ATATÜRK İLKELERİ YARD. DOÇ. DR. V. SEFA FUAT HEKİMOĞLU OKT. ADNAN MUHACİR OKT. SEDAT GENCER 13. HAFTA
Kulaklık, not defteri, kalem vb. ders materyallerinizi hazır ediniz.
TEMEL İLKELER Cumhuriyetçilik Milliyetçilik Laiklik Halkçılık Devletçilik İnkılapçılık
Bütünleyici İlkeler Ulusal Egemenlik Ulusal Bağımsızlık Ulusal Birlik ve Beraberlik Yurtta-Dünyada Barış Akılcılık ve Bilimsellik Çağdaşlaşma ve Batılılaşma İnsan ve İnsanlık Sevgisi
BÜTÜNLEYİCİ İLKELER Ulusal Egemenlik -->>> Ulusal Bağımsızlık -->>> Ulusal Birlik ve Beraberlik -->>> Yurtta-Dünyada Barış -->>> Akılcılık ve Bilimsellik -->>> Çağdaşlaşma ve Batılılaşma -->>> İnsan ve İnsanlık Sevgisi -->>> TEMEL İLKELER Cumhuriyetçilik - Halkçılık Milliyetçilik Milliyetçilik - Halkçılık Laiklik - İnkılâpçılık İnkılâpçılık - Laiklik Bütün İlkeler
Atatürkçülüğün Temel Özellikleri Esasları Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlenen; Türk milliyetçiliğine bağlı, belirli bir grubun desteğine dayanmayan; ayrıca Türk milletinin tam bağımsız bir devlet olmasını, millî egemenliğe dayalı bir yönetimin benimsenmesini, geri kalmış batıl inançlardan güç alan kurumların yerine, akla ve bilime dayanan kurumları getirmeyi amaç edinen ve Atatürk’ün devlet, ekonomi ve fikir hayatına ilişkin düşünce ilkelerine Atatürkçülük denir. Atatürkçü Düşünce Sistemi ; Türk milletinin ihtiyaçlarından doğan, Türk milletinin sorunlarına çözüm önerileri getiren, çağdaşlaşmayı hedef alan, aklı ve bilimi temel hareket noktası olarak gören bir düşünce sistemidir.
Atatürk İlkelerinin Temel Amaçları Atatürk ilkelerinin başlıca amaçları; Türk milletinin huzur ve mutluluğunu sağlamak, Türk kültürünü çağdaş medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak, uygar ve medenî bir toplum yaratmak, millî birlik ve beraberlik içinde güçlü bir Türkiye meydana getirmektir.
ATATÜRK İLKELERİ A.Cumhuriyetçilik Cumhuriyetçilik ulus egemenliği temeline dayanır. Demokrasilerde en iyi yönetim biçimidir. En önemli unsur seçim dir. Halkın, seçtiği temsilciler aracılığı ile kendini yönetmesidir. ( Demokrasi ) “ Değişmez yönetim biçimi ” olduğu için temel ilkelerin başına konulmuştur. En önemli özellik düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Cumhuriyetçiliğin temel sonuçları Milliyetçilik ve Halkçılık ilkeleridir.
Cumhuriyetçilikle ilgili Anahtar Kelimeler Ulusal (Millî) egemenlik Ulusal (Millî) irade Seçim Yönetim / Rejim Demokrasi Çok partili rejim Seçme ve seçilme hakkı Anayasal gelişmeler
Cumhuriyetçilik Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar ➠ TBMM’nin Açılması (23 Nisan 1920) ➠ 1921 ve 1924 Anayasaları’nın Kabul Edilmesi ➠ Saltanat’ın Kaldırılması (1 Kasım 1922) ➠ Cumhuriyet’in İlânı (29 Ekim 1923)
➠ Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) ➠ Türk Kadınına Siyasî Haklar Verilmesi ( ) ➠ Siyasî Partilerin Kurulması (Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri) ➠ Ordu – Siyaset Ayrımı İçin Yapılan Çalışmalar ➠ Seçmen Yaşının Düşürülmesi
B. Milliyetçilik (Ulusçuluk) Milleti huzur ve refaha yönelten en güçlü bağlardan biridir. Vatan ve millet sevgisine, millî birlik ve beraberliğe dayalıdır. Ulusal mücadelemizde uygulamaya konulan ilk (temel) ilkedir. Anayasa’da yer alan “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” maddesi Milliyetçilik ilkesine yapılan en önemli vurgudur.
Din birliğine değil, birlikte yaşama arzusuna dayanır. Bu nedenle laiktir. Türk ırkının üstünlüğüne değil, ulusların eşitliği temeline dayanır. Yayılmacı (fetihçi) değildir; ulusal bağımsızlığı temel alır.
Milliyetçilik ile İlgili Anahtar Kelimeler Ulusal (Millî) bağımsızlık Ulusal (Millî) bilinç Türk–Türklük–Türkçecilik Millî birlik ve beraberlik Millî tarih–Millî dil Din ve ırk birliği yoktur. Ümmetçi anlayış yoktur.
Milliyetçilik Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar ➠ TBMM’nin Açılması (23 Nisan 1920) ➠ Misak-ı Millî’nin Kabulü (28 Ocak 1920) ➠ İstiklâl Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921) ➠ Kapitülasyonların Kaldırılması (1923) ➠ Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Çıkarılması (3 Mart 1924)
➠ Kabotaj Kanunu’nun Kabulü (1 Temmuz 1926) ➠ Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması (1931) ➠ Türk Dil Kurumu’nun Kurulması (1932) ➠ Türk Parasını Koruma Kanunu’nun Çıkarılması (1930) ➠ Dilimizin Yabancı Boyunduruğundan Kurtarılması ➠ Yabancılara Ait Ticarî İşletmelerin Satın Alınması (Millîleştirme)
C. Halkçılık Toplumu oluşturan bireyler arasındaki ayrıcalıkların kaldırılmasıdır. Halk arasında din, dil, ırk farklılığı olmaksızın herkesin eşit olmasıdır. Toplumun refah seviyesini yükseltmeyi hedefler. Halkçılık ilkesine göre toplumun gelişimi iş bölümü ve dayanışmaya bağlıdır.
Halkçılık her türlü sınıf farklılığını reddeder. İç barışı ve sosyal adaleti sağlamayı amaçlar. Cumhuriyetçilik ve Milliyetçilik ilkelerinin sonucu olarak doğmuştur.
Halkçılık ile ilgili Anahtar Kelimeler Eşitlik Sosyal Devlet Ayrıcalıkların kaldırılması Sosyal Adalet Demokrasi Topluma Hizmet
Halkçılık Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar ➠ Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Çıkarılması (3 Mart 1924) ➠ Aşar Vergisinin Kaldırılması (1925) ➠ Türk Medeni Kanunu’nun Kabulü (1926) ➠ Yeni Türk Harflerinin Kabulü (1928) ➠ Millet Mektepleri’nin Açılması (1928)
➠ Okuma-Yazma Seferberliğinin Başlaması ➠ Halkevlerinin Açılması (1932) ➠ Toprak Reformu İle İlgili Kanunun Çıkarılması (1929) ➠ Soyadı Kanunu’nun Kabulü (1934) ➠ Ayrıcalık Belirten Unvanların Yasaklanması ➠ Kadınlara Seçme-Seçilme Hakkının Verilmesi ( )
D. Laiklik Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelmektedir. Devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine dayandırılmamasıdır. Kişilerin din ve vicdan özgürlüklerinin sağlanmasıdır. Bütün kurumlarda aklın, bilimin ve ileri teknolojinin kullanılmasını amaçlar. Dinin sömürü aracı olarak kullanılmasını engellemeyi hedefler.
Teokratik (dinsel) yönetimlerle taban tabana zıttır. Hurafelere, batıl inançlara ve dogmalara tamamen karşıdır. Atatürk’ün “Arkadaşlar, efendiler ve ey millet; iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” sözü Laiklik ilkesini açıkça ifade etmektedir.
Laiklik ile ilgili Anahtar Kelimeler Akıl Din ve vicdan özgürlüğü Hurafe Din İnanç özgürlüğü Dogma Bilim Düşünce özgürlüğü
Laiklik Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar ➠ Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922) ➠ Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) ➠ Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun Çıkarılması (3 Mart 1924) ➠ Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin Kaldırılması (1924) ➠ Medreselerin Kapatılması (1924)
➠ Tekke, Türbe ve Zaviyelerin Kapatılması (1925) ➠ Kılık-Kıyafet ve Şapka Kanunu (1925) ➠ Türk Medeni Kanunu’nun Kabulü (1926) ➠ Dinî içerikli unvan ve lakapların kaldırılması (hacı, hoca, şeyh, seyyid, molla...) ➠ 1924 Anayasası’ndan “Devletin dini İslâm’dır” maddesinin çıkarılması ➠ 1924 Anayasası’nda yemin şeklinin değiştirilmesi (“Vallahi” yerine “Namusum üzerine ant içerim” olarak) ➠ 5 Şubat 1937’de Laiklik ilkesinin anayasada yer alması
E. Devletçilik Devletin ekonomiye doğrudan müdahalesi anlamına gelir. Yatırımların devlet eliyle gerçekleştirilmesi temeline dayanır. Devletin ekonomik kalkınma için yaptığı tüm müdahaleler bu ilke ile ilgilidir. Devletçilikte özel girişim (liberal ekonomi) engellenmez.
Devletçilik yabancı sermayeye de karşı değildir. Türkiye’de devletçilik modeli, 1927’de çıkarılan Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun başarısız olması nedeniyle yılları arasında uygulanmıştır. Bu yüzden bu ilke Türkiye’de zorunluluk sonucu kabul edilmiştir.
Devletçilik İle İlgili Anahtar Kelimeler Ekonomi Kamu İktisadî Teşebbüsleri (KİT) Karma ekonomi modeli Kamulaştırma çalışmaları Yatırım Bankalar (devlete ait!) Kalkınma Özel sektör engellenmez.
Devletçilik Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar ➠ Tarım alanındaki destekleyici çalışmalar (makineleşme ve kredi desteği) ➠ Yabancı işletmelerin satın alınması ve kamulaştırılması ➠ Türk tarımına öncülük eden Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması (1925) ➠ Devletin eğitim, sağlık, güvenlik yatırımlarında bulunması
➠ Devletin banka kurması (İş Bankası hariç; Etibank, Sümerbank, Denizbank vb.) ➠ Şişe Cam, Karabük Demir-çelik fabrikaları gibi yatırımların yapılması ➠ Devletin bankaları ve kredi kooperatiflerini denetimine alması ➠ I. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1933) – (1934’te uygulamaya konulmuştur.) ➠ Kamu İktisadî Teşebbüsleri’nin gerçekleştirilmesi ➠ Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nün (MTA) kurulması (1935)
F. İnkılâpçılık Toplumun eski düzeninin yerine yeni ve çağdaş bir düzen getirilmesidir. Bu yeni ve çağdaş düzen köklü değişiklikler yapılarak gerçekleşir. Değişen şartlara göre kendini yenileyen, hareketli bir yapıya sahiptir.
Çağa ayak uydurmak, gelişmeleri takip etmek ve uygar medeniyetler seviyesinin de üstüne çıkabilmek bu ilkenin temel amaçlarıdır. Aklın ve bilimin yol göstericiliğinde çağdaşlaşmayı sürdürmektir. Durağan (hareketsiz) değil, sürekli dinamik olmayı gerektirir. İnkılâpçılık, Atatürk ilkelerinin tümünü bünyesinde toplamıştır.
İnkılapçılık ile ilgili Anahtar Kelimeler Çağdaşlaşma Medeniyet Dinamik yapı Devrim Yenileşme Köklü değişim İlerleme Muasırlaşma Modernleşme
İnkılâpçılık Doğrultusunda Yapılan İnkılâplar ➠ Atatürk döneminde gerçekleştirilen tüm yenilik ve inkılâplar İnkılâpçılık ilkesinin kapsamında yer almaktadır.
➠ Bununla birlikte, özellikle Batı (Avrupa) medeniyeti ile bütünleşmeyi sağlamak için gerçekleştirilen çalışmalar diğer ilkelerden çok İnkılâpçılık ilkesi ile ilgilidir. Bunlar; Uluslararası saat ve takvimin kabul edilmesi Uluslararası ölçü birimlerinin kabul edilmesi Uluslararası rakamların kabul edilmesi Hafta tatilinin Pazar gününe alınması şeklinde sıralanabilir.
Bütünleyici İlkeler Atatürk ilkelerini destekleyen, besleyen ve onlara uygulanma yolunu açan ve Atatürkçü düşünce sisteminin temel özellikleri olan ilkelere genellikle Bütünleyici İlkeler adı verilir.
a)Tam Bağımsızlık: Tam bağımsızlık, Atatürk’ün ve Atatürkçülüğün en önemli esaslarından biridir. Zira Milli mücadele adını verdiğimiz büyük savaşım her şeyden önce bu ilkenin gerçekleşmesi için yapılmış ve sonunda başarıya ulaşılmıştır. Çünkü esas olan, bağımsızlığına kastedilen Türk milletinin varlığını sürdürüp sürdürememe sorunudur. Bu nedenle milli mücadelenin parolası “ya istiklal ya ölüm” olmuştur.
Atatürk’ün tam bağımsızlık anlayışı, milletin varlığı ve hukuku için bütün kuvveti ile bizzat kendisinin meşgul olmasını öngörür ki, “ Bir millet, varlığı ve hakları için bütün kuvvetiyle, bütün maddi ve fikri kuvvetleriyle ilgili olmazsa, bir millet kendi varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz” sözleriyle ifadesini bulan bu yaklaşım, Atatürk’ün milli egemenlik anlayışıyla da yakından ilgilidir.
b) Milli Egemenlik : Atatürk’ün ve Atatürkçülüğün tam bağımsızlıkla iç içe geçmiş ikinci büyük ilkesidir. Egemenlik, millet denilen varlığın, toplumun genel iradesidir. Bu irade, üstün iktidar ve güç olarak millete aittir. Egemenliğin kaynağı, ilahi iradeye değil, milli iradeye dayanmaktadır.
Bu ilkeye göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir; hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir surette ortaklık kabul etmez. Bu iradenin, bütün millet fertlerinin arzularının birleşmesinden ibaret olması sebebiyledir ki, toplum içinde her kuvvet, bu iradeden doğar, ancak bu iradeye uymak suretiyle yaşayabilir. “Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması, ancak tam anlamıyla milli egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bu nedenle hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir”. Kurtuluş savaşı da bu görüşlerin ışığı altında milletin, egemenliğini kendi eline almasıyla başlamış, bu irade gücüyle başarıya ulaşmıştır
Milli Birlik,Beraberlik ve Ülke Bütünlüğü Milletçe birliği, beraberliği, bir arada yaşamayı ve bütünlüğü ifade eder. Bu ilke, aynı zamanda Türk Milletini oluşturan kişilerin karşılıklı sevgi ve saygı duygusuyla birbirlerine bağlanmasını ve ortak amaçlara yönelik olarak varlığını devam ettirmesini amaçlar.
Yurtta Sulh Cihanda Sulh Bu ilke; bir taraftan yurt içinde huzur ve sükunu sağlamaya amaçlarken, diğer taraftan da uluslararası barış ve güvenliği hedef alır.
Milli Mücadele döneminden itibaren izlenen dış politikanın temelini teşkil eden yurtta sulh cihanda sulh ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra da aynı şekilde üzerinde durulan bir dış politika prensibi olmaya devam etmiştir.
Atatürk, Türk Milletinin insani değerlerin hüküm sürdüğü bir atmosferde yaşamasını istiyordu. Bu ise ancak bütün dünyada barışın hakim olmasıyla mümkün olabilirdi. Atatürk, barışın sağlanarak, Türk Milletinin kalkınmasını temin etmek maksadıyla, böyle bir ilkeyi koymayı uygun görmüştür.
Bilimsellik ve Akılcılık Atatürk, Türk Milletini her yönüyle çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmaya çalışıyordu. Bunun, her şeyden önce çağdaş bilimi yakalamakla mümkün olduğunu düşünüyor ve bilimi devlet ve toplum hayatında hakim kılmaya gayret ediyordu.
Atatürk, devlet ve milletlerin kalkınmasında akıl ve bilimin önemini çok iyi kavramıştı. Bu noktadan hareketle, Türk Milletinin de bunu göz ardı etmemesini düşünmüş ve bu sebeple bilimsellik ve akılcılık ilkesini Türkiye Cumhuriyeti’nin prensiplerinden birisi olarak ortaya koymuştur.
Çağdaşlaşma ve Batılılaşma Çağdaşlaşma ve batılılaşma, her zaman yeni gelişmelere, bilim ve teknolojiye açık olmayı ifade eder. Bu anlamda Türk Milletini en ileri seviyeye ulaştırmak hedefinden hareketle, inkılapçılık ilkesini bütünler.
Atatürk, çağdaşlaşma ve batılılaşma yolunda giriştiği hareketlerde, her zaman Türk Milletinin kendi milli değerlerine büyük önem vermiş ve yapılan işlerin milli esaslarımıza ters düşmemesine özen göstermiştir.
TEŞEKKÜR EDERİZ