Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Osmanlı Basın Tarihi. Genel Bilgiler Gazete, haber, bilgi,bulmaca ve reklam içeren, genellikle düşük maliyetli kâğıt kullanılarak basılan ve dağıtımı.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Osmanlı Basın Tarihi. Genel Bilgiler Gazete, haber, bilgi,bulmaca ve reklam içeren, genellikle düşük maliyetli kâğıt kullanılarak basılan ve dağıtımı."— Sunum transkripti:

1 Osmanlı Basın Tarihi

2 Genel Bilgiler Gazete, haber, bilgi,bulmaca ve reklam içeren, genellikle düşük maliyetli kâğıt kullanılarak basılan ve dağıtımı yapılan bir yayım olup halka güncel olaylara ilişkin bilgi verme amacı gütmektedir. Genel olarak yayınlandığı gibi, özel bir konu üzerinde de yayınlanabilir ve genellikle günlük ya da haftalık olarak yayınlanır.haberbilgibulmacareklamkâğıt Büyük boy: 578 mm x 380 mm: Özel konuları işleyen genellikle entelektüellere hitap eden gazete formatıdır Büyük boy Tabloid: 380 mm x 300 mm: The Sun, The National Enquirer, The National Ledger, The Star Magazine, New York Post, The Globe gazeteleri gibi sansasyonel haberlere yer veren halka hitap eden gazetelerdir. TabloidThe SunThe National EnquirerThe National LedgerThe Star MagazineNew York PostThe Globe Berliner veya Midi: 470 mm x 315 mm: Avrupa gazeteleri genellikle bu boydadır. Örneğin Fransız Le Monde, İtalyan La Stampa. İnternet ve TV medyası karşısında sürekli kan kaybeden reklam gelirleri artıp baskı maliyetleri artan pek çok büyük boy gazetede midi formata dönmektedir. 12 Eylül 2005 tarihinde ünlü İngiliz gazetesi The Guardian midi formata dönmüştür. Belçika'da De Standaard ve İsviçre'den Fluck gibi ciddi içeriğe sahip gazetelerin tiraj kayıplarını ve maliyet sorununu çözmek amacıyla tabloid formata geçerek başarılı olmaları Türkiye'de de tartışılmış hatta Radikal gazetesinin tabloid olarak yayımlanması gündeme gelmiştir. BerlinerAvrupaLe MondeLa StampaTVreklamDe StandaardİsviçreFluckRadikal gazetesinin Kompakt, gazete endüstrisinde kullanılan broadsheet kalitesindeki baskının, tabloid formata basılmasıyla ortaya çıkan gazete formatıdır. The Times gazetesi bu formatta basılmaktadır. KompaktThe Times

3 Dünyada Gazetecilik İlk haber toplama ve dağıtma gazetesi Roma Senatosu'nca MÖ 59 yılında 2.000 kopya olarak çıkarılıp imparatorluğun değişik köşelerine dağıtılan Acta Diurna'dır. Fethedilen topraklar, siyasi gelişmeler, toplumsal olaylar, gladyatör dövüşlerinin sonuçlarını içeren Acta Duirna'yı Okuma bilen Roma vatandaşları yüksek sesle okuyarak okuma bilmeyenlere duyururdu. Çin'de Tang hanedanı döneminde dağıtılmaya başlayan Kai Yuan Za Bao adlı saray genelgesi de mandarinlerin başarıları konusunda haberlere yer verdigi için bu yönüyle bir gazete sayılabilir. 15. yüzyılda matbaanın keşfi gazete ve dergilerin hızla gelişmesine yol açmıştır. 16. yüzyılda Avrupa'da savaşlara tanıklık etmiş kimselerin birinci elden aktardığı birkaç sayfalık savaş haberleri yayımlandıktan sonra süreli yayımlanan ilk gazeteler ise 17. yüzyılın başlarında Almanya'nın bazı kentlerinde ve Belçika'nın Anvers şehrinde basılmıştır. Johann Carolus’un 1605 yılında yayınladığı aller Fürnemmen und gedenckwürdigen Historie adlı gazetesi kâğıt üzerine basılan ilk gazete kabul edilmektedir. İlk İngilizce gazete 1622 yılındaİngiltere'de yayımlanan Nathaniel Butter ilk Türkçe gazete ise 1828'de Kahire'de yayınlanmaya başlayan Vekayi-i Misriye'dir. Sanayi devrimi ile gelişmiş matbaa makinelerinin icat edilmesi gazetelerin tiraj ve maliyetlerini olumlu ölçüde etkileyerek gazete okuma alışkanlığının yaygınlaşmasına neden olmuştur. Londra'da yayımlanan The Times gazetesi, 1814 yılında yeni matbaa aletlerini edinince dakika da 1.100 baskı yapabilecek kapasiteye ulaşmıştırRomaActa DiurnaÇinTang hanedanıKai Yuan Za BaomandarinlerinmatbaanınAvrupasavaşAlmanyaBelçikaAnversJohann Carolusaller Fürnemmen und gedenckwürdigen Historieİngilizce1622İngiltereNathaniel ButterTürkçe1828KahireVekayi-i MisriyeLondraThe Times1814

4 Kai Yuan Za Bao

5 Matbaa Matbaanın ilk kez kullanılması Uzakdoğu’da başlamıştır. İlk matbaa, ağaç oyma tekniği kullanarak, M.S. 593'te Çin'de kurulmuş, ilk basılı gazete de M.S. 700'de Pekin'de çıkmıştır.8. yüzyılda Japonya’da baskı yapıldığı, İmparatoriçe Shotoko'nun Budizm’in kutsal metinlerini Sanskrit dilinde Çin alfabesiyle bastırdığı bilinmektedir. Bilinen en eski eksiksiz basma kitap olan Tianemmen ruloları Çin'de 868'de basılmıştır. İlk kez tek tek harfler dökerek baskı yapmayı da 1040 yıllarında Pi Sheng adında bir Çinlinin porselenden harfler kullanarak denediği söylenmişti.Uzakdoğu8. yüzyıldaJaponyaShotokoBudizmSanskritÇinPi ShengÇinlininporselenden Tun-Huang mağarasındaki buluntular, matbaayı Çinlilerden alan Uygurların 9. yüzyıldan itibaren baskı yaptığını göstermektedir. Öte yandan, Çin'den mi geldiği yoksa bağımsız mı geliştirildiği bilinmese de, Mısır'da 4. yüzyıldan itibaren kumaş üzerine ağaç oyma kalıplarla baskı yapılmaktaydı. Aynı teknikle Arapça metinlerin basılması 9. ve 10 yüzyıllarda gene Mısır'da başlamıştır.Uygurların9. yüzyıldan Avrupa'da ağaç oyma kumaş baskısını İslam dünyasından alarak başlamıştır. Özellikle 15. yüzyılda Avrupa’da matbaacılığın üssü olan Hollanda'da basım tekniği çok gelişmiştir. O dönemde hattatlarca yazılan ve hakkaklarca kazılan tahta kalıpların yanı sıra Harlem kentinde ilk kez tek tek harflerle baskı denemelerini 1430 yılında Lourens Janszoon Coster’in yaptığı sanılmaktadır. Avrupa15. yüzyıldaHollandahattatlarcahakkaklarcaHarlem1430Lourens Janszoon Coster Nihayet 1450'de Johannes Gutenberg, ortağı Fust ile birlikte Almanya'nın Mainz şehrinde metal harflerle basım tekniğini bulmuş ve matbaa uygulamıştır. Gutenberg'in üretimi, özellikle de 1455'de bastığı İncil, yüksek kalitesi ve ucuz fiyatıyla kısa sürede başarılı olmuş, yeni buluş Avrupa'dan başlayarak tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Daha sonra tipo baskıolarak adlandırdığımız bu matbaa tekniği sanayi devrimiyle doğan modern baskı makinalarının ve matbaacılık endüstrisinin temeli olmuş ve 20. yüzyıl sonlarına kadar gelmiştir.Johannes GutenbergMainztipo baskıbaskı makinalarının

6 Matbaa Gazetecilik öncesi evrede yapılan konuşmaların etkisini değerlendirmek hayli güçtür. Oysa yazının yarattığı etki öyle değildir. Yazılan her şey neredeyse kutsal kabul edilir ve hemen her yazara büyük saygı duyulurdu.. 1555’te Macar Kralı Ferdinand’ın elçisi olarak İstanbul’u ziyaret eden Hollandalı Anger Busbeck (1522-92), herkesin, gördüğü en ufak bir kağıt parçasını bile insanların üzerine basmamaları için büyük bir ihtimamla yerden kaldırdığını aktarmaktadır. Zengin bir insanın halk kütüphanesi yaptırması hayrat yaptırmak gibi dini bir icraat sayılırdı. Centralblatt für Bibliothekwesen, no. 6, 1907, matbaa öncesinde doksan bin kişinin kâtiplik işi ile uğraştığından söz etmektedir. Şu husus dikkat çekicidir ki, genel bir kitap sevgisine ve kopyalanan kitapların pahalı olmasına rağmen matbaa gayet geç bir tarih olarak 1728’de kullanılmaya başlanmıştır. Oysa İstanbul’da on beşinci yüzyılın sonunda Yahudilere ait, 1628’de de Ermeni ve Rumlara ait bazı basım evleri bulunmaktaydı.

7 Müslümanların Matbaası Çelebi Mehmet Efendiyi özel elçi sıfatıyla “Fransa’daki yenilikleri ortaya çıkartan koşulları gözlemlemesi ve bunların ne ölçüde Türkiye’de uygulanabilir olduğunu rapor etmesi için” Paris’e gönderildi. Bu seyahatinde Mehmet Efendiye oğlu Sait Efendi de eşlik etmişti. Genç adam matbaanın sağladığı faydalardan ziyadesiyle etkilenerek Avrupa’daki gelişimi buna atfetmiş, bunu Türkiye’ye tanıtmaya karar vermişti. Devrin vakanüvis’i Asım Efendi, şunu nakleder: [22] “… İnsanlığın habis ruhu olarak düşündüğü Fransız toplumunun düşünce ve hayal gücü yardımıyla pek çok güçlüğün üstesinden nasıl kolayca geldiğini gözleriyle idrak eden Said Efendi için her şey berraklaştı. Basım ve yayım yoluyla yüzlerce resimli kitabı kısa bir süre içinde ortaya çıkarmaları onun zihnine kazındı. Muazzam sanatın Türk topraklarında yayılması ve yüksek öğrenim için vazgeçilmez derecede önemli nadir ve pahalı eserlerin sayısının artırılmasında kullanılması onun dileği haline geldi.” Mehmed Effendi’nin Seyahat Kayıtları, Ebuz-Ziya Tabbı (İstanbul, 1306 [1890]), s. 4. Abdurrahman Şeref, Tarih-i Devlet-i Osmani, İstanbul İkinci Baskı 1900, Cilt: II, s. 153.

8 Endişelerin Giderilmesi Teklif edilen yeniliğin dedikodusu bile bütün İstanbul’u ele geçirdi. Hayatlarını kitap kopyalarak geçiren binlerce hattat mesleklerini büyük bir tehdit altında gördü. Din adamları, bunu dine aykırı buldular, nesiller boyunca insan aklının mahsulünün el yazısı yoluyla yeni kuşaklara aktarıldığını öne sürerek şuuruzca yapılacak değişimlere karşı olduklarını bildirdiler. Üçüncü bir taraf olarak bir ölçüde edebiyatı kendi mülkü gibi görenler ve ulema, muazzam çizgileri ve büyüleyici harfler ve sembolleriyle asil zihinlerde muteber bir sanat olan hattatlığın yok olması endişesiyle bu fikirden rahatsız oldular. Hattatlar sarayın dini kitapların matbaada basılmayacağı ve her ihtiyaçları konusunda destek görecekleri garantisi üzerine bir ölçüde tatmin olarak tepkilerini kestiler. Bunun da ötesinde ortaya çıkabilecek dini muhalefeti etkisiz hale getirmek için Şeyhülislam Abdullah Efendi’den bu yeniliğin dine ve şeriata aykırı olmadığına dair bir fetva alındı. Matbaa ile ilgili verilen fetva ise şöyledir: Soru- Eğer Zaid, dil, mantık, felsefe, astronomi ve benzer konularda yazılmış kitaplardaki harflerin şekillerinin kalıbını çıkaracak kabiliyeti olduğunu öne sürerse ve bu harfleri kullanarak matbaa marifetiyle bu kitapların nüshalarını çıkarıp çoğaltırsa bu fiili gerçekleştiren Zaid’e dinen izin verilir mi? Bu hususta görüş sorulur. Cevap- Allah her şeyin doğrusunu bilir. Eğer matbaa sanatında kabiliyeti olan bir kişi doğruluğu bilinen bir kitabın harflerini ve kelimelerini doğru bir şekilde kalıba döker ve kitabın nüshalarını matbaa yoluyla kısa bir süre içinde kağıda basarsa kitaplar fiyatça ucuzlayabilir ve onların daha çok satılması ile neticelenebilir. Bundan büyük faydalar görülebilir ve takdire değerdir. [24] Bu şahsa bazı eğitimli kişilerin yaptığı işin doğruluğunu denetlemek üzere atanması koşuluyla izin verilebilir. Bunun üzerine 5 Temmuz 1727’de dört sansür memuru/basım denetçisinin gözetimi altında matbaa dairesinin çalışmaya başlaması için hattı hümayun verildi. Abdurahman Şeref, A.g.e., Cilt : II, s. 153, 154. Zaid ve Amr, İslam hukukunun Caius ve Sempronius’udur.

9 İlk Deneyimler Basılan ilk kitap bir Arapça-Türkçe Sözlüğüydü. Sözlük, matbaa için verilen fetvayı ve dini hiyerarşide yüksek mevki sahibi bazı alimler tarafından yazılmış makaleleri de içeriyordu. İlk otuz yıl içinde yayınlanan kitap sayısı pek fazla değildi. Bu müessesenin kuruluşundan 29 yıl sonra 1756’da yayınlanan eser sayısı 25 ciltten oluşan yalnızca 18 kitaptı. Bu kitaplara ait on altı bin dolayındaki kopyanın satış fiyatı devlet tarafından 8 ile 17 Amerikan doları arasında değişiyordu. Ubicini’ye göre ortalama bir kağıda yazılmış, tezhip veya süsleme yapılmamış bir el yazmasının değeri 30-36 sterlin arasındaydı. Hafız Osman ya da ona eş değer şöhrette bir kişinin kaleminden çıkan nesih hattıyla yazılmış Kur’an nüshası 200-250 sterlin değerindeydi. Öncüleri ve talebelerinin ölümü ve durmaksızın devam eden ağır savaşlar nedeniyle, 1756-1783 yılları arasında matbaa göz ardı edildi. 1784 yılında Padişahın emri ile yeniden faaliyete geçti. Hammer ve Bianchi eserlerinde, 1828’e kadar basılan kitapların listesini vermişlerdir. Bu liste doksan bir ciltlik seksen eserden oluşuyordu. Bunlar arasında tarih ve coğrafya kitapları on eskiz ciltle önde geliyordu. On altı cilt dil çalışmalarına, on dört tanesi dini konulara, on üç tanesi matematik, astronomi ve tıbba, on bir tanesi hukuk, üç tanesi askeriye ve iki tanesi de metafiziğe ayrılmıştı. Geri kalanlar ise devlet yönetimi ile alakalıydı. II. Mahmut’un ıslahatından sonra basılan kitap sayısı hatırı sayılır ölçüde artarak 1830-1842 arasında yüz sekize yükseldi. Ancak diğer taraftan 1821 yılında Mısır valisi Mehmet Ali Paşa Boulak matbaasını kurdu ve kuruluşunu izleyen yirmi yıl içinde Arapça, Farsça ve Türkçe iki yüz kırk üç kitap bastı. Ayrıca İstanbul’da harp sanatı ile ilgili tüm eserlerin tercüme ve basımı için ayrı bir matbaa daha bulunmaktaydı.

10 Tellallar Türk sosyal yaşamı toplum bireylerini bir araya getiren bolca öğeyi içermekteydi: İnsanları günde beş kez ayrıca bir de Cuma namazıyla bir araya getiren camiler, derviş tekkeleri, kahvehaneler, pazaryerleri, kervansaraylar gibi pek çok mekân asırlarca insanları bir araya getirme işlevi görmüştü. Buna ek olarak sınırsız Türk konukseverliği de her sınıftan insanın kaynaşmasına ve iletişim kurmasına vesile oldu. Dolayısıyla bir kişinin bildiği kolayca genel bir bilgi haline geliyordu. Bu iletişim ve bir araya gelebilme hürriyeti, bireyler kendi içinde barışçı ve sakin bir mizaca sahip olduğu halde Türk tarihinde geniş bir yer tutan isyan hareketlerinin izahına yardımcı olabilir. Bazen bir haberin duyurulması ya da resmi makamlardan bir duyuru yapılması gerektiğinde sıkça başvurulan yöntem halk tellallarıydı. Bugün neredeyse her şehirde resmi ya da yarı resmi günlük ya da haftalık yayın organları var ise de Anadolu’nun iç kesimlerinde ve hatta bazı büyük kıyı şehirlerinde bu gelenek halen daha sürmektedir. Eskiden yeni kanunlar veya düzenlemeler tellallar aracılığıyla pazar yerleri ya da halkın sıkça kullandığı cadde ve sokaklarda duyurulurdu. Bu yöntem uzunca bir süre, önemli askeri haberler, bir valinin atanması ya da geliş tarihinin bildirilmesi, dini bayramlar ve kutsal günler, mühim bir şahsın vefatı, bir kervan ya da geminin gelişinin halka duyurulması gibi konularda kullanıldı. Halk tellalları özellikle adeta bir ilan servisi gibi önemli bir işlevi yerine getirdi. Yaptıkları duyurular arasında tarıma dayalı vergiler, kayıp eşya veya şahıslar, firari mahkumlar, satışa çıkarılan mühim varlıklar ve yapılacak bazı toplantılar bulunurdu. Günümüz İstanbul’unda bu sistem yalnızca yangınların yakın çevreye duyurulmasında kullanılmaktadır.

11 Vaizler Bazı görüşlerin yayılması ve kamuoyu oluşturulması işi ise vaizlerin göreviydi. Özellikle kutsal Ramazan ve ondan önceki iki ay içinde medrese öğrencileri ve diğer din adamlarının her yeri dolaşması ve güncel meseleler hakkında vaazlar vermesi bir gelenekti. Ne var ki bu kişiler, belirli bir amaç doğrultusunda yönlendirilmiş çok iyi eğitilmiş ya da organize edilmiş mütecanis bir yapı değildi. 1592 ile 1659 yıllarının tarihini yazan Vakanüvis Naima’nın devletin gelişimi konusunda önerdiği diğer bazı tedbirlerin yanı sıra din adamlarından doğru bir şekilde istifade etmenin önemini savunduğu düşünceleri oldukça ilginçtir. Der ki: “…En görkemli yapılar dahi yıkılabilir. Bu nedenle, her şeyden önce tebaaya ihtimam göstermek gerekir. Halkın girişim ve faaliyetleri desteklenmelidir. Halkın maneviyatı ayakta tutulmalıdır. Bu amaçla iyi yetiştirilmiş vaizler halka ulaştırılmalıdır. Onlar da halkı barış zamanlarında itaat ve düzen içinde çalışmaya sevk etmelidir. Savaş zamanlarında ise yaptıkları toplantılarda etkili vaazlarla atalarının zaferleri ve diğer uygun kıssalarla onları harekete geçirmelidirler…” Tarih-i Naima, İstanbul 1734, Cilt: 1, s. 31.

12 Osmanlı Devletinde Doğuş Dönemi Sultan II. Mahmud (1808-1839), Türk tarihinin ilgi çeken şahsiyetlerinden biridir. Kendisi tahta imparatorluğun hızlı bir çöküşe sürüklendiği en kritik zamanda çıkmıştır. Öyle ki ıslahatçı padişah III. Selim öldürülerek tahttan indirilmiş, Osmanlı başkenti gerici yeniçerilerin kontrolüne girmiş ve eyaletler yarı bağımsız hale gelmişti. Islahat çabaları içinde II. Mahmut halk desteğinin gerekliliğini ve önemini görmüştü. Bu yönde attığı en önemli adımlardan biri bir gazete kurmasıydı. Sultanın gazetesi aslında ne Türkçe basılan ne de Türkiye’de basılan ilk gazeteydi. İlk Türk gazetesi Türkçe-Arapça yarı haftalık 20 Kasım 1828’de Mısır’da Mehmet Ali Paşa tarafından kurulmuştu: Vekdyi-i MisriyeVekdyi-i Misriye İstanbul’daki Fransız elçi Verminhac 1795’te kısa bir süre Gazette adlı Fransızca bir gazete çıkarmıştı. 1811 yılında da Fransız elçiliği Napoleon’un manevraları hakkında bültenler yayınlamıştı İlk gerçek gazete Alexandre Blacque adlı bir Fransız tarafından 1825’te İzmir’de çıkarılan Spectateur de l’Orient gazetesiydi. Bir süre sonra ismi Courrier de Smyrne olarak değişen gazete, özellikle Yunan isyanı esnasında dönemin uluslar arası problemleri karşısında Türkiye’nin çıkarlarını savunarak önemli bir destek sergilemişti. Bu çerçevede sıklıkla Rus siyasetine şiddetli eleştiriler getirmişti. Rus elçiliği bu konuda üst düzeyde alarma geçerek Bab-ı Ali’ye protestolarda bulunmuştu

13 Courrier de Smyrne Bab-ı Ali bu olay karşısında kaçamak bir tavır sergileyerek taahhütlerde bulunmuş ancak çok az yaptırımda bulunmuştu. Hariciye Nazırı Akif Paşa ile Rus elçi arasında bu hususla ilgili olarak birçok müzakere cereyan etmişti. Bu müzakerelerden birinde Rus elçiliği şu argümanı ortaya koymuştu: “Fransa ve İngiltere’de gazetecilerin her şeyi hatta krallarına karşı dahi yazmak konusunda özgür oldukları doğrudur. Hatta eski dönemlerde İngiltere ve Fransa arasındaki bazı savaşların müsebbibinin bu gazeteler olduğu da doğrudur. Tanrıya şükür ki Osmanlı İmparatorluğu bu adam İzmir’de ortaya çıkana ve bu gazeteyi yayınlamaya başlayana kadar bu kötülükten korunmuştu. Onu durdurmak son derece akıllıca olacaktır. Evimde çıplak bir şekilde dolaşmakta özgürüm, fakat bu şekilde sokağa çıkarsam deli diye anında beni tutuklarlar. Benzer bir şekilde o Fransız gazeteci ülkesinde kendisini dilediği şekilde ifade etmekte özgürdür, [29] ancak o Türkiye’de iken böyle yapmaktan ve dost devletlere saldırmaktan alı konulmalıdır.” Osmanlı Devleti Rusya’nın isteklerini yerine getirmediği gibi bu diplomatik olayların gerçekleştiği yıl içinde Blacque’ı İstanbul’da İmparatorluğun menfaatlerini savunan Fransızca resmi bir gazete çıkarmak üzere davet etti. Moniteur Ottoman adı verilen bu gazeteyi bir yıl sonra Türkiye’deki ilk Türkçe gazete olan Takvim-i Vekayi izledi.

14 Takvim-i Vekayi Sultan Mahmud’un 1247 (1832) tarihinde bir gazetenin kurulması ile ilgili verdiği emir şöyleydi: “… Bir gazete çıkarmak uzun yıllardır benim idealimdi. Ancak zamanın koşulları elvermediğinden bunun için en makul zamanı beklemeyi yeğledim. Artık vakti geldiğine ve bunun için dini veya kanuni bir mani olmadığına göre ve faydası herkesin malumu olduğu üzere, bir gazetenin kurulmasını arzu ediyoruz…”


"Osmanlı Basın Tarihi. Genel Bilgiler Gazete, haber, bilgi,bulmaca ve reklam içeren, genellikle düşük maliyetli kâğıt kullanılarak basılan ve dağıtımı." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları