Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

8. Hafta : 22 Kasım 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : 25-54 Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "8. Hafta : 22 Kasım 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : 25-54 Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr."— Sunum transkripti:

1 8. Hafta : 22 Kasım 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr. Fatih Çollak

2 قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لي صَدْري ﴿25﴾
25. “Dedi ki: ‘Rabbim, göğsüme genişlik ver!’” Mûsâ (as) şöyle duâ etti: “Ey Rabbim! Üstlendiğim risâlet yüreğime genişlik/ferahlık ver, onu iman ve nübüvvetin ışığıyla nurlandır”.

3 وَيَسِّرْ ليۤ اَمْري ﴿26﴾
26. “İşimi kolaylaştır”. Firavun’a tebliğ etmemi emrettiğin risâlet görevini hakkıyla yerine getirmem için işimi kolaylaştır.

4 وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَاني ﴿27﴾
27. “Dilimdeki düğümü çöz !” Dilimdeki tutukluğu, meramımı rahatça ifade edememe sıkıntımı gider. Hz. Mûsâ’nın dilinde meramını rahat ifade etmesine engel olan rahatsızlık Firavun tarafından küçümsenmiş ve alay konusu olmuştu: “Derken Firavun halkına hitap ederek şöyle dedi: ‘Ey Kavmim! Mısır’ın egemenliği ve ayaklarımın altında akan şu ırmaklar hep benim değil mi? Görmüyor musunuz? Ben, neredeyse meramını anlatamayacak haldeki şu zavallıdan daha üstün değil miyim?

5 يَفْقَهُوا قَوْلي ﴿28﴾ 28. “Ki sözümü anlasınlar”
Benim kendilerine söyleyeceklerimi bilsinler ve iyice kavrasınlar.

6 وَاجْعَلْ لي وَزيرًا مِنْ اَهْلي ﴿29﴾
29. “Ve bana ehlimden bir vezir ver”. Bana kendi ailemden üzerimdeki ağır sorumluluğu birlikte taşıyabileceğim birini yardımcı olarak görev- lendir.

7 هٰرُونَ اَخي ﴿30﴾ 30. “Kardeşim Hârûn’u”.
Kalbim daralıyor, dilim tutuluyor. Onun için karde- şim Hârûn’u da peygamber olarak gönder! Zira O’nun dili benden daha düzgündür. Onu bana yar- dımcı olarak ver ki beni tasdik etsin. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum .

8 اُشْدُدْ بِهۤ اَزْري ﴿31﴾
31. “Onunla gücümü pekiştir”. Beni onunla güçlendir. Kendisi vasıtasıyla işimin doğru yola gireceği şekilde onu bana yardımcı et.

9 وَاَشْرِكْهُ فيۤ اَمْري ﴿32﴾
32. “Ve onu işimde ortak et !”. Onu peygamberlik vazifemde ve tebliğ hizmetimde bana ortak et, bana destekçi kıl.

10 كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثيرًا ﴿33﴾
33. “Ki seni çok tesbih edelim”. Ta ki Seni bol bol tesbih edelim. Senin için namaz kılalım, Seni dil ile tesbih edip celâline yakışmayan şeylerden tenzih edelim.

11 وَنَذْكُرَكَ كَثيرًا ﴿34﴾
34. “Ve seni çok zikredelim”. Seni çok çok analım.

12 اِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصيرًا ﴿35﴾
35. “Şüphesiz ki Sen bizi görüp duruyor-sun”. Şüphe yok ki Sen bizim her halimizi, açık gizli her şeyimizi, işlerimizin gizliliklerini en küçük ayrıntıla- rıyla görüyor ve biliyorsun.

13 قَالَ قَدْ اُوتيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسٰى ﴿36﴾
36. “Dedi ki: ‘Ey Mûsâ! Şüphesiz istedik-lerin sana verildi!” Allah (cc) şöyle buyurdu: Ey Mûsâ! Göğsüne ferahlık, işlerinde kolaylık vs. hususlarda dileğin kabul edildi ve bunlar sana verildi.

14 وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً اُخْرٰى ﴿37﴾
37. “Yemin olsun ki sana başka bir sefer daha lütufta bulunmuştuk”. Yemin olsun ki daha önce de seni düşmanlarının zulmünden (İsrailoğullarının doğan erkek çocukları- na yönelik öldürme işinden) kurtarmak suretiyle lütufta bulunmuştuk.

15 اِذْ اَوْحَيْنَاۤ اِلٰىۤ اُمِّكَ مَا يُوحٰى ﴿38﴾
38. “Bir vakit annene vahyedilecek olanı vahyetmiştik: Bir zamanlar annene şöyle ilham etmiştik:

16 اَنِ اقْذِفيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَاْخُذْهُ عَدُوٌّ لي وَعَدُوٌّ لَهُ وَاَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنّي وَلِتُصْنَعَ عَلٰى عَيْني ﴿39﴾ 39. “Onu sandığa koy; sonra onu nehre bırak; nehir onu kıyıya çıkarsın da hem Benim düşmanım hem de onun düşmanı olan biri alsın. Sevilmen ve nezâretimde yetiştirilmen için tarafımdan sana lütufta bulundum”. Bebeğini (Mûsâ’yı) bir sandığın içerisine koy ve nehre (Nil nehrine) bırak da ırmak onu kıyıya çıkarsın. Kıyıdan da onu hem Benim düşmanım olan hem de ileride ona düşman kesilecek olan kişi alsın. Ey Mûsâ! Gözetimim altında yetişesin diye ben seni Firavun ve ailesine şirin ve sevimli kılmıştım.

17 اِذْ تَمْشيۤ اُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى مَنْ يَكْفُلُهُ فَرَجَعْنَاكَ اِلٰىۤ اُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا فَلَبِثْتَ سِنينَ فيۤ اَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلٰى قَدَرٍ يَا مُوسٰى ﴿40﴾ 40. “Hani kız kardeşin gidiyor ve diyordu ki: ‘Ben size ona kefil olacak birini bulayım mı?‘ Böylece seni gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye tekrar annene geri verdik. Sen birini öldürmüştün de biz seni endişeden kurtarmış, bir takım imtihanlardan geçirmiştik. Senelerce Medyen halkıyla birlikte yaşadın. Sonra mukadder olduğu üzere geldin ey Mûsâ!” Hani ablan Firavun’un adamlarına gidip, “Ben size bu çocuğun bakımını üstlenecek birini bulayım mı” demişti. İşte böylece biz seni gözü aydın, gönlü ferah olsun ve daha fazla üzülmesin diye tekrar annene kavuşturmuştuk. Sen büyüdükten sonra bir adam öldürmüştün. Biz seni bu talihsiz olayın sıkıntısından da kurtarmış ve pek çok sınavdan geçirerek yetiştirmiştik. Adam öldürme hadisesinden sonra yıllarca Medyenliler’in arasında yaşadın. Nihayet peygamberlikle ilgili takdirim uyarınca işte bugün buradasın, ey Mûsâ! (Sonra kader uyarınca bu ülkeye veya peygamberlik mertebesine ulaştın ey Mûsâ).

18 وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسي ﴿41﴾
41. “Seni kendim için seçtim”. Ben seni kendim seçip yetiştirdim, elçi yaptım.

19 اِذْهَبْ اَنْتَ وَاَخُوكَ بِاٰيَاتي وَلَا تَنِيَا في ذِكْري ﴿42﴾
اِذْهَبْ اَنْتَ وَاَخُوكَ بِاٰيَاتي وَلَا تَنِيَا في ذِكْري ﴿42﴾ 42. “Sen ve kardeşin mucizelerimle gidin; Beni anmakta gevşeklik göstermeyin”. Haydi şimdi sen ve kardeşin, delillerim/mûcizele- rimle birlikte Firavun’a gidin ve sakın Benim âyetlerimi/buyruklarımı tebliğ hususunda asla gev- şeklik göstermeyin.

20 اِذْهَبَاۤ اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰى ﴿43﴾
43. “İkiniz Firavun’a gidin, çünkü o sınırı aştı”. Evet, Firavun’a gidin; çünkü o gerçekten haddi aştı, pek azdı.

21 فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى ﴿44﴾
44. “Ona yumuşak söz söyleyin, umulur ki o öğüt alır, yahut içine bir korku düşer”. Ona tatlı dille, yumuşak bir üslupla hitap edin. Belki böylece aklını başına alıp imana gelir yahut en azından yüreğine Allah korkusu düşer de azgınlıktan vazgeçer.

22 قَالَا رَبَّنَاۤ اِنَّنَا نَخَافُ اَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَاۤ اَوْ اَنْ يَطْغٰى ﴿45﴾
45. “Dediler ki: Ey Rabbimiz! Onun bize karşı ileri gitmesinden veya daha da azmasından korkuyoruz”. Bunun üzerine Mûsâ ve Hârûn, “Rabbimiz!” dediler, “Daha işin başında Firavun bizi cezalandırır veya daha da azgınlaşır diye korkuyoruz”.

23 قَالَ لَا تَخَافَاۤ اِنَّني مَعَكُمَاۤ اَسْمَعُ وَاَرٰى ﴿46﴾
46. “Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü Ben sizinle beraberim; işitirim ve görürüm”. Allah (cc) da şöyle buyurdu: “Korkmayın, çünkü Ben daima sizinle beraberim; sizi koruyup gözetirim.”

24 فَاْتِيَاهُ فَقُولَاۤ اِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَاَرْسِلْ مَعَنَا بَنيۤ اِسْرَاۤءيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ قَدْ جِئْنَاكَ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكَ وَالسَّلَامُ عَلٰى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدٰى ﴿47﴾ 47. “Siz şimdi ona gidin ve deyin ki: Biz senin Rabbinin elçileriyiz, artık İsrâiloğullarını bizimle gönder, onlara eziyet etme. Şüphesiz biz sana Rabbinden bir mucize getirdik. Kurtuluş hidâyete tâbi olanların olacaktır. Siz şimdi ona gidin ve şöyle deyin: “Biz sana Rabbin tarafından gönderilmiş elçileriz. İsrâîloğullarının bizimle birlikte Mısır’dan ayrılmasına izin ver. Onları özgür bırak, artık eziyet etme onlara. Biz sana Rabbinden âyet/mucize getirdik. Bilesin ki selâmete erecek olanlar, Allah’ın gösterdiği doğru yolun yolcusu olanlardır .

25 اِنَّا قَدْ اُوحِيَ اِلَيْنَاۤ اَنَّ الْعَذَابَ عَلٰى مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰى ﴿48﴾
48. “Şüphesiz bize vahyolunmuştur ki azap mutlaka yalanlayana ve yüz çevire-nedir”. Hiç şüphen olmasın ki bize şöyle vahyedildi: Allah’ın bildirdiği hak ve hakikati yalanlayıp ondan yüz çevirenler mutlaka azaba çarptırılacaktır.

26 قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسٰى ﴿49﴾
49. “Dedi ki: ‘Ey Mûsâ ! Sizin rabbiniz kimdir?’” Firavun alaylı bir tavırla dedi ki: “Kimmiş sizin rabbiniz, ey Mûsâ !”

27 قَالَ رَبُّنَا الَّذيۤ اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى ﴿50﴾
قَالَ رَبُّنَا الَّذيۤ اَعْطٰى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدٰى ﴿50﴾ 50. “Dedi ki: Bizim Rabbimiz her şeye hılkatini veren, sonra da doğru yolu gösterendir”. Mûsâ şöyle cevap verdi: Bizim Rabbimiz her şeye özüyle ve biçimiyle varlık veren (her şeyi var eden ve ona istediği şekli veren) sonra da yolunu yordamını (doğru olan yolu) gösterendir.

28 قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْاُولٰى ﴿51﴾
51. Dedi ki: “Geçmiş nesillerin durumu nedir ?” Firavun dedi ki: “ Peki, önceki milletlerin hali nedir? Ne yani, geçmişte Allah’tan başka ilahlara tapan o kavimler azaba mı çarptırıldılar ?”

29 قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبّي في كِتَابٍ لَا يَضِلُّ رَبّي وَلَا يَنْسٰى ﴿52﴾
52. Dedi ki: “Onlar hakkındaki bilgi Rabbimin katındaki kitaptadır. Rabbim yanılmaz ve unutmaz”. Mûsâ şöyle cevap verdi: “Onlar hakkındaki en doğru ve kesin bilgi Rabbimin katında mahfuz bir kitapta kayıtlıdır. Bu konuda ben bir şey söyleyecek durumda değilim. Şüphesiz benim Rabbim hiçbir konuda asla yanılmaz ve hiçbir şeyi asla unutmaz.

30 اَلَّذي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فيهَا سُبُلًا وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاۤءِ مَاۤءً فَاَخْرَجْنَا بِهۤ اَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتّٰى ﴿53﴾ 53. Öyle bir Rab ki, yeryüzünü size beşik yaptı, orada size yollar açtı ve gökten su indirdi. Biz onunla çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık”. Öyle bir Rab ki rahatça yaşamanız için yeri bir döşek gibi yaydı, dolaşıp gezmeniz için yollar ve geçitler var etti, gökten de yağmurları indirdi. Yiyip içip istifade edesiniz diye, o yağmurlarla her çeşit bitkiyi çifter çifter yaratıp ortaya çıkardık.

31 كُلُوا وَارْعَوْا اَنْعَامَكُمْ اِنَّ في ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِاُولِي النُّهٰى ﴿54﴾
54. Yiyiniz, hayvanlarınızı otlatınız. Şüphe yok bütün bunlarda akıl sahipleri için deliller vardır”. Hem siz yiyin, hem hayvanlarınızı otlatın. Şüphe yok ki Allah’ın yarattığı bütün varlıkların bir yaratılış gayesi, aklını kullanan, akl-ı selim ve sağduyu ile hareket edenler için Allah’ın kudretine işaret eden deliller vardır.


"8. Hafta : 22 Kasım 2014 Cumartesi Ders : Açıklamalı Sûre Meâlleri Sûre : Tâhâ Âyetler : 25-54 Hazırlayan : Yrd.Doç.Dr." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları