Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

EPİDEMİYOLOJİYE GİRİŞ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "EPİDEMİYOLOJİYE GİRİŞ VE TARİHSEL GELİŞİMİ"— Sunum transkripti:

1 EPİDEMİYOLOJİYE GİRİŞ VE TARİHSEL GELİŞİMİ

2 EPİDEMİYOLOJİ EPİ - Üstünde, üzerinde
DEMOS - Kitle, insan toplulukları LOGOS - Bilim Epidemiyoloji = Salgın Hastalıklar Bilimi

3 Epidemiyoloji bilimi sadece salgınlarla değil, tüm sağlık olaylarıyla ilgilenir.

4 Epidemiyoloji bir yöntem bilimidir.
Topluluklardaki hastalık (sağlık sorunlarının) ve sebeplerin(etkenlerin); sıklıklarını, nedenlerini ve çözüm yollarını araştıran bir yöntem bilimidir.

5 TANIM Hem klinik, hem de toplum bilimlerinde
sağlık olaylarının ya da sağlığı ilgilendiren olayların dağılımının, nedenlerinin, çözüm ve önleme yollarının araştırılmasında kullanılan yöntemlerin temel kurallarını öğreten bir bilim dalıdır. Kısaca, sağlık araştırmaları yöntem bilimidir.

6 EPİDEMİYOLOJİNİN AMACI
Sağlığı geliştirmek ve sağlık sorunlarını belirlemek ve ortadan kaldırmak ya da azaltmak için gerekli bilgileri toplamak, yorumlamak ve değerlendirmek epidemiyolojinin amaçlarındandır.

7 TARİHSEL GELİŞİM Epidemiyoloji orjinini 2000 yıl kadar önce (MÖ ) Hipokrat tarafından ileri sürülen “hastalıkların oluşumunda çevresel faktörlerin etkili olduğu” fikrinden almakta olup hastalıkların oluşumundaki çevresel faktörlerin araştırılması gerektiği belirtilmiştir.

8 1.TOPLUMDA HASTALIKLARIN DAĞILIMINI İLK DEFA NİCEL OLARAK ORTAYA KONMASI
1662 yılında John Graund isimli araştırmacı Londra’da doğum ve ölümlere ait kayıtları incelemiş ve toplumda hastalıkların dağılımını ilk defa nicel olarak ortaya koymuştur. John Graund bu incelemeleri sonucunda; - Erkeklerde doğum ve ölümlerin kadınlara göre fazla olduğunu - Bebek ölümlerinin sayısının çok fazla olduğunu - Yılın değişik mevsimlerinde ölümlerin farklı olduğunu - Veba vakalarının sayısal olarak tahminini yapmıştır.

9 2. DENEYSEL EPİDEMİYOLOJİK ÇALIŞMALARIN İLK ÖRNEĞİ
1747 yılında James Lind isimli araştırmacı Skorbüt hastalığının nedeni ve tedavisi konusunda hipotezler ortaya atmış ve bu hipotezleri aşağıdaki şekilde test etmiştir. Lind bir gemi seferi sırasında toplam 12 skorbüt’lü hastayı alarak herbirini özel odalarda yatırmış ve hepsine aynı diyeti uygulamış bu diyete ek olarak; - 2 kişiye günde 3 kez eliksir vitriol - 2 kişiye 1’er litre elma suyu - 2 kişiye 3 öğünde ikişer kaşık sirke - 2 kişiye günde yarım litre deniz suyu - 2 kişiye günde 2’şer portakal ve 1 limon - 2 kişiye ise özel bir karışım vermiştir. Tedaviye 6 gün devam ettikten sonra en iyi iyileşmeyi portakal ve limon verilen 2 hastada olduğunu görmüş ve sitrik asit içeren meyvelerin skorbütü tedavi ettiği ve önlediği sonucuna varmıştır. Lind’in bu çalışmalarından yıllar sonra Skorbüt’ün C vitamini eksikliği sonucu ortaya çıktığı bulunmuştur. Lind’in bu çalışması deneysel epidemiyolojik çalışmaların ilk örneğidir.

10 1839 yılında İngiltere Nüfus Ofisi’nde tıbbi istatistik sorumlusu olarak göreve başlayan William Farr 40 yıl bu görevde kalmış ve bu süre zarfında yıllık yaşam istatistiklerini yayınlamış ve bu istatistikleri sağlık sorunlarının değerlendirilmesinde kullanmıştır. Farr bu çalışmaları yanında maden işçileri ile diğer mesleklerde çalışanlardaki ölüm nedenlerini incelemiş ve ölümler ile yerleşim yeri ve medeni durum arasındaki ilişkileri saptamıştır.

11 TARİHTEN TANIMLAYICI EPİDEMİYOLOJİK ARAŞTIRMALARA ÖRNEK
1846 yılında Danimarka’lı P.L.Panum isimli bir hekim Faroe adalarında meydana gelen bir Kızamık salgınında bu adalardaki birçok köyü dolaşmış ve binlerce vaka üzerindeki gözlemleri neticesinde; - Sağlam kişilerin hastalar ile temasından sonra döküntülerin ortaya çıkması için belirli bir sürenin geçtiğini (kuluçka dönemi) - Hastaların döküntüleri çıkmaya başlamadan bir kaç gün öncesine kadar ve döküntüleri ortadan kalktıktan sonraki bir kaç güne kadar hastalığı bulaştırdığı, diğer dönemde hastalığı bulaştırmadığı - Bu hastalığın hastalar ile direkt temas ile bulaştığını - Kızamık geçirenlerde hayat boyu bağışıklık oluştuğunu belirtmiş olup Panum’un bu çalışmaları tanımlayıcı epidemiyolojik araştırmalara güzel bir örnek teşkil etmektedir.

12 Kolera-John Snow-1854 (analitik ve tanımlayıcı araştırmalara örnek)
ANALİTİK VE TANIMLAYICI ARAŞTIRMALARA ÖRNEK Bazı hastalıklarının nedenlerinin epidemiyolojik incelenmesi Epidemiyoloji’nin gelişmelerine katkıda bulunan en önemli çalışmalardan biri de John Snow’un Londra’da içme suyu ile kolera arasındaki ilişkiyi incelemesidir. Snow Londra’daki evleri tek tek dolaşarak kolera’dan ölen olup olmadığını ve içme suyunun nereden sağlandığını araştırarak aşağıdaki sonuçları bulmuştur Kolera-John Snow-1854 (analitik ve tanımlayıcı araştırmalara örnek)

13 John Snow yıllarında Londra’da koleradan ölen her kişinin evini tek tek belirlemiş, İçme suyunun kaynağı ile ölümler arasındaki ilişkiyi saptamış, Değişik su kaynaklarına sahip olan bölgelerdeki kolera ölümlerinin karşılaştırmalı istatistiksel analizini yapmış, Sonuçta genel olarak enfeksiyon hastalıklarının bulaşıcılığı konusunda bir teori oluşturmuş ve koleranın kontamine olmuş sularla bulaştığını açıklamıştır. Bu açıklama Koch’un Vibrio’ ları tanımlaması ve izole etmesinden 30 yıl öncedir.

14 Olguları harita üzerinde işaretlemekle başlar
1854

15 Kolera ölümleri (sayı) Kolera ölüm hızı (binde)
Tablo 1. Londra’da iki değişik su dağıtım şirketinin su sağladığı bölgelerde olan kolera ölümleri (8 Temmuz -26 Ağustos 1854) Su dağıtım şirketi Nüfus (1851 yılı) Kolera ölümleri (sayı) Kolera ölüm hızı (binde) Southwark 167654 844 5,0 Lambeth 19133 18 0,9 Kaynak: Snow, R. Beaglehole, R. Bonita, T. Kjellström, Temel Epidemiyoloji

16 Snow yukarıdaki tablodaki sonuçlara göre Sauthwark şirketinden su alanlardaki kolera ölüm hızının Lambeth şirketinden su alanlara göre yaklaşık 5 kat fazla olduğunu gözlemlemiş, daha sonra Southwark şirketinin içme suyunu Thames nehrinin atıklar ile çok kirlenmiş bir bölümünden aldığını Lambeth şirketinin ise daha temiz bir bölgeden aldığını ortaya koyarak kolera’nın içme suyu ile bulaşmış olduğunu tespit etmiştir. Kolera etkeni V.Cholera Snow’un bu çalışmasından yaklaşık 15 yıl sonra Koch tarafından 1883 yılında saptanmıştır. Snow’un bu çalışması hem tanımlayıcı hem de analitik epidemiyolojik çalışmalara güzel bir örnek teşkil etmektedir

17 William Farr Vital istatistik ve epidemiyoloji konusunda temel kavramları tanımlamıştır. Bunlar; Epidemiyolojinin bakış açısı, kişi-yıl kavramı, standardize mortalite oranları, doz-cevap ilişkisi, toplumsal bağışıklık, insidans ve prevalans arasındaki bağlantı, retrospektif ve prospektif çalışmadır. “Vital istatistikler”-1885 kitabı epidemiyoloji alanında önemlidir.

18 Epidemiyolojinin Tarihsel Gelişimi
İnsanlar üzerinde deneysel epidemiyolojik araştırmalar Scorbüt-James Lind (İskoç hekim)-1747 Anne ölümleri (loğusa humması)- Ignaz Semmelweis-(Macar hekim) 1847

19 Modern epidemiyoloji dönemi
Modern epidemiyoloji dönemi 1950 yılında Doll & Hill’in Akciğer kanserinde risk faktörlerinin belirlenmesi ile ilgili incelemeleri ile başlamıştır. Bu araştırıcılar 700 Akciğer kanserli hasta ve 700 kanserli olmayan kontrol grubunu kıyaslayarak Akciğer kanserindeki risk faktörlerini ortaya koymuşlardır. Bu çalışma analitik epidemiyolojik çalışmalardan Vaka-kontrol araştırmalarına örnek verilebilir.

20 Modern epidemiyoloji dönemi
Yine 1950’li yıllarda Poliomyelit aşısının etkinliği ile ilgili bir deneysel epidemiyolojik çalışma önemlidir. Bu çalışmada yaklaşık çocuktan bir kısmına aşı bir kısmına ise placebo uygulanarak poliomyelit aşısının deneysel epidemiyolojik bir çalışma ile etkinliği ortaya konmuştur.

21 Modern epidemiyoloji dönemi
yıllarında Doll, Hill & Peto isimli araştırmacılar İngiliz Doktorlarını belli bir zaman süresince izlemişler ve bu dönem zarfında sigara içenlerde Akciğer kanserinden ölümlerin sigara içmeyenlere göre 10 kat daha fazla olduğunu bulmuşlardır. Bu inceleme Analitik epidemiyolojik araştırmalardan Kohort araştırmalarının kullanımına güzel bir örnek teşkil etmiştir.

22 Modern epidemiyoloji dönemi
Son yıllarda ABD’de başlatılan büyük çaplı kohort tipindeki epidemiyolojik araştırmalar (Framingham-Massachusets, Tecumseh-Michigan, Evans County-Georgia) toplum sağlığının en önemli sorunlarından olan kalp-damar hastalıklarının nedenleri ve risk faktörlerinin belirlenmesine yöneliktir. Bu tip çalışmalarda toplumdan seçilen belli sayıdaki kişiler (kohort) belli sürelerde izlenerek sonuçta kalp damar hastalığı oluşan ve oluşmayan gruplar birbiri ile kıyaslanarak hastalık nedenleri ve risk faktörleri saptanmaktadır.

23 Yukarıdaki kronolojik sıraya göre verilen bazı örnekler dışında yine analitik epidemiyolojik çalışmalar yardımı ile aşağıdaki bazı sağlık problemlerinin nedeni ortaya çıkarılmıştır. Bu tip araştırmalara örnek olarak; - Gebelikte kullanılan bazı ilaçlar ile konjenital anomaliler arasındaki ilişkinin saptanması - Östrojen preparatlarının kullanımı ile endometrial kanser arasındaki ilişkinin saptanması - Pasif sigara içimi ile solunum sisteminin olumsuz yönde etkilenmesi arasındaki ilişkinin saptanması - Radyasyona maruz kalanlarda lösemi insidansının yüksek bulunması ve malign hastalıklarda radyasyonun etyolojik rolünün saptanması verilebilir.

24 Bunun dışında toplumun sağlık problemleri ortaya çıkarılıp, nedenleri bulunduktan sonra deneysel epidemiyolojik çalışmalar ile koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin hangisinin daha etkili olduğu araştırılır. Bu tip çalışmalara örnek olarak; - İçme sularına fluor katılması ile diş sağlığına olumlu etkilerin saptanması - Sigara içiminin bırakılması, fizik aktivitenin arttırılması gibi davranışlar ile toplumda kalp-damar hastalıklarından ölümlerinin azalmasının saptanması - Çevresel bazı sağlığa zararlı etkenlerin ortadan kaldırılması ile bazı sağlık problemlerinin azalmasının saptanması verilebilir.

25 BAŞARILI ÖRNEKLER

26 ÇİÇEK HASTALIĞI Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), çiçek hastalığını elimine etmek için uzun yıllar süren yoğun bir kampanya başlatmıştır. Çiçek hastalığının epidemiolojisinin anlaşılması; • Vakaların yayılması ile yayılma modeli, mekanizmaları ve seviyelerine ilişkin bilgi sağlamak, • Hastalığın ortaya çıkışını haritalandırmak, • Kontrol önlemlerini değerlendirmek suretiyle (Kutu 1.4) hastalığın eradikasyonunda esas teşkil etmiştir. Hiçbir hayvan konakçı bulunmaması, primer bir vaka ile enfekte olan sekonder vaka sayılarının düşük ortalaması ile birlikte, kritik önem arz etmiştir.

27 ÇİÇEK HASTALIĞI : Çiçek hastalığının dünya üzerinden eradike edilmesinde epidemiyoloji biliminin büyük katkıları bulunmaktadır. Çiçek vakalarının dünyadaki yaygınlığının belirlenmesi, ortaya çıkan salgınların haritalarının yapılması, bulaşma nedenlerinin saptanması ve eradikasyon programlarının değerlendirmesinde epidemiyolojik yaklaşımın katkıları büyüktür. 1967 yılında 31 ülkede bildirim yapılmış, her yıl milyon yeni olgu ve 2 milyon ölüm görülmekteydi. çiçek vakaları eradikasyon çalışmaları sonucunda 1976 yılında sadece 2 ülkede bildirim yapılmıştır. En son çiçek olgusu bildirimi ise 1977. Çiçek hastalığının tüm dünyadan eradikasyonu 8 Mayıs 1980 tarihinde ilan edilmiştir

28 Çiçek Hastalığı Çiçek hastalığının eliminasyonu özellikle de dünyanın en fakir toplumlarında, milyonlarca insanın sağlığına ve iyilik haline ciddi katkılar sağlamıştır. Çiçek hastalığı, modern halk sağlığının hem başarılarını hem de hayal kırıklıklarını göz önüne sermektedir. 1790’larda, kovpoks enfeksiyonunun çiçek hastalığı virüsüne karşı koruma sağlayabileceği düşünülmüş ancak bu keşfin yararlarının kabul edilmesi ve bütün dünya tarafından uygulanması ancak 200 yıl sonra mümkün olmuştur.

29 Programın başarısına, çeşitli faktörler katkıda bulunmuştur. Bunlar:
Siyasal taahhütlere evrensel bağlılık, belirli bir amaç, net bir zaman çizelgesi, iyi eğitilmiş personel ve esnek bir strateji. Bununla birlikte, hastalığın, elimine edilmesini mümkün kılan birçok özelliği ve ısıya dayanıklı etkin bir aşısı da mevcuttu. 1979 yılında, DSÖ’nün, 200 milyon insanı aşılamaya yetecek ka-dar çiçek hastalığı aşısı stoku bulunmaktaydı. Bu stok, daha sonra 2.5 milyon doza düşürülmüştür; ancak çiçek hastalığının biyolojik silah olarak kullanılmasına ilişkin endişelerin yeniden gündeme gelmesini dikkate alan DSÖ, yeterli dozda çiçek hastalığı aşısını stoklarında tutmaya devam etmektedir.14

30 Çiçek Hastalığının Epidemiolojik Özellikleri
 Çiçek hastalığının aşağıdaki özelliklerinin belirlenmesi için epidemiolojik yöntemler kullanılmıştır: • İnsan olmayan konakçı bulunmamaktadır, • Subklinik taşıyıcı bulunmamaktadır, • İyileşen hastalar bağışıktır ve enfeksiyonu bulaştıramamaktadır, • Doğal yollardan meydana gelen çiçek hastalığı, kızamık ya da boğmaca gibi diğer bulaşıcı hastalıklar kadar hızlı yayılmamaktadır, • Bulaşma genellikle uzun süreli insan - insan • Teması ile gerçekleşmektedir • Pek çok hasta enfekte olduğunda yataktan çıkmamaktadır. Bu da hastalığın

31 Metil Civa Zehirlenmesi
Civa, Orta Çağ’da tehlikeli bir madde olarak bilinmekteydi. Son zamanlarda çevre kirliliğinin sembolü olarak görülmeye başlandı. 1950’lerde, civa bileşenleri a,Japonya’da bulunan Minamat küçük bir körfeze tahliye edilen suyun içine bırakılmıştır. Bu da, balıklarda metil civa birikimine ve bu balıkları yiyen insanlarda da ciddi zehirlenmelere neden olmuştur. Bu, balıkların etkilendiği, bilinen ilk metil civa zehirlenmesi olmuş ve kesin neden belirleninceye kadar bir kaç yıl süreyle araştırılmıştır. Minamata hastalığı, en iyi belgelenmiş çevresel hastalıklardan biri olmuştur. Hastalık ikinci kez, 1960’larda Japonya’nın başka bir bölgesinde ortaya çıkmıştır. O zamandan bu yana, birkaç ülke tarafından, balıklarda, daha az ciddiyeti bulunan metil civa zehirlenmesi rapor edilmiştir

32 İyot Yetersizliği Hastalıkları
Bazı dağlık bölgelerde yaygın olarak görülen iyot yetmezliği, iyot içeren tiroit hormonunun yetersiz üretimi ile ilişkili bedensel ve zihinsel enerji kaybına neden olmaktadır. Guatr ve kretenizm, ayrıntılı olarak ilk kez 400 yıl kadar önce tanımlanmış ancak yirminci yüzyıla gelinceye kadar etkin koruma ve kontrol için gereken yeterli bilgi edinilememiştir. 1915 yılında, endemik guatr önlenmesi en kolay hastalık olarak adlandırılmış ve yine aynı yıl, İsviçre’de, guatr kontrolüne yönelik olarak iyotlu tuz kullanımı önerilmiştir. 1924 yılında, iyotlu tuz bir çok ülkede toplum bazında sunulmaya başlanmıştır. İyotlu tuz kullanımı etkilidir, zira tuz, toplumun bütün kesimlerinde yıl boyunca aşağı yukarı aynı seviyede tüketilmektedir

33 * Ateşli Romatizma ve Romatizmal Kalp Hastalıkları :
fakirlik, kötü barınma koşulları ve kalabalık gibi olumsuz yaşam koşulları sonucunda üst solunum yollarında streptokokların yerleşmesi ile oluşan hastalıklardır.

34 Ekonomik refaha sahip birçok ülkede, romatizmal ateş, sülfanomid ve penisilin gibi etkili ilaçların kullanılmaya başlanmasından çok önce, yirminci yüzyılın başında azalma göstermiştir. Günümüzde hastalık, gelir seviyesi yüksek ülkelerin sosyal ve ekonomik yönden dezavantajlı topluluklarında halen göreli şekilde yüksek insidansla seyretmekle birlikte, bu ülkelerin genelinde neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.

35

36 Epidemiolojik çalışmalar, romatizmal ateş vakalarının ortaya çıkmasında ve streptokokal boğaz enfeksiyonunun yayılmasında etkili olan toplumsal ve ekonomik faktörlerin oynadığı role ışık tutmuştur. Açıkça görüldüğü gibi, bu hastalıkların nedenselliği çok faktörlü olup tek bir spesifik faktörden kaynaklanan metal civa zehirlenmesinden daha karmaşıktır.

37 YÜKSEK KAN BASINCI (Hipertansiyon) :
bu sorunun önemi, hastalığa sebep olan faktörler ve hastalığın doğal gelişiminin ortaya çıkarılmasında önemli rol oynamıştır *Sigara-asbest Ve Akciğer CA :1930 yılından itibaren özellikle sanayileşmiş ülkelerde dramatik bir şekilde artış göstermiştir. 1950 yılında yapılan epidemiyolojik çalışmalar ile bu hastalığın özellikle sigara tüketimine bağlı olduğu gösterilmiştir.

38 Ancak, asbest tozu ve kentsel hava kirliliği gibi diğer maruziyetler de akciğer kanseri yükünün artmasında rol oynamaktadır. Bununla birlikte, sigara kullanımı ve asbeste maruz kalmadan kaynaklanan bileşik etki, hem sigara kullanan hem de asbest tozuna maruz kalan işçilerde akciğer kanseri hızlarını çok daha yüksek bir düzeye çekerek, hastalığın etkilerini çoğaltıcı özellik göstermektedir. Epidemiolojik çalışmalar, farklı çevresel faktörlerin hastalığın nedenselliğine katkısı bakımından nicel önlemler alınmasını sağlayabilir. Nedensellik,daha sonra daha ayrıntılı olarak ele alınacaktır

39 AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome
AIDS ilk olarak 1981 yılında ABD’de tarif edilmiştir. 1992 Nisan ayına kadar tüm dünyada toplam vaka bildirilmiştir. Bu vakaların % 45’I ABD’den, % 13’ü Avrupa’dan, % 30’u Afrika’dan ve geri kalan % 12’si ise diğer ülkelerden bildirilmiştir

40 AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome
1990 yılında, 10 milyon insanın, insan immün yetmezlik virüsü (HIV) ile enfekte olduğu tahmin edilmiştir. O zamandan bu yana, 25 milyondan fazla insan AIDS nedeniyle hayatını kaybetmiş ve 40 milyon insan da HIV virüsü ile enfekte olmuştur.27 Bu, AIDS’i, tarih kayıtlarına geçen en yıkıcı bulaşıcı hastalık salgınlarından biri haline getirmiştir. (Şekil 1.8).28

41

42 Bulaşma, genel olarak cinsel ilişki ya da kontamine iğnelerin ortaklaşa kullanımı ile gerçekleşmekte ancak virüs, kontamine kan ve kan ürünlerinin nakliyle ve gebelik sırasında, doğum esnasında ya da em- zirme yoluyla enfekte bir kadından bebeğine de bulaşabilmektedir.

43 SARS ani akut solunum yolları yetmezliği sendromu (SARS) salgını,

44 Kalça Kırıkları Yaralanmalar ile ilgili epidemiolojik araştırmalar, sıklıkla, epidemioloji ala- nı ile toplum ve çevre sağlığı alanlarında çalışan bilim adamları arasında iş- birliğini gerektirmektedir. Düşmelerden kaynaklanan yaralanmalara özellikle yaşlı kimselerde femur boynunun kırılması (kalça kırıkları) yaşlanan nüfusun sağlık hizmeti ihtiyaçlarından dolayı son yıllarda büyük ölçüde dikkat çekil- mektedir. Proksimal femurda yaşa bağlı olarak azalan kemik yoğunluğunun ve düşmelerin sayısında yaşa bağlı olarak görülen artışın bir sonucu olarak, kalça kırıkları, yaşa bağlı şekilde katlanarak artmaktadır. Koruyucu önlemler almak üzere çaba sarf edilmez ise birçok toplumda, yaşlı bireylerin sayısının artmasıyla birlikte kalça kırığı insidansının orantılı şekilde artması beklenebilir.

45 Kalça Kırıkları Kalça kırıkları, uzun süre hastanede kalmayı gerektirdiğinden, kalça kırıkları ile ilişkili ekonomik maliyetler dikkate değerdir. Yaralanmaların maliyetine ilişkin Hollanda’da yapılan bir araştırmada, yaralanmalardan kaynaklanan tüm maliyetlerin % 20’sini oluşturan kalça kırıkları (insidansa göre sıralanan 25 maddelik yaralanma listesinin yalnızca ondördüncü sırasında yer almaktadır) maliyet bakımından en üst sırada yer alan yaralanmalar olarak tespit edilmiştir.

46 Kalça Kırıkları Kalça kırıklarının çoğu düşme sonucu meydana gelir ve yaşlı kimselerde düşmeyle ilgili ölümlerin çoğunun nedeni, kalça kırıkları neticesinde görülen komplikasyonlardır. Kalça kırıklarını önlemek için, en uygun stratejinin ne olduğu açık değildir. Epidemiolojistler, kalça kırıklarının neden olduğu yükü azaltmak için hem değiştirilebilir hem de değiştirilemez faktörlerin incelen- mesinde hayati bir öneme sahiptir. .

47 Sonraki haftalarda daha geniş olarak anlatılacak olan epidemiyolojinin kullanım alanlarını özetleycek olursak; 1. Sağlık hizmetlerinin planlanması ve değerlendirilmesi Her düzeydeki sağlık hizmetinin planlanması ve değerlendirilmesi için, sağlık sorunlarının boyutlarını ve dağılımı bilinmeli. Tanımlayıcı epidemiyoloji bu açıdan sağlık yöneticilerine yardımcı olur.

48 2. Hastalık nedenlerinin ortaya çıkarılması
Analitik epidemiyoloji, sağlık olaylarında etkensonuç ilişkilerini ortaya koymaya çalışır. Böylece, Çeşitli etiyolojik faktörlerle hastalıklar arasındaki ilişkiler belirlenebilir.

49 3. Hastalık kontrol yöntemlerinin değerlendirilmesi
Koruyucu, tedavi edici ve rehabilite edici yöntemlerin; Maliyet, Etkililik ve Yararları araştırılmalı

50 4. Hastalıkların doğal seyrinin tanımlanması
Hastalıklar toplumda kendilerine özgü bir doğal seyir gösterirler. Bu doğal seyrin ortaya çıkarılması ancak topluma dayalı epidemiyolojik araştırmalarla mümkündür.

51 5. Hastalıkların Sınıflandırılması
Hastalıkların sınıflandırılmasında çeşitli özelliklerin yanı sıra, epidemiyolojik özelliklerden de yararlanılabilir.

52 - Epidemiyoloji neden sonuç ilişkisinde:
Gebelikte kullanılan bazı ilaçlar ile konjenital anomaliler arasındaki ilişkinin saptanması - Östrojen preparatlarının kullanımı ile endometrial kanser arasındaki ilişkinin saptanması - Pasif sigara içimi ile solunum sisteminin olumsuz yönde etkilenmesi arasındaki ilişkinin saptanması - Radyasyona maruz kalanlarda lösemi insidansının yüksek bulunması ve malign hastalıklarda radyasyonun etyolojik rolünün saptanması verilebilir.

53 Bu tip çalışmalara örnek olarak;
Bunun dışında toplumun sağlık problemleri ortaya çıkarılıp, nedenleri bulunduktan sonra deneysel epidemiyolojik çalışmalar ile koruyucu ve tedavi edici yöntemlerin hangisinin daha etkili olduğu araştırılır. Bu tip çalışmalara örnek olarak; - İçme sularına fluor katılması ile diş sağlığına olumlu etkilerin saptanması - Sigara içiminin bırakılması, fizik aktivitenin arttırılması gibi davranışlar ile toplumda kalp damar hastalıklarından ölümlerinin azalmasının saptanması - Çevresel bazı sağlığa zararlı etkenlerin ortadan kaldırılması ile bazı sağlık problemlerinin azalmasının saptanması verilebilir.

54 Epidemiyoloji sadece ölüm, hastalık ve sakatlık gibi durumlarla ilgilenmekle kalmaz aynı zamanda bir çok pozitif sağlık durumu ve sağlığın geliştirilmesi ile ilgili olaylarla ve hatta tüm sosyal olaylarla ilgilenir. Örnek olarak İntihar epidemiyolojisi, kaza epidemiyolojisi, AİDS epidemiyolojisi vd...

55 Belli bir bölgede oturanlar, doğurgan yaştaki kadınlar,
Epidemiyolojik bir araştırmanın temel kaynağı insan topluluklarıdır. örn Belli bir bölgede oturanlar, doğurgan yaştaki kadınlar, belli bir fabrikada çalışanlar, 1960 tarihinde doğanlar ve bunun gibi diğer bir çok örnek verilebilir.

56 KAYNAKLAR KAYNAKLAR: Basic epidemiology 2nd edition (Temel Epidemioloji )/ R. Bonita, R. Beaglehole, T. Kjellström. 2. baskı. Sağlık Bakanlığı EPİDEMİYOLOJİ TARİHSEL GELİŞİM Dr. Selçuk KÖKSAL


"EPİDEMİYOLOJİYE GİRİŞ VE TARİHSEL GELİŞİMİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları