Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 4 Gazeteci Kimdir?

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 4 Gazeteci Kimdir?"— Sunum transkripti:

1 Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 4 Gazeteci Kimdir?
Doğruyu söylemek Liberal çoğulcu Yaklaşım İyi bilgilendirilmiş vatandaş Olması gereken – Olan gazetecilik ayrımı Çoğunluk varolandan hoşnut değil. Önce okur, sonra patron, sonra gazetecinin kendisi olmalı Eski gelenler yeni gelenler farkı Seyahat macera ve para ve ün arıyorlar. Sabah sağ gazeteye akşam sol gazeteye yazmak: aşırı profesyonelleşme Patron- editör ve iş çevrelerinin baskısı Gazeteci eleştirel olmalı ama etrafınıza bakınca… Gazetesinin ticari işletme olduğunu söyleyen genel yayın yönetmeni var Gazeteci misyonunu toplumsal dinamikleri çok iyi izlemek ve bu sürece olumlu katkı yapmak olarak görüyor. Hergün fikir değiştirmeleri eleştiriyorlar. Bakanın basın sözcüsünün dediklerini aktarırsam basın sözcüsünden ne farkım kalır? Soru sormak unutulmuş. Elimdeki bilgi kimin işine yarar haline gelindi. Gazeteciler hayattan koparıldı. İktidarlar köşeyazarlarıyla konuştuğundan muhabirler önemsenmez oldu.

2 Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 5 Gazeteciler “Kolonisi”

3 Gazeteciler “Kolonisi”
Gazetecilerin iş dışında da bir yaşantıları, herkes gibi bir gündelik hayatları var. Gazetecilerin kendi içlerinde kapalı bir “koloni” halinde yaşadıkları ve zamanlarının çoğunu kendi meslek gruplarından insanlarla geçirdikleri, bir biraz da bohem bir hayat sürdükleri şeklinde bir kanının topluma hakim olduğunu görüyoruz. (Tılıç, 2009:161) Konuştuğumuz gazetecilerin hemen hepsi, böyle bir yaşam alanının varlığını kabul etmekte ve bazıları da bunu biraz bohem bir yaşam tarzı olarak nitelemekte. Gazeteciler, bir grup olarak, boş zamanlarını aynı mekanlarda değerlendirmekte, aynı bar, restoran ve tavernalarda toplanmaktalar. Sürekli kendi mesleklerinden insanlarla birlikte olma sonucu, diğer insanlarla konuşup iletişim kurma yetilerini yitirdiklerinden yakınan gazeteciler de var. (Tılıç, 2009:161) Herkes gibiler… Bohem hayat sürüyorlar Boş zamanlarda aynı mekanlarda toplanmaktalar Diğer insanlarla konuşma yetisi yitirimi

4 Gazeteciler “Kolonisi”
Çok yakın akrabalar dışında başka meslekten insanlarla pek konuşmadıklarını, diğerleri ile sohbet edecek konu bulamadıklarını belirtip, “Onlar bizim dilimizi anlamıyor, biz de onların dilini anlamıyoruz” diyenler var. İşi her toplumsal gruptan insanlarla iletişim kurmak olan gazetecilerin diğer insanlarla gündelik hayatta iletişim kuramaz olmaları son derece ironik bir durumdur ve adeta bir mesleki deformasyon, yani kişinin mesleğinden kaynaklanan bir düşünce ve davranış bozukluğu olarak ortaya çıkmaktadır. (Tılıç, 2009:161) Bu durumun bir başka ifadesi yabancılaşma olabilir. Gazeteci bir yandan günlük hayatı içinde mesajlarının alıcısı olan insanlara, öte yandan da üretim sürecinde kendi mesajlarına yabancılaşmış durumda görünmektedir. Gazetecilerin kitlelerle iletişimlerini ürettikleri haberler ve yazılar üzerinden kurduğunu ve bu noktada bir iletişim kurma sorunu yaşamadıklarını kabul edersek, ürünlerinde profesyonel bir dil kullandıklarını, bunun da büyük ölçüde yapay bir dil olduğunu söylemek olasıdır. (Tılıç, 2009:162) Meslek dışı kimselerle konuşmama Mesleki deformasyon: iletişim kuramama… Hem ürünlerine hem de insanlara yabancılaşma Profesyonel dil kullanma, yapay bir dil aynı zamanda

5 Gazeteciler “Kolonisi”
Gazete, televizyon ve radyoda sıradan insanlarla iletişim kurduğunu kabul ettiğimiz medya profesyonellerinin gündelik yaşamda bunu aynı ölçüde gerçekleştirememesi gazetecinin iş ve gündelik yaşamda bir kişilik bölünmesi yaşadığının ifadesi de olabilir. Pekçok nedenle gazetecilik pratiği zamanla sınırlanamayan bir iştir ve gazetecilerin de belirttiği gibi çoğunlukla 24 saati aldığından, iş eve de taşınmaktadır. (Tılıç, 2009:162) Türk ve Yunanlı gazetecilerin ezici çoğunluğu bir getto yaşamının varlığını ileri sürerken, yine aynı kişilerin kendilerini bu yaşamın dışında göstermesi ancak iki şekilde yorumlanabilir: Ya gerçekte o kadar güçlü ve belirgin bir getto yaşantısı yoktur ve olası durum abartılmaktadır, ya da kişiler kendilerini, sorun saydıkları bir durumun parçası olarak göstermek istememektedirler. (Tılıç, 2009:162) Kişilik bölünmesi İş eve de taşınıyor. Getto yaşamında değiller ya da kişiler kendilerini sorun olarak saydıkları bu durumun dışında tutmak istiyorlar.

6 Gazeteciler “Kolonisi”
Türkiye’de de Yunanistan’da da gazeteciler sürekli iş çıkışı birbirlerine “takılmakta”. G-1’e göre, bu sürekli birlikte olma eğiliminin altında yatan temel neden mesleki bir içgüdü, bir “güvensizlik duygusudur”. Gazeteciler her zaman her yerde birlikte olarak, aslında birbirlerini denetler, aniden gelişebilecek bir haberi bir arkadaşları yakalarken kendilerinin atlamasını engellemeye çabalarlar. İşteki korkunç rekabet ortamı bunu zorunlu kılmaktadır. G-1’in söylediklerine bakarsak: Gazeteciler müthiş güvensizlik duygusu içinde bir gruptur. Yalnızca ülke içinde değil, gittikleri bir gezide, bir yabancı ülkede de birbirinden ayrılmaz, sürü gibi hareket ederler: Aynı otobüse biner, aynı restorana gider, aynı gece kulübüne takılır ve aynı otelde kalırlar. (Tılıç, 2009:162) Sürekli birlikte takılıyorlar… Temeli mesleki içgüdü olarak güvensizlik… Haber atlama korkusu Başka ülkelere geziye gittiklerinde bile böyle…

7 Gazeteciler “Kolonisi”
G-1 gazetecilere ilişkin yaptığı bu tanımlamanın kendisi için geçerli olmadığını da hemen eklemektedir. O gittiği yerlerde sürüden ayrılmayı ve “kaybolmayı” yeğlemektedir. Ona göre, iyi bir gazeteci böyle bir sürü içinde başkaları tarafından çekilip götürülmeye izin vermemelidir. (Tılıç, 2009:163) Gazetecilerin sürekli birbirlerine takılmasının nedenine ilişkin benzer bir gözlem tanınmış Türk gazeteci T-21 Tarafından da yapılmakta: Benzer alanların muhabiri olan arkadaşlar tam bir sürü güdüsüyle hareket eder. Herkes hep kendi alanına bakan muhabirlerle birlikte olur. Taşradaki gazeteciler de böyledir. Çünkü, eğer biri bir şey yazar da diğeri o haberi atlarsa, başlarına bela alırlar. O yüzden her zaman bir arada olarak kendilerini güvende hissederler, hatta gazetelerine ne gönderdiklerini birbirlerinden kontrol ederler. (Tılıç, 2009:161) Sürü halinde davranma herkes için geçerli değil… İyi bir gazeteci sürü halinde kaçınmalıdır. Herkes kendisiyle aynı alandaki muhabirlerle Taşrada da durum aynı, haber atlamak istemiyorlar.

8 Gazeteciler “Kolonisi”
Yine gazetecilerin anlattıklarından hareketle getto veya koloni olarak tanımlanan yaşam tarzına karşı çıkan ve bundan kaçınmaya çalışan çok sayıda gazeteci olduğu hissediliyor. Aslında ücret durumu açısından olduğu gibi, yaşam tarzları açısından da gazeteciler arasında bir homojenlik olduğu söylenemez. (Tılıç, 2009:163) Aynı alanın muhabirleri bir arada olmaya gayret ederken, “yönetici elit” olarak tanımlayabileceğimiz üst düzey gazeteciler, yaşam tarzları itibarıyla da medya patronlarına, ülkeyi yönetmekte olan ekonomik ve siyasal elite yakın durmaktadırlar. Bu durum, kaçınılmaz olarak, üst düzey editörlerin dünyaya bakışını da etkilemekte, hatta belirlemektedir. Bu yüzden, yönetmekte oldukları medyada izleyicilerine asla taklit edemeyecekleri bir yaşam tarzını “en yeni”, “en modern” ve “en iyi” olarak aktarmakta, kendi dünya görüşlerini tek ve hatta kaçınılmaz olarak sunmaktadırlar. (Tılıç, 2009:163) Bu yaşam tarzının dışında kalanlar da var Tam bir homojenlikten bahsedemeyiz Üst düzey gazeteciler siyasal elite yakın ve bu durum dünyaya bakışlarını etkiliyor.

9 Gazeteciler “Kolonisi”
Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorlar O gün neler yaptıklarını konuşuyorlar Ülkedeki krizleri vs. konuşurlar. Kendilerinden konuşmazlar. Gazeteciler arasında varolduğu kabul gören bu koloni yaşamının boyutunu ölçebilmek, gündelik yaşamlarına ilişkin bazı temel özellikleri saptayabilmek açısından onlara boş zamanlarını nasıl değerlendirdiklerini, kimlerle arkadaşlıklar kurduklarını, mesleki doyumlarını, meslekten kaynaklanan güçlülük duygularını ve aile yaşamlarını sordum. (Tılıç, 2009:163) Gazeteciler kolonisine ilişkin T-5 ve T-11’in söylediklerine kulak verdikten sonra, bu meslek erbabının gündelik hayatlarına biraz daha yakından bakabiliriz: Gazeteciler hep aynı yerde takılırlar ve bir koloni halinde yaşarlar. Ben de hep gazeteci arkadaşlarımla çıkarım ve bu koloninin bir parçasıyım. Aramızda, en çok, gün içinde en çok neler yaptığımızı konuşuruz. Bunu yapmaktan hoşlanırız. Bir gazeteciye “nasılsın?” diye sorsan sana “iyiyim” demez. “Aman Allahım, yine anayasa krizi var. Bakan dedi ki…” diye bir şeyler anlatmaya başlar. Gazeteciler ülkedeki krizlerle, olaylarla yatar kalkarlar. Kendilerinden konuşmazlar. (Tılıç, 2009:164)

10 2. Giriş: Diz Çökmektense Ölmeyi Yeğlerim
Gazetecilik bir meslekten çok bir yaşam tarzına dönüşmüştür. Mesela biri intihar eder, benim muhabirim elinde fotoğrafla gelir, “Abi adam X olmuş” der. Yani ilgilendiklerini alanın dilini kullanmaya başlar. Yahu normalde insanlar ölen adama “X olmuş” mu diyor. Sen yazarken “X oldu” diye mi yazıyorsun? Hayır. Ama böyle konuşurlar. Bu yüzden sıradan insanlara yabancılaşmışlardır. İşte böyle bir ortamdan kalkar eve gidersin. Eşinle neyi paylaşacaksın? Senin konuştuğun konulardan o hazzetmez. Evde krizlerle yaşamayı değil, çocuğun çok basit bir sorunuyla ilgilenmeyi, sinemaya gitmeyi öne çıkarır, doğal olarak. Sonuçta biz, evliliğimizde zoraki yasalar koyduk. Mesela dedik ki, ayda bir kez mutlaka birlikte tiyatroya gideceğiz. İşte, evliliğimi böyle zorlama yasalarla sürdürebiliyorum. (Tılıç, 2009:164) Meslek değil aslında yaşam tarzı Sıradan insana yabancılaşmışlardır. Eşinle neyi paylaşacaksın? Evliliğimizde yasalar koyduk tiyatroya gideceğiz her ay gibi…

11 Gazeteciler “Kolonisi”
Bütün gün birlikte olan insanlar akşam da birlikte olmaktan ne keyif alırlar? T-1 akşam eve gidip kızınla oynadığını ama aklının da her zaman dışarıda birlikte olan arkadaşlarında kaldığını itiraf ettikten sonra, bu birlikteliğin salt “güvensizlik duygusu” ile açıklanamayacağını söylüyor. “Belki bütün bir gün birlikteyiz ama yoğun haber trafiği içinde hiçbir özel ilişkimiz olamıyor”. T-11 in söyledikleri de şöyle: Gazeteciler gerçekten kapalı bir koloni halinde yaşıyorlar. Kısa bir süre önce bir doğum günü partisine davet edilmiştim. Arkadaşım yalnızca en yakın dostlarını çağırdığını söylemişti. Bir barda toplandık. Baktım erkek kardeşi ve bir üniversite arkadaşı dışında hepimiz gazeteciyiz. Bu gazetede muhabirlerim birbirleriyle evleniyorlar. Koloni aileyi bile işgal ediyor. (Tılıç, 2009:164) Bütün gün birlikte olmaya rağmen akşam görüşme? Özel ilişkimiz olmuyor ki… Koloni aileyi bile işgal ediyor. Bu gazetede muhabirlerim birbirleriyle evleniyorlar…

12 Gazeteciler “Kolonisi”
Yunanlı gazeteciler arasında, Atina’da, bu koloni yaşamının daha güçlü olduğu söylenebilir. Yunanlı gazeteciler iş saatlerinin başka meslekten insanlara benzemediğini, işlerinin herkesin evine çekildiği 01:00-02:00 gibi saatlerde bittiğini, bu yüzden de etrafta iki kadeh atacak gazeteciden başka kimseyi bulamadıklarını ileri sürüyorlar. Kimileri bu birlikteliklerinde işten konuşmamak için önceden söz verip anlaştıklarını, bazen salt havadan sudan sohbet etmek için yemin ettiklerini, ancak bu sözlerini en fazla beş dakika tutabildiklerini belirterek “Normal bir sohbet bile yapamaz olduk” diye yakınıyorlar. (Tılıç, 2009:165) Atina’da koloni yaşamı daha güçlü… Gece birde işleri bitiyor ve görüşecek tek kişi yine gazeteciler… Kısa bir süre iş dışı konuşabiliyorlar ama sonra yeniden mesleki konular…

13 Boş Zaman Aktiviteleri ve En iyi Arkadaşlar
Gazeteciler “Boş zamanınızı nasıl değerlendirirsiniz?” şeklinde bir soruyu pek anlamlı bulmazlar. Çünkü hiç boş zamanları olmadığını düşünürler. Yaptıkları 09:00’dan 17:00’ye bir iş değildir ve hem gecelerini hem gündüzlerini almaktadır. Haber trafiğinin belirsizliği yüzünden, yatma kalkma zamanları bile iyiden iyiye karışmıştır. Uyumaya zaman bulamadığından şikayet eden gazeteci sayısı hiç de az değildir. Televizyon yöneticisi T-9 da hiç boş zamanı olmadığını söyleyenlerden: Haftada yedi gün ve günde 12 saat çalışıyorum. Televizyonlarda az adamla çok iş çıkartmak zorundayız. Kendime zaman ayırabilmek için şartlarımı çok zorladım. Spor yapmaya, vücuduma dikkat etmeye uğraştım. Biliyor musun, hiçbir hobim yok. Ne yazık ki, çok para kazanıyorum ama bir hobim yok. Bize, “Sizin işiniz zaten keyifli başka eğlenceye ne gerek var” derler ama hiç doğru değil. Boş zamanımız pek olmuyor Hem gece hem gündüz çalışıyorar. Uyumaya bile zaman bulamıyoruz. Param var ama hobim yok. Zaten işiniz keyifli deniyor ama hiç doğru değil…

14 Gazeteciler “Kolonisi”
Yunanistan’da ve Türkiye’de görüştüğüm gazetecilerin yarısı hiç boş zamanları olmayışından yakınırken diğer yarısı boş zaman bulduklarını ve bu zamanı da başka mesleklerden insanlar nasıl değerlendiriyorsa öyle değerlendirdiklerini söylediler. Her iki ülkede de, genç nesil gazetecilerin boş zaman değerlendirme faaliyetleri arasında müzik dinleme ve spor yapmanın öne çıktığı, bunları sinema ve tiyatroya gitmenin izlediği gözleniyor. Daha sonra da kitap okuma sıralanıyor. İki ülkede de, özellikle gençler arasında çok sayıda gazetecinin boş zamanlarında doyasıya uyumayı özledikleri gözleniyor. Bu uzun ve yıpratıcı iş günlerinin getirdiği yorgunluğa da bağlanabilir (Tılıç, 2009:165) Kendisini sol eğilimli olarak tanımlayanların kitap okumaya daha öncelikli bir faaliyet olarak saydıklarını söylemek mümkün. Yine soldaki gazeteciler, çok daha fazla, meslektaşlarının okumadığından ve “entelektüel” faaliyetlerden uzak durduğundan yakınıyorlar. G-9’un gözleminin, Türk gazeteciler için de geçerli olduğu kesin: 10 yıldır hiç kitap okumamış,20 yıldır tiyatroya gitmemiş Yunanlı gazeteciler vardır. Burada “Ya gazeteciliğe girmeden kendini eğiteceksin ya da sonsuza kadar eğitimsiz kalacaksın” şeklinde bir değerlendirme vardır. Kesinlikle doğru. (Tılıç, 2009:166) Gençler boş zamanlarda daha çok uyuyorlar Ya gazeteciliğe girmeden kendini eğiteceksin ya da sonsuza kadar eğitimsiz kalacaksın…

15 Gazeteciler “Kolonisi”
Görece yaşlı gazetecilerin boş zaman faaliyetleri arasında çocukları ile ilgilenmek, kafa çekmeye gitmek, yürümek ve sıklıkla tembel tembel televizyon izlemek var. Gazetecilerin çoğunluğu birer haber tiryakisi haline geliyorlar ve oldukları boş zamanlarda da bir haber programından diğerine zaplayıp duruyorlar. Bu durum televizyonun paylaşıldığı diğer aile bireyleriyle yani çocuklar ve eşle, gazeteci arasında sürekli bir kriz yaşanmasına yol açıyor. Gazeteciler evde televizyonu kontrolleri altına alıyor ve bunu, haber izlemenin işlerinin bir parçası olduğunu söyleyerek meşrulaştırıyorlar. Haber tiryakisi eşler maç tiryakisi kocalardan daha çekilmez olabiliyorlar; zira televizyonlar futbol maçlarına haftada iki kez yer verebilirken, haberler her gece birkaç kez hem de birkaç kanalda birden yayınlanıyor! Gazeteci, “Geldiğinden beri televizyona bakmaktan başka bir şey yapmıyorsun” diye yakınan eşine, “Bu eve ekmek geliyorsa, ben böyle haber izlediğim için” diye çıkışabiliyor. (Tılıç, 2009:166) Haber tiryakisi haline geliyorlar… Aile bireyleri ile araları açılıyor Maçlar haftada bir ama haber her saat… Bu eve ekmek geliyorsa ben haber izlediğim içindir diyebiliyorlar…

16 Gazeteciler “Kolonisi”
24 saat haberle meşgul olmanın karısıyla arasında nasıl bir gerilim yarattığını G-12 şöyle anlatıyor: Boş zamanlarımda hiç haber duymayacağım bir yerlere gitmek istiyorum. Son yıllarda, karım benden ayda en az kez şu cümleyi duymuştur: “Çekil başımdan, şimdi haber dinliyorum. Düşünüyorum”. Tabii çıldırıyor. Bu ailede bir parçalanma, fiili bir ayrılık demek. Bazen en yakın arkadaşların onları istemediğimi düşünüyor. Hayır, bu doğru değil. Ama günün hangi saatinde, kiminle ve nerede olursam olayım, kahrolası haberler de hep benimle birlikte. (Tılıç, 2009:166) Bu yüzden olsa gerek, pek yapamasalar bile, gazetecilerin çoğu habersiz bir tatilin özlemini duyuyor. (Tılıç, 2009:167) Boş zamanlarımda hiç haber duymayacağım bir yerlere gitmek istiyorum. Ama bu kahrolası haberler hep benimle birlikte…

17 Gazeteciler “Kolonisi”
Gazeteciler içinde oldukları bu durumu ve ruh halini yine ancak meslektaşlarının anlayabileceklerini düşünüyorlar. Sonuçta zamanlarını daha fazla kendilerinden olan insanlarla geçirmeye başlıyorlar. (Tılıç, 2009:167) …gazetecilerin yüzde 70’de fazlasının en iyi arkadaşlarını yine gazeteciler arasından seçtikleri gözleniyor. T-9’a göre bu çok sağlıklı bir durum değil…Gazetecilerin bir arada oldukları sürece çoğunlukla diğer meslektaşlarını çekiştirip dedikodu yaptıklarını belirten T-8 ise, “Bu yüzden yakın arkadaşlarımın gazeteci olmamasına dikkat etmişimdir” diyor. (Tılıç, 2009:167) G-18, boş zaman değerlendirme ve yaşam tarzları açısından Yunanlı gazetecilerin iki kategoriye ayrılabileceği kanısında: Birinci kategorideki gazeteciler genellikler yalnız insanlardır. Tipik bir devlet memuru görüntüsü çizerler. İşten eve evden işe gidip gelirler. Bunlar daha çok eski tip gazetecilerdir. İkincisi ise asıl büyük grubun toplandığı kategoridir. Bu insanlar her günü birlikte geçirirler. Grup olarak bir bardan diğerine giderler. Aynı restoranlarda yerler (Tılıç, 2009:167) Bizi en çok bizim gibiler anlar deyip en iyi arkadaşları yine gazeteciler Ama bu sağlıklı da değil bazılarına göre İki kategori var. Memurlar ve grup olarak dolaşanlar…

18 Gazeteciler “Kolonisi”
Gazetecilikle ilgili bir başka klişe de klasik aile yaşamının bu meslekle birlikte yürütülemediğidir. Medya profesyonelleri arasında boşanma oranlarının çok yüksek olduğuna inanılır. (Tılıç, 2009:168) Yunanistan’da aile hayatının zedelenmesindeki en önemli faktörün gazetecilik pratiğinin günlük akışı olduğu görülüyor. Atina gazetelerinin çoğu akşam gazeteleri olduğu için, saat 12:00’de matbaadan çıkıyorlar. Küçük bir ülkede dağıtım da sorun olmuyor. Gün ortasında çıkan gazeteler ülkenin en uzak noktalarına 1 saat içinde ulaştırılabiliyor. Ancak, bu tarz bir günlük rutin, başka ailelerin evde birlikte olduğu akşam saatlerinde gazetecinin işinde olmasını gerektiriyor. Atina gazetecileri gazetelerine genellikle saat 18:00’de gidiyor ve gece yarısına kadar gazetede kalıp yazılarını yazıyorlar. G-4 bu durumun aile yaşamı açısından sonuçlarını şöyle açıklıyor. (Tılıç, 2009:169) Gazetecilikle aile yaşamı birlikte olmuyor klişesi Çoğu akşam gazetesi saat 12’de çıkıyor… Küçük bir ülkede dağıtım bir saatte oluyor İşe altıda gidip gece yarısı çıkıyorlar…

19 2. Giriş: Diz Çökmektense Ölmeyi Yeğlerim
Yunanlı gazetecilerin iş koşulları başka ülkelerdeki meslektaşlarına benzemez. Yazılarını bitirip gazeteden ayrıldıklarında saat gece yarısı 1:30 olmuştur. O saatte hemen hemen bütün gazeteciler işten çıkmış olurlar. Kimse de eve gitmeyi düşünmez. Ancak bir gün önceden uykusuz iseler eve gitmek akıllarına gelir. Eve gittiklerinde çoktan sabah olmuş olur ve bu durumu kabullenemeyen karılarının kavga çıkarması için bütün nedenler hazırdır. (Tılıç, 2009:169) Burada hiçbir resmi yetkili öğleden önce basın toplantısı yapmaya cesaret edemez. Çünkü herkes uyuyordur ve sabah yapılan bir basın toplantısına kimse gelmez. Bu iş programı burada özel bir yaşam tarzı doğurmaktadır…bir gazeteci,gazeteci olmayan biriyle evlendiyse eşine bu yaşam tarzını anlatabilmekte, kabul ettirebilmekte çok zorlanır. Resepsiyonlar hayatımızın bir başka gerçeğidir. Genellikle gece verilirler ve oralarda karşı cinsten insanlarla karşılaşırsınız. Bu türden karşılaşmaların çok olduğu bir başka durum da seyahatlerdir. Sonuçta bütün bunlar da evlilik için birer tehlikedir. (Tılıç, 2009:169) Gece bir buçukta işten çıkılır ve kimse eve gitmeyi düşünmez… Öğleden önce basın toplantısı yapmaz kimse Özel bir yaşam tarzı… Resepsiyonlar evlilik için bir başka tehlikedir…

20 2. Giriş: Diz Çökmektense Ölmeyi Yeğlerim
Yeni evli bir kadın olan T-7 ise, işi kendisini bütünüyle meşgul ettiği için kocasına vakit ayıramadığını, böyle giderse kocası ile işi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacağını belirtiyor. “Böyle bir durumda kalmayı asla istemem. İkisini de seviyorum. Ama mutlaka bir seçim yapmak gerekirse işimi seçerim” diyor. Eşlerden birinin gazeteci olmamasının avantaj olduğunu düşünen de var. T-11, evlendikten kısa bir süre sonra karısının gazeteden sanki bir insanmış gibi “o” diye söz etmeye başladığını belirtiyor. (Tılıç, 2009:171) Yeni evli gazeteci kadın İş mi eş mi denirse işimi seçerim Eşlerden biri gazeteci olmazsa bu avantajlı bir şey diyen de var. Karım gazeteden insanmış gibi bahsediyor, o diyor…

21 Güçlülük Duygusu Gazetecilik her yerde güçlülük duygusu yaratır.
Dünyanın her yerinde gazeteciler mesleklerinin gereği olarak iktidar çevrelerine ve güç odaklarına yakın dururlar. Bu yakın duruşun gazetecide de bir güçlülük duygusu uyandıracağı, hatta o çevrelere soru sorabilmenin gazeteci için gerçek anlamda bir güç olduğu ve kimilerinin bu gücü günlük hayatta da kullanma eğilimine gireceği varsayılabilir. (Tılıç, 2009:171) Özal’ın gazetecilerle kişisel ilişkiler kurması ve çeşitli işlere dahil etmesi sonucunda T-20’ye göre bütün bunlar gazetecilerin kendilerine çok fazla güç vehmetlerine yol açtı ve meslekten gelen gücün abartılması sonucunu doğurdu. (Tılıç, 2009:171) Koskotas olayından sonra Yunan basının saygınlığı artar. 1990’ların başında ve ortalarında özel Yunan radyo ve televizyonları o kadar etkin bir hale gelmişlerdir ki, bir çağrı ile binlerce kişiyi protesto gösterileri için sokağa dökebilmektedirler. (Tılıç, 2009:171) Gazetecilik her yerde güçlülük duygusu yaratır. Günlük hayatta kullanma eğilimi Özal’ın kişisel ilişkiler kurması Koskotas ile saygınlıkları arttı.

22 Gazeteciler “Kolonisi”
Her gazetecide mesleğin kendisinden gelen bir güçlülük duygusu olur. Ancak, bu duygunun şiddeti gazeteciden gazeteciye değişir. Muhalif ve radikal basında çalışan gazeteciler iktidara uzak, hatta doğrudan karşı olduklarından, bu güçlülük duygusunu büyük medya kuruluşlarında çalışan meslektaşları kadar şiddetle hissetmezler. Avrupa’nın tanınmış dergisi MAX ile YKP’nin Avgi gazetesinde aynı anda çalışan gazeteci hem gücü hem de güçsüzlüğü birlikte yaşadığını ifade etmektedir. MAX kartıyla otelde ücretsiz kalmak bile mümkün (Tılıç, 2009:173) Gazetecilere sorulduğunda çoğu bir güçlülük duygusu hissetmediğini söylüyor çünkü bunu kendi çıkarlarına kullandıkları şeklinde anlıyorlar. Her toplumsal olayın içine endişe duymadan girebiliyorum. Gazeteci olarak düşüncelerimi yayıp insanları etkileyebiliyorum. Basın kartı sayesinde annesine hastanede daha iyi bakıldığını belirtiyor. Ben iktidar çevrelerine yakın bir gazeteci değilim ama fikirlerimi yazabiliyorum. Bu da bir güçtür. Öğrencilerin bildirilerinde yazdıkları ve tutuklandıkları şeyleri ben sütunumda yazabilirim ve bana hiçbir şey olmaz. (Tılıç, 2009:173) Güçlülük duygusu her gazeteci için aynı değil MAX ve Avgi’de aynı anda çalışmak Güçlülük duygusu hissetmiyoruz diyorlar Ben yazınca bazı şeyler suç sayılmayabiliyor

23 Gazeteciler “Kolonisi”
G-18’e göre gazetecilerin güçlülük duygusu tamamen bir yanılsama. Gazeteci ancak iktidarla elele olduğu ve kalemini patron ve iktidar için kullandığı sürece güçlü olabiliyor. (Tılıç, 2009:173) Fark: Yunanistan’da en muhalif yayınlarda, komünist gazetelerde çalışanlar bile belli bir dokunulmazlık hissederken, Türkiye’de küçük muhalif yayın organlarının çalışanları tam tersi bir dokunulabilirlik ve güçsüzlük duygusu içindeler. Yazdıklarından dolayı her an başlarına bir şey gelebileceği, sırf muhalif bir yayında çalıştıkları için cezalandırılabilecekleri endişesindeler. (Tılıç, 2009:174) “Kişisel bir sorunumla ilgilendiğim zaman, bir hastanede ya da devlet dairesinde hemen basın kartımı çıkarıp göstermiyorum. Bunu yaparsam mesleğimden gelen gücü kişisel çıkarlarım için kullanmış olacağıma inanıyorum…eşlerinin tayini için milletvekili ile konuşan parlamento muhabirleri var…karısının ameliyatı için indirim istemememe başhekim şaşırmıştı…” Güçlülük duygusu tam bir yanılsama… Yunanistan’da herkes belli bir dokunulmazlık hissediyor ama Türkiye’de endişeliler… Gücünü kişisel çıkarlar için kullanma ile kullanmama arasında fark var…

24 Gazeteciler “Kolonisi”
Halkı, başbakanı, bakanı etkileyebiliyorum… Kişisel çıkarlar için kullanınca etik sorunlar ortaya çıkıyor Ortak kanı: iktidarlara yakın olmaktan gelen güç gazeteci için güç değildir… Televizyon yöneticisi T-9 gazeteci olduğu için kendisini çok güçlü hissediyor: Ülkeyi yöneten insanlarla birlikte oluyorum. Halkı etkileyebiliyorum. Bir haberle bakanı ya da başbakanı sarsabiliyor ya da yüceltebiliyorum. Bunları yapabiliyorsam güçlüyüm demektir. Bu bana çok özel bir statü sağlıyor. Ve açıkçası bunları da çok seviyorum. Gazetecinin bir güç sahibi olması iyi ama bu gücü kişisel çıkarlar için kullanmaya başladığı zaman etik sorunlar ortaya çıkıyor. (Tılıç, 2009:175) Biri sağcı biri sosyalist iki gazeteci şu noktada ortaklaşıyor: Gazetecinin gücü bağımsızlığından gelir. İktidarlara yakın olmaktan gelen güç gazeteci için güç değildir. Güçsüz insanlar üzerine kullanılan bir güç kişinin güçlü olduğunu göstermez… (Tılıç, 2009:175)

25 Gazeteciliğin Toplumsal Prestiji
Bütün gazetecilerin üzerinde tam bir fikir birliği içinde olduğu konu mesleklerinin hızlı bir prestij kaybı yaşamakta olduğu. Yunanistan’da halk her gün artan oranda gazetecileri “resmi yalancılar” olarak nitelerken, Türkiye’de işçi ve memur eylemlerinin en çok duyulan sloganlarından biri “satılmış medya”. (Tılıç, 2009:175) Gazete fiyatları üzerine anlatılan fıkra…(Tılıç, 2009:176) Hızlı toplumsal prestij kaybı 80’li yıllarla başlıyor. Bu yıllar her iki ülkede de medya ortamında ticarileşmenin hakim olduğu, yeni bir tür sahiplik yapısının ortaya çıktığı yollar. Yine bu yılların ürünü olan medya starları kitlelerin gazeteciliği üst sınıfa ait bir iş olarak algılamasına yol açıyor. Mesleğe yeni girenler ise eskiden olduğu gibi toplumsal kaygılarla değil starlara özenip kısa yoldan para ve şöhret sahibi olmak için gazeteciliği seçiyorlar. (Tılıç, 2009:176) Hızla prestij kaybediyor… Resmi yalancılar ya da satılmış medya Gazete fiyatleri üzerine fıkra 80’li yılların etkisi… mesleğe yeni girenlerin toplumsal kaygıdan değil para ve şöhret için daha çok…

26 Gazeteciler “Kolonisi”
Yüksek eğitimliler arasında gazetecilerin saygınlığı daha az, düşük eğitimliler ise daha bir saygıyla bakıyorlar. Onların “saygısı” da daha çok televizyon gazetecilerine yönelik ve film artistine duyulan hayranlığa benzer bir şekilde ortaya çıkıyor. (Tılıç, 2009:176) Herşeye karşın hala havalı meslek…her iki ülkede de gazetecilik, erbabına toplumsal sınıf atlatma potansiyeli yüksek bir meslek olarak görülüyor. (Tılıç, 2009:177) Artık prestij yüzünün televizyonda görünmesinden geçiyor…Yanında koruması belinde tabancasıyla dolaşan yeni televizyon gazetecisi genç, kendisinin ülkenin geleceğine karar verenlerden biri olduğuna inanıyor. (Tılıç, 2009:177) Yüksek eğitimlilerde saygı daha az. Düşük eğitimlilerde hayranlıktan… Herşeye rağmen havalı meslek… Sınıf atlatma potansiyeli var… Artık prestij yüzünün televizyonda görünmesine bağlı

27 Gazeteciler “Kolonisi”
Kasım’ında ortaya çıkan Susurluk Skandalı gazetecilerin imajını da değiştirmişti. Onlar mafya-polis-siyaset üçgenini kurcaladıkça, medyanın güvenilirliği de arttı. Aslında, Susurluk’un ortaya çıkardığı gerçeklerden biri de medyanın ve medya profesyonellerinin saygınlıklarının artırmalarının yolunun iktidar odaklarıyla aralarındaki mesafeyi açmalarıyla mümkün olduğudur (Tılıç, 2009:177) Gazetecilik artık eskisi gibi iyi eğitimli dar bir grubu açık bir meslek olarak görülmüyor. Bir defa, şimdilerde çok sayıda insan bu işi yapıyor ve etrafta eskiden olmadığı kadar çok beyaz yakalı meslek var. Yani, artık gazetecilik görece ayrıcalıklı bir iş gibi algılanmıyor. (Tılıç, 2009:178) Medya profesyonellerini saygınlıklarını artması iktidarla olan mesafeyi açmalarıyla mümkün Çok beyaz yakalı iş var artık ve herkes yapabiliyor Çok ayrıcalıklı bir iş değil artık

28 Gazetecilerin Mesleki Doyum Durumları
Yaratıcılık arttıkça doyum oranı da artıyor Haberlerin altında adını görmek doyum sağlıyor İş doyumu yüksekler kendilerinden farklı gazetede çalışıyor Seyahat olanakları özgürlük ve yaratıcılık… Yaratıcılığın öne çıktığı işlerde, rutinin ağır bastığı işlere göre, daha yüksek mesleki doyum olduğu bilinir. İlk bakışta gazetecilik, rutin bir mesleğe çok ters ve iş doyumunun da çok yüksek olduğu bir alan olarak görülür. Ancak Türk ve Yunan gazetecilerin anlattıklarından çıkanlar bu genel değerlendirmeyi pek doğrulamıyor. (Tılıç, 2009:178) Bu doyumun en önemli nedeni olarak, gazetedeki haberlerinin altında isimlerini görmek sayılıyordu. (Tılıç, 2009:178) İlginç olan bir nokta ise, iş doyumunu çok yüksek olarak ifade eden üç gazetecinin kendi siyasal görüşleriyle taban tabana zıt gazetelerde çalışıyor olması. Bu da, en azından bazı gazetecilerin mesleki doyum ile kitlelere ulaştırılan mesajların niteliği arasında hiçbir bağ kurmadıklarını göstermekte. (Tılıç, 2009:179) Doyum nedenleri sayılırken seyahat olanakları, iş ortamındaki özgürlük ve yaratıcılık en fazla öne çıkartılan etmenlerdi. (Tılıç, 2009:179)

29 Gazeteciler “Kolonisi”
Hiç doyum almadıklarını söyleyen bazı gazeteciler ise iş değiştirmemelerinin tek nedeni olarak “artık başka bir iş yapamayacak olmalarını” gösteriyorlar. Asıl büyük grup kısmen tatmin olduklarını belirtenler. Onlara göre gazetecilikte yaratıcılık, bir fabrika işçisinin rutin işi ile sanatçının sınırsız yaratıcılığı arasında bir orta noktada durmakta. (Tılıç, 2009:179) T-2 gazeteciliği uyuşturucuya benzetiyor…Yüzeysellik gazetecilerin doyumsuzluğundaki önemli etmenler arasında. “Bizim ürettiklerimiz büyük çoğunlukla bir gün sonra tüketilip unutulan şeyler. Böyle olunca da insan ben bu işi neden yapıyorum” diye soruyor. İstediğimi yazamıyorum, para kazanamıyorum, sigortam yok…ama bu iş için çıldırıyorum. Üç gün hasta olsam ne yapacağımı şaşırıyorum. (Tılıç, 2009:179) Evet bir fabrika işçisinden daha fazla yaratıcılık sergileyebiliyoruz ama bir ressamın bir resim için üç beş ay kullanması bir lükse de sahip değiliz. (Tılıç, 2009:180) “Zaten gazeteciler de birazcık daha fazla doyum için kitap yazmaya yönelmiyor mu?” (Tılıç, 2009:180) Doyum yok ama başka iş yapamam İşçi ile ressam arası bir iş yaratıcılık açısından… Uyuşturucu gibi Ama ertesi gün kalmıyor: Niye yapıyorum? Hasta olunca bile rahatsız oluyorum

30 Gazeteciler “Kolonisi”
Medyada kurum içi ilişkiler düşük doyumun bir başka nedeni olarak görülüyor. Kurum içi hiyerarşinin gazeteciye dayattığı sınırlar öyle aşılmaz olabiliyor ki, sonunda bazı gazetecilere bir çaresizlik ve güçsüzlük duygusu hakim olabiliyor. İnal gazetecilerden dinlediklerinden hareketle, bir muhabirin haberinin girme sürecindeki çaresizliğini şöyle aktarıyor: (Tılıç, 2009:180) “Muhabirin saatler harcayarak ortaya koyduğu, bir detayı ifade eden bir iki paragraf ya da bir alıntı, bir kalemde kesilip atılabilir. Bu durumlarda muhabirlerin emeklerinin ürününü savunma şansları hiç yoktu. Haberlerini bir kez yazdıktan sonra ona “yabancılaşırlar” ve onun üzerindeki kontrollerini tamamen yitirirler. Kurumun değerleriyle, haber seçme ve yazma standartlarıyla uyumlu olup onları kabullenmek, işte kalıcı olabilmek ve daha iyi bir maaş için tek yoldur. (Tılıç, 2009:180) Bu durumda, kurumların sınırları ve editörlerin değerleri içselleştirilmekte ve yazılan haberler üzerindeki tüm denetim yazanın dışındaki insanlara devredilmektedir. Kuşkusuz tepenizde sizin üretiminiz konusunda son sözü söyleyecek birilerinin hep olması da mesleki doyumu düşüren bir başka faktördür. (Tılıç, 2009:181) Kurum içi hiyerarşi düşük doyum nedeni… Emekleri üzerinde kontrollerinin az olması Kabullenmek iyi bir maaş için tek yol… Tepede hep üretiminiz hakkında son sözü söyleyen birileri var…

31 Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 6 Haber Gazetecinin Asıl Ürünü
Haber kaynakları Haber değeri Tarafsızlık, nesnellik, dengelililk Herşeyi anlatmazlar, anlattıklarını da farklı anlatırlar Nesnel standartlar yoktur. Haberin işlevi Doğrunun işlevi Haber üretimi bir kurumda gerçekleşiyor. Nesnellik, Tarafsızlık, Doğruyu Söylemenin Sorunları İdeolojileri, patronun çıkarları, kurumun genel çizgisi İlişki aracı insanlar arası Farklı haber tanımları yapıyorlar. Haberde ilginçlik ve renklilik Haber müdürüm ne derse o. Milliyetçilikler rol oynuyor. Herman ve Chomsky Habeğlendirmek Biz haber satıyoruz anlayışı Kültürel üretimi de medya belirliyor Kişiselleştirilmiş haber ilginç de oluyor Haber sınıf mücadelesinin aracı? Kamuoyu oluşturuyoruz ama sonra bir sonuca varmıyor karamsarlığı Tarafsızlık kocaman bir yalan Ya nesnellik? Bütün taraflar ile konuşmak? Haber kaynağı-Gazeteci İlişkisi Kimlerle nasıl ilişki kuruluyor Birincil tanımlayıcılar Habercilik alt sınıf çocuklarına gittikçe kapanıyor Kaynağın güvenini yitirmek yani kaynağı öldürmek

32 Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 6 Haber Gazetecinin Asıl Ürünü
Haber kaynağı-Gazeteci İlişkisi Büyüklüğüne göre gazetenin kaynakların (ve devletin) tavrı farklılaşabiliyor. Haber toplayıcılığı Poilitikacı ve gazeteci her ikisinin de çıkarı var birbirinden. Gazeteci yakınlaştıkça çıkarı artıyor Gazetecinin jargonu değişiyor. Gazeteciler birbirlerini de kullanıyorlar kaynak olarak… Zaman mı Kalite mi? Teknoloji sayesinde rahatladık biraz Başta önemsiyordum kaliteyi ama sonra bıraktım. Yeterince istihdam olsa daha kolay Kaç haber yapıp gazeteye soktuğun önemli. Off the record bilgi kullanımı Daha sonra kullanabilirlsin Ama bunun sakıncası da var. Bildiğin bir şey saklamanın zorluğu Gazetecinin kurumu da baskı yapabiliyor kullan diye… Gazeteci –İzleyici ilişkisi ve feedback İzleyiciden tepki almak önemli. Küçük gazeteler daha şanslı Okur sayfaları azaldı ama mailler İzleyici kitlesi satılan bir maldır anlayışı Radyoları aramalar. İzleyicinin pasifliği üzerine düşünceler Çıkar çevrelerinin feedbackler


"Utanıyorum ama Gazeteciyim – Bölüm 4 Gazeteci Kimdir?" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları