Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sabreden Zafere Ulaşır

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Sabreden Zafere Ulaşır"— Sunum transkripti:

1 Sabreden Zafere Ulaşır
SABIR SABREDEN ZAFERE ULAŞIR Bir engelle karşılaşıp onu aşmak için girişimde bulunduk ve engeli aşamadık ise, hareket tarzımızı değiştirmemiz neticeyi de değiştirebilir. Örneğin eli¬miz¬de 20 anahtar var ve hangi anahtarın kapıyı açtığını bilmi¬yor isek, yapacağımız şey bü¬tün anahtarları teker teker dene¬mektir. Yirminci anahtarla da olsa mutlaka kapıyı açarız. Fakat ısrarla yanlış anahtarla kapıyı açmaya uğraşır isek saatlerce de uğraşsak, kapıyı açmamız mümkün olmaz. Felaketlere, dertlere, sıkıntılara karşı tahammül göstermek, dayanmaya çalışmak ve gereğini yerine getirmek sabırdır ki, bir diğer anlamı tevekkül ve teslimdir. Sebeplere başvurmak ve Allah’ın (c.c) verdiği sonuca razı olmak tevekkül ise, Müslüman da, sonuç ne olursa olsun teslim olandır. Bu sabrın sonucu olan tevekkül ve teslimiyetin meyvesi ise, Allah-u Teâlâ’nın sevgisidir. En büyük huzursuzluk ve mutsuzluk olan sabırsızlık ne anlama geliyor? Evet, bir de insan aciz ve zayıf olduğu için de, bir musibet karşısında yakınma ve şikâyet anlamında ağlar. Kendi zayıflığımızı, çaresizliğimizi, yardıma muhtaç oluşumuzu, ağlayarak ifade ederiz. Fakat bu şikâyetlerimizin şeklini güzel tayin etmemiz gerekir. Verilen örnek gereği, sabır kahramanı Hz. Yakup’u yoldaş almalıyız. Hazin durumumuzdan dolayı şikâyetimiz Allah’a (c.c) olmalı. Yoksa başımıza getirdiklerinden dolayı, ondan olmamalı. Cenab-ı Hakk’ın bir ismi de “Es-Sabûr”dur; " ezelde koyduğu kanunlara sadık kalan, onları bozmayan" manâsına gelir. İnsandaki sabır kuvveti de Sabûr olan Allah’ın insan mahiyetine koyduğu bir dayanma gücü ve sebat duygusudur. Mesela, birisinin evladı öldü. Evladın ölmesi on birim şiddetinde bir musibet olsun. Cenab-ı Hak o kişiye, o musibete sabredebilmesi için on birimlik bir sabır kuvveti gönderiyor. Musibetin kuvveti on birim olduğundan, sabır da on birim geliyor. Ancak evladı ölen kişi kendisine gönderilen bu on birimlik sabır kuvvetini iyi kullanamıyor. Çocuğunun geçmişteki günlerini ve onunla geçmişte geçirdiği hatıraları düşünerek on birimlik sabır kuvvetinin bir kısmını geçmişe gönderiyor. Ve eğer ölmeseydi gelecekte şöyle şöyle olurdu diye düşünerek bir kısım sabır kuvvetini de geleceğe gönderiyor. Geriye az bir sabır kuvveti kalıyor. Musibetin kuvveti on birim şiddetinde olup, elindeki sabır kuvveti ise az kaldığından; artık o musibete sabredemiyor ve feryat etmeye başlıyor. Eğer sabrını dağıtmayıp hepsini hazır zamanda kullansaydı, o musibete elbette dayanabilirdi. Allah’ın insana bütün zorluklara yetecek derecede bir sabır kuvveti ver¬miş. Fakat insan bu kuvveti geçmiş ve geleceğe dağıttığından, şimdiki zamandaki zorluklara sabrı kâfi gelmez. Sabırlı dediğimiz insanlar bu hakikati anlayıp sabırlarını yalnızca şimdiki zamana tahsis edenlerdir. Hedefe doğru yürüyen her insan mutlaka engellerle karşılaşır. Bu engelleri aşmak ancak sabırla mümkündür. Sabırlı olmayan insanlar engellerle karşılaşınca cesaretlerini kaybeder, yığınlaşır ve hedeflerini terk ederler. He¬deflerini terk etmeyen, direnen, sabreden insanlar hedeflerine ulaşırlar. Bu yüzden “Sabreden zafere ulaşır” denmiştir. Sabreden Zafere Ulaşır

2 HASTALIK VE MUSİBETLERE
NERELERDE SABIR HASTALIK VE MUSİBETLERE SABRETMEK İBADETLERDE SABIRLI OLMAK GÜNAHLARA KARŞI İLİM ÖĞRENMEDE

3 SABIR TESLİMİYETTİR ALLAH’A METANETTİR OLMAKTIR ÜMİTVAR GÜVENMEKTİR İBADETTİR OLGUNLUKTUR ELDEN GELEN GÖSTERMEKTİR GAYRETİ SAMİMİYETTİR (İHLAS)

4 Sabrın Anahtarı Geçmiş ve geleceği düşünmeden hazır güne odaklanmak
Planlama yapmak

5 Hedefe Doğru Yürüyen İnsan Mutlaka Engellerle Karşılaşır.
TAŞI DELEN SU DAMLASI Bin yıldan önceki asırlarda Bağdat'ta okula giden bir çocuk vardı. Çok fazla ders çalışıyordu. Ama bir türlü dersleri anlamıyordu. Öğretmenleri de bu çocukla bir süre uğraşmışlar sonra onlar da uğraşmaktan vazgeçmişlerdi. Çocuk, bu duruma çok üzülüyordu. Arkadaşları onu çoktan geçmişlerdi. Günlerden bir gün Çocuk: — Bu kadar uğraştım, çabaladım, dersleri bir türlü anlayamadım. Okumak bana göre değilmiş. Ben en iyisi köyüme döneyim, tarla işlerine bakayım, diye karar verdi. Ertesi sabah erkenden yola koyuldu. Az gitti, uz gitti. Yol uzun, güneş yakıcıydı. Yorulmuş ve terlemişti. İlerde bir mağara gördü. İçine girmeye karar verdi. Mağaradan içeri baktı. İçerde hiçbir şey yoktu. Sevindi. İçeri girdi. Birkaç lokma bir şey yedi. Uyumak ve dinlenmek için bir köşeye uzandı. Gözleri mağaranın tavanından yere damlayan suya takıldı. Yukarda birikiyor, büyüyor ve damla kendini taşıyamayacak kadar büyüyünce kopup yerdeki taşın üstüne düşüyordu. Kim bilir kaç yıldır bu damlacıklar düşüyordu! Damla, düşe düşe yerdeki taş oyulmuştu. Oysa taş sertti. Su damlası ise yumuşacıktı. Yumuşacık su damlası nasıl oluyor da taşı deliyordu? Yumuşak bir su damlasının sert bir kayayı delmesi mümkün mü? Eğer mümkünse bu nasıl gerçekleşir? Gibi sorular sorulur. Bu sayesinde çocukların bir işte sebat etmenin, gayret etmenin ve istikrarlı bir şekilde çalışmanın önemini anlamaları sağlanır. Birden beyninde şimşekler çaktı. Yumuşacık su damlaları senelerce damlaya damlaya sert taşları delmişti. Kendisi de ısrarla derslerine çalışır, okuma isteğiyle öğretmenlerini dinlerse zamanla kafasına bir şeyler girerdi. — Benim kafam şu taştan daha sert değil ya, diye söylendi. Önemli olan sebat etmek, sabırla, azimle çalışmaktı. Gördüğü su gibi sebat etmek... O zaman kitaplarda yazılı olanlar, öğretmenlerin anlattıkları muhakkak kafasına girecekti. Birinde anlamazsa diğer okuyuşunda anlayacaktı. Artık başaracağına dair kesin inanç oluşmuştu. Kendine güvenli bir şekilde mağaradan ayrıldı. Hızla okuluna geri döndü. Çalıştı, çabaladı, arkadaşlarına yetişti. Öğretmenleri ondaki bu gayreti görünce çok seviniyorlardı. Çocuğun başarması için ellerinden geleni yaptılar. Bir işte başarılı olmayı, sonuna kadar gitmeyi aklımıza koyarsak başarılı olabileceğimize aksi takdirde başarının mümkün olmadığına dikkat çekilir. Bizde bir gayret olmadıkça başkalarının bizim hakkımızdaki gayretlerinin bir işe yaramayacağına, ancak gayret bizde olursa sonucun iyi olacağına dikkat çekilir. Çocuk, arkadaşlarını geçmişti bile. İlerleyen zaman içinde büyük bir bilgin oldu. Okuma sevgisi ve ısrarlı çalışması onu başarıya ulaştırdı. Kitapları asırlar geçmiş bugün bile ellerde dolaşıyor. Kendisine nasıl başarılı olduğunu soranlara: — Küçücük ve yumuşacık damlalarla delinen taştan ibret aldım, diye cevap verdi. Bu bilgin, "Taş oğlu" manasına gelen İbn-i Hacer adıyla tanındı. Büyük bir İslâm âlimidir.

6 Allah insana bütün zorluklara yetecek derecede sabır kuvveti vermiştir.
SABREDENLER ALLAH’IN YARDIMINA MAZHAR OLURLAR Peygamberimiz (asm) İbn Ab¬bas’a şöyle nasihat etmiştir: “İlim mü’minin dostudur. Hilim onun veziri, akıl onun yol göstericisi, amel onun kayyımı, Rıfkı onun babası, yumuşaklık kardeşi, sabır ise onun askerlerinin, ordusunun komutanı hükmündedir.” Hırs mahrumiyet sebebidir. Sabır ise müşkülatın anahtarıdır ki “Hırslı adam daima zarar ve ziyandadır, sabır ise kurtuluşun, ferahın anah¬tarıdır” durub-u emsal hük¬müne geçmiştir. Demek Cenâb-ı Hakk’ın inâyet ve tevfiki, sabırlı adamlarla beraberdir. Peygamberimiz de bu konuda “Teenni Allah’dan, acele ise şey¬tandandır.” der. Kavak ile Kabak Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse, kavak ağacıyla aynı boya gelmiş Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: - Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? - On yılda demiş kavak - On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak - Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak - Doğru! demiş ağaç ''Doğru!'' Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak, önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış Sormuş endişeyle kavağa: - Neler oluyor bana ağaç? - Ölüyorsundemiş, kavak - Niçin? diyerek devam ettirmiş sorusunu, Ağaç: - Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için

7 Geleceğe hakim olmanın yegane çaresi sebat etmektir!
Meşhur Türk Hükümdarı Timurlenk - Seni erlikten başbuğluğa yükselten nedir? Diye sordular. Timurlenk şu cevabı verdi: - Asla ümitsizliğe düşmedim… O kadar zorlukla karşılaştığım halde hiç birisinden yılmadım ve bir maksadıma erişmek için bir karınca bana örnek oldu: Bir gün düşmanlarımdan kaçmış bir harabeye sığınmıştım. Her yerden ümidi kesmek üzere olduğum bir anda gözüm bir karıncaya ilişti. Karınca kendinden büyük bir buğday danesini almış bir yıkıntının üzerinden aşırmak için uğraşıyor; fakat taşıdığı şey kendisinden büyük olduğu için sonuna kadar götüremiyor, düşürüyordu. Dane yuvarlanarak duvarın dibine düşüyor, karınca tekrar inip rızkını alıp götürmeye uğraşıyordu. Bu hal elliden fazla oldu; ama karınca da nihayet maksadına erişti. Karıncanın bu azmini gördükten sonra bende bir ümit peyda oldu. Kendi kendime: ”Ben bu karınca kadar da mı olamayacağım.” dedim ve maksadıma erinceye kadar hiç bir zorluktan yılmadım.

8 Lider Olmanın En Mühim Şartı Sabırdır
İmam-ı Şafi «insanları idare etmek, vahşi hayvanları idare etmekten zordur» der. Lider Olmanın En Mühim Şartı Sabırdır: İmam Şafii “İnsanları idare et¬mek, vahşî hayvanları idare et¬mekten zordur.” der. İnsanların başına geçip onları idare etmek, yönlendirmek dünyanın en zor işlerindendir. Bu işlerin üstesinden gelmenin en mühim şartı da sabırdır. Kur’an’da İsrail oğullarından bir kısmının dinde önderler oluşunun sebebi olarak sabır gösterilir: “Onlar sabrettikleri zaman biz de onları emrimizle yol gösteren imamlar, liderler yaptık” (Secde, 24.) Bu ayete göre sabrı olmayan lider olamaz ve olmamalıdır. Peygamberimiz de şöyle buyurmuştur: “Belanın en şiddetlisine maruz olanlar peygamberlerdir. Sonra onlara yakın olanlar, sonra onlara yakın olanlardır.” (Tirmizî, Ahmet) “Allah yolunda benim korkutulduğum kadar hiç kimse korkutulmadı. Allah yolunda bana eziyet edildiği kadar hiç kimseye eziyet edilmedi.” Peygamberimizin hayatına baktığımız zaman, O’nun hayatı boyunca zorluklarla karşılaştı¬ğını, fakat O’nun sabır ve sebatla bunların üstesinden geldiğini görürüz. Mekke’de müşrikler, Medine’de ise münafıklar ve Yahudiler daima Peygamberi¬mize eziyet etmişlerdir. Üstelik Peygamberimiz bazen yeni Müslüman olan, iman kalbine yerleşmemiş insanların veya bedevîlerin kabalıklarına da tahammül ediyordu. Bir defasında ganimeti paylaştırmış ve bir şahıs O’nu âdil olmamakla itham etmişti. Şöyle buyurdu: “Allah ve Resulü âdil olmazsa kim âdil olur. Allah Musa’ya rahmet etsin, O’na bu bana yapılandan daha çok eziyet edilmişti de O sabretmişti.

9 Peygamberlerin ortak özellikleri sabırdır.
«Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık.» Secde-24 Peygamberlerin ortak özellikleri sabırdır. Belanın en şiddetlisine maruz olanlar peygamberlerdir. Allah yolunda bana eziyet edildiği kadar hiç kimseye eziyet edilmedi. Allah yolunda benim korkutulduğum kadar hiç kimse korkutulmadı. Allah yolunda bana eziyet edildiği kadar hiç kimseye eziyet edilmedi

10 «Sağ Elime Güneşi, Sol Elime Ayı Verseniz Ben Bu Davadan Vazgeçmem»
Peygamberimiz (asm) Mekke’de peygamberliğini ilan ettiği yıllarda müşrikler O’nu vazgeçirmek için makam, para, kadın teklif etmişlerdi. O onların bu teklifine “Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseniz, ben bu davadan vazgeçmem” diyerek karşılık vermişti. Bu sözleri O’nun davasında ne kadar kararlı olduğunu göstermeye kâfidir. Mekke’de iken panayırlarda bü¬tün kabileleri her sene dolaşıyor, İslâm’ı tebliğ ediyordu. Yumuşak, nazik davrananların yanında, kaba ve çirkin davrananlar da oluyordu. Birisi “Ey Muhammed! Biz seni kovmaktan bıktık, sen gelmekten bıkmadın” demişti. Peygamberimizin bıkmadan usanmadan yaptığı tebliğ, nihâyet 13 yıl sonra semere vermiş, Medineliler Müslüman olmuştu.

11 «Ey Muhammed! Biz seni kovmaktan bıktık, sen gelmekten bıkmadın»

12 Merdivenleri Sırayla Çık
Merdiven Örneği Dünyada bir merdivenin basamakları gibi hedeflere ulaşmanın basamakları vardır. Sabırsız adam dikkat ile hareket etmediği için, basamakları ya atlar düşer veya noksan bırakır, maksadına çıkamaz. Onun için hırs mahrumiyete sebeptir. Sabır ise zorlukların anahtarıdır. 1) Hırs; hasaret ve muvaffakiyetsizliğin sebebidir. 2) Sabır; kurtuluşun anahtarıdır. Durub-u emsal hükmüne geçmiştir. Demek Cenab-ı Hakkın inayet ve tevfiki sabırlı adamlarla beraberdir.

13 Neden Sabırsızlanıyoruz?
Neticede acelecilik etmek Hazır anı düşünmemek Hazır ana kanaat etmemek

14 İnsanlarda riyanın karışmayacağı, hakiki tek vasıf sabırdır.
(Abdülaziz Bekkine) Her güç sabır ile zaman birleştirilerek sağlanır. (Balzac) Sabır, kurtuluşun anahtarıdır. Mevlana Şükürle sabır birer binek hayvanı olsalardı, hangisine daha önce bineceğimi kestiremezdim. (Hz. Ömer r.a) Bedende baş ne ise, imanda da sabır aynıdır. Başsız beden olmayacağı gibi, sabırsız da iman olamaz. Hz. Ali (R.A) Sabrı olmayanlar ne kadar fakirdirler. Shakspeare


"Sabreden Zafere Ulaşır" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları