Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Hafıza, hatırlama ve hipnoz. Hatıranın Doğası Nedir? Hatıra veya anı, daha önceden var olan simgelerden fazlasıyla etkilenir (Echabe & Rovira, 1989),

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Hafıza, hatırlama ve hipnoz. Hatıranın Doğası Nedir? Hatıra veya anı, daha önceden var olan simgelerden fazlasıyla etkilenir (Echabe & Rovira, 1989),"— Sunum transkripti:

1 Hafıza, hatırlama ve hipnoz

2 Hatıranın Doğası Nedir? Hatıra veya anı, daha önceden var olan simgelerden fazlasıyla etkilenir (Echabe & Rovira, 1989), ancak, sonradan gerçekleştirilen yanlış bilgilendirmeler de oldukça etkilidir ve hem çocuklarda hem de yetişkinlerde bazı anı bozukluklarına yol açtığı bilinmektedir. (örn., Ceci, Ross ve Toglia; 1987).

3 Anılar Değişir mi? Genel olarak anı, yapıcı ve yeniden yapıcı bir oluşumdur. Hatırlanan olay(lar) hakkındaki bilginin ya da o olaya duyulan hislerin değişimine uyum sağlamak için, anının zaman içinde değiştiğine dair sağlam kanıtlar mevcuttur.

4 Sahte anı Sahte anı olgusu, tamamen süjenin sonradan uygulanan yanlış bilgilendirmeyi kabul etmesine bağlıdır. İşlevsel anlamda, bunun hipnoz ortamında gerçekleştirilebilmesi için, hipnoz uygulandıktan sonra süjenin yanlış bilgilerle telkin edilmesini gerektirir.

5 Eldeki en tutarlı kanıt, hipnoza yatkınlık derecesinin, sahte anı olgusuyla doğru orantılı olduğudur. Labelle, Laurence, Nadon ve Perry (1990), sahte anı olaylarının çoğunlukla hipnoza yatkın bireyler tarafından bildirildiğini, ve hipnoza az yatkın süjelerde rastlanmadığını belirtmektedir ve benzer bulgular McConkey, Labelle, Bibb ve Bryant (1990) tarafından da tekrarlanmaktadır.

6 Bunların arasında geçmişe ait ilişkiler (Shor, 1962, 1979), Sosyal ilişki faktörleri (Sarbin & Coe, 1972), Transferans (Gill & Brenman, 1961), ve kaynaşma ile sembiyotik ortaklıklar (Diamond, 1988) sayılabilir.

7 Özellikle Shor, hipnozu uygulayan kişiyle olan ilişkinin (ya da arkaik bağlılığın), hipnoza verilen tepkiyi belirleyen üç önemli faktörden biri olduğunu belirtmiş, süjenin kişiliğinin temelinin hipnozu uygulayanla kurulan ilişkiye bağlı olduğunu savunmuştur.

8 Hipnozun klinik geçerliliğini öne süren önemli bir bulgu da; hipnozu uygulayan ve süje arasındaki ilişki azaldıkça, hipnoza yatkın süjelerin hipnozu uygulayanın talimatlarına giderek daha az uyduğudur (Sheenan, 1980). Eğer bu bulgu genelleştirilerek sahte anı testlerine uygulanacak olursa, hipnozu uygulayan ve süje arasındaki ilişki azaldıkça ya da koptukça; sahte anı vakalarına da daha az rastlandığı ortaya çıkacaktır.

9 Bütün bu paradigmalarca paylaşılan ortak bir görüş; hipnozun doğru bilgiye ulaşmayı garantileyemeyeceğidir. Hipnoz, doğal bir şekilde gerçekleri çarpıtmasa da, kolaylıkla hataya sebebiyet verebilir ve anıdaki bir boşluğu gerçek sanılan uydurma bir değerle kapatmaya yol açabilir.

10 Hipnoz sonucu daha çok bilgi edinilebilir, ama hipnoz sırasında hangi bilginin doğru olduğunu anlamanın imkanı yoktur. Buna karşın, edinilen bazı ek bilgiler klinik ve adli açıdan yardımcı olabilir.

11 Anı ve hipnoz ilişkisi üzerine deneysel verilerin ana sonuçları Paradigmaların hiçbirinde güvenilir bir anı gelişiminin sonuçlarına rastlanmamıştır. Anı bozuklukları, sadece hipnoz sonucu ortaya çıkmamaktadır. Ortama bağlı olarak etkileri belirleyen bazı değişkenler bulunmaktadır. Etkilerin şekli, yanlış bilginin test ortamında iletilme şekline bağlıdır. Hipnotik beceri, farklı yöntembilimleri arasında etkili bir konumdadır. Özgüven, çarpıtılmış anıların güvenle bildirildiği örnekler arasında etkilidir. (Kaynak: Sheehan’dan adapte edilmiştir, 1994.)

12 Hatırlanan Anılara Kanıt Herhangi bir olay hakkında hatırlananlar, o olayın nasıl gözlemlendiğine, hatırlama süreci içinde yaşananlara ve olayın gözlemlendiği anla hatırlanmaya çalışılan an arasında gerçekleşen diğer olaylara bağlıdır.

13 Bu yüzden anıların değişebileceği, silinebileceği ve kodlama, saklama, geri çağrılma süreçleri arasında yaşanan olaylar tarafından tekrar yaratılabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.

14 Kanıtlar, daha çok terapide uygulanan bazı prosedürlerin hemen ardından bildirilen bazı anıların doğru, yanlış, uydurma ya da hepsinin karışımı olabileceği yönündedir. İnanç çoğu kez sağlam olsa da, gerçeğin bir göstergesi sayılamamakta, hatırlanan ayrıntılar da anıların gerçekliğine işaret etmemektedir.

15 Son zamanlarda karşılaşılan bazı tanıklıklar göstermektedir ki, ensest ya da tecavüze dair herhangi bir anı olmaksızın terapiye giren bazı kişiler, terapi sırasında birden bu tip olayları ayrıntılı bir şekilde hatırlamaktadır. Birçok kişi, aniden hatırladıkları bu anıların doğruluğuna inanarak, mahkemeye başvurmaktadır.

16 Tekrar hatırlanan anıların geçerliliği hakkında ciddi şüpheler vardır (bkz. Loftus ve meslektaşları & Ketcham, 1994). Bunların bazıları, psikolojik bir savunma mekanizması olarak bilinçaltına itmenin geçerliliğini sorgulamaktadır; çok sayıda kanıt da hatırlanan anı gerçekten yaşanmamış olsa da bazı insanların geçmiş olaylara ilişkin anılarına çok güvendiğini göstermektedir.

17 Duygusal olaylar temel alınarak gerçekleşen anımsamalar çoğunlukla yanlıştır ( Neisser & Harsch, 1992, ayrıca Neisser 1993). Kişisel olarak önemli bulunan olaylara dair anılar, çoğunlukla hatırlandıkları biçimlerden farklı yaşanmışlardır ve bu sebeple yanıltıcı bir özellik taşırlar. Çok uzun süre önce yaşanmış olaylar, özellikle erken çocukluk anıları da böyledir.

18 İlave olarak, travmatik olaylara maruz kalmış birçok kişi, bunları bastırmak yerine hatırlayarak yaşadıkları hakkında asılsız raporlar vermektedir. O halde, travma altındaki insanlar için, yeterince uğraşılırsa, çağırılabilecek anıları tamamen engellenmiş anılardan ayıran şey nedir?

19 Şüphesiz terapi bazı anıların hatırlanmasını kolaylaştırır, ama aynı zamanda neyin hatırlanmasının istendiği konusunda da belirli telkinlerde bulunur. Diğer birçok teknik gibi, terapi de ciddi anı bozukluklarına yol açabileceği gibi, aynı zamanda gerçek anıların hatırlanmasını da sağlar. Temel problem, terapi sırasındaki sözlü bildirilerin doğruluğuna dair elimizde hiçbir garanti olmamasıdır.

20 Sonuç Hipnoz altındaki insanlar, genel olarak verdikleri detaylı bilgileri tartabilecek durumda olmazlar (Kihlstrom, 1985) ve bu da adli ve klinik vakalarda hipnoz kullanımı konusunda bazı çekincelere yol açar. Dahası, hipnoz uygulayanın ve uygulananın inançları, süjenin tepkilerini etkileyebilmektedir. Hipnoz hatırlanan materyalin miktarında bir artış sağlasa da, bunların güvenilirliğinden emin olmak mümkün değildir. Aslına bakılırsa, hatırlanan materyalin doğruluğu çok nadir rastlanan bir durumdur (bkz. Crawford & Allen, 1983; McConkey & Kinoshita, 1988; Stager & Lundy, 1985).

21 Herhangi bir anıyı hatırlamaya çalışan bir kişiye hipnoz uygulamanın birçok muhtemel zorluğu vardır. Laboratuar sonuçları da göstermektedir ki; hipnoza yatkınlık oldukça önemli bir değişkendir, talimatlar oldukça belirleyicidir ve yalan ihtimali her zaman mevcuttur.

22 Hatırlanan anılar çoğu kez spontane bir şekilde bildirilir ve ortaya çıktıkları şartlarda bazı tedavi unsurları da geçerli olmaktadır. Bu anılar doğru, yanlış ya da ikisinin karışımı olabilmektedir ve bunları bildirirken hastanın kendisine güveninin tam olması, bu anıların doğru olduğunu kanıtlamamaktadır.


"Hafıza, hatırlama ve hipnoz. Hatıranın Doğası Nedir? Hatıra veya anı, daha önceden var olan simgelerden fazlasıyla etkilenir (Echabe & Rovira, 1989)," indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları