Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

İnfak nedir?.. Sesi açınız, okudukça tıklayınız

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "İnfak nedir?.. Sesi açınız, okudukça tıklayınız"— Sunum transkripti:

1 İnfak nedir?.. Sesi açınız, okudukça tıklayınız

2 İmârethâne, Dârü’z-ziyâfe,
Vakıf, Vakfiye, Sadaka-i câriyye, İmârethâne, Dârü’z-ziyâfe, Hankah-Hangâh, Dârü’l-aceze Gurebâ… Ne demektir?..

3 Kuş evi nedir?..

4 Sadaka taşı nedir?.. Cevaplar…>

5 *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)
Vakıf,* vakfiye* Kendisine ait mülkün, paranın ve bunların gelirinin, ihtiyacı olan kimselerin yararlanması için “Allah’ın mülkü” saydığını kabûl etmek ve mahkeme kararıyla kesinleştirmektir. Bu kararın yazılı olduğu belgenin ismi “vakfiye”dir. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

6 *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)
Sadaka-i câriyye* Bir kimsenin hayır için yaptırdığı ve ölümünden sonra da faydası devam eden, vakıf, hastane, yurt, çeşme, yol ve benzeri kalıcı hayrat eseridir. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

7 *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)
İmâret, İmârethâne* Kelime anlamı; “bir yeri bayındır ve mâmur etmek”, yâni “bayındırlık”tır. Geniş kullanımıyla; öğrencilere, din görevlilerine, gelip-geçen yolculara, misafirlere ve yoksullara yemek vermek üzere kurulmuş “aş evi”dir. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

8 Hankah-Hangâh* “..(nice kurum gibi bozulmadan önce)
birer sosyal yardım merkezi, hayır ve şefkat kaynağı, konuk dinlenme ve tedâvi yeri, toplantı mahalli, kültür ve spor ocağı, şimdiki deyimle birer kulüptü bu hankahlar.” *Osman Ergin; “Türk Maarif Tarihi” Cil:1, s

9 *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)
Dârüzziyâfe “Ziyâfethâne”* Misafirlere, yolculara (ücretsiz) yemek yedirmek üzere vakfedilen kurum. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

10 *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)
Dârülaceze* Âcizler evi, düşkünler yurdu (ücretli huzur evi değil). İstanbul’da 1895’de kurulan düşkünler evine verilen isim. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

11 Gurebâ* “Garipler, kimsesizler… memleketinden uzakta olan yoksul kimseler” (Gurebâ Hastahânesi bu kimseler için inşâ edilip vakf olunmuştur). *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

12 Kuş evleri, kuş köşkleri
Türk’ün acıma duygusu, sırf kendi cinsine, kendi nesline veya ırkına yönelik değildir. “Rahmetimi istiyorsanız yarattıklarıma acıyın” diyen İlâhî emre uymayı ibâdet saydı bu millet. Eski yapılarımızdaki “kuş evleri, kuş köşkleri”nden birkaç örnek… >

13 Üsküdar, Ayazma Câmii

14

15 Câmi, türbe, medrese benzeri yapıların fazla rüzgâr almayan duvarlarının yüksek yerlerine minyatür köşkler hâlinde yerleşen kuş evleri-kuş köşkleri, yaratılmışa sevgi ve merhamet hislerimizin belgeleridir. Üsküdar, Yeni Vâlide Câmii

16 Üsküdar Selimiye Câmii

17 *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)
Sadaka taşları* İhtiyaçlı olup da sadaka isteyemeyen onurlu kimselerin, başkaları görmeden geceleri alsınlar diye hayır sahiplerince para bıraktıkları yer. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

18 Üsküdar Doğancılar Caddesi üzerindeki İmrahor Câmii’nin karşısındadır bu taş. Başka yerlerdekiler,
hepsi birer birer kayboldular… Erişemesinler diye küçük çocuklar, az yüksek tutulmuşlar ve hayır sahipleriyle ihtiyaç sahiplerine kolaylık olsun diye, Çok insanın geçtiği ayak altı yerlere konulmuşlar…dı.

19 Bu kısa boylu sütunun üzerindeki oyuk yere bırakırdı sadakayı hayır yapmak isteyen… İhtiyaçlı olan gelirdi ortalık kararınca, O paradan alırdı gereği kadarınca. Hepsini götürmezdi… İhtiyacından fazlasını başkasına bırakırdı, infak’ı bitirmezdi. Çünkü bilirdi ki o, paylaşmayı bilmemek hiç hayır getirmezdi. Bu işte asıl güzel olan, birbirini görmezdi verenle alan…

20 Çünkü inancımızda, Bir elin verdiğini, Öteki el bilmezdi!..

21 İnfak* Yâni, “muhtaç olana vermek”tir.
“Nafakasını verme, besleme, geçindirme, yedirip içirme, malını Hak yolunda sarf etme…” Yâni, “muhtaç olana vermek”tir. *İlhan Ayverdi; Kubbealtı Lugatı (3 cilt, 3549 sayfa)

22 Bitlis’te “Hüsrev Paşa Vakfı”nın 996 H.
(1581 M.) tarihli vakfiyesinden: Rahva’daki kervansaraya gelen misafirlere yedirilmek üzere günlük beş batman koyun eti alınması, sabah buğday çorbası, akşam pirinç çorbası yapılması, yemekten sonra gelen misafirlere bal, pekmez, peynir ve yoğurt ikram edilmesi, Mübarek gecelerde misafirlere çorba, pilav, zerde veya ekşi aş ile ziyafet verilmesi, Kış günlerinde adam sayısınca her ocak başına bir kucak odun ve yirmişer dirhemden birer mum verilmesi, Üç kandilin sabaha kadar yanması, Mütevelliye günlük on iki akçe verilmesi.

23 Edirne’de “Sinan Paşa Vakfı”na ait
933 H. (1526 M.) tarihli vakfiyede: Gelirin beş kısma bölünmesi, bir kısmın vakıf mütevellisine verilmesi, diğer dört kısımdan vâkıfın yaptırmış olduğu medresede görevli müderrise günlük yirmibeş dirhem, medrese talebelerinden her birine ikişer dirhemden az olmamak üzere, gerekirse onar dirhem verilmesi… …İmarette et pişmesi için günlük on dirhem, ekmek için on iki dirhem verilmesi, her yıl için seksen kile pirinç, doksaniki kile buğday ve oniki kile tuz harcanmasını ve artan parayla imâretin tamiratının yapılması.

24 İstanbul’da “Merhum Mevlâna Şah Ali Çelebi Kızı Fatma Hâtun Vakfı”nın
993 H. (1585 M.) tarihli vakfiyesinde: Vakfeylediği evlerde fakirlerin ve dul hanımların oturması, adı geçenler otururken binada onarım gerekmesi hâlinde vakıfça bu onarımın yapılması. * * * * * * * * * * * * * * * * Manisa’da “Çakıroğlu Mehmet bin Hasan bin Mehmet Vakfı”nın 1316 H. (1908 M.) tarihli vakfiyesinde: İlk mekteplere ders kitapları alınıp fakir, küçük öğrencilere verilmesi, buralarda okuyan yetim çocukların yiyecek ihtiyacının karşılanması, Bayram arifelerinde o mekteplerdeki yetim çocukların giydirilmesi…

25 FÂTİH SULTAN MEHMED VASİYETİ’NDEN
…Şöyle ki: Bu gayrımenkullerimden elde olunacak nemâlarla İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tâyin eyledim... Ayrıca on cerrah, on tabîb ve üç de yara sarıcı tâyin ve nasb eyledim. Bunlar ki ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, ayrım gözetmeden her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar; var ise şifâsı, şifâyâb olalar. Değilse, kendilerinden hiçbir karşılık beklemeksizin Dârülaceze’ye kaldıralar, orada salâh bulduralar … >

26 FÂTİH SULTAN MEHMED VASİYETİ’NDEN
(devam) ...Ayrıca, külliyemde binâ ve inşâ eylediğim imârethânede şehid ve şühedânın kavimleri ve İstanbul şehrinin fukarâsı yemek yiyeler. Ancak, yemek yemeğe veya almağa kendileri gelemeyenlerin yemekleri, günün loş karanlığında ve kimse görmeden, kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle...”

27 Bu program, İtalya’daki bâzı kafe’lerde kahve ısmarlarken, “yoksullar için” bir veya birkaç kahve parası fazla ödeyenleri konu alan “Askıda Kahve” başlıklı sunuyu hazırlayan ve o sunudan etkilenenlere ithaf edilmiştir Hasan Âli Göksoy Müzik: “Uyan ey gözlerim gafletten uyan!”. Güfte: Sultan Üçüncü Murad, Beste: Ali Ufkî Bey


"İnfak nedir?.. Sesi açınız, okudukça tıklayınız" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları