Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

B İ LG İ EKONOM İ S İ VE YEN İ L İ K AR-GE TARAFINDAN YÖNLEND İ R İ LEN BÜYÜME Erinç Yeldan büyüme kitabından.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "B İ LG İ EKONOM İ S İ VE YEN İ L İ K AR-GE TARAFINDAN YÖNLEND İ R İ LEN BÜYÜME Erinç Yeldan büyüme kitabından."— Sunum transkripti:

1 B İ LG İ EKONOM İ S İ VE YEN İ L İ K AR-GE TARAFINDAN YÖNLEND İ R İ LEN BÜYÜME Erinç Yeldan büyüme kitabından

2 ARGE TARAFINDAN YÖNLEND İ R İ LEN BÜYÜME ARGE TARAFINDAN YÖNLEND İ R İ LEN BÜYÜME 1980’lerin sonları ekonomistlerin teknolojik yenilikleri nasıl de ğ erlendirdikleri hakkında ki bakış acısında bir de ğ işmeye şahit oldu. Schumpeteryen gelenekten bir çok ufuk açan fikirleri ödünç alan Chicago Üniversitesinden Paul Romer, bir piyasa optimizasyon çerçevesinde büyümenin temel iticisi olarak teknolojinin formülasyonunda bir dizi anahtar açıklama ortaya koydu.Romer’in teknolojiye ilişkin bakış yaklaşımı üç önerme üzerine kuruludur.

3 Teknolojik yenilik büyümenin nihai kayna ğ ıdır. Bir piyasa kurgusu altında teknolojik yenilikler kar amaçlayan girişimcilerin bilerek yaptıkları faaliyetlerin sonucudur. Piyasa sinyalleri ve teşvikleri girişimcileri sanayi dallarında yenilikçi araştırma geliştirme faaliyeti yapmaları ve uygulamaları için yönlendirmede anahtar bir rol oynamaktadır. Araştırma ve geliştirme teknoloji ekonomideki di ğ er mallardan farklı bir maldır.

4 Bu üç ülke ile başladı ğ ımızda Ar-Ge temelli büyüme paradigmasına karşı ileri sürülebilecek bir şey yokmuş gibi gözükmektedir. Ancak riskli olan şey şudur; teknolojik yenili ğ in bu 3 karakteristi ğ inin bir veri olarak alınmasından rekabetçi bir fiyatlanmanın oldu ğ u bir piyasa dengesinin garanti edilemeyece ğ i sonucu çıkmaktadır. Yani teknolojinin bir ekonomik mal olarak de ğ erlendirildi ğ i yukarıdaki 3 ilke ile rekabetçi bir Pazar ekonomisini bir arada oluşturmak mümkün de ğ ildir.

5 Ar-Ge nin meyvelerinin artan getiri özellikleri veri iken,girişimci tasarımlarının üretmenin marjinal maliyetlerinden daha yüksek bir fiyattan satmaktadır. Oligopolistik mark-up girişimciyi araştırma yapmak için katlandı ğ ı başlangıç maliyetlerini telafi etmek için gerekli gelirdir. E ğ er bu tür oligopolistik karlar ortaya çıkmıyor ve girişimci rekabetçi bir piyasa yapısı altında fiyat yapıcısı olsaydı Ar- Ge faaliyetlerinin başlangıç maliyetlerini karşılamak mümkün olmazdı. Garanti edilen bir gelecek kar akımının olmaması durumunda, hiçbir Ar-Ge faaliyeti finanse edilemez dolayısıyla büyüme söz konusu olamazdı.

6 Teknolojik yeniliklerin do ğ asına gelince, Paul Romer bir ekonomik mal olarak teknolojinin iki temel özelli ğ ine işaret etmektedir; teknoloji rakip olmayan ve kısmen dışlanabilir bir maldır. Rakiplik do ğ al bir özellik olarak alınmaktadır.Tümüyle rakip bir mal biri tarafından kullanımının bir di ğ eri tarafından kullanımı dışladı ğ ı maldır.Tanım gere ğ i bireysel olarak sahip olunan özel mallar,bu özelli ğ e sahiptir.

7 Di ğ er yandan,dışlanabilirlik bir teknolojik ve yasal özelliktir.bir malın sahibi onun di ğ erlerinin tüketimini engelleyecek yasal güce ve teknolojik kapasiteye sahip ise,o mal dışlanabilir kabul edilir. Bununla birlikte pür kamusal mallar rakip olmama ve dışlanmama özellikleri ile karakterize edilirler. Bu tür mallar genel olarak müşterek olarak sahip olunan ve müşterek olarak kullanılan mallardır.

8 Şekilde pür özel mallar ait oldukları yere yerleştirilmiştir. Örne ğ in şifreli televizyon yayınlarını göz önüne alalım. Kullanım ücretini ödedi ğ inizde yayınları seyredebiliriz. Üreticinin lisans ücretini ödemediyseniz seyretmenizi engellemek için yasal hakkı vardır. Böylece bu mal tam olarak dışlanabilir bir maldır. Di ğ er yandan, sizin maç seyrediyor olmanız ücretini ödeyen ve eş anlı olarak maçı seyreden milyonlarca insanı engellemez. Böylece şifreli televizyon aynı zamanda bir rakip olmayan maldır.

9 RAK İ P RAK İ P OLMAYAN Tam olan Pür özel mallar Şifreli televizyon yayınları Dışlanma CD’ler Bilgisayar Şifreleri Derecesi Hiç Olmayan Denizdeki balıklar Temel Ar-ge bilgisi

10 Denizdeki balık veya bilgisayar disklerini alalım. Balı ğ ı yakalamak hemen hemen bedavadır ama bir kere yakaladı ğ ınızda o balık tüketilmiştir. Benzer biçimde CD’ler de çok düşük fiyatla satılmaktadır. Ancak onların içerdi ğ i talimatlar üreticinin kullanıma ilişkin kontrolü koşulu gibi yine de di ğ erlerinin kullanım olasılı ğ ını ortadan kaldırmamaktadır. Temel Ar-Ge ve ürünleri, cebir kuralları, sıfır sayısının keşfi gibi rakip olmayan mallardır. Bu mallar aynı zamanda dışlanamazlar

11 ZAMAN Ç İ ZELGES İ Araplar ondalık sayı sistemini İ spanya’ya getirdi.(1050) Çin silah üretmeye başladı.(1250) Marco Polo Kublai Khan döneminde Çin’de yaşadı,makarna şerbet ve ka ğ ıt parayı ö ğ rendi.(1275-92) Almanya da Çin icadı olan tekerlek sergilendi.(1280) Çin’de domuz kılından diş fırçası yapıldı. (1498) Afyon a ğ rı kesici olarak kullanılmaya başlanmış(1530) Alman Wilhelm Schickard bir hesap makinesi icat ediyor(1671) Baskı makineleri Osmanlı İ mpartorlu ğ u’na geliyor.(1753) İ lk elektrikli ütü patent alıyor.(1882)

12

13 Dolayısıyla bizim örne ğ imiz için teknolojinin rakip olmayan ve kısmen dışlanabilir ekonomik bir mal oldu ğ unu gözlemliyoruz. Rakip olmayan karakterlerinden dolayı fikirler ve bilgi sınırsız bir biçimde biriktirilebilirler. Dahası, rakip olmama sahibine artan getiri yaratmaktadır. Şekilde gösterildi ğ i gibi faaliyetin büyüklü ğ ü genişledikçe ortalama maliyetler sürekli olarak düşmekte ve marjinal maliyetlerin altında kalmaktadır. AC her zaman MC üzerinde oldu ğ undan fiyat alıcılık, tam rekabet, P=MC davranışı iyi bir fikir de ğ ildir. Böyle bir piyasada üretici marjinal maliyet fiyatlaması geçerli ise ortalama maliyetlerini karşılayamaz. Piyasa fiyatı ile marjinal maliyetleri arasında bir fark gereklidir.

14 Ar-Ge Güdümlü Büyümenin Temel Yapısı Bu fikirleri analiz eden en temel model en azından 3 sektörü ve 3 girdiyi içermelidir. Milli geliri (GSY İ Hyı) üretmek için bir nihai mal üreten sektöre ve araştırma ve teknolojik yenilikleri yaratacak ekonomiyi ileriye itecek tasarımlar bir Ar-Ge sektörüne ihtiyacımız var. Son olarak,ikisi arasındaki ba ğ lantıyı sa ğ layacak bir ara malı sektörüne ihtiyacımız var.

15 Bu ekonomi en azından şu faktör girdilerini içermektedir: İ ş gücü nihai malları (GSY İ H) üretmeye ve bilim laboratuarlarında araştırma yapmaya tahsis edilecektir. GSY İ H yı üreten sektörde istihdam edilen işgücünü Ly ile gösterelim.Araştırmacı işgücü La ile gösterilir ise,ekonomi işgücü arzı Ly+La=Ls ile sınırlı olacaktır. Her bir ara girdi üretim ve kullanım ile tam bir monopolcü güce sahip tek bir firma tarafından üretilece ğ ini varsayalım.

16 Böle bir varsayımda nihai mal sektörünün teknolojisinin karakterize etmenin basit bir yolu şudur: Y sektörü Ly ve (x1……..xA) girdileri kullanmaktadır. (A) bu ekonominin kullanabilece ğ i girdi çeşitlerinin indeksidir. Yeni araştırma yapıldıkça (A) indeksi seti genişlemektedir. Bu olanak Ar-Ge sektöründen aşa ğ ıdaki gibi elde edilmektedir:

17 Yeni araştırma, mevcut bilgi A’yı kullanan araştırma personeli, tarafından yapılmaktadır. Her bir araştırmacının araştırma verimlili ğ i y>0 olarak kabul edilmiştir. Bu orijinal formüller Paul Romer’in makalesinde analitik olarak ortaya kondu. Son derece basit ve bir o kadar da kullanışlı olan bu çerçeve eleştirilmekten uzak kalmadı.

18 Ara girdiler aşa ğ ıdaki fonksiyona göre talep edilmektedirler: (x)= i=1,…….,A Bu aşamada ara girdinin üreticisini modele katalım. Ara girdileri üreten firma teknolojik bilgi satın almakta ve bu tasarımlardaki talimatlara göre yeni bir girdi çeşidi üretmektedir.

19 Şimdi dikkatimizi bu ekonominin denge koşullarına yöneltelim. kadar mali fona sahip oldu ğ unuzu varsayın. E ğ er Ar-Ge sektöründen yeni üretilmiş teknolojik bilgi satın almayı seçer ve yeni bir x aramalı türünü üretmeye başlamak için yeni bir firma kurarsanız, bu aktivite düzeyinde kar yaratacaktır. Bununla birlikte, e ğ er bu fonları finansal yatırımlara yönlendirirseniz, finansal kazançlar bu fonlar üzerinden elde edilen faiz gelirinden ibaret olacaktır: r-Pa bu nedenle dengede, bu kararlar aşa ğ ıdaki biçimdeki arbitraj olmaması koşuluna tabi olmalıdır:

20 Bu denkleme göre her bir müstakbel aramalı üreticisi kadar kar sa ğ layan sanayi aktivitesi ile r- kadar finansal gelir arasında kararsız olmalıdır.

21 Nihai Mal Üretim Teknolojisinin Niteli ğ i Genel gözlem: ekonomi daha önce tartışılan modellerde oldu ğ u gibi tek sermaye malına sahip de ğ ildir. Her bir aşamada, yeni araştırma çıktısı üretildikçe, mevcut aramalı çeşidi genişlemektedir. araştırma yenili ğ i üretilir üretilmez, kendisi en yeni çeşidini üretip satacak yeni bir monopolcüye fiyatından satılmaktadır. Bunun sonucu olarak, girdi çeşidindeki genişleme ile çıktı Y artmaktadır.

22 Bu durumda üretim teknolojisi şöyle özetlenebilir: Y= A = A( = Burada K tüketilmeyen tasarruflardan yaratılan bir şey olmayıp, Ar-Ge ve di ğ er sermaye mallarının ürünlerini kullanılarak ortaya konan bilinçli bir aktivitenin sonucudur.

23 Ar-Ge Güdümlü Bir Büyüme Modeli Yardımıyla Dış Ticaret Dışsallıkları Muhasebesi Uluslar arası iktisatta açıklık ve büyüme arasında pozitif bir ilişkinin varlı ğ ı geleneksel olarak ileri sürülen bir savdır. Açık ekonomilerin daha hızlı büyüme e ğ iliminde oldukları ampirik olarak ortaya konan bir gerçek olmasına ra ğ men, ilişkinin yapısı sıklıkla tartışma konusudur. Ar-Ge güdümlü model bu tür etkileri karakterize etmek için önemli bir katkı yapmaktadır. Özetle, temel argüman dış ticaretin yabancı Ar-Ge’nin taşıyıcısı işlevi gördü ğ ü hipotezine dayanmaktadır. İ thal edilen mallarda içerilen yabancı bilginin ülkede araştırma bilgisinin toplam stokunu genişletmeyi mümkün kılmak için aktarıldı ğ ı düşünülmektedir.

24 Cebirsel olarak konuşursak, bu düşünce şöyle gösterilebilir: A(f)= y ( (t)+ (t) ) Burada toplam bilgi, ithalat ile Ar-Ge yi ilişkilendiren bir di ğ er ifade ile birlikte, yurtiçi ve yurtdışı bileşenlerinin toplamı olarak gösterilmektedir.

25 Ar-Ge Fonksiyonunun Biçimi İ çsel büyümenin Romergil ifadesi, basit, zekice, açık olmasına karşın kusursuz de ğ ildi. Model tarafından önerilen büyüme patikası maalesef pürüzsüz de ğ ildir ve daha önce çalıştı ğ ımız AK modelinin bazı istenmeyen özelliklerini yansıtmaktadır. Örne ğ in 100 yıllık büyüme tecrübesine göz atarsak ABD nin ortalama %1.8lik kişi başına büyüme oranının 100 yıl boyunca büyük bir sapma göstermedi ğ ine tanık oluyoruz. Birleşik Krallıkla ile ilgili verilerde niteliksel olarak benzer sonuçları yansıtmaktadır. Bu gözlemleri açık bir biçimde grafikte görmekteyiz.

26

27 Ar-Ge sektörünün gerçek yapısı azalan verimlere konu olmaya devam ederken, bu e ğ ilim araştırma personeline ve e ğ itimli işgücüne yapılan ilaveler sayesinde ortaya çıkmadı. Ancak bu sonsuza kadar süremez. Öyle yada böyle, bu ekonomiler sonunda azalan verimlerin zorlukları ile yüz yüze gelecek. Böyle bir olay sürdürülebilir içsel büyümenin olanaklarının tüketilmesine yol açacaktır. Formel olarak, Jones düşüncelerini aşa ğ ıdaki gibi ortaya koydu. Onun bakış açısında Ar-Ge fonksiyonunun gerçek biçimi şu şekilde olmak zorundaydı : Ᾱ =y

28 Burada 0< <1 parametresi geçmişteki bilginin eskimesinin boyutunu göstermektedir. 0< λ <1 ise, araştırma ürününün kopyalanma hızını göstermektedir. g = n Bu denklemden yola çıkarak şunları görebiliriz: E ğ er Ө =1 (Romer), e ğ er n>0, ekonomi dengeli büyüme patikasına sahip olmayacaktır; g, ba ğ lı olmayıp (ölçek etkisi), n’e ba ğ lıdır (oran etkisi) di ğ er türlü Müşvik olan bir hükümetin maliye politikaları, (yukarıda oldu ğ u gibi) ara malı girdi üretimini sübvansiye etmek gibi, g nihai anlamda n tarafından belirlendi ğ inden, büyüme üzerinde uzun dönem etkilere sahip olmayacaktır.

29 Schumpeteryen Büyüme Bir ekonomik aktivite olarak teknolojik yenili ğ i çevreleyen süreçte do ğ asını ve yapısını ilk kez çalışan Joseph Schumpeterdir. Schumpeter yenilik yapanlara marjinal maliyetlerinin üstünde fiyat belirleme olana ğ ı tanıyan rekabetçi olmayan, monopolist piyasaların koşullarını ortaya konan Romelgil gelene ğ in bir öncüsüydü. Schumpeterin analizinin temel ayırt edici özelli ğ i teknolojik yenili ğ in aynı zamanda eski teknolojilerin yıkımını içeren bir süreç olarak alınmasıdır.Her yeni bir yenilik yeni üretim ve yönetim teknikleri yaratmaktadır.

30 Sürdürülebilir Büyüme İ çin Schumpeteryen Yaratıcı Yıkımın Prensipleri Ekonomik büyümenin Schumpeteryen bakış açısı,yenilikçilerin tekelci güçleri temelinde teknolojik olarak ileri ürünleri ortaya çıkardıkları ve yeni ürünlerin eski ürünlerin,yeni tekniklerin eski tekniklerinden yeni kurumların eski kurumların yerini aldı ğ ı bir sürekli yaratıcı yıkım sürecidir.Ekonomik büyüme ne sermaye birikimidir nede mistik bir teknolojik de ğ işme sonucunda üretim fonksiyonunda kaymadır.Ekonomik büyüme yapısal de ğ işmedir. Yaratıcı yıkım ile karakterize edilen her yeni ürünün eski ürün ve tekniklerin yerini aldı ğ ı bir ortamda bu tür karlar şunlara ba ğ lı olacaktır:

31 i.Pozitif karı garantileyecek maliyetlerin üzerinde bir monopolcü bir kar marjı, Ц ; ii.Daha gelişmiş bir ürünün ortaya çıkarılması ve onun işinin yerini alıncaya kadar girişimcinin faaliyetini sürdürmeyi bekledi ğ i süre,D; iii.Mevcut üretiminin miktarı,x; Bu koşullar altında schumpeteryen yenili ğ in kar fonksiyonu basitçe aşa ğ ıdaki gibi yazılabilir: Π = Ц E[D]x Daha önce Romergil çerçevede oldu ğ u gibi,her bir yeni ürün x in kaynakları 1 girdi çıktı katsayı ile kullandı ğ ını varsayın.Dolasıyla üretimin toplam miktarı aşa ğ ıdaki kadar kaynak gerektirmektedir: X=(1-n)R

32 Girişimci yenilik faaliyetinin maliyeti bu yenilik faaliyetin sonucu üretilecek ürünlerden elde edilecek gelecekteki karları bugünkü de ğ erini eşit oldu ğ u noktaya kadar kaynak kullanacaktır.Bu yeni arbitraj olmama koşulu şöyle ifade edilebilir: PVI= ) Burada yeniliklerin bugünkü de ğ eri,PVI,yalnızca beklenen karların düzeyine,E[ π ],de ba ğ lıdır.Bu karlar şimdiki de ğ erler cinsinden ifade edilmek için piyasa faiz oranı r ile indirgenmektedir

33 Schumpeteryen Ekonomide Uyumun Dinamikleri Yaratıcı yıkım patikasında hareket eden schumpeteryen ekonomi yukarıdaki denklemler ile tasvir edilebilir.PVI kar marjı Ц nun ve kullanılan kaynaklar R nin açık bir biçimde artan bir fonksiyonudur.PVI devam eden araştırmayı arttıran,yenili ğ e ayrılan kaynaklar N veya araştırmacıların verimlili ğ i gibi faktörlere göre azalmaktadır.PVI,r ile ters ilişkilidir.Bütün bu bilgileri bir araya getirerek PVI nın de ğ işmesinin kurallarını şöyle yazabiliriz: PVI=PVI( Ц,R,N, Ө,r) Son olarak,beklenen yenilik sayısı E[A], Ө ve N ile do ğ ru yönlü ilişkilidir. Kar marjından bir artışın veya piyasa faiz oranından bir azalışın yenili ğ in bugünkü de ğ erini arttıraca ğ ını ve böylece yenili ğ in faaliyetine ayrılan kaynakların denge miktarının yükselece ğ ini gösterir.

34 Dış ticaret her iki ülkenin firmalarının daha çok kaynak kullanmalarına ve dolayısıyla yukarıda tartıştı ğ ımız gibi PVI da bir artışla karşı karşıya kalmalarına olanak sa ğ layacaktır.Bunun sonucu olarak,mevcut kaynak miktarındaki artış ve ticaret koşullarında genişleyen piyasa daha hızlı yenilik faaliyetine ve böylece kapalı ekonomidekinden daha hızlı büyümeye izin verecektir.

35 GENEL DE Ğ ERLEND İ RME Ülkeler arasındaki kişi başına gelir farklarının do ğ ası ve nedenleri üzerine yaklaşık 250 yıldır yapılan araştırmalardan ne ö ğ rendik? Bu kitap belki de yanıtlamak istedi ğ inden daha çok soru ortaya koydu ve genç meslektaşların zihinlerini daha çok karıştırdı. Kitabın önemli bir argümanı ekonomik büyüme meselesi ile ilgili soruların nihayetinde çıktının çeşitli sosyoekonomik sınıflar ve birimler arasında nasıl da ğ ıtıldı ğ ına ilişkin sorunlar ile ilgili olgudur. Büyüme politikalarının belirlenmesi da ğ ıtım süreçlerinin belirlenmesi ile iç içedirler.Bölüşüm alternatifleri ile ilgili açık bir bakış açısı olmadan ekonomik büyüme ile ilgili teori geliştirme anlamlı de ğ ildir.Benzer biçimde,tasarrufları nihai olarak fiziki yatırımlara dönüştüren ekonomik sürecin do ğ asının önemli oldu ğ u ve küçümsenmemesi gerekti ğ i gösterildi

36 Ortodoks iktisatçıları;tümüyle rasyonel karar birimleri ile birlikte pürüzsüz ve sürekli bir üretim çevrelerinde faaliyet göstermek biçimindeki bakış açıları,büyümeyi,tasarruf oranı,işgücünün uygun e ğ itimi,do ğ ru teknoloji,do ğ ru kurumlar gibi anahtar de ğ işkenler ile ilgili birkaç kritik kararın basit bir seçimi ile elde edilebilecek bir denge süreci olarak görmektedir. Yine de,ekonomik büyüme tarihi,ülkeler arasındaki kişi başına gelir farklarının ve ülkelerin zaman içerisinde nasıl sürdürülebilir büyümeyi sa ğ ladıklarının fiziksel sermaye,insan sermayesi,teknolojik ve sosyoekonomik kurumların uygun bir bileşiminin nihai sonucu oldu ğ unu açıkça ortaya koydu.

37 POL İ T İ KA REFORMUNUN EKONOM İ S İ VE POL İ T İ KA UZAYI Bu kitap 2007’den hemen önceki yıllar iktisatçıların bütün sorunların yanıtlarını bildiklerini düşündükleri ılımlı bir dönemi yansıtmaktaydı. Erik Reinert’in 2008’de Aalbor’da verdi ğ i seminerden bir pasaj alırsak, 1990’dan beri ekonomik Ortodoksluk bir dizi konu saptıran düşünce ortaya koydu: Fiyatları do ğ ru tespit et, Mülkiyet haklarını koru, Do ğ ru kurumları oluştur, Do ğ ru bir yönetişim sa ğ la, Rekabet ortamını oluştur, Do ğ ru girişimcili ğ i sa ğ la, Do ğ ru e ğ itimi sa ğ la, Do ğ ru iklimi gerçekleştir, Do ğ ru hastalıklara sahip ol

38 Reinert’e göre yukarıdaki listede kayıp olan şey ‘do ğ ru ekonomik aktiviteleri geçekleştir’ ifadesidir. Anahtar argümanlardan birisi,örne ğ in,son yirmi yılda moda haline gelen do ğ ru politikalara ba ğ lılı ğ ın ekonomik büyüme ve refaha götürecektir. Serbestleştir,özelleştir ve regülasyonları kaldır. Bu argümanlardan birisi ticaret serbestisi ile ekonomik büyüme arasında do ğ al bir ilişkinin var oldu ğ udur: Ticaretin serbestleştirilmesi maddi refahta bir artışa yol açacaktır. Ancak,ticaret serbestisi ve ekonomik büyüme arasında bir ilişkinin oldu ğ u nosyonu ve bu ilişkinin zorunlu olarak var oldu ğ u sıklıkla sorgulandı ve bu konuda ki sorunlar Rodriguez and Rodrig (2011) tarafından yapılan dikkatli bir çalışmada ortaya kondu.

39 Bu argümanlardan birisi ticaret serbestisi ile ekonomik büyüme arasında do ğ al bir ilişkinin var oldu ğ udur: Ticaretin serbestleştirilmesi maddi refahta bir artışa yol açacaktır. Ancak,ticaret serbestisi ve ekonomik büyüme arasında bir ilişkinin oldu ğ u nosyonu ve bu ilişkinin zorunlu olarak var oldu ğ u sıklıkla sorgulandı ve bu konuda ki sorunlar Rodriguez and Rodrig (2011) tarafından yapılan dikkatli bir çalışmada ortaya kondu. Bir çok çalışma e ğ itimin ekonomik büyümeyi ve gelir farklarını açıklamada kırılgan bir de ğ işken oldu ğ unu ortaya koydu.Bu ba ğ lamda Tanzi ve Lee tarafından 1996’da yapılan ufuk açan bir çalışma,uygun veri politikası ile büyümeyi ilişkilendiren güçlü bir kanıtın olmadı ğ ını ortaya koydu.

40 Şekil 7-7 ABD ve İ ngiltere’deki büyüme oranlarının bir yüzyıldan daha uzun bir süre boyunca hemen hemen istikrarlı oldu ğ unu gösterdi,yani politika kaymaları çok fazla etki yapmadı.Elbette bu ekonomi politikasının büyüme üzerine etki yapmadı ğ ı iddası anlamına gelmemektedir;ama yalnızca bugünün fakir ülkerinde tanık oldu ğ umuz ekonomik problemlere mucizevi cevaplar verecek do ğ ru politikaları aramak üzerine gereksiz vurgunun kıt araştırma zamanı israf edebilecegi konusunda bir uyarıdır. Dahası,problemin zaman boyutununda farkında olmalıyız.Pakistan’da 1992’de ortalama refahın İ ngiltere’de 1820’deki ile yaklaşık olarak aynı oldu ğ unu ileri sürebilir miyiz? Kesinlikle hiçbir duyarlı insan bu sorulara pozitif yanıt veremez. O zamana göre ticaret hadleri ve faktör fiyatları tamamen farklıdır;metropoller ve koloniler temelindeki uluslararası iş bölümü tamamen de ğ işti;yeni kurumlar ve teknolojiler karşılaştırılamaz zevklere,tercihlere, tüketim davranışlarını ve benzerlerine yol açtı.

41 Bu kitapta tartıştı ğ ımız teorilerin ço ğ u ekonomik büyüme problemine yaklaşımlarında tarihsel ve sosyal olmayan bir gelene ğ e sahiptirler.Sanki modeller herkes için ve her zaman diliminde geçerli gibidir.Büyüme teorisinin ço ğ u büyüme sürecinin nihayetinde hem kısır hem de üretken döngüler içeren bir süreç oldu ğ u gerçe ğ ini göremediler.

42 YEN İ BÜYÜME TEOR İ LER İ N İ N KALKINMA POL İ T İ KASI ÖNERMELER İ Gerçekte çok sayıda ……,ama,sanayi devriminden beri gözlemlenen büyüme-durgunluk-kriz ile ilgili bilgimizin tarihi veri iken,gelin bu önermelerin bir listesini ö ğ renelim. Birincisi;2007 yazından beri ortaya çıkan olaylar birikim ve bölüşümün politik ekonomi sorunlarını anlama ihtiyacını açıkça ortaya koydu.Bir yada iki anahtar politika müdahalesini araştıran sosyal ve tarihsel olmayan,teknik modeller temelindeki öngörüler bu görevi yerine getiremediler. İ kincisi;biriken kanıtlar açıkça olası büyüme edinimleri üzerinde göreli olarak eşit bir gelir da ğ ılımının önemini ortaya koymaktadır. Üçüncü bir ders uzmanlaşmaya yönelik dışsal politikalar ile ilgilidir.Uluslararası ticaretin neoklasik teorilerinin ço ğ u karşılaştırmalı üstünlük görüşüne dayanmaktadır.

43 Ekonomiler sonsuza dek mevcut kaynak donanımları ile yaşamak zorunda de ğ ildirler;uzun dönemde dinamik karşılaştırmalı üstünlüklerini teşvik edecek politikalar geliştirebilirler.Dahası,uluslar arası ekonomi dünyası açıkça ticaret formlarının rekabetçi piyasalardaki karşılaştırmalı üstünlüklerce yönetilmediklerini, ama uluslararası şirketlerin global üretim a ğ larının dikey entegrasyonunun co ğ rafyasını belirleyen idari kararları ile tümüyle mutlak üstünlüklerin fırsatlarınca yönetildi ğ ini gösterdi. Bu gözlemlerin ima etti ğ i şey büyümenin il günlerinde ticaret ve sanayileşme politikasının,zaten iyi yapılan şey üzerinde yo ğ unlaşması yerine yeni şeyler yapmaya yönlendirilmesidir. Dördüncü olarak;başarılı büyüme örneklerine imalat sektörlerinde büyük ölçekli genişlemelerin eşlik etti ğ i gözlemlendi.Temel tarımsal ve mineral kaynak kullanımı geleneksel sektörlerden imalat endüstrilerine kaynak transferinin önemi başlangıç kalkınma literatürünün açıkça ifade edilmiş yapısal bir koşuludur.Büyümeye eşlik eden yapısal transformasyonların anlaşılmasının yolunu açan Lewis’in kırsal işgücünün modern endüstrilere sınırsız transferi hakkında çı ğ ır açan makalesiydi.

44 Ancak yeni bir araştırma çizgisi yavaşça ortaya çıktı ve gerçekte bu bizim teşhisi özetlemede beşinci noktamızdır; ekonomiler, teşviklerinin yapısının yalnızca seçilen politikalara ba ğ lı olmayıp,ama aynı zamanda,kurumsal yapı ve sözleşmelerin uygulamasını belirleyen politik durumlara –özellikle legal sistem-ba ğ lı oldu ğ u basit gerçe ğ inin farkına vardılar.Tekrar tekrar gözlemlendi ki ; ….reformun farklı alanları arasında önemli tamamlayıcılıklar söz konusuydu:örne ğ in,kaybedilen ticaret gelirini telafi edecek mali kurumlar yok ise ticaret liberalizasyonu işe yaramayacak,sermaye piyasaları genişleyen sektörlere finans sa ğ lamayacak,gümrük görevlileri uzman ve dürüst de ğ ildirler,işgücü piyasaları geçici işsizli ğ i azaltacak biçimde çalışmamaktadır,vb.

45 Kurumların rolü üzerindeki kesin odaklanma Doran Acemo ğ lu,Simon Johnson,James Robinson,Mancur Olson ve Dani Rodrik’in katkıları ile elde edildi.Bu katkıların daha ileri bir de ğ erlendirmesi olarak,geleneksel Bretton- Woods çevrelerince önerilen piyasa uyumlu politikalardan ayrı olarak piyasa güdümlü teknoloji politikalarının öneminin artan biçimde farkına vardık. Piyasa güdümlü teknoloji politikaları kavramı,bazıları piyasa di ğ erleri hükümetçe belirlenen sanayi ve teknolojik gelişmeyi teşvik eden geniş bir politikalar dizisini kapsamaktadır. Geleneksel piyasa uyumlu reform yaklaşımı,tipik olarak gündemini,ticareti hızlı ve sınır boyunca liberalize ederek veya finansal piyasaları güçlendirerek,ama sübvansiyon ve yönlendirmenin her elementini ortadan kaldırarak vb yollarla firmalara rekabetçi teşvikleri geliştirme ile sınırlandırmaktadırlar.

46 Her şeyden öte,şimdi şunları ö ğ rendik; Önceliklerin tespit edilmesi,ba ğ lantıların belirlenmesi ve teknolojik gelişmenin özendirilmesi,ders kitaplarında ki denge piyasalarının hesaplanabilir gücünden ziyade,bir bakış açısını ve bir stratejiyi gerektirmektedir. Ve ekonomik problemlere bölüşüm ile ilişkili politik ekonomi yaklaşımı vazgeçilmezdir. (Erinç Yeldan’dan aktarılan)


"B İ LG İ EKONOM İ S İ VE YEN İ L İ K AR-GE TARAFINDAN YÖNLEND İ R İ LEN BÜYÜME Erinç Yeldan büyüme kitabından." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları