Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

SOSYAL BİLİŞ (SOSYAL ALGI)

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "SOSYAL BİLİŞ (SOSYAL ALGI)"— Sunum transkripti:

1 SOSYAL BİLİŞ (SOSYAL ALGI)
HAZIRLAYAN SAVAŞ İKİZ

2 Günlük yaşamımızda karşılaştığımız olayları ve kişilerin davranışlarının nedenlerini açıklamaya, başkalarının güdü ve inançları hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırız. Başka kişi ve olayları tanıma ve anlama çabalarımız, sosyal psikolojide, sosyal biliş ve sosyal algı başlığı altında incelenir. Kişileri ve olayları anlama ve tanıma girişimi farklı sosyal psikolojik süreçleri içerir. Bu süreçleri çok kabaca şu iki gruba ayırabiliriz: izlenim oluşturma ve atıfta bulunma.

3 Sosyal algının ilk adımını oluşturan izlenim oluşturma sürecinden sonra, kişilerin neden belli bir şekilde davrandığını anlamaya çalışırız.

4 Erişilebilen sosyal ipuçlarından yola çıkarak insan davranışlarının altında yatan nedenleri çıkarsama sürecine de atıfta bulunma diyoruz. Bu da sosyal algının ikinci adımı oluşturur. Bu bölümde bu süreçleri inceleyeceğiz.

5 İZLENİM OLUŞTURMA Kendinizi bir an şu senaryo içinde düşünün: Akşam saat 19 suları, hava kararmak üzere, yolda yürürken, telefon kulübelerinin yakınında size doğru bir kişi yaklaşıyor. Size, telefon etmek zorunda olduğunu, fakat parası olmadığı için telefon kartı alamadığını söylüyor. Sizden telefon kartınızı iki dakikalığına ödünç istiyor ve hemen geri vereceğini söylüyor. Kafanızdan saliselik süreler içinde onlarca düşünce geçmez mi? Bu nasıl bir kişidir? Yoksa başka bir amacı mı var? Kartı versem geri verir mi? … vb. size yönelttiği bir soruyu ricaya cevap bekleyen bir kişi karşınızda beklerken uzun süren bir ölçme tartma sürecine girişemezsiniz. Ona ‘tabi buyurun’ veya ‘hayır veremem, işim var’ … vb. cevaplardan birini verirsiniz.

6 İlk karşılaşmalarımızda, insanlar hakkında nasıl bilgi sahibi oluyoruz?
İlk izlenimlerimizi nelere dayanarak oluşturuyoruz? İzlenim oluşturma: Bir başkası hakkında farklı kaynaklardan gelen bilgileri bir yargı haline getirme sürecidir. Bu süreç, dinamik bir süreçtir.

7 İlk İzlenimlerimizi Nelere Dayanarak Oluşturuyoruz?
Sözel olmayan ip uçları : Başkaları hakkındaki izlenimlerimizi, kimi zaman onların bize sözel olarak ilettikleri bilgilere dayanarak oluştururken, kimi zaman da sözel olmayan bilgiler bizim kaynağımız olur. Sözel olmayan iletişim kaynaklarından en önemlileri yüz ifadesi, göz teması, fiziksel görünüm, beden dilidir. Şimdi bunları beraber inceleyelim

8 a) Yüz İfadeleri : Bundan 2000 yıl önce Cicero, ‘yüz ruhun yansımasıdır’ demiştir. Ondan yüzyıllar sonra Darwin (1872), yüz ifadelerinin sadece iletişimde önemli bir rol oynamadığını, ayrıca bazı duygusal ifadelerin doğuştan var olduğunu ve bu yüzden bütün dünyada aynı anlamda algılandığını söylemiştir. Son 30 yılda gerçekleştirilen araştırmalar Darwin’in bu tezini destekler sonuçlar vermiştir.

9 b) Göz Teması : İzlenim oluşturmada kullanılan bir başka sözel olmayan ipucu göz teması, yani göz göze olmadır. Başkalarının neler hissettiğini birbirlerine bakışlarının yönü ve yoğunluğuna dikkat ederek çıkarabiliriz. Göz göze gelmekten kaçınan kişilerin ilettikleri mesaj, duruma göre farklı anlamlandırılabilir. Gözünü bizden kaçıran bir kişinin korktuğu veya utandığı söylenebileceği gibi, konuşulan konu özel ise sürekli bize bakmayarak bizi rahatsız etmekten kaçındığı da düşünülebilir.

10 c) Fiziksel Görünüm : Sarışınlar eğlenceyi sever, gözlük takan öğrenciler inektir, saçlarını aykırı renklere boyayanlar asidir, temiz bir yüz güven uyandırır vs. gibi inanışlar bize, insanların fiziksel görünümden yola çıkarak nerelere vardığını açıkça gösteriyor. Araştırmalar gösteriyor ki, fiziksel güzellik, özellikle güzel bir yüz, bir çok olumlu beklentiyi de beraberinde getiriyor.

11 d) Beden Dili : Elimizi, kolumuzu nasıl oynattığımız, otururken ve dururken vücudumuzun nasıl şekil aldığı, konuşurken elimizi ağzımıza koyup koymadığımız, bacak bacak üstüne atıp bacağımızı sallamamız, parmak uçlarımızı bir yere hafifçe vurmamız vs. gibi beden hareketlerinden neler çıkarılabileceği üzerine yazılmış kitaplar vardır.

12 İNSANLARIN KİŞİLİKLERİ HAKKINDA İZLENİM OLUŞTURMA
Park’ın (1986) da belirttiği gibi, insanlar başkalarıyla ilk karşılaşmalarında kolay gözlenebilen fiziksel, sözel olmayan bilgilere başvururlar, genel görünüş, giyim kuşam gibi.Tanışılan kişiyle etkileşim ilerledikçe, izlenimlere daha ayrıntılı ve betimleyici özellikler eklenir.Başka bir deyişle, insanlar hakkında daha fazla bilgiye sahip oldukça, izlenimler daha soyut hale gelir ve belirli davranış özelliklerine daha az dayanır.

13 Bu betimleyici, soyut sıfatlara “kişilik özelliği” adı verilir
Bu betimleyici, soyut sıfatlara “kişilik özelliği” adı verilir.Bunlar durağan niteliklerdir; akıllı, şüpheci, sevimli, kaba olmak gibi. Kişilik özellikleri, insanların kişiliği ile izlenim oluşturma ve yargılarda varmada çok sık kullanılan özellikler olduğu için, sosyal psikolojide etraflıca anlaşılmaya çalışılan konulardan birini oluşturur.

14 Toplama ve Ortalama Modeli
Bir başkası hakkında edindiğimiz bilgileri nasıl bir araya getirip bir bütün oluşturuyoruz? Şu örneği kafamızda canlandıralım : iki yeni insanla karşılaşıyorsunuz, Veli ve Can. Onlarla yaptığınız ilk sohbetiniz sonucunda ikisinin da oldukça zeki(+9) ve terbiyeli(+9) insanlar olduğunu anlıyorsunuz. Ayrıca Veli’nin neşeli(+7) ve yardımsever(+7) olduğunu da düşünüyorsunuz. (Toplama Modeli)

15 Ortalama modelini kullandığımız takdirde, Veli’ye verdiğimiz puanların ortalamasını alırsınız ve Can’ın ortalama puanından daha düşük olduğu görülür. -Toplama Modeli=Veli(+32) Can(+18) -Ortalama Modeli=Veli(+8) Can(+9)

16 Temel Kişilik Özellikleri
Ortalama modeline göre, kişilik özelliklerinin ortalaması alınmakta ve buna göre bir izlenim oluşturmaktadır. Ancak, Asch, bu modelde kullanılan varsayımın, bütün kişilik özelliklerini eşit ağırlık taşımadığını, bu yüzden ortalama modeliyle bütünsel değerlendirmelere varmanın mümkün olmadığını öne sürmüştür.

17 Salomon Asch’a göre, bazı kişilik özelliklerinin ağırlığı daha fazladır ve onların varlığı diğer kişilik özelliklerinin varlığı varsayımını da beraberinde getirir. Asch, bu diğerlerine göre daha merkezi kişilik özelliklerine, temel kişilik özellikleri demiştir. (Örneğin cana yakın-soğuk olma)

18 Kişilik Yargılarında Düştüğümüz yanılgılar
a)Gizil Kişilik kuramları kişilik özellikleri hakkında bazı varsayımlarımız ya da kendimizin de pek farkında olmadığımız kuramlarımız vardır. İnsanlar hakkındaki kanılarımız, hangi kişilik özelliklerinin birarada bulunduğu hakkında önceden belirlenmiş düşünce ve inançlarımızla şekillenir. İşte bazı kişilik özelliklerinin birbiriyle ilişkili olup olduğuyla ilgili bu varsayım ve inançlar sistemine gizil kişilik kuramı adı verilir

19 . Bu kuramda bütün iyi özelliklerin bir arada ve bütün kötü özelliklerin bir arada olduğu varsayımı geçerlidir. Bu kuramda etkili olan ilke ‘Tutarlılık’tır. İnsanlar başkalarında birbirleri ile tutarlı özellikler görme eğilimindedir.

20 b) OLUMLULUK YANILGISI
İnsanlar hakkında olumsuzdan çok olumlu değerlendirmeler yapma eğilimine olumluluk yanılgısı denir. Örneğin, bir araştırmada öğrencilerden öğretmenlerini değerlendirmeleri istendiğinde, öğrencilerin % 97’si öğretmenleriyle birbirinden farklı deneyimlere sahip olmalarına rağmen, olumlu değerlendirmelerde bulunuştur. İnsanlar hakkında olumsuzdan çok olumlu değerlendirmeler yapma eğilimidir.  Polyanna prensibi: Dünyayı pembe gözlüklerle görmek insanlara iyi gelir. (Osgood ve Boucher)

21 c) OLUMSUZLUK YANILGISI
Yukarıda açıkladığımız olumluluk yanılgısıyla ilk anda çelişiyor gibi görünse de, insanlar zaman zaman olumsuzluk yanılgısı içine de düşer. İnsanlar hakkındaki değerlendirmelerin çoğu olumlu olunca, arada görülecek olumsuzluklar daha çok göze batacaktır. Olumsuz özellikler, izlenimlerimizi olumlu özelliklerden daha çok etkiler

22 d) ÖNCELİK VE SONRALIK ETKİSİ
Bir kişi ile ilgili edindiğimiz ilk bilgilerin, o kişi hakkındaki izlenimimizi, daha sonra edindiğimiz bilgilerden daha çok etkilemesine ‘Öncelik etkisi’denir. İzlenimlerimizi oluştururken başta edindiğimiz bilgiler, daha sonra edindiğimiz bilgilere göre neden daha etkili oluyor? Çünkü şema oluşturuyoruz.  Tersi durumlara da ‘Sonralık etkisi’ denir. .

23 ATIF KURAMI En son duyduğumuz iltifatı hatırlamaya çalışalım. Çok güzel göründüğünüzü söyleyen bir arkadaşımız, yazılarınızın çok başarılı olduğunu iddia eden bir hocamız, zamanımız olduğunda yaptığımız yemekleri çok lezzetli bulduklarını söyleyen bir aile bireyleri vb. kişilerden hemen hepiniz ara sıra böyle iltifatlar almışsınızdır. İltifat aldığımız anda, bu iltifatı nasıl yorumladığımız ve iltifatı yapan kişi veya kişilerle ilgili neler düşündüğümüz, kişisine ve zamanına göre farklılaşabilir.

24 ATIF KURAMI HEİDER’İN NAİF PSİKOLOJİSİ
Heider, her insanın davranışı açıklamada bir genel kuramı olduğuna inanmıştır ve buna ‘Naif psikolojisi’ adını vermiştir. İnsanlar atıfta bulunarak iki temel gereksinimlerini giderirler. Tutarlı, dengeli bir dünya görüşüne sahip olabilmek Çevreleri üzerinde kontrol elde edebilmek Bu gereksinimlerin bir amacı, insanların nasıl davranacaklarını öngörmektir.

25 Nedensel açıklamalar: Heider’e göre insanlar belli bir eylemi genel olarak içsel durumlara
dayanarak açıklıyorlar. İÇSEL ATIF: Bir kişinin davranışının nedenlerinin o kişinin içsel özelliklerinden (Kişilik özellikleri, tutum, yetenekler vb.) kaynaklandığını varsayar. DIŞSAL ATIF: Burada davranışın nedeni, söz konusu olan kişinin dışında gerçekleşen herhangi bir durum ya da davranışla açıklanır.  Önemli olan hangisinin doğru olduğu değildir. Önemli olan neden birinci ya da ikinci açıklamanın tercih edildiğidir.

26 Berhard Weiner ve arkadaşları, Heider’in atıflarla ilgili kurduğu kuramı genişleterek, modellerinde davranışların nedenleriyle ilgili açıklamalara, davranışın kontrol edilebilirliği ve kalıcılık derecesini de dahil etmişlerdir. Bir davranışın nedenleri kalıcı nedenlerse, uzun süreli ve devam eden türde nedenlerdir. Eğer bu nedenler kalıcı değilse, geçici ve değişebilen nedenlerdir.

27 Bazı nedenler hem içsel hem de kalıcı olabildikleri gibi (bana iyi davranıyor, çünkü o iyi bir insan) İçsel, fakat geçici de olabilir (bana iyi davrandı, çünkü keyfi yerindeydi). Kişinin dışında yatan neden için de kalıcılık ve geçicilik önemlidir. Olaylar veya davranışlara hem dışsal hem de kalıcı bir neden (beni seviyor, çünkü ben iyi bir insanım) bulabildiğimiz gibi, açıklamalarımızda dışsal ve geçici nedenlere de başvurabiliriz (benimle fazla ilgilenmedi, çünkü çok işi vardı).

28 Olay ve davranışlara bulduğumuz nedenlerin içsel/dışsal ve kalıcı/geçici olmalarının yanında, nedenlerin kontrol edilip edilemeyecek türden olmaları da önemlidir. Weiner’e göre davranışların nedenlerinin bazıları kontrol edilebileceği, bazıları da edemeyeceği türdendir.

29 UYUŞAN ÇIKARSAMALAR KURAMI İnsanlar, başkalarının davranışlarının, onların kişilik özellikleriyle uyuşup uyuşmadığını çıkarsamak isterler. Bu kuramdaki ana kavram; bir kişinin bir davranışının, onun kişiliğinden kaynaklandığı çıkarımının yapılmasıdır.

30 KELLEY’İN KURAMI Kelley, hem içsel hem de dışsal atıflarda bulunma sürecini birden çok gözlem noktasına ve ayrıntılara dayanarak analiz etmiş ve Birlikte Değişim Modelini yaratmıştır. Kelley, Heider’in insanların akılcı varlıklar görüşünü paylaşmış ve insanların naif bilimciler olarak başkalarının davranışları ile ilgili hipotezlerini sürekli sınadıklarını savunmuştur.

31 “yüksek birlikte değişim” “düşük birlikte değişim”
Aynı bilimciler gibi, bir değişkenin başka bir değişkenle farklı ortamlarda birlikte değişim gösterdiğini gözleyen insanlar, bir nedensellik yargısına varabiliyorlar. Örneğin, A her zaman B’den önce gelmiş ve B sadece A ile birlikte değişim göstermişse, yani B’nin değişmesi A’nın değişmesini izlemişse,bu durum A’nın B’ye neden olduğu sonucunu doğurur. “yüksek birlikte değişim” “düşük birlikte değişim”

32 Bazı durumlarda ise, davranışlara neyin sebep olduğunu ayırt etmekte güçlük çekeriz. Belli bir nedenle davranış arasında ayırt edici yükseklikte bir birlikte değişim söz konusu değilse, o davranışın nedenini kesin olarak saptayamayız. Böyle durumlarda, belli bir neden bulunamamasına Kelley “sonuç çıkarmama” ilkesi demiştir.

33 Kelley, herhangi bir sosyal olayı açıklarken, insanların nedenlerini 3 ana kategoriden seçeceklerini öne sürmüştür: Nedenleri ya ‘davrananda’, ya ‘uyaranda’ ya da belli bir ‘durum veya koşulda’ ararız.. Benim kahkaha atmam ya benim çok neşeli bir insan olduğumla ya bana anlatılan fıkranın çok komik olmasıyla ya da bulunduğum genel ortamın çok eğlenceli olmasıyla açıklanabilir.

34 Kelley, birlikte değişim ölçümünde, insanların 3 tür bilgiye dayandıklarını savunmuştur. Ø Kişinin davranışlarında ‘tutarlılık’: Başka durumlarda ve zamanlarda hep aynı şekilde mi davranıyor? Ø Kişinin davranışlarında ‘benzerlik’: Başkaları da aynı durumda aynı şekilde mi davranıyor? Ø Kişinin davranışlarında ’belirginlik’: Sadece bu durumda mı böyle davranıyor?

35 Benzerlik ve belirginlik az, tutarlılık yüksek olduğunda, insanların içsel özelliklere atıfta bulunduklarını öne sürmüştür. Tutarlılık ve benzerlik az, belirginlik yüksek ise duruma bağlı etkenlere atıfta bulunma olasılığı artar. Her üçü de yüksekse, insanlar dıştaki bir obje, varlık ya da kişiye atıfta bulunurlar  . 

36 Biz insanlar Heider ve Kelley’in öne sürdüğü gibi akılcı mıyız
Biz insanlar Heider ve Kelley’in öne sürdüğü gibi akılcı mıyız? Günlük yaşamda akılcı bilgiye ulaşmak için iki koşul (yol) vardır. Ø Kişi, doğru ve işe yarar bilgiye ulaşabilecek durumda olmalı. Ø Kişi, edindiği bilgiyi kullanabilmek için yeterli kaynağa sahip olmalı. Ø Günlük yaşamda bu iki koşulun gerçekleşme olasılığı çok düşüktür. Dolayısıyla insanların akılcı olduğu bilgisini genelleyemeyiz.

37 Eğer akılcı düşünüp kararlarımızı öyle almıyorsak ne yapıyoruz
Eğer akılcı düşünüp kararlarımızı öyle almıyorsak ne yapıyoruz? Kestirme yollar kullanıyoruz ve bilişsel enerjimizi mümkün olduğu kadar az sarf ediyoruz. Sınırlı bilişsel kapasitemizi, sınırsız sayıdaki bilgileri işlemek için kullanabiliyoruz. Fakat bu tür kestirme stratejiler, yanılgılara ve ciddi hatalara yol açabiliyor. Bilişsel sınırlarımızın farkına varmazsak, bunları aşmak imkânsızdır. Kestirme yollara başvurduğumuzu kabul etmezsek, kişisel bakış açımızın tek ve doğru bakış açısı olduğuna inanırız.

38 ATIFLARDA DÜŞTÜĞÜMÜZ YANILGILAR.
Yukarıda incelediğimiz gibi günlük yaşamlarımızda birçok olay ve davranışı açıklamaya çalışırız. Yaptığımız açıklamalar çoğunlukla akılcı ve doğru olmakla beraber, birçok zaman da yanlılığa ve yanlış açıklamalara doğru yönelebilir. Atıflarımızı ve açıklamalarımızı etkileyen üç tür yanılgı saptanmıştır.

39 TEMEL ATFETME YANILGISI Genellikle sosyal bir davranışın nedenlerini durumsal özelliklere değil, kişisel özelliklere dayanarak açıklama eğiliminde bulunuruz. Buna ‘Temel Atfetme Yanılgısı’ denir. ‘İçsel Atıf’ ile aynı şeydir. İnsanlar her zaman istedikleri doğrultuda davranamazlar. Özellikle ‘Ortamsal Faktörler’ bazen davranışları yönlendirir. Temel atfetme yanılgısı gerçekten ‘Temel’ bir yanılgı mıdır?Kültürel farklılıklardan dolayı temeldir diyemeyiz

40 AKTÖR-GÖZLEMCİ YANILGISI Aktör: Bir davranışta bulunan kişidir
AKTÖR-GÖZLEMCİ YANILGISI Aktör: Bir davranışta bulunan kişidir. Gözlemci: Aktörün davranışını gözlemleyen kişidir. Genellikle aktörler, kendi davranışlarını dış etkenlere bağlı olarak açıklama eğilimindedirler. Gözlemciler ise aynı davranışları aktörlerin sabit kişisel özelliklerine bağlı olarak açıklama eğilimindedirler. Bu duruma, Aktör-Gözlemci yanılgısı denir.  Bu yanılgının nedenlerinden biri de algısal dikkat’tir. Aktörün dikkati çevresine yönelmekte, gözlemcinin dikkati ise aktörün üzerinde yoğunlaşmaktadır..

41 BENLİKLE İLGİLİ YANILGILAR a)    Ben-merkezli düşünce: İnsanlar olaylarda, kendilerini başkalarından daha merkezde görme eğilimindedirler.  b)   Kendini kayırma eğilimi: Kişinin bir yandan başarıyı kendine mal ederken, diğer yandan da başarısızlık için suçu dış etmenlere yüklemesidir.  Bu yanılgı, atfetme yanılgılarının en güçlüsüdür . Bireyci toplumlarda daha çok görülür.

42 İnsanlar neden böyle bir yanılgıya düşüyorlar
 İnsanlar neden böyle bir yanılgıya düşüyorlar? Neden iyi olayları içsel nedenlerle açıklarken, kötü olayları dışsal nedenlere bağlıyoruz? Güdüsel açıklama: İnsanlar bu tür yanılgılarla benlik kavramlarını ve özgüvenlerini korumaya güdülenmiştir. .

43 Kültürün etkisi Kendini kayırma eğiliminin evrensel olup olmadığını anlamak için kültürler arası araştırmalar yapılmıştır. Toplulukçu kültürlerde gerçekleştirilen araştırmalar batı kökenli kendini kayırma eğilimi olgusunun pek yaygın olmadığını göstermektedir.

44 Zihinsel Kestirme Yöntemler: Bir Başka yanılgı kaynağı
İnsanlar olayların ve davranışların nedenlerini ararken, kendilerine zaman kazandıracak zihinsel kestirme yollara başvurur. Tversky ve Kahneman, bir neden ararken kullandığımız basit ve yaklaşık stratejilere zihinsel kestirme yöntemler (heuristic) adını vermiştir. Bu kestirme yöntemler çok az miktarda düşünme gerektirir ve insanlar kendilerine kısa bir yol seçip, yargılarına varırlar.

45 Otomatik inanma Spinoza’nın 18. Yüzyılda dediğine göre, insanlar bir bilgiyi ilk gördüklerinde, duyduklarında ya da öğrendiklerinde, ona direkt olarak inanırlar ve doğru olduğuna inanırlar. Ancak inandıktan sonra geri dönüp yanlış olma ihtimalini hesaba katarlar.

46 Zihnimiz meşgul olduğunda, yorgun olduğumuzda ya da motivasyonomuzun yüksek olmadığı zamanlarda karşımıza çıkan bilginin doğru olup olmadığını sınamayız. Bilgiyi doğru olarak kabul ederiz ve tekrar değerlendirmeyiz.

47 Geçmişi Zihinde Tersine Çevirmek: Gerçek Karşıtı Akıl Yürütme
Kestirme yöntemlerdeki kolaycılığın neredeyse tersi gibi görünen bir başka yanılgı da vardır. İnsanlar ucundan kaçırdıkları bir negatif olay yaşadıkları zaman gerçek karşıtı akıl yürütme yaparlar, yani geçmişteki bir olayı tersine çevirir ya da geçmişin bir kısmı farklı olmuş olsa neler olabileceğini düşünürler. Geçmiş hakkında bu tür bir “geviş getirme” depresyona yol açan sebepler arasında bulunmuştur.

48 TEMSİLE DAYANAN KESTİRME YÖNTEM
Bu yöntem, bir kişinin veya bir şeyin belli özelliklere dayandırarak hangi kategoriye ait olduğuna hemen karar vermemizi sağlar. Örnek: kaliteli mallar pahalıdır. Bu pahalı ise kalitelidir; dış görünüş öğretim elemanı-öğrenci; fiziksel özellikler ve aksan Türk sanma vs

49  TUTUMLARA DAYANAN ZİHİNSEL KESTİRME YÖNTEMLER Tutumlarımız, objeleri, tercih edilen veya edilmeyen gruplara sokmamıza neden olur. Tercih edilen gruplara insanlar daha sıcak bakar, onları koruyup överler. Tercih edilmeyen grupları reddederler, yok sayar ve suçlarlar.

50 Tutuma dayanan kestirme yöntemlerin iki örneği ayla (hare) etkisi ve yaygınlık yanılgısıdır:
Ayla (Hale) Etkisi: Bir kişi hakkında edindiğimiz olumlu ya da olumsuz izlenimlerin, o kişi ile ilgili gelecek beklentilerimizi etkilemesidir. Bir kişiyi ‘iyi’ olarak algılarsak, bütün diğer iyi özelliklere de sahip olduğunu düşünürüz. Kötü olarak algılarsak da aynı süreç oluşur. .

51 Yaygınlık Yanılgısı: Bizimle herhangi bir konuda aynı düşüncede olan insanların oranının abartılmasıdır. ‘Eğer ben böyle düşünüyorsam, mutlaka başka insanlar da böyle düşünüyordur’ inancıdır. Herkesin bizim düşüncemizde uzlaştığı sanısıdır. Başkalarının bizim sevdiğimiz şeyleri seveceği, hatta bizim yapmayı tercih edeceğimiz şeyleri yapacağını düşünürüz.  .

52  ULAŞILABİLİRLİĞRE DAYANAN ZİHİNSEL KESTİRME YÖNTEMLER (Tversky ve Kahneman) Bir karar verirken veya bir çıkarımda bulunurken, en çabuk aklımıza gelen, belleğimizde en hızlı ulaşılabilir olan bilgilerden yararlanırız. Zihinsel kestirme yöntemleri daha çok ne zaman kullanırız? -Dikkatli düşünmeye zamanımız olmadığında, konuyla ilgili takip edemeyeceğimiz sayıda bilgi varsa, fazla düşünmek istemediğimiz zamanlarda bu yöntemi kullanırız. .

53 Dayanak ve adaptasyon kestirme yöntemi
Bir sayı ya da değerin başlangıç noktası olarak kullanılıp daha sonra duruma uyarlanmasına dayanak ve adaptasyon kestirme yöntemi denir. Bu yöntem, dayanak noktası konuyu iyi temsil ettiği durumlarda iyi bir stratejidir. Bir konu hakkında fazla bilgimiz yoksa ya da her birine odaklanamayacağımız kadar fazla bilgi olduğunda ve yine de bu konuda karar vermemiz gerekiyorsa çağrıştıran kestirme yöntemi kullanılır.

54 Gruplama ve Sosyal Kalıpyargılar
Aşağıdaki kelimeleri okurken, her kelimenin size ne çağrıştırdığını şöyle bir düşünün: öğretmen, doktor, bilim insanı, Laz, Adanalı, Alman, Kuzeyli, milliyetçi, kadın, erkek, solcu. Farkında olarak ya da olmayarak, çevremizdeki olayları ve insanları sürekli gruplara sokuyoruz. Bu bölümde insanları ve olayları nasıl kategorilere ayırdığımızı ve bu sürecin ne gibi sonuçlar doğuracağını birlikte inceleyeceğiz.

55 SOSYAL GRUPLAMA Bireyleri, bir gruba ait özellikleri paylaştıkları için, o grubun üyesi olarak tanımlama sürecidir. İnsanları sosyal kategorilere göre algılamak, çevremizle kurduğumuz ilişkiyi kolaylaştırır. Ayrıca insanların gereksiz uyaranlara dikkat etmesini de engeller.

56 Sosyal gruplamanın olumsuz sonuçları da vardır
Sosyal gruplamanın olumsuz sonuçları da vardır. Bir grubun bütün üyeleri birbirlerine olduklarından çok daha benzer algılanırlar, aralarındaki çeşitlilik göz ardı edilir. Ayrıca gruplar arasındaki farkların da olduğundan çok daha büyük görülmesine neden olur. .

57   KALIPYARGILAR VE KALIPYARGILARIN YÖNLENDİRDİĞİ BİLGİ VE BEKLENTİLER Kalıp yargılar; Bir toplumsal gruba ilişkin inanç ve yargılardır. Gruplamanın en önemli sonuçlarından biri, belli kalıp yargıların oluşması ve bunu takiben bizde belli beklentilere yol açmasıdır. Bir olayı ya da kişiyi, bir sosyal kategoriye koyup beklentilerimizi o kategoriye eşlik eden kalıpyargılara göre şekillendiririz.

58  Hayali ilişkisellik: İki özellik arasında gerçekte var olmayan bir bağlantı görmektir.

59 İÇ GRUP-DIŞ GRUP ETKİSİ
 İnsanları kategorilere ayırmanın en yaygın yolu, dünyayı bizden olanlar ve olmayanlar şeklinde algılamaktır. Bizden olanlar, iç grubumuzdur, olmayanlar ise dış grubumuzdur. İç grubumuzu benimseriz, dış grup ise benimsenmez. 

60 Dünyayı iki gruba ayrılmış şekilde algılamanın doğurduğu iki önemli sonuç vardır: §  Onların hepsi aynı etkisi: Dış grupların üyelerini birbirlerine benzer görürüz. § İç grubu kayırma: üyesi olduğumuz grubu bir çok açıdan diğer gruplara oranla daha iyi görme eğilimidir . 

61 Onların hepsi aynı etkisi
Siz-biz ayrımı, içinde bulunmadığımız grupların üyelerinin hepsinin aynı özellikleri taşıdığı varsayımına dayanır. 1. Tanıdık olma: “Onların hepsi aynı” etkisinin en belirgin açıklamalarından biri, içgrup üyelerini dışgrup üyelerinden daha çok tanımamız, o yüzden çeşitliliğin daha iyi farkında olmamızdır.

62 2. Dışgrupla etkileşim: Dışgruptan ve içgruptan aynı sayıda insanla etkileşime girmiş olsak bile, dışgrupun üyeleriyle olan etkileşimimiz her zaman sınırlı kalacaktır.

63 3. Gelecekteki etkileşim: İçgruptan olmayan insanlarla gelecekte fazla bir ilişkimiz olmayacağını düşünerek onları tanımak için fazla çaba harcamayız.

64 4. Kendini farklılaştırma (ayırma): “Ben benim, sen ben değilsin” ayrımı, insanların daha çok kendilerine başkalarından farklı ve özel kılan özelliklerine yoğunlaşmasına yol açar. İç grup içinde de, aynı şekilde bizi biz yapan ve başka grupların farklı kılan özelliklerimize yoğunlaşma sürecinde, içgrubun diğer üyeleri hakkında çok şey öğreniriz.

65 İçGrubu Kayırma: Üyesi olduğumuz grupları, birçok açıdan diğer gruplara oranla daha iyi görme ve herhangi bir şey paylaşırken kendi grubumuza payına düşenden daha fazla verme eğilimimiz vardır.


"SOSYAL BİLİŞ (SOSYAL ALGI)" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları