4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları Başbakanlık Teftiş Kurulu 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları Hazırlayan: Danışman: Mehmet KARADAĞ R. Bülent TARHAN Başbakanlık Müfettiş Yardımcısı Başbakanlık Başmüfettişi 16 ŞUBAT 2011
SUNUM PLANI ve İlgili Yargı Kararları 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları SUNUM PLANI I. 4483 Sayılı Kanunun Uygulama Alanı II. Kamu Görevlisi ve Kamu Hizmeti Kavramı III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar Açısından Kapsamı 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 121'inci maddesinde "(1) Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukukî bir neden olmaksızın kabul edilmemesi hâlinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur" hükmüne yer verilmiştir. Dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi, ilk defa 5237 sayılı Kanunla suç olarak düzenlenmiştir. Eski TCK'da bu maddenin karşılığı yoktur. #8220;Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi#8221; başlıklı 5237 sayılı Kanunun 121 inci maddesi; #8220;(1) Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukuki bir neden olmaksızın kabul edilmemesi halinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur#8221; şeklindedir. Bu suçla dilekçe hakkının kullanılması güvence altına alınmıştır. Bilindiği gibi Anayasanın 74 üncü maddesinde; #8220;Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye#8217;de ikamet eden yabancılar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptirler#8221; denilmektedir. Dilekçe hakkının kullanılması 3071 sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılması Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Maddedeki suçun oluşabilmesi bakımından dilekçenin söz konusu olması gerekmektedir. Dilekçe, kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına yazılı olarak yaptığı başvuruyu ifade etmektedir. Dilekçenin unsurları 3071 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilmiştir. Buna göre; #8220;Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerde, dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresinin bulunması gerekir#8221;. Eğer dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgâh adresi bulunmuyorsa dilekçe söz konusu olmayacaktır. Sadece sözlü başvurunun kabul edilmemiş olması halinde maddede yer alan suç oluşmayacaktır. Madde gerekçesinde dilekçenin kabul edilmemesinin hukuki bir temele dayanması halinde suçun oluşmayacağı ifade edilmiştir. Örneğin suç duyurusuna ilişkin dilekçenin, ilgisiz bir makama verilmeye teşebbüs edilmesi halinde kabul edilmemesi suç oluşturmayacaktır. 3071 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi kapsamında bulunan dilekçelerin kabul edilmemesi durumunda da suç oluşmayacaktır. 3071 sayılı Kanun #8220;İncelenemeyecek dilekçeler#8221; başlıklı 6 ncı maddesinde; #8220;Türkiye Büyük Millet Meclisine veya yetkili makamlara verilen veya gönderilen dilekçelerden; a) Belli bir konuyu ihtiva etmeyenler, b) Yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili olanlar, c) 4 üncü maddede gösterilen şartlardan herhangi birini taşımayanlar, incelenemezler#8221; denilmektedir. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 2
I. 4483 Sayılı Kanunun Uygulama Alanı 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları I. 4483 Sayılı Kanunun Uygulama Alanı - Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kamusal görev ve hizmetleri yerine getirirken işledikleri suçlar nedeniyle doğrudan doğruya ceza kovuşturmasına tabi tutulmaları, kamu hizmetinin işleyişinde aksamalara ve kamu otoritesinin saygınlığının zedelenmesine neden olacağı gibi sebeplerle bu görevlilerin yargılanmaları özel sisteme tabi tutulmuştur. - Anayasa m. 129: “Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır” hükmünü amirdir. - Yasanın kapsamı 2. maddede; "Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır" şeklinde belirtilmiştir. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 3
II. Kamu Görevlisi ve Kamu Hizmeti Kavramı 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları II. Kamu Görevlisi ve Kamu Hizmeti Kavramı - TCK’nın 6. maddesinde kamu görevlisi, “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmıştır. - Başka bir ifadeyle kamu görevlisi, idarenin yürüttüğü kamusal faaliyetin yürütümü ve sürdürülmesine kamu hukuku esaslarına göre katılan; memur, sözleşmeli veya geçici personel ve işçilerdir. Kamusal faaliyet ise madde gerekçesinde: “Kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Bu faaliyetin yürütülmesine katılan kişilerin maaş, ücret veya sair bir maddî karşılık alıp almamalarının, bu işi sürekli, süreli veya geçici olarak yapmalarının bir önemi bulunmamaktadır.” Şeklinde açıklanmıştır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 4
III. 4483 Sayılı Kanunun Kapsamı 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları III. 4483 Sayılı Kanunun Kapsamı - Kişisel Suç : Bir memurun görevinden doğmayan ya da görev sırasında işlemediği suçlar kişisel suçlardır. Bu kapsamda işlenen suçların memurun göreviyle hiçbir bağlantısı olmayıp bu suçlar 4483 sayılı Kanun kapsamı dışındadır. - Görev Sırasında İşlenen Suç: Niteliği itibariyle memur ve diğer kamu görevlisi olan ve olmayan herkes tarafından işlenebilen, ancak memur ve diğer kamu görevlisinin görev yaptıkları zaman içerisinde işlenebilen suçlardır. İşlenen suç ile görev arasında illiyet bağının bulunması gerekmemektedir. Danıştay bir kararında, vali vekilinin adına verilen plaketi dernek yetkililerine iade ederken yazdığı yazıda, dernek yetkililerine hakaret ettiği yolundaki eylemini valilik görevi sebebiyle işlenmiş bir suç olarak görmemiş ve genel hükümlere göre işlem yapılmasına karar vermiştir. - Görev Sebebiyle İşlenen Suç : Görev, memur ve diğer kamu görevlilerinin kanun, tüzük ve yönetmelikler ile 657 sayılı Kanunun 11. maddesine uygun olarak belirtilen işleri yapmak olarak tanımlanmaktadır. Suçun memuriyet görevinden doğmuş sayılabilmesi için memuriyet işleriyle ilgili olması, diğer bir anlatımla suçu doğuran fiil ile kişinin görevi arasında illiyet bağı bulunması gerekir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 5
III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar açısından Kapsamı 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar açısından Kapsamı 1. Kanun Kapsamına Girmeyen Bazı Suçlar 4483 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi, 5237 sayılı TCK’nın 94 ve 95’inci maddelerinde düzenlenen işkence, 256’ncı maddesinde düzenlenen kötü muamele suçları ve ağır cezayı gerektiren suçüstü halleri ile disiplin suçlarını kapsam dışına çıkarmıştır. 4483 sayılı Kanun memurların yalnız idari görevlerinden doğan suçlar için uygulanabilir. Yani adli göreve ilişkin suçlar bu Kanun kapsamı dışındadır. (CMK, m.161/5) Nitekim Yargıtay 4’üncü Ceza Dairesi’nin bir kararında, “1412 sayılı CMUK’un 154 ve 5271 sayılı CMK’nın 161’inci madde hükümleri uyarınca, sanığın yasal çerçevede kendisinden istenen adliye ile ilgili görevi yerine getirmeme biçimindeki eylemi nedeniyle hakkında Cumhuriyet Savcılığınca doğrudan soruşturma yapılabileceği ve yargılama görevinin Adliye Mahkemelerine ait olacağı gözetilmeden yetersiz gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi, yasaya aykırıdır” denilmek suretiyle bu görüş benimsenmiştir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 6
III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar açısından Kapsamı 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar açısından Kapsamı 1. Kanun Kapsamına Girmeyen Bazı Suçlar CMK’nın 332’nci maddesinde “suçların soruşturulması ve kovuşturulmasıyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcısı, Hâkim veya Mahkeme tarafından yazılı olarak istenen bilgilere on gün içinde cevap verilmesi zorunludur” hükmüne aykırı hareket fiili de kapsam dışındadır. Ayrıca, 3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nda Yazılı Suçlar, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’da Yazılı Suçlar, 5186 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da Yazılı Suçlar, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu Kapsamına Giren Suçlar, Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemelerinin Görevine Giren Suçlar Kanun kapsamı dışında kalan diğer suçlardır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 7
III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar açısından Kapsamı 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları III. 4483 Sayılı Kanunun Suçlar açısından Kapsamı 2. Yeni Türk Ceza Kanunun Bağlamında Kanun Kapsamına Giren Suçlar - TCK bağlamında Kanun kapsamına giren suçları ise şu şekilde sıralayabiliriz; haksız arama (m.120), dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi (m.121), ayrımcılık (m.122), hayatın gizliliğini ihlal (m.134), kişisel verilerin kaydedilmesi (m.135), verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (m.136), verileri yok etmeme (m.138), imar kirliliğine neden olma (m.184), resmi belgede sahtecilik (m.204), denetim görevinin ihmali (m.251), görevi kötüye kullanma (m.257), göreve ilişkin sırrın açıklanması (m.258), kişilerin malları üzerinde usulsüz tasarruf (m.261), kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi (m.262), kamu görevine ait araç gereçleri suçta kullanma (m.266), suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (m.281), suçluyu kayırma (m.283), tutuklu hükümlü veya suç delillerini bildirmeme (m. 284), gizliliğin ihlali (m.285) ve genital muayene (m. 287.) suçudur. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 8
1. Haksız Arama 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 1. Haksız Arama MADDE 120.- (1) Hukuka aykırı olarak bir kimsenin üstünü veya eşyasını arayan kamu görevlisine üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. - Maddede "hukuka aykırı olarak" ibaresine yer verilerek, aramanın mevzuatın izin vermediği bir şekilde gerçekleşmesi hususu vurgulanmıştır. Kanun ve nizamların izin verdiği arama hallerinde suç oluşmayacaktır. Yeni düzenlemede hukuka aykırı olarak arama emrini veren kamu görevlisinden bahsedilmemiş ise de TCK’nın 24/3. maddesinin “konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez, aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur” hükmü karşısında emri veren kamu görevlisi de bu suçtan müşterek fail olarak sorumlu tutulacaktır. Bu suçun adli kolluk görevlilerince adli görevin yerine getirilmesi sırasında işlenmesi halinde soruşturma ve kovuşturma C. Başsavcılığınca genel hükümlere göre re’sen yapılır. Eğer kamu görevlisi önleyici kolluk görevi sırasında, önleme aramasını hukuka aykırı olarak yapmak suretiyle bu suçu işlemişse soruşturmanın 4483 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yapılması gerekir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 9
2. Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 2. Dilekçe Hakkının Kullanılmasının Engellenmesi MADDE 121.- (1) Kişinin belli bir hakkı kullanmak için yetkili kamu makamlarına verdiği dilekçenin hukuki bir neden olmaksızın kabul edilmemesi halinde, fail hakkında altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur. 3071 Sayılı Dilekçe Hakkının Kullanılmasına Dair Kanuna göre; dilekçe, konusuyla ilgili olmayan bir idari makama verilmesi durumunda, bu makam tarafından yetkili idari makama gönderilir ve ayrıca dilekçe sahibine de bilgi verilir. Ayrıca, belli bir konuyu ihtiva etmeyen, yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili olan ve dilekçe sahibinin adı-soyadı ve imzası ile iş veya ikametgah adresi bulunmayan dilekçeler incelenemezler. - 3071 sayılı Kanunun 7. maddesi hükmüne göre dilekçe sahibine başvurunun sonucu veya yapılmakta olan işlemin safahatı hakkında en geç otuz gün içinde gerekçeli olarak cevap verilmemesi 121. maddede yazılı suçu değil, unsurlarının varlığı halinde 257. maddeye uyan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 10
3. Ayırımcılık 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 3. Ayırımcılık MADDE 122. - (1) Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak; a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hâllerden birine bağlayan, b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden, c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen, Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir. Suçla korunan hukuksal değer, bireylerin eşit işlem görme hakkını korumaktadır. Ayırımcılık yasağı, keyfi ayırımlarla ilgili olarak anlaşılmalıdır. Örneğin, bir takım sosyal hakların aynı anda herkese tanınamaması ya da bazı kimselerin eşyanın tabiatından kaynaklanan nedenlerle bir takım hizmetlerden tam olarak yararlanamamaları ayırımcılık suçunu oluşturmaz. Kamu görevlisinin görevi sebebiyle bu suçu işlemesi halinde, soruşturma 4483 sayılı Yasaya göre, yetkili merciden soruşturma izni alındıktan sonra yapılması gerekir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 11
4. Hayatın Gizliliğini İhlâl 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 4. Hayatın Gizliliğini İhlâl Madde 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır. - Anayasanın 20. maddesi "Herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz." hükmünü amirdir. Özel hayatın içine bireyin kimliğine ilişkin bilgi ve kayıtlar, kişinin beden ve ruh bütünlüğüne ilişkin düzenlemeler ve durumlar, kişiye ait ev, araç gibi özel yerler, posta gönderileri, kişinin adı, fotoğrafı, nam ve şöhreti, şerefi, yaşam tarzı, kamuya yanlış tanıtılmasının önlenmesi gibi hususlar girmektedir. - Kamu görevlisinin görevi sebebiyle bu suçu işlemesi halinde, soruşturma 4483 sayılı Yasaya göre, yetkili merciden soruşturma izni alındıktan sonra yapılması gerekir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 12
5. Kişisel Verilerin Kaydedilmesi 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 5. Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Madde 135 - (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Kişilerin siyasî, felsefî veya dini görüşlerine, ırkî kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına, ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Kişisel veriler; sadece bireyin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi onun kesin teşhisini sağlayan bilgiler değil, aynı zamanda kişinin aklî, psikolojik, fizikî, kültürel, ekonomik, sosyal ve sair özelliklerine ilişkin verilerdir. İsim, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, genetik bilgiler gibi veriler dolaylı da olsa kişiyi belirlenebilir kılabilme özellikleri nedeniyle kişisel verilerdir. Bu suçun oluşması için kişisel verisi kaydedilen kimsenin, herhangi bir zarara uğraması zorunlu değildir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 13
6. Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 6. Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme Madde 136 - (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Verme, yayma veya ele geçirme hareketlerinden birinin yapılması suçun oluşması için yeterlidir. Kurum ve kuruluşların bilgisayar ortamlarında saklanan kişisel verilerin, örneğin bir hastanenin hastalarına, sigorta şirketinin sigortalılarına, bankaların ve kredili alışveriş yapılan mağazaların müşterilerine ilişkin kişisel veri kapsamındaki kayıtların hukuka aykırı olarak bir başkasına verilmesi, yayılması veya ele geçirilmesi hallerinde eylem 136. maddeye uyan suçu oluşturmaktadır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 14
7. Verileri Yok Etmeme 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 7. Verileri Yok Etmeme Madde 138 - (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Bu maddede düzenlenen suç, ihmal suretiyle icra suçudur. Faile mevzuat gereği, kayıtlı olan kişisel verileri ortadan kaldırmak, yok etmek konusunda bir davranışta bulunma yükümlülüğü yüklenmekte buna rağmen, fail bu yükümlülüğü yerine getirmemektedir. Yok etme eylemi, bilgisayardaki bilgiler için; tüm kopyalarının silinmesi, herhangi bir örneğinin kalmaması, fiziki belgeler için ise; geri dönüşü olmayacak şekilde ortadan kaldırılmasını belirtir. Örneğin, dinleme işlemi yapan fail, şüpheli hakkında takipsizlik kararı kesinleştikten sonra yeni bir suç işlediğinde önceki dinleme kayıtlarının bir suretinin kendisinde olduğunu bildirirse, bu suçu işlemiş olacaktır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 15
8. İmar Kirliliğine Neden Olma 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 8. İmar Kirliliğine Neden Olma Madde 184 (1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır. (5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar. (6) (29.06.2005 tarih ve 5377 s.k. ile ek fıkra) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 16
9. Resmi Belgede Sahtecilik Suçu 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 9. Resmi Belgede Sahtecilik Suçu MADDE 204.- (1) Bir resmi belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmi belgeyi başkalarına aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmi belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır. - Bir yazının belge niteliğinde olabilmesi için hukuki bir anlam taşıması, yazılı olması, anlaşılır bir içeriğe sahip olması, irade beyanı ihtiva etmesi, belli kişilere izafe edilmesi ve hukuki bir hüküm ifade etmesi gerekir. - Resmi belgenin içeriğinden hangi kurum tarafından düzenlendiği anlaşılsa dahi, yetkili kamu görevlisinin imzasını taşımayan resmi belge kural olarak hiçbir hukuki değer taşımaz. Kamu görevlisinin imzası ile resmi belge tamamlanır ve resmi hüviyet kazanır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 17
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları Resmi belgeyi Yargıtay bir kararında “ bir belgenin resmi belge niteliğini elde edebilmesi için yalnızca bir memur tarafından düzenlenmiş olması yeterli değildir. Memurun her düzenlediği belge resmi belge sayılmaz. Bir belgenin resmi belge sayılabilmesi için memurun gördüğü görevle düzenlenen belge arasında nedensellik bağının bulunması gerekir. Ayrıca resmi belgeye vucud veren yasal beyanların uygun olması ve zorunlu biçimsel koşulları taşıması gerekir.” şeklinde açıklamaktadır. Kamu görevlisi yetkisini aşarak belge düzenlemiş ise, resmi belge söz konusu olmaz. Bu itibarla kamu görevlisi kamudan aldığı bir gücü kullanarak belgeyi hazırlarsa bu belge resmi nitelikte olacaktır. Bir belgeyi düzenleyen kamu görevlisi şayet görevine girdiği konuda yaptığı sahtecilik 2. fıkra uyarınca, o belgeyi düzenleme yetki ve görevini taşımıyorsa yani göreviyle düzenlendiği belge arasında nedensellik bağı yok ise meydana gelen sahtecilik 1. fıkraya uygulanacaktır. Değiştirilen belgenin kullanılması, menfaat sağlanması ve bir kişiye zarar verilmesi suçun oluşumu açısından önemli değildir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 18
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 204/2. fıkraya uyan gerçeğe aykırı belge düzenlemek fiiline örnek olarak; icra müdürü olan sanığın haciz tutanağı düzenlendiği sırada, haczin yapıldığı yerde bulunmayan alacaklıyı var gösterip, tutanağa “alacaklı bu arada söz aldı, o halde şimdilik ikinci bir talebine kadar menkul malların haczinden vazgeçiyorum” dedi şeklinde yazmak suretiyle gerçekleştirdiği eylemi keza, görevli memur olan sanığın trafik kaza raporuna kazaya yol açan sürücü yerine bir başka kişinin belgelerindeki bilgilerle kimliğini yazma eylemi verilebilir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 19
10. Denetim Görevinin İhmali 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 10. Denetim Görevinin İhmali MADDE 251.- (1) Zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur. (2) Denetim görevini ihmal ederek, zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu görevlisi, üç aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 251. maddede kasten ihmali davranışla işlenebilen iki ayrı suç tipine yer verilmiş olup bunlar; 251/1. fıkradaki zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine kasten göz yummak ve 251/2. fıkradaki zimmet veya irtikap suçunun işlenmesine imkan sağlamak suçlarıdır. Fail, denetim vazifesi bulunan kamu görevlisidir. Bu kamu görevlisinin, zimmet veya irtikap suçunu işleyen kimseyi denetim görevi bulunmalıdır. Bu itibarla suçun faili, genel olarak denetim görevi verilen amir konumundaki kamu görevlileri ile teftiş ve denetim görevi yüklenen kişiler olabilir. Denetim göreviyle yükümlü olmayan kamu görevlileri bu suçun faili olamaz. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 20
11. Görevi Kötüye Kullanma 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 11. Görevi Kötüye Kullanma MADDE 257.- (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun oluşabilmesi için, objektif cezalandırılabilme şartı olarak, görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması gerekmektedir. Zarar kavramından daha geniş bir anlama sahip olan "mağduriyet" kavramı ise sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı değil manevi zararları da kapsamaktadır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 21
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları - "Kamu zararı" deyiminin ise kamu idaresini ekonomik zarara uğratacak doğrudan ve somut zararlar şeklinde anlaşılması gerekir. "Kamu zararı" deyimi 5018 sayılı Kanunun 71. maddesinde; "mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır." şeklinde tanımlanmıştır. - Kamu görevlisi görevinin gereklerini yerine getirmişse, görevin kötüye kullanılması söz konusu olamaz. Bununla beraber, tanık ifadesinin değiştirilerek tutanağa yazılması, sınav açılmadığı halde yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı davranarak belediye başkanının birisine sınav kazandı belgesi vermesi, uyulması zorunlu bir mahkeme kararına aykırı hareket edilmesi görevi kötüye kullanma kapsamında değerlendirilir. - Failin yetkisini değil de kamu görevlisi sıfatını kötüye kullanması başka suçları örneğin TCK'nın 255. maddesindeki "yetkili olmadığı bir iş için yarar sağlama" suçunu oluşturabilir ise de görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaz. Yargıtay bir kararında "Muhtar olan sanığın, memuriyet unvan ve nüfuzunu kötüye kullanarak, görevine girmediği halde, Arsa Ofisine ait taşınmazı başkasına kullandırması, muhtarlık sıfatının kötüye kullanılmasıdır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 22
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları - 257. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen suçun unsurları Yargıtayın bir kararında şu şekilde ifade edilmiştir: Kanun, tüzük, yönetmelik v.s. gibi normlar hiyerarşisi içinde yer alan düzenlemelerle verilmiş olan belirli bir görevin; a. Hiç yerine getirilmemesi, b. Geç yerine getirilmesi ve, c. Failde görevi ihmal kastının varlığı gerekir denilmektedir. - "SSK hastanesi başhekimi olan sanığın, kendinden önce aynı görevde bulunan ve yürütmeyi durdurma kararının uygulanması amacıyla genel müdürlük tarafından görevine tekrar başlatılmasına karar verilen katılanın göreve başlatılma yazısının gereğini 18 gün geciktirmesi", "İcra müdürü olan sanığın yönergeyle yerine getirilmesi istenilen tapu kayıtları üzerinde haciz işlemini 4 ay sonra yaparak görevini savsaması", "Yasal olarak 60 gün içinde yapılması gereken bir görevin 5 aydan fazla bir sürede yapılmaması" bu tür ihmali davranışla işlenen görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğu durumlara örnek olarak verilebilir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 23
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları Maddenin 3. fıkrasına göre, irtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi görevi kötüye kullanmak suçundan dolayı cezalandırılacaktır. Yani, kişinin menfaat sağlama yönünde icbar edildiği hususunda somut dayanak noktalarının bulunmaması durumunda, fiil görevi kötüye kullanma (257/3. md.) olarak değerlendirilerek cezaya hükmedilecektir. - Madde 257 genel ve tamamlayıcı bir hüküm olduğu için, görevi kötüye kullanma unsur olarak yer veren özel nitelikte bir hüküm ( örneğin zimmet, irtikap, rüşvet alma), varsa söz konusu hükümde yer alan ceza daha hafif olsa bile, TCK m. 257’den dolayı faile ceza verilemez. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 24
12. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 12. Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması MADDE 258.- 1) Görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği ve gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran kamu görevlisine, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Kamu görevlisi sıfatı sona erdikten sonra, birinci fıkrada yazılı fiilleri işleyen kimseye de aynı ceza verilir. - Söz konusu suç, gizli kalması gereken hususları açıklamak, yayınlamak veya ne suretle olursa olsun bunlardan başkasının bilgi edinmelerini kolaylaştırmak suretiyle oluşacaktır. Ancak suç sayılan husus her türlü bilgi ve belge değil, gizli kalması gereken bilgi ve belgelerdir. Kamu görevlisi söz konusu olan ve gizli kalması gereken bilgiyi ifa ettiği kamu göreviyle ilgili olarak kendisine verilmesi suretiyle veya bu nedenle edinmiş olmayıp görev dışında veya tesadüfen edinmiş ve açıklamış ise eylem 258. madde kapsamına girmez. Görevi nedeniyle bir suç işlendiğine ilişkin bir belgeyi C. Başsavcılığına bildiren kamu görevlisinin eylemi suç sayılmayacaktır. Ayrıca, kamu görevlisinin o belgeyi görmeye veya incelemeye yetkili bir başka memur veya amirine ya da müfettişe göstermesi ya da vermesi durumunda da suç oluşmayacaktır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 25
13. Kişilerin Malları Üzerinde Usulsüz Tasarruf 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 13. Kişilerin Malları Üzerinde Usulsüz Tasarruf MADDE 261.- (1) İlgili kanunlarda belirlenen koşullara aykırı olduğunu bilerek, kişilerin taşınır veya taşınmaz malları üzerinde, karşılık ödenmek suretiyle de olsa, zorla tasarrufta bulunan kamu görevlisi, fiil daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmadığı takdirde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. - Zorla yapılan tasarruf bedeli ödense dahi suç oluşmaktadır. Başkasının taşınmazını zorla satın alma veya başkasına satılmasını sağlama, zilyetliğini zorla ele geçirip üzerinde zıraat yapma vb. davranışlar bu kapsamdadır. - Bununla birlikte, failin mağdura ait mal üzerinde zorla tasarruf etme fiilinin görevi nedeniyle icra edilmesi de gereklidir. Suç kamu görevlisi failin görevini kötüye kullanması niteliğindedir. Bu nedenle, göreviyle ilgili olmaksızın zorla tasarruf fiilinde bulunan kamu görevlisinin eylemi bu suçu değil, yağma veya taşınmaza tecavüz suçunu oluşturabilecektir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 26 26
14. Kamu Görevinin Usulsüz Olarak Üstlenilmesi 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 14. Kamu Görevinin Usulsüz Olarak Üstlenilmesi Madde 262 - (1) Bir kamu görevini, kanun ve nizamlara aykırı olarak yerine getirmeye teşebbüs eden veya terk emri kendisine bildirilmiş olduğu halde görevi sürdüren kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir. - Suçun oluşabilmesi için birinci seçimlik hareket kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi olup ikinci seçimlik hareket ise terk emrine karşı görevi sürdürmedir. - Maddenin birinci fıkrasında yazılı eylem görev nedeniyle işlenen bir suç olmayıp, görev sırasında veya görev dışında işlenebilen bir suç niteliğindedir. Bu nedenle fail kamu görevlisi de olsa fail hakkında 4483 sayılı Kanun gereği izin alınması gerekli değildir. - Terk emrine karşı görevi sürdürme suçu ise, görev nedeniyle işlenen bir suç olduğundan, 4483 sayılı Kanun gereği C. Başsavcılığınca yetkili idari merciden soruşturma izni istenilip, izin verilmesi durumunda iddianameyle dava açılması gerekir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 27 27
15. Kamu Görevine Ait Araç ve Gereçleri Suçta Kullanma 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 15. Kamu Görevine Ait Araç ve Gereçleri Suçta Kullanma MADDE 266.- (1) Görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun işlenmesi sırasında kullanan kamu görevlisi hakkında, ilgili suçun tanımında kamu görevlisi sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. - 266. madde hükmünün uygulanabilmesi için, kamu görevlisinin kendisine verilen araç ve gereçleri bir suç işlerken kullanmış olması gerekmekle birlikte, suçta kullanılan araç ve gereçlerin kamu görevlisine görevi dolayısıyla verilmiş olması gerekir. Örneğin kamu görevine ait mührün, mühürleme işleminde değil de yaralama suçunda kullanılması halinde 266. maddedeki suç meydana gelmez. - 266. madde fail yönünden veya ağırlatıcı neden bakımından kamu görevlisini öngören özgü/mahsus suçlarda uygulanamayacaktır. Bu nedenle 266. madde sadece herkes tarafından işlenebilen suçların kamu görevlisince işlenmesi durumunda uygulama olanağı bulacaktır. Dolayısıyla işlenen suçun kanundaki tanımında 'kamu görevlisi sıfatı' göz önüne alınmış ise 266. madde uygulanamaz. TCK'nın 256. maddesinde yer alan 'zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" bu duruma bir örnek olarak verilebilir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 28 28
16. Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 16. Suç Delillerini Yok Etme, Gizleme veya Değiştirme (1) Gerçeğin meydana çıkmasını engellemek amacıyla, bir suçun delillerini yok eden, silen, gizleyen, değiştiren veya bozan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kendi işlediği veya işlenişine iştirak ettiği suçla ilgili olarak kişiye bu fıkra hükmüne göre ceza verilmez. (2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (3) İlişkin olduğu suç nedeniyle hüküm verilmeden önce gizlenen delilleri mahkemeye teslim eden kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle verilecek cezanın beşte dördü indirilir. - Suçun maddi unsurunu oluşturan seçimlik hareketler, bir suçun delillerinin yok edilmesi, silinmesi, gizlenmesi, değiştirilmesi veya bozulmasıdır. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, önceden işlenmiş bir suçun varlığı ve failin gerçeğin meydana çıkarılmasını engellemek amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu seçimlik hareketlerden birinin gerçekleşmesi suçun oluşumu için yeterlidir. - Karartılması sözkonusu olan delillerin ait olduğu suçun faili veya şeriki olan kimseler, 281. madde ile cezalandırılamazlar. Bu düzenleme, Anayasa'nın 38/5. maddesinde belirtilen; "hiç kimse kendisini suçlayan beyanda bulunmaya veya bu yolda bir delil göstermeye zorlanamaz" 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 29 29
17. Suçluyu Kayırma 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 17. Suçluyu Kayırma Madde 283 - (1) Suç işleyen bir kişiye, araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için, imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (3) Bu suçun, üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz. - 283. madde ile daha önce işlenmiş olan bir suçun şüpheli, sanık veya hükümlüsü olan bir kişinin aranması, yakalanması veya hükmün infaz edilmesinden kurtulmasını sağlamak için imkan sağlayarak yardım eden kişi cezalandırılmaktadır. Bu nedenle daha önce işlenmesi gereken fiilin 'suç' niteliğinde olması, kabahat veya disiplin suçu olmaması gerekir. Dolayısıyla gerek TCK hükümlerinde ve gerekse özel yasalarda yer alan suçlardan dolayı şüpheli, sanık ya da hükümlü olan kişilere bu maksatla yardım edilmesi fiilleri suç oluşturmaktadır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 30 30
18. Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 18. Tutuklu, Hükümlü veya Suç Delillerini Bildirmeme Madde 284 - (1) Hakkında tutuklama kararı verilmiş olan veya hükümlü bir kişinin bulunduğu yeri bildiği hâlde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) İşlenmiş olan bir suça ilişkin delil ve eserlerin başkaları tarafından saklandığı yeri bildiği hâlde yetkili makamlara bildirmeyen kimse, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Bu suçların kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. (4) Bu suçların, üstsoy, altsoy, eş veya kardeş tarafından işlenmesi hâlinde, cezaya hükmolunmaz. - Maddenin üçüncü fıkrasına göre, birinci ve ikinci fıkrada düzenlenen suçların kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektirmektedir. Fail kamu görevlisi olmakla birlikte, fiili göreviyle bağlantılı değilse 3. fıkra uygulanamayacaktır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 31 31
19. Gizliliğin İhlâli 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 19. Gizliliğin İhlâli Madde 285 - (1) Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz. (2) Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin, gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için, tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz. (3) Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır. (4) Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Maddenin 1. fıkrasındaki soruşturmanın gizliliğinin ihlali, 2. fıkrasında duruşmanın (kovuşturmanın) gizliliğinin ihlali, 4. fıkrasında ise soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmasını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması bağımsız birer suç olarak tanımlanmıştır. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 32 32
20. Genital Muayene 4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları 20. Genital Muayene MADDE 287. - (1) Yetkili hâkim ve savcı kararı olmaksızın, kişiyi genital muayeneye gönderen veya bu muayeneyi yapan fail hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Bulaşıcı hastalıklar dolayısıyla kamu sağlığını korumak amacıyla kanun ve tüzüklerde öngörülen hükümlere uygun olarak yapılan muayeneler açısından yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz. - Bu suçun maddi unsuru yetkili hakim ve savcı kararı olmaksızın kişiyi genital muayeneye göndermek veya bu muayeneyi yapmaktır. Sadece, genital muayeneye göndermek de suçun oluşmasına sebebiyet verir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 33 33
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları SONUÇ - Türk Ceza Kanunu bağlamında hangi suçların 4483 sayılı kanun kapsamına girdiği 3628 sayılı Kanunda olduğu gibi açıkça belirtilmediğinden, kapsam konusunda karmaşalar ortaya çıkmaktadır. Aynı suç ile ilgili Yargıtay’ın aynı Dairesi kapsam konusunda farklı kararlar verebilmektedir. Ayrıca, yapılan çalışma çerçevesinde Danıştay ve Yargıtay’ın ilgili Dairelerinin kapsam konusunda birbirinden farklı kararlar verdikleri görülmüştür. Bu çerçevede “görev sebebiyle işlenen suç” tanımının uygulamada farklılığa yol açtığı görüldüğünden Kanun metninde yeni bir tanımının yapılmasının gerektiği düşünülmektedir. - Ayrıca, yeni ceza kanununda artık “kamu görevlisi” deyimi kullanılmakta olduğundan ceza ve ceza muhakemesi ile ilgili diğer kanunlarda ve özellikle 4483 sayılı Kanunda kullanılan “memurlar ve diğer kamu görevlileri” ibaresi de sadece “kamu görevlisi” şeklinde değiştirilmelidir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 34 34
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları - Yukarıda belirtilen dilekçe hakkının kullanılmasının engellenmesi (m.121), ayrımcılık (m.122), hayatın gizliliğini ihlal (m.134), kişisel verilerin kaydedilmesi (m.135), verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme (m.136), verileri yok etmeme (m.138), imar kirliliğine neden olma (m.184), gizliliğin ihlali (m.285) ve genital muayene (m. 287) suçlarının 765 sayılı eski TCK’da karşılıkları bulunmayıp bu suçlar yeni yapılan düzenlemelerdir. Esasen bu düzenlemeler, Anayasal güvence altında bulunan temel hak ve hürriyetleri, kişinin dokunulmazlığını, maddi ve manevi varlığını, özel hayatın gizliliğini, dilekçe hakkını ve eşitlik ilkelerini teminat altına alarak bunlara aykırı davranışları yaptırıma bağlamıştır. Böylece Türk Ceza Kanununda önemli eksikliklerin giderildiği düşünülmektedir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 35 35
4483 Sayılı Kanun Kapsamına Giren Suçlar ve İlgili Yargı Kararları - Sonuç olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda 765 sayılı Ceza Kanununda olmayan yeni hükümler ihdas edilmiş, var olanlarda ise madde lafzında bazı değişikliklere gidilmiştir. Ancak, 4483 sayılı Kanun bağlamında TCK’da bulunan hangi suçların görev kapsamında değerlendirildiği konusunda net bir görüş birliği bulunmamakta ve dolayısıyla bu konuda farklı yargı kararlarının oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle; 4483 sayılı Kanun’u yeniden ele almak ve değişen ceza ve yargılama mevzuatıyla uygulamada sorunlar yaşanmaması için uyumlaştırma çalışmaları yapmak gerekmektedir. 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40’ıncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu, keza “Dilekçe hakkı” başlıklı 74’üncü maddesinde yapılan değişiklikle de, dilekçe sahiplerine başvuru sonuçlarının yazılı olarak bildirilmesi hükme bağlanmıştır. 16 Şubat 2011 Başbakanlık Teftiş Kurulu 36 36
Soru ve Cevaplar...