımdaki en önemli faktörlerden biri olan işgücünün optimum kullanımını sağlamak, Geçimini tarım sektöründen sağlayan kesimlerin gelirini artırmak, Tüketicilere daha gerçekçi ve uygun fiyatlar sunmak ve Tarım ürünleri fiyatlarını bütün üye ülkelerde eşitleyerek, fiyatların üye ülkeler arasında haksız rekabete yol açmasının önüne geçmek.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI B. Ortak Fiyat Politikası Bu politika, iki ayrı fiyat sistemini temel almaktadır: Hedef fiyat, üreticilerin gelir düzeyini mümkün olan en makul seviyede tutacak olan tavan fiyatı saptayarak, aynı zamanda tüketicilerin de aşırı fiyat artışlarına karsı korunması amacıyla belirlenen fiyattır. Her yılın pazarlama dönemi öncesi Konsey tarafından saptanan hedef fiyat, üreticilere mallarını satabilecekleri ortalama fiyat konusunda fikir vererek pazarın belirsizliğini belli bir oranda ortadan kaldırmaktadır. Müdahale fiyatı, fiyatların belirlenen hedef fiyatın altına düşmesi durumunda, üreticilere sağlanan en düşük garanti seviyesini ifade eden taban fiyattır. Avrupa’da aşırı üretim sonucunda ortaya çıkan ürün stokları nedeniyle, 1984 yılından bu yana bazı ürünler için müdahale fiyatları ile alımlar kotaya bağlanmıştır. Söz konusu iki temel fiyat sisteminin dışında daha sınırlı sayıda ürün için uygulanan iki farklı fiyat sistemi daha vardır: Geri çekme fiyatı, üretici kuruluşların, bazı meyve ve sebzelerde oluşan arz fazlasını piyasadan çekme fiyatıdır. Satın alma fiyatı, devlet kurumlarının, bazı meyve ve sebze ürünlerini piyasadan satın alış fiyatıdır. OTP harcamaları, Roma Antlaşması uyarınca oluşturulmuş olan Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu (FEOGA) tarafından karşılanmaktadır. FEOGA, kurulduğundan bu yana Topluluk bütçesinden en fazla pay ayrılan fondur. Oluşturulduğu ilk yıllarda Topluluk bütçesinin %90’ını teşkil eden FEOGA’nın payı yıllar içinde önemli ölçüde azalmıştır.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI II. Ortak Rekabet Politikası Rekabet Politikası, özellikle Tek Pazar’da yaşanan bütünleşme süreci ile birlikte gittikçe daha fazla önem kazanmıştır. AB Ortak Rekabet Politikası’nın temel amacı, rekabeti bozduğu kabul edilen eylemleri engelleyerek, piyasa güçlerinin hakim olduğu, iyi isleyen bir Avrupa Tek Pazarı'nın oluşmasını sağlamaktır. Avrupa Birliği’nin ekonomik entegrasyon sürecinin sağlıklı işleyebilmesi için Ortak Rekabet Politikası’nın varlığı şarttır. A. ORP Amaçları AB Ortak Rekabet Politikası’nın temel amacı, rekabeti bozduğu kabul edilen eylemleri engelleyerek, piyasa güçlerinin hakim olduğu, iyi isleyen bir Avrupa İç Pazarı'nın oluşmasını sağlamaktır. Daha da açarsak: * Şirketler arası özel anlaşmalar, hakim durumun kötüye kullanılması ve sübvansiyonlar yoluyla ticari engeller yaratılmasını önlemek * İç Pazar açısından büyük önem taşıyan eşit rekabetçi ortamı muhafaza etmek * Etkinlik, yenilik, dinamizm ve düsen fiyatlar ile ifade edilen bir ekonomik yapıyı özendirmek Ortak Rekabet Politikası ile ulaşılması hedeflenen amaçlardır.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI B. ORP’nin Esasları AB Ortak Rekabet Politikası’nın esasları da amaçları gibi, Avrupa Birliği’nin yapısıyla ilgilidir. AB Rekabet Politikası, piyasa güçlerine dayalı bir İç Pazar’ın etkili şekilde islemesinin aracıdır. Dolayısıyla, piyasa içinde gerçeklesen herhangi bir ekonomik faaliyetin İç Pazar’la bağdaşır olması, AB Rekabet Politikası’nın esas çerçevesini oluşturmaktadır. AB Ortak Rekabet Politikası, altı ana ilke üzerine kurulmuştur. Bunlar, üye devletler arasındaki ticareti etkilediği ölçüde, şirketler arasında yapılan ve İç Pazar’daki rekabeti sınırlayan ya da önleyen uyumlu eylemlerin yasaklanması, rekabeti sınırlayıcı anlaşmaların ve teşebbüs birliklerinin yasaklanması, hakim durumun kötüye kullanımının yasaklanması, üye devletler tarafından verilen ve belirli şirketlere ya da malların üretimine avantaj sağlayarak rekabeti sınırlama ihtimali olan yardımların denetlenmesi, Topluluk boyutu olan birleşmelerin denetlenmesi, Telekomünikasyon, ulaştırma, enerji gibi sektörlerin serbestleştirilmesidir.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI III. AB’nin Bölgesel Politikası AB’nin Bölgesel Politikası, Birliğin ekonomik ve sosyal alanda uyumlu bir biçimde gelişme ve bütünleşmesini sağlamak, bölgelerarası gelir dağılımı farklılıklarından doğan istihdam ve gelişme sorunlarıyla mücadele etmek amacıyla oluşturulmuştur. A. Bölgesel Politikanın Hedefleri Avrupa Birliği Komisyonu Bölgesel Politika kapsamında üç ana hedef belirlemiştir. Hedef 1: Kalkınmada geri kalmış bölgelerdeki yapısal uyumu ve gelişmeyi tevsik etmek: Kişi Başına GSYİH’sı AB ortalamasının %75’inden daha az olan az gelişmiş bölgeler, daha az nüfus içermekle birlikte, yapısal yardımların büyük kısmını bu bölgeler almaktadır. Hedef 2: Ekonomik ve sosyal dönüşüm içerisinde olan bölgelerin desteklenerek karşılaşılan yapısal güçlüklerin giderilmesi: yapısal sıkıntılar yasayan sanayi ve kırsal alanlar, şehirler ve balıkçılık sanayiine ait dört ana bölgeyi içermektedir. Hedef 3: Öğretim, eğitim ve istihdam politikaları ile sistemlerinin modernizasyonu ve uyumlaştırılmasını desteklemek: Esas olarak insan kaynaklarının geliştirilmesi için bir referans çerçevesi oluşturulmakta ve issizlikle aktif mücadele; sosyal katılım ve kadınlarla erkeklerin eşit fırsatlara sahip olmasının teşviki; yasam boyu öğretim ve eğitim sistemleri sayesinde istihdam imkanını güçlendirmek ve ekonomik ve sosyal değişikliklere uyum kabiliyeti gibi unsurları içermektedir.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI IV. AB’nin Ortak Ticaret Politikası Avrupa Birliği’nin (AB) Ortak Ticaret Politikası, birbirini tamamlayan iç (malların serbest dolaşımı) ve dış (ortak dış ticaret politikası) düzenlemelerden oluşmaktadır. İç düzenlemelerin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan dış düzenlemeler, üye ülkelerin üçüncü ülkelere karsı ortak bir politika sürdürmesi ve ekonomik entegrasyon sürecinin gerçekleşmesi açısından önem taşımaktadır. AB’nin Ortak Ticaret Politikası, Dünya Ticaret Örgütü’nün kurulması ile sonuçlanan Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Anlaşması (GATT) sürecinden hem etkilenmiş hem de bu süreci etkilemiştir. Diğer bir deyişle, ticaret, AB’nin içteki entegrasyon süreci kadar dış dinamiklerden de etkilenerek düzenlediği bir alandır. AB, iç pazar oluşumunu tamamladıktan sonra, benimsediği korumacı yaklaşımdan uzaklaşarak, Ortak Ticaret Politikası’nı küreselleşmeye yön vermek üzere bir araç olarak kullanmaya başlamıştır. Bu bağlamda, gelişime odaklanan bir çerçeve içinde, ikili ve bölgesel anlaşmalar imzalayarak dünya ticaretini belirleyen bir aktör haline gelmiştir. Bu durum, ticaretin küresel düzeyde daha serbest hale gelmesine katkı sağlamıştır. AB’nin ekonomik entegrasyon sürecinin nihai hedefi, kısaca “malların, kişilerin, hizmetlerin ve sermayenin serbest dolaşımının güvence altına alındığı bir İç Pazar oluşturmak” olarak ifade edilebilir.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI Ortak Ticaret Politikasının Araçları Ortak Ticaret Politikası’nın araçları su şekilde özetlenebilir: A. Ortak Gümrük Tarifesi: AB’nin üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük tarifesidir. B. İthalata ilişkin kurallar: AB’nin uluslararası yükümlülükleri göz önünde bulundurularak, ithalatı kontrol etmeye yönelik araçlardır. C. İhracata ilişkin kurallar: Üye ülkelerin ihracata ilişkin faaliyetlerini düzenlemeyi amaçlayan kurallardır. D. Anlaşmalar: İkili ya da bölgesel bazda, AB ile üçüncü ülkeler arasında olan özel ticari ilişkileri düzenleyen anlaşmalardır. E. Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi – GTS: Gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme süreçlerini desteklemek amacıyla, gelişmiş ülkeler tarafından sağlanan tek taraflı ticari tavizlerdir. F. Diğer uygulamalar: Ticarete etkisi olabilecek standartlar, mense kuralları, taklit ve korsan üretim, sanayi stratejisi gibi alanlardaki uygulamaları düzenleyen kurallar bütünüdür.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORTAK POLİTİKALARI V. AB’nin Ulaştırma Politikası Avrupa Birliği’nin Ulaştırma Politikası, genel hatlarıyla ulaşım sektöründeki AB standartlarını yansıtmaktadır. Bu standartlar AB vatandaşlarının kamu hizmetleri alanındaki sosyal hak ve özgürlüklerini korumayı amaçladığı kadar, AB içerisindeki ekonomik rekabetin korunması, dengeli ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için de önem taşımaktadır. AB Ulaştırma Politikası, tek pazarın düzenli islemesi ve gelişmesine katkıda bulunmasının yanı sıra, ekonomik ve sosyal bütünleşmenin kuvvetlendirilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Zaman içinde giderek artan trafik sıkışıklığı, hizmetlerin kalitesindeki bozulma, çevreye verilen zarar, güvenliğin tehlikeye atılması ve bazı bölgelerin izole edilmesi ulaşım konusunda yeni faaliyetleri gerekli kılmıştır. AB Ulaştırma Politikasının Amaçları * Ulaşım türleri arasındaki dengenin değiştirilmesi, yasalardaki tıkanıkların giderilmesi, kullanıcıların ulaşım politikasının merkezine yerleştirilmesi ve ulaşımın giderek küresel bir nitelik kazanması, * Ulaşımı sürdürülebilir kalkınma içine entegre edebilmektir. Bu yönde atılacak adımlar, hava kirliliğinin ve karbondioksit emisyonunun sonucu iklim değişikliğinin önlenmesi, kaynakların güvenliği ve gürültü kirliliğiyle basa çıkabilmek için gereklidir. AB’nin Ortak Politika alanları oldukça fazla sayıda olmakla beraber, burada daha fazla önem arz eden politikalar üzerinde durulmuştur.
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİ Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’na kuruluşundan hemen sonra tam üye olmak isteği ile Temmuz 1959'da başvuruda bulunmuştur. AET tarafından tam üyelik talebimiz, Türkiye'nin kalkınma düzeyinin tam üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı gerekçesiyle geri çevrilmiş ancak, tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması imzalanması önerilmiştir. Bu çerçevede, Türkiye’nin Topluluğa tam üye sıfatıyla katılabilmesi yolunu açan “Ankara Anlaşması” 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara’da imzalanmış ve 1 Aralık 1964’de yürürlüğe girmiştir. Nihai hedefi Türkiye'nin Topluluğa tam üyeliği olan “Ankara Anlaşması”, Türkiye-AB ilişkilerini malların serbest dolaşımı ile sınırlamamakta bunun yanı sıra işgücü, hizmetler ve sermayenin serbest dolaşımını sağlamayı, dolayısıyla Türkiye’nin Avrupa Tek Pazarına entegrasyonunu hedeflemektedir. Anlaşmada, “hazırlık dönemi”, “geçiş dönemi” ve “son dönem” olmak üzere üç devre öngörülmüştür. Geçiş döneminin sonunda ise Gümrük Birliği’nin tamamlanması planlanmıştır. Anlaşmada öngörülen “hazırlık dönemi”nin sona ermesiyle birlikte, 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren “Katma Protokol” ile geçiş döneminin hükümleri ve tarafların üstleneceği yükümlülükler belirlenmiştir. “Katma Protokol”ün yürürlüğe girmesi ile başlayan ve karşılıklı ve dengeli yükümlülükler esasına dayanan “geçiş dönemi”, Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği’ni kademeli olarak yerleştirmeyi hedeflemiştir.
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİ Gümrük Birliği’nin gerçekleşmesi için Avrupa Topluluğu, 1971 yılından itibaren Gümrük Birliği’nin kapsadığı sanayi mallarında gümrük vergilerini Türkiye lehine sıfırlamıştır. Türkiye ise aynı indirimleri 22 yıllık bir süre boyunca, 1973 yılından başlayarak aşamalı olarak gerçekleştirmeyi taahhüt etmiştir. Türkiye, üzerine düşen indirimleri 1978 yılına kadar gerçekleştirmiş, ancak bu yıldan sonra indirimlerin dondurulmasını talep etmiştir. Türkiye kendi yükümlülüklerini yerine getirmemeye ve Toplulukla ilişkilere soğuk bakmaya başlayınca, Topluluk da kendi yükümlülüklerini aksatmaya ve ortaklık ilişkisinin geliştirilmesi istikametinde çaba harcamaktan kaçınmaya başlamıştır. Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni gerçekleştirme yolunda AB’nin mali işbirliğinden ve Türk işgücünün AB içinde serbest dolaşımdan yararlanması Ankara Anlaşması ve Katma Protokol çerçevesinde saptanmıştır. Ancak, işgücünün serbest dolaşımının 1986’da tamamlanmış olması gerekmesine rağmen henüz gerçekleşmemiş ve telafi edici formüller de geliştirilmemiştir. Mali protokoller ise 1980 yılına dek uygulamaya konmuş ancak, o dönemden bu yana işletilememiş ve gecikmeleri telafi etme yönünde AT açısından bir çözüm oluşturulmamıştır. Başlangıçta sadece ekonomik olan sorunlar, Yunanistan'ın 1980'de Topluluğa tam üye olmasıyla siyasi boyutlar da kazanmaya başlamıştır.
TÜRKİYE’NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİNİN TARİHİ GELİŞİMİ AT Komisyonu 1989 yılında tam üyelik müracaatımıza verdiği cevapta, Türkiye'nin AT'ye üyelik konusundaki ehliyetini kabul etmiş ancak, Topluluğun kendi içindeki derinleşme sürecinin tamamlanmasına ve gelecek genişlemesine kadar beklenmesini ve bu arada Türkiye ile Gümrük Birliği sürecinin tamamlanmasını önermiştir. Bu öneri ülkemiz tarafından da olumlu değerlendirilmiş ve “Katma Protokol”de öngörüldüğü şekilde Gümrük Birliği’nin 1995 yılında tamamlanması için gerekli hazırlıklara başlanmıştır. Türkiye ile AB arasında iki yıl süren müzakereler sonunda 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) uyarınca, Türkiye-AB Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Gümrük Birliği sonrası dönemde hızla yaşanan gelişmeler neticesinde Türkiye 1999 yılanda yapılan Helsinki Zirvesi’nde aday statüsünü kazanmış ve 3 Ekim 2005 tarihinde AB ve Türkiye arasında müzakerelere başlanmıştır.
ANKARA ANLAŞMASI: TÜRKİYE-AET ORTAKLIĞI (12 Eylül 1963) 15 Temmuz 1959 tarihinde Yunanistan, 31 Temmuz 1959 tarihinde de Türkiye Topluluğa katılmak için müracaat etmiştir. Türkiye’nin ivedilikle AET’ye bağlanma isteğinin iki önemli nedeni bulunduğu, zamanın Türk yetkililerince aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:"Türkiye, uzun dönemde, Batı Avrupa’da kurulabilecek siyasal bir birliğin dışında kalmak istememektedir. Öte yandan, Türkiye, gümrük birliği içinde Yunanistan’a verilecek ticari tavizlerden de yoksun kalmamak amacındadır". Türkiye ile AET arasındaki görüşmeler dört yıl sürmüş ve taraflar arasında bir "ortaklık" kurmuş olan Ankara Anlaşması, 12 Eylül 1963’de imzalanarak, 1 Aralık 1964 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. ANKARA ANLAŞMASI’NIN AMACI Ankara Anlaşması’nın amacı 2. maddede ortaya konulmuştur: "Anlaşma’nın amacı, Türkiye ekonomisinin hızlandırılmış kalkınmasını ve Türk halkının istihdam seviyesinin ve yaşama şartlarının yükseltilmesini sağlama gereğini tümü ile gözönünde bulundurarak, taraflar arasındaki ticari, ekonomik ilişkileri aralıksız ve dengeli olarak güçlendirmeyi teşvik etmektir."
ANKARA ANLAŞMASI’NIN DÖNEMLERİ Ankara Anlaşması, 12 Şubat 1964 tarihinde GATT’ın onayına sunulmuş; Topluluk üyesi ülkeler ile Türkiye’nin Parlamentolarında da onaylandıktan sonra, 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ankara Anlaşması, Türkiye ile Topluluk arasında hazırlık, geçiş ve son dönem olarak adlandırılan üç kademede tamamlanacak bir ortaklık ilişkisi kurmaktadır. Ankara Anlaşması’nın öngördüğü dönemlere ilişkin özet bilgiler aşağıdaki tablodadır:
ANKARA ANLAŞMASI’NIN DÖNEMLERİ Hazırlık döneminde Türkiye-AET ilişkilerinin geliştirilmesi bakımından, Türkiye herhangi bir yükümlülük üstlenmemekte olup, geçiş dönemi ve son dönem boyunca üstleneceği yükümlülükleri yerine getirebilmesi için Topluluğun yardımı ile ekonomisini güçlendirmesi öngörülmüştür. Bu dönem içinde kullanılmak üzere, Türkiye’ye 175 milyon ECU tutarında kredi de sağlanmıştır (I. Mali Protokol). Bu dönemin en az 5, en çok 10 yıl sürmesi öngörülmüştür. Hazırlık döneminin uzatılmış süresi içinde, Türkiye’nin isteği üzerine bir sonraki dönemin (geçiş dönemi) koşullarını, süre ve sıralarını belirlemek üzere Topluluk ile yeniden müzakerelere başlanmış ve 23 Kasım 1970 tarihinde Katma Protokol imzalanmıştır. Üye ülkelerin Parlamentoları tarafından onaylanması gereken Katma Protokol’ün ticari hükümleri, onay işlemlerinin zaman alabileceği düşüncesiyle, ayrıca aktedilen Geçici Anlaşma ile tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Anlaşmayla hazırlık dönemi sona ermiş ve geçiş dönemi fiilen başlamıştır. Ancak, geçiş döneminin hukuken başlaması, Katma Protokol’ün 1 Ocak 1973 günü yürürlüğe girmesiyle olmuştur. Bir diğer ifadeyle, gümrük indirimlerinin gerçekleştirilme amacına yönelik Topluluk yükümlülükleri 1971’de, Türkiye’nin bu alandaki yükümlülükleri ise, 1973’te başlamıştır.
ANKARA ANLAŞMASI’NIN DÖNEMLERİ Geçiş döneminin amacı, karşılıklı ve dengeli yükümlülükler esası temelinde gümrük birliğinin, gelişen bir şekilde yerleşmesini sağlamak ve Türkiye’nin ekonomi politikalarını Topluluğun ekonomi politikalarına yaklaştırmaktır (Madde 4/1). Bu dönemin en fazla 12 yıllık bir süreyi kapsaması öngörülmüştür. İngiltere, İrlanda ve Danimarka’nın AET’ye 1973 yılında "tam üye" olarak katılmaları üzerine, Katma Protokol rejimi bir Tamamlayıcı Protokol’la (30 Haziran 1973) bu üç ülkeye de genişletilmiş (uyum sağlanmış) ve Tamamlayıcı Protokol’ün ticari hükümleri bir diğer geçici anlaşmayla, 1 Ocak 1974 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Ankara Anlaşması’nın Katma Protokol ile düzenlenen Geçiş Dönemi’nin tamamlanmasını izleyen dönemde ise, "Son Dönem" başlamaktadır. Bu dönem Türkiye ile AET arasındaki Gümrük Birliğine dayanır. Bu dönemde, tarafların ekonomi politikaları arasındaki eşgüdümün güçlendirilmesi sağlanacaktır. Ankara Anlaşması, son dönem için bir süre saptamamış, bunu Madde 28 ile taraflara bırakmıştır: "Anlaşma’nın işleyişi, Topluluğu kuran Antlaşma’dan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye tarafından üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit Taraflar, Türkiye’nin Topluluğa katılma olanağını inceleyeceklerdir".
TARAFLARIN KATMA PROTOKOL’DEN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERİ Katma Protokol, ekonomik ve sosyal hayatın her alanına ilişkin hükümler içermekle birlikte, Gümrük Birliği’nin gerçekleştirilmesine yönelik bölümlere ağırlık verilmiştir. Katma Protokol, AKÇT ve EURATOM ürünlerine ilişkin hüküm ihtiva etmemekte, yalnızca AET’nin yetki alanına giren ürünlere ilişkin düzenlemeler içermektedir. I. Malların Serbest Dolaşımına İlişkin Yükümlülükler A. Sanayi Mamulleri i. Türkiye ve Topluluk arasında gümrük vergileri ile eş etkili vergi ve resimlerin kaldırılması ve Türkiye’nin OGT’ne uyumu: Protokole göre, Topluluğun Türkiye’den ithal edilen sanayi mamullerine uyguladığı gümrük vergileri ve miktar kısıtlamalarını Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihte sıfıra indirmesi öngörülmektedir. Katma Protokol, Topluluk açısından gümrük vergilerinin kaldırılması konusunda 4 istisna getirilmiştir. Bunlar, (*)bazı petrol ürünleri, (*) perakende satışa arzedilmeyen pamuk ipliği, (*) diğer işlenmiş pamuklu dokumalar, (*) yün ya da ince hayvan kılından yapılma makina halılarıdır. Türkiye ise, Topluluk çıkışlı sanayi mallarına (AKÇT ve EURATOM hariç) karşı uyguladığı gümrükleri, 1973 yılından başlamak üzere, geçiş döneminde dış rekabet gücü kazanacağı düşünülen üretim dallarında 12 yıl, daha uzun bir süre sonunda dış rekabete açılabilecek sektörlerde ise, 22 yıl sonunda Topluluğun Ortak Gümrük Tarifesi ile aynı düzeye indirmekle yükümlüdür.
TARAFLARIN KATMA PROTOKOL’DEN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERİ ii. Miktar kısıtlamalarının kaldırılması: Protokol uyarınca, Topluluğun geçiş döneminin ilk gününden itibaren Türk sanayi ürünlerine karşı uyguladığı bütün miktar kısıtlamalarını ve eş etkili tedbirleri kaldırması gerekmektedir. B. Tarım Ürünleri Protokol’ün 33/1 nci maddesinde ise, "22 yıllık bir dönem içinde Türkiye, tarım ürünlerinin Türkiye ve Topluluk arasında serbest dolaşımını için Türkiye’de uygulanması gerekli Ortak Tarım Politikası tedbirlerini bu dönemin sonunda alabilmek amacıyla, kendi tarım politikasının uyumu yoluna gider" şeklindeki hükümle tarım alanındaki serbest dolaşımın gerçekleştirilebilmesi için, Türk tarım politikasının OTP’na uyumu zorunlu kılınmaktadır. Anlaşmanın 34/1. maddesinde ise “Ortaklık Konseyi, Türkiye'nin 33'ncü maddenin 1'nci fikrasında belirtilen Ortak Tarım politikası tedbirlerini aldığını tespit ettikten sonra, tarım ürünleri Türkiye ve Topluluk arasındaki serbest dolaşımının gerçekleşmesi gerekli hükümleri tespit eder” hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan, Protokol’ün 35 nci maddesi uyarınca taraflar, birbirlerine, tarım ürünleri alışverişleri için kapsamı ve usulleri Ortaklık Konseyi tarafından tespit edilecek olan tercihli bir rejim tanıyacaklardır.
TARAFLARIN KATMA PROTOKOL’DEN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERİ II. Kişilerin Serbest Dolaşımı Katma Protokol, Topluluk ile Türkiye arasında, gümrük birliğini aşan bir ekonomik bütünleşme öngörmüştür. Bu nedenle, malların serbest dolaşımına ilişkin hükümlerle yetinmeyip, aynı serbestiyi sermaye, işgücü ve hizmetler açısından da öngörmüştür. Ancak, bu konulara ilişkin hükümler, çoğunlukla bağlayıcı olmamış ve geleceğe yönelik dilekler olarak ifade edilmiştir. Örneğin Protokol’ün 36. maddesine göre, Türkiye ile Topluluk arasında işçilerin serbest dolaşımı, Ankara Anlaşması’nın yürürlüğe girişinden sonraki 12. ve 22. yıl arasında kademeli olarak gerçekleşecek, buna ilişkin usuller ise, Ortaklık Konseyi tarafından kararlaştırılacaktır. Genel olarak değerlendirildiğinde bu hükümlerin tamamı tavsiye niteliğinde olup bağlayıcı bir özellik taşımamaktadır.
TARAFLARIN KATMA PROTOKOL’DEN KAYNAKLANAN YÜKÜMLÜLÜKLERİ III. Sermayenin Serbest Dolaşımı Katma Protokol’ün 50/2. maddesi uyarınca, mal ve hizmet alışverişleriyle sermaye hareketlerine ait ödemelerin serbestleştirilmesi, miktar kısıtlaması, hizmet edinimi ve sermaye hareketleriyle ilgili serbesti prensipleri dahilinde gerçekleştirilir. Türkiye, Topluluk kaynaklı yabancı sermayeye tanıdığı rejimi kolaylaştırmakla yükümlüdür. Taraflar, aralarındaki sermaye hareketleri ve buna ilişkin ödemelere zarar verecek yeni kısıtlama koymaktan, eskilerini arttırmaktan sakınırlar. IV.Hizmetlerin Serbest Dolaşımı Protokol’ün 41/1 nci maddesi uyarınca, taraflar, karşılıklı olarak yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest dolaşımına yeni kısıtlamalar getirmemekle yükümlüdürler. Yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin mevcut kısıtlamalar ise, tedricen kaldırılacaktır. Bu kısıtlamaların kaldırılması için uygulanacak yöntem, sıra ve süreler Ortaklık Konseyince saptanacaktır.
ORTAKLIK ORGANLARI Ankara Anlaşması’nın 6. maddesi, ortaklık rejiminin uygulanmasını ve gittikçe gelişmesini sağlamak için Akit Tarafların bir "Ortaklık Konseyi" teşkil etmelerini; 24 üncü maddesi de, Ortaklık Konseyi’nin "görevlerinde kendisine yardımcı olabilecek her komiteyi" kurabileceğini öngörmektedir. Bu çerçevede kurulmuş Türkiye-AET ortaklık organları aşağıda tabloda özet bir şekilde verilmektedir.
1987 TAM ÜYELİK BAŞVURUSU VE GÜMRÜK BİRLİĞİNİN TESİS EDİLMESİ 4 Nisan 1987 tarihinde Türkiye’nin AET’na doğrudan Roma Anlaşması hükümlerine göre tam üyeliğe müracaat etmesinin önemli nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir: 1. Taviz Yıpranması 2. Türkiye’nin Yaptığı Reformlarla Dışa Açılması 3. Topluluğun Önce Kuzeye Sonra Güneye Genişlemesi 4. Tam Üyeliğin Avantajlarından Yararlanma 5. Mali Katkı Eksikliği 6. Sosyal Alandaki Sorunların Giderilmesi 7. Son Katılan Üyelerin Rekabet Korkularını Gidermek 8. Tek Taraflı Yükümlülükten Kurtulma İsteği 9. Tam Üyeliğe Yönelik Milli Güvenlik Kararı ve Kalkınma Planlarındaki Hükümler 10. Yunanistan Faktörü: 11. Savunma Faktörü
1987 TAM ÜYELİK BAŞVURUSU VE GÜMRÜK BİRLİĞİNİN TESİS EDİLMESİ Prosedür gereği, Konsey tarafından Komisyona havale edilen tam üyelik talebimizi takiben, Türkiye'nin durumunu incelemek ve bir rapor hazırlayarak görüş bildirmekle yükümlü Komisyon, uzun çalışmalardan sonra 18 Aralık 1989'da "Görüşünü" Konseye sunmuştur. Görüş, 5 Şubat 1990 tarihinde Konsey tarafından benimsenmiştir. Türkiye'nin tam üyelik başvurusu kabul edilmemiş, sadece, ilişkilerin geliştirilmesi için tavsiyede bulunulmuştur. AT Komisyonu, AT Konseyi'nin 5 Şubat 1990 tarihli toplantısında uygun bulunan bu tavsiyeleri ışığında, Türkiye AT işbirliğinin geliştirilmesi amacına yönelik önerilerini içeren bir "işbirliği programı"nı (Matutes Paketi) Haziran 1990 tarihinde kabul ederek Konseye sunmuştur. Komisyon, bu işbirliği önerileri ile birlikte IV. Mali Protokolü de imza ve onay için AT Konseyine sunmuştur. Komisyonun önermiş olduğu işbirliği programı dört ana bölümden oluşmuştur. 1. Türkiye ile AT arasında 1995 senesinin sonuna kadar gümrük birliğinin tamamlanması. 2. Türk ekonomisinin AT ile bütünleşmesini kolaylaştırmak amacıyla işbirliğinin; sanayi, teknoloji, bilim gibi alanlarda yoğunlaştırılması milyon ECU'lük Mali Protokol'ün uygulamaya konulması 4. Türkiye ile AT arasında siyasi ve kültürel işbirliğinin geliştirilmesi.
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN KAPSAMI Gümrük Birliği Ortaklık ilişkilerimizin ekonomik dayanağını teşkil etmektedir. Dolayısıyla Gümrük Birliği, Türkiye için salt bir ekonomik entegrasyon hareketi olarak değerlendirilmemekte, Ortaklık metinlerinde de ifade bulduğu gibi Türkiye’nin Avrupa Entegrasyonunun bir aşaması olarak algılanmaktadır. 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliğinin yürürlüğe konulması ile Ortaklık ilişkilerimizde Ankara Anlaşmasının 5. Maddesi uyarınca son döneme geçilmiştir. Gümrük Birliği, taraflar arasındaki ticarette mevcut gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla, her türlü eş etkili tedbirin kaldırıldığı ve ayrıca, birlik dışında kalan üçüncü ülkelere yönelik olarak da, ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bir ekonomik entegrasyon şekli olarak tanımlanmaktadır. Söz konusu uygulamalar ithalat ve ihracatı düzenleyen temel kurallardan üçüncü ülkelere karşı uygulanan tercihli rejimlerin üstlenilmesini ve özellikle günümüzde tarife korumasının giderek önemini yitirmesi ile önem kazanan standartlar ve teknik mevzuat dahil çok geniş bir yelpazede mevzuatların uyumlaştırılmasını gerektirmektedir. Bunun yanı sıra, ticareti dolaylı etkileyen rekabet kurallarının da taraflar arasında eşit düzeyde uygulanması önem arz etmektedir.
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN KAPSAMI Bu gelişime paralel olarak Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin kurallarını belirleyen ve 6 Mart 1995 tarihinde kabul edilen 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı Ankara Anlaşması ve Katma protokolü aşan yükümlülükler ihtiva etmektedir. 1/95 sayılı OKK başlıca aşağıdaki alanlarda hükümler içermektedir. 1. Malların serbest dolaşımı (taraflar arasında gümrük vergisi ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması ve Ortak Gümrük Tarifesi uyumu), 2. Teknik mevzuat uyumu, 3. Ortak Ticaret Politikası’na uyum, 4. AB’nin tercihli gümrük rejimlerinin üstlenilmesi, 5. Türkiye’nin Topluluk Ortak Tarım Politikası’na uyumu ve tarım ürünleri ticaretinde uygulanacak tercihli rejim, 6. Gümrük Kodu’na uyum ve karşılıklı idari işbirliği, 7. Yasaların yakınlaştırılması (Fikri, sınai ve ticari mülkiyetin korunması; Gümrük Birliği’nin rekabet kuralları; ticari korunma araçları; kamu alımları; vergilendirme), 8. Kurumsal hükümler (Gümrük Birliği Ortak Komitesi; danışma ve karar usulleri; uyuşmazlıkların çözümü; korunma tedbirleri). 1/95 sayılı OKK uyarınca, Türkiye-AB Gümrük Birliği Gümrük sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsamaktadır. Bu doğrultuda, anılan ürünlerde, taraflar arasında ithalat ve ihracatta gümrük vergileri ile eş etkili vergilerin, miktar kısıtlamalarının ve eş etkili tedbirlerin kaldırılması öngörülmektedir.
GÜMRÜK BİRLİĞİ SONRASINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN UYUM ÇALIŞMALARI 1/95 sayılı OKK hükümleri doğrultusunda, Türkiye ile AB arasında sanayi ürünleri ticaretinde gümrük vergileri 1 Ocak 1996 itibarıyla sıfırlanmış ve Türkiye üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) uygulamaya başlamıştır. Bu durumun tek istisnası, 1996 yılında başlayan ve 2000 yılı sonuna kadar süren beş yıllık geçiş döneminde, otomobiller, ayakkabılar, deriden mamuller ve mobilyalar gibi kısıtlı sayıdaki hassas ürün için üçüncü ülkelere karşı Ortak Gümrük Tarifesi (OGT) hadlerinden daha yüksek gümrük vergileri tatbik edilmesi olmuştur. Ancak 2001 yılı ithalat rejimimizin yürürlüğe konulması ile bu konudaki geçiş süreci de sona ermiş ve tüm sanayi ürünleri itibariyle OGT oranlarına uyum sağlanmıştır. 1 Ocak 2005 tarihi itibariyle yürürlüğe giren İthalat Rejimi de aynı çerçevede ve Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerimizin yanı sıra, DTÖ taahhütlerimiz ve üçüncü ülkelerle imzalanan serbest ticaret anlaşmalarının hükümleri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Bu kapsamda, sanayi ürünleri itibariyle üçüncü ülkeler için Gümrük Birliği öncesinde %16 seviyesinde olan ortalama koruma oranı, 2005 yılı İthalat Rejimi kapsamında %4,2 seviyesine gerilemiştir. Gümrük vergilerinin AB ve EFTA’ya karşı sıfırlanması, üçüncü ülkelere karşı ise OGT seviyesine indirilmesi, Gümrük Birliği öncesinde birçok sanayi sektöründe, rekabet gücünün bu indirimleri kaldıramayacağı ve bunun sonucunda faaliyetlerine son vermek zorunda kalacakları endişesine yol açmıştır. Ancak, 1980’li yıllarda uygulamaya konulan ihracata dayalı dışa açık ekonomik politikaların başarısı, bu endişelerin büyük oranda yersiz olduğunu ortaya koymuştur.
GÜMRÜK BİRLİĞİ SONRASINDA GERÇEKLEŞTİRİLEN UYUM ÇALIŞMALARI İşlenmiş tarım ürünleri ithalatında, Topluluk sistemi ile uyumlu hale getirilen yeni mevzuat çerçevesinde, Toplu Konut Fonu (diğer bir ifadeyle tarım payı) bütün ülkeler kaynaklı ürünler için uygulanırken, Gümrük Vergisi Oranı (diğer bir ifadeyle sanayi payı) sadece üçüncü ülkeler menşeli ürünlerde uygulanmaya başlanmıştır. Buna karşılık, Topluluk da ülkemize karşı sanayi paylarındaki korumayı kaldırmıştır. Gümrük Birliği’ne dahil olmayan temel tarım ürünlerinde, Topluluk Ortak Tarım Politikası’nın Türkiye tarafından üstlenilmesine kadar geçecek sürede tarafların birbirlerine pazara giriş kolaylıkları tanımaları öngörülmüştür. Bu çerçevede, 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca, Topluluk ve Türkiye karşılıklı olarak, bazı tarım ürünlerinde miktar kısıtlaması olmaksızın veya bir kontenjan dahilinde vergi muafiyeti ya da indirimi sağlamışlardır. Gümrük Birliği kapsamı dışında bırakılan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) Anlaşması ekinde yer alan kömür ve çelik ürünleri ise, 1 Ağustos 1996 tarihinde imzalanan Türkiye-AKÇT Serbest Ticaret Anlaşması hükümlerine tabi kılınmıştır. Söz konusu Anlaşma gereğince, AB, Anlaşmanın yürürlüğe girmesi ile birlikte Türkiye’ye karşı gümrük vergilerini sıfırlamıştır. Türkiye ise, AB’ye karşı gümrük vergilerini üç yıllık bir takvim çerçevesinde indirerek 1999 yılında sıfırlamıştır. AKÇT Antlaşması’nın 50 yıllık yürürlük süresinin 23 Temmuz 2002 tarihinde dolmasını müteakip, AB, 2002/595/EC sayılı Konsey Kararı ile AKÇT ile üçüncü ülkeler arasında yapılmış olan anlaşmalardan doğan hak ve yükümlülükleri 24 Temmuz 2002 tarihinden itibaren AB’ye devretme kararı almıştır.
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNE MUHTEMEL ETKİLERİ Malların serbest dolaşımını öngören Gümrük Birliği (GB) anlaşmasının 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte, GB’nin başta Türkiye’nin dış ticaret yapısı ve dengesi olmak üzere çeşitli alan ve sektörlerde bir takım etkileri ortaya çıkarması beklenir. GB’nin aşağıdaki alanlarda etkisini göstermesi kuvvetle muhtemeldir: 1. Dış Ticaret ve Dış Denge 2. Dış Ticaret Hadleri 3. İhracata Yönelik Sanayi Dalları Üretimi 4. KOBİ Üretimi 5. Teşvik Politikaları 6. Tarımsal Üretim 7. İstihdam ve Verimlilik 8. Kamu Sektörü Dengesi 9. Rekabet
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNE MUHTEMEL ETKİLERİ I. GB’nin Kısa Dönemli Statik Etkileri Aşağıdaki grafik döneminde Türkiye ve AB 25 ülkeleri arasındaki ticareti resmetmektedir. Grafikten anlaşılacağı üzere Türkiye, AB15 ile yaptığı ticarette sürekli açık vermektedir. Bununla birlikte açığın boyutu 1995 yılına kadar düşük boyutlarda seyrederken, yılında çok şiddetli bir şekilde artmıştır. Bu durum 1996 yılında yürürlüğe giren GB’nin ticaret etkilerinin AB15 lehinde ortaya çıktığını göstermektedir. Bununla birlikte, dış açık 2001 yılında kriz nedeniyle önemli ölçüde azalırken, 2001’den sonraki süreçte AB15’e olan ihracatımız ve AB15’ten yaptığımız ithalatımız benzer bir şekilde yükseliş trendine girmiştir.
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN TÜRKİYE EKONOMİSİ ÜZERİNE MUHTEMEL ETKİLERİ I. GB’nin Kısa Dönemli Statik Etikleri Aşağıdaki şekiller, Türkiye’nin dış ticaretinin ülke gruplarına göre dağılımını vermektedir. Şekillerden görüleceği üzere 1996 sonrasında Türkiye’nin AB15’e yaptığı ihracatta çok ciddi değişmeler olmazken, 1996’da yükselişe geçen ithalat 2001 sonrasında giderek azalmıştır. Bu gelişmelere paralel olarak 1996 yılında toplam dış ticaret açığımızın %57’i AB15 ile yapılan ticaretten kaynaklanırken, 2001’de bu oran %31’e ve 2004 yılında ise %23’e gerilemiştir.
Yıllar AB15 İthalat (Milyon $) AB15 İhracat (Milyon $) AB15 Dış Ticaret Açığı (Milyon $) Top. Dış Ticaret Açığı (Milyon $) Açığı (Milyon $) Dış Ticaret Açığında AB15’in Payı AB15 X/ M
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE ADAYLIK SÜRECİNDE YAŞANAN GELİŞMELER Helsinki Zirvesi Aralık 1999 tarihinde Helsinki’de gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Zirve toplantısı Türkiye-AB ilişkileri bakımından bir dönüm noktası olmuştur. Helsinki’de Türkiye’ye resmi olarak adaylık statüsü verilmiş ve diğer aday ülkelerle eşit şart ve kriterlerle değerlendirilmesi karara bağlanmıştır. Bu çerçevede, Türkiye’nin, diğer adaylar ile beraber reformların hızlandırılması ve desteklenmesi için bir katılım öncesi stratejisinden yararlanması ve katılım öncesi mali yardım için bütün AB kaynaklarının tek bir çerçeve altında koordine edilmesi öngörülmüştür. Adaylık sürecindeki önemli gelişmelerden biri de Türkiye için ilk Katılım Ortaklığı Belgesi’nin 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanması olmuştur. AB Komisyonu tarafından hazırlanan söz konusu belge, Türkiye’nin üyeliğe hazırlanma sürecinde kısa ve orta vadede ilerleme kaydetmesi gereken alanları belirleyen bir yol haritası niteliği taşımaktadır. Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan öncelikler temelinde ülkemiz tarafından hazırlanan “Ulusal Program” ise 19 Mart 2001 tarihinde Bakanlar Kurulunda kabul edilmiştir. Son olarak Türkiye için müzakerelere başlanacağı 3 Ekim 2005’te karara bağlanmıştır.
AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE ADAYLIK SÜRECİNDE YAŞANAN GELİŞMELER Müzakere Başlıkları 1-Malların serbest dolaşımı. 2-İş gücünün serbest dolaşımı 3-Yerleşme hakkı ve hizmet sağlama özgürlüğü 4-Sermayenin serbest dolaşımı 5-Kamu ihaleleri 6-Şirketler hukuku 7-Fikri haklar hukuku 8-Rekabet politikası 9- Mali Hizmetler 10-Bilgi toplumu ve medya 11-Tarım ve kırsal kesim kalkınması 12-Gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı politikası 13-Balıkçılık 14-Ulaştırma politikası 15-Enerji 16-Vergilendirme 17-Ekonomi ve para politikası 18-İstatistik 19-Sosyal politika ve istihdam 20-Şirketler ve sanayi politikası 21-Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları 22-Bölgesel politika 23-Hukuki ve temel haklar 24-Adalet, özgürlük ve güvenlik 25-Bilim ve araştırma 26-Eğitim ve kültür 27-Çevre 28-Tüketim ve sağlık koruması 29-Gümrük birliği 30-Dış ilişkiler 31-Dış güvenlik ve savunma 32-Mali kontrol 33-Mali ve bütçe koşulları 34-Kurumlar 35-Diğer konular
AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE ADAYLIK SÜRECİNDE YAŞANAN GELİŞMELER Müzakere Sürecinin Aşamaları 1. TARAMA SÜRECİ 2. MÜZAKERE POZİSYONLARININ HAZIRLANMASI 3. POZİSYON BELGELERİNİN AB DÖNEM BAŞKANLIĞI’NA SUNULMASI 4. MÜZAKERELERİN AÇILMASI 5. MÜZAKERELERİN TAMAMLANMASI 6. KATILIM ANTLAŞMASI’NIN ONAY SÜRECİ
AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE ADAYLIK SÜRECİNDE YAŞANAN GELİŞMELER Şimdiye kadar "Bilim ve Araştırma" isimli başlık açılıp kapanmış iken aşağıdaki başlıklarda müzakerelere başlanmış ve devam etmektedir. İstatistikİşletme ve Sanayi Politikası Trans-Avrupa ŞebekeleriMali Kontrol Tüketicinin ve Sağlığının KorunmasıŞirketler Hukuku Fikri Mülkiyet HukukuSermayenin Serbest dolaşımı Bilgi Toplumu ve Medya Ayrıca Kıbrıs Rum Kesimi bandıralı gemilere Türk limanların açılmaması nedeniyle aşağıdaki sekiz başlıkla ilgili müzakereler askıya alınmıştır. Malların serbest dolaşımı Yerleşim ve hizmet sağlama hakkı Mali hizmetler Tarım ve kırsal kalkınma Balıkçılık Ulaştırma politikası Gümrük birliği Dış ilişkiler
DÜNYADAKİ DİĞER EKONOMİK GRUPLAŞMALAR I. COĞRAFİ BÖLGE TEMELİNE DAYALI İKTİSADİ GRUPLAŞMALAR A. Avrupa Kıtasındaki Gruplaşmalar 1. Avrupa Birliği 2. Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA): İsviçre, Norveç, İzlanda ve Liechtenstein. B. Amerika Kıtasındaki Birleşmeler 1. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA): ABD, Kanada ve Meksika ile oluşturulan NAFTA, 1 Ocak 1994'de fiilen yürürlüğe girdi. 2. Orta Amerika Ortak Pazarı: Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua ve Kosta Rika arasında 1960'da kuruldu. 3. Latin Amerika Entegrasyon Bölgesi (LAIA ve LAFTA): LAFTA, 1960'da Arjantin, Brezilya, Meksika, Şili, Paraguay, Peru ve Uruguay arasında kuruldu yılında kurucu anlaşmanın sona ermesiyle birlikte LAFTA yerini Latin Amerika Entegrasyon bölgesine bıraktı. Bu anlaşma uzun vadede bahsi geçen üye ülkeler arasında bir ortak pazarın kurulmasını hedeflemektedir. 4. And Ülkeleri Paktı: 1969 yılında Bolivya, Kolombiya, Ekvator, Peru ve Şili arasında kurulmuştur. Bu oluşumun amaçları arasında sanayileşme, bölge kaynaklarının en üst düzeyde kullanılması, ölçek ekonomilerinden yararlanma ve entegrasyonun yararlarının dengeli bir biçimde dağıtılmasını sağlamak. 5. Karaib Ülkeleri Topluluğu: 1973 yılında İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi Karaib ülkeleri arasında kurulmuştur. 6. Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR): 1991 yılında Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay arasında kuruldu ve 1996 yılında Şili ve Bolivya ile genişlemiştir.
DÜNYADAKİ DİĞER EKONOMİK GRUPLAŞMALAR I. COĞRAFİ BÖLGE TEMELİNE DAYALI İKTİSADİ GRUPLAŞMALAR C. Afrika Kıtasındaki İktisadi Birleşmeler 1. Arap Magreb Birliği: Tunus, Cezayir, Libya ve Moritanya arasında kurulmuştur. 2. Orta Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu: 1983 yılında Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Ekvator Ginesi ve Gabon arasında kurulmuştur. 3. Batı Afrika Devletleri Topluluğu: 1975 yılında Nijerya, Fil Dişi Sahili, Gana, Senegal, Liberya ve Togo arasında kurulmuştur. 4. Mano Nehri Birliği: 1973 yılında Gine, Liberya ve Sierra Leone arasında kurulmuştur. 5. Batı Afrika Ekonomik ve Parasal Birliği: 1994 yılında Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Senegal, Mali, Nijer, Togo ve Guinea-Bissau arasında kurulmuştur.
DÜNYADAKİ DİĞER EKONOMİK GRUPLAŞMALAR I. COĞRAFİ BÖLGE TEMELİNE DAYALI İKTİSADİ GRUPLAŞMALAR D. Asya Kıtası Birleşmeleri 1. Güney Doğu Asya Ulusları Birliği (ASEAN): 1967 yılında Brunei Darussalem, Endonezya, Malezya, Filipinler, Singapur ve Tayland arasında kurulmuştur. Bu birliğin oluşturulmasında askeri ve siyasal nedenlerin etkisi büyüktür. 2. Bankok Anlaşması: Bangladeş, Hindistan, Laos, Kore Cumhuriyeti ve Sri Lanka arasında kurulmuştur. 3. Güney Asya Bölgesel İşbirliği Topluluğu: Ekonomik kılkınma amaçlı bu birlik, Bangladeş, Hindistan, Bhutan, Maldivler, Nepal, Pakistan ve Sri Lanka arasında kurulmuştur. 4. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı: 1985 yılında faaliyete geçen bu birlik, Türkiye, İran ve Pakistan arasında kurulmuştur yılında Türki cumhuriyetleri yanında Afganistan'ın katılımı ile genişlemiştir. 5. Maşrek: Mısır, Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında kurulmuştur. 6. Körfez İşbirliği Konseyi: 1981 yılında Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman ve Katar gibi Ortadoğu'nun petrol ihracatçısı ülkeleri arasında kurulmuştur.
DÜNYADAKİ DİĞER EKONOMİK GRUPLAŞMALAR II. COĞRAFİ BÖLGE ESASINA DAYANMAYAN BİRLEŞMELER 1. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD): 1961 yılında Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü (OEEC)'nin yerine kurulmuştur. Batılı ülkeler arasında işbirliği ve dayanışmayı sağlamaya yöneliktir. Türkiye'nin üyesi bulunduğu bu örgütün üyelerinin tamamı sanayileşmiş ülkelerden oluşmaktadır. Örgüt kararlarının alınmasında G7'ler olarak bilinen ABD, Kanada, Japonya, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere'nin etkisi çok fazladır. Rusya Federasyonu'nun katılmasıyla G8 olarak isimlendirilmektedir. 2. Arap Birliği ve Arap ortak Pazarı: 1945 yılında kurulan Arap Birliği Teşkilatı, Arap dünyasındaki siyasal işbirliğini hedeflemektedir. Bu birlik üyesi ülkeler 1965 yılında Arap Ortak Pazarını Kurmuşlardır. Ancak son yıllardaki gelişmeler (Irak'ın Kuveyt'i işgali ve Körgez Savaşları gibi) bu birliğin etkinliğini önemli ölçüde azaltmıştır. 3. Petrol İhraç Eden Ülkeler Teşkilatı (OPEC): 1960 yılında kurulan OPEC'e üye ülkeler, Arap ülkeleri ile İran, Endenozya, Nijerya ve Venezüella gibi ülkelerdir. 4. İslam Konferansı Teşkilatı: 1969 yılında kurulan bu birlik, İslam ülkeleri arasında sosyal, kültürel, ekonomik ve bilimsel alanlarda işbirliği sağlamak, uluslararası toplantılarda İslam ülkelerinin birlik içinde hareket etmelerine yardımcı olmak gibi amaçlara sahiptir. 5. Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi: Eski Sovyet Bloku ülkeleri arasındaki ekonomik işbirliğini hedefleyen bir kuruluştur. 6. Bağımsız Devletler Topluluğu: SSCB'nin yıkılmasından sonra 1991 yılında Rusya, Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldova, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında kurulmuştur.